sa biro gelebildimi
sa bı sevindi, neşelendi
sa bıyayenı-bıyayış sevinmek, neşelenmek
sa kerdenı-kerdış sevindirmek, neşelendirmek
sa kerd sevindirdi
sa vana ne söylüyor? (dişil)
sa vano ne söyliyor? (eril)
sa 1-yapabildi, edebildi, 2-şah, padişah, 3-neşeli, 4-neşelenmek, keyiflenmek, sevinç, 5-elma, 6-ne?
neşelenmek, keyiflenmek, sevinç
saadet (Ar) saadet, mutluluk
saaf saf, net, arınmış
saatçi saatçi
saatcinı saatçılık
saatçılığey saatçilik
saatı (Ar) saat
sabah (Ar) sabah
sabay yeni ve geç doğan hayvan yavrularına derler
sabi 1-yetim, zavalı, kimsesiz, fakir, bilmez, cahil vs, 2-küçük, küçük mahluk, küçük çocuk
sabit (Ar) sabit
saboqe sabıka
saboqeyın sabıkalı
sabotaj (Fr) baltalama
sabotaj kerdenı-kerdış baltalamak, sabote etmek
sabotajci sabotaj eden
sabotajcılığey sabotajcılık
sabote kerdenı-kerdış baltalamak, sabote etmek
sabrü selamet sabır ve selamet
sabün (Ar) sabun
sabün awi sabun suyu
sabün bıyayenı-bıyayış sabunlanmak
sabün kerdenı-kerdış sabunlamak
sabün vetenı-vetış sabun çıkarmak
sabün bı 1-sabunlandı, 2-sabundu
sabünci sabuncu
sabüncinı sabunculuk
sabüncılığey sabunculuk
sabündan sabunluk
sabünek sabunlımsı bir otur ve bu otan sabunda yapılabilir
sabünlıx sabunluk
sabüno sabundur
sabünxane sabunhane
sabünın sabunlu
sabıqa (Ar) sabıka
sabıqa cı bıyayenı-bıyayış sabıkası olmak
sabıqa cı esta sabıkası vardır
sabıqa gırotenı-gırotış sabıkalanmak, sabıka almak
sabıqali sabıkalı
sabıqayıney sabıkalılık
sabıqe sabıka
sabıqeli sabıkalı
sabıqeyın sabıkalı
sabıqeyıney sabıkalılık
sabır (Ar) sabır, dayanç
sabır bıyayenı-bıyayış sabırlı olma, sabretme
sabır cı dayenı-dayış sabır vermek
sabır cı ra gırotenı-gırotış sabrını taşırmak
sabır hera geniş sabırlı
sabır kerdenı-kerdış sabretmek, sabırlı olmak
sabır kerdoğ sabreden kimse
sabır nêmendenı-nêmendış sabrı kalmamak, sabrı taşımak
sabır teng dar sabırlı
sabıra sabırla
sabırinı sabırlı olma durumu, sabırla
sabırın sabırlı
sabıt 1-sabit, yerinden terpenmeyen, 2-zabıt
sabıyayenı-sabıyayış sevinmek, neşelenmek
sac demir tabaka, sac
saçma av tüfeğinin fişeklerine doldurulan küçük bilyeler
sad bı neşelendi, hoşnut oldu
sad bıyayenı-bıyayış sevinmek, neşelenmek
sad kena hoşnut kıliyor
sad hoşnut, şad, neşe, neşeli, sevinç
sadaqat (Ar) içten bağlılık, sadakat, güçlü dostluk
sadaqe sadaka, bağış
sadaqe dayenı-dayış sadaka vermek
sade 1-süsü gösterişi olmayan, yalın, 2-şahit, 3-arındırılmış
sade bıyayenı-bıyayış 1-sade olmak, 2-şahit olmak
sade şımena şekersiz içerim şekersiz içiyor
sade tepıştenı-tepıştış şahit tutmak
sadê şahit (dişil)
sadeyey şahitlik
sadeyinı şahitlik
sadeyinı kerdenı-kerdış şahitlik yapmak
sadeyo zürker yalancı şahit
sadeyını 1-şahitlik yapma, 2-sade olma durumu
sadil karıtenı-karıtış sebze fidesi ekmek
sadil qılaynayenı-qılaynayış sebze fidanı kaldırmak, sökmek
sadil şıtıl, fide şıtılı, bitki ve sebze fidesi
sadinı kerdenı-kerdış şahitlik yapmak
sadinı şahitlik
sadist (Fr) sadist
sadistey sadistlik
sadistinı sadistlik
sadistlığey sadistlik
sado ayran kurutulmuşu, ayran çökeltisi, süzülmek için torbaya bırakılan ayranın süzülmüşü, çökelek
sadoyın süzülmüş ayran, yoğurt veya çökelek
sadrazam (Ar) sadrazam
sadrazamey sadrazamlık
sadrazaminı sadrazamlık
sadrazamlığey sadrazamlık
sadıkane (Ar+Far) sadıkça
sadıq (Ar) dostluğu ve bağlılığı içten olan, doğru, gerçek, içten bağlılık, doğruluk, gerçeklik, bağlı olma, ihanet etmeyen, sahibının sözünü tutan
sadıq bir erkek ismi
sadıqey gerçekçi olmak, sadık olmak
sadıqinı bağlı olma durumu, sadıklık
saf (Ar) dizi, sıra
saf bestenı-bestış saflanmak, saf bağlamak, sıralanmak
saf biyayenı-biyayış sıra olmak, saf olmak
saf bı saf dizi dizi, sıra sıra
saf kerdenı-kerdış 1-sıralamak, 2-arındırmak
saf 1-katıksız, arı, halis, has, net, arındırılmış, safi, 2-sıra, dizi
safa 1-saftır, temizdir, saftır (dişil), 2-arındırılmış
Safewi Safevi
safey saflık
saffet (Ar) temizlik, arılık
safha (Ar) evre
safi bi safi oldu
safi biyayenı-biyayış hal olmak, sadeleşmek, çareser edilmek
safi bıyaye sadeleştirilmiş, arındırılmış, netleştirilmiş olma
safi kenê pê birbirlerini bitirirler, birbirinin sonunu getirirler
safi kerde sadeleştirilmiş, arındırılmış, netleştirilmiş olan
safi kerdenı-kerdış 1-bitirmek, ortadan yok etmek, sadeleştirmek, 2-temizlemek, arındırmak, durulamak
safi 1-mecazi; temizlemek, ortadan kaldırmak, yok etmek, bitirmek, 2-net, sade, duru, arındırılmış
safinı saflık
safiyey saf olma durumu
safo 1-saftır, temizdir (eril), 2-arındırılmış
safo saf tertemiz, safın safı
safra (Ar) öd
safra kesesi (Ar+Far) safra kesesi
safsata (Ar) boş, temelsiz, asılsız söz
safsatey safsatacılık
safsatinı safsatacılık
sagırt çırak
sagırtey çıraklık
sagırtinı çıraklık
sagırtinı kerdenı-kerdış şahitlik yapmak
sah bıyayenı-bıyayış çözülmüş olmak, hal edilmek
sah kenê bıkı aydınlatacaksan aydınlat
sah izah etmek, aydınlığa kavuşturmak açıklamak, çözmek
sah kerdenı-kerdış hal etmek, aydınlığa kavuşturmak, çözmek
saha (Ar) alan
sahi (Ar) gerçekten, gerçek olarak
sahib (Ar) sahip
sahibê cı sahibı
sahibey sahiplik
sahibinı sahiplik
sahici gerçek, sahte olmayan
sahife (Ar) sayfa
sahifey sayfalar
sahil (Ar) kıyı, yaka, yalı
sahne (Ar) sahne
sahne (şahne) 1-ağanın vekili, vekil sıfatında olan kişi, 2-arama ve tarama yetkisi olan, yarı resmi sayılan kişi
sahneyinı kontrolculuk, vekaletlik, vekillik, temsilcilik
sahra (Ar) 1-kır, 2-çöl
sahriye şahriye
sahrı gırêdayenı-gırêdatyış şal bağlamak
sahrı Zaza halkının başına veya belline doladıkları şal
sahrız gece yarısı ile sabah arası
sahte (Far) sahte
sahtecılığey sahtecilik
sahtekarey sahtekarlık
sahtekarinı sahtekarlık
sahtnaye 1-bozulmuş olan, bozulan, 2-yıkılmış olan
sahtnayenı-sahtnayış 1-bozmak, 2-yıkmak, harabeye çevirmek
sahtnayoğ 1-bozan, 2-yıkan
sahtyaye 1-bozulmuş olan, 2-harabeye dönen
sahtyayenı-sahtyayış 1-bozulmak, 2-yıkılmak, harabe olmak
sahtınayenı-sahtınayış 1-bozmak, 2-yıkmak, harabeye çevirmek
sahür (Ar) sahur
sahür werıştenı-werıştış sahura kalkmak
sahwaş 1-savaş, 2-gelinlik eşya, top, kumaş vb, 3-kırkım, gelinin özerine atülan değerli eşya
sair şair, şiir yazan veya okuyan
sairinı şairlik
sak 1-bir yaşını doldurmamış erkek manda yavrusu, 2-sürülen tarlayı düzlemede veya atılan tohumun özerini örtme ve düzlemede kulllanılan tahta sürgü
saka (Ar) evlere su taşımayı iş edinmiş kimse
saka (Tr) serçegillerden bir kuş cinsi
saka bındê erdi yer altı elması
sakê awrêşa tavşan elması derler ve yenilir
saki (Ar) içki alemlerinde içki dağıtan kimse
sakin (Ar) 1-durgun, hareket etmeyen, 2-sessiz, 3-kimseyi rahatsız etmeyen
sakin bıyayenı-bıyayış sakin olmak, sessiz olmak
sakin kerdenı-kerdış sakinleştirmek
sakul çekül
sakı 1-sevindir, 2-elma, elmacık
sakıl küçük üzüm salkımı
sal-salı 1-yaslı taş, yassı, ince, geniş ve düz olan taş, 2-örtü, şal, çarşaf
sala desti aya, avuç içi, el ayası, elin iç kısmı
salamüra (‹t) salamura
salan yassı taşlar, taşları
salaq (Tr) salak
salaqey salak olma durumu
salaqinı salaklık
salaqlığey salaklık
salata (‹t) salata, yeşilliklerden yapılan yiyecek
salatalıx salatalık
salate salata
salaxa 1-salaktır, aptaldır (dişil), 2-tembeldir (dişil)
salax bıyayenı-bıyayış 1-salak olmak, 2-tembel olmak
salax 1-tembel (eril), 2-salak, deli dolu
salaxinı 1-salaklık aptallık, 2-tembel olma durumu
salaxo 1-tembeldır (eril), 2-salaktır, aptaldır (eril)
salaxı 1-tembel (dişil), 2-salak (eril)
salê serdê ini çeşmenin üzerindeki yassı taşlar
saleb (Ar) salep
salek-salekı düz ve yassı taş
saleka desti ellin ayası, iç kısmı
salgoz bir oyun çeşidi
salgı (Tr) salgı
salgın (Tr) salgın
sali 1-yassı, ince, geniş ve düz taşlar, 2-yünden yapılan şalvarlar
sali xopay kerdenı-kerdış şalvar giymek
salim (Ar) esen, sağlam
salima sağlamdır (dişil)
saliminı sağlam olma durumu, esenlik
salimo sağlamdır (eril)
salise saniyenin altmışta biri
saliseyê bir salise
salme bıyayenı-bıyayış başıboş olmak
salme çarnayenı-çarnayış başıboş gezdirmek
salme geyrayenı-geyrayış başıboş gezmek, başıboş dolaşmak
salme geyrayoğ başıboş gezen kimse
salme kerdenı-kerdış başıboş bırakmak, ortaya salıvermek
salme salme başıboş başıboş gezmek
salme vıradayenı-vıradayış başıboş bırakmak, başıboş salmak
salme başıboş gezme, bir iş yapmama, berduş berduş gezme
salmey kuçan sokak başıboşları, sokak çocukları
salmeyey başıboşluluk, iş yapmamak
salmeyinı başı boş olma durumu
salmeyo tolaz başıboş gezen serseri
salok yabancı mal
salon (Fr) salon
salonın salonlı
salt (Tr) 1-yalnız, tek, sırf, 2-mutlak, 3-içine yabancı hiçbir şey karışmamış
saltanat (Ar) saltanat
saltanatey saltanatlık
saltanatlığey saltanatlık
salüli arı kuşu, arıları yiyen güzel ve renkli bir cins kuş
salülı arı kuşu
salüx dayenı-dayış önermek, salık vermek
salüx salık verme, önerme, öneri, tavsiye, salık
salwar-salwari şalvar
salwari xopay kerdenı-kerdış şalvar giymek
salwarın şalvarlı
salı 1-şal, kadın baş örtüsü, 2-çarşaf yatak örtüsü, 3-yassı taş
salı dê pıra örtü örtü
salı kerdenı-kerdış 1-çarşaflanmak, çarşafla örtmek, 2-yassı taşlarla döşemek
salı pıra dayenı-dayış çarşafla örtmek, örtü örtmek
örtü örtmek
salıh 1-hayırlı evlet anlamında bir sözcük, 2-temiz, iyi niyetli, hayırsever, günahsız kişi anlamında bir sözcük
salıhên hayırlı, uğurlu, temiz vb
salıhin hayırlı evlet anlamında
salıhinı salihli olma hali
salıhına salihlıdır, uğurludur (dişil)
salıhıno salihlidir, uğurludur (eril)
salıhın bıyayenı-bıyayış uğurlu olmak, salihlı olmak, iyi evlat olmak
salıkı 1-şal, 2-yaslı taş, yaslı kaya, küçük yassı, ince ve düz taş
salın 1-yaslı, 2-yaslı taşlardan oluşmuş yer
salıncêr erik ağacı
salınci erikler
salıncı erik
salıx da 1-salık verdi, önerdı, tavsiye etti, 2-nasihat etti, 3-tarif etti
salıx dayenı-dayış 1-önermek, tavsiye etmek, 2-salık vermek, 3-tarif etmek
salıx kerdoğ 1-öneren, 2-salık veren, tavsiye eden
salıx 1-öneri, önerme, tavsiye, salık, 2-nasihat, 3-haber, 4-tarif, tarif etme
sam (Ar) çölden esen rüzgar, sam yeli
samaryüm (Fr) bir element adı
sami werdenı-werdış 1-yemek yemek, 2-akşam yemeğini yemek
sami 1-yemek, 2-akşam yemeği
samimey samimi olma durumu
samimi (Ar) samimi, içten, içtenlikle, candan, içli dışlı
samimi bıyayenı-bıyayış samimi olmak
samimi bı samimiydi
samimilığey samimilik
samiminı samimilik
samimiyey samimiyetlik
samimiya samimidir (dişil)
samimiyê samimidirler (çoğul)
samimiyet (Ar) içtenlik
samimiyetey samimiyetlik
samimiyo samimidir (eril)
samimıyet samimiyet
samiya şani akşam yemeği
samür (Ar) postu için avlanan küçük bir hayvan
samıki (şamıki) domates
samıkın domatesli
san (Ar) ün, nam, şan, şöhret, unvan
san (şan) akşam
san bı san akşam akşam
san gırotenı-gırotış ün salmak, nam almak
san ra san akşamdan akşama
sana cı 1-vurdu, isabet etti, 2-akşamı
sana dês duvara vurdu
sana erd yere vurdu, yere çaktı, yere değdi, yere dikmek
sana pê 1-birbirine karıştırdı, birbirine katı, 2-birbirine dayamak, yaslamak
sana pêro karıştırdı, serptı
sana pıra üstüne serptı
sana ver dayatı, destek verdı
sana werte ortasına vurdu
sana xover önüne kattı, önüne dayadı
sana 1-değdirmek, vurmak, isabet etirmek, 2-bir akşam daha
sanaryo (Fr) sanaryo
sanaryo nüştenı-nüştış sanaryo yazmak
sanaryocı sanaryocu
sanaryocinı sanaryoculuk
sanaryocılığey sanaryoculuk
sanat (Ar) sanat
sanatê cı esto sanatı vardır
sanatci sanatçı
sanatcılığey sanatçılık
sanatkar sanatkar
sanatkarlığey sanatkarlık
sanatkarinı sanatkarlık
sanato (Roma, ‹t) senato, yöneticiler meclisi
sanator (Fr) senatör
sanatorey senatörlük
sanatorinı senatörlük
sanatorlığey sanatörlük
sanay (şanay) 1-dayadılar, 2-saladılar
sanayayenı-sanayayış sallanmak
sanayenı-sanayış 1-sallamak, 2-vurmak, isabet etmek, 3-destek vermek, dayamak, sallamak, 4-katmak, karıştırmak, dayamak
sanayi (Ar) sanayi
sanayici sanayici
sanayıcinı sanayicilik
sanayicılığey sanayicilik
sanayiyey sanayicilik
sanayoğ 1-salayan, 2-vuran, 3-karıştıran, kattan
sancakdar sancaktar
sancaxı (Tr) sancak
sanci dayenı-dayış acı vermek, sızlandırmak
sanci gırotenı-gırotış sancılanmak, sancı tutmak
sanci keno sancı ediyor
sanci kerdenı-kerdış sancılanmak, ağrımak, sızlanmak
sanci tepıştenı-tepıştış sancılanmak, ağrı tutmak
sanci sancı, acıma, sızlama
sanciyın sancılı, sızlayan
sancı dayenı-dayış acı vermek, sızlandırmak
sancı gırotenı-gırotış sancılanmak, sancı tutmak
sancı keno sancı ediyor
sancı kerdenı-kerdış sancılanmak, ağrımak, sızlanmak
sancı tepıştenı-tepıştış sancılanmak, ağrı tutmak
sancı sancı, ağrı, ağrıma
sancıyın sancılı, sızlayan
sandal (Ar) sandal, kürekle yürütülen deniz teknesi
sandal (Fr) yalnız tabanı bulunan, kordon veya kayışla bağlanan ayakabı
sandali sandalye
sandalleyın sandalyeli
sandalye (Ar) sandalye
sandalı sandalye
sandıq-sandıqı (Ar) sandık
sandıqa bari yük sandığı
sandıqa ceyızi ceyiz sandığı
sandıqa çına dekerdenı elbise koyma sandığı
sandıqa êmışi yemiş sandığı
sandıqa meywe komkerdenı içinde meyve toplama sandığı
sandıqci sandıkçı
sandıqcinı sandıkçılık
sandıqcılığey sandıkçılık
sandıqı kerdenı-kerdış sandıklamak, sandığa koymak
sandıqı sandık
sandıqın sandıklı
sandıwiç (‹ng) sandviç
sane 1-tarak, 2-saniye
sane bıyayenı-bıyayış taranmak, taranmış olmak
sane kerdenı-kerdış taramak
sane kerdoğ tarayan
sanemori (şanêmari) kırkayak
sanemı cı vururuz
sanemı 1-salarız, 2-vururuz
sanenê 1-saliyorlar, 2-isabet ediyorlar
saney pori saç tarağı
saneyê nêbı tı amey bir saniye olmadı sen geldin
saneyo dından asınên demir dişli tarak
sangar sepetin büyüğü (saman koymak için kullanılır)
saniye (Ar) saniye, dakikanın atmışta biri
saniyelıx saniyelik
saniyeyê bir saniye
sanki mı werd sanki ben yedim?
sanki to gırot sanki sen aldın?
