da 1-verdi, 2-aşağı yukarı, yakın, 3-okumada birçok kelimenin ve sayıların başına gelir.

daban ayakların alt kısmı.

dabança ra tabancadan.

dabança teqnayenı-teqnayış tabanca patlatmak.

dabança teqnayox tabança patlatan.

dabança tabanca.

dabançana bir tabanca daha.

dabançaya tabancayla.

dabançayê bir tabanca.

dabançayın tabancalı.

dabançe (dabança) tabanca.

dabax bıyaye şap hastalığına yakalanmış olan.

dabax bıyayenı-bıyayış şap hastalığına yakalanmak.

dabax bıyayox şap hastalığına yakalanan, yakalanmış olan.

dabax şap hastalığı.

dabaxın şaplı, şap hastalıklı.

dabi vermişti.

dableme kerd bayıltı.

dableme kerde bayıltılmış olan.

dableme kerdenı-kerdış bayıltmak.

dableme kerdox bayıltan.

dableme bayılma.

dabı vermişti.

dabı pede ısırmıştı.

dabı bınro 1-dibine vurmuştu, 2-dibine düşürmüştü.

dacêro yere veya aşağiya düşürdü.

daçewres kırka yakın, kırk civarında.

daçewresê haki kırka yakın, kırk civarında yumurta.

daçewresê kırka yakın, kırk civarında.

daçıkiya 1-çakıldı, 2-dikildi (sırk vb. şeylerin çakılması, dikilmesi).

daçıkiyayenı-daçıkiyayış 1-dikilmek, 2-çakılmak (sırık vb. şeylerin yere çakılması, dikilmesi).

daçıknayenı-daçıknayış sırık vb. şeyleri dikine yere çakmak, yere dikmek.

daçıknena çakiyor, yere dikiyor (dişil).

daçıkneno çakiyor, yere dikiyor (dişil).

daçıqiya 1-çakıldı, 2-dikildi (sırk vb. şeylerin çakılması, dikilmesi).

daçıqiyayenı-daçıkiyayış 1-dikilmek, 2-çakılmak (sırık vb. şeylerin yere çakılması, dikilmesi).

daçıqnayenı-daçıknayış sırık vb. şeyleri dikine yere çakmak, yere dikmek.

daçıqnena çakiyor, yere dikiyor (dişil).

daçıqneno çakiyor, yere dikiyor (dişil).

dada 1-kapatı, süngüledi, 2-yere çaktı.

dadayenı-dadayış 1-kapatmak, süngülemek, 2-kazık vb. şeyleri çevirerek yere çakmak.

dadess on civarında, ona yakın.

dadessê on civarında, ona yakın.

dadge (mahkema) mahkeme.

dadza amca oğlu.

dadı (Far) çocuk bakımı ile görevlendirilmiş kadın.

dadıcinı kerdenı-kerdış dadıcılık yapmak.

dadılıxey dadıcılık.

dadıya cı dadısı.

dadıya dadıdır.

dadıyinı dadıcılık.

daê (dayê) anne, ana.

daf tuzak, kapan.

dafı ronayenı-ronayış tuzak kurmak, kapan kurmak.

daşeşti altmışa yakın, altmış civarında.

daşt naşt bu yanı o yanı, bu yanda o yanda, ötede beride, sağda solda.

daşt o yana, öte taraf, karşı taraf.

dagênê mı 1-beni zorluyorsun, 2-bana yükleniyorsun.

dagênenı-dagênış 1-zorlamak, dayatmak, 2- mesuliyet altına sokmak.

dagêriyayenı-dagêriyayış tıka basa doldurulmuş olmak.

dagırotenı-dagırotış 1-dayatma, 2-doldurup sıkıştırmak.

dagırotenı-dagırotış doldurmak, tıka basa koymak.

daha niyameyo daha gelmemiş?.

daha tayn daha az.

daha vêşi daha çok.

daha zi dahada.

daha henüz, şimdiye kadar.

daheştay seksene yakın, seksen civarında.

dahewtay yetmişe yakın, yetmiş civarında.

dahf bê defolun.

dahf bı defol.

dahf kerdenı-kerdış başından savmak, kovmak, defetmek, sıktır etmek, itelemek vb.

dahf 1-kovma, sıktır etme, uzaklaştırma, def etme, 2-tuzak, kapan.

dahfa tuzakla.

dahfê bir tuzak.

dahfkı sav, sıktır et, başından at.

dahfmekı savma, başından atma, dahf etme.

dahfna bir tuzak daha.

dahfı dê cı iteledi.

dahfı dı tuzakta.

dahfı kewte tuzağa düşmüş olan.

dahfı kewtenı-kewtış tuzağa düşmek.

dahfı kewtox tuzağa düşen.

dahfı ra tuzaktan.

dahfı ronayenı-ronyış tuzak kurmak.

dahfı ronayox tuzak kuran.

dahfı 1-iteleme, 2-tuzak, kapan (kuş, hayvan vb. için kurullur).

dahfıki 1-kapanlar, tuzaklar, 2-itelemeler.

dahfın tuzaklı.

dahi (Ar) olağanüstü yeteneği ve yaratıcı gücü olan kimse.

dahi bıyaye-bıyayış dahi olmak.

dahil (Ar) bir işe karışmış olma, karışma, iç içe, içinde olmak üzere.

dahil bıyaye dahil olmuş olan.

dahil bıyayenı-bıyayış dahil olmak.

dahil kerde dahil edilmiş olan.

dahil kerdenı-kerdış dahil etmek.

dahil kerdox dahil edilen.

dahilê kay bı oyuna dahil oldu.

dahiley dahil olma durumu, iç durum.

dahili (Ar) içle ilgili.

dahiliye (Ar) iç işleri, vücudun iç hastalıkları servisi, bölümü.

dahiliyecinı kerdenı-kerdış dahiliyecilik yapmak.

dahiliyecinı dahiliyecilik.

dahiliyecı dahiliyeci.

dahiliyeyinı dahiliyecilik.

dahirıs otuza yakın, otuz civarında.

dahirısê mi otuza yakın koyun.

dahiya dahidir (dişil).

dahiyey dahilik.

dahiyinı dahilik.

dahiyo dahidir (eril).

dahka bıyaye bahsedilen, bahsedilmiş olan.

dahka bıyayenı-bıyayış bahsedilmek.

dahka kerde bahsedilmiş olan.

dahka kerdenı-kerdış bahsetmek.

dahka kerdox bahseden.

dahka ma bizim olayımız.

dahka marda xo bıkı annenden bahset.

dahka verênan eskilerin olayı.

dahka welati bıkı memleketen bahset.

dahka bahsetme, olay, bir olaydan bahsetme, mesele.

dahkan ra olaylardan, meselelerden.

dahkana bir mesele, bir olay daha.

dahkayê bir olay, bir mesele.

dahkayın meseleli, olaylı, heyecanlı.

dahl u mêşan koru, fundalık ve orman.

dahla qübaxêran kavak korusu, fundalığı.

dahlan miyan ra koruların, fundalıkların içinden.

dahlê bir koru, fundalık.

dahlek koruluk, fundalık, börtlen, birçok ağacın içiçe yeşerip büyüme alanı.

dahlêr koruluk ağaçları.

dahl-dahlı koruluk, fundalık.

dahlın koruluklu, fundalıklı.

dahri (dara) tahra.

dahri kerdenı-kerdış tahralamak, tahrayla kesmek.

dahrina bir tahra daha.

dahriya cıkerdenı-cıkerdış tahrayla kesmek.

dahriya tahrayla.

dahriyê bir tahra.

dahriyın tahralı.

dahwa (Ar) hukuki korumanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurma.

dahwa diyaye dava görmüş olan.

dahwa diyayenı-diyayış dava görmek.

dahwa diyayox dava gören, davacı.

dahwa dı davada.

dahwa gırotox (awuqat, abuqat) avukat.

dahwa kerde dava etmiş olan.

dahwa kerdenı-kerdış dava etmek.

dahwa kerdox dava eden.

dahwa ra davadan.

dahwa têra kerdenı-kerdış davayı karıştırmak, kızıştırmak.

dahwa vete dava çıkarmış olan.

dahwa vetenı-vetış dava çıkarmak, mesele yaratmak.

dahwa vetox dava çıkaran.

dahwa vinaye dava görmüş olan.

dahwa vinayenı-vinayış dava görmek, davacı olmak.

dahwa vinayox dava gören.

dahwa xo davasını.

dahwaci davacı.

dahwacinı kerdenı-kerdış davacılık yapmak.

dahwacinı davacılık.

dahwada xo ra davasından.

dahwadar davalı.

dahwageri dahvasını sürdürenler, görenler, hakkını ariyanlar.

dahwagırotox davayı üzerine alan, davaya bakan.

dahwakar dava işleriyle uğraşan.

dahwavet 1-dava çıkaran, 2-savcı.

dahwana bir dava daha.

dahwaya davayla.

dahwayê bir dava.

dahwayinı davacılık.

dahwayın davalı.

dahwayıni davalılar.

dahwager 1-davacı, 2-savci.

dahwegeran davacılar.

dahwet bı davet edildi.

dahwet bıbı davet edilmişti.

dahwet bıyaye davet edilmiş olan.

dahwet bıyayenı-bıyayış davet edilmek.

dahwet bıyayox davet edilen.

dahwet kerd davet etti.

dahwet kerde davet edilmiş olan.

dahwet kerdenê cı davet etmesi.

dahwet kerdenı-kerdış davet etmek.

dahwet kerdox davet eden kimse.

dahwet buyur etmek, ziyafete, yemeğe çağırmak, ağarlamak vb.

dahwetci çağrılmış olan kimse.

dahwetiye (Ar) davet etme kağıdı veya kartı.

dahwetli davetlı.

dahwetname (Ar+Far) yasal bir iş için gönderilen çağrı pusulası.

dahwetı dı davete.

dahwetı ra davetten.

dahwetın davetli.

dahwetına davetlidir (dişil).

dahwetıno davetlidir (eril).

dahweyê bir dava.

daim (Ar) sürekli sonsuz, her zaman.

daim bıyayenı-bıyayış sürekli olmak.

daim paştida to dı ra her zaman arkandayım.

daima (Ar) her zaman, her an, sürekli olarak.

daima mı persê to kerd her zaman seni sordum.

daimi (Ar) sürekli, kalıcı, temelli.

dair (Ar) bir konu üzerine olan, üzerine, konusunda.

daire (Ar) 1-bir çemberin içinde kalan düzlem parçası, 2-katlı yapının bölümlerinden her biri, 3-görevli kuruluşların her biri ve çalışma yeri.

daire nuska yapan ocak veya ermiş kişiler.

dairey hirını üçüncü kat.

dairey qaymaqami kaymakamın dairesi.

dak-dakı anne, annecik, ana.

daka bıyayenı-bıyayış herhangi bir olaydan bahsedilmek.

daka kerdenı-kerdış herhangi bir olaydan bahsetmek.

daka mı benim olayım, meselem.

daka 1-anne, nene, 2-olay, mesele.

daki Anneler, neneler.

dakıla mı aneciğim, annem.

dakılê annecik.

dalaq dı dalakta.

dalaq ra dalaktan.

dalaq dalak, bir iç organ.

dalaqa dalakla.

dalaqana dalaklarla.

dalaqcinı kerdenı-kerdış dalakcılık yapmak.

dalaqcinı dalakcılık.

dalaqi dalaklar.

dalaqiya 1-asıldı, 2-dalakla.

dalaqna astı.

dalaqnayenı-dalaqnayış asmak, idam etirmek.

dalaqın dalaklı.

dalavêre (İt) dalavere, yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun, hile, yalan, kandırmaya çalışmak, dalavere.

dalavêreci dalavereci.

dalavêrecinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

dalavêrecinı dalaverecilik.

dalavêreciya dalaverecidir (dişil).

dalavêreciyo dalaverecidir (eril).

dalavêrecılıxey dalaverecilik.

dalavêreya dalavereyle, hileyle.

dalavêreyın hileli, dalavereli, hileci.

dalawêre (İt) dalavere, yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun.

dalawêre hile, yalan, kandırmaya çalışmak, dalavere.

dalawêreci dalavereci.

dalawêrecinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

dalawêrecinı dalaverecilik.

dalawêreciya dalaverecidir (dişil).

dalawêreciyo dalaverecidir (eril).

dalawêrecılıxey dalaverecilik.

dalawêrey hileler, dalavereler.

dalawêreya dalavereyle.

dalawêreyın hileli, dalavereli, hileci.

dalax dı dalakta.

dalax ra dalaktan.

dalax dalak, bir iç organ.

dalaxa dalakla.

dalaxana dalaklarla.

dalaxcinı kerdenı-kerdış dalakcılık yapmak.

dalaxcinı dalakcılık.

dalaxi dalaklar.

dalaxiya dalakla.

dalaxın dalaklı.

dalde dı nımıt tenha bir yerde sakladı.

dalde dı ronayenı-ronayış tenha bir yere indirmek.

dalde kerdenı-kerdış 1-gülge yapmak, 2-önünü kapatmak, 3-karanlık etmek, 4-görmeye mani olmak.

dalde 1-sesiz bir kenar, 2-kimsenin göremiyeceği yer, tenha, dulda, 3-gülgelik veya karanlık yer.

daldedı bir kenarda, tenhada.

daldeyê dı tenhada, bir kenarda.

dalgıç (Tr) dalgıç.

dalgıçey dalgıçlık.

dalgıçinı dalgıçlık.

dalgıçın dalgıçlı.

dalme argoda am (kadının cinsel organı).

dalpa damla.

dalpeme pamuk bitkisi, ağacı.

dalpey keno damliyor.

dalpey kerd bı damlamıştı.

dalpey kerdenı-kerdış damlamak.

dalpey damlalar.

dalpeyê awı bir damla su.

dalpeyê bir damla.

dalqawuq (Tr) dalkavuk.

dalqawuq bı dalkavuktu.

dalqawuq bıyaye dalkavuk olmuş olan.

dalqawuq bıyayenı-bıyayış dalkavuk olmak.

dalqawuq bıyo dalkavuk olmuş.

dalqawuqa dalkavuktur (dişil).

dalqawuqey kerdenı-kerdış dalkavukluk yapmak.

dalqawuqey kerdox dalkavukluk yapan.

dalqawuqey dalkavukluk.

dalqawuqi dalkavuklar.

dalqawuqinı kerdenı-kerdış dalkavukluk yapmak.

dalqawuqinı dalkavukluk.

dalqawuqo dalkavuktur (eril).

dalqawuqı dalkavuk (dişil).

dalqawux (Tr) dalkavuk.

dalqawux bı dalkavuktu.

dalqawux bıyaye dalkavuk olmuş olan.

dalqawux bıyayenı-bıyayış dalkavuk olmak.

dalqawux bıyo dalkavuk olmuş.

dalqawuxa dalkavuktur (dişil).

dalqawuxey kerdenı-kerdış dalkavukluk yapmak.

dalqawuxey kerdox dalkavukluk yapan.

dalqawuxey dalkavukluk.

dalqawuxi dalkavuklar.

dalqawuxinı kerdenı-kerdış dalkavukluk yapmak.

dalqawuxinı dalkavukluk.

dalqawuxo dalkavuktur (eril).

dalqawuxı dalkavuk (dişil).

dalxa bahri deniz dalgası.

dalxa bıyayenı-bıyayış dalga olmak.

dalxa kerdenı-kerdış dalga yapmak, işi yavaşlatmak, işten kaytarmak.

dalxa kerdox dalga eden.

dalxa mı werıştı dalgam kalktı (keyiflendim anlamında).

dalxa ravêrdenı-ravêrdış dalga geçmek, alay etmek.

dalxa vay rüzgar dalgası.

dalxa dalga.

dalxaci dalgacı.

dalxacinı kerdenı-kerdış dalgacılık yapmak.

dalxacinı dalgacılık.

dalxacıya dalgacıdır (dişil).

dalxacıyo dalgacıdır (eril).

dalxayın-dalgayını dalgalı.

dalyan (Tr) 1-ağ ve kazıklarla oluşturulan balık avlama yeri, 2-iri ve büyük.

dalyan dı dalyanda.

dalyan ra dalyandan.

dalyani dalyanlar.

dalyanın dalyanlı.

dalık-dalıkı sık kavak, söğüt vb. agaçlardan oluşan koru.

dalıka qübaxêran sık kavak ağaçlarının korusu, ormanı.

dalıki küçük koruluklar, ormancıklar.

dalıkın sık korulu, ormanlı.

dalıqna bı asmıştı.

dalıqna astı.

dalıqnaye asılı olan.

dalıqnayenı-dalıqnayış bir şeyi bir yere asıp orada sabitleştirmek.

dalıqnayox asan.

dalıqnayoxi asanlar.

dalıqneno asiyor.

dalıxna bı asmıştı.

dalıxna astı.

dalıxnaye asılı olan.

dalıxnayenı-dalıqnayış bir şeyi bir yere asıp orada sabitleştirmek.

dalıxnayox asan.

dalıxnayoxi asanlar.

dalıxneno asiyor.

dam ro dayenı-dayış tuzağa düşürmek.

dam ro kewtenı-kewtış tuzağa düşmek.

dam-damı tuzak.

dama (İt) karelere ayrılmış zemin üzerinde onaltı taşla oynanan bir zeka oyunu.

dama kaykerdenı-kaykerdış dama oynamak.

dama kaykerdox dama oynayan.

damaci iyi dama oynayan kimse.

damacinı damacılık.

damaciyo damacıdır (eril).

damacılıxey damacılık.

damarana damarlarla.

damarê cı damarları.

damarê mıli boyun damarları.

damarê bir damar.

damari (dêmari) 1-üvey ana, 2-damarlar.

damarı dı damarda.

damarı ra damardan.

damarı canlı varlıklarda kan veya besleyici sıvıların dolaştığı kanal.

damarın damarlı, damarı olan.

damax bıyaye damağ olmuş olan.

damax bıyayenı-bıyayış damağ olmak.

damax ağız boşluğunun tavanı.

damaxê feki ağız damağı.

damaxın damaklı.

damayın damalı.

dame (İt) karelere ayrılmış zemin üzerinde onaltı taşla oynanan bir zeka oyunu.

dame kaykeno dama oynuyor.

dame kaykerd bı dama oynamıştı.

dame kaykerdenı-kaykerdış dama oynamak.

dame kaykerdox dama oynayan.

dame tuzak, kapan.

dameci iyi dama oynayan kimse.

damecinı damacılık.

dameciya damacıdır (dişil).

damêri (dêmari) üvey ana.

damga bıyayenı-bıyayış damgalanmak.

damga bıyayox damgalanmış olan.

damga kerdenı-kerdış damgalamak, damga vurmak.

damga kerdox damgalayan, damga vuran.

damga 1-bir şeyi belirlemek için yapılan işaret, 2-bir kimsenin adını kötüye çıkaran yüz kızartıcı durum.

damgayın damgalı.

damge bıyaye damgalanmış olan.

damge bıyayenı-bıyayış damgalanmak.

damge bıyayox damgalanmış olan.

damge kerde damgalanmış olan.

damge kerdenı-kerdış damgalamak, damga vurmak.

damge kerdox damgalayan.

damge pırodayenı-pırodayış damga vurmak.

damge pırodayox damga vuran.

damgecılıxey damgacılık.

damgeyinı damgacılık.

damiş (deyamiş) dayanmak, direnmek, tahamül etmek.

damiş bıyayenı-bıyayış direnmek, dayanmak, tahamül etmek.

dampêr (İng) inip kalkan kasası olan, kendinden hareketli ve yükü boşaltabilen düzen.

dampêrını damper düzeni olan makine.

damxe bıyaye damgalanmış olan.

damxe bıyayenı-bıyayış damgalanmak.

damxe bıyayox damgalanmış olan.

damxe kerdenı-kerdış damgalamak, damga vurmak.

damxe kerdox damgalayan kimse.

damxe pırodayenı-pırodayış damga vurmak.

damxe pırodayox damga vuran.

damxe 1-bir şeyi belirlemek için yapılan işaret, 2-bir kimsenin adını kötüye çıkaran yüz kızartıcı durum.

damxecılıxey damgacılık.

damxeyinı damgacılık.

damxeyın damgalı.

damı (dahfı) tuzak (kuşlar için kurulur).

damı dı mendenı-mendış tuzakta kalmak.

damı kewte tuzağa düşmüş olan.

damı kewtenı-kewtış tuzağa düşmek.

damı kewtox tuzağa düşmüş kimse.

damı ronaya tuzak kurmuş.

damı ronaye tuzak indirmiş, kurmuş olan.

damı ronayenı-ronayış tuzak indirmek, kurmak.

damı ronayox tuzak kuran kimse.

damı ronêbi tuzak kurmuştu.

damı vıstenı-vıstış tuzağa düşürmek.

damı vıstox tuzağa düşüren.

damış (deyamiş) dayanma, direnme, tahamül etme.

damış bena dayaniyor (dişil).

damış bena dayanır, direnir (dişil).

damış benê dayaniyorlar.

damış beno dayanır, direnir (eril).

damış bı dayandı.

damış bıyaye dayanmış olan, dayanıklı.

damış bıyayen-bıyayış dayanmak, direnmek, tehamül etmek.

damış bıyayox dayanan.

damış nêbı dayanmadı, direnemedi.

damış nêbıyayenı-nêbıyayış dayanamamak.

damış nêbıyayox dayanamayan, direnemeyen, tahamül edemeyen.

damışey dayanma durumu.

damın tuzaklı.

damıro daye tuzağa düşürülmüş olan.

damıro dayenı-dayış tuzağa düşürmek.

dan 1-kelimelerin sonuna gelen bir ek, 2-kaynatılıp dibekte dövülen tüm buğday.

dana belikerdenı-belikerdış belirlemek, belli etmek.

dana pıro vuruyor (dişil).

dana sınasnayenı-sınasnayış tanıtiyor (dişil).

