Sayın İsmail Beşikçi,
30 Kasım 2009 tarihli, “Dersim’de Bilincin Uyanışı“ adlı makalenizi, görür görmez okumaya başladım. Makalenin yarısına gelince, Zazalar hakkındaki iddalarınızı okudukça, hayal kırıklığına uğradım ve “sen de mi Brutus“ demekten kendimi alamadım.
Diyorsunuz ki “son 25-30 yıllık mücadele sürecinde, Kürtlerin mücadelesini kırmak için, devletin, Zazacılık diye bir akım geliştirmeye çalıştığı gözlenmektedir.“ Sonra bunu gerekçelendirmeye çalışarak devamla “Dersim’de, Alevi inancında olan, Zaza Kürtleri yaşamaktadır“ demektesiniz. Yani özetle, demek istiyorsunuz ki, Zaza diye ayrı bir etnik grup yoktur, Zazalar Kürttür; sizin deyiminizle ‘Zaza Kürtleri’dir.
Sayın İ.Beşikçi, ben sizi sosyolog bir bilim adamı olarak bilirdim. Kuşkularım yok değildi ama görüşlerinizdeki eklektizmi, bazı eksik ve hatalı yaklaşımlar olarak değerlendiriyordum. Fakat, görüyorum ki, siz bir bilim adamı olarak değil, bir ideolog olarak meseleye bakıyor ve yargıya varıyorsunuz. Böylece, yazılarınızda o çok bahsettiğiniz bilim yöntemini redetmiş oluyorsunuz. Nasıl mı?
Diyorsunuz ki, “Dersim’de, … Zaza Kürtleri yaşamaktadır.“ Hayır, sayın Beşikçi, Dersim’de ‘Zaza Kürtleri‘ değil, Zazalar yaşamaktadır. Evet, Alevi inancında olan -ki biz buna Dersim İnancı diyoruz- Zazalar yaşamaktadır. Sadece, Alevi Zazalar da değii, aynı zamanda Alevi Kürtler de yaşamaktadır. Eskiden Ermeniler de yaşardı ve bugün az sayıda Türk de vardır. Dikkatinizi çekmek isterim. Zazalar, sadece Alevi değil, bir kesimi de Sünnidir ama onlar Dersim’in dışındaki veya çevresindeki topraklarda yaşıyorlar.
Sayın Beşikçi, derler ki ‘üzüm, üzüme baka baka kararır’mış. Ya da ‘Körle yatan şaşı kalkar’mış. Sizin durumunuz da az çok buna benzemektedir. O, çok eleştirdiğiniz ırkçı ‘güneş dil teorisi’ne göre, Kürt yoktur, Zaza da yoktur; onlar öz be öz Türk’tür. Onun için son yıllarda, ‘Kürt Türkü’ ve ‘Zaza Türkü’ teorileri icat edilmişti. Bunlardan habersiz olamazsınız. Yakın dönemde bir de ‘Türk üst kimliği’ teorisi yaratıldı. Bu teoriye göre de, “Türkiye’de yaşayan her kes Türk’tür” ve bu ‘üst kimlik’ demekmiş.” Farklılıkları, farklı olanları ise, ‘alt kimlik” olarak nitelendirdiler. Bu teorilerin yansımalarına kısaca bakalım:
‘Kürt Türkü’ teorisini haklı olarak eleştiren Kürt milliyetçileri, son yıllarda ‘Zaza Kürdü’ teorisini icat ettiler. Zazaların ayrı bir halk, ayrı bir etnik grup olduğunu söyleyenlere, tıpkı sizin yaptığınız gibi ‘Zazacılık’ yapmakla suçladılar ve ‘devletin ajanları’ olduğunu ilan ettiler. Siz de ‘devletin, Zazacılık diye bir akım geliştirmeye çalıştığı’nı gözlemlediğinizi iddia ediyorsunuz. Bu, bir kuruntudur, sayın Beşikçi. Zazaları, biz yaratmadık. Zazalar zaten vardı ve yüzyıllardır kendi topraklarında yaşıyorlardı. Yapılan şey, Zazaların, Kürtlerden ayrı bir etnik grup, ayrı bir halk olduğunun bilince çıkarılmasıdır. Bunun maddi temelleri vardır. Dil, tarih, kültür, ulusal bilinç bağlamında özgül özellikleri vardır.