sanki sanki
sankila mı nêvato sanki ben söylememişım
sankila sanki
sansasyon (Fr) pek çok kimsede yaratılan güçlü heyecan
sansasyonel (Fr) güçlü heyecan yaratan
sansor (Fr) sansür
sansor kerdenı-kerdış sansür etmek, sansürlemek
sansorci sansürcü
sansorcinı sansörcülük
sansorcılığey sansürcülük
sansorey sansür olma durumu
sansorli sansür edilmiş, sansürlü
sansur (Fr) sansür
santigıram (cantigram) santigram
santigıram (Fr) santigram (centigram), bir gramın yüzde biri
santilitre (Fr) centilitre, bir litrenin yüzde biri
santim (Fr) centime, her hangi bir birimin yüzde biri
santim kerdenı-kerdış santimlemek
santimê derg bir santim uzun
santimê bir santim
santimetre (Fr) centimetre, bir metrenin yüzde biri (cm)
santimna bir santim daha
santimın santimli
santraç şah oyunu, santraç
santral (Fr) santral
santralci santralci
santralcinı santralcılık
santralê telefoni telefon santralı
santrallın santrallı
santım kerdenı-kerdış santimlemek
santım santim
santımê derg bir santim uzun
santımê bir santim
santımna bir santim daha
santımın santimli
sanye saniye
sanyeyê bir saniye
sanık (estanık) masal, fıkra, mesele
sanın ünlü, namlı, şanlı
sanıq (Tr) sanık
sanıqlığey sanıklık
sap kerdenı-kerdış 1-destelemek, 2-sap takmak, 3-sap etmek, demetlemek
sap komkerdenı-komkerdış sap toplamak
sap 1-bir aracı tutmaya yarayan bölüm, deste (kazma, kürek, bel, vb destesi), 2-bitkinin dal, yaprak, çiçek gibi bölümlerini taşıyan, ağaçlarda odunlaşarak gövde durumunu alan bölüm, 3-çiçek ve meyveleri dala bağlayan ince bölüm, sap, bitki sapı, ağaç sapı vs, 4-demet durumundaki ekinler, ekin sapı, 5-yolun özerinde olmayan, tenha, sapa, dağ yamaçları vs
sapa kewno ters düşüyor, yolun özerinde değildir
sapa kewtenı-kewtış ters düşmek, yol uğramamak
sapa yol güzergahı üzerinde olmayan, sapılarak varılan
sapê gılgıl u gılgezi gılgıl ve gılgılgezi darısının sapı
sapê huwi kürek sapı, kürek destesi
sapê korêki ince darının sapı
sapê kınci susamın sapı
sapê nebiyo wışk mısırın kuru sapı
sapê torzini balta sapı
sapê xeli buğday sapı
sape kewtenı-kewtış sapa düşmek, ters yöne düşmek
sape sapa, ters yön, ters istikamet
sapık 1-deli, aptal, sapık, 2-küçük destecik, küçük sapcık
sapın 1-saplı, 2-desteli
sapının saplı
sapıq sapık
sapıqey sapıklık
sapıqinı sapıklık
sapıqlığey sapıklık
sapır şifon, şifan
sapırr şifan
saq-saqe 1-diz, diz kapağı, 2-dirsek
saqandê to dı derman nêmendo dizlerinde derman kalmamış
saqanser diz üstü
saqe ra dizden, diz kapağından
saqe barutlu silahlarda barutu doldurduğu pamuklu bez
saqey (çogê) lıngan ayakların dizleri
saqeyın dizli, diz kapaklı
saqi cêra dizden aşağı
saqi cora dizden yukarı
saqo (‹t) paltoya benzer bir tür üstlük, çok kalın ve kaba dokunmuş ceket veya palto
saqol çalıdan veya ince ağaç dallarından yapılan süpürge
saqsi (Tr) saksı
saqsılıx saksılık
saqın (Tr) sakın
saqınce sakınca
sar bıyayeney halk olmak, milletleşmek
sar bıyayenı-bıyayış halk olmak, milletleşmek
sar 1-halk, topluluk, millet, 2-yabancı, el, akraba olmayan
sara (Ar) sara, bir sinir hastalığı
sarac (Ar) saraç, eyer ve deri gibi şeyleri işleyip eşya yapan kimse
saracxane (Ar+Far) saraçhane, deri işleri yapılıp satılan yer
sarav sımıtenı-sımıtış şarap içmek
sarav şarap
saravın şaraplı
saray (Far) saray
sarayın saraylı
sard (serd) soğuk, dondurucu hava
sardo soğuktur
sardünya (‹t) bir çiçek adı
sarê ma halkımız, milletimiz
sarê to büro başını yesin
sarê zazayan Zaza halkı
sare (sere) baş, kafa
sare amyayenı-amyayış başına gelmek
sare ardenı-ardış başına bir iş getirmek
sare bırnayenı-bırnayış kafasını kesmek, başını kesmek
sare cıkerdenı-cıkerdış başını kesmek, koparmak
sare deznayenı-deznayış başını ağrıtmak, kafa yormak
sare hewadayenı-hewadayış baş kaldırmak, karşı koymak
sare pırodayenı-pırodayış baş vurmak, ziyaret etmek
sare ra baştan, başından
sare ronayenı-ronayış baş eğmek, eğemenliği kabul etmek
sare rüt baş açık, dazlak, çıplak baş
sare taşıtenı-taşıtış kafayı tıraş etmek
sare tewatenı-tewatış başını ağrıtmak, başı agrımak, baş ağrısı
sare u çıman ser başım gözüm üstüne
sare weşey baş sağlığı
sare werdenı-werdış başını yemek, başını bellaya sokmak
sarey 1-halk olma durumu, 2-yabancılık, yabancı olma durumu
sareyın başlı, saçaklı
sarf (Ar) harcama, tüketme, masraf etme, kullanma
sarf bıyayenı-bıyayış sarf olunmak, masraf edilmek
sarf kerdenı-kerdış sarf etmek, harcamak
sarfiyat (Ar) harcanan şeylerin tümü, harcamalar, masraflar
sarfiyatê do gırd bı büyük masraf oldu
sarkık (Tr) aşağı doğru uzanmış, sarkmış
sarma (Tr) 1-sarma, kuşatma, 2-dolma, bitki yaprağiyle sarılıp pişirilen bir çeşit yemek
sarmaşık (Tr) sarmaşık bitkisi
sarna bir yıl sonra, gelecek yıl
sarname 1-halk olma kimliği, milliyet kimliği, 2-takvim
sarnıc (Ar) yağmur suyunu biriktirmeye yariyan yer altı su deposu
saro xerib yabancı halk
sarp (Tr) dik çıkılması ve geçilmesi güç, yalman
sarpüne üzüm salkımlarının yere değmemesi için teveklerin altına konulan çatalı çubuk
sarqot baş açık
sarraf (Ar) altın, takvil alış verişi yapan kimse
sarrafey sarraflık
sarrafinı sarrafcılık
sarxoş (Far) sarhoş
sarxoş bıyayenı-bıyayış sarhoş olmak
sarxoş kerdenı-kerdış sarhoş etmek
sarxoşey sarhoşluk
sarxoşinı sarhoşluk
sarxoşlığey sarhoşluk
sarı (serı) yıl, sene
sarıncêr erik ağacı
sarıncey erikler
sarıncı erik
sarıx-sarıxı sarık
sas 1-eğri, hatalı, doğru olmayan, 2-şaş, şaşırma, şaşık, yanlış, 3-altı (6)
sas biyayenı-biyayış şaşırmak, şaşmak
sas bıyayenı-bıyayış 1-şaşırmak, 2-şaşı olmak
sas kerdenı-kerdış şaşırtmak, hata yapmak
sas mendenı-mendış hayret kalmak, şaşırmak
Sasan bir erkek ismi
sasa hatalıdır, eğridir (dişil)
Sasanı bir bayan ismi
sasey yanlışlık, şaş olma durumu, hata olma durumu
saseya yanlışlıkla
sasinı bıyayenı-bıyayış yanlışlık yapılmak, olmak
sasinı kerdenı-kerdış yanlışlık yapmak
sasinı yanlışlık
saso (şaşo) eğridir, hatalıdır (eril)
sate 1-gövde, 2-bitki sapı
saten (Fr) atlas gibi parlak pamuklu kumaş
satiya bozuldu
satiyayenı-satiyayış 1-bozulmak, harabe olmak, dem veya maya tutmamak, 2-yıkılmak
sator et, kemik kesmeye ve doğramaya yariyan büyük bir bışak
satranç (Far) satranç
satranç kaykerdenı-kaykerdış satranç oynamak
satsüma bir mandalin türü
satı saat
satıl (sitıl) kova
satın saatlı
satınayenı-satınayış 1-bozmak, 2-yıkmak
satır (Ar) 1-bir sayfa üzerinde yan yana dizilmiş kelime ve cümleler, 2-et kesmeye ve kemik kırmaya yarayan enli bir tür bıçak, satır
satır yazı dizisi, sıra
satırda satırında
satırê bir satır, bir kıta
satırı dı satırda
satırı satır
satırın sıralı, dizili, satırlı
saüna (Fr) fin hamamı
sav (Tr) iddia, tez, haber, söz
sav gırot nezle oldum, soğuk aldım, grip oldum
sav gırotenı-gırotış soğuk almak, nezle, grip olmak
sav verda cı nezle bulaştırdı
sav söguk almak, nezle olmak, grip olmak
sava (sawa) yeni doğmuş hayvan yavrusu
savaq (Tr) savak
savay yeni ve geç doğan hayvan yavrularına derler
savda sevda, aşk, sevgi
savlêr palamut ağacı
savokı yaş ağaçtan koparılan ince ve eğilebilen çubuk
savr sabır, tahammül
sabrê mı nêmend sabrım kalmadı
savrê xo sabri, nefesi
savır sabır
savırinı sabırlı olma durumu
saw iddia, tez, haber, söz
sawa yeni doğmuş veya bir yaşını geçmemiş hayvan yavrusu
sawab sevap
sawab nüştenı-nüştış sevap yazmak
sawax kerdenı-kerdış sıva yapmak, sıvacılık
sawax sıva, sıvamak
sawaxcinı sıvacılık
sawaxcılığey sıvacılık
saway 1-bir yaşını aşmamış hayvan yavruları, 2-zavalılar
sawci savcı
sawcinı savcılık
sawcı (Tr) savcı
sawcılığey savcılık
sawcıyey savcılık
sawe 1-sepet, 2-süten kesilmemiş yavru
saweb sevap
saweb nüştenı-nüştış sevap yazmak
sawenê pê birbirine sürtüyorlar, sürüyorlar
sawt 1-sabır, tahamül, dayanma durumu, 2-ses, karabalık, görültü, patırtı
sawtê mı nêmendo sabrım kalmamış
sawto bol vıjêno görültü çok çıkiyor
sawünma savunma
sawütenı-sawütış 1-sürtmek, temas etirmek, 2-bileylemek
sawyayenı-sawyayış 1-sürtünmek, 2-bileylenmek
sawıt cı sürtü
sawıt dês duvara sürdü
sawıt erd ra yere sürttü
sawıt pê birbirine sürttü
sawıtê erd yere sürüyordu
sawıtê pê birbirine sürüyordu
sawıtenı-sawıtış 1-sürtmek, temas etirmek, 2-bileylemek
sawıtoğ sürten, sürtücü, bileyici
sawıya erd ra yere sürüldü
sawıyayenı-sawıyayış 1-sürtünmek, 2-bilenmek, bileylenmek
sax bıyayenı-bıyayış 1-iyileşmek, hayata olmak, 2-sağlam olmak
sax kerdenı-kerdış 1-diriltmek, iyileştirmek, 2-sağlamlaştırmak,3-hayata geçirmek, 3-safi etmek, hal etmek
sax kı 1-safi et, 2-iyileştir, dirilt
sax selamet sağ selamet
sax tepşı u biya sağ tut ve getir
sax verdayenı-verdayış hayata bırakmak, yaşamasına müsade etmek
sax 1-sağ, hayata olan, 2-sağlam, safi, netleştirmek, saflık
saxey hayata ve sağlam olduğu dönem, sağlığında
saxeya gandê to canın sağlığı
saxi hayata olma durumu, sağlamlık
saxinı sağlık, dirilik, sağlıkta
saxlam amyayenı-amyayış sağlam gelmek
saxlam ardenı-ardış sağlam getirmak
saxlam bıyayenı-bıyayış sağlam olmak, güvenilir olmak
saxlam kerdenı-kerdış sağlamlaştırmak, güven altına almak
saxlam sağlam, arızası olmayan
saxlameya cı sağlamlığı, güvenilir durumu
saxlaminı sağlamlık, güvenilirlik, emniyetlilik
saxlamı sağlam, arızası olmayan (dişil)
saxlem amyayenı-amyayış sağlam gelmek
saxlem ardenı-ardış sağlam getirmak
saxlem bıyayenı-bıyayış sağlam olmak, güvenilir olmak
saxlem kerdenı-kerdış sağlamlaştırmak, güven altına almak
saxlem sağlam, güvenilir, emin, itibarlı
saxlemey sağlamlık, güvenilirlik, itibarlık
saxlemeya cı sağlamlığı, güvenilir durumu
saxleminı sağlamlık, güvenilirlik, emniyetlilik
saxo sağdır, hayatadır
saxte sahte
saxteci sahteci
saxtecinı sahtecilik
saxtecılığey sahtecilik
saxtekarey sahtekarlık
saxtekarinı kerdenı-kerdış sahtekarlık yapmak
saxtekarinı sahtekarlık
saxteyinı sahtekarlık
say elmalar
saya bındê erdi yer elması
sayac (Tr) sayaç
saydam (Tr) saydam
sayê maran 1-yıllanların şahı, 2-yılanların elması
saye kerdenı-kerdış 1-üstünü başını aramak, 2-safi etmek, çözmek, hal etmek
saye 1-arama, 2-hal olma, çözülme, 3-sayesinde
saye kerdoğ üstünü arayan
sayê 1-yapabiliyordu, 2-bir elme
sayê bıkero yapabiliyordu
sayedê ey dı onun sayesinde
sayedê to dı senin sayende
sayedê sayesinde
sayenı-sayış yapabilmek
sayêr elma ağacı
sayer elma ağacı
sayêri elma ağaçları
sayfa (Ar) sayfa
sayfa akerdenı-akerdış sayfa açmak
sayfa kerdenı-kerdış sayfalamak
sayfalıx sayfalık
saygı (Tr) saygı
sayir 1-şair, 2-elma ağacı
sayirinı şairlik
sayman (Tr) hesap uzmanı, muhasebeci
saymanlıx hesap işlerinin görüldüğü yer, muhasebe
sayır şair
sayırinı şairlik
saz beno yakında faaliyete geçer veya kurulur anlamında kulanılır
saz bi kuruldu, faaliyete geçti, işliyor
saz bıyayenı-bıyayış kurulmak, çalışmak, işlemek, faal olma durumu
saz kerdenı-kerdış kurmak, işler duruma getirmek, faaliyete geçirmek
saz u sazbend saz ve sazcı
saz 1-düzene koymak, faaliyete geçirmek, 2-telli bir çeşit müzik aleti, çalgı
sazan bir balık çeşidi
sazbend saz çalan kişi, sazcı, çalgıcı
sazbendey çalgıcılık, sazcılık
sazbendinı sazcılık
sazci (sazbend) sazcı, saz çalan kimse
sazcinı sazcılık
sazcılığey sazcılık
sazdar sazcı, oyuncu, saz oyununu kuran
sazkı düzene sok, faaliyete geçir
sazmekı düzene sokma, faaliyete geçirme
sazxane saz çalınan yer, saz satılan veya tamir edilen yer
sazın sazlı
se (100) yüz
se (se vanê):ne söyliyorsun? Tı se vanê sen ne söyliyorsun?
se beno ez zi to dı bira ne olur bende seninle geleyim
se beno mı rê zi vajı ne olur banada söyle
se beno wa bıbo ne olursa olsun
se beno ne olur, lütfen, ne oluyor?
se bi ne oldu?
se biyê ne olmuşlar?
se biyo ne olmuş?
se bo ne olacak?
se bı se yüz yüz, yüzer yüzer
se bı ne oldu?
se bıkera ne yapayım
se bıyayenı-bıyayış ne olmak
se dewar 1-hayvan gibi, 2-yüz sığır, yüz davar
se dost tayno, jew dışmen bolo yüz dost azdır, bir düşman çoktur!
se fın yüz defa
se kenê wıni bıkı ne yaparsan öyle yap
se kenê ne yapiyorsun?
se kerd se nêkerd nêbı ne yaptı ne yapmadı olmadı
se kerd ne yaptı?
se kerdenı-kerdış ne yapmak
se kı mı va söylediğim gibi
se kı mı werd sanki ben yedim
se kı vanê bol nêweşo söylediklerine göre çok hastadır
se kı nasıl ki, gibi, sanki, benzer
se nêvano ne söylemiyor
se qat yüz kat
se ra çewres %40 yüzde kırk
se ra çewresünew %49 yüzde kırkdokuz
se ra dess %10 yüzde on
se ra şeşti %60 yüzde atmış
se ra heştay %/80 yüzde seksen
se ra hewtay %70 yüzde yetmiş
se ra hirê %3 yüzde üç
se ra hirısüpanc %35 yüzde otuzbeş
se ra jew %1 yüzde bir
se ra jew kemi, newayü new yüzde bir eksik, dokzandokuz
se ra neway %90 yüzde dokzan
se ra panc %5 yüzde beş
se ra pancas %50 yüzde elli
se ra pancês %15 yüzde onbeş
se ra se %100 yüzde yüz
se ra se do biro yüzde yüz gelecek
se ra vist %20 yüzde yirmi
se ra vistüpanc %25 yüzde yirmibeş
se se yüz yüz, yüzer yüzer
se serre yüz yaşında
se serrı yüzyıl
se va ne dedi?
se vanê ti yê wıni ne söyliyorsun sen öyle?
se vanê 1-ne söylüyorsun?, 2-ne söylüyorlar?
se vano ne söylüyor?
se vato ne demiş?
se wenê ne yiyorsun?
se 1-gibi, ne, ne gibi, nasıl, ne şekilde, 2-"un, sun" eklerinin yerini alır
seadet (Ar) saadet, mutluluk
seans (Fr) seans
seat bı seat saatte bir, her saat başı
seat dıwes dı saat onikide
seat heştı saat sekizde
seat hewtı saat yedide
seat new dı saat dokuzda
seatan saatlerce, saatları
seatanê xo saatlarını
seatçi saatçi
seatcinı saatçılık
seatçılığey saatçilik
seatê ra fınê saatte bir
seatı (Ar) saat
seba kari şı iş için gitti
seba to ma dapêro senin yüzünden biz birbirimizi vurduk, kavga ettik
seba to menda senin için kaldım
seba için, nedenle, nedeniyle, sebebiyle, yüzünden vs
sebah (Ar) sabah
sebas kerdenı-kerdış para, mücevher vb şeyleri takma töreni yapmak
sebas döğünde geline para, mücevher vb şeyler takma töreni
sebat (sıbat) şubat ayı
sebax (sıwax) sıva, sıvamak
sebax kerden-kerdış sıvamak, sıva yapmak
sebaxçinı sıvacılık
sebaxci sıvacı
sebeb (Ar) bir şeyin olmasına yol açan neden
sebeb biyayenı-biyayış sebep olmak, sebeplenmek
sebeb vetenı-vetış sebep çıkarmak, neden bulmak
sebebandê sebeplerinde
sebebıyet (Ar) bir şeye, bir olaya neden olma, yol açma
sebeh sabah
sebeke ronayenı-ronayış şebeke kurmak
sebeke vıraştenı-vıraştış şebeke kurmak
sebeke şebeke
sebeno ne olur
sebi 1-ne oldu?, 2-küçük çocuk, küçük mahluk, 3-zavalı, kimsesiz, fakir, bilmez, cahil vs
sebil (Ar) 1-sebil, hayır için dağıtılan içme veya şerbet suyu, 2-parasız dağıtılan şey
sebkan 1-zalim, gaddar, vijdansız, 2-nişancı, avcı, vurucu
sebkaninı nişancılık
sebrê ma nêmend sabrımız kalmadı
sebrê mı eya ame sabrım onunla geldi
sebri 1-sabırlar, 2-bir erkek ismi
sebro kı estbı o zi nêmend olan sabırde kalmadı
sebze (Far) sebze, zerzevat, yeşillik, göveri
sebzeci sebzeci
sebzecinı sebzecilik
sebzecılığey sebzecilik
sebzexane sebze satılan yer
sebzeyın sebzeli
sebır (Ar) sabır, dayanç
sebır amyayenı-amyayış sabrı gelmek
sebır bıyayenı-bıyayış sabırlı olma, sabretme
sebır cı dayenı-dayış sabır vermek
sebır cı ra gırotenı-gırotış sabrını taşırmak
sebır kerde sabretmiş olan
sebır kerdenı-kerdış sabretmek, sabırlı olmak
sebır kerdoğ sabreden kimse
sebır nêmendenı-nêmendış sabrı kalmamak, sabrı taşımak
sebır u selamet sabır ve selamet
sebır u solıx sabır ve nefes
sebıra sabırla
sebırinı sabırlı olma durumu, sabırla, sabırlılık
sebırın sabırlı
sebıya ne olmuş (dişil)
sebıyê ne olmuşlar?
sebıyo ne olmuş (eril)
seccade (Ar) bir kişilik namazlık
secde ardenı-ardış yolla gelmek, imana gelmek
secde şiyaye secdeye gitmiş olan
secde şıyayenı-şıyayış secdeye gitmek
secde kerde secde etmiş olan
secde kerdenı-kerdış 1-itiat etmek, emrini yerine getirmek, eyvellah etmek, birine bağlılığını ortaya koymak, kölelik etmek, 2-secde etmek, secdeye varmak
secde (Ar) secde, namaz kılarken başı yere konulan kısım
seçenek (Tr) seçenek
secere 1-soy, sülale, oymak, soyağacı, 2-kötük, nüfus kaydı, seccade
seçim (Tr) seçim
seda (Ar) ses, seda
seda a cı kewtenı-kewtış yeni doğan çocuğun seslenmesi
sedali sesli, sedalı
sedaqe dayenı-dayış sadaka vermek
sedaqe sadaka
sedayinı seslilik, sedalılık
sedayın sedalı, sesli
sede kerdenı-kerdış 1-bölümlemek, bölümlere ayırmak, 2-kuruşlamak
sede 1-bölüm, kısım, 2-kuruş
sedef (Ar) sedef, kiymetli bir madde
sedefci sedefçi
sedefcinı sedefçilik
sedefcılığey sedefçilik
sedefey sedeflik
sedefinı kerdenı-kerdış sedefcilik yapmak
sedefinı sedfcilik
sedefın sedeflı
sedem bı sebep oldu
sedem sebep, için, neden
sedeman sebepleri, nedenleri
sedemi sebepleri, nedenleri
sedeqa (Ar) sadaka, dilenciye verilen para
sedeqa dayenı-dayış sadaka vermek
sedeqe (Ar) sadaka, dilenciye verilen para
sedeqe dayenı-dayış sadaka vermek
sedeqe gırotenı-gırotış sadaka almak
sedeqe dayoğ sadaka veren, hayırsever
sedeyın bölümlü
sedir (Ar) sedir, kerevet, divan
sediye cenaze konulan kalafat
sedye (‹t) sedye, hasta taşımaya yariyan ve katlanabilen hasta yatağı
sedye kerdenı-kerdış sedyeye koymak
sedyelıx sedye ile götürülebilecek durumda olan
sedyeya berdenı-berdış sedye ile götürmek
sedyeyın sedyeli
sedır (Ar) sedir, kerevet, divan, otan yapılmış yer döşeği
sedırın sedirli, divanlı
seet 1-saat, 2-sıhhat, sağlık, afiyete olma
sef sef saf saf
sef saf, insanlardan oluşan sıra, dizi
sefa (Ar) sefa, gönül rahatlığı, eğlence, zevk, neşe, sevinç hali, ferahlık, bolluk vb
sefahat (Ar) zevk ve eğlenceye düşkünlük, eğlence
sefalet (Ar) yoksulluk, yoksulluk sıkıntısı
sefaletey anceno yoksulluk çekiyor
sefaletey antenı-antış yoksulluk çekmek
sefaletey yoksulluk
sefaleteydıro yoksulluğun içindedir, sıkıntıdadır
sefaq (şefaq) sabah vakti, tan vakti, sabah
sefaq berbıyayenı-berbıyayış şafak sökmesi, sabah olması
sefaq bıyayenı-bıyayış sabah olmak
sefaq kerdenı-kerdış sabahlamak
sefaret (Ar) elçilik, konsolosluk
sefaretê ‹rani ‹ran elçiliği
sefaretxane sefarethane, elçilik
sefer (Ar) sefer, yolculuk
sefer kerdenı-kerdış sefer etmek, yolculuğa çıkmak
sefer ra amyayenı-amyayış seferden gelmek, yolculuktan dönmek
sefer bir erkek ismi
seferber (Ar) savaşa hazırlanmış veya girmiş askeri birlik veya halk
seferberlıg seferberlik
seferberlıginı seferberlik
seferberlıx seferberlik
seferberlığey seferberlik
seferberlıxinı seferberlik
seferdıro seferdedir, yolculuktadır
seferi (Ar) 1-yolculukla ilgili olan, 2-savaşla ilgili olan, 3-uzun yolculukta olma durumu
seferinı kerdenı-kerdış yolculuk yapmak, seferde olmak
seferinı yolculuk etme, yolda olma
seferın seferli
sefih (Ar) zevk ve eğlenceye düşkün
sefil (Ar) sefalet çeken, yoksul
sefila yoksuldur, sefildir (dişil)
sefilê yoksuldurlar, sefildirler (çoğul)
sefiley sefillik
sefillığey sefillik
sefilo yoksuldur, sefildir (eril)
sefir (Ar) elçi
sefire (Ar) bayan elçi
sefirlıx elçilik
sefirlığey elçilik, elçilik yapmak
sefirxane elçilik, sefirhane
seşti altmış
seştiyüşeş (66) atmışaltı
sehan (sıhan) tabak
sehancinı tabakçılık
sehanın tabaklı
sehata kı an
sehata kı ame geldiği saat, geldiği an
sehatı na sehata an bu andır
sehat-sehatı 1-saat, 2-an
sehebe sahabi, sözü geçerli olan kişi, arkası kuvvetli olan kişi
sehenı tabak
sehencinı tabakçılık
sehenın tabaklı
seher (Ar) seher, sabahın gün doğmadan önceki zamanı, tan vakti
sehet 1-saat, 2-sıhhat
sehetın 1-sıhhatlı, 2-saatlı
sehezar (100 000) yüzbin
sehfe sühuf, sayfa
sehid bıyayenı-bıyayış şehit olmak
sehid kerdenı-kerdış şehit etmek
sehid kewtenı-kewtış şehit düşmek
sehid kewtoğ şehit düşmüş olan
sehid 1-şehit, 2-ermiş kişi
sehidi 1-şehitler, 2-ermişler
sehife (sehfe) sayfa, sühuf
sehpa (Far) sehpa
sehpayın sehpalı
sehür sahur, oruç tutmak için kalkıp yemek yediği vakit
seid 1-Zazalarda din adamı, önder, lider, 2-bir erkek ismi
sejde secde
sejde şiyayenı-şiyayış secdeye varmak
sek (Fr) sade içki
sekban 1-zalım, gaddar, vijdansız, 2-nişancı, avcı
seke 1-sanki, gibi, ne, nasıl, 2-tepe, tepecik, tümsek, tümsekcik
seke beno wa bıbo ne olursa olsun
seke mı va söylediğim gibi
sekenê ne yapiyorsun?
seker (şeker) şeker
sekera ne yapayım
sekerat emniyet, emniyete olma durumu, sigorta
sekerati bındıro emniyet altındadır, güvendedir
sekerati bın gırotenı-gırotış güvence altına almak
sekerinı şekercilik, tatlıcılık, tatlılık
sekerın şekerli
sekero 1-şekerdir, 2-ne yapsın?
sekerın şekerli
sekman iyi nişan alabilen, iyi nişancı, iyi avcı, nişancı, avcı, vurucu
sekmaney nişancılık, vuruculuk
sekmaninı nişancılık, avcılık
sekreter (Fr) sekreter
sekretera sekreterdır (dişil)
sekreterey kerdenı-kerdış sekreterlik yapmak
sekreterey sekreterlik
sekreterinı sekreterlik
sekreterlığey sekreterlik
sekretero sekreterdır (eril)
seks (Fr) cinsellik, cinslik, cinsiyet
seksi (‹ng) cinsel çekiciliği olan
seksiyon (Fr) bölüm, kol
seksiyonê cıniyan kadınlar kolu, kadınlar bölümü
seksoloji (Fr) cinslik bilimi
seksoloğ (Fr) seksolog, seksoloji uzmanı
seksüela seks yapma durumu, cinsel ilişki
seksuel (Fr) cinsellikle ilgili, cinsi
sekte (Ar) 1-kesintiye uğrama, durma, kesilme, durgu, zarar, 2-bozukluk, kusur, darbe vurma, 3-felç
sekte da pıro sekte vurdu
sekte guna pıro sekte vuruldu
sekte pıro daye sekte vurulmuş olan
sekte pıro dayenı-dayış sekte vurmak
sekte pıro dayoğ sekte vuran kimse
sekte pıro gunayenı-gunayış sekte değmek
sekter (Fr) sekter
sekter 1-engel, mani, 2-hata, kusur
sekterinı 1-engel olma hali, 2-hata olma durumu
sektero no qandê ma bizim için bu engeldir
sekteyin darbe vurmak, zarar vermek
sekteyın sekte olma durumu, sekteli
sektur (Fr) bölüm, kesim
sekü 1-evlerin önünde oturmak için taş, tahta vb şeylerden yapılan seki, sekiler, yerde yapılmış sabit oturmalıklar, 2-balkon
seküyın sekili
sekwi sekiler, yerde yapılmış sabit oturmalıklar
sekwüy sekiler, yerde yapılmış sabit oturmalıklar
sekı nêvato sanki söylememiş
sekı vano dediği gibi, söylediğine göre
sekı nasılki, sanki, gibi vb
sekı mı nêva sanki ben söylemedim
sel (Ar) sel
sel-selı sepet
sela (Ar) sala, cemaatı bayram, cuma veya cenaze namazına davet çağrısı, ölüler için okunan dini metin
sela sepettir
sela bari yük sepeti
sela dayenı-dayış sala vermek
sela engürı üzüm sepeti
sela nani ekmek sepetı
sela wendenı-wendış sala okumak
selace tabut
selaga gıranı ağır yük
selaga serdê miyani sorumluluk yükü
selagı ardenı-ardış yükü taşiyip getirmek
selagı kerdenı-kerdış yüklemek, yüklere ayırmak
selagı kırıştenı-kırıştış yük taşımak
selagı wegrotenı-wegrotış yük taşımak, sorumluluk altına girmek
selagı sırta taşınan yük
selagın yüklü (kadınlarda hamile olma durumu)
selahiyet (Ar) salahiyet, yetki
selahiyet dayenı-dayış yetki vermek
selahiyet dest kewtenı-kewtış yetkili olmak, yetki elline düşmek
selahiyet dest ra gırotenı-gırotış yetkisini ellinden almak
selahiyet gırotenı-gırotış yetki almak, yetkilenmek
selahiyet kerdenı-kerdış hükmetmek, yetkisini kullanmak
selahiyetdar yetkili
selahiyetinı yetkililik
selahiyetın yetkili
selale şelale
selam (Ar) selam
selama heqi hak selamı
selamet (Ar) selamet
selameta selametedir (dişil)
selametê 1-selametedirler, 2-selametemisin?