dana 1-veriyor (dişil), 2-verirmisin?, veririm.

danawara düşüreceksin?

dandık çekirdek.

danê duzanı düzene veriyorlar, düzeltiyorlar.

danê şani akşama doğru.

danê şewray sabaha karşı.

danê ver önüne veriyorlar.

danê veriyorlar.

daneway dokzana yakın, dokzan civarında.

danga 1-akşam, akşam vakti, 2-koyun vb. hayvanların sürü halinde emzirme sasatı, emzirme vakti.

dani (danugı) haşlanmış buğday, dan, pişmiş buğday taneleri.

daniska (Alm) en iyi.

daniskayê cı ma vırazenê en iyisini biz yaparız.

dano cı kendisine veriyor.

dano erd ro yere vuruyor.

dano izahkerdenı u vano izah ediyor ve söylüyor.

dano ma bize veriyor.

dano nişan kerdenı belirliyon, işaretliyor.

dano pıra giydiriyor.

dano pıro şıno vurup gidiyor.

dano pıro vuruyor, dövüyor (eril).

dano sınasnayenı-sınasnayış tanıtiyor (eril).

dano teber dışarı veriyor, dışarı sızdırıyor.

dano veyndayenı çağırtiyor.

dano xora giyiyor.

dano veriyor, verir (eril).

danowarro düşürüyor.

dans (Fr) dans, raks.

dans kerde dans etmiş olan.

dans kerdenı-kerdış dans etmek.

dans kerdox dans eden.

dansoz (Fr) dans etmeyi meslek edinen kadın.

dansozey dansözlük.

dansozinı kerdenı-kerdış dansözlük etmek.

dansozinı dansözlük.

dansozı bıyayenı-bıyayış dansöz olmak.

dansüz (Fr) dans etmeyi meslek edinen kadın.

dansüzey dansözlük.

dansüzinı kerdenı-kerdış dansözlük etmek.

dansüzinı dansözlük.

dansüzı bıyayenı-bıyayış dansöz olmak.

dantêl (Fr) dantel, tentene.

dantêl ra dantelden.

dantêl vıraştenı-vıraştış dantel yapmak, işlemek.

dantêla dantelle.

dantêlinı kerdenı-kerdış dantelcilik yapmak.

dantêlinı dantelcilik.

dantêlın dantelli.

danug-danugı hedik, tüm buğday, nohut ve benzeri şeylerden az susuz yapılıp yeni diş çıkaran çocukların başına dökülür, hedik.

danugı vıraştenı-vıraştış hedik yapmak.

danugı vıraştox hedik yapan.

danugı werdenı-werdış hedik yemek.

danugın hedikli.

danıştay (Tr) danıştay, devlet şurası.

danıştay dı danıştayda.

danıştay ra danıştaydan.

danım pê 1-birbirine veririz, 2-derleriz, toparları.

dapancas elliye yakın, elli civarında.

dapancasê zereci elliye yakın, elli civarında keklik.

dapancasna elliye yakın daha.

dapede ısırdı, soktu (yılan vb).

dapeydê mıliro ensenın arkasına vurdu.

dapir-dapirı büyük anne, nine, nene, annenin anası.

dapirek-dapirekı nene, nencik.

daponcas elliye yakın, elli civarında.

daponcasê bızi elli civarında keçi.

dapıra giydirdı.

dapıro vurdu, dövdü.

daqiq (Ar) zamanı kullanmada dikkatlı olan, her şeye özen gösteren.

daqiq bıyayenı-bıyayış dakik olmak, zamanı kaçırmamak.

daqiqa (Ar) dakika, bir saatın altmışta biri.

daqiqa dakiktir, zamanını kaçırmiyor (dişil).

daqiqana bir dakika daha.

daqiqeyê bir dakika.

daqiqo dakiktir, zamanını kaçırmiyor (eril).

daqtilo (Fr) yazı makinesi.

daqtilo dı nuşnayenı-nuşnayış daktiloda yazmak.

daqtilo dı daktiloda.

daqtilo nuşnayox daktilo yazan.

daqtiloci daktilocu, daktiloda yazı yazan.

daqtilocinı kerdenı-kerdış daktiloculuk yapmak.

daqtilocinı daktiloculuk.

daqtilocılıxey daktiloculuk.

daqtiloya daktiloyla.

daqtiloyinı daktiloculuk.

daqtiloyın daktilolu.

daqultnena yutar, yutuyor (dişil).

daqültênê yutuluyorlar.

daqültna bı yutmuştu.

daqültna yuttu, boğazdan aşağı indirdi.

daqültnaye yutulmuş olan.

daqültnayenı-daqültnayış yutma, yutmak.

daqültnayox yutan.

daqültnena yutuyor, depiyor (dişil).

daqültneno yutuyor, depiyor (eril).

daqültyaye yutulmuş olan.

daqültyayenı-daqültyayış yutulmak.

dar bı darı ağaçtan ağaca.

dar dar kerdenı-kerdış bebekleri ayakta durdurma, durdurmaya çalışmak.

dar dar bebeklerin ilk defa ayağa kalkarak ayakta durmasına derler.

dar u ber ağaçlık, orman ve meşe gibi yer, ağaçlı alan.

dar u dewi dar u darıstan

dar 1-ağaç, direk, biçilmemiş tahta vb, 2-bazı isimlerin sonuna gelip "ci" ekinin yerini alır (dukan-dar dükenci), 3-idam mahkumlarını asmak için dikilen direk.

dara 1-tahra, 2-ağaçtır. ağaçla, 3-kap ağırlığı.

dara (İt) kabı ile birlikte tartılan nesnelerin kab ağırlığı.

dara dardakerdenı-dardakerdış darağcı, ağaca asmak.

dara idami idam sehpası.

dara Incılewrdê sıpi beyaz incir ağacı.

darabe gırotenı-gırotış kepenk kapatmak.

darabe iş yerlerini veya dükanları kapalı tutmaya yariyan tahta veya sac perde, kepenk.

darabecinı kerdenı-kerdış darabacılık yapmak.

darabecinı darabacılık.

darabecılıxey darabacılık.

darabeyinı darabacılık.

darabeyın darabalı.

Darahêni bingöllün genç kazası.

daran ağaçları.

darana ağaçlarla.

daranê Erugan erik ağaçlarını.

darb-darbı darbe, vuruş.

darba gıranı dê pıro ağır darbe vurdu.

darba mergi pırodayenı-pırodayış ölüm darbesi vurmak.

darba mergi ölüm darbesi.

darba sıfteyênı ilk darbe, ilk vuruş.

darba zeri yürek acısı, yürek darbesi, yarası.

darbê dabançerı tabanca mermileri.

darbê tıfıngda cı qediyay tüfeğinin fişekleri bitti.

darbe (Ar) bir ülkede zor kullanarak yönetimi devirme işi.

darbe kerdenı-kerdış darbe yapmak, yönetimi devirmek.

darbe kerdox darbe yapan, darbeci.

darbe vıraştenı-vıraştış darbe yapmak.

darbi kerdenı-kerdış vurmak, tokatlamak.

darbi pıro günayenı-günayış 1-darbe vurulmak, 2-dayak yemek.

darbi pırodayenı-pırodayış 1-darbe vurmak, 2-tokatlamak.

darbi pırodayox 1-darbe vuran, 2-dayk atıran kimse.

darbi werdenı-werdış 1-darbe yemek, 2-kurşunlanmak.

darbi 1-darbeler, 2-fişek vb. cephane.

darbuka (Ar) bir yanı açık, bir tür dümbelek.

darbuka cınayenı-cınayış daburka çalmak.

darbukacinı kerdenı-kerdış daburkacılık yapmak.

darbukacinı daburkacılık.

darbukaya daburkayla.

darbukayinı daburkacılık.

darbukayın daburkalı.

darbuqa (Ar) bir yanı açık, bir tür dümbelek.

darbuqa cınayenı-cınayış daburka çalmak.

darbuqacinı kerdenı-kerdış daburkacılık yapmak.

darbuqacinı daburkacılık.

darbuqaya daburkayla.

darbuqayın daburkalı.

darbı vuruş, darbe.

darbır bıçkı, testere.

darçin (darçın) tarçın.

darçin dı tarçında.

darçin şımıtenı-şımıtış tarçın içmek.

darçin ra tarçından.

darçina tarçınla.

darçinêr tarçın ağacı.

darçinın tarçınlı.

darçın (darçın) tarçın.

darçın dı tarçında.

darçın şımıtenı-şımıtış tarçın içmek.

darçın ra tarçından.

darçına tarçınla.

darçınêr tarçın ağacı.

darçının tarçınlı.

darda bı asıldı.

darda bıyaye asılmış olan.

darda bıyayenı-bıyayış asılmak.

darda gozêra gozi benê, say nêbenê ceviz ağacında ceviz olur, elma olmaz.

darda kerde asılmış olan.

darda kerdenı-kerdış asmak, idam etmek.

darda kerdox asan, astıran.

darda kı as.

darda mekı asma.

darda mende asılı kalmış olan.

darda mendenı-mendış asılı kalmak.

dardakerde asılmış olan.

dardanêkerde asılmamış olan.

dardar kerdenı-kerdış küçük çocukların ayakta kalma durumu.

dardar bebeklerin ilk olarak ayakta durması.

darde biyayenı-biyayış asılmak.

darde kerdenı-kerdış asmak, idam etmek.

dardı kerdox asan.

darê jiaru ziyaret, itikat yerleri.

darê tıfıngı tüfeğin ahşap kısmı.

darê her hangi bir ağaç.

dareşigı eşik, kapı ağzı.

darek 1-ağaççık, 2-küçük ağaç parçası.

darekê küçük bir ağaç parçası.

darên ağaçlı, ağaçtan yapılan.

darêna bir ağaçta.

dargon sağılmamış koyun veya keçi.

dari bırnayenı-bırnayış ağaç kesmek.

dari bırnayox ağaç kesen kimse.

dari cıkerdenı-cıkerdış ağaç kesmek.

dari kerdenı-kerdış ilaçlamak.

dari meran fare ilacı.

dari mı ilacım.

dari ra 1-ağaçtan, 2-ilaçtan.

dari 1-ilaç, 2-ağaçlar, tahta.

daricinı ilaçcılık.

darim yok olma.

darisig eşik, kapı ağzı.

daristan (darıstan) ormanlık, ağaçlık.

daristan dı 1-ağaçlık yerde, koruda, 2-mezarlıkta.

dariya ilaçla.

dariyana ilaçlarla.

dariye tahra.

dariyın ilaçlı.

darkupık ağaçkakan.

darküpık ağaçkakan.

darkütık ağaçkakan.

darlox (qeysi) damı loğlarken loğı tutan yapılmış sap.

darna bir ağaç daha.

darnequr ağaçkakan.

darosur kızıl ağaç.

darsamire öküz buyunduruğu tutan bökülmüş kısa ağaç parçaları.

darsoqi (mirküt) dan dövme tokmakı.

dartaş (necar) marangoz.

dartaşa marangozdur (dişil).

dartaşey kerdenı-kerdış marangozluk yapmak.

dartaşey kerdox marangozluk yapan.

dartaşinı kerdenı-kerdış marangozluk yapmak.

dartaşinı marangozculuk.

dartaşo marangozdur (eril).

daru darudayox ilaç veren, ilaçlayan.

daru kerdenı-kerdış ilaçlamak, derman vermek.

daru kı ilaçla.

daru mekı ilaçlama.

darudayox ilaç veren.

darukerdox ilaçlayan, ilaç veren.

daruy ilaçlar.

daruya ilaçla.

daruyana ilaçlarla.

daruyın ilaçlı.

darva 1-için, 2-darbe, vuruş.

darwan ağaç işleri ile uğraşan kimse.

darxane ağaç veya direk satılan yer.

darı dı 1-ağaçta, 2-ilaçta.

darı kerdenı-kerdış ilaçlamak.

darı ra ağaçtan.

darı 1-ağaç, bir ağaç, 2-derman, ilaç.

darık ağaçcık.

darıki ağaçlar, ağaçcıklar.

darın ağaçlı.

darıno ağaçlıdır.

darıt acı yükledı, bindirdı, üstüne yığdı.

darıt bı cı yüklemişti, bindirmişti, üstüne yığmıştı.

darıt cı yükledi, bindirdi, üstüne koydu.

darıtenı-darıtış 1-dayatmak, zorlatmak, 2-yüklü bir şekilde yüklemek, yığmak, bindirmek.

darıyana dermanlarla, ilaçlarla.

darıyın ilaçlı.

darıyıno ilaçlıdır.

daseyê merdım yüz civarında, yüze yakın insan.

daseyê yüz civarında, yüze yakın, yüz kadar.

dat o taraf.

data dı nuşnayenı-nuşnayış datada yazmak.

data dı datada.

data karardenı-karardış data kullanmak.

data ra datadan.

data zanayenı-zanayış data bilmek.

data data, kompitor.

datacinı kerdenı-kerdış Datacılık yapmak.

datacinı datacılık.

datara amyayenı-amyayış buradan gelmek.

datara bê buradan gel.

datara 1-buradan, oradan, 2-datadan.

dataya datayla.

datayinı datacılık.

datayın datalı.

datê ma o yanımız, o tarafımız.

datiza mı 1-teyzem, 2-teyzem kızı.

datiza teyze, teyze kızı.

datser öbür taraf üstü.

daver dayadı, destek yaptı, önüne yasladı.

davist yirmiye yakın, yirmi civarında.

davistêra biraz çabuk ol, terpen, ellini çabuk tut anlamında.

davistna 1-biraz sonra, 2-bir kaç yirmilik daha.

dawa (Ar) hukuki korumanın bir hüküm ile sağlanması için yargı organlarına başvurma.

dawa diyaye dava görmüş olan.

dawa diyayenı-diyayış dava görmek.

dawa diyayox davacı.

dawa dı davada.

dawa gırotox (awuqat, abuqat) avukat.

dawa kerde dava etmiş olan.

dawa kerdenı-kerdış dava etmek, davalı olmak, dava görmek, iddiada bulunmak, şikayet etmek.

dawa kerdox dava eden.

dawa ra davadan.

dawa têra kerdenı-kerdış davayı karıştırmak, kızıştırmak.

dawa vete dava çıkarmış olan.

dawa vetenı-vetış dava çıkarmak, mesele yaratmak.

dawa vetox dava çıkaran.

dawa vinaye dava görmüş olan.

dawa vinayenı-vinayış dava görmek, davacı olmak.

dawa vinayox dava gören.

dawa xo davasını.

dawaci davacı.

dawacinı kerdenı-kerdış davacılık yapmak.

dawacinı davacılık.

dawacılıxey davalı olma durumu.

dawada xo ra davasından.

dawageri dahvasını sürdürenler, hakını ariyanlar.

dawagırotox davayı üzerine alan, davaya bakan.

dawana bir dava daha.

dawar (dewar) büyük baş hayvanlara verilen ad (sığır, sığır sürüsü)

dawarcılıxey davar işi ile uğraşma durumu.

dawarro düşürdü.

dawasna 1-ezdi, 2-şişirdi (fasulye vb. şeyleri suda şişirme).

dawaya davayla.

dawayê bir dava.

dawayın davalı.

dawena sıviyor (dişil).

dawenê sıvıyorlar.

daweno sıviyor (eril).

dawet (Ar) çağrı, çağırma, buyurma, yemekli toplantı

dawet bı davet edildi.

dawet bıbı davet edilmişti.

dawet bıkero 1-davet etse, 2-düğün etse.

dawet bıyaye davet edilmiş olan.

dawet bıyayenı-bıyayış davet edilmek.

dawet bıyayox davet edilen.

dawet kerd davet etti.

dawet kerde davet edilmiş olan.

dawet kerdenê cı davet etmesi.

dawet kerdenı-kerdış davet etmek.

dawet kerdox 1-davat edilmiş olan, 2-davet eden, çağırıcı, çağıran.

dawet buyur etmek, ziyafete, yemeğe çağırmak, ağarlamak vb.

dawetci çağrılmış olan kimse.

dawetiye (Ar) davet etme kağıdı veya kartı, davetiye.

dawetli davetlı.

dawetname (Ar+Far) yasal bir iş için gönderilen çağrı pusulası.

dawetı dı davete.

dawetı ra davetten.

dawetın davetli, çağrılmış olan.

dawetına davetlidir (dişil).

dawetıno davetlidir (eril).

daweyê bir dava.

dawrêş derviş.

dawud bir erkek ismi.

dawul (nıqara) davul, def.

dawul cınayenı-cınayış davul çalmak.

dawulci davulcu.

dawulcinı davulculuk.

dawulvani deavulcular.

dawulı verdı davulun önünde.

dawulın davullu.

dawyayenı-dawyayış sıvanmış olmak.

dawıt bı sıvamıştı.

dawıt sıvadı.

dawıte bı sıvaliydi.

dawıte sıva, sıvalı.

dawıtenı-dawıtış sıvamak, badanalamak.

dawıto sıvamış.

dawıtox sıvayan, sıvacı.

dax kena dağliyor (dişil).

dax keno dağliyor (eril).

dax kera dağlayayım.

dax kerd bı dağlamıştı, kızgın bir araç ile yakmıştı.

dax kerde dağlanmış olan, şiş ile yakılmış olan.

dax kerdenı-kerdış dağlamak, şiş ile deşip yakmak, yarayı temizlemek.

dax kerdox dağlayan, dağlayıcı.

dax kı dağla.

dax mekı dağlama.

dax kızgın bir demir ile vurulan damga, kızgın bir araçla yapılan yanık, dağlama.

daxker dağlayan, dağlayıcı.

daxkerdox dağlayan.

daxkerey dağlama işi.

daxıliye iç, iç organlar servisi, içeri ile ilgili vb.

Daxıstan dağıstan ülkesi.

Daxıstanıc dağıstanlı.

Daxıstanıj dağıstanlı.

Daxıstanız dağıstanlı.

day (dayê,may) 1-anne, ana, 2-anneler, analar.

day are topladılar.

day awı ro suya düşürdüler.

day ay ona verdiler (dişil).

day bermi kerdenı-kerdış ağlatılar.

day cı kendisine verdiler.

day erd ro yere vurdular.

day ey ona verdiler (eril).

day şıma size verdiler.

day şıtenı-şıtış yıkattılar.

day şıwatenı-şıwatış yıkatmaya vermek, yıkatmak.

day hüwatero güldürdü.

day inan onlara verdi.

day karkerdenı-karkerdış çalıştırdılar.

day kaykerdenı-kaykerdış oynatılar.

day ma ro bize vurdular.

day ma bize verdiler.

day mahkema mahkemeye verdiler.

day miro şeyh Said başkaldırısında katledilenler üzerine söylenmiş olan bir türkünün adı.

day pê 1-bir araya topladılar, 2-birbirine verdiler.

day pernayenı-pernayış uçurtular.

day pêro kavga ettiler, birbirini vurdular, vuruştular.

day pêsero üst üste devirmek, atmak.

day pıro vurdular, dövdüler.

day qırkerdenı-qırkerdış katlettirdiler, öldürtüler.

day rotenı-rotış satırdılar.

day sınasnayenı-sınasnayış tanıtılar.

day teber dışariya vermek, söyletmek.

day tepıştenı-tepıştış yakalatılar.

day to sana verdiler.

day vatenı-vatış söyletiler, söyletmek, söyletirmek.

day vetenı-vetış çıkardılar, çıkartmak, gizliliğini ortaya çıkarmak.

day waştenı-waştış istedi, istekte bulundu, getirti.

day warro aşağiya düşürdüler.

day wendenı-wendış okutmaya verdi.

day xatır hatırına verdi.

day verdiler.

daya kokımı yaşlı anne, annem.

daya lazdê bırardê xo kardeşinin oğluna vermişler (dişil).

daya evlenme veya nişan sözü verilen kız için söylenir, vermiş, söz kesmiş, nişanlamış.

daya satmış, elden çıkarmış.

dayan verilenler, verilenleri.

dayanışma (Tr) dayanışma.

dayax bıkı dayan, diren, çabalan.

dayax bıyayenı-bıyayış dayanmak, direnmek.

dayax keno dayaniyor, mücadele ediyor.

dayax kerdenı-kerdış dayanmak, direnmek, mücadelesini sürdürmek.

dayax kerdox dayanan, direnen kimse.

dayax xo dayenı-dayış direnmek.

dayax direnme, direnen, dayanma, dayanan, mücadele eden, mukavemet.

dayaxın dayanıklı, dirençli.

daybi vermişti, göstermişti.

dayê bê anne gel.

dayê bermiro ağlatılar, ağlatiyorlardı.

dayê cı kendisine veriyorlardı.

dayê şıma size veriyorlardı.

dayê guni kerdenı-kerdış kanatiyordu.

dayê hüwatero güldürdüler, güldürüyorlardı.

dayê inan onlara veriyorlardı, onlara vermişler.

dayê kaykerdenı-kaykerdış oynatiyorlardı.

dayê kêber ro kapıya vuruyorlardı, kapıyı çaliyorlardı.

dayê ma bize veriyorlardı.

dayê pernayenı-pernayış uçurtuyorlardı.

dayê pıro vuruyordu.

dayê qırkerdenı-qırkerdış katlettiriyorlardı, öldürtiyorlardı.

dayê rewnayo merda anne çoktandır ölmüş.

dayê vatenı-vatış söyletiyorlardı.

dayê vetenı-vetış çıkaryorlardı.

dayê xo ro kendine vuruyorlardı.

dayê 1-ana, anne, 2-veriyordu.

daye verilmiş olan.

dayen u gıroten alıp vermek, alış veriş etmek, ilişkisı olmak vb.

dayen-gıroten alıp vermek.

dayena verilir (dişil), vermeyle.

dayenan verilenleri.

dayenanê xo vereceklerini.

dayeno verilir (eril).

dayenı dı vermede.

dayenı gırotenı alıp verme.