Bütün bunlar tabii ki tartışılabilir. Ama bunlar bilimsel verilerle tartışılmadan, sizin yaptığınız yöntemle inkar edilirse, bu ideolojik bir yaklaşım olur sayın Beşikçi. Hem de ırkçı, inkarcı bir yaklaşım. Siz, bir sosyolog olarak, neden Zaza dili ile Kürt dili, Zaza kültürü ile Kürt kültürü arasındaki farklılıkları veya ortaklıkları incelemiyorsunuz da, basit, klişeleşmiş ideolojik argümanlara baş vuruyorsunuz? Zaza dili ile Kürt dilini inceleyip karşılaştırdığınızda, aradaki farklılıkları kolayca görebilirsiniz. Zazalar ile Kürtlerin birbirlerinin dilinden değil de, neden üçüncü bir dil üzerinden anlaşabildiklerini hiç merak ettiniz mi? Aslında bunları bilmiyor da olamazsınız. Bilmiyorsanız, bunlar öğrenilmeyecek şeyler de değildir. Bu konularda oldukça geniş ve ikna edici, bilimsel materyal da var. Ben, sizin bütün bu konuları bildiğinizi tahmin ediyorum. Bu ise, bilimsel değil, ideolojik bir yaklaşımdır; ırkçı ve o çok sevdiğiniz milliyetçi bir yaklaşımdır, Kürt milliyetçiliğidir.
Türk devleti, Türk milliyetçileri ‘Zazalar Kürt değildir’ dediği için, hayır ‘biz öz be Kürdüz’ diyecek değiliz. Kaldı ki, Türk devleti, Türk milliyetçileri için, Zazaların Kürt olup olmaması pek de önemli değildir. Aslında Türk devleti, bilinçli Türk milliyetçileri, Türk uzmanları, tabii ki, Zazaların Kürt olmadığını gayet iyi bilirler. Nitekim, Zazaların nüfusça daha az ve ulusal-kültürel olarak Kürtlerden daha geri olduklarından hareketle, daha kolay asimile edilebilecekleri konusunda raporlar ve projeler de vardır. Fakat genel olarak bakılacak olursa Türk devleti, Türk milliyetçileri, sizin iddia ettiğinizin aksine Zazaları ‘Kürt’ saymaktadır. Bu konuda yapılmış olan yayınlara, açıklamalara bakılabilir. Son olarak Türk hükümeti, TRT-6 adı ile Kürtçe yayın yapan bir TV kanalını Kürtlere tahsis etti ama Zazaların bu konudaki taleplerine cevap bile vermedi. Dil eğitimi, dil enstitüsü konusunda da aynı durum söz konusudur.
‘Zazaların Türk olduğu, bazı Türklerin Zazalaştığı‘ teorilerinin sorumluluğu da Zaza aydınlarına, Zaza yurtseverlerine yüklenemez. Cemal Şener, Baki Öz, Rıza Zelyut gibi beşinci kol görevi üstlenmiş olanların günahlarını Zaza demokrat, yurtsever ve aydınlarına yüklemeniz doğru değildir. Türklerin nasıl ki, milliyetçi, ırkçı ve şöven aydınları varsa, Zazaların, Kürtlerin veya başka milletlerin de vardır ve olacaktır.
“Dersimliler, daha düne kadar, 1937-1938 de neler yaşandığını konuşmazlardı“ şeklindeki iddianız, fazla abartılı olup gerçeği yansıtmamaktadır. Evet, Dersimlilerin bu konuda hataları olmuştur ve hala da vardır. Ama bu sizin iddia ettiğiniz gibi hiç ‘konuşmazlardı‘ şeklinde değerlendirilemez. Özellikle son yirmi yıldır Dersimlilerin, Zaza aydınlarının çabaları ve çalışmaları görmezlikten gelinemez. Dersim ve Zaza aydınları, sizin “Dersim isyanı“ olarak resmi söylemlerlere dayanan nitelemenize karşın, Dersim 37/38’in bir soykırım (jenosid) olduğunu bilince çıkardılar, uluslararası alana taşıdılar.
“1970’leri düşünelim. Dersim Türkiye’deki solun bir minyatürü gibiydi“ diyorsunuz. Evet, doğrudur ama o günün koşulları öyleydi, sayın Beşikçi. Gerçekleri, olgulardan soyutlamanız, bilimsel bir yöntem değildir. Bilinç, öyle birden, ha dedikçe oluşmuyor. Dersim 37/38 Dersimlilerin üzerinden bir silindir gibi geçmişti. 1960‘lı-70’li yıllar, Dersimliler için yeniden toparlanma, bir araya gelme, ayakları üzerinde durma yıllarıdır. Bilincin, okuyan kesim aracılığıyla Türkiye solu üzerinden Dersim’e gelmesi çok doğaldı/r. O dönemde, sizin de içinde yer aldığınız ‘Kürdistan solu‘ bir avuç DDKO’ludan ibaretti.