selametey selametlik
selameteya sağlıkla, selametle
selametinı selametlik
selameto selametedir (eril)
selami kerdenı-kerdış selam göndermek, selam etmek
selami selamlar
selamı dayenı-dayış selam vermek, selamlaşmak
selamı gırotenı-gırotış selamı almak, selamlaşmak
selate vıraştenı-vıraştış salata yapmak
selate vıraştoğ salata yapan kimse
selate werdenı-werdış salata yemek
selate salata
selateyın salatalı
selawat (Ar) salavat, tedbir getirme
selawat ardenı-ardış tedbir getirmek, salavat çekmek
selawat-selawati salavat
selawati antenı-antış salavat çekmek
selawati dayenı-dayış salavat çekmek, vermek
selawati salavat, tedbir getirmek
sele (Ar) yayvan sepet
selef dayenı-dayış faiz vermek
selef tefeci, faiz veren, faiz alan,
selefey kerdenı-kerdış faizcilik yapmak, tefecilik yapmak, borç alıp vermek
selefey tefecilik, faizcilik
selefwer tefeci, faizci
selefın faizli
selehiyet yetki, salahiyet
selehiyet dest kewtenı-kewtış elline yetki düşmek, salahiyet elline düşmek, salahiyet sahibi olmak
selektor (Fr) 1-tahılı yabancı maddelerden ayırmak için kullanılan aygıt, 2-otolarda farların uzun ve kısa yanmasını sağlayan araç
selekı sepetcik, küçük sepet
selekın sepetli
selet bıyayenı-bıyayış rahatsız etmek, dokunmak, musalat olmak, kızmak
selet kerdenı-kerdış rahatsız etmek, kızdırmak
selet dokunmak, rahatsız etmek, musalat olmak, kızdırmak, rahatsızlık
seleta salata
seletayın salatalı
seletê cı mebı dokunma, kızdırma
selete salata
seletey 1-rahatsız olma durumu, 2-salatalar
selewatı salavat, tedbir getirmek
selexane bıyayenı-bıyayış serseri olmak, sallak olmak
selexane aptal, sallak, tembel, yaramaz, serseri
selexaneyinı kerdenı-kerdış serserilik yapmak, sallaklık yapmak
selexaneyinı yaramazlık, sallaklık, aptallık
selim (Ar) 1-doğru, dürüst, kusursuz, 2sonu iyi, iyicil
sellı mecazi; ağır, hantal, şişman, yerinden kalkamayan, tombul
selme kerdenı-kerdış başı boş bırakmak, salıvermek
selmık yenilen bit ot çeşidi
selpax-selpaxı tokat
selpaxi day pıro tokatladı, tokat vurdu
selpaxi kerdenı-kerdış tokatlamak
selpaxı eştenı-eştış tokat atmak
selpaxı pırodayenı-pırodayış tokat vurmak
selpe pıro dayenı-dayış cin çarpmak, uykusunda korkmak
selpe cin çarpmak, uykusunda korkmak
selpeyê ma solıxê xo bıgirê bir müdet dinlenelim
selpeyê vındı biraz, bir müdet dur
selpeyê bir ara, bir müdet
selpi da pıro cin çarptı
selqate aptal, deli dolu
selqna bı haşlamıştı
selqna haşladı
selqnaye haşlanmış olan
selqnayenı-selqnayış haşlamak
selqnayo haşlamış
selqnayoğ haşlayan kimse
selqyaye haşlanmış olan
selqyayenı-selqyayış haşlanmak
selsele (sinsele) sülale, oymak
selselê to sülalen, oymağın
selt 1-yatak vb şeylerin bütünü, 2-yayan, yaya yapılan yolculuk
selt ray şı yayan yol gitti
selta 1-yayandır, 2-yataktır (dişil)
seltanê xo yatak vb şeylerini
selto 1-yayandır, 2-yataktır (eril)
selwi servi, kışın dahi yapraklarını dökmeyen bir ağaç çeşidı
selxane 1-korkak, güçsüz, cılız, gevşek, 2-beceriksiz, 3-sakar, 4-aptal, enayi, ahmak, zekası gelişmemiş olan, 5-aylaz, başıboş dolaşan, serseri, 6-kasaphane, 7-sepetlerin yapıldığı yer
selxaneyinı 1-aptallık, 2-beceriksizlik, 3-gevşeklik, korkaklık
selı sepet
selıkı sepetcik, küçük sepet
selıkın sepetli
selıqiya sürtünme veya terlemeden dolayı kızarmak, pişmek
selıqiyayenı-selıqiyayış sürtünme veya terlemeden dolayı kızarmak, kavrulmak
selıqna kızartı, kavurdu
selıqnabı kavurmuştu, kızarmıştı
selıqnaye kavrulmuş olan, kızartılmış olan
selıqnayenı-selıqnayış kavurmak, kızartmak
selıqnena kavuruyor (dişil)
selıqnenê kavuruyorlar (çoğul)
selıqneno kavuruyor (eril)
selıqyayenı-selıqyayış kızarmak, kızartılmak, kavrulmak
selıqınayenı-selıqınayış kızartmak, kavurmak
selıxanê aptal, enayi, kafasız, yaramaz, sakar (dişil)
selıxane aptal, kafasız, enayi, sakar, yaramaz (eril)
selıxaney enayiler, aptallar, kafasızlar, sakarlar vs
selıxaneyinı aptallık, enayilik, kafasızlık, sakarlık vs
selıxiya güneş vb şeylerin önünde hafif derisi kızarmak, yanmak soyulmak
selıxiya sürtünme veya terlemeden dolayı kızarmak, pişmek
selıxiyayenı-selıxiyayış güneş vb şeylerin önünde derisi yanmak, kızarmak, soyulmak
selıxna kızartı, kavurdu
selıxnabı kavurmuştu, kızarmıştı
selıxnaye kavrulmuş olan, kızartılmış olan
selıxnayenı-selıxnayış kavurmak, kızartmak
selıxnena kavuruyor (dişil)
selıxnenê kavuruyorlar (çoğul)
selıxneno kavuruyor (eril)
selıxyayenı-selıxyayış kızarmak, kızartılmak, kavrulmak
selıxınayenı-selıxınayış kızartmak, kavurmak
sema (Ar) gök, gök yüzü
sema Alevi geleneklerine göre oynanan ve tören niteliğini taşiyan bir oyun, Alevilerde bir ibadet şekli
semamok-semamokı küçük ve kokulu bir kavun cinsi
semawer semaver, içinde su ve çay kaynatılan büyük kap
semawerın semaverli
semawi (Ar) gökle ilgili
semaxane sema ayini yapılan yer veya bölüm
semayena utaniyor (dişil)
semayenı-semayış utanmak çekinmek
sembe (bahdê êni) cumartesi
sembol (Fr) sembol, remiz, rumuz, simge vs
sembolê cı sembolu
sembolik (Fr) sembolik, sembolle ilgili
sembolizım (Fr) sembolizm, simgecilik
seme cumartesi
semed neden, için, sebep
semedandê nedenleriyle, sebepleriyle
semedê ey onun için, o nedenle, o sebeple
semedê to senin için
semedna başka bir sebep
semer (Yün) semer
semer kerdenı-kerdış samanlamak
semer saman
semin roşeno pahalı satiyor
semin pahalı, gümüş fiatına
seminer (Fr) seminer
seminer dayenı-dayış seminer vermek
seminerê cı edebıyati sero bi semineri edebiyat üzerineydi
semm (Ar) zehir, ağı
sempati (Fr) sempati, cana yakınlık, sıcak kanlılık
sempatik (Fr) sempatik, cana yakın, sevimli, sevecen
sempatizan (Fr) sempatizan
sempozyüm (Fr) belli bir konuda düzenlenen oturum veya seminer
semsemıkı meşe ağaçlarında biten, dardağan büyüklüğünde bir meyve
semsêr kılıç
semt (Ar) yerleşim bölgesi, semt, yöre, bir civarda oturanların yerleşım yeri
semt 1-sayın, 2-sevgili
semta cı sevgilisi
semtê cı ra semtinden, etrafından
semtê ma semtimiz
semtê sevgili (dişil)
semtı semte, etrafta
semı yapabiliriz, edebiliriz
semı pırodımı vurabiliriz
semıkı eşik
semıt bı içmişti
semıta içmiş (dişil)
semıto içmiş (eril)
semıt içti
semıtenı-semıtış 1-içmek, 2-kaymak
semıtiya kaydı
semıtna kaydırdı
semıtnayenı-semıtnayış kaydırmak
semıtneno kaydıriyor
semıtya kaydı
semıtyayenı-semıtyayış kaymak
semıtıkın kaygan
semıtın kaygan
semıtıyayenı-semıtıyayış kaymak
sena yapabilir, edebilirmi, yapabilirim, yapabilirmi (dişil)
sena biro gelebilirmi?
sena şıro gidebilirmi?
senarist (Fr) sanaryo yazarı, sanaryocu
senaryo (Fr) sanaryo
senaryo nüşnayenı-nüşnayış sanaryo yazmak
senaryocı sanaryocu
senaryocinı sanaryoculuk
senaryocılığey sanaryoculuk
senaryoyan dı sanaryolarda
senaryoyın sanaryolı
senat sanat
senatkar sanatkar
senatkarinı kerdenı-kerdış sanatkarlık yapmak
senatkarinı sanatkarlık
senato (‹t) senato, yöneticiler meclisi
senator (Fr) senatör
senatorey senatörlük
senatorinı sanatörlük
senatorlığey sanatörlük
sence tartı, terazi, tartılmış
sencena tartiyor (dişil)
sencenê tartiyorlar (çoğul)
senceno tartiyor (eril)
sencenı-sencış tartmak
senciya tartıldı
senciya tartıldı
senciyayenı-senciyayış tartılmak
senciyayo tartılmış
sencna bı tartmıştı
sencna tartı
sencnaye tartılmış olan
sencnayenı-sencnayış tartmak
sencnayinı tartıcılık, tartma durumu
sencnayo tartmış
sencnayoğ tartan kimse
sencyaye tartılmış olan
sencyayenı-sencyayış tartılmak
sencına bı tartmıştı
sencıyayenı-sencıyayış tartılmak
sendalye sandalye
sendalyeyın sandalyalı
sendelye sandalye
sendiqa (Fr) sendika
sendiqa ronayenı-ronayış sendika kurmak
sendiqa vıraştenı-vıraştış sendika kurmak
sendiqaci sendikacı
sendiqacinı sendikacılık
sendiqacılığey sendikacılık
sendiqal (Fr) sendika ile ilgili
sendiqalist (Fr) sendikacı
sendiqalizım (Fr) sendikacılık
sendiqayın sendikalı
sendiqey sendikalar
sendoqı sandık
sene (Ar) yıl
senê 1-yapabilirmisin, edebilirmisin, 2-yapabilirler, edebilirler
sene göğüs
sened kerdenı-kerdış senetlemek, senede geçirmek, tapulamak
sened vıraştenı-vıraştış senet yapmak, senetlemek
sened-senedı 1-senet, 2-mecazi; söz olsun, sözüm sözdür anlamında
seneda 1-senetle, 2-senettir
senedli senetli
senedı (Ar) senet
senedı bo qebülê mıno senet olsun kabulumdur
senedı dayenı-dayış senet vermek, senetlemek
senedı gırotenı-gırotış senet almak
senedın senetli
senelıx senelik
senên bo nasıl olsun?
senên nasıl, ne şekil, ne gibi vb
senet kerdenı-kerdış senetlemek, senede geçirmek, tapulamak
senet vıraştenı-vıraştış senet yapmak, senetlemek
senet-senetı 1-senet, 2-mecazi; söz olsun, sözüm sözdür anlamında, 3-sanat, hüner, beceri
seneta 1-senetle, 2-senettir
senetkar sanatkar, sanatçı
senetli senetli
senetı (Ar) senet
senetı bo qebülê mıno senet olsun kabulumdur
senetı dayenı-dayış senet vermek
senetı gırotenı-gırotış senet almak
senetın senetli
senewi (Ar) yıllık
seney mı göğsüm
senfoni (Fr) bir tür okestra eseri
senfonik (Fr) senfoni ile ilgili
senge iskence, baskı, zülüm
senge kerdenı-kerdış iskence yapmak
senge diyayenı-diyayış baskı görmek, zülme uğramak
seni beno wa bıbo ne olursa olsun
seni beno wa wıni bo ne olursa olsun
seni beno nasıl oluyor?, nasıl olur?
seni bo nasıl olsun?
seni bışê baş kerê nasıl başaracaksın?
seni kena bıkı ne yaparsan yap (dişil)
seni kenê bıkı ne yaparsan yap (eril)
seni kerd ne yaptı, nasıl etti
seni kı nasıl ki!
seni nêkerd 1-nasıl yapmadı, 2-nasıl etmedi, 3-ne yapmadı
seni tı wıni vanê nasıl sen öyle söylersin?
seni veng ame 1-nasıl boş geldi, niçin boş geldi?, 2-nasıl ses çıktı?
seni nasıl, ne şekil, ne gibi, ne şekilde, ne türlü, ne, niçin, neden vs
senikı ame nasılki geldi
senin bo nasıl olsun?
senin nasıl, ne gibi, ne biçim
senina nasıldır? (dişil)
seninê 1-nasılsın?, 2-nasıldırlar?
senino nasıldır? (eril)
seno bıbo 1-olabilirmi?, 2-olabilir
seno halkero hal edebilirmi?
seno kar bıkero iş yapabilirmi?
seno se yapabiliyorsa?
seno wa biro edebilir gelsin?, gelebilir gelsin?
seno xover bıdo dayanabilirmi?
seno yapabilir, edebilir, yapabilirim, yapabilirmi, edebilirmi? (eril)
sente tartılmış olan
sentenı-sentış tartmak
sentetik (Fr) birleşim yolu ile elde edilen, birleşimli
sentez (Fr) birleşim
sentezın birleşimli
sentoğ tartan
senyor (Fr) senyör, bir soyluluk unvanı
senyorey senyörlük
senyorinı senyörlük
senık bürı az ye
senık bı hafifti
senık bıyaye hafifletilmiş olan
senık bıyayenı-bıyayış 1-az olmak, 2-hafif olmak
senık kerde hafifletmiş olan
senık kerdenı-kerdış hafifletmek
senık kerdoğ hafifleten
senık vırazı hafif yap
senık 1-az, 2-hafif, 3-bilinçsiz, 4-genç, yaşı küçük, 5-zor olmayan
senıka hafiftir, cahildir (dişil)
senıkek (şenıkek) 1-hafif, hafifcik, hafifde, 2-genç, küçücük
senıkekinı 1-hafiflik, 2-yaşı küçük olma durumu, 3-cahillik
senıkey 1-hafiflik, hafif olma durumu, 2-genç olma durumu, 3-cahillik
senıkinı 1-azlık, 2-hafiflik, 3-cahillik
senıko hafiftir, cahildir (eril)
senıkın hafif
senıte tartılmış olan
senıtenı-senıtış tartmak
seper 1-ciddi, 2-siper, 3-umurunda olmamak, saymamak
seperdê xo ardenı-ardış ciddiye almak
seperdê xo dı siperinde
seperdê xo nêardenı-nêardış ciddiye almamak
seperdê xo niardenı-niardış ciddiye almamak
seperdê xo ciddiye
seperey ciddiyet
seper dı siperde
seper ra siperden
seper kewtenı-kewtış sipere girmek, siperlenmek
sepet (Far) sepet
sepet kerdenı-kerdış sepetlemek, sepete koymak
sepetci sepetçi
sepetcinı sepetcilik
sepetcılığey sepetçilik
sepetın sepetli
sepi 1-beyaz, ak, 2-mecazi; bit, pire ve onun gibi haşere
seqam şıkyayenı-şıkyayış donma derecesinin kırılması, toprak çözülmesi
seqam toprağın donma derecesine gelme durumu
seqat sakat, özürlü, vucudunda eksik bir yanı olan
seqênayenı-seqênayış serpip dağıtmak, tarlaya tohum serpmek, atmak
seqer ellinden kaza çıkan, sakar, sık sık kaza yapan kimse
seqera sakardır, ellinden çabuk kaza çıkan kişi (dişil)
seqerey sakarlık, kaza çıkma durumu
seqerinı sakarlık
seqero sakardır, ellinden çabuk kaza çıkan kişi (eril)
seqet (Ar) sakat, vucudunda eksik bir yanı olan kimse, aksayan, topal
seqet bıyaye sakat edilmiş olan
seqet bıyayenı-bıyayış sakatlanmak, sakat olmak
seqet bıyayoğ sakatlanmış olan
seqet kerde sakatlanmış olan
seqet kerdenı-kerdış sakatlamak, sakat etmek
seqet kerdoğ sakatlayan
seqet mendenı-mendış sakat kalmak
seqetek zavalı, sakatcık, sakat olma durumu
seqetey sakatlık
seqetinı kerdenı-kerdış sakarlık yapmak
seqetinı sakatlık, sakarlık
seqetlığey sakatlık
seqif yarık dağ, taş
seqnayenı-şeqnayış serpmek
seqyayenı-şeqyayış serpilmek
ser (Far) baş, kafa
ser (Fr) limonluk
ser amyayenı-amyayış üstüne gelmek, ziyaretine gelmek
ser awa müzikte taksim, giriş taksimi
ser berdenı-berdış başarmak, başa götürmek
ser bıyayenı-bıyayış eklenmiş olmak, eklenmek
ser dano sır nêdano keliyi verir sır vermez
ser darıtenı-darıtış 1-üstüne yıkmak, küme yapmak, 2-üzerine yığmak
ser dı üstünden
ser eştenı-eştış 1-üstüne atmak, üstünü örtmek, 2-eklemek, ilave etmek, iftira etmek, karalamak
ser şıyayenı-şıyayış üstüne, üzerine gitmek, üstüne çıkmak
ser kerdenı-kerdış 1-üstüne koymak, eklemek, 2-toplamak
ser kêver 1-kapı üstü, 2-mec; her şeyin başı
ser kewte 1-başaran, ütesinden gelen, 2-yanılan, hataya düşen
ser kewtenı-kewtış 1-başarmak, ütesinden gelmek, 2-hataya düşmek, yanılgiya düşmek, yanılmak, 3-üstüne düşmek, 4-altan almaya çalışmak
ser kı ekle, tamamla, kat
ser nayenı-nayış üstüne, üzerine koymak, bindirmek, eklemek
ser newe kerdenı-kerdış 1-üstünü başını yeniletmek, 2-yıllını yenilemek
ser newi yeni yıl
ser qelıbnayenı-qelıbnayış üstüne sürmek
ser qelıbıyayenı-qelıbıyayış üstüne sürmüş olmak, içine dalmış olmak
ser ra berd nereye götürdü
ser ra 1-nereye, 2-üzerinden, üstünden
ser ramıtenı-ramıtış 1-üstüne sürmek, 2-saldıriya geçmek
ser samık gece yatmadan yenilen yemek
ser sük-ser sükı baş şehir
ser u bın bo alt üst olsa
ser u bın kerdenı-kerdış alt üst etmek
ser u bın têwdayenı-têwdayış altını üstünü kurcalamak
ser u bın wınyayenı-wınyayış altına üstüne bakmak
ser u bın alt ve üst
ser u bınê erdi yerin altı ve üstü
ser u bınê mengı biyayenı ayın altı üstü olması (hastalıkta)
ser u bınê mengı bıyayenı-bıyayış ay halı olmak, ay başı olmak
ser u bınê mengı kewtenı-kewtış ay başı hastalığına yakalanmak, ayın başında ve sonlarında hasta olma durumu
ser vatenı-vatış bahsini etmek, söz etmek
ser vetenı-vetış üstünü çıkarmak, elbisesini çıkartmak
ser wınyayenı-wınyayış üzerini aramak, üstüne bakmak, arama yapmak
ser: dem-ser, em-ser, pey-ser, cay-ser, koy-ser, mıli-ser
ser 1-üst, üst taraf, üstünde, üzeri, üzerine, 2-baş, 3-başkan, reis, lider, ünder
sera (‹t) cam veya naylonla korunup içinde sebze ve meyve yetiştirilen yer
sera antenı-antış üstünden çekmek
sera benê 1-nereye götürüyorsun?, 2-üzerinden götürüyorlar
sera berd 1-nereye götürdü?, 2-üzerinden götürdü, üstünden götürdü
sera çarnayenı-çarnayış üzerinde gezdirmek, dolaştırmak
sera çend % yüzde kaç?