dayenı u gırotenı alıp vermek, alış veriş etmek, ilişkisı olmak vb.

dayenı-dayış verme, vermek.

dayim paştida to dı ra her zaman arkandayım, belindeyim.

dayim to paştidıra her zaman arkandayım, belindeyim.

dayim daima, her an, her zaman.

dayima karê xo pak bıkı daima işini temiz yap.

dayima her zaman.

dayimi bıyayenı-bıyayış devamlı olmak.

dayimi kar keno devamlı çalışiyor.

dayimi devamlı olarak, kadrolı.

dayiran dı dairelerde.

dayiran ra dairelerden.

dayirana dairelerle.

dayire 1-daire (iş yeri ofisi), 2-çember, yuvarlak şey.

dayirena bir daire daha.

dayirey kar u bari iş güç dairesi.

dayirey qaymaqami kaymakamın dairesi.

dayirey daireler.

dayireyê bir daire.

dayireyın daireli.

daylan güzel boylu, iri vucutlu.

dayma bê mı hetı her zaman yanıma gel.

dayma karê xo rınd bıkı her zaman işini iyi yap.

dayma ma enbazê pê yê her zaman biz arkadaşız.

dayma her zaman.

dayo ardenı-ardış getirtmiş.

dayo nuştenı yazılmaya vermiş.

dayo pede ısırmış (yılan vb).

dayo vermiş, vermişler (eril).

dayox verici, veren, dağıtan vb.

dayqeç doğum yaptıran ebe, hemşire.

dayra (dayre) 1-daire, resmi makam, 2-apartman kattı, 3-çemberin etrafı.

dayra nıfusi nufus dairesi.

dayre daire

dayrey hükmati hükümet dairesi.

dayrey nıfusi nufus dairesi.

dayza 1-teyze, 2-teyze kızı.

dayzo argo bir kelimedir, yaşlı dayı kızı veya herhangi bir tanıdığa söylenir.

dayış-gırotış verip almak.

dayık-dayıkı anne, ana.

dayıka mı benim annem.

de bêri ma bıgırweyê haydi gel çalışalım.

de bêri ma şırê haydi gel gidelim.

de bêri ma nan burê haydi gel yiyelim.

de bêri haydi gel.

de berı haydi götür.

de biya haydi getir.

de bışımı haydi iç.

de bıkarı haydi ek.

de fına bê 1-bir daha gel, 2-tehdit anlamında bir daha gel.

de gıdi de haydi, haydi seni göreyim.

de gıdi hadê to bıvina haydi seni göreyim.

de gıdi to bıvina haydi seni göreyim, bakayım ne yapacaksın.

de hadê de haydi.

de ka bıdı, tı do bıdê se haydi ver, eger vereceksen?

de ka do biyameyê, niyame hani gelecekti, gelmedi?

de ka vajı o şı koti de haydi söyle nereye gitti?

de la bê behey gel.

de mı rê arêkerê bana toplayın.

de mı rê bana.

de vajı tı do kı vajê de söyle eger söyliyeceksen?

de werzı haydi kalk, de kalk.

de xo rê arêkerê kendinize toplayın.

de xo rê kendinize.

de yella şori haydi oradan git.

de yella werzı haydi kalk

de yella haydi, haydi oradan, Allahın izniyle anlamında.

de 1-haydi, de, 2-eh, 3-artık, eger, 4-içine, içinde.

de yeter anlamında, yapacaksan, edeceksen et.

deb yara, bere.

debar idare, geçim.

debena giriyor (dişil)

debenê giriyorlar.

debeno giriyor (eril)

deber (gever) bir arkın taşiyabileceği suyun miktarı.

deberê awda bostani bostan suyunun akış miktarı.

deberê awda xo vırada arkın taşiyabileceği kadar su bıraktı.

debesteno 1-bağlama, 2-çift sürmeye koşturma.

debestenı-debestış hayvanları çifte koşmak, koşturmak.

debi (Fr) bir akar suyun herhangi bir kesiminden saniyede geçen suyun hacmı.

debisi bir saniyede suyun akışşı.

debiya bı girmişti.

debiya girdi.

debiyaye girdiş, dolmuş olan miktar.

debiyayenı-debiyayış 1-dolmak, girmek, 2-kızıp öfkelenmek.

debiyayo biyo pırr ağzına kadar dolmuş, öfkelenmiş.

debiyayo girmiş, dolmuş.

debiyê cı debisi.

debiyêno 1-girer, 2-girermi, girebilirmi?

debrêj (Fr) kavrama, arabayı vitese geçiren araç.

debriyaj (Fr) kavrama, arabayı vitese geçiren araç.

debya girdi.

debyaye koyulmuş olan.

debyayenı-debyayış koyulmak, konulmuş olmak.

debyayış içine girmek, içine dolmak vb.

debyenê (debenê) giriyor, giriyorlar.

debyeno 1-giriyor, 2-girebilirmi?.

debı gir.

debıstenı-debıstış öküz vb.hayvanları çifte veya koşuya koşturma.

debıya bı girmişti.

debıya girdi.

debıyaye girdiş, dolmuş olan miktar.

debıyayenı-debıyayış 1-dolmak, girmek, 2-kızıp öfkelenmek.

debıyayo biyo pırr ağzına kadar dolmuş, öfkelenmiş.

debıyayo girmiş, dolmuş.

debıyêno 1-girer, 2-girermi, girebilirmi?

dec dayenı-dayış ağrı vermek, ağrımak.

dec acı, acıma, ağrı, sızı, sancı, üzüntü, derd vb.

decana ağrıttı.

decanaye ağrımış olan.

decanayenı-decanayış ağrıtmak.

decanayox ağrıtan, sızlatan kimse.

decay (teway) 1-ağrıdılar, acıdılar, 2-incindiler.

decayê ağriyordu.

decaye ağrımış, sızlanmış olan.

decayenı-decayış ağrımak, sızlamak.

deccal (Ar) dini inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda çıkacağına inanılan can alıcı, felek.

deccal werışt deccal kalktı.

deccaley deccal olma durumu, deccallık.

deccalo deccaldır.

deceno ağriyor.

deceryayenı-deceryayış dönmek, geri gelmek.

deceryayo dönmüş, geri gelmiş.

decnayenı-decnayış 1-ağrıtma, ağrıtmak, 2-yaralı yeri iğne ile deşmek.

decyayenı-decyayış ağrıma, ağrımak.

Ded u emı

ded u emı amca ve hala.

dedçêna mı amcam kızı.

dedçêna amca kızı.

dedçêney amca kızları.

dedcıni (apcıni, niyazı) amca karısı.

dedê mı amcam.

dede bir erkek ismi.

dedektif (İng) gizli polis, hafiye.

dedektifa hafiyedir (dişil).

dedektifey kerdenı-kerdış hafiyelik yapmak.

dedektifey kerdox hafiyelik yapan.

dedektifey hafiyelik, dedektiflik.

dedektifinı hafiyelik.

dedektifo hafiyedir (eril).

dedektor (Fr) yönetmen, müdür.

dedektora dedektördür (dişil).

dedektorê dedektördürler.

dedektorey dedektörlük.

dedektorinı kerdenı-kerdış dedektörlük yapmak.

dedektorinı dedektörlük.

dedektoro dedektördür (eril).

dedkeyna amca kızı.

dedkeyney amca kızları.

dedkeyneyê 1-amca kızlarıdır, 2-bir amca kızı.

dedo 1-dede anlamında, 2-bir erkek ismi.

dedza (deza) amca oğlu.

dedıkan dı çekirdeklerde.

dedıkan ra çekirdeklerden.

dedıkana çekirdeklerle.

dedıkê xewxan şeftali çekirdekleri.

dedıki çerez kerdenı-kerdış çekirdek çerez etmek.

dedıki çekirdek, tohum.

dedıkın çekirdekli.

def (Ar) savma.

def (nıqara) davul, def.

def bı şori def ol git.

def bıyaye 1-defn olmuş olan, gömülmüş olan, 2-çekip gitmiş olan.

def bıyayenı-bıyayış 1-defn olmak, gömülmek, 2-def olup gitmek.

def kerde 1-defnedilmiş olan, 2-başından savulan.

def kerdenı-kerdış 1-defnetme, 2-başından savmak.

def kerdox 1-ölüyü gömmen kimse, 2-birini başından savan kimse.

def-defn (Ar) ölen birini gömme, toprağa verme.

defa (Ar) kez, kere.

defans (Fr) savunma.

defans dı savunmada.

defans ra savunmadan.

defans ravêrdenı-ravêrdış savunmaya geçmek.

defansa savunmayla.

defansın savunmalı.

defile (Fr) moda gösteri geçidi, giyim gösterisi.

defile dı defilede.

defile ra defileden.

defile vıraştenı-vıraştış giyim gösterisi yapmak.

defile vıraştox giyim gösterisi yapan.

defilecinı kerdenı-kerdış defilecilik yapmak.

defilecinı defilecilik.

defileyinı kerdenı-kerdış defilecilik yapmak.

defileyinı defilecilik.

defileyın defileli.

defina yerine koyayım, yerleştireyim.

definaye yerine bırakılmış, konulmuş olan, yerleştirilmiş olan.

definayenı-definayış bir şeyi başka bir şeyin içine koymak, bırakmak, yerine koymak, yerleştirmek.

definayo içine koymuş, yerleştirmiş.

define (Ar) toprak altında bulunan para veya değerli şeyler, gömü.

define di define buldu.

define diyayenı-diyayış define bulmak.

define diyayox define bulan.

define vina define buldu.

define vinayenı-vinayış define bulmak.

define vinayox define bulan.

defineci gömü bulmak için kazı yapan kimse.

definecılıxey definecilik.

defineyinı kerdenı-kerdış definecilik yapmak.

defineyinı definecilik.

defineyın defineli.

definı yerleştir, yerine koy.

deflasyon (Fr) para darlığı, durgunluk.

deflasyoney para darlığı durumu, durgunluk.

defn bıyayenı-bıyayış 1-gömülmek, toprağa verilmek, 2-def olup gitmek.

defn kerde defnedilen, defnedilmiş olan, gömülen, gömülmüş olan.

defn kerdenı-kerdış deft etmek, son yolculuğuna yolculamak.

defn kerdox defnedilen, mezara konulan.

defne define.

deformasyon (Fr) biçimi bozulma, biçimsizleşme.

defter (Ar) yazı yazmak için bir araya getirilmiş kağıt yaprakları.

defter dı defterde.

defter ra defterden.

defter u qelem defter ve kalem.

deftercinı deftercilik.

deftercılıxey deftercilik, defter yapma veya satma işi.

defterdar (Ar) bir ilin maliye işlerini yöneten yüksek görevli.

defterdarlıx defterdarlık.

defterdê defterinde.

defterê ey o onun defteridir.

defterê matamatiki matematik defterı.

defteri defterler.

defteriya defterle.

defına bir daha, bir kere daha.

deşana bı kazmıştı, deşmıştı.

deşana kazdı, deştı.

deşanayenı-deşanayış kazmak, deşmek, toprağı karıştırmak.

deşarj (Fr) boşalma, rahatlama.

deşarj bıyaye deşarj olmuş olan.

deşarj bıyayenı-bıyayış deşarj olmak, boşalmak.

deşena bı sınamıştı, denemişti.

deşifre (Fr) çözülmüş, açıklanmış.

deşifre bı deşifre oldu.

deşifre bıbı deşifre olmuştu.

deşifre bıyaye deşifre olmuş olan.

deşifre bıyayenı-bıyayış deşifre olmak.

deşifre kerde deşifre edilmiş olan.

deşifre kerdenı-kerdış deşifre etmek.

deşifre kerdox deşifre eden.

deşifre nêbıyayenı-nêbıyayış deşifre olmamak.

deşifreya deşifreyle.

deşifreyın deşifreli.

deşt bı deştı ovadan ovaya.

deşt bı dikmişti.

deşt u ber düz ve ağaçlık arazi, yer.

deşt u xopan ova ve hopan.

deşt dikti.

deşt-deştı ova, düz arazi.

deşta cêri aşağdaki ova.

deşta cori yukardaki ova.

deşta noveri bu tarafın ovası.

deşta overi o tarafın ovası.

deştê cı elleri.

deştê şani akşam üstü.

deştê sewray sabaha karşı.

deşte dikili, dikilmiş, dikik.

deştê dikiyordu.

deşteki iplik yumakları.

deşteni dikiş.

deştenı-deştış dikiş, dikim, dikmek.

deştey dikişli, dikilmiş olan.

deşto dikmiş.

deştox dikici, diken, terzi.

deştoxvan terzi, dikici

deştxane (terzixane) dikim evi, terzihane.

deştıc yaylalara, ovalara yerleşenlere denilir.

deştıj yaylalara, ovalara yerleşenlere denilir.

deştın düz olan yer arazi. ovalı.

deştız yaylalara, ovalara yerleşenlere denilir.

degêna 1-dolduruyor, doldurup sıkıştıriyor, 2-hazırliyor, 3-tutuyor (dişil).

degênayenı-degênayış doldurup sıkıştırmak.

degênayox doldurup sıkıştıran.

degênê harar, sepet, sandık vb doldurup hazırlamak.

degêno 1-dolduruyor, doldurup sıkıştıriyor, 2-hazırliyor, 3-tutuyor (eril).

degêra doldurayım, doldurup sıkıştırayım?

degêrêno 1-doluyor, 2-kızgınlaşiyor.

degêriyayo doldurulmuş, hazır halle gelmiş, sıkıştırılıp doldurulmuş.

degêrna doldurup sıkıştıriyor (dişil).

degêrnayenı-degênayış doldurup sıkıştırmak.

degêrnê harar, sepet, sandık vb doldurup hazırlamak.

degêrno doldurup sıkıştıriyor (eril).

degêro doldursun, doldurup sıkıştırsın?.

degêrra doldurayım, doldurup sıkıştırayım?

degêrro doldursun, doldurup sıkıştırsın?.

degêryayenı-degêryayış doldurulup sıkıştırılmak.

degêryayo doldurulup sıkıştırılmış.

degêrıyaye doldurulup sıkıştırılmış olan.

degêrıyayenı-degêrıyayış 1-doldurulup sıkıştırılmak, 2-kızmak.

degêrıyayo kızmış, tam dolmuş, tam sinirlenmiş, tam öfkelenmiş vb.

degi doldur ve hazırla, doldur ve sıkıştır.

degme ez nêşiyê asla gitmiyordum, fazla gitmiyordum.

degme mı wıni nêkerdê asla ben öyle yapmazdım.

degme 1-asla, hiç bir zaman, 2-ara sıra, arada bir, çoktan.

degoşi kerdenı-kerdış dirgenlemek.

degoşi çatallı dirgen, dirgenler.

degoşiya arêkerdenı-arêkerdış çatallı dirgenle toplamak.

degoşı (dıgoşi) çatallı dirgen.

degoşın dirgenli.

degosiyayo şişmiş.

degrot doldurup sıkıştırdı.

degrote doldurulup sıkıştırılmış olan.

degrotenı-degrotış bir şeyi harar, çuval vb. şeylere doldurup sıkıştırmak.

degroti doldurup hazırladı.

degroto doldurup sıkıştırmış.

degrotox doldurup sıkıştıran kimse.

degrotın doldurup sıkıştırılmış olan.

degsıgi kadın şalvarı.

degırot doldurup sıkıştırdı.

degırote doldurulup sıkıştırılmış olan.

degırotenı-degrotış bir şeyi harar, çuval vb. şeylere doldurup sıkıştırmak.

degıroti doldurup hazırladı.

degıroto doldurup sıkıştırmış.

degırotox dolduran, tıka basa sıkıştıran kimse (harar vb, şeyleri).

degırotın doldurup sıkıştırılmış olan.

deh mêrat, ti çı hend xezelê deh mirat sen ne kadar tembelsin.

deh mêratı deh mirat.

deh vajı de söyle, haydi söyle.

deh aha (deh ney ra bewni aha şuna bak).

deh at, eşek, beygir vb. hayvanları sürerken gitsinler diye söylenir.

deha (Ar) dahi, dahilik.

deha tayn daha az.

deha vêşi bıdı daha fazla ver, az fazla ver.

deha 1-dua, 2-daha, az fazla.

dehay bıkı dua et.

dehay kerdenı-kerdış dua etmek.

dehay kerdox dua eden.

dehay dua, dualar.

dehaya dahidir (dişil).

dehayan dı dualarda.

dehayan ra dualardan.

dehayo dahidir (eril).

dehayın dualı.

dehşet (Ar) tehlikeli ve korkunç manzara karşısında duyulan ürküntü.

dehşet dayenı-dayış dehşet vermek.

dehşet dayox dehşet veren.

dehşet varnayenı-varnayış dehşet şaçmak.

dehşet varnayox dehşet yağdıran.

dehşeta dehşetle.

dehşetın dehşetli, korku veya ürküntü veren.

dehirı (dıhirı) öğle, öğle vakti, öğle zamanı.

dehirı dı öğlede, öğleleyin.

dehirı ra öğleden.

dehliz 1-koridor, 2-mahzen.

dehliz dehliz, üstü kapalı dar ve uzun geçit, koridor.

dehlı-dehlêrı koruluk, fundalık, sık ve sulu ağaçlık.

dehol-deholı davul.

deholı cınayenı-cınayış davul çalmak.

dej (jan) 1-ağrı, acı, sızı, 2-yara, yarayı deşme, 3-üzüntü.

dej ancena acı çekiyor (dişil).

dej ancenê acı çekiyorlar.

dej anceno acı çekiyor (eril).

dej ante acı çekmiş olan, sancılanmış olan.

dej antenı-antış acı çekmek.

dej antox acı çeken kimse.

dej bıyayenı-bıyayış yaralı olmak, yarası deşilmek.

dej cı daye acı vermiş olan.

dej cı dayenı-dayış acı çektirmek, sızlandırmak.

dej cı dayox acı veren, acı çektiren kimse.

dej diyayenı-diyayış acı, üzüntü görmek.

dejana ağrıttı.

dejavantaj (Fr) engelleme, zarar verme durumu.

dejaya yaralıdır (dişil).

dejaye 1-ağrımış, sızlamış, acımış olan, 2-yaralı olan.

dejayê ağriyordu.

dejayenı-dejayış 1-ağrımak, sızlamak, sancılanmak, acımak, 2-.yaralı olmak.

dejayeyo 1-yaralıdır, 2-acıklıdır, 3-sancılıdır.

dejayinı yaralı olma durumu.

dejayo yaralıdır (eril).

dejê zeri yürek acısı, yürek üzüntüsü.

dejenere (Fr) soysuzlaşma, yozlaşma.

dejenere bıyaye dejenere olmuş olan.

dejenere bıyayenı-bıyayış dejenere olmak, soysuzlaşmak.

dejenere kerdenı-kerdış dejenere etmek.

dejenere kerdox dejenere eden.

dejna 1-ağrıtı, acıtı, 2-yaralattı, yarayı deştı.

dejnaye ağrıtılmış, ağrımış olan, yarası deşilmiş olan. üzülen.

dejnayenı-dejnayış 1-ağrıtmak, sızlatmak, 2-iğne vb. şeylerle yarayı deşmek, 3-üzmek.

dejnayox 1-ağrıtan, 2-üzen, 3-yarasını deşen.

dek (Far) düzen, oyun, hile, dalavere, kalleşlik, aldatma, hürda vb.

dek bıyayenı-bıyayış hile olmak.

dek kerde hile yapmış olan.

dek kerdenı-kerdış hile yapmak.

dek kerdox hile yapan kimse.

dek mekı hile etme.

dek u dolab hile, hürda, kalleşlik, fen, aldatmak, kötü oyun oynamak.

dek-deka nene, anne.

dek-dekı koy, doldur.

deka mı nenem, annem.

dekagram (Fr) bir kilonun yüzde biri.

dekalitre (Fr) on litrelik hacım ölçü birimi.

dekametre (Fr) on metre uzunluğunda bir ölçü birimi (dkm).

dekan (Alm) Fakültenin yönetiminden sorumlu profesör.

dekana dekandır (dişil).

dekaney dı dekanlıkta.

dekaney ra dekanlıktan.

dekaney dekan olma durumu.

dekaninı dekanlık.

dekanlıx dekanlık.

dekanlıxey dekanlık, dekanlık yapma durumu.

dekano dekandır (eril).

dekar (Fr) on ar değerinde yüzey ölçü birimi.

dekarê erd bir dekarlık yer, toprak.

dekarê bir dekar.

dekarna bir dekar daha.

dekarın dekarlı.

dekê to boliyê hilelerin çoktur.

deke nene, anne.

dekena koyuyor.

dekenê koyuyorlar, dolduruyorlar.

dekeno koyuyor.

dekera koyayım, doldurayım.

dekerd bı doldurmuştu, koymuştu, içine bırakmıştı.

dekerd u werd koydu ve yedi.

dekerd koydu, yerleştirdi.

dekerde koyulmuş, doldurulmuş olan.

dekerdena dolman dolmanın doldurması.

dekerdena kodıkan kodıkların doldurulması.

dekerdena loqran barsakların doldurulması.

dekerdenı-dekerdış 1-koymak, 2-doldurmak, 3-içine bırakmak.

dekerdox koyan, dolduran, içine bırakan.

dekerê koyun, doldurun.

dekewê girin, katılın.

dekewna 1-giriyor (dişil), 2-giriyorum, 3-girebilirim, sığabilirim, 4-olmak, ilerlemek (şewı dekewna gece olmak,ilerlemek).

dekewnê giriyorlar.

dekewno giriyor.

dekewt bı girmişti.

dekewt ca 1-yerine girdı, 2-yatağa girdı.

dekewt damı tuzağa düştü.

dekewt dest elle geçti.

dekewt miyan içine girdi.

dekewt u vıjiya girdi ve çıktı.

dekewt zere içeri girdı, içe doğru çüktü, içine düştü, hapse girdı, yerine oturdu.

dekewt girdi, içine geçti.