Türkiye solunun Dersim’e yararları yanında zararları da oldu. Biz bugün bunları tartışıyor ve bilince çıkarmaya çalışıyoruz. Bu, tabii ki, bizim de hatamızdır. 1970’lerdeki durum, ulusal dinamikleri tahrip edilmiş, ezilmiş, sindirilmiş bir toplumun yansımaları idi. Bunu, bugün daha net görebiliyoruz. Türk solunun o dönemde orada olması ama Kürt solunun olmaması veya cılız olmasının günahı, bize ait değildir sayın Beşikçi. Bizim için gerçek şudur ki, Türk solu da, Kürt solu da yabancıdır. Hatta daha da ileri giderek şunu söyleyebilirim: Ulusal ve kültürel kimliğimizi tanımayanlar, ulusal ve demokratik haklarımıza saygı göstermeyenler bizim için işgalcidir; sömürgecidir. Bunların Türk veya Kürt olması hiçbir şeyi değiştirmemektedir.
Siz, Sayın Beşikçi, Dersimi, Dersimlileri, Dersimli Zazaları tanımadığınız gibi, onların inançlarını da tanımıyorsunuz. Ezbere konuşuyorsunuz. İdeolojik dogmalarla, bilim; bilimsel çalışma, bilimsel araştırma farklı şeylerdir. Dersim’de konuşulan diller, yaşayan kültürler hakkında bir araştırmanız, bir çalışmanız var mı? Ben, rastlamadım. Peki, Dersim İnancı konusunda bir çalışmanız var mı? Hayır. Dersim İnancını yakından tanımak için bir girişiminiz, bir çalışmanız oldu mu? Hayır. Dersim İnancı ile Alevilik arasındaki farklılık ve ortaklıkları incelediniz mi? Hayır! Peki, bu ezbercilik nerden geliyor, sayın Beşikçi? Kaldı ki, sizin Alevilik konusunda da ciddi bir çalışmanızın olmadığı sır değildir. Aleviliği, ‘İslam dışı‘ ilan etmekle, Aleviliğin ‘İslamla alakası yoktur‘ demekle, aradaki ilişki yok olmaz. Ancak, sizin yaptığınız gibi inkar edilebilir. Aynı şekilde, Alevilik, ‘İslamın özüdür‘ veya asıl İslam, Aleviliktir demek de, kuru ve boş bir iddiadır. Bu iddiaların ikisi de bilimsel değildir, birer ideolojik dogmadır.
Sayın Beşikçi! K.Kılıçdaroğlu’nun, Kamer Genç’in, bilimum Kemalist unsurların ve onların işbirlikçilerinin hatalarını, açmazlarını, tüm Dersimlilere, Dersimli Zaza aydınlara yükleyemezsiniz. Bu olumsuzlukları biz de eleştiriyoruz. Onur Öymen şahsında yükselen tepkilerin Kemalizme, Kemalizmin işbirlikçilerine de yöneldiğini görmeniz gerekir. CHP Dersim’de silindi, silinecek. Dersimliler bugün onlarca kat fazlası ile Türkiye metropollerinde ve yurt dışında yaşıyorlar. Dersimlilerin olduğu her yerde Dersim bilinci, Dersim Zaza bilinci gelişiyor, gelişecek. Bu bir ulusal bilinç patlamasıdır. Bu, bir yeniden diriliştir. Bu diriliş, ulusal bir bilince dönüşecek ve Dersim Zaza ulusal kimliği adım adım şekillenecektir.
Alevi-Bektaşiler arasında Seyit Rızayı, Dersim 37/38’i ağzına almayanlar, artık almak zorunda kaldılar. Ilımlı İslami çevreler, ‘muhafazakar-liberal demokrat’lar, en başta da Türkiye başbakanı ‘Dersim katliamın’dan bahsediyorlar. Bu da bir adımdır.
Türkiye’de güzel şeylerin olacağına, Zaza halkının kendi varlığını sürdürerek ulusal ve demokratik haklarına kavuşacağına olan umudumuzu korumak istiyoruz. Ezilen, yok sayılan boyunduruk altındaki kardeş Kürt halkının, ulusal ve demokratik haklarını kazanmasını gönülden arzu ediyoruz. Aynı haksızlıkları, aynı acıları yaşayan Kürt ulusunun demokratlarının, sosyalistlerinin, aydınlarının bizi anlayacağını umut ediyoruz. Türkiyeli demokrat aydınların, Türkiyeli sosyalistlerin, gerçek demokrat ve gerçek sosyalist bir yaklaşımla sorunlara el atacağını ummak istiyoruz.
Sayın İsmail Beşikçi
Zaza aydınlarını, Zaza demokratlarını, Zaza yurtseverlerini devletle ilişkili bir ‘Zazacılık‘la ilişkilendirmeniz, bizi derinden yaralamıştır. Türk cezaevlerinde, mahkemelerinde ömür tüketmiş, resmi ideolojiye karşı mücadele etmiş biri olarak sayın İsmail Beşikçi’nin, haklı davamızı, haklı mücadelemizi devletle ilişkilendirmesi, anlaşılır değildir. Umarız bu hatanızı çabuk kavrar, gereğini yaparsınız.
M. Hayaloğlu
01.12.09