sera dayenı-dayış üstünden vermek
sera dıdını ikinci yıl
sera eştenı-eştış üstünden atmak
sera emseri bu yıl
sera şiyayenı-şiyayış 1-üzerinden taşımak, taşıp akmak, 2-üstünden gitmek
sera şınê 1-nereye gidiyorsun?, 2-üzerinden gidiyorlar, 3-üstünden taşiyorlar
sera geyrayenı-geyrayış üstünde gezmek, dolaşmak, üzerinde gezmek, kontrol etmek
sera gırotenı-gırotış üsten almak
sera hewadayenı-hewadayış üzerinden kaldırmak, üstünü açmak
sera kı biro gelecek yıl
sera kı şi geçen yıl
sera kı üstüne sık, üstüne dük anlamında
sera newê yeni yıl
sera pari geçen yıl
sera pêrari geçen yıl değil, öbür yıl
sera ravêrdenı-ravêrdış üstünden geçmek
sera ravêreno üstünden geçiyor
sera ravêrna üstten geçirdi
sera ravêrnı üsten geçir
sera ravêrı üstünden geç
sera se yüzde yüz
sera verdê ma önümüzdeki yıl
sera vêrdenı-vêrdış üstünden geçmek, aşmak
sera werzanayenı-werzanayış üstünden kaldırmak
sera 1-nere, nereye?, 2-üsten, özerinden, üstünden, 3-yıldır 4-yüzde, yüzdelik, 5-cam, tahda yada naylondan yapılıp içinde sebze yetiştirilen yer
serab (Far) serap, şarap
serab şımotoğ şarap içen kimse
serab şımıtenı-şımıtış şarap içmek
serab vıraştenı-vıraştış şarap yapmak
serab vıraştoğ şarap yapan kimse
seraba (Far) baştan başa, bütün olarak
serabcinı şarapcılık
serabı şarap
serabın şaraplı
serabın yukardan aşağiya, üstten altta
seraci seracı, turfandaci
seracılığey seracılık, turfandacilik
seracinı seracılık, turfandacılık
serad kerdenı-kerdış kalbura vurmak, kalburdan geçirmek
serad-seradı gözenekleri büyük kalbur, büyük delikli kalbur
seradnaye kalbura vurulmuş olan
seradnayenı-seradnayış kalburla elemek, kalbura vurmak
seradyaye kalbura vurulmuş olan
seradyayenı-seradyayış kalbura vurulmuş olmak
seradıkerdenı-seradıkerdış kalbura vurup elemek
seradıro dayenı-dayış kalbura vurmak
seradıro kerdenı-kerdış kalbura vurmak
seraf altın ve kiymetli eşyadan anlayan, yapan ve satan
serafey altın işi yapma durumu
serafinı sarafcılık
serakı 1-serp, 2-üstüne sık
seramekı 1-serpme, üstüne sıkma
seramik (Fr) seramik
seramikci seramikçi
seramikcinı seramikçilik
seramikcılığey seramikçilik
seramoni (Fr) tören, uyulması gereken kural
seran yıllar, yılları
serana senelerce, yıllarca
serane yıllık
seranser ame başabaş geldi
seranser bedılna 1-başa baş trampe etti, 2-baştan başa süsledi
seranser ramıtenı-ramıtış 1-baştan uca kadar sürmek, 2-direk sürmek
seranser vırna baştan başa değişti
seranser xemılna baştan başa donatı
seranser 1-başabaş, baştan başa, baştan aşağı, baştan sonuna kadar, bir uçtan öbür uca, bir baştan öbür başa, 2-direk, istikamet, 3-başabaş değiştirme, üsten ne verip ne almak
serantenı-antış başı çekmek
seraser 1-başabaş, baştan başa, baştan aşağı, baştan sonuna kadar, bir uçtan öbür uca, bir baştan öbür başa, 2-direk, istikamet, 3-başabaş değiştirme, üsten ne verip ne almak
seraviyertenı-viyertış üstünden geçmek
seraviyerto (ravêrdo) üstünden geçmiş
seraw-serawı müzikte uzun hava
serba to senin için
serba için, bunun için, onun için, nedeniyle
serban damın üstü, damın üst tarafı
serbar hayvanın yanlarına yüklenen yükün üstüne konulan yedek yük
serbaz (Ar) yürekli, yiğit, korkusuz olan kimse
serbê ey onun hatırı için
serbê to hatırın için
serber eşik kapısının, dış kapının üst kısmı
serberz 1-yüksek tepeli, yüksek baş, 2-boyun eğmeyen
serbest serbest, özgür
serbest biyayenı-biyayış serbest olmak, özgür olmak
serbest bı serbestı
serbest bıyaye serbest edilmiş olan
serbest bıyayenı-bıyayış serbest olmak, özgür olmak
serbest kerde serbest bırakılmış olan
serbest kerdenı-kerdış serbest bırakmak, serbest etmek, yasağı kaldırmak
serbest mendenı-mendış serbest kalmak, serbest olmak
serbest verdayenı-verdayış serbest salıvermek, bırakmak
serbest vıradayenı-vıradayış serbest bırakmak, salıvermek
serbest serbest, özgür
serbesta serbesttir (dişil)
serbestê serbesttirler (çoğul)
serbestey dayenı-dayış serbest bırakmak, özgürlüğünü vermek
serbestey serbestlik, özgürlük
serbesteya serbestçe
serbestinı ardenı-ardış sebestlik getirmek
serbestinı diyayenı-diyayış serbestlik görmek
serbestinı serbestlik
serbestiye özgürlük, serbestlik
serbestlığey serbestlik
serbesto serbesttir (eril)
serbet şerbet
serbet şımıtenı-şımıtış şerbet içmek
serboğo kimseye bağlı olmayan, bağımsız
serbüt balık cinsı
serbıcêr aşağı doğru, iniş
serbıcor yukarı doğru, yokuş
serçeq dalın ucu, dalın uc kısmı, dalın tepesi
sercêr inişli yer, iniş, aşağiya doğru, baş aşağı
sercıl 1-kilimlerin, halıların, döşeklerin vb özerine serilen yedek oturmalık, 2-yük hayvanlarının palanı yırtılmasın diye üzerine atılan kalın bez
serçıme 1-kaynak, belge, tutanak, 2-suyun çıktığı yer, su kaynağı
serd biyayenı-serd biyayış soğuk olmak, üşümek, soğumak
serd bı soğuktu
serd bıyayenı-bıyayış soğuk olmak
serd do soğuktur
serd gırot soğuk aldı
serd gırote soğuk almış olan
serd gırotenı-gırotış soğuk almak, üşütmek
serd gırotoğ soğuk almış olan kimse
serd kerdenı-kerdış soğutmak
serd pırodaye soğuk vurmuş olan
serd pırodayenı-pırodayış soğuk vurmak
serd u germ soğuk ve sıcak
serd soğuk, serddır
daha soğuk, serdêri daha daha soğuk, serdırêri
daha dahada soğuk
serd soğuk
serda 1951 an dı 1951 yıllında,
serdar başkan, komutan, lider, ünder, ileri gelen vs
serdaran 1-ağaçların üzeri, 2-gidip piknik yaptıkları ve gölgelendikleri yer, 3-liderleri, önderleri
serdarê ma önderimiz, liderimiz
serdari (pili) önderler, büyükler, liderler
serdayeney baş vurmak, ziyaretine gitmek, uğramak
serddoğ buzdolabi
serdê cı başına
serdê rısti cümlenin başına
serdengeçti fedai
serdest bı üsteydı, kimsenin buyruğuna boyun eğmezdı
serdest 1-göçlü olan, hakim olan, başkasına hükmeden, hükümran olan, 2-kimsenin buyruğu altında olmayan
serdestinı hükümranlık, buyruksuz
serdew köylerin başı
serdey soğukluk
serdeyan tepelerin başı
serdeye tepenin başı
serdgerm ılık, soğuk ile sıcak arası
serdgermın ılıkça
serdi da cı ro soğuk vurdu
serdi da pıro soğuk vurdu
serdinı soğukluk, soğuk olma hali
serdo soğuktur
serdol 1-havuzun başı, 2-bir balık cinsi
serdolı gölün başı, havuzun başı
serdı eşte üstünden atılmış olan
serdı eştenı-eştış üstünden atmak
serdı eştoğ üstünden atan kimse
serdı şiyayenı-şıyayış 1-üstünden gitmek, 2-üstünden taşımak, 3-gidip halini sormak
serdı şıyayenı-şıyayış 1-üstünden gitmek, 2-üstünden taşımak, 3-gidip halini sormak
serdı qefılyayenı-qefılyayış soğuktan üşümek
serdı 1-soğukta, 2-üzerinden, üstünden
serdın bıyayenı-bıyayış soğuk olmak, soğutulmuş olmak
serdın kerdenı-kerdış soğutmak
serdın u pükın soğuk ve tipi, ayaz
serdın soğuk olma durumu, soğuk, soğukça, üşütücü hava
serdıney soğukluk
serdıno pükın tipili, karlı, fırtınalı
serê awı suyun üstü
serê bani damın üstü
serê bivılı burnun ucu
serê cı akerdenı-akerdış üstünü açmak
serê cı bıgi üstü kapat
serê cı bırnayenı-bırnayış başını kesmek
serê cı cıkerdo başını kesmiş
serê cı gırot 1-üstünü örtü, kapatı, 2-davayı gizledı, kapatı
serê cı gırotenı-gırotış başını kapatmak, üstünü kapatmak, başını örtmek, kapatmak
serê cı pernayenı-pernayış başını koparmak
serê cı quç kerdo ağzına kadar doldurmuş
serê cı üstü
serê cıwênan düzo harmanların üstü düzdür
serê desti ellin üstü
serê erdi yerin üstü
serê şani akşama doğru, akşam üzeri
serê şıti sütün üstü, süt kaymağı
serê gıri döğümün başı
serê gırwi vezifenin başı, ele başı
serê heme çi herşeyin başı
serê kay oyunun başı
serê kiloy kilo başına
serê koy dağın başı
serê leji kavganın başı
serê lıngan ayakların üstü
serê mesela meselenin başı
serê meselan meselelerin başı
serê qısi fınê her lafta bir
serê qısi lafın başı
serê serı sene başı, yıl başı
serê sewray sabah üstü, sabah erken, sabaha doğru
serê xo gırot u şı başını aldı gitti
serê xo gırotenı-gırotış başını örtmek, başını kapatmak
serê zıwani dilinin ucu
sere antenı-antış başını çekmek
sere ardenı-ardış başına getirmek
sere berdenı-berdış 1-başarmak, başa götürmek, 2-kafasını şişirmek, aciz etmek, yormak
sere berz başı dik
sere bırnayenı-bırnayış başını kesmek, boğazlamak
sere cıkerd başını kesti
sere cıkerdenı-cıkerdış baş kesmek, başını kesmek
sere dejêna kafa yordu, başını ağrıttı
sere doşbiyayenı-doşbiyayış başı dönmek
sere dı başta
sere şıktenı-şıktış 1-baş kırmak, başını kırmak, 2-ucu kırık olan
sere şıkyaye başı kırılmış olan
sere gırotış başı alıp gitmek, zapdedememek
sere hewadaye baş kaldırmış olan
sere hewadayenı-hewadayış baş kaldırı, baş kaldırmak, isyan etmek
sere lên kazan kafalı
sere nü sivri ağızlı, ağzı sivri ve keskin
sere pate dazlak
sere pernayenı-pernayış başını uçurmak
sere pışte başı sarılı, başı örtülü olan
sere pıştenı-pıştış başı sarmak
sere ra ravêrdê başında geçmiş, geçmişler
sere ra ravêrdok baştan geçenler, anılar
sere ra vete baştan çıkmış olan, yoldan ayrılan, kötü yolla sapan
sere ra baştan
sere ronayenı-ronayış baş eğmek, teslim olmak
sere rüt 1-kel, kel kafa, 2-baş açık
sere tewatenı-tewatış baş ağrısı, başı ağrımak
sere tewayenı-tewayış başı ağrımak
sere tewnayenı-tewnayış başını ağırtmak, başını yormak, kafa yormak
sere tüj ucu sivri ve keskin
sere u çıman ser baş üstüne, gözüm üstüne
sere u lıngi baş ve ayaklar
sere veng başı boş, boş kafalı
sere vetenı-vetış baş çıkarmak, baş kaldırmak
sere wışk kuru kafa, sert kafa
sere baş, kafa, kele, başlangıç
serê üzeri, üstü, başı
sereb 1-yer altı sularını taşıma ve süzmek için yapılan taştan veya betondan örme kanal, yer altı kanalı, kanalizasyon, 2-üstü kapalı veya kubeli yer altı çeşmesi, 3-üstü kapalı olup alta su giden yapı
sereberz başı dik
sereberzı başı dik (dişil)
seredayenı-seredayış 1-başvurmak, ziyaret etmek, 2-baş vermek
seredê mı ser başım üstüne
seredê xo ya kendi başına
sereşir aşiret reisi, aşiretin ileri geleni, başı
serêgıri elebaşı, döğüm başı
serehewadayenı-serehewadayış kafa tutmak, baş kaldırmak, karşı koymak, baş kaldırı, direniş, isyan
serehewadayoğ baş kaldıran, direnen, baş kaldırıcı
serehewadê baş kaldırın, karşı koyun
serek 1-bir şeyin başı, başlangıcı, başa takılanı, 2-başkan, lider, reis, baş adam vs
serekeçel başı kel olan
serên u bınên üsteki ve altaki
serên üsteki, en üsteki
serencam (Far) bir işin, bir olayın sonu, akibet, başa gelen durum, olay
serepırodayenı-serepırodayış 1-baş vurmak, ziyaret etmek, 2-baş kesmek, kafa vurdurmak
serepırodayoğ ziyaretçı, ziyaret eden, soran, baş vuran
sereqaf boş kafalı, kabak kafalı
serera baştan
sereraşt direk, istikamet
sererüt 1-baş açık, dazlak, başında saç olmayan, 2-mecazi; bir şeyi olmayan, kendi başına olan
serêserı yılbaşı
seresker (Far) asker başı, komutan unvanını taşiyan resmi görevli
serevde kerdenı-kerdış başına kalkışmak, etiklerini yüzüne vurmak
serevde kerdoğ başa kalkışan
serevde pıro dayenı-dayış azarlamak, başa kalklmak
serevde azar, başa kalkma, birine laf vurmak, herşeyi yüzüne vurmak, minnet etmek
sereweş (serxoş) sarhoş, kafası iyi
sereweşan kafası iyi olanları, sarhoşları
sereweşo (serxoşo) sarhoş, kafası iyidir (eril)
serewerd kafayı üşütmek, delirmek, başını yemek
serewışk inatçı, kuru kafa, sert kafalı vb
serewışkinı kurukafalılık
serey cı da pıro başını kesti
serey cı derdıno başı dertedir, dertlidir
serey cı şıkıt başını kırdı
serey to büro başını yesin, kahr olsun
serey xo şıt başını yıkadı
serey xo şıtenı-şıtış başını yıkamak
serey xo gırot u vera cêr şı başını aldı aşağiya doğru gitti
serey xo xover cınayenı-cınayış başını önüne eğmek, utanmak
serey xo başını
sereya başla, başile
sereyê pırodayenı rê vanê halperskerdenı baş vurmaya hal sormak derler
sereyo baştır
serf biyayenı-biyayış harcanmak, masraf olmak
serf kerdenı-kerdış harcamak, masraf etmek
serf masraf, harcama, sarfiyat
serfinê başarın, ötesinden gelin
serfiyat harcamalar, sarfiyat
serfkerdoğ harciyan, sarfiyat yapan, harcayan
serşo 1-başını yıkama, 2-dere kenarlarında yapılan üstü açık yıkama yeri
serşıkte başı veya ucu kırık olan
sergi (Tr) sergi
sergin tezek
sergixane sergi evi
sergovend halay başı, halayın başını çeken kişi
sergovendinı halay başını çekme, ünü çekme, üncülük yapma
sergovendı antenı-antış halay başını çekmek
sergoy (sıloy) çöplük, çöplükler
serguzeşt (Far) serüven, macera
sergıl dalın uç kısmı, dal üstü
sergır 1-tepenın başı, tümsek yer, 2-ele başı
sergızgızyayenı-sergızyayış yakın saldırı, yakın boğuşma
serhad (Far) sınır boyu
seri (Fr) herhangi bir bakımdan bir bütün oluşturan şeylerin tümü, dizi
seri gırweyênê seri çalışiyorlar
seri mal vejenê seri mal çıkariyorlar
seri ser ame erd ro baş üstü yere değdi
seri ser dindeya erd baş üstü yere devrildi
seri 1-yıllar, 2-yaş, yaşlar, 3-başı
serin pahalı
serini çeşmenin başı, su alınan veya içilen yer
seriser baş üstü, baş aşağı
seriyê ravêrenê yıllar geçiyor
serkar 1-işçi başı, 2-reis, evin aile büyüğü, 3-yöneten, yönetici, 4-usta başı, ekip başı, 5-iş yeri şefi
serkarey 1-yönetici, 2-usta başı, 3-iş yeri şefi olma durumu
serkêş (Far) kafa tutan, başkaldıran
serkeş (Far) kafa tutan, başkaldıran
serkêşcılığey serkeşlik, başkaldırı
serkeşcinı serkeşlik, baş kaldırı
serkêşey kafa tutma, baş kaldırma
serkeşinı kafa tutma, baş kaldırma
serkemeran kayaların başı
serkewa 1-başarsam, 2-yanılsam, hataya düşsem
serkewo 1-hataya düşse, 2-başarsa
serkewt 1-hataya düştü, 2-başardı, becerdı başariya ulaştı, 3-bir erkek ismi
serkewte 1-başaran, başa çıkan, beceren vs, 2-hataya düşen, yanılan vs
serkewteney 1-hata yapmak, 2-başarmak, başariya ulaşmak
serkewtenı-serkewtış 1-başarmak, becermek, başariya ulaşmak, zaferi kazanmak, 2-yanılmak, hata yapmak, hataya düşmek, 3-kazanmak
serkoyan dağların başı
serkoyıj dağbaşlarına, düz yerlere yerleşenlere denilir, dağlı
serkoyıjı-serkoyıj dağlı, dağlılar
serkurnı çeşmenin ağzı, oluku, su akan kısmı
serkızrık kızartılmış et ve yağ tomurcukları
serlewha (Far) (yazılarda) başlık
serlıng ayak üstü
serm (şerm) utanma, utangaçlık, sıkılma, utanç
serm kerde utanmış olan
serm kerdenı-kerdış utanmak, utanç duymak
serm kerdoğ utanan kimse
serm u edeb utanma ve haya
serman 1-başkan, evin idaresini üstlenen, aşiret reisi vs, 2-sermaye, toplu para
sermanê keyi evin idarecisi, yöneticisi
sermaya utandı
sermaye (Far) ana para, varlık, servet, sermaye, kapital
sermayê utandı (dişil)
sermaye utanmış olan
sermayeci sermayeci
sermayecılığey sermayecilik
sermayedar parası olan, para veren, idareci, ekonomist, sermaye sahibi, kapitalist
sermayedarê keyi evin sermayedarı
sermayedarey sermayesi olan, sermaye sahibi
sermayedarinı kerdenı-kerdış sermayedarlık yapmak
sermayedarinı sermayedarlık
sermayêna utaniyor (dişil)
sermayena utaniyor (dişil)
sermayênê utaniyorlar (çoğul)
sermayeno utaniyor (eril)
sermayêno utaniyor, sıkıliyor
sermayenı-sermayış utanmak, utanç duymak, sıkılmak
sermayewan sermayesi olan, sermayeci, kapitalist
sermayey keydê ma bıray mıno evimizin idarecisi kardeşimdir
sermayey keyi evin sermayedarı, evin sermayecisi
sermayeyo gırd büyük sermaye
sermedar sermayesi olan, sermayeci, bir evin ekonomi sorumlusu
sermedarey sermayecilik, ekonomi sorumluluğu
sermest (Far) sarhoş, kendinden geçmiş, mest olmuş
sermêye sermaye
sermi utanma
sermna utandırdı
sermnayenı-sermnayış utandırmak
sermok utangaç
sermokinı utangaçlık
sermüçıq ağaç vb şeylerin en uç tarafı
sermüharrir (Far) başyazar
sermıl (doşi, pol) omuz, omuz üstü
sermınok utangaçlı, utanan, utanç duyan (eril)
sermınokı utangaçlı, utanan, utanç duyan (dişil)
sermısteqim zamansız, yersiz
sermıtiya kaydı
sermıtiyayenı-sermıtiyayış kaymak, kayıp sürüklenmek
sermıtna kaydırdı
sermıyan idareci, sermayeci, yönetici, sermaye, ev ekonomisiyle ilgilenen
sermıyandar idareci, ev ekonomisiyle ilgilenen kimse, para veren
sermıyayenı-sermıyayış utanmak
sermınayenı-sermınayış utandırmak
sermıyayenı kerdenı-kerdış idareyi yönetmek, yönetmenlik etmek
sermıyayoğ kayan, kayıcı
serna 1-bir yıl sonra, gelecek yıl, başka bir yıl, 2-üstüne, üzerine koyayım?
sername 1-yıllık, 2-takvim
sernameyê cı ismin başı
sernayenı-sernayış üzerine koymak, eklemek
sernê 1-üzerine koyun, 2-ekleyin
sernêkewteney başaramamak, yenilgiye uğramak, kaybetmek
sernerm başı veya ucu yumuşak olan
sernewê yeni yıl
sernewe yılbaşı, yeni yıl
serni tarlanın başı
sernot açıklama, üst yazı, ön not
sernüşa nami ismin baş harfi
sernüşa baş harfi
sernüşte baş yazı, başlık
sernüştey 1-başlıklar, 2-baş yazılar
sernüşı baş harf
sernı 1-üstüne koy, 2-ekle
sero bella biyayenı üzerinde bela olmak
sero bıyayenı-bıyayış 1-üstünde olmak, 2-soyulmak
sero da ispatkerdenı-kerdış üstünde ispatladı
sero dayenı-dayış alış verişte üstüne, üzerine vermek
sero diktatorey kerdenı-kerdış üzerinde diktatörlük etmek
sero diyayenı-diyayış üzerinde, üstünde görmek
sero şadeyinı kerdenı üzerine şahitlik yapmak
sero şadinı dayenı-dayış üzerine ifade vermek, şahitlik yapmak
sero şıyayenı-şıyayış üstünden gitmek
sero geyrayenı-geyrayış üzerinde dolaşmak
sero gırotenı-gırotış alış verişte üzerinde almak
sero gırweynayenı-gırweynayış üzerinde çalışmak
sero hesab kerdenı-kerdış üzerine, üstüne hasaplamak
sero hesab vıraştenı-vıraştış üzerine, üstüne hasap yapmak
sero hesıbnayenı-hesıbnayış üzerinde hasaplamak, üzerine, üstüne hasaplamak
sero ispat bıyayenı-bıyayış üstünde ispatlanmak, üzerinde ispatlanmak
sero ispat kerdenı-kerdış üstünde ispatlamak, üzerinde ispatlamak
sero kerdenı-kerdış üstünü başını soymak
sero kewtenı-kewtış üzerine yatmak
sero kı nêteweno ağrımiyan başa
sero malkerdenı-malkerdış üzerine mal etmek
sero mêlı biyayenı-biyayış üstüne çökmek, üzerinde oturmak
sero mêlı bı üzerine çöktü, üzerinde oturdu
sero mêlı bıyayenı-bıyayış üstünde çömelmek
sero mendenı-mendış üstünde kalmak, üzerinde kalmak
sero neheqey kerdenı-kerdış üzerinde haksızlık etmek
sero qarar gırotenı-gırotış üzerinde, hakkında karar almak
sero rakewtenı-rakewtış üzerinde yatmak, mecazi: vermemek, inkar etmek
sero ronayenı-ronayış üstüne indirmek, üzerine koymak, üzerine indirmek
sero vazdayenı-vazdayış üzerinde koşmak
sero vınderden özerinde durma, vurgu, vurgulama
sero vınderdenı-vınderdış üstünde durmak, üzerinde durmak, göz kulak olmak, ilgilenmek
sero wendenı-wendış özerinde okumak
sero zi üstelik
sero 1-üste, üstünde, 2-üzerinde
serpale ekin biçicilerin başını çeken kişi
serpene teveklerdeki üzüm salkımları yere değmesin diye altına konulan çatalı destek çubuk
serpeneqeran üzüm cinsı
serpez safra kesesi
serpüne (serpene) teveklerdeki üzüm salkımları yere değmesin diye altına konulan çatalı destek çubuk
serpüneci serpune satan kişi veya kesip hazırlayan kişi
serpüney teveklerin altına konulan destek sırıklar
serqapi kapının üstündeki çerçeve ve muhafazalık
serqeda bellanın büyüğü
serqot baş açık, başında birşey bulunmayan
serqota xeli buğdayın başı
serqota baş açıktır (dişil)
serqotey baş açık olmak
serqotinı baş açıklık
serqoto baş açıktır (eril)
serquçı 1-ağzına kadar dopdolu, 2-taş kümesi
serqıtenı-serqıtış 1-sarkmak, 2-kaymak
serqıtnayenı-serqıtnayış 1-sarkıtmak, 2-kaydırmak
serr bı serr yıl be yıl
serr ra serrı yıldan yılla
serr-serrı 1-yıl, sene, 2-üst, üzeri
serra berd üzerinden götürdü
serra çerxkerdenı-kerdış üzerinden, üstünden dolaştürmak
serra şiyayenı-şiyayış üzerinden gitmek
serra kı yene gelen yıl, gelecek yıl
serra newê yeni yıl
serra newi yeni yıl
serra pari geçen yıl
serra perayenı-perayış üzerinden uçmak, üzerinden kaymak
serra ravêrdenı-ravêrdış üzerinden geçmek
serra ravêrnayenı-ravêrnayış üzerinden geçirmek
serra xela kıtlık yılı
serra 1-nereye, 2-üzerinden
serrad-serradı iri gözenekli kalbur
serradek oniki parmak bağırsağı
serradı kerdenı-kerdış kalbura vurmak, kalburlamak, elemek
serradıro kerdenı-kerdış kalbura vurmak, kalburlamak, elemek
serraf 1-işten anlayan, işin ehli olan, 2-sarraf, altın satan veya yapan kişi
serrafcinı sarrafcılık
serrafinı sarrafcılık
serraşt 1-doğru istikamet, 2-yoluna koyulmuş, düzenli
serrast 1-doğru istikamet, 2-yoluna koyulmuş, düzenli
serrê ciyê ravêrenê yaşı geçiyor, yaşı ilerliyor
serrê rê bir yıl için
serre şiyayenı-şiyayış başı dönmek, başı gitmek, hibe olmak
serre geyrayenı-geyrayış baş dönmesi
serrê bir yıl
serre yıl
serreis büyük başkan, büyük önder, büyük lider
serri mabên ra ravêrdi aradan yıllar geçti
serri wertera ravêrdi aradan yıllar geçti
serriyê ravêrenê yıllar geçiyor
serro vınderdenı-vınderdış üzerinde durmak, başında beklemek
serrı yıl
serrın yıllık
sersaqe dizin üstü, diz kapağı
sersede tarlanın üst tarafı
sersefil (Far+Ar) yoksul, çok sefil olan
serselagı yükün en ağırı, yükün yükü
sersem (Far) sersem, şaşkın, düşünmeden hareket eden
sersem bıyayenı-bıyayış sersem olmak, şaşırmak
sersem kerdenı-kerdış sersem etmek, sersemleştirmek
sersemcılığey sersemlik, şaşkınlık
sersemey sersemlik, şaşkınlık
serseminı kerdenı-kerdış serserilik, sersemlik yapmak
serseminı sersemlik
sersera yüzyıl
serseran yüzyılların
serseri (Far) serseri, yaramaz, kavgacı, berduş
serseri bıyayenı-bıyayış serseri olmak, berdüş olmak
serserilığey serserilik
serseriyey serserilik, yaramazlık, kavgacılık
serseriyinı kerdenı-kerdış serserilik yapmak
serseriyinı yaramazlık, berduşluk, serserilik
serseriyo xuli serseri serseri oğlu serseri
serserı 1-yılbaşı, 2-yüzyıl, asır
sersey dı ronıştenı-ronıştış gölgede oturmak
sersey dı gölgede
sersey ra gölgeden
sersey gölge, gölgelik
serseya cı gölgesi
serseya darı ağaç gölgesi
serseyi dı gölgelikte
sersi pawıtenı-pawıtış gölge beklemek
sersi vera nayenı-nayış gölgelenmek
sersi gölge
sersida cı dı gölgesinde
sersiya darı ağaç gölgesi
sersiya xo mı sera bancı gölgeni özerimden çek
sersiyın gölgeli
sersoqi dan dövme tokmağı
sert 1-sert, 2-şart, koşul
sert bo 1-şart olsun, 2-sert olsun
sert bıyaye sertleştirilmiş olan
sert bıyayenı-bıyayış sert olmak
sert kerdenı-kerdış şart koşmak, şarta girmek, sertleştirmek
sertabib (Far+Ar) başhekim
sertê mı esto şartım vardır
serte ra vıraştenı-vıraştış dallardan, sırıklardan duvar yapmak
serte ağaçların tepesindeki ince ve uzun dallar
sertey sertlik, sert olma durumu
serteyinı sertlik
serteyın dal, sırık vb şeylerden yapılan duvar
sertifika (Fr) öğrenim belgesi
sertinı kerdenı-kerdış sertlik çıkarmak, inat etmek
sertinı sertlik
sertlığey sertlik
sertoğ sert olan
sertta serttir (dişil)
sertto serttir (eril)
sertın sert olma durumu
serübın kerdenı-kerdış alt üst etmek
serübın altüst
serüm (Fr) serum
serüm dayenı-dayış serum vermek
serümın serumlu
serva leji ez remaya kavganın yüzünden ben kaçtım
serva sewı ez tiyadıra gece nedeniyle ben burdayım
serva to ez ameya senin için ben geldim
serva için, neden, sebep, nedeniyle, yüzünden
servê ey onun için
server öncü, elebaşı
serverey öncülük, elebaşlılık
serverinı öncülük, elebaşlılık
serverni öncü başı
servetê cı bolo servetı çoktur, varlıklıdır, zengindir
servis (Fr) servis
serweş (serxoş) sarhoş, kafası iyi, mest olmuş
serweşey 1-baş sağlığı, sağlıkta, 2-sarhoşluk, kafa bulmazlık
serweşi kerdenı-kerdış hal hatır sormak, merhaba etmek, hoş beş etmek
serweşi kerdoğ hoş beş eden kimse
serweşi kerdı hoş beş etti
serwêşi hal hatır sorma, merhaba etmek, hoş beş etme
serwet (Ar) varlık, zenginlik, mal mülk, gelir, servet
serwet her şeyi, malı mülkü, varlık, zenginlik, mal mülk
serwetê cı serveti
serwetli servetli
serwetın servetli
serwext yıl boyunca, sürekli
serwis (Fr) servis
serwis kerdenı-kerdış servis etmek
serxet hatın öbür yanı, sınırın öbür tarafı
serxobiyayenı-serxobiyayış bağımsız olmak, kimseye bağlı olmamak
serxoş sarhoş, kafası iyi, mest olmuş, kafayı bulmuş
serxoş biyeyenı-biyayış sarhoş olmak, kafayı bulmak, kendinden geçmek, mest olmak
serxoş bıyaye sarhoş edilmiş olan
serxoş bıyayenı-bıyayış sarhoş olmak
serxoş kerde sarhoş edilmiş olan
serxoş kerdenı-kerdış sarhoş etmek, kafasını buldurtmak
serxoşey kerdenı-kerdış sarhoşluk yapmak
serxoşey sarhoşluk
serxoşinı kerdenı-kerdış sarhoşluk yapmak
serxoşinı sarhoşluk
serxoşlığey sarhoşluk
seryawer (Far) başyaver
seruwen (Far) serüven, heyecanlı olay, macera
seruwenci serüvenci
seruwencılığey serüvencilik, maceracılık
seruweney serüvencilik, maceracılık
seruweninı serüvencilik, maceracılık
seruwenlığey serüvencilik, maceracılık
serzeninı-serzeniş (Far) başa kakmak, sitem etmek
serzenişinı başa kalkma durumu
serı ra serı yıldan yıla
serı yıl, sene, yılı
serı fınê yılda bir defa
ses (şeş) altı
ses ses altı altı
seseme salı günü
seserı yüz yıl, asır
sesti (şeşti) atmış
sesın altıncı
set (Ar) set
set (‹ng) pingpong, voleybol gibi oyunlarda maçın her bir bölümü
set bı tartmıştı
set filim çekilen yer
set tartı
setam bıyaye neden olmuş olan
setam bıyayenı-bıyayış sebep olmak, neden olmak
setam geyrayenı-geyrayış neden aramak
setam vinayenı-vinayış neden bulmak
setam sebep, neden
setar (sıtar) barınak, kendini muhafaza edeceği yer, korunma
setar biyayenı-setar biyayış korunmak
setar bı korun, korundu
setar kerdenı-kerdış korumak, korunmak, barındırmak, himaye etmek
setar kerdoğ himayesine alan, koruyan, barındıran, sığındıran
setar kero mecazi: tanrı seni korusun, tanrı seni bağışlasın
setarnayenı-setarnayış barındırmak, koruma altına almak
setê tartiyordu
sete tartılmış olan, tartılı
sete tartılı
setenı-setış tartmak, tartıp biçmek, inceleyip araştırmak, denemek
seterna gelecek yıl değil daha gelecek yıl, öbür yıl
daha öbür yıl
seteyo tartılmış
seto tartmış
setoğ tartan
setranc santraç
satranc kaykerdenı-kaykerdış santraç oynamak
satrenc kaykerdenı-kaykerdış santraç oynamak
setrenc santraç
setranç santraç
satranç kaykerdenı-kaykerdış santraç oynamak
satrenç kaykerdenı-kaykerdış santraç oynamak
setrenç santraç
seva to senin için
sevata 1-sebep, 2-için
sevaxçiyey sıvacılık
sevcêr bı aşağiya indi
sevcêr bıyaye aşağiya doğru inmiş olan
sevcêr bıyayenı-bıyayış 1-yokuş aşağı inmek, 2-aşağıya gitmek
sevcêr kerde yokuş aşağı indirilmiş olan
sevcêr kerdenı-kerdış 1-yokuş aşağı indirmek, 2-aşağiya indirmek
sevcêr kerdoğ aşağiya doğru indiren kimse
sevcêr 1-yokuş aşağı, 2-aşağiya doğru
seveknena hafifletiyor
seveknayenı-seveknayış hafifletmek
sevet sebep
sevet bıyayenı-bıyayış sebep olmak
sevet vinayenı-vinayış sebep bulmak
seveta için, nedeniyle, yüzünden, sebep
sevetê amyayenda mı gelişimin sebebi
sevev sebep, neden
sevev bıyayenı-bıyayış sebep olmak
sevev vinayenı-vinayış sebep bulmak
sevi ne oldu?