dekewta girmiş (dişil).

dekewte içine düşmek, içine girmiş olan.

dekewtena girmeyle, sığmayla.

dekewtenı-dekewtış 1-içe, içine girmek, kaymak, 2-içine düşmek.

dekewto girmiş (eril).

dekewtox içine girmiş, düşmüş olan kimse.

dekewı gir.

deki 1-hileler, 2-neneler.

deklarasyon (Fr) mal bildirimi.

deklarasyon dayenı-dayış mal beyanında bulunmak.

deklarasyon dayox mal beyanında bulunan.

deklare (Fr) mal beyanını resmi makamlara bildirme işi.

deklera kerde deklera edilmiş olan.

deklera kerdenı-kerdış deklera etmek.

deklera kerdox deklera eden.

dekna bir hile daha.

dekor (Fr) bir yere süsleme amaciyle verilen düzen, görünüş, manzara.

dekor bıyaye dekore edilmiş olan.

dekor bıyayenı-bıyayış dekor olmak.

dekor dı dekorda.

dekor kerde dekor edilmiş olan.

dekor kerdenı-kerdış dekor etmek.

dekor kerdox dekor eden.

dekora dekor ile.

dekorasyon (Fr) bir yeri süsleme, dekor yapmak.

dekorcinı kerdenı-kerdış dekorculuk yapmak.

dekorcinı dekorculuk.

dekorcılıxey dekorculuk.

dekore (Fr) süsleme amacıyla düzenlenmiş.

dekorın dekorlu.

dekorıno dekorludur.

deküpna bı tıka basa doldurup yutmuştu.

deküpna tıka basa doldurdu.

deküpnaye tıka basa doldurulup yutulmuş olan.

deküpnayê yutuyordu.

deküpnayenı-deküpnayış tıka basa doldurmak, yutmak.

deküpnayox tıka basa doldurup yutan kimse.

deküpneno tıka basa doldurup yutuyor.

deküte doldurup sıkıştırmış olan.

dekütenı-dekütış basıp doldurmak, sıkıştırarak doldurmak.

dekı koy.

dekın hileli, hurdalı.

dela harı kudurgan dişi köpek, azgın dişi köpek.

delal bıyaye iyi, yakışıklı ve güzel olma.

delal bıyayenı-bıyayış 1-iyi, yakışıklı ve güzel olmak, 2-telal olmak.

delal veyndayenı-veyndayış telal çağırtmak.

delal 1-telal, 2-aziz, kiymetli, 3-güzel, , şirin, iyi, yakışıklı, kibar vs, kişiler için söylenir.

delala sevimlidir, güzeldir, yakışıklıdır (dişil).

delalê bêri güzel gel.

delalê bayana hitap sözcüğü.

delalet (Ar) 1-klavuzluk, yol gösterme, 2-belirtmek.

delaletê zenginey zenginliğe delalet.

delaley 1-sevimlilik, yakışıklılık, şirinlilik vb. , 2-telallık.

delalinı 1-sevimli, güzel, yakışıklı vb. olma durumu, 2-telallık.

delalo sevimlidir, güzeldir, yakışıklıdır (eril).

delalo yakışıklı, sevimli, güzel erkeğe sesleniş sözcüğü.

delalvan 1-güzel ve yakışıklı olan, 2-tellallık eden.

delamat bıyayenı-bıyayış karanlık olmak.

delamat kerdenı-kerdış karartmak, karanlık etmek.

delamat karanlık, zindan, zifiri karanlık.

delame çarnayenı-çarnayış topaç gezdirmek.

delame 1-topaç, 2-silindir, 3-etrafında dönüp dolaşmak, dönmek.

delameya topaçla.

delameyo geyreno topaç dönüyor, geziyor.

delameyın topaçlı.

delan dişi köpekleri.

delavêre (İt) dalavere, yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun, hile, kandırmaca, kandırmaya çalışma.

delavêre kerdox dalavere eden kimse.

delavere (İt) dalavere, yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun, hile, kandırmaca, kandırmaya çalışma.

delavere kerdox dalavere eden kimse.

delavereci dalavereci, hilekar.

delavêreci dalavereci.

delavêrecinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

delaverecinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

delavêrecinı dalaverecilik.

delaverecinı dalaverecilik.

delavêreciya dalaverecudur (dişil).

delavereciya dalaverecudur (dişil).

delavêreciyo dalaverecidir (eril).

delavereciyo dalaverecidir (eril).

delavêrecılıxey dalaverecilik.

delaverecılıxey dalaverecilik.

delavêreya dalavereyle.

delavereya dalavereyle.

delavêreyinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

delavereyinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

delavêreyinı hile yapma durumu, dalaverelik.

delavereyinı hile yapma durumu, dalaverelik.

delaw gölcük, küçük göl.

delawêre (İt) dalavere, yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun, hile, kandırmaca, kandırmaya çalışma.

delawêre kerdox dalavere eden kimse.

delawere (İt) dalavere, yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun, hile, kandırmaca, kandırmaya çalışma.

delawere kerdox dalavere eden kimse.

delawêreci dalavereci, hilekar.

delawereci dalavereci, hilekar.

delawêrecinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

delawerecinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

delawêrecinı dalaverecilik.

delawerecinı dalaverecilik.

delawêreciya dalaverecudur (dişil).

delawereciya dalaverecudur (dişil).

delawêreciyo dalaverecidir (eril).

delawereciyo dalaverecidir (eril).

delawêrecılıxey dalaverecilik.

delawerecılıxey dalaverecilik.

delawêreya dalavereyle.

delawereya dalavereyle.

delawêreyinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

delawereyinı kerdenı-kerdış dalaverecilik yapmak.

delawêreyinı hile yapma durumu, dalaverelik.

delawereyinı hile yapma durumu, dalaverelik.

delê bir dişi köpek.

delegasyon (Fr) herhangi bir topluluğu temsil etmekle görevli yetkili kurul.

delege (Fr) kendisine yetki verilerek bir yere gönderilen kimse.

delegelıxey delegelik.

delegey parti partinin delegesi.

delegey delegeler.

delegeya delegedir (dişil).

delegeyinı delegecilik.

delegeyo delegedir (eril).

delek 1-dişi köpek, dişi köpekcik, 2-hamamlarda kese yapan kimse.

delekê bir dişi köpekcik.

delekey kesecilik (hamamlarda).

deleki dişi köpekcikler.

delekinı kerdenı-kerdış 1-kesecilik yapmak, 2-kancıklık yapmak.

delêlê türkülerde çağrı mahiyetinde kullanılır.

delêlna sersemleştirdi.

delêlnaye sersemleştirilmiş olan.

delêlnayenı-delêlnayış sersemleştirmek.

delêlnayox sersemleştiren.

delêlya bı sersemleşmişti, başı dönmüştü.

delêlyaya sersemleşmiş (dişil).

delêlyaye başı dönmüş olan, sersemleşmiş olan.

delêlyayenı-delêlyayış başı dönmek, sersemleşmek.

delêlyayo sersemleşmiş (eril).

delevêre bı hile oldu.

delevêre kerde hile yapmış olan.

delevêre kerdenı-kerdış hile yapmak, kandırmak.

delevêre kerdox hile, hurda yapan kimse.

delevêre hile, hurda, kandırmaca vb.

delevêreyinı hile yapma durumu.

delewêre bı hile oldu.

delewêre kerde hile yapmış olan.

delewêre kerdenı-kerdış hile yapmak, kandırmak.

delewêre kerdox hile, hurda yapan kimse.

delewêre hile, hurda, kandırmaca vb.

delewêreyinı hile yapma durumu.

deli dişi köpekler.

delil (Ar) aradığı gerçeğe ulaşabileceği iz, kanıt.

delil bı delil oldu.

delil bıyaye delil olmuş olan.

delil bıyayenı-bıyayış delil olmak.

delil bıyayox delil olan.

delil kanıt.

deliley delil olma durumu.

delilo kaykerdenı-kaykerdış delilo oynamak.

delilo bir çeşit oyun havası.

deliz 1-koridor, 2-mahzen.

dellal bıyaye iyi, yakışıklı ve güzel olma.

dellal bıyayenı-bıyayış 1-iyi, yakışıklı ve güzel olmak, 2-telal olmak.

dellal veyndayenı-veyndayış tellal çağırtmak, tellalın çağırısı.

dellal güzel, şirin, iyi, yakışıklı, kibar vs, kişiler için söylenir.

dellal kaybolan şeyleri bulmak için veya artırmalarda çağıran kişi, tellal.

dellal kaybolan şeyleri bulmak için veya artırmalarda çağıran kişi, tellal.

dellala sevimlidir, güzeldir, yakışıklıdır (dişil).

dellala tellaldır.

dellalê bêri güzel gel.

dellalê bayana hitap sözcüğü.

dellaley tellalık.

dellalo 1-telaldır, 2-güzeldir, yakışıklıdır, kibardır.

dellek hamamda yıkananları keseleyen kişi.

dellekey kesecilik (hamamlarda).

dellekinı kerdenı-kerdış 1-kesecilik yapmak, 2-kancıklık yapmak.

dello beştaş oyunu.

delo kaykerdenı-kaykerdış beş taş oynamak.

delo kaykerdoxi beş taş oynayanlar.

delo 1-beş taş oyunu, beş taş ile oynanan bir oyun, 2-heylo.

delocan bir oyun havası.

delolo türkülerde çağrı mahiyetinde kulanılır.

delu biyo (xint) delirtmiş, deli olmuş.

delu bıyaye delirmiş olan.

delu bıyayenı-bıyayış deli olmak, delirmek.

delu kerde delirtmiş olan.

delu kerdenı-kerdış delirtmek.

delu kerdox delirten.

deluca güvercine benzer yırtıcı bit kuş.

deluce baykuş cinsinden olup kuyruğu biraz uzun olan bir kuş cinsi.

deluley kerdenı-kerdış delilik yapmak.

deluya delidir (dişil).

deluyey (xintey) delilik.

deluyo delidir (eril).

delvergi dişi kurtlar.

delvergı dişi kurt.

delxa amê sere sevda başına geldi, dalga başına geldi.

delxa amyayenı-amyayış dalga gelmek, dalgalanmak.

delxa bahri deniz dalgası.

delxa da pıro dalga vurdu.

delxa kerde çalışırken işi yavaşlatan, dalga geçen, şakalaşan.

delxa kerdenı-kerdış dalga yapmak, işi yavaşlatmak, işten kaytarmak.

delxa kerdox dalga yapan.

delxa mı werıştı dalgam kalktı (keyiflendim anlamında).

delxa pıro dayenı-dayış dalga vurmak.

delxa ravêrdenı dalga geçmek.

delxa vay rüzgar dalgası.

delxa 1-dalga geçmek, bir işte kaytarmak, şaka etmek vb, 2-dalga, deniz dalgası, su dalgası.

delxaci dalgacı.

delxayını dalgalı.

delxeci dalgacı.

delxeli dalgalı, alacalı bulacalı, hareli.

delxelın alacalı, hareli, dalgalı.

delxelına alacalıdır, harelidir (dişil).

delxelıni alacalı, hareli olanlar.

delxelıno alacalıdır, harelidir (eril).

delxeyinı dalga olma, geçme durumu.

delxnaye dalgalanmış olan.

delxnayenı-delxnayış dalgalandırmak.

delxnayox dalgalandıran.

delxıya koptu.

delxıyaye kopmuş olan.

delxıyayenı-delxıyayış 1-kopmak, yerinden çıkmak, 2-dalgalanmak.

delxıyeno salaniyor, dalgalaniyor.

delı dişi köpek.

dem antenı-antış zaman çekimi.

dem bı dem zaman zaman, vakit vakit.

dem bıya demlenmiş.

dem bıyayê demlenmiş olan.

dem bıyaye demlenmiş olan, dem tutan.

dem bıyayenı-bıyayış demlenmek, demını almak.

dem gırote demini almış olan.

dem gırotenı-gırotış demını almak.

dem kerda demlemiş.

dem kerde demlemiş olan.

dem kerdê demlenmiş olan.

dem kerdenı-kerdış demlemek.

dem kerdêya demlenmiştir, demlıdır.

dem kerdo demlemiş.

dem kerdox demleyen, demını tutan kimse.

dem ra 1-zamandan, 2-demden, kıvamdan.

dem ravêrnaye zamanı geçmiş olan.

dem ravêryayenı-ravêryayış zaman geçirmek, zamanı geçmiş olmak.

dem tepıştenı-tepıştış dem tutmak, demlemek.

dem tepıştox dem tutan.

dem u dewran iyi zaman, iyi zaman ve dönem.

dem 1-zaman, vakit, çağ, 2-hal, durum, vaziyet, 3-çay vb. şeylerde renk, koku, kıvam, ağırlık ve hafiflik durumu.

demaşkul pede dayenı-dayış akrep ısırmak.

demaşkuli akrepler.

demaşkulo akreptir.

demaşkül pede dayenı-dayış akrep ısırmak.

demaşkül akrep.

demaşküli akrepler.

demaşkülo akreptir.

demamok çift eli, çift ayak, çift parmaklı olan.

demamokı güzel kokulu küçük kavun.

demança tepêşıyê tabança yakalandı.

demança teqê tabança patladı.

demança teqnayenı-teqnayış tabança patlatmak.

demança tabanca.

demançay tabancalar.

demançayını tabancalı.

demançey tabancalar.

demaskul akrep.

demda çevirdi, devirdi.

demdanı-demdayış çevirmek, devirmek, ters yüz etmek.

demdayenı-demdayış 1-çevirmek, 2-devirmek, 3-dem vermek.

demdayox 1-çeviren, deviren, ters yüz eden, 2-dem veren.

demdê inan dı onların zamanında.

demde çevir.

demê cı ame zamanı geldi.

demê cı biro zamanı gelse.

demê cı 1-zamanı, kıvamı, demi.

demê ma dı zamanımızda.

demê tı niyasay bir zaman sen görünmedın.

demê veri geçmiş zaman, önceki zaman.

demê xo gırot demını aldı, kalıba girdı.

demê bir zaman.

demebı girme.

demekewı girme.

demekna biraz sonra, bir zaman sonra.

demekı koyma.

demena bir zaman sonra.

demende mirat, yabanda kalasın anlamında (hayvanlara denilir).

demenışnı dikme, dikleştirme.

demet (Yun) bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam.

demet bıyaye demetlenmiş olan.

demet bıyayenı-bıyayış demet olmak.

demet kerde demetlenmiş olan.

demet kerdenı-kerdış demetlemek.

demetcinı demetçilik.

demetı bir deste.

demetın demetli.

demetinı demetcilik.

demeyê tı vıni bi bir zaman sen kayboldun.

demeyê bir zamanlar, bir müdet, bir süre.

demeyêna bir müdet sonra.

demeyna bir müdet sonra.

demge pırodayenı-pırodayış damga vurmak.

demge pırodayox damga vuran.

demgecılıxey damgacılık.

demgeyinı damgacılık.

demgırotenı-gırotış demını almak.

demi dı 1-zamanda, 2-demde, kıvamda.

demi ra demden, zamandan.

demi zamanlar, zamanı.

demiya zamanla, zaman ile.

demkerdê demlenmış, demlı.

demkerdenı-demkerdış demlemek.

demlıg çaydanlık, demlik.

demlıx demlik, çaydanlık.

demmekı demleme.

demna yena bir müdet sonra gelirim.

demna 1-başka bir zaman, bir müdet sonra, birazdan, 2-demledı.

demo (wexto) newe şimdiki zaman.

demo (wexto) ravêrde geçmiş zaman.

demo amaye gelecek olan zaman.

demo amyaye gelecek zaman.

demo şiyaye geçmiş zaman, geçmiş dönem.

demo hera u nebelli geniş ve bellirsiz zaman.

demo kı ame geldiği zaman.

demo kı ameyo u ravêrdo gelmiş ve geçmiş zaman.

demo verên eski zaman.

demo erkeklik organlarını kaybetmiş erkek.

demode (Fr) modası geçmiş olan.

demode bıyayenı-bıyayış modası geçmiş olmak.

demodeyın modası geçme durumu.

demogog demogoji yapan.

demogogey demogoji ile ilgili.

demogogi demogoji yapanlar.

demogoja demogojdır (dişil).

demogoji bıyayenı-bıyayış demogoji olmak.

demogoji kerdenı-kerdış demogoji yapmak.

demogoji kerdox demogoji yapan.

demogoji 1-kelimeyi ters yüz etmek, 2-çok konuşmak, laf kalabalığı yapmak.

demogojinı kerdenı-kerdış demogojilik yapmak.

demogojinı demogojilik.

demogojiyey kerdenı-kerdış demogojilik yapmak.

demogojiyey demogojilik.

demogojo demogojdır (eril).

demokrasi (Yun) halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi.

demokrat (Fr) demokrasi yanlısı.

demokrata demokrattır (dişil).

demokratey demokrat olma durumu.

demokratik (Fr) demokrasiye uygun.

demokratinı demokratlık.

demokrato demokrattır (eril).

demosraşon vıraştenı-vıraştış miting yapmak.

demosraşon yürüyüş, miting.

demqesık bir kuş cinsi.

demser-demserı mevsim.

demseran mevsimleri, mevsimlerden.

demseri (mewsimi) mewsim, mevsimler.

demserı ra demê wesariyo mevsimlerden ilkbahar zamanıdır.

demserı ra demser mevsimden mevsime.

demxe bıyaye damgalanmış olan.

demxe bıyayenı-bıyayış damgalanmak.

demxe bıyayox damgalanmış olan.

demxe kerde damgalanmış olan.

demxe kerdenı-kerdış damgalamak, damga vurmak.

demxe kerdox damgalayan kimse.

demxe pırodayenı-pırodayış damga vurmak.

demxe pırodayox damga vuran.

demxe 1-bir şeyi belirlemek için yapılan işaret, 2-bir kimsenin adını kötüye çıkaran yüz kızartıcı durum.

demxecılıxey damgacılık.

demxeyinı damgacılık.

demxeyın damgalı.

demın-demını demli.

demını bo demli olsun?

demırci demir işleri ustası.

demırcinı demircilik.

den iri küp.

den tane, tahıl tanesi.

denayenı-denayış nişan vs. indirmek, kurmak, dikmek.

dendan (dından) diş.

dendık kewo taneye döşme, tane tutma.

dendık çekirdek, tane.

dendıkan dı çekirdeklerde.

dendıkan ra çekirdeklerden.

dendıkana çekirdeklerle.

dendıkci çekirdekçi, çekirdek satan kimse.

dendıkê (kankılê) gozan ceviz içi, ceviz çekirdeği.

dendıkê Beşilan kavun çekirdeği.

dendıkê Kuwan kabak çekirdeği.

dendıkê mışmışan kaysi çekirdeği.

dendıkê vaman badem çekirdeği.

dendıkê xewxan şeftali çekirdekleri.

dendıkê zebeşan karpuz çekirdeği.

dendıki çerez kerdenı-kerdış çekirdek çerez etmek.

dendıkinı çekirdekcilik.

dendıkın çekirdekli.

dene (tene) 1-tane, 2-tahıl, buğday vs.

denêkewo girmese, girmesin?

deney (Tr) deney.

deney dı deneyde.

deney ra deneyden.

deney vıraştenı-vıraştış deney yapmak.

deney vıraştox deney yapan.

deneya deneyle.

deneyana deneylerle.

deneyinı deneycilik.

deneyın deneyli.

deng biyo derin derin dalmış, düşünüyor.

deng bı sersemleştı, duyamaz oldu, kendinden geçtı, sesiz kaldı, derin derin daldı, sağırlaştı, daldı.

deng bıyaye sersemleşmiş olan.

deng bıyayenı-bıyayış sersem olmak, sersemleşmek, baygın düşmek.

deng kerde sersemleştirilmiş olan.

deng kerdenı-kerdış sersemleştirmek, baygın düşürmek.

deng kerdox sersemleştiren, baygın düşüren.

deng 1-sersem, sersemleşmek, kendinden geçmek, duymamazlıktan gelmek, derin derin düşünmek, dalmak, 2-baygın, sağır, 3-eş, 4-denk, eşit, 5-seviye, tay.

dengbêj (Kür) ses sanatçısı.

dengdê hewni dı uyku sersemliğinde.

dengê hewni uyku sersemi.

denge (Tr) denge, balans.

dengeyın dengeli.

dengo 1-eşittir, denktir, 2-sersemdir, ne yaptığını bilmiyor.

dengın 1-eşit olma durumu, 2-sersemleşmiş, sersem olma durumu.

dengına sersem gibidir (dişil).

dengıno sersem gibidir (eril).

dengız (bahr) deniz, okyanus, derya.

denışna bı baş üstü dikmişti.

denışna erd yere dikti.

denışna u nişan gırot dikti ve nişan aldı.

denışna 1-bir şeyi baş üstü dikmek, 2-nişan indirmek, dikmek.

denışnaye baş üstü dikili olan.

denışnayenı-denışnayış 1-baş üstü dikmek, 2-nişan indirmek, nişan kurmak, 3-dalgalandırmak.

denışnayenı-denışnayış 1-sırık vb. şeyleri dikmek, 2-nişan kurmak.

denışnayox baş üstü diken kimse.

denışneno dikiyor (bir şeyi dik olarak indirmek, dikmek).

denısknaye 1-dikilmiş olan (çubu, dire, taş vb), 2-yapışmış olan.

denısknayenı-denısknayış 1-dikmek (taş, direk vb.), 2-yapıştırmak.

denısknayo erd ro yere dikmiş.

denısknayo pırı yapıştırmış.

denıskyaye 1-dikilmiş olan, 2-yapışmış olan.

denıskyayenı-denıskyayış 1-dikilmek, 2-yapışmak.

dep u dolab dep u dolap, hile ve düzen.

deplasman (Fr) spor takımlarının kendi şehirleri dışında maç yapmaya gitmesi.