seviyo ne olmuş?
sevkan nişancı, atığını vuran, savaşçı, kahraman, silahşör, devrimci vs
sevkaninı nişancılık
sevır sabır
sevır dayenı-dayış sabır vermek
sevır kerdenı-kerdış sabretmek
sevırê cı bolo sabrı çoktur
sevırinı sabırlı olma durumu
sew-sewı gece
sew eger, şayet, fakat
sew bıbo 1-gece olsa, 2-şayet olsa
sewa tari karanlık gece
sewab (Ar) sevap, günahın karşıtı
sewab nüşnayenı-nüşnayış sevap yazmak
sewal kerdenı-kerdış sormak, soruşturmak
sewal soru, sorma
sewate vetenı-vetış yangın çıkarmak
sewate vetoğ yangın çıkaran kimse
sewate vıradayenı-vıradayış ateş bırakmak, yangın çıkarmak
sewate vıradayoğ ateş bırakan, yangın çıkaran kimse
sewate vızyayenı-vızyayış yangın çıkmak
sewate yangın
sewbi çıçi esto başka ne var?
sewbi kes si başka kimse gitti?
sewbi başka
sewbinan birbirlerini
sewbinan ra birbirlerinden
sewbini birbirinizi
sewbini ra hes bıkerê birbirinizi sevin
sewbinan rê birbirlerine
sewbini metewnê birbirinizi incitmeyin?
sewda (Ar) sevda, aşk, güçlü sevgi, neşe, sabır, hoşlanma, sevmekten gelen his
sewdali sevdalı, aşık olan kişi, seven
sewdalinı sevdalılık, aşık olma hali
sewday mı çıniya neşem yoktur, sevdav yoktur
sewdayın sevdali
sewê tari karanlık geceler
sewe gece
seweta kar u bari mı nêsa bira iş güç yüzünden gelemedim
seweta için, nedeniyle, yüzünden
sewgi (Tr) sevgi
sewgıli sevgili
sewi geceler
sewiye (Ar) düzey, seviye
sewiyey cı seviyesi
sewl (sol) ayakabı
sewlci ayakabıcı, ayakabı satıcısı veya dikicisi
sewlcinı ayakabıcılık
sewlderzınoğ ayakabı dikicisi, ayakabı yapıcısı, tamircisi
sewle (xewle) ibadet etmek, zikir etmek, tanrıya yalvarmak veya dinlenmek için bir mağara veya odaya girmek
sewli bir çift ayakabı, ayakabılar
sewlvan ayakabıcı, ayakabı satıcısı veya dikicisi
sewna başka bir gece
sewnimê gece yarısı
sewq (şewq) ışık, ışıltı, aydınlık, parıltı
sewq biyayenı-biyayış bir yere sevk olmak, sevkedilmek
sewq dayenı-dayış parıldamak, ışık saçmak
sewq kerdenı-kerdış 1-sevk etmek, göndermek, 2-aydınlatmak
sewq 1-sevk, yollama, gönderme, 2-ışık, güneş ışınları, aydınlık
sewqat sevkiyat, bir yere asker göndermek, işkal etmeye çalışmak
sewqet 1-sevkiyat, bir yere asker göndermek, işkal etmeye çalışmak, 2-sevgi
sewqet mısnayenı-mısnayış sevgi göstermek
sewqiyat (Ar) sevkiyat, bir yere asker gönderme, takviye etme
sewqname gönderme belgesi, sevk kağıdı
sewra (şewra) sabah, sabahleyin
sews bıyayenı-bıyayış sersemleşmek
sews kerdenı-kerdış sersemleştirmek
sews sersemleşme, akli denge bozukluğu
sewsewıkı yarasa
sewt nêva sesıni etmedi, ses çıkarmadı
sewt görültü, ses
sewze sebze, yeşillik
sewzeyinı kerdenı-kerdış sebzecilik yapmak
sewzeyinı sebzecilik
sewzeyın sebzeli
sewı gece
sewı ame gece geldi
sewı şı gece gitti
sexêna 1-dana vb hayvanları iğdiş etmek, kısırlaştırmak, 2-serpiliyor, her bir habesi bir tarafa dağıliyor
sexênabı 1-serpmıştı, 2-iğdişlemişti
sexênayenı-sexênayış 1-serpmek, dağıtmak (Tohum), 2-iğdişlemek, kısırlaştırmak
sexêneno 1-serpiyor, 2-iğdişliyor
sexeyna (xesêna) dana vb hayvanları kısırlaştırmak, igdiş etmek
sexs şahıs
sexsiyet şahsiyet
sexsê to şahsın
sexte sahte, hakkiki olmayan, kopyası
sexteci sahteci
sextecinı sahtecilik
sextekar bıyayenı-bıyayış sahtekar olmak
sextekar sahtekar
sextekara sahtekardır (dişil)
sextekarê sahtekardırlar (çoğul)
sextekarey kerdenı-kerdış sahtekarlık etmek
sextekarey sahtekarlık
sextekarinı kerdenı-kerdış sahtekarlık yapmak
sextekarinı sahtekarlık
sextekaro sahtekardır (eril)
sexteyinı sahtekarlık
sey dı gölgede
sey ey onun gibi
sey inan onlar gibi
sey ra gölgeden
sey to senin gibi
sey-seykur öksüz, kimsesiz, yetim
sey 1-dinsel ünvan, seyit, 2-gibi, onun gibi, benzer, 3-gölge
seya gozêrı ceviz ağacının gölgesi
seyahat (Ar) gezi, yolculuk
seyahat kerdenı-kerdış yolculuk etmek
seyahatname gezip gördüğü yerleri bilgi ve izlenimleriyle bir eserde toplamak
seyan 1-gölgelik, 2-yüzlükler
seyana yüzlerce
seyd kerdenı-kerdış avlanmak, avcılık yapmak
seyd u seydwan av ve avcılık
seyd av
seydê arwêşan tavşan avlaması, tavşan avı
seydwan avcı
seydwaney kerdenı-kerdış avcılık yapmak
seydwaney avcılık
seydwani avcılar
seydwaninı kerdenı-kerdış avcılık yapmak
seydwaninı avcılık
seydwanı bayan avcı
seyehet kerdenı-kerdış seyahat etmek, yolculuk etmek
seyehet yolculuk, seyahat
seyhat seyahat
seyehat kerdenı-kerdış seyahat etmek, yolculuk etmek
seyehat yolculuk, seyahat
seyhet seyahat
seyhat kerdenı-kerdış seyahat etmek, yolculuk etmek
seyhat yolculuk, seyahat
seyhet kerdenı-kerdış seyahat etmek, yolculuk etmek
seyhet yolculuk, seyahat
seyid (Ar) 1-bir toplumun ileri gelenı, 2-Hz Muhammed soyundan olan kişi
seyid Rıza Seyid Rıza
seyid 1-ermiş kişi, evliya, gaipten gelen kişi, Peygamber soyundan olan kişi, 2-öncü, lider sıfatında olan kişi
seyidey seyitlik
seyidlığey seyitlik
seyidinı seyitlik
seyin (senin) nasıl
seyin bi nasıl oldu?
seyinê nasılsın
seyir (Ar) bakmak, hoşlanarak izlemek, seyretmek
seyirci seyirci, bakıp izleyen, izleyici
seyircinı seyircilik
seyis (Ar) at bakımcısı, atları tımar eden kişi
seyisey seyislik
seyisinı seyislik, seyis olma durumu
seyislığey seyislik
seykur (sêkur) öksüz, anasız babasız, yetim, kimsesiz
seykurinı öksüz olma, öksüzlük
seykurey öksüzlük
seyla bir bayan ismi
seyr kerdenı-kerdış seyretmek
seyran (Ar) 1-gezme, gezinme, bakmak, seyran, seyretme, eylence, şenliklere katılma, 2-bayram yeri, eylenmek için halkın toplandığı yer, 3-yazlığa çıkmak, yaylaya çıkmak, piknik yapmak
seyrange yazlık, yaylaya çıkma, piknik
seyranlıx seyranlık
seyreg kerdenı-kerdış seyrekleştirmek
seyreg seyrek, aralıklı, sık karşıtı
seyregey seyreklik
seyreglığey seyreklik
seyregın seyrek olma durumu
seyrüsefer (Far) gidiş geliş, trafik
seytan (şeytan) şeytan, melun, iblis
seytaninı şeytanlık
seyüheşt (108) yüzsekiz
seyyah (Ar) gezgin, turist
seyyar (Ar) gezici, gezgin
seyyare (Ar) gezegen
seyı gölge
seyıd bıyayenı-bıyayış 1-ehlibeytten olmak, 2-şehit olmak, 3-lider olmak, öncü olmak
seyıd kerdenı-kerdış 1-şehit etmek, 2-lider yapmak, 3-ehlibeyten kabullenmek
seyıd 1-ehlibeytten olan, dede, ruhani lider, 2-şehit, 3-lider, öncü
seyıdinı 1-liderlik, öncülük, 2-şehitlik, 3-ehlibeycilik
seyın yüzüncü
seyını yüzüncü
seyıs seyis
seyısey seyislik
seyısinı seyiscilik
sezeryen (Fr) karın ve döl yatağının kesilerek bebeğin alınması
sezon (Fr) mevsim
sê ey onun gibi
sê gibi, benzer
sêd (seyd) av, avcılık
sêşembe salı günü
sêşeme salı günü
sêhêr kerdenı-kerdış sihir yapmak
sêhêr sihir
sêhêrbaz sihirbaz
sêhêrbazey sihirbazlık
sêhêrbazinı kerdenı-kerdış sihirbazlık yapmak
sêhêrbazinı sihirbazlık
sêhr kerdenı-kerdış sihir yapmak
sêhr sihir
sêhrbaz sihirbaz
sêhrbazey sihirbazlık
sêhrbazinı kerdenı-kerdış sihirbazlık yapmak
sêhrbazinı sihirbazlık
sêkur verdayenı-verdayış öksüz bırakmak
sêkur öksüz, yetim, kimsesiz
sêl amyayenı-amyayış sel gelmek, sel kalkmak
sêl goni (güni) kan gülü
sêl werıştenı-werıştış sel kalkmak
sêl sel
sêli seller
sêlıg cemaat, topluluk
sêlıg ronışto camaat oturmuş
sêlın selli
sêlıng 1-büyük salatalık, 2-sehpa
sêm gümüş
sêmcinı kerdenı-kerdış gümüşçülük yapmak
sêmcinı gümüşçülük
sêmên gümüşlü
sêmêni gümüşlü, gümüşten yapılmış olan
sêmın gümüşten yapılan şey, gümüşlü
sên bıyayenı-bıyayış şenlenmek, neşeli olmak
sên kerdenı-kerdış şenlendirmek
sên şen, neşeli
sênayi şenlik, neşeli olma durumu
sênê xo siper kerdenı-kerdış göğsünü siper etmek
sênê xo vernayenı-vernayış göğüslemek, karşı koymak
sêne akerdenı-akerdış göğsünü açmak
sêne gêryayenı-gêryayış gögsü kapanmak, gögüs kapanması
sêne kerdenı-kerdış gögüslemek
sêne masayenı-masayış gögüs şişmesi
sêne tewatenı-tewatış gögüs ağrıması
sêne ver şanayenı-şanayış göğüslemek, direnmek
sêne 1-göğüs, 2-yamaç, dağ eteği, karşı taraf, 3-yokuş, yokuşlu iniş
sêney koyan dağların yamacı
sêni (sini) maddenden yapılıp üstünde yemek yenilen büyük ve geniş tepsi
sêni ver şanayenı-şanayış önüne katmak, göğüslemek
sêni ver şanı önüne kat anlamında bir sözcük
sêni 1-göğsü, 2-sini, büyük tepsi
sêpare 1-kahvaltı, sabah kahvaltısı, yemeği, 2-sabah
sêpareyê sabahleyin
sêpê sehpa
sêqur (hêtım, êtım) yetim, anasız babasız, öksüz
sêqur bıyayenı-bıyayış öksüz olmak
sêqur mendenı-mendış öksüz kalmak
sêqur verdayenı-verdayış öksüz bırakmak
sêqurinı öksüz olma hali
sêr kerden-kerdış 1-sihir yapmak, sihirbazlık etmek, bakmak, seyretmek
sêr 1-Aslan, 2-seyretme, 3-sihir, büyü, numara
sêrbaz sihirbaz, büyücü, numaracı
sêrbaza sihirbazdır (dişil)
sêrbazê sihirbazdırlar (çoğul)
sêrbazey sihirbazlık, büyücülük, numaracılık
sêrbazinı sihirbazlık
sêrbazo sihirbazdır (eril)
sêrci sihirbaz, büyücü, numaracı
sêrcinı 1-sihirbazlık, 2-seyretme, seyir
sêrciyey sihirbazlık, büyücülük, numaracılık
sêrek 1-seyrek, 2-aslan yavrusu, aslancık
sêrek kerdenı-kerdış seyrekleştirmek
sêrey 1-sihirbazlık, 2-aslanlık, kahramanlık
sêrgüle 1-değerli bir şey, 2-aslan yavrusu, kahraman olma hali
sêrinı kabadayılık, aslanlık
sêro 1-aslandır, 2-seyrdir, 3-sihirdır
sêrı dişi aslan
sêseme salı
sêtan şeytan
sêtana şeytandır (dişil)
sêtaninı kerdenı-kerdış şeytanlık yapmak
sêtaninı şeytanlık
sêtano şeytandır (eril)
Sêwas Sıvas ili
Sêwaz Sivas
Sêwreg bir erkek ismi
sêwregı süka ma ya Siverek bizim şehrimizdir
sêwregı bir bayan ismi
sêwregı Siverek ilçesi
sêwze sebze
sêwzecinı sebzecilik
sêwzeyinı sebzecilik
sêx fieyh
Sêxey fieyhlik
sêxur 1-bir hayvan, 2-mec: çok yiyen anlamında bir sözcük, 2-meyve ve sebzelere çok zarar veren bir hayvan
sêxuran meyve ve sebzelere zarar veren bir hayvan
sêxuranı sêxür hayvanının dişisi
sêyırcinı seyircilik
sêyır seyir
sêyır kerdenı-kerdış seyretmek, bakmak
sêzek tarla ve bostanlarda çok olur, sebze ve bitkilere zarar verir
sêzêr-sêzêrı alıç ağacı
sêzi alıçlar
sêzı alıç
sı zi gittide
sıba 1-sabah, sabahleyin, 2-yarın
sıbat (çıleyo peyên, gücig, menga dıdını) subat ayı
sıbate şubat ayı
sıbatı şubat ayı
sıbe 1-çay, dere ve benzer yerlerde yapılan tuzak, 2-sabah, sabaha karşı
sıbeyê sabahleyin
sıbhi bir erkek ismi
sıbık-sıbıkı ince, düz ve yaş çubuk
sıcil (Ar) sicil, kütük
sıcil kewtenı-kewtış 1-kötüğe girmek, kaydolmak, 2-mecazi: kara deftere geçmek
sıcili sicili
sıcıl (Ar) sicil, kütük
sıcıl kewtenı-kewtış 1-kötüğe girmek, kaydolmak, 2-mecazi: kara deftere geçmek
sıcıli sicili
sıdêna 1-sıkıştırdı, 2-sıkı bağladı
sıdênayenı-sıdênayış 1-sıkıştırmak, 2-sıkı bağlamak
sıdeyaye sıkışmış olan, bağlanmış olan
sıdêyaye sıkışmış olan, bağlanmış olan
sıdêyayenı-sıdêyayış 1-sıkışmak, 2-sıkı bağlanmak
sıdeyayenı-sıdeyayış 1-sıkışmak, 2-sıkı sıkıya bağlanmak
sıdeynaye 1-sıkıştırılmış, 2-sıkı bağlanmış olan
sıdeynayenı-sıdeynayış 1-sıkışrırmak, 2-sıkı bağlamak
sıdêynayenı-sıdeynayış 1-sıkışrırmak, 2-sıkı bağlamak
sıdıq (Ar) 1-içten bağlılık, 2-doğruluk, gerçeklik
sıêr kerden-sıêr kerdış sihir yapmak, sihirbazlık etmek
sıêr sihir, büyü, numara
sıêr kerdenı-kerdış sihir yapmak, büyü yapmak
sıêrbaz sihirbaz, büyücü, numaracı
sıêrbazinı sihirbazlık
sıêrbazey sihirbazlık, büyücülük, numaracılık
sıêrci sihirbaz, büyücü, numaracı
sıêrcinı büyücülük
sıêrciyey sihirbazlık, büyücülük, numaracılık
sıet weşey sağlığına, sıhhatlilik, sağlıkta ol
sıet sıhhat, sağlık
sıet weşbo kolay gelsin
sıfaq sabahleyin, tan vakti
sıfaqê rew sabahleyin erken
sıfat (Ar) 1-bir kimsenin görev, ödev, toplumsal veya hukuki bakımından yeri ve özeliği, 2-yüz, kılık ve dış görünüş, surat, şima
sıfat (namenbaz) sıfat, fiil, partisip
sıfatana sıfatlarla
sıfatê cı ra bewni suratına bak, sıfatına bak
sıfatê to rê suratına, sıfatına
sıfatê vıraştey, vinayey, xo hetra vıjyayey türemiş sıfatlar
sıfe dı mendenı-mendış şüphede kalmak, kuşkulanmak
sıfe dı verdayenı-verdayış şüphede bırakmak, kuşkulanmdırmak
sıfe dı verdayoğ şüphede bırakan, kuşkulandıran
sıfe dı şüphede, kuşkuda
sıfe kerdenı-kerdış şüphe etmek, kuşkulanmak
sıfe kerdoğ şüphe eden, kuşkulanan
sıfe kewtenı-kewtış şüphelenmek, kuşkulanmak
sıfe şüphe, kuşku
sıfeci şüpheci, kuşkucu
sıfeciya şüphecidir, kuşkucudur (dişil)
sıfeciyo şüphecidir, kuşkucudur (eril)
sıfet şekil, surat
sıfetê cı ra bewni suratına bak, sıfatına bak
sıfetê to rê suratına, sıfatına
sıfeyın şüpheli, kuşkulu
sıfre amyayenı-amyayış sofraya gelmek
sıfre rakerdenı-rakerdış sofra kurmak, sermek
sıfre rakerdenı-rakerdış sofra sermek
sıfre ronayenı-ronayış sofra kurmak
sıfre xemılnayenı-xemılnayış sofrayı donatmak
sıfre 1-sofra, 2-şifre
sıfrecinı kerdenı-kerdış 1-sofracılık yapmak, 2-şifrecilik yapmak
sıfrecinı sofracılık
sıfrey cı 1-sofrası, 2-şifresi
sıfrey nani ekmek sofrası
sıfreyın 1-sofralı, 2-şifreli
sıfri sero mêlı bıyayenı-bıyayış sofraya oturup kalkmamak
sıfri sero sofranın üzerinde
sıft 1-cumartesi, 2-ilk, önce
sıftah (Ar) siftah, alış verişe başlama
sıftah kerdenı-kerdış siftah etmek
sıfte kerdenı-kerdış başlamak, sıftah yapmak
sıfte kerdoğ başlayan
sıfte sıfte önce önce, ilk önce, başta
sıfte u bahdo önce ve sonra
sıfte önce, en önce, ilkin, ilk, başta, başlangıç
sıfte o ame önce o geldi
sıfte o şı önce o gitti
sıfteh (Ar) siftah, alış verişe başlama
sıfteh kerdenı-kerdış siftah etmek
sıftên ilk, birinci
sıfteyên ilki, en önceki, öndeki, en öndeki, ilkini (eril)
sıfteyêni 1-öncekiler, ilkinler, 2-eskiler, ihtiyarlar, yaşlılar
sıfteyênı ilki, birincisi (dişil)
sıfti önce, ilki
sıfıngal hatıl, duvarlar arasındaki bağlantı
sıfır (Ar) sıfır (0), sıfır rakamı
sıfır tunç
sıfır kerdenı-kerdış tunçlamak
sıfırın 1-tunçlı, 2-sıfırlı
sıhan-sıhanı (sehanı) tabak
sıhanê bir tabak
sıhani tabaklar
sıhanın tabaklı
sıhat cı dayenı-dayış sağlık vermek, sıhhat vermek
sıhat u afitetı bıyayenı-bıyayış sıhhat ve afiyete olmak
sıhat weş sağlığına, sıhhatlik, sağlıkta ol
sıhat-sıhatı saat
sıhat 1-sağlık, 2-saat
sıhatakı an
sıhatê cı 1-sağlığı, 2-saatları
sıhatê bir saat
sıhatinı 1-saatçılık, 2-sıhhatlılık, sağlıklı olma durumu
sıhatı bıyayenı-bıyayış sihatte olmak, sağlıklı olmak
sıhatı na sıhata an bu andır
sıhêr (Ar) sihir, büyü
sıhêr kerdenı-kerdış sihir yapmak, büyü yapmak
sıhêrbaz sihirbaz, büyücü
sıhêrbazinı sihirbazlık, büyücülük
sıhêrbazey sihirbazlık, büyücülük
sıhet sıhhat, sağlık
sıhetı bıyayenı-bıyayış sağlıkta olmak, sağlığı yerinde olmak
sıhetê cı sağlığı
sıhhat (Ar) 1-sağlık, esenlik, 2-doğruluk
sıhhatê cı sağlığı
sıhhatey sağlık, sağlık durumu
sıhhatli sıhhatli
sıhid bir erkek ismi
sıhor sahur, oruç tutmak için kalkıp yemek yediği vakit
sıhor werıştenı-werıştış sahura kalkmak
sıhüd bıyayenı-bıyayış şanslı olmak, talihli olmak
sıhüd çınêbıyayenı-çınêbıyayış şansı olmamak, talihi olmamak
sıhüd şans, talih
sıhüdê cı şansı
sıhüdın şanslı
sıji yoğurt, ayran vb katıkların üstüne çıkan veya olardan süzülen eksi su
sıjiya doy ayran süzme suyu, ayranın süzülen suyu
sık berd cı ser 1-şüpheyi üzerine götürdü, 2-his etti
sık bıyayenı-bıyayış hisedilme, kuşkulanma, şüphelenme
sık kerdenı-kerdış 1-şüphelenmek, 2-his etmek, 3-kuşkulanmak
sık kewtenı-kewtış şüpheye düşmek, kuşkulanmak
sık ronayenı-ronayış kuşkulanıp takip altına almak
sık ser berdenı-berdış 1-şüphe üzerine çekmek, 2-his etmek
sık ser vıstenı-vıstış 1-şüphelendirmek, 2-hislendirmek
sık vıst cı 1-şüphe etti, 2-his etti
sık 1-şüphe, kuşku, kuşkulanma, 2-his, his etme
sıka kırıldı
sıkayo kırılmış
sıkandal (Fr) rezaletlik, kepazelik vb
sıkaner resimleri veya yazıları kopyalayıp dataya geçiren alet
sıkat bıyayenı-bıyayış şikayet olmak
sıkat kerdenı-kerdış şikayet etmek
sıkat kerdoğ şikayet etmiş olan
sıkat şikayet
sıkay kırıldılar
sıkayenı-sıkayış kırılmak
sıkêno kırılır, kırıliyor
sıkiya xo dı utandı, kırıldı
sıkiyayenı-sikiyayış 1-kırılmak, 2-utanmak
sıklet iskelet
sıkletê cı iskeleti
sıkletın iskeletli
sıkm nur, surat, şekil
sıkmê cı nuru, suratı, şekli, gülgesi
sıkna kırdı
sıknayê kıriyordu
sıknaye kırık, kırılmış olan
sıknayenı-sıknayış 1-kırmak, parçalamak, 2-utandırmak
sıknayo kırmış
sıknayoğ kıran, parçalayan
sıkneno kıriyor
sıkre bend, set
sıkrey awı su bendi
sıkrey erdan tarla setı
sıkte kırık, kırılmış olan
sıktenı-sıktış 1-kırmak, parçalamak, 2-utandırmak
sıktoğ kıran, parçalayan
sıkünet sesizlik, suskunluk
sıkünetey suskunluk, sesizlik
sıkünetinı sukunetli
sıküt bıyayenı-bıyayış sesiz kalmak, susmak, sesizlik
sıküt vınderdenı-vınderdış susmak, sesiz kalmak
sıküt susma, sesizlik, sükut
sıkütey sesizlik, suskunluk
sıkunet sesizlik, suskunluk
sıkunetey suskunluk, sesizlik
sıkunetinı sukunetli
sıkut bıyayenı-bıyayış sesiz kalmak, susmak, sesizlik
sıkut vınderdenı-vınderdış susmak, sesiz kalmak
sıkut susma, sesizlik, sükut
sıkutey sesizlik, suskunluk
sıkya kırıldı
sıkyaye kırık, kırılmış olan
sıkyayenı-sıkyayış kırılmak, parçalanmak
sıkyayo kırılmış, parçalanmış
sıkur bıyayenı-bıyayış şükredilmek
sıkur kerdenı-kerdış şükretmek
sıkur kerdoğ şükreden
sıkur şükür
sıkılmak (Tr) sıkılmak
sıkım 1-nur, 2-surat, 3-gülgesi, 4-şekil, 5-tip
sıkın şüpheli, kuşkulu
sıkır şükür
sıkıt bı kırmıştı
sıkıt kırdı
sıkıt ra cı üstüne kıvırdı, böktü
sıkıtenı-sıkıtış kırmak
sıkıto kırmış
sıkıyayo kırılmış
sıl vılla kerdenı-kerdış mecazi olarak: halt işlemek
sıl göbre, sığır pisliği, tezek yapımında kullanılan hayvan dışkısı
sıla (Ar) sıla, gurbet, yaban eller
sılaci gurbetçi, gurbette olan
sılah (Ar) silah
sılah eştenı-eştış silah atmak, silah sıkmak
sılah teqnayenı-teqnayış silah patlatmak
sılahdar (Ar+Far) silahtar
sılahşor (Ar) silah kullanan kimse, savaşçı
sılahşorlığey silahşorlük
sılahinı silahçılık
sılahlıx silahlık
sılahxane silahhane, silahların saklandığı veya korunduğu yer
sılale sülale, oymak
sılaledê to ra sülalenden, oymağından
sılaley to sülalen, oymağın
sılam selam
sılama Ellay tanrının selamı
sılamanê mı vajı selamımı söyle
sılamet (selamet) sağ
sılamet şo, sılamet bê selamet git, selamet gel
sılamet selamet, esen, sağlıklı olma durumu
sılametey bo sağlık olsun
sılametey bıdo sağlık versin, selamet versin
sılametey dı bımanı sağlıkta kal, selamete ol
sılametey esenlik, selametlik, sağlık
sılametiyê sağlıktadırlar, selamettirler
sılameto sağlıktamıdır, rahatmıdır?
sılami cı kerdenı selam söylemek, selam göndermek
sılami cı kı selam söyle
sılami kerdenı-kerdış selamlamak, selam göndermek
sılami rıştenı-rıştış selam göndermek
sılamı cı kerdenı selamlaşmak, selam vermek
sılamı dayenı-sılamı dayış selam vermek
sılamı gırotenı-sılamı gırotış selamı almak
sılamı selam
sılap kar ve yağmur karışımı yağış
sılasna 1-tanıdı, tanıdınmı?
sılasname kimlik, hüviyet, tanıtma belgesi
sılasnaye tanıdık, tanınmış olan
sılasnayenı-sılasnayış tanımak, tanınmak, tanıtmak
sılasnayeyo tanıdıktır
sılasnenê 1-taniyorlar, 2-taniyormusun?
sılasyayenı-sılasyayış tanınmak
sılay davet, davet etme
sılay bıyayenı-bıyayış davet edilmek
sılay bıyayoğ davet edilen
sılay kerdenı-kerdış davet etmek
sılay kerdoğ davet eden
sılayke-sılaykı davet et
sıleci 1-göbreci, 2-gurbetçi, gurbette çıkan kişi
sıleh eştenı-eştış silah atmak, silah sıkmak
sıleh teqnayenı-teqnayış silah patlatmak
sılêman bir erkek ismi
sılgi 1-pislik, göbreli bok, 2-silgi
sılgiyın 1-boklu göbreli, 2-silgili
sılhe kerdenı-kerdış sürahiye koymak
sılhe 1-sürahi, 2-sıkunet
sılheyın sürahili
sıli u serpi şidetli yağmur, fırtına ve tipi
sıli u sıpeli kar, yağmur ve rüzgar karışık yağış
sıli 1-yağış, yağmur, sağnak yağmur, 2-fırtınalı, tipili, karla karışık yağmurlu hava veya yağış
sılikon (Fr) silikon
sılindır (Fr) silindir
sıliye yağmur, yağmurlu
sıllo çöplük, hayvan göbresi yığılan yer
sılmastık yaban ıspanağı
sılo hayvan pisliği veya çöp dökülen yer, çöplük
sılotre çok ağır olan şey
sıloğan slogan
sılq pancar, şeker pancarı
sılqe şeker pancarı
sılqı 1-şalgam yapımında kullanılan kırmızı turp, 2-şeker pancarı
sılt dayenı-dayış sebzelerin dal verme durumu, dal salkmak
sılt sebze dalları
sıltan (Ar) sultan, padişah
sıltaney sultanlık
sıltani (Ar) sultanlara yaraşan, sultanlarla ilgili
sıltani üzüm cinsı
sıltaninı sultanlık
sıltanlığey sultanlık
sıltanı bir bayan ismi
sılval pantol veya şalvarın altında giyilen uzun beyaz don, uzun kilot
sılvêre 1-hayvan midesi, hayvan pisliği toplanan mide, 2-işkembe
sılxet 1-sık, sık olma durumu, 2-karabalık
sılım 1-merdiven, 2-düz dalıp gitmek, beli etirmemek, yarıp gitmek, ip gibi siyrilmek
sılımı tırmanma basamakları, merdiven ayakları, basamakları
sılın göbreli
sım 1-gümüş, 2-hayvan topuğu, at, eşek vb binek hayvanları veya dört ayaklı hayvanların ayağı, ayak tırnağı
sıma (şıma) siz
sıma dı sizde
sıma ra sizden
sıma rê sizlere
sıma ya sizinle
sıma siz, sizler
sımaq meşelerde yetişen bir ağaç ve bunun ekşimli ürünü, sımak, sumak
sımaqêr sumak, somak ağacı
sımaqın sumaklı
sımayê se kenê siz ne yapiyorsunuz?
sımayin sizler
sımayın rê sizin gibilere
sımbêl-sımbêli 1-bıyık, 2-buğday başının kılçıkları
sımbıl bir çiçek adı
sımdırık köftelik bulgur
sımê estorı atın ayağ tırnağı
sımê gay öküzün ayak ve ayak parmakları
sımê heri eşeğin ayağı, tırnağı
sımêl 1-bıyık, 2-biçilmiş ekin demeti
sımêli kerdenı-kerdış biçilmiş ekin başını demetlemek
sımêli 1-biçilmiş ekin başının demetleri, 2-bıyık, bıyıklar
sımena içiyor (dişil)
sımeno içiyor (eril)
sımêna içilir
sımer u sap saman ve sap
sımer saman
sımerci samancı, saman satan kişi
sımercinı samancılık
sımerlıx samanlık
sımerxane saman satılan meydan, alan, axır
sımerın samanlı
sımetenı-sımetış 1-kaymak, 2-içmek
sımetiya kaydı
sımetiyayenı-sımetiyayış kaymak
sımetna kaydırdı
sımetnayenı-sımetnayış kaydırmak
sımetnayoğ kaydıran
sımetnena kaydıriyor (dişil)
sımetneno kaydıriyor (eril)
sımşêr kılıç
sımser kılıç
sımil bıyık
sımit (Ar) simit
sımit rotenı-rotış simit satmak
sımitci simitçi
sımitcinı simitçilik
sımitçılığey simitçilik
sımmık terlik
sımondi şalvar, don, şal vb şeylerin bağı, uçkur
sımondiya xo gırê dı uçkurunu bağla
sımorê bir üzüm cinsi
sımore sincap
sımorri bir üzüm cinsi
sımorık sincap
sımsaxlam sapsağlam
sımsêr kılıç
sımşêr kılıç
sımserdın sıpsoğuk
sımsiya kapkara, çok kara, simsiyah
sımsür kıpkırmızı
sımsıpe bembeyaz
sımsıya kapkara, sımsiyah
sımyayenı-sımyayış içilmek
sımzêr alıç ağacı
sımzi alıç meyvesi
sımzı alıç
sımı gidelim?
sımı sükı şehre gidelim
sımıl başak
sımırık bulgurun biraz daha ufağı
sımıt bı içmişti
sımıt içti
sımıta içmiş (dişil)
sımıt bi içmiştiler
sımıte içilmiş olan
sımıtê içiyordu, içiyorlardı
sımıtenı-sımıtış içme, içmek
sımıto içmiş (eril)
sımıtoğ içen, içici
sınaat (Ar) zanaat, sanaat
sınaatê asıngerey demircilik sanaatı
sınaatkar sanatkar
sınaatkarey sanatkar olma durumu
sınaatkarinı sanatçılık
sınasêno tanıniyor
sınasna (sılasna) tanıdı
sınasname kimlik, hüviyet, tanıtım belgesi
sınasnamey kimliği, hüvüyeti
sınasnayan tanıdıklar, tanıdıkları
sınasnaye (sılasnaye) tanıdık
sınasnayena dewan köylerin tanıtımı
sınasnayeney tanınma
sınasnayenı-sınasnayış tanımak, tanınmak, tanıtmak
sınasnayey tanıdıklar
sınasnenê taniyormusun?, taniyorlar
sınasyayenı-sınasyayış tanınmak
sınat sanat
sınatê deştoğey terzilik sanatı
sınatkar sanatkar
sınatkarey sanatkar olma durumu
sınatkarinı sanatçılık
sınaw (Tr) sınav, imtihan, test
sınaw kerdenı-kerdış sınava tabi tutmak, imtihan etmek
sınaye sınanmış, denenmiş, tecrübe edilmiş
sınayi (Ar) sanayi, sanayi ile ilgili
sınayış 1-tanım, tanıtmak, 2-deneyim, denemek, 3-sunmak
sınayışê xo 1-tanımını, 2-deneniminı
sınc 1-deve dikeni, 2-iğde ağacı çeşidı, tarla kenarlarında ekilir ve çit vazifesini görür
sıncêr 1-deve dikeninin ağacı, 2-iğde ağacı
sıncıkın 1-döğümlü, 2-dikenli
sıncıq sucuk
sıncıx-sıncıxi pekmez, un, baden ve ceviz içinden yapılan bir yemiş
sıncıxı ipe takılmış baden içi, ceviz içi vb şeylerin pekmez ve undan yapılmış helvanın içine batırılarak kurutulmuş bir çeşit yemiş
sındoq sandık
sındoqın sandıklı
sındırık bulgurdan arta kalan en ince kısım
sınê gidiyorlar
sınê koti nereye gidiyorsun?
sınet kerd sünnet etti
sınet u kerwayinı sünet ve kirvelik
sınet kı sünet et
sınet mekı sünet etme
sıng 1-bir bitki çeşidi, 2-hayvanları yada herhangi bir şeyi bağlamak için yere çakılan kazık
sıngi kökleri çiğ olarak yenilen bir ot çeşidi
sıngü süngü
sıngu süngü
sıngı kökü çiğ olarak yenilen bir bitki
sınig bir tümün, 28 kğ ağırlığında bir ölçümü
sınir bıyayenı-bıyayış sinir olmak, sinirlenmek
sınir kerdenı-kerdış sinirlendirmek
sınir sinir
sınirın sinirli
sınnet kerdenı-kerdış sünnet ettirmek, sünnet etmek
sınnet kı sünet et
sınnet mekı sünet etme
sınnet sünnet
sınnetvan sünnetcı, sünnet eden
sınonim (Fr) sinonim
sınsi sinsi, kurnaz
sınür sınır
sınür ronayenı-ronayış sınırlamak
sınürê dewan köylerin sınırı
sınyal (Fr) sinyal
sınyal dayenı-dayış sinyal vermek
sınyor (‹t) sinyor, "bay" anlamında bir unvan
sınzi ayran vb şeylerin üstünde biriken sarı su
sınıf dı sınıfta
sınıf-sınıfı (Ar) sınıf
sınıfda xo dı sınıfında
sınıfı ra sınıfdan
sınır (Yün) sınır
sınır bıyayenı-bıyayış 1-sinir olmak, sinirlenmek, 2-sınırlanmış olan
sınır kerdenı-kerdış 1-sinirlendirmek, 2-sınırlamak
sınır ronayenı-ronayış sınırlamak, sınır koymak
sınır 1-sinir, 2-sınır, hudut
sınırdaş ortak sınırları olan, hemhudut,
sınırê dındanan 1-dişlerin sinirleri, 2-dişlerin sınırı
sınırê seri başın sinirleri
sınırinı sinirlilik
sınırkerdena sınırlamakla
sınırlı sinirli
sınırlığey sinirlilik
sınırr sınır
sınırteng dar sınır, mecazi: diktatör, kuraları tam uyguluyan
sınırın 1-sinirli, 2-sınırlı
sınıx sesiz, düşünceli, sönük, özgün, özüntülü, dalmış vb
sınıxın düşünceli, özgün olma hali, üzüntülü
sıpahi (Far) sipahi, Osmanlılarda tımar sahibi bir sınıf atlı asker
sıpanak ıspanak
sıpanax ıspanak
sıpar (espar) atlı jandarma
sıpariş (Far) sipariş
sıpariş dayenı-dayış sipariş vermek
sıpe biyayenı-biyayış beyazlaşmak, beyaz olmak
sıpe kerdenı-kerdış 1-bembeyaz görünmek, 2-beyazlaştırmak
sıpe ra sıpe beyazdan beyaz
sıpê beyaz (dişil)
sıpe beyaz, ak
sıpe beyaz, sıpetır
daha beyaz, sıpetırın daha daha beyaz
sıpek beyazımsı, beyazımtırak, beyazcık
sıpeka beyazımsıdır (dişil)
sıpeko sıpe beyazın beyazı
sıpeko-belek beyaz-belek
sıpeko beyazımsıdır (eril)
sıpêkı beyazımsı, beyaz
sıpekı beyazımsı, beyaz (dişil)
sıpeloç beyazımsı, beyazımtırak
sıper (Far) siper
sıper kewtenı-kewtış siperlenmek
sıperlıx siperlik
sıpesial özel
sıpesiyal özel, mahsus
sıpeterı beyazımsı
sıpey çımi göz akı
sıpeyey beyazlık
sıpeyinı beyazlık
sıpeyın beyazımsı
sıpi bıyayenı-bıyayış beyazlaşmak (dişil)
sıpi kerdenı-kerdış beyazlaştırmak (dişil)
sıpi yayığı ayakta tutan çatmalı direk vb
sıpindar ispiyoncu, mesleği sipiyon olan kişi
sıpiyon ispiyon, casusluk
sıploç beyazımsı, beyazımtırak
sıplor beyazımsı
sıpsaxlam sapasağlam
sıq karıtenı-karıtış sık ekmek
sıq-sıqı 1-kilim, 2-sık
sıqdırêr bir cins yaban armudunun ağacı
sıqdıri acımsı bir çeşit yaban armudu
sıqi cı dayenı-dayış sıkı tutmak, baskı altında tutmak, sıkıştırmak
sıqi gırê dı sıkı bağla
sıqi gırêdayenı-gırêdayış sıkı bağlamak, emniyet altına almak
sıqi tepıştenı-tepıştış sıkı tutmak, serbest bırakmamak
sıqi sıkı
sıqoq yaban armudu
sıqoqêr yaban armut ağacı
sıqoqi yaban armudu
sıqıştırmak (Tr) sıkıştırmak
sıqınti dayenı-dayış sıkıntı vermek
sıqınti diyayenı-diyayış sıkıntı görmek, acı çekmek
sıqınti dı mendenı-mendış darda kalmak
sıqınti kewtenı-kewtış dara düşmek, zorda kalmak
sıqınti ra hera kewtenı-kewtış dardan genişe çıkmak, rahatlamak
sıqınti tepıştenı-tepıştış sıkıntı gelmek, sıkıntı tutmak
sıqınti vinayenı-vinayış sıkıntı görmek, zor günler geçirmek
sıqınti sıkıntı
sıqıntı dı bıyayenı-bıyayış sıkıntıda olmak, zor veya darda olmak
sıqıntıli sıkıntılı
sıqıntıyın sıkıntılı
sıqıyunetim (Tr) sıkıyönetim
sır sır, iki kişi arasında gizli ve saklı tutulan söz veya bilgi, gizli tutulması gereken şey, olay
sır nımıtenı-nımıtış sırı gizlemek, sırı dışariya vermemek
sıra bıyayenı-bıyayış sıra omak, dizilmek, hiza olmak
sıra kerdenı-kerdış sıralamak, dizmek, hizaya koymak
sıra kewtenı-kewtış sıraya girmek, kuyrukta beklemek
sıra ra sıradan, niziden, nöbeten
sıra sıra, dizi, hiza, nöbet
sırada wendexani sero ronış okul sırasının özerine oturdu
sırahi (surahi) sürahi
sırat (Ar) yol islami inanışına göre mahşer günü köprüsü
sıraya sırasiyle
sırayan sıraları, dizileri, hizaları
sırdaş (Ar) birinin sırlarını bilen kimse
sırdaşê pê birbirinin sırdaşı
sırdaşey sırdaşlık
sırdaşi sır arkadaşları
sırdaşinı sırdaşlık
sırdaşlığey sırdaşlık
sırdar sırdaş
sırdari sırdaşlar, sır arkadaşları
sırdayeney sır vermek
sırê xo sırını, gizliliğini
sıre bıyayenı-bıyayış sıra omak, dizilmek, hiza olmak
sıre dı sırada
sıre kerdenı-kerdış sıralamak, dizmek, hizaya koymak
sıre kewtenı-kewtış sıraya girmek, kuyrukta beklemek
sıre ra sıradan, niziden, nöbeten
sıre esna, sıra, an
sırê gidin
sırê keye eve gidin
sıredê sırasında
sırey mıno benim sıramdır
sırey 1-sıralar, 2-sırası, nöbetı
sıreya sırasiyle
sıreyan sıraları
sırf (Ar) 1-salt, ancak, yalnız, sadece, 2-tümüyle, bütün olarak, büsbütün
sırf qandê to ameya yalnız senin için geldim
sırf qandê to sadece senin için
sırf to qısey kerdi büsbütün sen konuştun
sırf to rê vana sadece sana söylerim, söylüyorum
sırfe rakerdenı-rakerdış sofra kurmak, sermek
sırfe sofra
sırfey nani ekmek sofrası
sırfeyın sofralı
sırgün biyayenı-biyayış sürgün edilmek, sürgün olmak
sırgün bıyaye sürgün edilmiş olan
sırgün kerde sürgün edilmiş olan
sırgün kerdenı-kerdış sürgün etmek, sürmek
sırgün kerdoğ sürgün eden
sırgün kerdoği sürgün edilenler
sırgün sürgün
sırgüney sürgünlük
sırgüninı sürgünlük
sıri 1-sırlar, 2-sırayı
sırinqa enjektör
sırma (Tr) sırma
sırmakeş (Tr+Far) sırma yapan kimse
sırmakeşxane (Tr+Far) sırma yapılan yer
sırme kerdenı-kerdış 1-sürmelemek, 2-sırmalamak
sırme 1-sürme, 2-sırma
sırmey tıfıngı tüfek sürmesi
sırnêdayeney sır vermemek
sıro verên 1-önceki söz, ilk söz, 2-eskilerin sözleri, gizlilikleri
sıro 1-sırdır, gizlidir, 2-gitsin
sıro keye eve gitsin
sırote surat, yüz, yanak, sima
sırotme 1-tahtadan yapılmış kar küreği, 2-kapıyı süngüleme
sırr (Ar) sır, iki kişi arasında gizli ve saklı tutulan söz veya bilgi
sırr sırr şarıl şarıl akma durmu
sırri 1-su sesi, şarıltı sesi, 2-sırı, gizliliği
sırro verên 1-önceki söz, ilk söz, 2-eskilerin sözleri, gizlilikleri
sırro sırdır, gizlidir
sırrıb şurup
sırrıb sımıtenı-sımıtış şurup içmek
sırsi karasabanın yeri kazan, alt üst eden yassı ve ucu sivri demiri
sırt yamaç, sırt (yalnız arazi ve kara parçası için kullanılır)
sırtê koyan dağ yamacı, sırtı
sırti yamacın tepesi, sırt
sırtişın yüzünü ekşiten, buruşturan
sırtlan (Tr) sırtlan, vahşi bir hayvan
sırwali 1-kilot, 2-don, 3-pijema
sırwalındi uçkur
sırxe kerdenı-kerdış 1-angarya iş yapmak, 2-sahte iş yapmak
sırxe angarya iş, karşılıksız hizmet, boş vazife, sahte iş
sırxeyan angarya işleri
sırıq sırık
sırıqnayenı-sırıqnayış sırmalamak, nakışlamak
sırıqyayenı-sırıqyayış sırmalanmış olan, nakışlanan
sırıxyayenı-sırıxyayış sırmalanmış olan, nakışlanan
sırıxnayenı-sırıxnayış sırmalamak, nakışlamak
sırıx sırık
sıska serê yıllık sirke
sıskı üzüm koruğu veya basılmış şire üzümünden yapılan bir çeşit sirke
sıst biyayen-biyayış gevşemek, gevşek olmak, dayanamamak
sıst bıyayenı-bıyayış gevşemek, hafiflenmek
sıst gırotenı-gırotış hafife almak, üzerinde durmamak, gevşek tutmak
sıst kerde gevşetilmiş, hafifletilmiş olan
sıst kerdenı-kerdış gevşetmek, hafifletmek
sıst kerdoğ gevşeten, hafife alan
sıst kı gevşet
sıst tepışt gevşek tuttu
sıst gevşek, hafif, kuvvetsiz, dayanamiyan, beceriksiz
sısta gevşektir, beceriksizdir (dişil)
sıstek gevşek, gevşeklik, kuvvetsiz, hafif
sıstey gevşeklik, hafiflik, beceriksizlik
sıstinı gevşeklik, hafiflik, beceriksizlik
sısto gevşektir, beceriksizdir (eril)
sıstı hafif, gevşek, direnemiyen (dişil)
sıstın gevşek, hafif olma durumu
sıt (şıt) 1-süt, 2-yıkadı
sıt dayenı-dayış süt vermek
sıt ra bırnayenı-bırnayış sütten kesmek
sıtaj staj
Sıtanbol ‹stanbul
Sıtanbül ‹stanbul
sıtar biyayenı-biyayış barınmak, korunmak
sıtar kerdenı-kerdış korumak, himaye etmek
sıtar içinde barınılan ve muhafaza edilen barınak, korunma, barınma
sıtare içinde barınılan yer, barınak, korunma yeri
sıtatik statik
sıtatu statü
sıtê bızan keçi sütü
sıtê delı werdo mec
hayvan gelmiş hayvan gidecek anlamında
sıtê delı dişi köpek sütü
sıtê may ana sütü
sıtê sêr Aslan sütü
sıtenı-sıtış yıkamak
sıtewrın-sıtewrını gebe kalmamış, döl tutmamış dişi
sıtil 1-stil, klas, tipı, su kovası
sıtma biyayenı-biyayış sıtma olmak
sıtma tepıştenı-tepıştış sıtma tutmak
sıtma sıtma
sıto 1-süttür, 2-yıkamıştır
sıtor (estor) at
sıtoğ yıkayan
sıtrateji strateji
sıtüdyo kasset ve buna benzer şeyler doldurulan yer
sıtıl (sitıl) kova
sıtılın kovalı
sıtın sütlü
sıtırseterna (bıtırseterna) daha öbür yıl, daha daha gelecek yıl
sıüd şans, talih
sıüdê cı çıniyo şansı yoktur, şansızdır
sıvil sivil
sıviley sivillik
sıvilinı sivillik, sivillilik
sıvte (sıfte) önce, ilk, ilkin
sıvteyên ilki, en önceki
sıvti ilki, birincisi
sıvık (şenık) 1-hafif, 2-ince, düz ve yaş çubuk
sıvık biyayenı-biyayış hafif olmak, hafifleşmek, hafif hareket etmek
sıvık kerdenı-kerdış hafifletmek
sıvık genç kişi, olgunlaşmamış kişi, atik, hareketli vs
sıvıkêr hafiften biraz daha hafif
sıvıkey hafiflik, cahillik, gençlik
sıvıng saçak
sıvınge saçak, dam saçakları
sıwa kerdenı-kerdış sıvamak
sıwa sıva
sıwacılığey sıvacılık
sıwacinı sıvacılık
sıwaxcinı sıvacılık
sıwane xapokı ufak bir kuş cinsi
sıwane çoban
sıwaneyinı çobanlık
sıwari atlı, binici, süvari
sıwari atlı
sıwax kerdenı-kerdış sıvamak
sıwax sıva
sıwaxci sıvacı
sıwaxcılığey sıvacılık
sıwazvan sıvacı
sıweno yıkiyor
sıwil (Fr) sivil
sıwilce vetenı-vetış sivilce çıkarmak
sıwilce sivilce
sıwilceli sivilceli
sıwilceyın sivilceli
sıwiley sivillik
sıwillığey sivil olma durumu, sivillik
sıwüt yıkadı
sıwüte yıkanmış olan
sıwütenı-sıwütış yıkamak
sıwüto yıkamış
sıwyayenı-şımyayış yıkanmak, yıkanmış olan
sıwıt yıkadı
sıwıtenı-sıwıtış yıkamak
sıwıto yıkamış
sıx karıtenı-karıtış sık ekmek
sıx sıx sık sık
sıx sık
sıxi cı dayenı-dayış sıkı tutmak, baskı altında tutmak, sıkıştırmak
sıxi gırê dı sıkı bağla
sıxi gırêdayenı-gırêdayış sıkı bağlamak, emniyet altına almak
sıxi tepıştenı-tepıştış sıkı tutmak, serbest bırakmamak
sıxi sıkı
sıxiye (derzınpırodoğ) sıhhiye, iğne vuran
sıxiye sıhhiye, sağlık memuru, iğne vuran sağlıkçı
sıxiyê sıktırlar, iç içedirler
sıxiyecinı sıhhiyecilik
sıxlet 1-kalabalık, topluluk, 2-sık olma durumu, iç içe
sıxletey 1-çok karabalık olma durumu, 2-sık olma durumu, iç içe olma durumu
sıxre kerdenı angarya iş yapmak, boş çalışmak, boş hizmet etmek
sıxre angarya iş, karşılıksız hizmet, boş vazife, sahte iş