deplasman dı kaykerdenı-kaykerdış deplasmanda oynamak.

depo (Fr) bir malın korunması veya toptan satıldığı veya bulunduğu yer.

depo bıyaye depo edilmiş olan.

depo bıyayenı-bıyayış depolanmak.

depo kerde depo edilmiş olan.

depo kerdenı-kerdış depolamak.

depo kerdox depolayan kimse.

depoci depocu.

depocinı kerdenı-kerdış depoculuk yapmak.

depocinı depoculuk.

depocılıxey depoculuk.

depoxane eşya depo edilen yer.

depoy qısan laf deposu.

depoyinı depoculuk.

depoyın depolu.

depozit (İt) önceden yatırılan güvence veya bağlanma parası.

depozit daye depoziti verilmiş olan.

depozit dayenı-dayış depozit vermek.

depozit dayox depozit veren.

depozit gırotenı-gırotış depozit almak.

depozit gırotox depozit alan.

depozita depozitle.

depozitinı depozitcilik.

depozitın depozitli.

deprasyon (Fr) ruhi çöküntü.

deprasyon (Fr) ruhi çöküntü.

deprasyon ra newe vıjyayo ruhi bunalımdan yeni çıkmış.

deprasyon ravêrnayenı-ravêrnayış ruhi bunalım geçirmek.

deprasyon ravêrnayo ruhi bunalım geçirmiş.

deprasyon ravêrnena ruhi bunalım geçiriyor (dişil).

deprasyon ravêrneno ruhi bunalım geçiriyor (eril).

deprem (zerzele) deprem.

deprem bı deprem oldu.

deprem bıyayenı-bıyayış deprem olmak.

deprem dı depremde.

deprem ra depremden.

deq bıyayenı-bıyayış benekli olmak, noktalı olmak.

deq kerde beneklenmiş olan, noktalanmış olan.

deq kerdenı-kerdış beneklemek, noktalamak.

deq kerdox benek yapan, nokta yapan.

deq ben, yüz veya vucudun herhangi bir yerini iğne ile deşip iz bırakmak.

deqa dakika.

deqana bir dakika daha.

deqdeqi benek, benek noktalar.

deqdeqın benekli, benlı.

deqe fınê ikide bir, dakikada bir.

deqe dakika.

deqena bahdo bê bir dakika sonra gel.

deqena bir dakika daha.

deqeyê bir dakika.

deqi kerdenı-kerdış nokta nokta yapmak, ben yapmak.

deqi vıraştenı-vıraştış ben yapmak.

deqi benler.

deqiq (Ar) zamanı kullanmada dikkatlı olan, her şeye özen gösteren.

deqiq bıyayenı-bıyayış dakik olmak, zamanı kaçırmamak, dakikasını kaçırmiyan, dakikasında işini gören.

deqiqa (Ar) dakika, bir saatın altmışta biri.

deqiqa dakiktir, zamanını kaçırmiyor (dişil).

deqiqana bir dakika daha, dakikalarla.

deqiqe dakika.

deqiqena bir dakika daha.

deqiqeyê bir dakika.

deqiqo dakiktir, zamanını kaçırmiyor (eril).

deqtilo (Fr) yazı makinesi.

deqtilo dı nuşnayenı-nuşnayış daktiloda yazmak.

deqtilo dı daktiloda.

deqtilo kar ardenı-ardış daktilo kullanmak.

deqtilo nuşnayox daktilo yazan.

deqtiloci daktilocu, daktiloda yazı yazan.

deqtilocinı kerdenı-kerdış daktiloculuk yapmak.

deqtilocinı daktiloculuk.

deqtilocılıxey daktiloculuk.

deqtiloya nuşnaye daktilo ile yazılmış olan.

deqtiloya nuşnayenı-nuşnayış daktilo ile yazmak.

deqtiloya daktiloyla.

deqtiloyinı daktiloculuk.

deqtiloyın daktilolu.

deqülpna bı tıka basa doldurup yutmuştu.

deqülpna tıka basa doldurdu, yuttu.

deqülpnaye tıka basa doldurulup yutulmuş olan.

deqülpnayê yutuyordu.

deqülpnayenı-deküpnayış tıka basa doldurmak, yutmak.

deqülpnayox tıka basa doldurup yutan kimse.

deqülpneno tıka basa doldurup yutuyor.

deqın vücudun nokta nokta benli oluşu.

deqına benlidir, noktalıdır (dişil).

deqıno benlidir, noktalıdır (eril).

der u embıryani konu komşu.

dera (dıra) içinde, içindeyim.

derabe daraba, dukkanların çekilip açılıp kapanan kapısı, kepenk.

derabi bıyaye sırmalanmış olan.

derabi bıyayenı-bıyayış sırmalanmış olmak.

derabi kerde sırmalanmış olan.

derabi kerdenı-kerdış düşek, yorgan gibi yatakları sırmalamak.

derabi kerdox sırmalayan kimse.

derabi düşek, yorgan vb. şeyleri sırmak, işlemek.

derabnaye sırmalanmış olan.

derabnayenı-derabnayış yatakları sırmalamak, işlemek.

derabnayo sırmalamış, işlemiş.

derabnayox sırmalayan, işleyen.

derabul kız ve kadınların oynadığı bir oyun adı.

derame fiat, eder.

derancıknaye eğilmiş olan ağaç dalları.

derancıknayenı-derancıknayış ağaç dallarını eğmek.

derancıknayo dallarını eğmiş.

derancıkyayenı-derancıkyayış ağaç dalları eğilmek.

derb-derbı 1-darbe, vuruş, 2-fişek.

derb-derbı vuruş, darbe, dayak yeri, çarpış.

derba kıştenı-kıştışi öldürme darbesi.

derba leji kavga anı, kavga darbesi.

derba mergi ölüm darbesi.

derba si taş darbesi.

derba zeri yürek acısı, yürek yarası.

derbê tıfıngı tüfeğin fişekleri.

derbe bıyaye darbe olmuş olmak.

derbe bıyayenı-bıyayış darbe olmak.

derbe da pıro darbe vurdu.

derbe güna cı ro darbe vuruldu.

derbe güna pıro darbe vuruldu.

derbe kerde darbe yapmış olan.

derbe kerdenı-kerdış darbe yapmak.

derbe kerdox darbe yapmış olan.

derbe pırodaye darbe vurulmuş olan.

derbe pırodayenı-pırodayış darbe vurmak.

derbe pırodayox darbe vuran kimse.

derbe werde darbe yemiş olan.

derbe werdenı-werdış darbe yemek.

derbe werdox darbe yemiş olan kimse.

derbe darbe.

derbedar derbedar olan, perişan olan.

derbeder bıyaye derbeder olmuş olan.

derbeder bıyayenı-bıyayış derbeder olmak.

derbeder bıyayox derbeder olan.

derbeder kerd derbeder etti.

derbeder kerde derbeder edilmiş olan.

derbeder kerdenı-kerdış derbeder etmek.

derbeder yaşayışı ve davranışı düzensiz kimse, perişan olma durumu.

derbederey derbederlik, derbeder olma durumu.

derbederın derbeder olma durumu.

derbetın (dırbetın) yaralı.

derbetın bıyayenı-bıyayış yaralı olmak.

derbetın kerdenı-kerdış yaralamak.

derbetına yaralıdır (dişil).

derbetıney yaralı olma durumu.

derbetıno yaralıdır (eril).

derbi pırodaye darbe vurulmuş olan.

derbi pırodayox darbe vuran kimse.

derbi wena dayak yiyor.

derbi werdenı-werdış darbe yemek, dayak yemek.

derbi werdi dayak yedi.

derbi werdox darbe yiyen kimse.

derbnaye sırmalı.

derbnayenı-derbnayış sırmalamak.

derbnayo sırmalamış.

derbnayox sırmalayan.

derbı pırodaye darbe vurulmuş olan.

derbı pırodayenı-pırodayış darbe vurmak.

derbı pırodayox darbe vuran kimse.

derbı pırodeyenı-pırodayış darbe vurmak.

derbı vuruş, darbe.

derbıderb derbeder.

derbıki werde darbe yemiş olan.

derbıki werdenı-werdış 1-mermi yemek, 2-dayak yemek.

derbıki 1-dayak, dayak yemek, darbe, darbeler, dövme, 2-fişekler, tabança veya diğer silahların mermisi, 2-dayak yemek.

derbıkı darbe vurma durumu.

derbın darbeli.

derd ante dert çekmiş olan.

derd antenı-antış dert çekmek.

derd antox dert çeken kimse.

derd cı kewte dert girmiş olan.

derd cı kewtenı-kewtış dert girmek.

derd cı kewtox dert giren kimse.

derd daye dert verilmiş olan.

derd dayenı-dayış dert vermek.

derd dayox dert veren.

derd diyaye dert görmüş olan.

derd diyayenı-diyayış dert görmek.

derd diyayox dert gören kimse.

derd dı dertte.

derd gırote dert almış olan.

derd gırotenı-gırotış dert almak, dertlenmek.

derd gırotox dert almış, alan kimse.

derd kesi weno dert insanı yer.

derd kewtenı-kewtış dert düşmek.

derd nêwaşte dert istemeyen.

derd nêwaştenı-nêwaştış dert istememek.

derd nino antenı-antış dert çekilmez.

derd pa dıskıyayenı-dıskıyayış dert yapışmak.

derd ra dertten.

derd tepışte derde tutmuş, düşmüş olan.

derd tepıştenı-tepıştış dert tutmak, derde düşmek.

derd tepıştox dert tutmuş olan kimse.

derd u bella dert ve bella.

derd u kül dert ve yara.

derd u külanê xo dert ve acılarımı.

derd u qotık dert ve çaresiz hastalık.

derd xo rê peyda kerd kendisine dert peyda etti.

derd xırabo dert kötüdür.

derd dert, acı, keder, elem, üzüntü, hastalık, sorun, kaygı vs.

derdanê xo dertlerini.

derdê awı su derdi.

derdê cı derdi, acısı, elemi.

derdê ma bol gırano derdimiz çok ağırdır.

derdê ma bolo derdimiz çoktur.

derdê werdi yemek derdi.

derdê xo dı kewtenı-kewtış derdine düşmek.

derdê xo rê çare nêdi derdine çare bulamadı.

derdê zeri gırano yürek acısı ağırdır, zordır.

derdê zeri yürek acısı, gönül derdi, sevda derdi vb.

derde tırtıl, budak, tomurcuk, döğüm, diş, kertik (ağaç vb. şeylerin düz olmama durumu).

derdeyin (dırdeyin) döğümlü, düz olmayan ağaç vb.

derdeyın tırtıllı, kertikli, budaklı, döğümlü.

derdi cı werd dert kendisini yedi.

derdi dertler, acılar, elemler.

derdinı dertlilik.

derdiya dert ile.

derdlıxey dertli olma durumu.

derdna bir dert daha.

derdo bêçare çaresiz dert.

derdo bêderman dermansız dert.

derdo bêşifa şifasız dert.

derdo gıran ağır dert.

derdo xırab kötü dert.

derdo zalım zalim dert.

derdo zor zor dert.

derdo 1-derttir, 2-mec; ağıt, ezgi, derdi olmak.

derdule nıştenı-nıştış terelelliye binmek.

derdule ra pera terelelliden düştü.

derdule deli dolu, aptal.

derdule terelelli (hoppalı kaldıraç).

derduleyın terelellı.

derdın dertli.

derdına cı dertlisi (dişil).

derdına dertlidir (dişil).

derdınan dertlilerini.

derdınê cı dertlisi (eril).

derdıni rê dertliye.

derdıni dertliler.

derdıno dertlidir (eril)

dere dı şiyayenı-şiyayış derede gitmek.

dere dı derede.

dere ra dereden.

derê ...dırlar.

dere küçük akar su ve bu suyun yatağı.

derebeg derebeyi.

derebegi derebeyleri., zorbalar, toprak sahibi kimseler.

derebeginı derebeylik.

derebeyi zorba, toprak sahibi kimse.

derebeyinı derebeylik.

derece (Ar) basamak, aşama, rütbe, mertebe.

derece bıyaye derecelendirilmiş olan.

derece bıyayenı-bıyayış derecelenmek.

derece kerde dercelendirilmiş olan.

derece kerdenı-kerdış dercelendirmek.

derece kerdox derecelendiren kimse.

derecena bir derece daha.

dereceyê bir derece.

dereceyinı derecelik.

dereceyın dereceli.

dereeli saz, müzik yapıp karşılığında para toplayan topluma derler.

dereelinı çingenelik, dereelilik.

derena bir dere daha.

derewti ayakabı dikmede, kalın ip için delik açmaya yarayan biz.

derewtiya deştenı-deştış bizle dikmek.

derewtiya qülkerdenı-qülkerdış bizle delmek.

dereyın dereli.

dereza amca oğlu.

derezay amca oğulları.

derg beno uzaniyor.

derg biyayena uzanmayla.

derg biyayenı-biyayış uzanmak.

derg bı uzandı.

derg bıyaye 1-uzanmış olan, 2-yatmış olan.

derg bıyayenı-bıyayış 1-uzanmak, 2-uzamak, 3-yatmak.

derg kerde uzatılmış, yatırılmış olan.

derg kerdenda uzanmasında.

derg kerdenı-kerdış 1-uzanmak, 2-uzatmak, yere yatırmak.

derg kerdox uzatan, uzatıcı.

derg u bari uzun ve ince.

derg u qalın uzun ve kalın.

derg-dergtır-dergtırın uzun, ondan uzun, ondan daha uzun.

derga derg 1-uzunlamasına, boylamasına, 2-en uzunu, boylusu.

derga 1-tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, 2-uzundur (dişil).

dergah tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, tekke, evliya evi.

dergahinı tekkecilik.

derganey uzunluk, uzunlamasına.

dergay fiêx Seidi fieyh Said'in dergahı.

dergayey ser uzunlamasına.

derge dergah, tanriya yalvarma yeri, dervişlerin konaklama ve buluşma yeri.

dergek niyo uzun değil.

dergek uzun, uzunca.

dergeka uzundur, uzuncadır (dişil)

dergeko uzundur, uzuncadır (eril)

dergekı uzun, uzuncuk (dişil).

dergey ser uzunlamasına, uzunluğuna.

dergey uzunlamasına, uzunluk.

dergey uzunluk, uzun olma durumu.

dergi (Tr) bazı konuları işerleyen ve belirli aralıklarla çıkan yayın organı.

dergi vetenı-vetış dergi çıkarmak.

dergi vetox dergi çıkaran.

dergiyan dergileri.

dergiyê 1-bir dergi, 2-dergidirler.

dergkı uzat.

dergmekı uzatma.

dergo uzundur (eril)

derguş 1-nişanlı, sözü kesilmiş, 2-bebek, bebek beşiği.

derguşa mı 1-nişanlım, 2-kız bebeğim.

derguşa 1-nişanlıdır, 2-kız çocuğudur.

derguşı kız bebek, beşikteki çocuk.

dergusı kız bebek, beşikteki çocuk.

dergyêr daha uzun.

dergı uzun. uzun olan.

dergın uzun olma durumu.

derhal (Far+Ar) hemen, anında, çabucak.

derhal ame hemen geldi.

derhal ca ardenı-ardış hemen yerine getirmek.

derhal ez yena hemen gelirim.

derhal hemen, anında.

derheq hakkında, aleyhinde.

derheqdê ey dı onun hakkında.

derheqdê mı dı hakkımda.

deri kışta derenin kenarında.

derilo kaykerdenı-kaykerdış derilo oynamak.

derilo bir çeşit oyun havası.

derk kı uzat.

derk uzun.

derkenar 1-tarafsız, 2-kenarları olmayan.

derman daye ilaç verilmiş olan.

derman dayenı-dayış ilaç vermek.

derman dayox ilaç veren, ilaçcı.

derman diyaye ilaç bulmuş olan.

derman diyayenı-diyayış derman bulmak, çare bulmak.

derman diyayox ilaç bulan kimse.

derman dı ilaçta.

derman kerde ilaçlanmış olan.

derman kerdenı-kerdış ilaçlamak.

derman kerdox ilaçlayan.

derman lıngandê mı dı nêmend derman ayaklarımda kalmadı.

derman ra ilaçtan.

derman vete ilaç çıkarmış olan.

derman vetenı-vetış ilaç çıkarmak.

derman vetox ilaç çıkaran.

derman vıraştenı-vıraştış ilaç yapmak.

derman vıraştox ilaç yapan kimse.

derman 1-ilaç, 2-güç, takat, mecal, 3-çare, çıkar yol.

dermana ilaçla.

dermanci ilaç bulan, yapan veya satan kimse.

dermancinı kerdenı-kerdış ilaçcılık yapmak.

dermancinı ilaçcılık.

dermancılıxey ilaçcılık.

dermanê bir ilaç.

dermani ilaçlar.

dermaniya ilaçla.

dermanna bir ilaç daha.

dermanxane (daruxane, ezexane) ilaç yapılan veya satılan yer.

dermanın ilaçlı, dermanlı.

derneg akerdenı-akerdış dernek açmak.

derneg akerdox dernek açan.

derneg vıraştenı-vıraştış dernek kurmak.

derneg vıraştox dernek kuran.

derneg yasal topluluk, cemiyet.

dernegan dı derneklerde.

dernegan ra derneklerden.

dernegan dernekleri.

dernegci dernekçi.

dernegcinı kerdenı-kerdış dernekcilik yapmak.

dernegcinı dernekçilik.

dernegcılıxey dernekçilik.

dernegê bir dernek.

derneginı dernekcilik.

dernegna bir dernek daha.

dernek akerdenı-akerdış dernek açmak.

dernek akerdox dernek açan.

dernek vıraştenı-vıraştış dernek kurmak.

dernek vıraştox dernek kuran.

dernek yasal topluluk, cemiyet.

dernekan dı derneklerde.

dernekan ra derneklerden.

dernekan dernekleri.

dernekci dernekçi.

dernekcinı kerdenı-kerdış dernekcilik yapmak.

dernekcinı dernekçilik.

dernekcılıxey dernekçilik.

dernekê bir dernek.

dernekinı dernekcilik.

dernekna bir dernek daha.

derneyını 1-budaklı, 2-yüzün buruşmuş olması.

dernı 1-budak, 2-yüzün buruşmuş olması.

dernın bı dallı budakliydi.

dernın dallı budaklı.

dernına 1-dallı budaklıdır, 2-yüzü asıktır (dişil).

dernıno 1-dallı budaklıdır, 2-yüzü asıktır (eril).

ders bıyaye ders olma, ders alma, ders olmuş olan.

ders bıyayenı-bıyayış ders olmak.

ders daye ders vermiş olan.

ders dayenı-dayış ders vermek.

ders dayox ders veren kimse.

ders gırote ders almış olan.

ders gırotenı-gırotış ders almak.

ders gırotox ders alan kimse.

ders-dersı (Ar) öğretmenin öğrenciye sınıfta verdiği bilgi.

dersa dıdını tarixo ikinci ders tarihtir.

dersa fıziki fizik dersi.

dersa xo gırotı 1-dersını aldı (okumada), 2- dersını aldı (herhangi bir işte kavgada vb şeylerde)

dersa xo mı gırotı dersimi aldım.

dersa dersle.

dersan vejenê mec: ders çıkarmak, aklını başına almak.

dersê vengi boş dersler.

dersê bir ders.

dersi dersler.

dersna bir ders daha.

dersxane (Ar) dershane.

dersı bıyayenı-bıyayış ders olmak.

dersı gırotenı-gırotış ders almak.

dersı kerdenı-kerdış ders yapmak.

dersı vetenı-vetış ders çıkarmak.

Dersım bir erkek ismi.

Dersım Tunceli.

Dersıma bir bayan ismi.

Dersımı bir bayan ismi.

derut bı süpürmüştü.

derute süpürülmüş olan.

derutenı-derutış süpürmek.

deruto süpürmüş.

derutox süpüren, süpürücü.

derutyaye süpürülmüş olan.

derutyayenı-derutyayış süpürülmek.

deruwena süpürüyor (dişil).

deruweno süpürüyor (eril).

deruwya bı süpürülmüştü.

deruwyayo süpürülmüş.

derwêş bıyaye derviş olmuş olan.

derwêş bıyayenı-bıyayış derviş olmak.

derwêş 1-tarikat adamı, derviş, 2-alçak gönüllü, hoş görü ve zararsız kimse.

derwêşa dervişdir (dişil).

derwêşcinı kerdenı-kerdış dervişcilik yapmak.

derwêşcinı dervişcilik.

derwêşek dervişcik.

derwêşey kerdenı-kerdış dervişlik yapmak.

derwêşey dervişlik.

derwêşinı kerdenı-kerdış dervişcilik yapmak.

derwêşinı dervişcilik.

derwêşlıxey dervişlik.

derwêşo derviştir (eril).

derwês bıyaye derviş olmuş olan.

derwês bıyayenı-bıyayış derviş olmak.

derwês 1-tarikat adamı, derviş, 2-alçak gönüllü, hoş görü ve zararsız kimse.

derwêsa dervişdir (dişil).

derwêscinı kerdenı-kerdış dervişcilik yapmak.

derwêscinı dervişcilik.

derwêsek dervişcik.

derwêsey kerdenı-kerdış dervişlik yapmak.

derwêsey dervişlik.

derwêsinı kerdenı-kerdış dervişlik yapmak.

derwêsinı dervişcilik.

derwêslıxey dervişlik.

derwêso derviştir (eril).

derwya bı süpürülmüştü.

derwyaye süpürülmüş olan.

derwyayenı-derwyayış süpürülmek.

derwyayo süpürülmüş.

derwıt bı süpürmüştü.

derwıt süpürdü.

derwıte süpürülmüş olan.

derwıtê süpürüyordu.

derwıtena süpürmekle.

derwıtenı-derwıtış süpürmek, paspas yapmak.

derwıteyo süpürülmüştür.

derwıto süpürmüş.

derwıtox süpüren, paspas yapan kimse.

derwıtoxi süpürenler.

derwıyaye süpürülmüş olan.

derwıyayenı-derwıyayış süpürülmek.

derwıyayo süpürülmüş.

derxelinı alacalı, hareli.

derxelın bı alacalidi, hareliydi.

derxelın alacalı, hareli.

derxelınna bir hareli daha.

derya (Far) 1-deniz, derya, 2-mec: çok bilgili kimse, 3-çok, çoğalma.

derya dı deryada.

derya ra deryadan.

derya sıpê ak deniz.

deryaya deryadır, mec; bilgilidir (dişil).

deryaye çoğalmış olan.

deryayenı-deryayış çoğalmak.

deryayo deryadır, mec; bilgilidir (eril).

deryayın deryalı.

derüt bı süpürmüştü.

derüte süpürülmüş olan.

derütenı-derutış süpürmek.

derüto süpürmüş.

derütox süpüren, süpürücü.

derütyaye süpürülmüş olan.

derütyayenı-derutyayış süpürülmek.

derüwena süpürüyor (dişil).

derüweno süpürüyor (eril).

derüwya bı süpürülmüştü.

derüwyayo süpürülmüş.

derz (Ar) duvar taşları veya tuğlaların aralarını harç ile doldurup üzerinden mala çekilerek aralık veya hat bırakmak işi.

derz dı derzde.

derz ra derzden.

derz vıraştenı-vıraştış derz yapmak.

derz vıraştox derz yapan.

derzana derzlerle.

derzcinı kerdenı-kerdış derzcilik yapmak.

derzcinı derzcilik.

derzê xo napıro çalı çırpı yükünü hazırlayıp yüklendı.

derze kerde toplanıp demetlenip bağlanmış olan.

derze kerdenı-kerdış sırta taşınabilecek şekilde bağlayıp hazırlamak.

derze pıronayenı-pıronayış sırta taşınabilecek yükü yüklemek.

derze vıraştenı-vıraştış sırta taşınabilecek şekilde hazırlayıp bağlamak.

derzê bir derz.

derze insanların sırtlayarak taşıdıkları, ekin, çalı çırpı, sap vb yükü, omuzda veya belde taşınabilen çalı çırpı demeti.

derze omuzda veya sırta taşınan çalı çırpı yükü.

derzena dikiyor (dişil).

derzeno dikiyor (eril).

derzeno dikiyor.

derzey çaran çalı çırpının sırt yükü.

derzey kırıştenı-kırıştış sırtında çalı, çırpı vs. taşımak.

derzeyın sırta taşanabilecek şekilde hazırlanmış yük.

derzinıki iğnelenmek, iğne batar gibi olmak.

derzna bir derz daha.

derznayenı-derznayış 1-derz yapmak, 2-dikmek.

derzyaye dikilmiş olan.

derzın derzli.

derzıni dê xo ro kendisine iğne vurdu.

derzıni kerde iğnelenmiş olan.

derzıni kerdenı-kerdış iğnelemek, iğne vurmak.

derzıni kerdox iğnelenen.

derzıni küwê xo dı kendisine iğne batırdı.

derzıni pırodayenı-pırodayış iğne vurmak.

derzıni pırodayox iğne vuran kimse.

derzıni werdenı-werdış iğne yemek, iğne vurulmak.

derzıni iğne, dikiş iğnesi vb.

derzıno derzlidir.

derzının iğneli.

derzıya bı dikilmişti.

derzıyaye dikilmiş olan.

derzıyayenı-derzıyayış dikilmek.

derzıyayo dikilmiş.

derıbnayenı-derıbnayış yorgan vb. Şeyleri dikmek, sırımak.

derıbnayox yorgan vb. şeyleri sırıyan kimse.

derıbyaye sırılmış olan.

derısiya (derıskiya) kaydı.

derısiya bı kaymıştı.

derısiyayo kaymış.

derısiyêna kayiyor (dişil).

derısiyena kayiyor (dişil).

derısiyêno kayiyor (eril).

derısiyeno kayiyor (eril).

derıskiya (derısiya) kaydı.

derıskiyaya kaymış (dişil).

derıskiyayenı-derıskiyayış kaymak.

derıskiyayo kaymış (eril).

derıskna bı kaydırmıştı.

derıskna kaydırdı.

derısknaye kaydırılmış, kaymış olan.

derısknayenı-derısknayış kaydırmak.

derısknayox kaydıran.

derısknena kaydıriyor (dişil).

derıskneno kaydıriyor (eril).

derıskyaye kaymış olan.

derıskyayenı-derıskyayış kaymak.

derısnayox kaydıran.

derıt bı süpürmüştü.

derıte süpürülmüş olan.

derıtenı-derıtış süpürmek.

derıteyo süpürülmüş.

derıto süpürmüş.

derıtox süpüren.

derıwena süpürüyor (dişil).

derıweno süpürüyor (eril).

des (10) on.

des bı des onar onar.

des des on on, onar onar.

deseg bıyaye yumak olmuş olan.

deseg bıyayenı-bıyayış yumak olmak.

deseg kerde yumak edilmiş olan.

deseg kerdenı-kerdış yumak yapmak.

deseg kerdox yumak yapan.

deseg çile, ip veya yün yumağı.

desega siya siyah iplik yumağı.

desegan dı yumaklarda.

desegana yumaklarla.

desegı dı yumakta.

desegı ra yumaktan.

desegın yumaklı.

desek bıyaye yumak olmuş olan.

desek bıyayenı-bıyayış yumak olmak.

desek kerde yumak edilmiş olan.

desek kerdenı-kerdış yumak yapmak.

desek kerdox yumak yapan.

deseka siya siyah iplik yumağı.

desekan dı yumaklarda.

desekana yumaklarla.

desekı dı yumakta.

desekı ra yumaktan.

desekı yumak.

desekın yumaklı.

desen (Fr) yüzeylerin üzerinde nesneleri belirli çizgilerle gösterme, tasvir.

desen dı desende.

desen ra desenden.

desen vıraştenı-vıraştış desen yapmak.

desêna bı sınamıştı.

desena desenle.

desêna sınadı, denedi.

desenana desenlerle.

desênaye sınanmış olan.

desênayenı-desênayış sınamak, denemek, tecrübe etmek.

desênayox sınanan, denenen.

desenci desen yapan sanatçı.

desencinı kerdenı-kerdış desencilik yapmak.

desencinı desencilik.

desencılıxey desencilik.

desênena sıniyor, deniyor (dişil).

desêneno sıniyor, deniyor.

deseninı desencilik.

desenın desenli.

desigram (Fr) bir gramın onda biri.

desilitre (Fr) bir litrenin onda biri.

desimetre (Fr) bir metrenin onda biri (dm).

desinator (Fr) desen yapan kimse, desenci.

desinatora desinatördür (dişil).

desinatorcinı desencilik.

desinatorey kerdenı-kerdış desencilik yapmak.

desinatorey desencilik.

desinatorinı desinatörlük.

desinatoro desinatördür (eril).

desise (Ar) oyun, hile, düzen, aldatma.

desise kerdenı-kerdış hile yapmak.

desise kerdox hile yapan.

desisesinı kerdenı-kerdış hilecilik yapmak.

desisesinı hilecilik.

desiseya hileyle.

desiseyinı hilecilik.

desiseyın hileli.

deslep bıyaye kaba sıvası yapılmış olan.

deslep bıyayenı-bıyayış kaba sıvası yapılmış olmak.

deslep kerde kaba sıvası yapılmış olan.

deslep kerdenı-kerdış kaba sıva yapmak.

deslep kerdox kaba sıvayı yapan.

deslep kaba sıva.

deslıg onluk.

deslıgê bir onluk.

deslıgi onluklar.

deslıx onluk.

deslıxê bir onluk.

deslıxi onluklar.

deslıxna bir onluk daha.

desmac (desmaj) aptest.

desmac gırote apdest almış olan.

desmac gırotenı-gırotış abdest almak.

desmac gırotox apdest alan.

desmaca apdestle.

desmacın apdestli.

desmaj (desmac) aptest.

desmaj gırote apdest almış olan.

desmaj gırotenı-gırotış abdest almak.

desmaj gırotox apdest alan.

desmaja apdestle.

desmajın apdestli.

desmal-desmalı mendil.

desmala desti el mendili.

desmala pak kerdenı-kerdış mendil ile temizlemek.

desmala mendille.

desmalana mendillerle.

desmalın mendilli.

desmaz (desmac) aptest.

desmaz gırote apdest almış olan.

desmaz gırotenı-gırotış abdest almak.

desmaz gırotox apdest alan.

desmaza apdestle.

desmazın apdestli.

desna on daha.

despot (Fr) bir ülkeyi zora ve baskıya dayanarak yöneten kimse.

despotey kerdenı-kerdış despotluk yapmak.

despotey despotluk, despot olma durumu.

despotik (Fr) despoteya, despotça.

despotinı kerdenı-kerdış despotluk yapmak.

despotinı despotluk.

dess (10) on, on sayısı.

dess bı dess onar onar.

dess kilometrey milêno on kilometre bir mildir.

dess ra çıhar 10/4 ondan dört.

dess-dıwês on oniki.

dessan ra onlardan.

dessan onları, onlukları, onuncu.

desshezari (10 000) onbin.

dessi onu, onluğu.

desso-dess onar onar.

dessqat on misli, on katı.

dessın onuncu.

dest el.

dest akerde elli açık, cömert.

dest akerdenı-akerdış el açmak, dilenmek.

dest akerdo el açmış.

dest akerdox el açan, dilenen.

dest antenı-antış el çekmek.

dest bancı el çek.

dest berdenı-dest berdış direnmek, yardım etmek.

dest berdo xo direnmiş, dayanmış.

dest bı kar kerd işe başladı.

dest bı 1-dikmişti, 2-eldı.

dest cı eştenı 1-müdahale etmek, 2-el atmak, 3-namusuzluk yapmak.

dest cı nêresayenı-nêresayış eli yetişmemek.

dest cı ra şıtenı-şıtış kendisinden ummudunu kesmek.

dest cı ra nêbıyayenı-nêbıyayış eli olmamak, vaz geçememek.

dest cı ra verdayenı-verdayış elini çekmek, kendi başına bırakmak.

dest cı resayenı-resayış eli yetişmek.

dest cı resnayenı-resnayış yardım ellini yetiştirmek.

dest cıra antenı-antış kendisinden el çekmek.

dest cıra nêşiyayenı-nêşiyayış eli varmamak, kıyamamak.

dest daye yardım elini uzatmış olan.

dest dayeney birbirine el verme, yardım etme.

dest dayenı-dayış bir birine el verme, yardım ellini uzatmak.

dest dayox yardım eden, yardım elini uzatan kimse.

dest derg kerdenı-kerdış el uzatma, mec: yardımda bulunma.

dest derg kerdox yardım elini uzatan kimse.

dest dı mende elinde kalmış olan, satılmamış olan.

dest dı mendenı-mendış 1-ellinde kalmak, 2-satamamak.

dest dı tepıştenı-tepıştış ellinde yakalanmak.

dest dı verdayenı-verdayış 1-elinde bırakmak, 2-anında boşamak.

dest dı elde.

dest eşt cı el attı (kendisine).

dest eştenı-eştış 1-ellemek, birinin namusuna el atmak, 2-yardımda bulunmak, yardım ellini uzatmak.

dest eştenı-eştış el atmak.

dest feki ser nayenı-nayış elini ağzının üstüne koymak, ağzını kapatmak.

dest şanayenı-şanayış el sallamak.

dest şenık elli hafif olan, çabuk iş yapan.

dest şıkyayenı-şıkyayış eli kırılmak.

dest gıran bıyayenı-bıyayış elli ağır olmak.

dest gıran elli ağır, sakar.

dest gırane eştenı-eştış yakasına yapışmak.

dest gırêdaye 1-elli kolu bağlı olan, 2-ellinden birşey gelmiyen, bir şey yapamiyan, 3-elleri bağlanmış olan.

dest gırêdayenı-gırêdayış elli bağlamak, bağlanmak.

dest gırêdayox eleri bağlanan, bağlı olan.

dest gırote 1-elli dar, cimri, 2-nişanlı erkek.

dest gırotê nişanlı kız.

dest gırotenı nişanlı olma durumu.

dest hêl kerdenı-kerdış el salamak.

dest hêlnêkerdenı-hêlnêkerdış el salamamak.

dest heram başkasının namusuna el atan, kötü işler yapan.

dest hewada el kaldırdı.

dest hewadaye el kaldıran, direnen, el kaldırmış olan.

dest hewadayenı-hewadayış el kaldırmak, karşı koymak, baş kaldırmak.

dest hewadayox el kaldıran.

dest jewbini dayenı-dayış el ele vermek, el ele tutuşmak.

dest kar eştenı-eştış işe el atmak, girişmek, başlamak.

dest kerde başlamış olan.

dest kerdenı-dest kerdış ele almak, ele geçirmek, el koymak.

dest kewt ser elli yatıştı, alıştı.

dest kewtenı-kewtış 1-elline geçmek, 2-yakalanmak, 3-başkasının himayesine girmek.

dest miyan kerdenı-kerdış elini sokmak.

dest namus eşte başkasının namusuna el atmış olan.

dest namus eştenı-eştış başkasının namusuna el atmak.

dest nayo ser el koymuş

dest pa nayenı-nayış dokunmak, el sürmak.

dest pa nênayenı-nênayış dokunmamak, el sürmemek.

dest paştiro kerdenı-kerdış sırtını sıvazlamak, kendisiyle övünmek.

dest pê dayenı-dayış el ele vermek, el ele tutuşmak.

dest pêşanayenı-pêşanayış birbirine el vermek, destek olmak.

dest pey bıdı elini sür, elini ver, yardım elini uzat.

dest pey keno başliyor.

dest pey kera başlayayım?

dest pey kerd bı başlamıştı.

dest pey kerd başladı.

dest pey kerde başlamış olan.

dest pey kerdenı-kerdış 1-başlamak, 2-bir işe girişmek.

dest pey kerdo başlamış, girişmiş.

dest pey kerdox başlayan.

dest pey kı başla.

dest pey mekı başlama.

dest pey nêkerdenı-nêkerdış başlamamak.

dest peykerd başladı.

dest peykerdena başlamayla, başlangıçta.

dest peykerdenda başlamasınad.

dest peykero başliyacak, başlasa.

dest pıra kerd 1-başladı, 2-okşadı.

dest pıra kerdenı-kerdış el sürmek, okşamak.

dest pıro kerdenı-kerdış 1-okşamak, 2-ellemek, üzerinde el gezdirmek.

dest pıstın kerdenı-kerdış 1-ellini koynuna sokmak, 2-namusuzluk etmek.

dest qırı kerdenı-kerdış boğazını sıkmak, boğmaya çalışmak.

dest ra amyayenı-amyayış elinden gelmek.

dest ra bı elinden oldu.

dest ra bıyaye elinden olmuş olan.

dest ra bıyayenı-bıyayış elinden olmak, gücünü kaybetmek.

dest ra şiyayenı-şiyayış çok hasta olmak.

dest ra şı elden gitti.

dest ra gırotenı-gırotış elinden almak.

dest ra nino elinden gelmiyor.

dest ra niyame elinden gelmedi.

dest ra perayenı-dest ra perayış elden uçmak, elden çıkmak.

dest ra vetenı-vetış elinden çıkarmak, elden çıkarmak, elinden almak.

dest ra vetox elinden çıkaran.

dest ra vıcıyaye elden çıkmış olan.

dest ra vıcıyayenı-vıcıyayış elden çıkmak. yitirilmek, kaybolmak.

dest ra vıjyayenı-vızyayış 1-ellinden çıkmak, 2-kötü yolla düşmek.

dest ra vızyaye elden çıkmış olan.

dest ra vızyayenı-vızyayış 1-ellinden çıkmak, 2-kötü yolla düşmek, 3- yitirilmek, kaybolmak.

dest ra yeno elinden geliyor.

dest ra elden.

dest ronayenı-ronayış boyun eğmek, teslim olmak.

dest ser nayenı-nayış el koymak, istila etmek, zorla himayesine almak.

dest sernayox el koyan.

dest sernênayenı-nênayış el koymamak, istila etmemek.

dest teng eli dar, cimri.

dest tenganey çok darlık çekmek.

dest tengey el darlığı, maddi bozukluk.

dest tepıştenı-tepıştış 1-ellini tutmak, 2-yardım etmek, yardım ellini uzatmak 3-elele tutuşmak.

dest tepıştox yardım sever, yardım eden kimse.

dest u ber el altı, el altında çalışma, ayak işleri yapma, ellinden gelme.

dest u lıng el ve ayak.

dest u lıngan ra bıyayenı-bıyayış el ve ayakları tutmamak, felç olmak.

dest u lıngan ra kewtenı el ve ayaktan düşmek, kötürümleşmek.

dest u lıngê rısti sağ el ve ayak.

dest u pay el va ayak.

dest u payan ra kewtenı el ve ayağı tutmamak, kütürümleşmek.

dest u payan ser el ve ayak üzeri.

dest u qol el ve kol.

dest veng 1-elli boş, 2-silahsız.

dest vengo elli boştur, silahsızdır.

dest vılla eli dağınık, cömert, eli açık, savurgan.

dest vıllayo elli açıktır, savurgandır.

dest vıstenı-vıstış eline geçirmek.

dest wedarnayenı-wedarnayış el kaldırmak, karşı koymak.

dest xo berde direnmiş, dayanmış olan.

dest xo berdeney direnme, dayanma durumu.

dest xo berdenı-berdış direnmek, cesur olmak, boyun eğmemek, dayanmak, mücadele etmek, karşı koymak.

dest xo berdenı-berdış direnmek.

dest xo berdox boyun eğmeyen, direnen, cesur olan kimse.

dest xo berdoxi direnenler, boyun eğmeyenler.

dest xo berı diren, dayan.

dest xo nêberdeney direnememe, dayanamama durumu.

dest xo nêberdenı-nêberdış korkak olmak, direnememek.

dest xo vera nayenı-nayış kendini korumak, savunmak, müdafa etmek, karşı koymak.

dest xover dayenı-dest xoverdayış direnmek.

dest xover eştenı-eştış düşmemek için elini önüne atmak, direnmeye çalışmak.

desta cêri aşağdaki ova.

desta cori yukardaki ova.

desta dayenı-dayış elle vermek.

desta geyrayenı-geyrayış hizmetini yapmak, hizmetinde çalışmak.

desta noveri bu tarafın ovası.

desta overi o tarafın ovası.

desta pêşanayenı-pêşanayış elle karıştırmak.

desta 1-bir demet, deste, 2-elliyle

destakerde demetlenmiş, destelenmiş.

destan bışu elerini yıka, elleri yıka.

destan bın dı bınalê el altında inle.

destan bın kewtenı-kewtış başkasının elli altına girmek, düşmek.

destan bındı mende başkasının himayesinde olmuş olan

destan bındı mendenı-mendış başkasının himayesi altında kalmak.

destan bındı verdayenı-verdayış el altında bırakmak.

destan kewtenı kütürümleşip elle düşmak, iş yapamamak.

destan pêser nayenı-pêser nayış ellerini üst üste koymak.

destan ragiro 1-ellerini kaldırsa, dirense, 2-ellerini tutsa, kendine hakim olsa.

destan vera çarnayenı-çarnayış hizmetçi gibi çalıştırmak.

destan verdı mende başkasına muhtaç olan.

destan verdı mendenı-mendış başkasına muhtaç olmak.

destan-destanı destan, bir nevi şiir türü, olağan üstü olayları konu alan anlatım veya yazı türü.

destan-destanı destan.

destan 1-elleri, 2-destan.

destana 1-destanlarla, 2-ellerle.

destanci destan yazan veya anlatan kimse.

destanê 1-elerini, 2-destandır.

destani nuşnayenı-nuşnayış destan yazmak.

destani destanlar.

destanser el üstü.

destanı nuşnayenı-nuşnayış destan yazmak.

destanın destanlı.

destanın destanlı.

destare el değirmeni.

destari (dıstari) el degirmenı, dıstar.

destari ra el değirmeninden.

destari tahnıtenı-tahnıtış el değirmeniyle öğütmek.

destari el değirmeni.

destariya el değirmeniyle.

destarın el değirmenli.

destawa xo kerdı su döktü, tuvalet ihtiyacını giderdı.

destawi kerdenı-kerdış ufak su dökmek, işemek.

destawi ufak su, işek, işemek.

destawiya cı amê işemesi geldi.

destawxane abdesthane, ufak su dökme yeri.

destawı su dökmek, tuvalet ihtiyacı olmak.

destber 1-ellinden gelmek, 2-yardımcı.

destberey ellinden gelme durumu.

destbereya mı elimden gelen, yardımım.

destbereya to çıçi yena texsir mekı elinden ne gelirse taksir etme.

destbereya elinden gelmeyle.

destbereyahüquqi hukuk yardımı

destbıra kan kardeşi, yardımcı kardeş.

destçante el çantası.

destdan destek olmak, yardım elini uzatmak.

destdayox el veren, yardım eden.

destdergkerdox el uzatan, yardım eden.

destê cı gırano eli ağırdır.

destê cı gırêday ellerini bağladılar.

destê cı ra niyame, kar vırada elinden gelmedi, işi bıraktı.

destê cı ra elinden

destê cı tepıştenı-tepıştış 1-ellini tutmak, 2-yardımda bulunmak.

destê cı elleri.

destê Ellay Allahın izniyle.

destê şani akşam üstü, akşama doğru, akşam vakti.

destê şefaqi sabaha karşı.

destê şewray sabaha doğru, sabaha karşı.

destê nê laci bol çapıko bu çocuğun eli çok çabuktur.

destê pê tepışten 1-birbirine yardım etmek, 2-birbirinin ellini tutmak.

destê sani akşama doğru, akşam vakti.

destê sewray sabaha doğru, sabaha karşı.