sıxınti dayenı-dayış sıkıntı vermek, özmek
sıxınti dayenı-dayış sıkıntı vermek
sıxınti diyayenı-diyayış sıkıntı görmek, acı çekmek
sıxınti dı mendenı-mendış darda kalmak
sıxınti kewtenı-kewtış dara düşmek, zorda kalmak
sıxınti ra hera kewtenı-kewtış dardan genişe çıkmak, rahatlamak
sıxınti tepıştenı-tepıştış sıkıntı gelmek, sıkıntı tutmak
sıxınti vinayenı-vinayış sıkıntı görmek, zor günler geçirmek
sıxınti sıkıntı, özüntü
sıxıntı dı bıyayenı-bıyayış sıkıntıda olmak, zor veya darda olmak
sıxıntıyın sıkıntılı
sıya (siya) siyah, kara
sıya bı siyahtı
sıyahbık-sıyahbıkı haşhaş tohumu
sıyak 1-zenci, 2-siyahımsı
sıyaset (Ar) siyaset, politika
sıyaset kerdenı-kerdış siyaset yapmak, politika yapmak
sıyasetci siyasetçi, politikacı
sıyasetwan siyasetçi, siyasetle uğraşan, politikacı
sıyasi siyasi, politik
sıyaye gitmiş olan
sıyayenı-sıyayış gitmek, yürümek
sıyayey karalık, siyahlık
sıyayo karadır
sıyayoğ giden, gidici
sıyayın siyahımsı
sıyonist (Fr) siyonist, siyonizmle ilgili
sıyonizım (Fr) siyonizm
sızeç süzgeç
sızeynayenı-sızeynayış süzmek
sızgeç süzgeç
sızi keno acıyor, ağriyor
sızi 1-acı, ağrı, acıma, sızlama, 2-ruhi acı, ızdırap, 3-ayran vb şeylerin üstüne düşen sarı su, peynir, yoğurt gibi şeylerden süzülen su
sıziya doy ayrandan süzülmüş olan su
sızme suyu süzülmüş katık
sızmey doy ayran süzmesi
sıznaye süzülmüş olan
sıznayenı-sıznayış süzmek
sızyaye süzülmüş olan
sızyayenı-sızyayış süzülmek
sızı antenı-antış ağrımak, acı çekmek, ıstırap çekmek
sızı kerdenı-kerdış sızlamak
sızı 1-acı, ağrı, acıma, sızlama, 2-ruhi acı, ızdırap
si bı si taş taş
si çengan köşe taşı
si eştı mı taş attı bana
si 1-gitti, 2-taş
sici taşçı, taş kıran
sicil (Ar) sicil, kütük
sicil kewtenı-kewtış mecazi: kara deftere geçmek
sicili sicili
sicı (sişıktoğ) taş kıran, taş parçaliyan, taş işini yapan
sifon (Fr) sifon
siftah (Ar) siftah, alış verişe başlama
siftah kerdenı-kerdış siftah etmek
sifteh (Ar) siftah, alış verişe başlama
sifteh kerdenı-kerdış siftah etmek
si şıkıtenı-şıkıtış taş kırmak, taş parçalamak
signal uyarı aygıtı, işaretı
sigorta (‹t) sigorta
sigorta bıyayenı-bıyayış sigorta olmak
sigorta kerdenı-kerdış sigortalamak
sigortaci sigortacı
sigortacinı sigortacılık
sigortacılığey sigortacılık
sigortali sigortalı
sigortayın sigortalı
sihat cı dayenı-dayış sağlık vermek, sıhhat vermek
sihat u afitetı bıyayenı-bıyayış sıhhat ve afiyete olmak
sihat weş sağlığına, sıhhatlik, sağlıkta ol
sihat 1-sağlık, 2-saat
sihatê cı sağlığı
sihatê bir saat
sihatê rew bir saat önce
sihatinı sıhhatlılık, sağlıklı olma durumu
sihatı bıyayenı-bıyayış sihatte olmak, sağlıklı olmak
sihet sıhhat, sağlık
sihhat (Ar) 1-sağlık, esenlik, 2-doğruluk
sihhatê cı sağlığı
sihhatey sağlık, sağlık durumu
sihhatli sıhhatli
sikerdenı-sikerdış taşlamak
sikerê taşlayın
sikiya xo dı utandı, kırıldı
sikiyayenı-sikiyayış 1-kırılmak, 2-utanmak
sikke (Ar) madeni para
sikna kırdı
siknayenı-siknayış kırmak
sil biyayenı-sil biyayış silinmek, mecazi:yok olmak
sil bıyayenı-bıyayış silinmek
sil kerdenı-kerdış silmek
sila bıyayenı-bıyayış tokatlanmak
sila dê pıro tokat vurdu
sila kerdenı-kerdış tokatlamak
sila pıro dayenı-dayış tokat vurmak
sila şamar, tokat
silah (Ar) silah
silah eştenı-eştış silah atmak
silah panayenı-panayış silah sıkmak
silah teqnayenı-teqnayış silah patlatmak
silahdar (Ar+Far) silahtar
silahdarinı silahdarlık
silahşor (Ar) silah kullanan kimse, savaşçı
silahşorey silahşörlük
silahşorinı silahşörlük
silahşorlığey silahşorlük
silahlıx silahlık
silahxane silahhane, silahların saklandığı veya korunduğu yer
silamvaş bir ot çeşidi
silan ver şanayenı-şanayış tokatlamak, tokatların önüne vermek
silana koti kerdenı-kerdış tokatla pısırıklaştırmak, yenik düşürmek
silana tokatlarla
sile bıyayenı-bıyayış tokatlanmak
sile kerdenı-kerdış tokatlamak
sile pıro dayenı-dayış tokat vurmak
sile ra si taştı
sile 1-tokat, 2-bardak vb şeylerin tam dolması
silecek (Tr) sulecek
sileh (Ar) silah
sileh eştenı-eştış silah atmak, silah sıkmak
sileh eştenı silah atmak, silah patlatmak
sileh panayenı silah sıkmak (birine)
sileh pırrkerdenı silah doldurmak, patlar vaziyete getirmek
sileh teqnayenı-teqnayış silah patlatmak
siley kerdenı-kerdış tokatlamak
siley kı tokatla
siley mekı tokatlama
siley nêkerd tokatlamadı
siley tokatlar
sileyê dê pıro bir tokat vurdu
sileyê bir tokat
silgi (Tr) silgi
silikon (Fr) silikon
silindır (Fr) silindir
silkerdoğ silen, silıcı
silla pırodayenı-pırodayış tokat vurmak
silla tokat
sille açık elin iç yüzüyle vurulan tokat
silley kerdenı-kerdış tokatlamak, tokat atmak
silme ağzına kadar dolu olma, dopdolu
silmek (Tr) silmek
silo (Yün) silo, tahıl ambarı
silsele sülale, oymak
silıkon bir çeşit yapıştırıcı zamk
sim gümüş, gümüş gibi parlayan
sima yüz, çehre, tip
simetri (Fr) simetri
simetrik (Fr) simetrik olan
simge sembol
simgeci sembolist
simgecinı simgecilik
simgecılığey sembollik
simgey semboller
simit (Ar) simit
simit rotenı-rotış simit satmak
simitci simitçi
simitcinı simitçilik
simitçılığey simitçilik
simsar (Ar) simsar, komisyoncu
simsar bı simsardı
simsar bıyayenı-bıyayış simsar olmak
simsarey gırotenı-gırotış simsarlık almak
simsarey kerdenı-kerdış simsarlık yapmak
simsarey komisyonculuk, simsarlık hakkı, simsarlık, simsarcılık
simsarinı gırotenı-gırotış simsarlık almak, komisyonculuk almak
simsarinı kerdenı-kerdış simsarlık yapmak
simsarinı simsarlık
simsariyey simsarlık hakkı
simsarlığey komisyonculuk
simsaro simsardır
simsaroğ simsarlık yapan kimse
sinaye 1-sınanmış olan, denenmiş olan, tecrübe edilmiş, 2-sevilmiş olan, sevilen, sevimli
sinayenı-sinayış 1-gönül vermek, sevmek, 2-sınamak
sinayoğ 1-sınayan, 2-sözün, kestiren, 3-seven
sinayoğê to sevgilin
sindirik kiymalığın ufağı, küftelik
sindor antenı-antış sınır çekmek
sindor kerdenı-kerdış sınır çekmek, sınırlamak
sindor ronayenı-ronayış sınır belirlemek
sindor vırnayenı-vırnayış sınırı değiştirmek
sindor 1-ding, 2-sınır
sindordaş sınırdaş, komşu
sindorın sınırlı
sine göğüs
sinema (Fr) sinema, filim oynanan yer
sinemaci sinemacı
sinemacinı kerdenı-kerdış sinemacılık yapmak
sinemacinı sinemacılık
sinemacılığey sinemacılık
sinemalığey sinemacılık
sinemaskop (Fr) sinemaskop
sineme sinema
sinemeci sinemacı
sinemecinı kerdenı-kerdış sinemacılık yapmak
sinemecinı sinemacılık
sinemecılığey sinemacılık
sinemelığey sinemacılık
sinenê 1-sınamak, sınarsan, sıniyorsun, 2-bakıp sözüyorsun, kestiriyorsun, 3-sevmek, seviyorsun
singıl el ve ayaklarda oluşan küçük ve zararsız kabarcıklar, sigil
singılı el ve ayaklarda çıkan nohut gibi yumru et parçası
singılıki vetenı-vetış el ve ayaklarda yumru çıkarmak
singılın urlu sivilceli
sini sini, üzerinde yemek yenilen büyük tepsi
sinir sinir
sinirın sinirli
sino bir erkek ismi
sinonim (Fr) sinonim
sinoniman aynı manayı taşiyan, aynı manayı veren kelimeler
sinor antenı-antış sınır çekmek
sinor kerdenı-kerdış sınır çekmek, sınırlamak
sinor ronano sınır koyuyor
sinor ronayenı-ronayış sınır belirlemek
sinor vırnayenı-vırnayış sınırı değiştirmek
sinor sınır
sinorandê cı dı sınırlarında
sinordaş sınırdaş, komşu
sinordaşinı sınırdaşlık
sinorê sınırları
sinorın sınırlı, sınır çekilmiş olan
sinozit (Fr) sinüzit
sinsele sülale, oymak, yedi sülale, yedi göbek
sinseledê to dı xeyr çıniyo yedi sülalende hayır yoktur
sinselename bir kimsenin sülalesini gösteren çizelge
sinseleyê to sülalen
sinsi sinsi, kurnaz
sinyal (Fr) sinyal
sinyal dayenı-dayış sinyal vermek
sinyor (‹t) sinyor, "bay" anlamında bir unvan
sinus (Fr) sinüs
sinır bıyayenı-bıyayış sinir olmak, sinirlenmek
sinır kerdenı-kerdış sinirlendirmek
sinırinı sinirlilik
sinırlı sinirli
sinırlığey sinirlilik
sipahi (Far) sipahi, Osmanlılarda tımar sahibi bir sınıf atlı asker
sipariş (Far) sipariş, ısmarlama
sipariş dayenı-dayış sipariş vermek
sipariş gırotenı-gırotış sipariş almak
sipariş kerdenı-kerdış ısmarlamak, sipariş etmek
siparişa ısmarlamayla, siparişle
siparış sipariş, ısmarlama
sipe eşek yavrusu, sıpa (erkek)
siper (Far) siper
siper kewtenı-kewtış siperlenmek
siperlıx siperlik
siperın siperli
sipey heri eşek sıpası, eşek yavrusu
sipeyo xuli sipe sıpa oğlu sıpa
sipi dişi eşek yavrusu
sipor kerdoğ spor yapan kimse
sipor-siporı spor
siporci sporcu
siporı kerdenı-kerdış spor yapmak
siporın siporlu
sir sarmısak
sirawi vıraştenı-vıraştış işkembe çorbası yapmak
sirawi 1-küfte suyuna sarmısak, biber vb şeyler katılarak yapılan sulu çorba, 2-sarmısak vb şeylerden yapılan işkembe çorbası vb sulu yemekler
sirawiya goşti sarmısaklı et suyu çorbası
sirawiya haki sarmısaklı yumurta sulusu
sirawiya kergan sarmısaklı tavuk ekşısı
sirayet (Ar) (hastalık) geçme, bulaşma, yayılma, intikal etme
sirêmerge yaban sarmısağı
siren trenlerin çaldığı dödük, uyarma ve ikaz etme işareti, sesi
sirk (Fr) sirk
sirke salatalara, yemeklere konulan ekşimsi, eksimiş su
sirkeci sirke yapan veya satan kimse
sirkecılığey sirkecilik
sirkuler (Fr) genelge, tamim
sirkut sarmısak vb şeyleri ezmek için kullanılan küçük tokmak
sirkuwtık sarmısak vb şeyleri ezmede kullanılan bir tokmak
sirmast yoğurta sarmısak katılarak yapılan bir nevi cacık
sirmokın sarmısaklı
siroc biyayenı-biyayış siroc hastalığına yakalanmak
siroci siroc hastalığı
siroz (Fr) bir kara ciğer hastalığı
sirpıloz sarmısak ezme cihazı
sirqüç (sirquç) taşları üst üste konarak oynanan bir oyun çeşidi
sirqüçı kaykerdenı-kaykerdış sirkuç oynunu oynamak
sirquç 1-bir oyun ismi, 2-ufak taşları üst üste koymak
sirsoqı havan, sarmısak dövme havanı
sirık mısır darısının başı
sirıkê nebi mısır darısının başı, darıyı oluşturan kısım
sirım-sirımı sarmısaka banzeyen bir bitki ve yenilir
sirımı zi zey piyaziya tüna sirim bitkisi soğan gibidir
sirın 1-sarmısaklı, 2-tatlı
sisalıkı bir kuş adı
sismolog (Fr) deprem bilimi uzmanı
sismoloji (Fr) deprem bilimi
sistem (Fr) sistem, düzen
sistematik (Fr) sistemli
sistemêna sistemli nir şekilde, düzenli
sistemli sistemli
sisık ak, bembeyaz
sit 1-şeytan, gözaçık, 2-atik, atak
site (Fr) site
sitem (Far) 1-üzüntü, alınganlık, kırgınlık gibi duyguları öfkelenmeden belirtme, 2-şikayetlenme, sitem etme, 3-zor, zülüm, baskı
sitemkar (Far) sitem eden
sitemkarey 1-zulüm etme, 2-şikayetlenme
sitemkarinı sitem etme durumu
sitem kerdenı-kerdış sitem etmek
sitem kerdoğ sitem eden
sitıl kova, su taşımaya yariyan madde veya plastik kova
sitılê bir kova
sivil sivil
sivilinı sivillik
sivıg saçak
siwar batı
Siweregı Siverek ilçesi
siwil (Fr) sivil
siwilce vetenı-vetış sivilce çıkarmak
siwilce sivilce
siwilceli sivilceli
siwiley sivillik
siwilinı sivillilik
siwillığey sivil olma durumu, sivillik
sixorta bıyayenı-bıyayış sigorta olmak
sixorta kerde sigorta edilmiş olan
sixorta kerdenı-kerdış sigorta etmek
sixorta kerdoğ sigorta edilmiş kimse
sixorta sigorta
sixortacinı sigortacılık
sixortacılığey sigortacılık
sixortayın sigortalı
sixur oklu kirpi, ok atan kirpi
siy taş, taşlar
siya ayri değirmen taşı
siya bıyayenı-bıyayış siyahlaşmak, siyah olmak
siya çakmaki çakmak taşı
siya çaqmaki 1-çakmak taşı, 2-çok sert bir taş çeşidı
siya çengi köşe taşı
siya desti el ile atılabilen küçük taş
siya gıranê ağır taş
siya gırêdayenı-gırêdayış kara bağlamak, yas tutmak
siya henüçıqı bu taşın ortası deliktir, boğazı kapanan, gırtlağı düşen ve çok öksüren çocukları götürüp üç defa bu taşın deliğinden geçirirler
siya kerdenı-kerdış siyah etmek, siyahlaştırmak, karalaştırmak, siyah görünmek
siya kerê büyük kaya
siya kewtenı-kewtış karın eriyip siyahın, karanın görünmesi
siya mermerını mermer taşı
siya nişani eştenı-eştış nişan taşı atmak
siya quweti eştenı-eştış kuvvet taşı atmak
siya siya siyah taş
siya 1-kara, siyah, 2-taştır
siyalığey siyahlık
siyamed u Xecı Kürt halk destanı
siyamed kara ced
siyamıriçık göçmen kuş
siyaset (Ar) siyaset, politika
siyaset bıyayenı-bıyayış siyaset olmak, siyaset yapılmak
siyaset kerdenı-kerdış siyaset yapmak, politika yapmak
siyaset kerdoğ siyaset eden kimse
siyasetci siyasetçi, politikacı
siyasetcinı siyasetcilik
siyasetey siyaset, siyaset etme
siyaseti siyasetciler
siyasetinı siyasetcilik
siyasetmedari siyasetmedarlar
siyasetvan siyasetcı, siyaset yapan
siyasetvanan siyasetciler
siyasetwan siyasetçi, siyasetle uğraşan, politikacı
siyasi ra siyasetten
siyasi siyasi, politik, siyasetle uğraşan kişi
siyasiya 1-kara kara, 2-siyasidir (dişil)
siyasıpê kara beyaz, siyah beyaz
siyaterı siyahımsı
siyawo siyahtır
siyay 1-siyahlar, 2-zenciler, araplar
siyayek siyahımsı, hafif siyahlık, siyahcık
siyayenı-siyayış gitme, gitmek
siyayey 1-siyahlık, 2-birşey yeşermeyen veya ekini toplanmış tarla, karalık, kara toprak, karın eridiği vakitteki yerin durumu
siyayinı siyahlık, karalık
siyayo karadır
siyayın siyahlı, karalı
siyê taşlardır
siyerı sera taşın özerinden
siyonist (Fr) siyonist, siyonizmle ilgili
siyonizım (Fr) siyonizm
siyın taşlık, kayalık
skandal (Fr) skandal, utanç verici olay
skandinaw iskandinav
skeç (‹ng) skeç, taslak
ski (‹ng) kayak
skoç iskoç, iskoçyalı
slaw (Rüs) çek, sırp, hırvat, bulgar vs ortak adı
slawki slavca, slav dili
slayd (‹ng) slayd, diyapozitif, diyabild, diyaresım
smokin (‹ng) smokin
so (şo) git
so bê git gel
so keye eve git
so dewı git köye
so sükı git şehre
soba (Mac) soba
soba acıkewtenı-acıkewtış soba yanmak
soba acıvıstenı-acıvıstış sobayı yakmak
soba nê pa sobayı yaktı
soba pa nayenı-nayış sobayı yakmak
soba veşnayenı-veşnayış sobayı yakmak
sobaci sobacı
sobacinı sobacılık
sobacılığey sobacılık
sobalıx sobalık
sobayın sobalı
sobe oyun oynarken kendini sakliyanın ebe olan kişi tarafından bulunması
socı (tewqı) üzerinde ekmek pişirme sacı
soda (‹t) soda
sodyüm (Fr) bir element adı
sodyümli bileşiminde sodyum bulunan
sodır sabah, sabaha karşı, tan vakti, şafak
sofa (Ar) evlerde oda kapılarının açıldığı geniş yer, hol
sofêr şoför
sofêrinı kerdenı-kerdış şoförlük yapmak
sofêrinı şoförlük
sofi (Ar) sofu, mutasavvıf, kendi halinde, din işleriyle uğraşan dindar ve zararsız kimse
sofi bıyayenı-bıyayış sofu olmak
sofinı kerdenı-kerdış sofuluk yapmak
sofiyey sofuluk
sofiyinı sofuluk
sofra (Ar) sofra
softa (Far) medrese öğrencisi
sofü (Ar) dinin buyruk ve yasaklarına bütünüyle uyan kimse
sofülığey sofuluk
sofüyey sofuluk
sofüyinı sofuluk
sofıcinı sofuculuk
sogılme patlıcanın ateşte kızartması, soyulup döğülmesi ve sonrada sarmısak katılarak yağda kızartması neticesinde yapılan bir yemek çeşidı
sohbet (Ar) sohbet
sohbet bıyayenı-bıyayış sohbet olmak, yapılmak
sohbet kerdenı-kerdış sohbet etmek
sohbet kerdoğ sohbet eden kimse
sohbetey sohbet etme durumu
sohbetın sohbetli
sohpet sohbet
sokın çok fazla arkası olmayan, kimsesiz
sokına kimsesizdir (dişil)
sokıno kimsesizdir (eril)
sol (sewl) ayakabı
sol-solı tuz
solaq solak, en çok sol elini kullananlara derler
solaqey solaklık
solaqinı solaklık
solaqlığey solaklık
solaryüm (Fr) 1-hastaları güneş ışınları ile tedavi etmeyi amaçliyan kuruluş, 2-suni güneşleme
solawı-solawi tuzla yapılan tuzlu su
solax 1-eli veya kolu sakat olan, 2-sol ellini kullanan
solci (Tr) solcu
solci ayakabıcı, ayakabı satıcısı veya tamircisi
solcılığey solculuk
solcıyey solculuk
solcıyinı 1-ayakabıcılık, 2-solculuk
solderz ayakabı dikicisi
solderzoğ ayakabı dikicisi
solê poçıkıni kuyruklu ayakabı
solesan hayvanlara tuz verilen yer, hayvan tuzlama yeri
solidarist (Fr) dayanışmacı
solidarite (Fr) dayanışma
solidarizım (Fr) dayanışmacılık
solist (Fr) solocu
solmast biraz tuzla karıştırılıp yenilen yoğurt, tuzlu yoğurt
solmaz kerdenı-kerdış hayvanlara tuz vermek
solmaz hayvanlara tuz verme zamanı
solo (‹t) solo
solsal hayvanlara tuz verilen yer, yassı taşlar
solüli arı kuşu
solı dayenı-dayış tuz vermek, tuzlamak
solı dekerdenı-dekerdış tuz koymak, tuzlamak
solı dewsnayenı-dewsnayış tuz doldurmak
solı kerdenı-kerdış tuzlamak
solı pıro şanayenı-şanayış tuz serpmek
solık ince yağlı ekmek
solın kerdenı-kerdış tuzlu yapmak
solın tuzlu
solıney tuzluluk
solıx dayenı-dayış molla vermek, dinlendirmek
solıx gırotenı-gırotış soluk almak, dinlenmek
solıx dinlenmek, soluk almak
solıxê bir kaç dakkika, birazcık
solıxna birazdan
somande mendenı-mendış kör hafız kalmak
somande kör hafız
some gidiyoruz
some keye eve gidiyoruz
some sükı şehre gidiyoruz
somünı (Yün) somun, yuvarlak ve şişkin ekmek
somüt (Tr) gerçekçiliği algılanabilen, konkre
somye karyolla
somı gidelim, gidelimmi?
somı keye eve gidelimi?