destê soni akşam üzeri.

destê to cız bi elin cız oldu (çocuk dilinde).

destê xo cı ra antenı-antış ellini kendisinden çekmek, serbest bırakmak.

destê xo lez tepıştenı elini çabuk tutmak.

destê xo na pa ellini değdirdı.

destê xo panayenı-panayış ellini vurmak, dokunmak.

destê xo pırodayenı-pırodayış ellini vurmak, dokunmak.

destê xo ra eştenı-eştış elinden atmak.

destê xo ra vetenı-vetış elinden çıkarmak, hal etmek.

deste bıyayenı-bıyayış destelenmek.

deste kerde demetlenmiş, dizilmiş, deste edilmiş.

deste kerdenı-kerdış destelemek.

deste kerdox desteleyen.

deste 1-tutam, 2-sap, deste, 3-dikili, dikilmiş olan, dikik (elbise vb).

deste aynı cisimleri bir arada bağlanmışı, demet, bağlam.

destê 1-bir el, 2-dikiyordu.

destecinı kerdenı-kerdış destecilik yapmak.

destecinı destecilik.

destecılıxey 1-desteleme, 2-deste yapma işi.

desteg bıyaye destek olmuş olan.

desteg bıyayenı-bıyayış destek olmak, yardımcı olmak.

desteg bıyayox destek olan kimse.

desteg daye desteklemiş olan.

desteg dayenı-dayış desteklemek.

desteg kerd destek yaptı.

desteg kerde desteklemiş olan.

desteg kerdenı-kerdış desteklemek.

desteg kerdox destekleyen.

desteg destek.

desteg yardım, yardımcı, destek.

destegey destek olma durumu.

destegın destekli.

destek bıyaye destek olmuş olan.

destek bıyayenı-bıyayış destek olmak.

destek bıyayox destek olan kimse.

destek daye desteklemiş olan.

destek dayenı-dayış destek vermek, desteklemek.

destek kerde desteklemiş olan.

destek kerdenı-kerdış desteklemek.

destek kerdox destekleyen.

destek dayanak, üzerine bir şey koymaya, oturtmaya, tutturmaya yarar araç, tutamak, tutma yeri.

destekey destek olma durumu.

desteki 1-iplik yumakları, 2-elcikler, 3-deste, destecik.

destekın desteklı.

destena bir deste daha.

desteni dikiş.

destenı-destış dikiş dikmak.

destey gırdi büyük desteler.

destey hacetan aletlerin desteleri.

destey werdi ufak desteler.

destey xeli buğday destesi.

destey desteler.

desteyê vıllıki bir deste çiçek.

desteyê 1-bir deste, 2-destedir.

desteyinı kerdenı-kerdış destecilik yapmak.

desteyinı destecilik.

destşıt mec: elini ondan yıkadı.

destgırote yardım eden.

desthera eli açık, cömert.

desti gırêdayenı-gırêdayış ellerini bağlamak.

desti hene kerdenı-kerdış ellerini kınalamak.

desti pê dayenı-dayış el ele vermek.

desti ser çarnayenı-çarnayış el üstü gezdirmek.

desti ser el üstü.

destiya el ile, eliyle, elle.

destlep xo beno elleri kalkiyor, direnebiliyor.

destlep xo nêbeno elleri kalkmiyor, korkaktır, vuramiyor.

destlep elerine ve bileğine hakim olma, kullanabilme.

destlez eli çabuk olan, atik davranan.

destmac (destmaj) aptest, aptestlı

destmalı mendil.

destmelês elleri kalkmayan, kendini koruyamiyan, bir şey yapamiyan.

destna bir el daha.

destname el yazısı, el ile yazılan ferman.

destnuşt el yazısı.

destnımaz abdest.

desto çep sol el.

desto raşt sağ el.

desto dikmiş.

deston (destan) destan.

destox dikiş diken kimse, dikici.

destoxvan terzi, dikici

destpak selver, el kurutma ve silme peçetesi.

destra amyayenı-amyayış ellinden gelmek.

destra dest geyra elden elle dolaştı.

destra şiyayenı-şiyayış elinden gitmek, mec: kötüleşmek, elden gitmek.

destra gırotenı-gırotış ellinden almak.

destra nêamyayenı-nêamyayış ellinden gelmemek.

destray izin, müsade teme, yol verme.

destraydan (desturı) müsade, yol verme, izin.

destrayver öncü, ilerici, yol gösterici.

destsermayan sermaye sahiplerinin.

destsernayox el koyan, işkal eden.

destteng eli dar, cimri.

desttepıştox el tutan, yardım eden.

desttı verdayenı-verdayış elinde bırakmak.

destum ra kara sabanın destesinden.

destum kara sabanın tutma yeri, destesi.

destur (Kür) izin, müsade, izin verin anlamında kullanılır.

destur daye izin verilmiş olma.

destur dayenı-dayış izin vermek, müsade etmek, destur vermek.

destur dayox izin veren kimse.

destur gırote izin almış olan.

destur gırotenı-gırotış izin almak, destur almak.

destur gırotox izin alan.

desturey destur verme durumu.

desturı (Ar) genel kural, kaide.

destveng elli boş, silahsız.

destvengo silahsızdır, elli boştur.

destver hizmetçi.

destveri el altı bezi, temizlik bezi.

destvılla elli açık, cömert, fazla harcama yapan.

destwışkkerd selver, el kurutma ve silme peçetesi.

destxane (terzixane) dikim evi, terzihane.

destxoberde dayanmış, direnmiş olan kimse.

destxoberdeney direnmek, mukavemet etme durumu.

destxoberdox dayanan, direnen kimse.

destxonêberdeney

destzuwa selver, havlu, el kurutma peçetesi.

destı ame elde geldi.

destı ca ardenı-ardış elde yerine getirmek.

destı da elde verdi, hemen verdi.

destı dayenı-dayış elde vermek, ödemek.

destı dı bı ellindeydi.

destı mend 1-ellinde kaldı, satamadı, 2-birini döverken çok kötü dövmek haldan düşürmek.

destı tepêşiya 1-elde yakalandı, yakalanmak, 2-ellinde kaçak yada hırsızlık bir şey yakalamak.

destı 1-elde, 2-ova, 3-anında, hemen.

destıj yaylalara, ovalara yerleşenlere denilir.

destırma ev işlerinde veya tarla işlerinde çalıştırılan erkek hizmetçi.

destırmay el altındaki yardımcı, yardımcılar, hizmetçiler.

desu çıhar (14) ondört.

desu dıdı (12) on iki.

desu şeş (16) on altı.

desu heşt (18) on sekiz.

desu hewt (17) on yedi.

desu hirê (13) on üç.

desu jew (11) on bir.

desu jewna on bir daha.

desu ju (11) on bir (dişil).

desu new (19) on dokuz.

desu panc (15) on beş.

desu panco (15) onbeştir.

desu ponc (15) on beş.

desın 1-onuncu, 2-onluk.

desını onuncu.

detay (Fr) ayrıntı.

detayana izah kerd detayiyle izah etti.

detayın detaylı.

deterjan (Fr) kimyasal özeliği olan temizleme maddesi, arıtıcı.

deterjanın deterjanlı.

deva hêjını kudurmuş olan dişi deve.

deva dişi deve.

devan develeri.

deve baro gıran wegêno deve ağır yük taşiyor.

deve hêji kewno deve heje düşüyor.

deve deve, yük taşımakta kullanılan hörgüçlü bir hayvan.

devê dişi deve.

deveci devecilik yapan kimse.

devecinı kerdenı-kerdış devecilik yapmak.

devecinı devecilik.

devecılıxey devecilik.

devek devecik.

devekê bir deve, devecik.

deveki (lolık) bir nevi kurt, kurtcu, kurtlar.

deveki devecikler.

dever (mıntiqa) çevre, mıntika.

dever daye kenara verilmiş olan.

dever dayenı-dayış kenara vermek.

dever dayox kenara veren.

dever yer, diyar, bölge.

deverê ma çevremiz.

devey develer.

deveyê 1-bir deve, develerdir.

deveyinı kerdenı-kerdış devecilik yapmak.

deveyinı devecilik.

devınaye debelenmiş olan.

devınayenı-devınayış debelenmek.

devınayox debelenen.

devıneya bı debelenmişti.

devıneya debelendi.

devırêcna bı kusturmuştu.

devırêcna kusturdu.

devırêcnayenı-devırêcnayış kusturmak.

devırêcya bı kusmuştu.

devırêcya kustu.

devırêcyayenı-devırêcyayış kusmak.

devırna bı demiri tavanda dövmüştü.

devırna demiri tavanda dövdü.

devırnaye tavanda dövülmüş olan.

devırnayenı-devırnayış kızgın demiri tavanda dövmek.

devırnayox kızgın demiri tavanda döven.

devırneno demiri tavanda dövüyor.

devıst de içine bıraktı, koydu.

devıst içine düşürdü, içine koydu, koymak, koydı.

devıste yerine koyulan, bırakılan.

devıstenı-devıstış içine koymak, içine düşürmek, içine sokmak.

devıstox içine koyan, içine sokan.

dew bı dewı köyden köye.

dew u sukı köy ve şehir.

dew-dewı köy.

dew 1-dev, kaca canavar, 2-köy.

dewa (Ar) ilaç, çare.

dewa a ya onun köyüdür (dişil)

dewa akerdenı-akerdış dava açmak.

dewa akerdox dava açan kimse.

dewa ay onun köyü (dişil).

dewa bi dava oldu.

dewa bıyaye çare olmuş olan, ilaç olmuş olan, deva olmuş olan.

dewa bıyayenı-bıyayış çare olmak, derman olmak, deva olmak.

dewa diyaye çare bulmuş olan.

dewa diyayenı-diyayış çare bulmak.

dewa diyayox çare bulan kimse.

dewa e ya onun köyüdür (eril)

dewa ey onun köyü (eril).

dewa kerde dava etmiş olan.

dewa kerdenı-kerdış dava etmek.

dewa kerdox dava eden kimse.

dewa xo rê wahêr vızyayenı-vızyayış davasına sahip çıkmak.

dewa 1-çare, derman, 2-dava.

dewacinı kerdenı-kerdış davacılık yapmak.

dewacinı davacılık.

dewacılıxey davacı olma durumu.

dewada xo sero vınderdenı-vınderdış davasının üzerinde durmak.

dewadar davacı.

dewadarey davacılık.

dewali davalı.

dewam (Ar) sürüp gitme, bitmeme, kesilmeme.

dewam bıyaye devam etmiş olan.

dewam bıyayenı-bıyayış devam etmek.

dewam kerde devam etmiş olan.

dewam kerdenı-kerdış devam etmek.

dewam kerdox devam eden kimse.

dewam nêkerde devam etmemiş olan.

dewam nêkerdenı-nêkerdış devam etmemek.

dewam ver şıyayenı-şıyayış devamlı önden gitmek, ilerlemek.

dewam devam.

dewamê cı niyame devamı gelmedi.

dewamê cı devamı.

dewamey devamlılık.

dewami amyaye devamlı gelen, gelmiş olan.

dewami amyayenı-amyayış devamlı gelmek.

dewami şıyaye devamlı gitmiş olan.

dewami şıyayenı-şıyayış devamlı gitmek.

dewami devamlı.

dewan dı köylerde.

dewan ra şarê ma koçkerd sukan köylerden halkımız şehirlere göçtü.

dewan ra köylerden.

dewan köyleri.

dewana 1-bir dava daha, 2-köylerle.

dewandê ma dı köylerimizde.

dewanna köylerler.

dewar amyayenı-amyayış hayvanlarda çiftleşmeye gelme durumu.

dewar dayenı-dayış hayvanlarda çiftleştirme, eşleştirme olayı.

dewar u çarwey büyük ve küçük baş hayvan.

dewar büyük baş hayvanlara verilen ad (sığır, sığır sürüsü)

dewayê 1-bir dava, 2-bir çare, ilaç.

dewê her hangi bir köy.

dewêda şêna şen bir köydür.

dewelasyon (Fr) değer düşürümü.

dewelasyon bıyayenı-bıyayış develasyon olmak.

dewelasyon paranın değerinin altın ve dövize göre ayarlanması.

dewendenı şiyayenı-şiyayış evlenen bir kızın ilk olarak baba evine gitmesi.

dewendenı yeni evlenen bir kızın baba evine yaptığı ilk ziyaret.

dewesna 1-ezdi, 2-şişirdi (bir şeyi suda şişirmek).

dewşnaye tıka basa doldurulup sıkıştırılmış olan.

dewşnayenı-dewsnayış 1-basıp tıka basa doldurmak, 2-mayalayıp şişirmek, 3-sıkıştırmak, 4-sirkelemek.

dewşnayox 1-sıkıştıran, 2-maya ile şişiren.

dewşya bı tıka basa dolup sıkışmıştı.

dewşyaye basılıp sıkıştırılan.

dewşyayenı-dewsyayış 1-basılıp tıka basa dolmak, mayalanıp şişmek.

dewşyayo tıka basa doldurulup şıkışmış.

dewi köyler.

dewl kuyudan su çekmeye yariyan deriden veya lastikten yapılmış kova.

dewlemend bı 1-zengindi, 2-zengin oldu.

dewlemend bıyaye zengin olmuş olan.

dewlemend bıyayenı-bıyayış zengin olmak.

dewlemend kerde zengin edilmiş olan.

dewlemend kerdenı-kerdış zengin etmek.

dewlemend kerdox zengin edilen.

dewlemend zengin, varyetli.

dewlemendey zenginlik, zenginlilik.

dewlemendinı zenginlik, zengin olma durumu.

dewlemendlıxey devlementlik, zenginlik.

dewlemendo zengindir, varlıklıdır.

dewlet-dewletı (Ar) toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasi bakımından teşkilatlanmış millet topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık.

dewleta cı bıyayenı-bıyayış devleti olmak.

dewleta cı çıniya devleti yoktur.

dewleta cı esta devleti vardır.

dewletan devletleri.

dewletci devletçi.

dewletcinı kerdenı-kerdış devletçilik yapmak.

dewletcinı devletçilik.

dewletcılıxey devletçilik.

dewletêda ma nêvıraziyê bir devletimiz oluşmadı.

dewletinı devletcilik.

dewletlı 1-devletı olan, 2-şanslı, zengin, varlıklı vb.

dewletı vıraştenı-vıraştış devlet yapmak, devlet kurmak.

dewletın mutluluk ve refah içinde olan kimse veya devletı olan.

dewletına devletlidir, zengindir (dişil).

dewletıno devletlidir, zengindir (eril).

dewna bir köy daha, başka bir köy.

dewr (Ar) devir, kendine özgü özeliği olan zaman parçası.

dewr dı devirde, dönemde.

dewr gırotenı-gırotış dewr almak.

dewr gırotox devralan.

dewr kerde devredilmiş olan.

dewr kerdenı-kerdış devretmek, kendi vazifesini, işi başkasına vermek.

dewr kerdox devreden.

dewr ra devirden, dönemden.

dewran (Ar) dünyada talihli olma, devran, idareyi sürdürme, zaman biriminin birinin aleyhinde iyi işlemesı, sefa ve saltanat sürme.

dewran u seyran saltanat ve seyran.

dewranê dışmenandê ma yo düşmanlarımızın devridir.

dewranê verênan eskilerin devri.

dewranê veri eski devir.

dewranı bir bayan ismi.

dewranın devirli.

dewrayenı-dewrayış süpürmek.

dewrê cı devri, dönemi.

dewrê nıkay yeni devir, şimdiki devir.

dewrê veri eski devir, eski dönem.

dewre (Ar) dönem.

dewrêş bıyayenı-bıyayış derviş olmak.

dewrêş derviş, gezginci sofu.

dewrêşa derviştir (dişil).

dewrêşan dı dervişlerde.

dewrêşan ra dervişlerden.

dewrêşey kerdenı-kerdış dervişlik yapmak.

dewrêşey dervişlik.

dewrêşeya dervişlikle.

dewrêşi dervişler.

dewrêşinı dervişcilik.

dewrêşna bir derviş daha.

dewrêşo derviştir (eril).

dewrena söpürüyor (dişil).

dewrês bıyayenı-bıyayış derviş olmak.

dewrês derviş, gezginci sofu.

dewrêsa derviştir (dişil).

dewrêsan dı dervişlerde.

dewrêsan ra dervişlerden.

dewrêsey kerdenı-kerdış dervişlik yapmak.

dewrêsey dervişlik.

dewrêseya dervişlikle.

dewrêsi dervişler.

dewrêsinı dervişcilik.

dewrêsna bir derviş daha.

dewrêso derviştir.

dewrş sirkeleme.

dewrşna sirkeledi.

dewrşnayenı-dewrşnayış sirkelemek.

dewrşnı ağaç vb. şeyleri sirkele.

dewriye (Ar) güvenliği sağlamakla yükümlü jandarma veya polis teşkilatı.

dewriye geyrayenı-geyrayış devriye gezmek.

dewriye geyrayox devriye gezen.

dewrna başka bir devir, başka bir zaman.

dewrım vıraştenı-vıraştış devrim yapmak.

dewrım ileriye dönük ihtilal yapma, devirme.

dewrımci devrimci, ilerici, ihtilalcı.

dewrımcinı kerdenı-kerdış devrimcilik yapmak.

dewrımcinı dewrimcilik.

dewrımcılıxey devrimcilik.

dewrıminı devrimcilik.

dewrıt bı süpürmüştü.

dewrıt süpürdü.

dewrıtenı-dewrıtış süpürmek, paspas yapmak, temizlemek.

dewrıto süpürmüş.

dewrıtox süpüren, paspas yapan kimse.

dews 1-basınç, 2-maya ile şişirme, kabarmak, basmak, suda şişirtmek, tıkabasa doldurmak.

dewsiya kabardı, şiştı, tıka basa oldu.

dewsna tıkabasa doldurdu, bastırdı, kabartı, şişırtı.

dewsnaye 1-basılıp sıkıştırılmış, 2-mayalanıp şişirilmiş.

dewsnayenı-dewşnayış 1-sıkıştırmak, 2-şişirmek, 3-basıp tıka basa doldurmak.

dewsnayox 1-sıkıştıran, 2-maya ile şişiren.

dewsya bı tıka basa dolup sıkışmıştı.

dewsyaye basılıp sıkıştırılan.

dewsyayenı-dewşyayış 1-sıkışmak, 2-şişmek, 3-basılıp tıka basa dolmak.

dewsyayo tıka basa doldurulup şıkışmış.

dewı dı köyde.

dewı kışta köyün yanında.

dewı ra köyden.

dewı ver dı köyün önünde.

dewı köy.

dewıc ki köylüce.

dewıc köylü.

dewıcê bir köylü.

dewıcey köylülük.

dewıci köylüler.

dewıcinı köylülük, köylü olma durumu.

dewıj ki köylüce.

dewıj köylü, köylülere denilir.

dewıjê dewda Qetini Katine köyünün köylüleri.

dewıjê bir köylü.

dewıjêdê ma bir köylümüz.

dewıjey köylülük.

dewıji ameyê roy ver köylüler Fıratın önüne gelmişler.

dewıjinı köylülük.

dewır (Ar) devir, kendine özgü özeliği olan zaman parçası.

dewırdê ma dı devrimizde.

dewısnayenı-dewısnayış şişirmek, basmak, tıka basa doldurmak, sıkıştırmak.

dewısneno tıka basa dolduruyor.

dewız köylü.

dewızê bir köylü.

dewızey köylülük.

dewızinı köylülük.

dexazık bıyaye çizik olmuş olan.

dexazık bıyayenı-bıyayış çizik olmak.

dexazık kerde çizik olmuş olan.

dexazık kerdenı-kerdış çizik etmek.

dexazık kerdox çizik eden.

dexazık-dexazıkı çizik, vücudun her hangi bir yerinin çizilmesi.

dexazıkana çiziklerle.

dexazıkna çizik etti.

dexil bı dahil oldu.

dexil bıyaye dahil olmuş olan.

dexil bıyayenı-bıyayış dahil olmak.

dexil bıyayox dahil edilen.

dexil kerd bı dahil etmişti.

dexil kerde dahil edilmiş olan.

dexil kerdenı-kerdış dahil etmek.

dexil kerdox dahil eden.

dexil 1-çekmece, masa vb. şeylerin gözü, 2-yalvarma, sığınma, 3-dahil, katılma, 4-yiyecek deposu.

dexilê cı bı 1-dahil oldu, katıldı, 2-kendisine yalvardı.

dexilê Homay bı Allaha yalvardı.

dexilê koçıkan kaşık çekmecesi.

dexilı kerde çekmeceye konulmuş olan.

dexilı kerdenı-kerdış çekmeceye koymak.

dexilı kerdox çekmeceye konulan.

dexilın çekmeceli.

dexl birisine yalvarıp, yapma gibisinde bir söz, bahtına sığınmak gibi.

dexlê to dana mekı behtına sığındım, yapma.

dexme ez nêşiyê asla gitmiyordum, fazla gitmiyordum.

dexme mı wıni nêkerdê asla ben öyle yapmazdım.

dexme 1-asla, hiç bir zaman, 2-ara sıra, arada bir, çoktan.

dextilo (deqtilo, textilo) daktilo.

dextilo kar ardenı-ardış daktilo kullanmak.

dextiloci daktilocu.

dextilocinı kerdenı-kerdış daktiloculuk yapmak.

dextilocinı daktiloculuk.

dextilocılıxey daktiloculuk.

dextiloya nuşnaye daktilo ile yazılmış olan.

dextiloya nuşnayenı-nuşnayış daktilo ile yazmak.

dextiloyinı daktiloculuk.

dextiloyın daktilolı.

deya cı kendisine verildi.

deya 1-verildi, 2-tepe, tümsek yer.

deyamış (damış) dayanmak, direnmek, tahamül etmek.

deyan tepeleri.

deyaya mendo tepede kalmış.

deyayo to sana verilmiş.