somıncinı somunculuk
somıninı somunculuk
somını (Fr) civata ucuna geçirilen, içi yivli demir başlık
somının somunlu
son 1-akşam, 2-gidiyor
son ra son akşamdan akşama
son dı akşamleyin
sona gidiyor (dişil)
sona keye eve gidiyor (dişil)
sona sükı şehre gidiyor
soncı (sancı) sancı
soncı kerdenı-kerdış sancılanmak
soncı tepıştenı-tepıştış sancı tutmak, sancılanmak
sond dayenı-dayış yemin etirmek, yemin içirmek
sond kesi keno kor yemin insanı kör eder
sond ro daye yemin ettirmiş olan
sond ro dayenı-dayış yemin ettirmek
sond sondo yemin yemindir
sond wende yeminli
sond wendenı-wendış yemin etmek, yemin içmek
sond werd yemin etti, and içti
sond werdayenı yemin içirmek
sond werde yemin etmiş olan
sond werdenı-werdış yemin etmek
sond werdoğ yemin eden
sond yemin, and
sondaj (Fr) sondaj
sondajci sondajcı
sondajinı sondajcılık
sondêna yeminle
sondkar yeminli
sondname yemin etiğine veya içtiğine dair belge, tastikname
sondwerd yeminli
sondwerdayenı yemin içirmek
sondın yeminli
sone bıyayenı-bıyayış taranmış olmak
sone kerdenı-kerdış taramak
sone tarak
soneyın taraklı
soni ser akşama doğru
sono gidiyor (eril)
sono keye eve gidiyor
sono sinema sinemaya gidiyor
sonık (estanık, ıstanık) masal, hikaye
soo (sa) elma
soond yemin, and
sooy (say) elma, elmalar
sop sap
sopın saplı
sopê cı sapı
soqa topaç
soqa kerdenı-kerdış tokaçlamak
soqaq (Ar) sokak
soqaq ra sokaktan
soqat 1-sakat, 2-sevkat, sevk
soqat bıyayenı-bıyayış sakatlanmak
soqat kerdenı-kerdış 1-sakatlamak, 2-sevk etmek, göndermek
soqi kutenı-kutış havan dövmek
soqi kuwatenı-kuwatış dibek dövmek
soqi havan, dibek
soqiyın sokulu, taş dibekli
soqıci havan döven, dibekçi, havanci
sorba (şorba) çorba
sorba şımıtenı-şımıtış çorba içmek
sorba mercüwan mercimek çorbası
sorba vıraştenı-vıraştış çorba yapmak
sorbacinı çorbacılık
sorbayın çorbalı
soregı Siverek
soret bıyayenı-bıyayış 1-suret olmak, 2-adet olmak
soret kerdenı-kerdış suret yapmak, 2-adet etmek
soret 1-suret, 2-adet
sorgi (Tr) sorgu
sorgi kerdenı-kerdış sorgulamak
sorgı antenı-antış sorguya çekmek
sorgı antoğ sorguya çeken
sorgı bıyayenı-bıyayış sorguya çekilmek, sorgulanmış olmak
sorgı kerdenı-kerdış sorgulamak
sorgı kerdoğ sorgulayan
sorgı sorgu
sori (Tr) soru
sori perskerdenı-kerdış soru sormak
soring çanak yapımında kullanılan killi toprak
sorni dam saçağı, toprak damların üst kısmının saçaklı ve meyilli kenarları
sornı saçak, dam saçağı
sorva (şorba) çorba
sorva şımıtenı-şımıtış çorba içmek
sorvayın çorbalı
sorxi antenı-antış sorguya çekmek
sorxi antoğ sorguya çeken
sorxi bıyayenı-bıyayış sorguya çekilmek, sorgulanmış olmak
sorxi kerdenı-kerdış sorgulamak
sorxi kerdoğ sorgulayan
sorxi sorgu
sorık-sorıkı 1-salya, 2-gelinin başına veya düğün evinin damına çekilen kırmızı bez, bayrak
sorıkı cı antenı-antış başına kızmızı bez geçirmek
sorıkın 1-salyalı, 2-bayraklı
sorıncı (sürıcı) kızamık
sorıncı bir bitki adı
sorıngı killi ve kızmızı renkli toprak
sos (Fr) sos
sosis (Fr) sosis
sosne bıyayenı-bıyayış sağdıç olmak
sosne kerdenı-kerdış sağdıç yapmak
sosne sağdıç
sosneyın sağdıçlı
sosyal (Fr) sosyal
sosyalist (Fr) sosyalist
sosyalizm sosyalizm
sosyalizmey sosyalizmcilik
sosyalizım (Fr) sosyalizm, toplumculuk
sosyete (Fr) sosyete
sosyetik (Fr) sosyetik
sosyo (Fr) toplumla ilgili anlamında
sosyoekonomik (Fr) sosyoekonomik, ekonomiyi ilgilendiren
sosyokulturel (Fr) sosyokültürel, kültürü ilgilendiren
sosyolog (Fr) toplum bilimi uzmanı
sosın-sosını 1-su kenarında yeşeren ve çok güzel kokan bir çiçek, sümbül, 2-yasemin
sosıni hayvanlara tuz verilen yer
sosını bir bayan ismi
sotari bıyayenı-bıyayış soytarı olmak
sotari soytarı
sotarinı kerdenı-kerdış soytarılık etmek
sotarinı soytarılık
sote 1-yanmış odun parçası, köz olmayan odun yanığı, 2-siyah, 3-budanmış olan
soteyo sıya çok siyah
sotı yarısı yanıp sönmüş olan odun parçası
sowe (soba) soba
sowe acıvıstenı-acıvıstış sobayı yakmak
sowl ayakabı
sowlê poçıkıni kuyruklu ayakabı
sowt ses, görültü, bağırtı
sowt vetenı-vetış görültü etmek
sowtın görültülü
sowze sebze, yeşillik
soğê kahrolasın anlamında bir azarlama sözcüğü (dişil)
soğê mendê kahrolasın, bellanı bulasın (dişil)
soğe hayvanlara kızarken söylenir
soğe kahrolasın
soğemende 1-kahrolasıca, lanet olasıca, sahibinden kalasın anlamında bir sözcük (eril)
soğılcan solucan
soğır 1-ağaçları kemiren sebze ve meyveleri yiyen bir hayvan, 2-mecazi: çok yemek yiyene derler
soy 1-elmalar, 2-soy, sop, sülale, oymak, 3-nesilden nesile değişmeyen kandaş birey topluluğu, aynı ırk
soya (Fr) fasulyeye benzer bir bitki
soydaş soyları bir olan
soyêr elma ağacı
soygün (Tr) soygun
soygünci soyguncu
soygüncinı soygunculuk
soygüncılığey soygunculuk
soygın (Tr) soygun
soygınci soyguncu
soygıncinı soygunculuk
soygıncılığey soygunculuk
soytari (Ar) soytarı, maskara, keşmer
soytarı soytarı
soytarılığey kerdenı-kerdış soytarılık etmek
soytarılığey soytarılık
soytarıyey soytarılık
soytarıyinı soytarılık, maskaralık
soyüt (Tr) soyut
soyın dı neticede, sonunda
soyın son, sonu, sonuncu, netice
soyınê cı sonu
soyınê cı niyame sonu gelmedi
soyınê xo niyard sonunu getirmedi
soyınên sonuncusu
soz bo söz olsun
soz da söz verdi
soz dayenı-dayış söz vermek
soz gırotenı-gırotış söz almak
soz pê dayenı-dayış birbirine söz vermek
soz sozo söz sözdür
soz u sond söz ve yemin
soz, meştı ez do bira söz, yarın ben geleceğim
soz söz
sozdar sözünün eri olan, sözünü tuttan
sozdê xo dı vınderdenı-vınderdış sözünde durmak
sozdê xo sero vınderdenı-vınderdış sözünde durmak
sozê xo tepışt sözünü tuttu
sozê xo werd sözünü yedi, sözünden caydı
spageti (‹t) italya makarnası, makarna
spekulasyon (Fr) spekülasyon
spesiyal (Fr) özel
spesiyalist (Fr) uzman
spesiyalite (Fr) özeliği olan
spiker (‹ng) spiker, sunucu
spikerey spikerlik
spikerlığey spikerlik
spion
spor (Fr) spor
spor kerdenı-kerdış spor yapmak
sporci sporcu
sporcılığey sporculuk
sporheskerdoğ sporsever
sportik sportik, kulanışlı, kulanımı rahat
sportmen (‹ng) sporcu, sporla uğraşan kişi, vucudu iyi gelişmiş
sporwan sporcu
sporı spor
spray (‹ng) sprey
stabilizator (Fr) stabilizatör, dengeleyici
stabilize (Fr) düz duruma getirilmiş
stad (Fr) stat, stadyum
stadge (stadya)
stadyüm (Lat) stadyum
staj (Fr) staj
staj kerdenı-kerdış staj yapmak
stajyer (Fr) staj yapan kimse
standard (Fr) standart
star (‹ng) sinema veya müzik sanatçısı, yıldız
star barınma, korunma, içinde himaye olma
start (‹ng) 1-çıkış, 2-çalıştırmak
statik (Fr) statik
statu (Fr) statü
stejin (‹ng) steyşın, bir çeşit binek otomobili
sterlin (‹ng) ingiliz lirası, ingiliz parası
stero (Fr) stereo
stil (Fr) üslüp, biçim, tarz
stop (‹ng) stop
stoq (‹ng) stok
stoq kerdenı-kerdış stok etmek
stoqci stokçu
stoqcılığey stokçuluk
strateji (Fr) strateji
stratejik (Fr) stratejik
stres (‹ng) stres, heyecan
striptiz (‹ng) striptiz, dans edip soyunarak gösteri yapan
stüdyo (Fr) stüdyo
süal (Ar) soru
süal bıyayenı-bıyayış sorulmak
süal kerdenı-kerdış sormak, soruşturmak, araştırmak
süal pers kerdenı-kerdış soru sormak
süalın sorulu
sübay (Tr) subay, zabıt
sübayinı subaylık
sübaylığey subaylık
sübe şube
sübey şubeler
sübey eskeriye askerlik şubesi
sübyekt (Fr) sübyekt, özne
sübyektif (Fr) sübyektif, öznel
süc bıyayenı-bıyayış suç olmak, suç teşkil etmek, yasak olmak
süc cı ser eştenı-eştış suçu üzerine atmak
süc kerdenı-kerdış suç işlemek
süc sero mendenı-mendış suçlu görülmek
süc suç, kabahat
sücdar kamo suçlu kimdir?
sücdar kerdenı-kerdış suçlamak, suçlu çıkarmak, günahkar etmek
sücdar suçlu, kabahatlı
sücdara suçludur (dişil)
sücdarey suçluluk, kabahatlık
sücdarinı suçluluk
sücdaro suçludur (eril)
sücê cı niyo suçu değildir
sücê mı niyo kabahatım değildir
sücli vetenı-vetış suçlu çıkarmak
sücli suçlu, kabahatlı
sücliya suçludur (dişil)
sücliyo suçludur (eril)
süco şenık hafif suç
süco gıran büyük suç, kabahat
sücın diyayenı-diyayış suçlu görmek
sücın vıjyayenı-vıjyayış suçlu çıkmak
sücın suçlu, kabahatlı
sücıx sucuk
sücıxıno sucukludur
sücıxcinı sucukculuk
sücıxın sucuklu
süfre (Ar) sofra
süfre rakerdenı-rakerdış sofra açmak
süşa şişe
süsa qazaxi gazyağı şişesi
süsey şişeler
süiqast (Ar) suikast
süiqast vıraştenı-vıraştış suikast yapmak
süistimal bıyaye suistimal edilmiş olan
süistimal bıyayenı-bıyayış suistimal edilmek, önemsenmemek
süistimal kerde suistimal edilmiş olan
süistimal kerdenı-kerdış suistimal etmek
süistimal kerdoğ suistimal eden
süistimal suistimal
süistimalcinı suistimalcilik
süj kerdenı-kerdış suç işlemek
süj suç, kabahat
süj bıyayenı-bıyayış suç olmak, suç teşkil etmek, yasak olmak
süj cı ser eştenı-eştış suçu üzerine atmak
süj kerdenı-kerdış suç işlemek
süj sero mendenı-mendış suçlu görülmek
süjdar kamo suçlu kimdir?
süjdar kerdenı-kerdış suçlamak, suçlu çıkarmak, günahkar etmek
süjdar suçlu, kabahatlı
süjdara suçludur (dişil)
süjdarey suçluluk, kabahatlık
süjdarinı suçluluk
süjdaro suçludur (eril)
süjê cı niyo suçu değildir
süjê mı niyo kabahatım değildir
süjli vetenı-vetış suçlu çıkarmak
süjli suçlu, kabahatlı
süjliya suçludur (dişil)
süjliyo suçludur (eril)
süjo şenık hafif suç
süjo gıran büyük suç, kabahat
süjın diyayenı-diyayış suçlu görmek
süjın vıjyayenı-vıjyayış suçlu çıkmak
süjın suçlu, kabahatlı
süjê cı suçu
süjê kêyo kimin suçudur?
sük-sükı 1-şehir, çarşı pazar
sükan şehirler, şehirleri
sükandê cı dı şehirlerinde
sükda ma dı lej çıniyo şehrimizde kavga yoktur
sükê bir şehir
sükünet sesizlik, suskunluk
sükünetey suskunluk, sesizlik
süküt bıyayenı-bıyayış sesiz kalmak, susmak, sesizlik
süküt vınderdenı-vınderdış susmak, sesiz kalmak
süküt susma, sesizlik, sükut
sükütey sesizlik, suskunluk
sükütinı sükunetlik
sükur kerdenı-kerdış şükür etmek
sükur yarebi şükür yarebi
sükur şükür
sükı miyan dı şehir içinde
sükı pey dı şehrin arkasında
sükıcinı şehirlilik
sükıc şehirlı
sükıci şehirliler
sükıj şehirlı
sükıji şehirliler
sükıjinı şehirlilik
sükız şehirli
sükızey şehirlilik
sükızi şehirliler
sükızinı şehirlilik
sülala soy, sop, oymak
sülale ra sülale soydan soya, sülaleden sülaleye
sülale soy, sop, sülale
sülaryüm (Fr) 1-hastaları güneş ışınları ile tedavi etmeyi amaçliyan kuruluş, 2-suni güneşleme
sülf çırıl çıplak
sülf bıyayenı-bıyayış çırıl çıplak olmak
sülf kerdenı-kerdış çırıl çıplak etmek
sülfına çırıl çıplaktır (dişil)
sülfıno çırıl çıplaktır (eril)
sülh (Ar) barış, anlaşma
sülh bıyayenı-bıyayış barışmak, sulh olmak, ödeşmek
sülh kerdenı-kerdış barıştırmak, ödeştirmek, fit etmek
sülh sükunleştirme, ödeştirme, fit etme
sülhperwer (Ar+Far) barış sever, barış yanlısı olan
sültan (Ar) sultan, padişah, kral, ünlü kişi
sültan bıyayenı-bıyayış sultan olmak, padişah olmak
sültan kerdenı-kerdış sultan etmek, padişah etmek
sültan-sültanı bir bayan ismi
sültaney sultanlık
sültani (Ar) sultanlara yaraşan, sultanlarla ilgili
sültaninı kerdenı-kerdış sultanlık yapmak, padişahlık yapmak
sültaninı sultanlık, padişahlık
sültanlığey sultanlık
sünd (sond) yemin, and
sünd dayenı-dayış yemin ettirmek
sünd wendenı-wendış yemin etmek
sünd werdenı-werdış yemin etmek, and içmek
sündê cı yemini, andı
sündê mı yeminim, andım
süng mantar
sünga zahrını zehirli mantar
sünger (Yün) sünger
süngerci süngerci
süngercinı süngercilik
süngercılığey süngercilik
süngerey süngercilik
süngerinı süngercilik
süngı 1-süngü, 2-mantar
süngı pede kuwatenı-kuwatış süngülemek, süngü sokmak
süngıyın süngülü
süni (Ar) yapma, yapay, yapmacık, gerçek olmayan, takma vb
süni hanifi mezhebinden olan müslümanlara denilir
süninı sünnilik
sünni (Ar) sünnet ehlinden olan kimse
sünta doğramacılıkta kereste olarak kullanılan sıkıştırılmış talaş
sünü (Tr) sunu
sünüci sunucu
sünüciyinı sunuculuk
sünücılığey sunuculuk
süper (Fr) süper
süpera süperdir (dişil)
süpero süperdir (eril)
süpermarket (‹ng) süpermarket
süpor spor
süpor vıraştenı-vıraştış spor yapmak
sür (Ar) kale duvarı
sür biyayenı-biyayış kırmızılaşmak, kırmızı olmak, kızarmak, kızartılmak, çok ısınmak
sür bıyayenı-bıyayış kırmızılaşmak, kırmızı olmak, kızarmak, kızartılmak, çok ısınmak
sür kerdenı-kerdış 1-kırmızılaştırmak, 2-kırmızılaşmak
sür u sıpe kırmızı ve beyaz karışımı rengarenk, alaca
sür 1-kırmızı, al, 2-kızarmış, kızartılmış, sıcak, kaynamış, 3-kale duvarı
süra 1-Kuran ayetlerinden biri, 2-kırmızıdır (dişil)
sürat (Ar) surat, yüz, çehre, şima
süratê cı ra bewni suratına bak
süraw Tuzlu turşu suyu
süre (Ar) sure, Kuran'n bölümlerinden her biri
süredar kızıl ağacın kabuğu
sürek 1-kırmızımtırak, kırmızımsı, 2-kızamık, 3-taneleri çok küçük olan bir çeşit darı
sürêki kırmızılar, kırmızımsılar
süreko kırmızıdır, kırmızımsıdır (eril)
sürekvaş (sürıkvaş) kırmızımsı bir ot çeşidi
sürekı vetenı-vetış kızamık çıkarmak
sürekı-süreki kızamık
sürêkı 1-kırmızımsı, 2-daha kırmızı (dişil)
sürekı kırmızımsı, kırmızı (dişil)
sürela kırmızımsı
sürêr daha kırmızı
süret (Ar) 1-görünüş, biçim, yüz, çehre, surat, şima vb, 2-kopia, nüsha, 3-resim
süretê cı 1-suratı, 2-resmi, kopiyası
süretın suratlı
sürey 1-ayetler, sureler, 2-kırmızılık
sürgez bir ağaç çeşidi
sürgul 1-bir bayan ismi, 2-kırmızı gül
sürinı kırmızımsı, kırmızılık
sür kerdena axbandıri ağbandırın kızartılmışı
sür kerdena benıkı benıkın kızartılmışı
sür kerdena goşti etin kızartılmışı
sür kerdena govlegan mantarların kızartılmışı
sür kerdena masan balıkların kızartılması
süro kırmızıdır kırmızımsıdır (eril)
sürsürık bayrak, kızıl bayrak, döğünlerde döğün sahibinin ev çatısına çekilen bayrak
sürterı kırmızımsı
süryani (Ar) süryani
süryanki süryanice, süryani dili
sürı kırmızı
sürıc-sürıcı 1-kızamık, 2-bir ot ismi
sürıcı vetenı-vetış kızamık çıkarmak
sürıcın kızamıklı
sürıjı vetenı-vetış kızamık çıkarmak
sürıjın kızamıklı
sürıj-sürıjı kızamık
sürık-sürıkı 1-argoda am (kadının cinsel organı, vagina), 2-bayrak,düğünlerde bir deyneğin başına takılıp damat evinin başında dalgalandırılan kırmızı renklı bayrak, mendil, 3-gelincik çıkarmak, 4-kızamık, 5-gelinın başına çekilen beyaz mendil
sürın kırmızılı, kırmızımsı
sürını kırmızılı, kırmızımsı
sürız-sürızı kızamık
sürızı bıyaye kızamık olan
sürızı bıyayenı-bıyayış kızamık olmak
sürızı vetenı-vetış kızamık çıkarmak
sürızı vetoğ kızamık çıkaran kimse
süs (biyan) biyan, su kenarlarında ve kumsal yerlerde yeşeren ve biyan suyu yapımında kullanılan bir bitki
süsa şişe
süsa qazaxi gazyağı şişesi
süsam (Ar) susam
süstali sustalı, içten atan bir çeşit bıçak
süsteli sustalı, içten atan bir çeşit bıçak
süstürüci (Tr) susturucu
sütal soytarı, başıboş gezen, geveze, serseri, yaramaz kişi
sütaley soytarılık, başıboş gezme durumu
sütalinı kerdenı-kerdış soytarılık yapmak
sütalinı soytarılık, başı boş gezme durumu
sütanayenı-sütanayış yanıp kömürleştirmek
sütenı-sütış yıkamak
süto yıkamış
süül (sol) tuz
süülın tuzlu
süwal soru
süwal kerdenı-kerdış sormak
süwal perskerdenı-perskerdış soru sormak
süwari atlı, binici
süwarinı süvarilik
süwariyey süvarilik
süwax badana
süwax kerdenı-kerdış badana yapmak, badanalamak
süwaxcinı badanacılık
süwaxinı badanacılık
süz kerdoğ suç işleyen kimse
süzê cı suçu
süz bıyayenı-bıyayış suç olmak, suç teşkil etmek, yasak olmak
süz cı ser eştenı-eştış suçu üzerine atmak
süz kerdenı-kerdış suç işlemek
süz sero mendenı-mendış suçlu görülmek
süz suç, kabahat
süzdar kamo suçlu kimdir?
süzdar kerdenı-kerdış suçlamak, suçlu çıkarmak, günahkar etmek
süzdar suçlu, kabahatlı
süzdara suçludur (dişil)
süzdarey suçluluk, kabahatlık
süzdarinı suçluluk
süzdaro suçludur (eril)
süzê cı niyo suçu değildir
süzê mı niyo kabahatım değildir
süzli vetenı-vetış suçlu çıkarmak
süzli suçlu, kabahatlı
süzliya suçludur (dişil)
süzliyo suçludur (eril)
süzo şenık hafif suç
süzo gıran büyük suç, kabahat
süzın diyayenı-diyayış suçlu görmek
süzın vıjyayenı-vıjyayış suçlu çıkmak
süzın suçlu, kabahatlı
subhanalla (Ar) suphanallah
suc bıyayenı-bıyayış suç olmak, suç teşkil etmek, yasak olmak
suc cı ser eştenı-eştış suçu üzerine atmak
suc kerdenı-kerdış suç işlemek
suc sero mendenı-mendış suçlu görülmek
suc suç, kabahat
sucdar kamo suçlu kimdir?
sucdar kerdenı-kerdış suçlamak, suçlu çıkarmak, günahkar etmek
sucdar suçlu, kabahatlı
sucdara suçludur (dişil)
sucdarey suçluluk, kabahatlık
sucdarinı suçluluk
sucdaro suçludur (eril)
sucê cı niyo suçu değildir
sucê mı niyo kabahatım değildir
sucli vetenı-vetış suçlu çıkarmak
sucli suçlu, kabahatlı
sucliya suçludur (dişil)
sucliyo suçludur (eril)
suco şenık hafif suç
suco gıran büyük suç, kabahat
sucın diyayenı-diyayış suçlu görmek
sucın vıjyayenı-vıjyayış suçlu çıkmak
sucın suçlu, kabahatlı
sucüd (Ar) secdeye varma, secde etme
sudyen (Fr) südyen, göğüsleri dik tutmak için kullanılan kadın iç çamaşırı
sudyenci südyen diken veya satan kimse
sudyencinı südyencilik
sufre sofra
sufre rakerdenı-rakerdış sofra sermek
suhbet sohbet
suhbet kerdenı-kerdış sohbet etmek
suhüd biyayenı-biyayış şansı olmak, talihi olmak
suhüd şans, talih
suhüdê cı çıniyo şansı yoktur
suhüdê cı esto şansı vardır
suhıfi kendisine sayfalık kitap inen kişilere denilir
sukse (Fr) gösteriş, ilgi çekecek durum
sukünet (Ar) sükünet, durgunluk, hareketsizlik, huzur, sesizlik, suskunluk vb
sukünetey sessizlik, suskunluk
sukünetinı suskunluk, sesizlik
suküt (Ar) susma, konuşmama, sessizlik
suküt bıyayenı-bıyayış sesiz kalmak, susmak, sesizlik
suküt kerdenı-kerdış susmak, susturmak
suküt vınderdenı-vınderdış susmak, sesiz kalmak
sukütey sesizlik, suskunluk
sukunetey sessizlik, suskunluk
sukunetinı sesizlik, suskunluk
sukunet (Ar) sükünet, durgunluk, hareketsizlik, huzur, sesizlik, suskunluk vb
sukunetey sessizlik, suskunluk
sukunetinı suskunluk, sesizlik
sukut (Ar) susma, konuşmama, sessizlik
sukut bıyayenı-bıyayış sesiz kalmak, susmak, sesizlik
sukut kerdenı-kerdış susmak, susturmak
sukut vınderdenı-vınderdış susmak, sesiz kalmak
sukutey sesizlik, suskunluk
sukünetey sessizlik, suskunluk
sulale (Ar) soy, sop, aile
sulale ra sülale soydan soya, sülaleden sülaleye
sulale soy, sop, sülale
sulaley ma sülalemiz, oymağımız
sulfat (Fr) sülfürük asidin tozu
sulh (Ar) barış, anlaşma
sulh biyayenı-biyayış barışmak, anlaşmak
sulh bıyayenı-bıyayış barışmak, sulh olmak, ödeşmek
sulh kerdenı-kerdış barıştırmak, ödeştirmek, fit etmek, hal etmek
sulh sükunleştirme, ödeştirme, fit etme
sulhperwer (Ar+Far) barış sever, barış yanlısı olan
sultan (Ar) sultan, padişah
sultan bıyayenı-bıyayış sultan olmak, padişah olmak
sultan kerdenı-kerdış sultan etmek, padişah etmek
sultan 1-sultan, padişah, padişah soyundan gelen, 2-bir bayan ismi
sultaney sultanlık
sultani (Ar) sultanlara yaraşan, sultanlarla ilgili
sultaninı kerdenı-kerdış sultanlık yapmak, padişahlık yapmak
sultaninı sultanlık, padişahlık
sultanlığey sultanlık
sultanı bir bayan ismi
sulım basamak
sumbul (Far) bir süs bitkisi
sumer saman
sumerın samanlı
sumore sincap
sunet bıyayenı-bıyayış sünet olmak
sunet kerdenı-kerdış sünet etmek
sunet sünet
sunetcinı kerdenı-kerdış sünetçilik yapmak
sunetcinı sünetcilik
sunetın sünetli
sunger (Yün) sünger
sungerci süngerci
sungercinı süngercilik
sungercılığey süngercilik
sungerey süngercilik
sungerinı süngercilik
sungi (sungı) süngü
sungi ver şanayenı-şanayış süngünün önüne vermek, süngü sokmak
sungı bıyayenı-bıyayış süngülenmek
sungı kerdenı-kerdış süngülemek
sungı pede kuwatenı-kuwatış süngülemek, süngü sokmak
sungı ro dayenı-dayış süngüya vurmak
sungı süngü
sungıyın süngülü
suni suni
sunnet biyayenı sünnet olmak
sunnet kerde sünnet edilmiş, sünnetli
sunnet kerdenı-kerdış sünnet etmek
sunnet kerdenı-kerdış sünnet etmek, sünnet ettirmek
sunnet (Ar) sünnet, yerine getirilmesi şart olmayan şey, madde
sunnetci sünnetçi
sunnetçi sünnetcı
sunnetçinı sünnetcilik
sunnetcılığey sünnetçilik
sunnetli sünnet edilmiş olan
sunnetvan sünnetci, sünnet eden
sunnetwan sünnetçi, sünnet eden
sunni (Ar) sünnet ehlinden olan kimse
sunıx sesiz, düşünceli, sönük, özgün
sunıxın düşünceli, özgün olma hali
supe (sıpe) beyaz
supe kerdenı-kerdış beyaz görünmek, beyazlaştırmak
super (Fr) süper
supera süperdir (dişil)
supero süperdir (eril)
supermarket (‹ng) süpermarket
supriz (Fr) sürpriz
supriz kerdenı-kerdış süpriz etmek
surahi (Ar) içecek koymaya yarar cam veya billur kap
surat (Ar) hız, hızlılık, çabukluk
suratê cı hızı, süratı
suratêna ame şı hızlı geldi gitti
surayi sürahi
sure cı dayenı-dayış süre vermek, kendisine süre tanımak
sure dayenı-dayış süre vermek
sure gırotenı-gırotış sıra almak, süre almak, müdet almak
sure waştenı-waştış müdet istemek, süre istemek
sure (Tr) sıra, zaman, süre, ara, müdet, fasıla
sureç (Tr) süreç
suret surat, yüz, şima
surey cı sırası, süresi
sureyın süreli, müdetli
surgün biyayenı-biyayış sürgün edilmek
surgün kerde sürgün edilmiş olan
surgün kerdenı-kerdış sürgün etmek, sürmek
surgün kerdoğ sürgün eden
surgün rıştenı-rıştış süngüna göndermek
surgün sürgün
surgüney sürgünlük
surgüninı sürgün olma durumu
surgın biyayenı-biyayış sürgün edilmek
surgın kerde sürgün edilmiş olan
surgın kerdenı-kerdış sürgün etmek, sürmek
surgın kerdoğ sürgün eden
surgın rıştenı-rıştış süngüna göndermek
surgın sürgün
surgıney sürgünlük
surgıninı sürgün olma durumu
surme bir şeyi öne süren, önüne katan mekanizma
surmey tıfıngı tüfeğın mermiyi namluya sürme mekanizması
surmeyın 1-sürmeli, benli, 2-mekanizmalı
suryani (Ar) süryani
suryanki süryanice, süryani dili
sus (Tr) süs
susın süslü
sutal soytarı, başıboş gezen, geveze, serseri, yaramaz kişi
sutaley soytarılık, başıboş gezme durumu
sutalinı kerdenı-kerdış soytarılık yapmak
sutalinı soytarılık, başı boş gezme durumu
sutün (Far) sütun
suüd şans, talih
suüdê cı şansı
suwar biyayenı-biyayış 1-at vb binek hayvanlara binmek, 2-santraç ve dama oyununda taşı yemek için taşa binmek
suwar kerdenı-kerdış bindirmek
suwar süvari
suwarê estorda bozı boz attın süvarisi
suwari süvari, binici, atlı
suwariyey binicilik, süvarilik
suwariyinı binicilik
suwax bıyayenı-bıyayış sıvalanmış olma sıvalı
suwax kerdenı-kerdış sıvamak
suwax sıva
suwaxın sıvalı
suwend dayenı-dayış yemin ettirmek
suwend werdenı-werdış yemin etmek, and içmek
suwend yemin, and
suwende yeminli
suxle 1-sık, yoğun, 2-angarya iş
suxleyın yoğunlu, karabalıklı
suxre bıyayenı-bıyayış sahte veya iyi iş yapılmamak
suxre kerdenı-kerdış 1-işi iyi yapmamak, işi başından savmak, 2-angarya iş yapmak
suxre 1-angarya iş, başkasının işi, vazife, talimatlı iş, tenbihi iş vs, 2-iyi yapılmayan iş
suxreci angaryacı, iyi iş yapmayan
suxrecinı angaryacılık
suxreyın angaryalı, sahte veya iyi yapılmış iş
suyari (suwari) süvari, atlı, binici
suzgeç süzgeç
suzgeçın süzgeçli
suzleşme (Tr) sözleşme