deydar bı borçluydu.

deydar bıyaye borçlanmış olan.

deydar bıyayenı-bıyayış borçlu olmak.

deydar kerd borçlandırdı.

deydar kerde borçlandırılmış olan.

deydar kerdenı-kerdış borçlandırmak.

deydar kerdox borçlandıran.

deydar borçlu.

deydarey borçlu olma durumu, borçluluk.

deydaro borçludur.

deyê cori yukardaki tepe.

deye (lewe) tepe, tümsek yer, en uc kısmı, kenar, 2-çıkıntı.

deye bı deye tepeden tepeye.

deye gunın kanlı azı dişi.

deye köpeğin azı dişi.

deyek tepecik.

deyekê bir tepecik.

deyeki tepecikler.

deyênê verilir, verilirler.

deyêno verilir.

deyeno veriliyor, verilir.

deyey tepeler.

deyeyê bir tepe.

deyeyın tepeli, girdili çıkıntılı.

deyi sera yeno tepenin üstünden geliyor.

deyim (Tr) deyim, anlatım, tabir.

deyimana deyimlerle.

deyir (deyr, dêri) türkü, ağıt, ezgi vb.

deyiran dı türkülerde.

deyiran ra türkülerden.

deyiran türküleri.

deyirana türkülerle.

deyirbaz türkücü.

deyirê bir türkü.

deyiri kerdenı-kerdış türkü söylemek.

deyiri türküler.

deyirna bir türkü daha.

deyirvan türkücü.

deyirın türkülü.

deylem bir erkek ismi.

deylemı bir bayan ismi.

deyn dayenı-dayış 1-borçla vermek, 2-borcunu vermek.

deyn dayox borç veren.

deyn gırotenı-gırotış borç almak.

deyn kerdenı-kerdış borç etmek, borç almak, borçlanmak vb.

deyn kerdox borç eden kimse.

deyn po bıyayenı-bıyayış borçlu olmak.

deyn po kerdenı-kerdış borçlandırmak.

deyn po mendenı-mendış borçlu kalmak.

deyn poyo borçludur.

deyn ser amyayenı-amyayış borç üstüne gelmek.

deyn u dun borç harç.

deyn borç.

deyna dayenı-dayış borçla vermak.

deyna gırotenı-gırotış borçla almak.

deyna perey waştenı-waştış borçla para istemek.

deyna borçla.

deynanê to borçlarını.

deyndar bı borçluydu.

deyndar bıyaye borçlanmış olan.

deyndar bıyayenı-bıyayış borçlu olmak.

deyndar kerd borçlandırdı.

deyndar kerde borçlandırılmış olan.

deyndar kerdenı-kerdış borçlandırmak.

deyndar kerdox borçlandıran.

deyndar mendenı-mendış borçlu kalmak.

deyndar ser amyayenı-amyayış borçlu üstüne gelmek.

deyndar borçlu.

deyndarey borçlu olma durumu, borçluluk.

deyndaro borçludur.

deynê xo waştenı-waştış borcunu istemek.

deyne göre, benden taraf (mı deyne bana göre).

deyno borçtur.

deyr türkü.

deyran (dêran) türküleri.

deyran dı türkülerde.

deyran ra türkülerden.

deyrana türkülerle.

deyrbaz türkücü.

deyrbazey türkücülük.

deyrê bir türkü.

deyri kerdenı-kerdış türkü söylemek.

deyri türküler.

deyrna bir türkü daha.

deyro bir ot

deyrvan türkücü.

deyrı (dêri) türkü, ezgi, ağıt vb.

deyrın türkülü.

deyus bıyayenı-bıyayış deyyus olmak.

deyus deyyus, namusuz, alçak vb.

deyusa deyyustur (dişil).

deyuscinı kerdenı-kerdış deyyusculuk yapmak.

deyuscinı deyyusculuk.

deyusey kerdenı-kerdış deyyusluk etmek.

deyusey kerdox deyyusluk eden.

deyusey deyyusluk, alçaklık vb.

deyuseya deyyuslukla.

deyusina deyyuslukla.

deyusinı deyyusluk, pezevenklik.

deyuso deyyustur (eril).

deyüs bıyayenı-bıyayış deyyus olmak.

deyüs deyyus, namusuz, alçak vb.

deyüsa deyyustur (dişil).

deyüscinı kerdenı-kerdış deyyusculuk yapmak.

deyüscinı deyyusculuk.

deyüsey kerdenı-kerdış deyyusluk etmek.

deyüsey kerdox deyyusluk eden.

deyüsey deyyusluk, alçaklık vb.

deyüseya deyyuslukla.

deyüsina deyyuslukla.

deyüsinı deyyusluk, pezevenklik.

deyüso deyyustur (eril).

deyyus (Ar) "karısının veya kendisine çok yakın bir kadının iffetsizliğine göz yuman kimse" anlamında sövgü sözü.

deyyus bıyayenı-bıyayış deyyus olmak.

deyyusa deyyustur (dişil).

deyyuscinı kerdenı-kerdış deyyusculuk yapmak.

deyyuscinı deyyusculuk.

deyyusey kerdenı-kerdış deyyusluk etmek.

deyyusey kerdox deyyusluk eden.

deyyusey deyyus olma durumu.

deyyuseya deyyuslukla.

deyyusina deyyuslukla.

deyyusinı deyyusluk, pezevenklik.

deyyuso deyyustur (eril).

deyıs bıyayenı-bıyayış deyyus olmak.

deyıs "karısının veya kendisine çok yakın bir kadının iffetsizliğine göz yuman kimse" anlamında sövgü sözü.

deyısa deyyustur (dişil).

deyıscinı kerdenı-kerdış deyyusculuk yapmak.

deyıscinı deyyusculuk.

deyısey kerdenı-kerdış deyyusluk etmek.

deyısey kerdox deyyusluk eden.

deyısey deyyus olma durumu.

deyıseya deyyuslukla.

deyısina deyyuslukla.

deyısinı deyyusluk, pezevenklik.

deyıso xüli deyıs deyyus oğlu deyyus, alçak oğlu alçak.

deyıso deyyustur (eril).

dez ante acı çekmiş olan.

dez antenı-antış acı çekmek.

dez antox acı çeken kimse.

dez bıyayenı-bıyayış yaralı olmak, yarası deşilmek.

dez cı daye acı vermiş olan.

dez cı dayenı-dayış acı çektirmek, sızlandırmak.

dez cı dayox acı veren, acı çektiren kimse.

dez diyaye acı, sancı görmüş olan.

dez diyayenı-diyayış acı, üzüntü görmek.

dez diyayox acı gören, sancı çeken.

dez 1-ağrı, acı, sızı, sancı, 2-yara, yarayı deşme, 3-üzüntü.

deza 1-amca oğlu, 2-ağrıdı, sancılandı.

dezanaye sancılanmış, ağrımış olan.

dezanayenı-dezanayış sancılatmak, ağrıtmak.

dezay amca oğulları.

dezayê mı amcam oğlu.

dezaye 1-ağrımış, sızlamış, acımış olan, 2-yaralı olan.

dezayenı-dezayış 1-ağrımak, sızlamak, acımak, sancılanmak, 2-.yaralı olmak, 3-üzüntülü olmak, üzülmek.

dezayey amca oğlu olma durumu.

dezayeyo 1-yaralıdır, 2-acıklıdır.

dezayinı amca oğlu olma durumu.

dezayo amca oğludur.

dezê zeri yürek acısı, yürek üzüntüsü.

dezeno ağriyor, sancıliyor.

dezge ronayenı-ronayış tezgak kurmak, kurulu bir düzen kurmak.

dezge ronayox tezgak kuran.

dezge vıraştenı-vıraştış tezgah yapmak, düzen kurmak.

dezge vıraştox tezgah yapan.

dezge 1-kurulmuş bir düzen, iş güç, 2-tezgah.

dezgecinı kerdenı-kerdış tezgahçılık yapmak.

dezgecinı tezgahçılık, tezgahtarlık.

dezgena başka bir iş, düzen.

dezgey mı rındo işim iyidir.

dezgey xo saz kerd tezgahını kurdu, faaliyete geçirdi.

dezgeyan kurulluşları, tezgahları.

dezgeyê cı 1-kurulu düzeni, 2-tezgahı.

dezgeyinı kerdenı-kerdış tezgahtarlık, tezgahlık yapmak.

dezgeyinı tezgahcılık, düzenlilik.

dezna 1-ağrıtı, acıtı, 2-yaralattı, yarayı deştı, 3-üzdü.

deznaye yarası deşilmiş olan. üzülen.

deznayenı-deznayış 1-ağrıtmak, acıtmak, sancılatmak, 2-üzmek, 3-yarasını deşmek.

deznenê ağrıtiyorlar, yaraliyorlar, acıtiyorlar.

dezneno ağrıtiyor, sızlatiyor.

dê cı kendisine verdi.

dê ha dê gayret anlamında bir sözcük, zorlama sözcüğü.

dê seredê berani ro beranın kafasına vurdu.

dê sımı haydi gidelim.

1-verdi, 2-haydi, degel, 3-"sın, sin" eklerinin yerini alır (tı dê şırê gidecekmisin, gideceksin).

dêbi vermişti (dişil).

dêdıqodi (qeybet) dedikodu, birinin aleyhinde konuşmak.

dêdıqodi bıyayenı-bıyayış dedikodu olmak.

dêdıqodi kerde dedikodu yapmış olan.

dêdıqodi kerdenı-kerdış dedikodu yapmak.

dêdıqodi kerdox dedikodu yapan kimse.

dêdıqodi vıraştenı-vıraştış dedikodu yapmak.

dêdıqodinı bıyayenı-bıyayış dedikodu olmak.

dêdıqodinı kerde dedikodu yapmış olan.

dêdıqodinı kerdenı-kerdış dedikodu yapmak.

dêdıqodinı kerdox dedikodu yapan kimse.

dêdıqodinı vıraştenı-vıraştış dedikodu yapmak.

dêdıqodinı dedikodu yapma durumu.

dêdıqodu (qeybet) dedikodu, birinin aleyhinde konuşmak.

dêdıqodu bıyayenı-bıyayış dedikodu olmak.

dêdıqodu kerde dedikodu yapmış olan.

dêdıqodu kerdenı-kerdış dedikodu yapmak.

dêdıqodu kerdox dedikodu yapan kimse.

dêdıqodu vıraştenı-vıraştış dedikodu yapmak.

dêj ante acı çekmiş olan.

dêj antenı-antış acı çekmek.

dêj antox acı çeken kimse.

dêj bıyayenı-bıyayış yaralı olmak, yarası deşilmek.

dêj cı daye acı vermiş olan.

dêj cı dayenı-dayış acı çektirmek, sızlandırmak.

dêj cı dayox acı veren, acı çektiren kimse.

dêj diyaye acı görmüş, sancı çekmiş olan.

dêj diyayenı-diyayış acı, üzüntü görmek.

dêj diyayox acı gören, sancı çeken kimse.

dêj 1-ağrı, acı, sızı, 2-yara, yarayı deşme, 3-üzüntü.

dêjaye 1-ağrımış, sızlamış, acımış olan, 2-yaralı olan.

dêjayenı-dezayış 1-ağrımak, sızlamak, acımak, 2-.yaralı olmak.

dêjayeyo 1-yaralıdır, 2-acıklıdır.

dêjê zeri yürek acısı, yürek üzüntüsü.

dêjna 1-ağrıtı, acıtı, 2-yaralattı, yarayı deştı.

dêjnaye yarası deşilmiş olan. üzülen.

dêjnayenı-dêjnayış 1-ağrıtmak, 2-üzmek, 3-yarasını deşmek.

dêjneno ağrıtiyor, sızlatiyor.

dêk 1-anne, ana, 2-doğum esnasında doğum yapana yardım eden kadın, ebe.

dêmag beno demek oluyor.

dêmag kı demek ki.

dêmag to ma nêdi demek sen bizi görmedin?

dêmag to wıni kerd demek sen öyle yaptın.

dêmag tı qısey mı nêtepşenê demek sen sözümü tutmuyorsun?

dêmag demek, demek ki.

dêmak beno demek oluyor.

dêmak kı demek ki.

dêmak to ma nêdi demek sen bizi görmedin?

dêmak to wıni kerd demek sen öyle yaptın.

dêmak tı qısey mı nêtepşenê demek sen sözümü tutmuyorsun?

dêmak demek, demek ki.

dêmari övey ana.

dêmat demek, demeki.

dêmax beno demek oluyor.

dêmax kı demek ki.

dêmax to ma nêdi demek sen bizi görmedin?

dêmax to wıni kerd demek sen öyle yaptın.

dêmax tı qısey mı nêtepşenê demek sen sözümü tutmuyorsun?

dêmax demek, demek ki.

dêmda bı devirmişti.

dêmda erd yere devirdi.

dêmda 1-devirdi, 2-çevirdi, 3-devireyim.

dêmdana deviriyor (dişil).

dêmdano deviriyor (eril).

dêmdaye devrilmiş olan.

dêmdayenı-dêmdayış 1-devirmek, 2-çevirmek.

dêmdayox deviren, çeviren.

dêmdı devir.

dêmeg kı demek ki.

dêmeg nêbeno demek olmuyor.

dêmeg to ma nêdi demek sen bizi görmedin?

dêmeg to wıni kerd demek sen öyle yaptın.

dêmeg tı qısey mı nêtepşenê demek sen sözümü tutmuyorsun?

dêmeg demek, demek ki.

dêmega gırwe nêbeno demekle iş olmuyor.

dêmek kı demek ki.

dêmek nêbeno demek olmuyor.

dêmek to ma nêdi demek sen bizi görmedin?

dêmek to wıni kerd demek sen öyle yaptın.

dêmek tı qısey mı nêtepşenê demek sen sözümü tutmuyorsun?

dêmek demek, demek ki.

dêmeka gırwe nêbeno demekle iş olmuyor.

dêmex kı demek ki.

dêmex nêbeno demek olmuyor.

dêmex to ma nêdi demek sen bizi görmedin?

dêmex to wıni kerd demek sen öyle yaptın.

dêmex tı qısey mı nêtepşenê demek sen sözümü tutmuyorsun?

dêmex demek, demek ki.

dêmexa gırwe nêbeno demekle iş olmuyor.

dêndar 1-borçlu, 2-dindar.

dêr-dêre 1-kılise, 2-türkü.

dêra ma türkümüz.

dêran (dêran) türküleri.

dêran dı türkülerde.

dêran ra türkülerden.

dêrana türkülerle.

dêranan türküleri.

dêrbaz türkücü.

dêrbazey türkücülük.

dêrbazinı türkücülük.

dêrê şımı haydi gidelim.

dêrê bir türkü.

dêrêda weşı güzel bir türkü.

dêrey kiliseler.

dêri kerdenı-kerdış türkü söylemek.

dêri vatenı-vatış türkü söylemek.

dêri türkü, türküler.

dêrna bir türkü daha.

dêrs bıyaye yıldırılan.

dêrs bıyayenı-bıyayış yılmak.

dêrs kerde yıldırılmış olan.

dêrs kerdenı-kerdış yıldırmak.

dêrs kerdox yıldırılan.

dêrs yılmak.

dêrsn kerdenı-kerdış yıldırmak, aciz etmek, kızdırmak.

dêrsn kerdox yıldıran, aciz eden, kızdıran.

dêrsnayenı-dêrsnayış yıldıran, aciz eden, kızdıran.

Dêrsım Tunceli.

Dêrsımı bir bayan ismi.

Dêrsımıc Dersimli.

Dêrsımıj Dersimli.

Dêrsımız Dersimli.

dêrsın yıldırılan.

dêrvan türkücü.

dêrvani türkücüler.

dêrwan türkücü.

dêrı (dêri) türkü, ezgi, ağıt, şarkı vb.

dêrın türkülü.

dês dı duvarda.

dês kerde duvar edilmiş olan.

dês kerdenı-dês kerdış duvar örmek.

dês kerdox duvar ören kimse.

dês kı ör, duvarla.

dês mekı örme, duvar çekme.

dês mundenı-mundış duvar örmek.

dês mundox duvar ören kimse.

dês ra duvardan.

dês vıraştenı-vıraştış duvar yapmak, örmek.

dês duvar.

dêsi dawenê duvarı sıvıyor, sıvıyorlar.

dêsi rê duvara.

dêsker duvarcı, duvar ustası.

dêskerey duvarcılık.

dêslep bıyaye kaba sıvası yapılmış olan.

dêslep bıyayenı-bıyayış kaba sıvası yapılmış olmak.

dêslep kerde kaba sıvası yapılmış olan.

dêslep kerdenı-kerdış kaba sıva yapmak.

dêslep kerdox kaba sıvayı yapan.

dêslep kaba sıva.

dêslıx onluk.

dêslıxê bir onluk.

dêslıxi onluklar.

dêslıxna bir onluk daha.

dêsmac (desmaj) aptest.

dêsmac gırote apdest almış olan.

dêsmac gırotenı-gırotış abdest almak.

dêsmac gırotox apdest alan.

dêsmaca apdestle.

dêsmacın apdestli.

dêsmaj (desmac) aptest.

dêsmaj gırote apdest almış olan.

dêsmaj gırotenı-gırotış abdest almak.

dêsmaj gırotox apdest alan.

dêsmaja apdestle.

dêsmajın apdestli.

dêsman Siverekte bucak mintikasına bağlı bir köy adı.

dêsmanıj Desmanlı (Siverekte Yılmaz Güneyin köyü)

dêsmaz (desmac) aptest.

dêsmaz gırote apdest almış olan.

dêsmaz gırotenı-gırotış abdest almak.

dêsmaz gırotox apdest alan.

dêsmaza apdestle.

dêsmazın apdestli.

dêsna bir duvar daha.

dêso dıqor çift yüzlü duvar, kalın duvar.

dêso jewqor tek yüzlü duvar.

dêss duvar.

dêssa duvara.

dêssın duvarlı.

dêstlep xo beno elleri kalkiyor, direnebiliyor.

dêstlep xo nêbeno elleri kalkmiyor, korkaktır, vuramiyor.

dêstlep elerine ve bileğine hakim olma, kullanabilme.

dêsın duvarlı.

dêw dev, iri yarı, olağanüstü ve korkunç bir hayali yaratık.

dêwa devdir (dişil).

dêwana devlerle.

dêwek dev, devcik.

dêwna bir dev daha.

dêwo dısere iki başlı dev.

dêwo devdir (eril).

dêwı dişi dev.

dêwın devli.

dêyax bıdı xo dayan.

dêyax kerde dayanmış olan.

dêyax kerdenı-kerdış dayanmak.

dêyax kerdox dayanan kimse.

dêyax xo dayenı-dayış dayanmak.

dêyax dayanma.

dêyaxın dayanıklı.

dêyiran türküleri.

dêyirbaz türkücü.

dêyirvan türkücü.

dêyr türkü.

dêyran (dêran) türküleri.

dêyran dı türkülerde.

dêyran ra türkülerden.

dêyrana türkülerle.

dêyrbaz türkücü.

dêyrbazey türkücülük.

dêyrê bir türkü.

dêyri kerdenı-kerdış türkü söylemek.

dêyri türküler.

dêyrna bir türkü daha.

dêyrvan türkücü.

dêyrı (dêri) türkü, ezgi, ağıt vb.

dêyrın türkülü.

dêyyus bıyayenı-bıyayış deyyus olmak.

dêyyus deyyus.

dêyyusey kerde deyyusluk yapmış olan.

dêyyusey kerdenı-kerdış deyyusluk etmek.

dêyyusey kerdox deyyusluk yapan kimse.

dêyyusey deyyusluk.

dêyyusinı deyyusluk.

dêz kerdenı-kerdış yığın yapmak, üst üste yığmak.

dêz 1-küp, çömlek, 2-yığın, küme.

dêza rüweni yağ küpü.

dêza 1-kilden yapılan kap, çümlek, 2-sırta taşınan çalı çırpı yükü.

dêzan ağaç yaprak balyelerinin demetleri.

dêzêvelgi dallariyle kesilmiş yaprak lodaları.

dêzey çalı çırpısiyle balyelenmiş balyeler.

dêzi agaç yaprak balyeleri

dêzwan sacayağı.

dêzı bıyaye lodalanmış olan.

dêzı bıyayenı-bıyayış lodalanmak.

dêzı kerde lodalanmış olan.

dêzı kerdenı-kerdış dallariyle yaprakları kesip lodalamak.

dêzı kerdox lodalayan.

dêzı 1-küp, 2-meşe dalarını yapraklariyle kesip yuvarlak bir şekilde, yağmur girmiyecek şekilde üst üste yığıp hayvanların yemesi için kışa saklamak.

dêzık (kuzık) küçük küp.

dêzık-dêzıkı çömlek, güveç vb. şeyleri pişirme kabı.

dı azmin dı gökte.

dı bı dı iki iki, ikşer ikişer.

dı bındı altında.

dı cem iki öğün yemek vb.

dı çi iki şey.

dı çiyê zey pê birbirine benzer iki şey.

dı cıni şi inıdê dewı ser iki kadın köy çeşmesinin üstüne gitiler.

dı dewda ma dı wendexane çıniyo köyümüzde okul yoktur.

dı erdo yerde.

dı ey dı mendı onda kaldı.

dı ey dı onda

dı fıni iki kere.

dı gam-dı gami iki adım, iki adımlık.

dı heti 1-iki parça, 2-iki taraf.

dı hirê kiloy iki üç kilo.

dı hirê iki üç, bir kaç.

dı keydê ma dı radyo çıniyo evimizde radyo yoktur.

dı koşe iki köşeli.

dı kok dı kökünde.

dı kılmkerdenıdı kısaltmalarda.

dı leti iki parça.

dı mabên dı arasında.

dı miyan dı içinde.

dı mı dı bê benimle gel.

dı mı dı mend bende kaldı.

dı mı dı bende.

dı nuşnayenı dı yazıda.

dı nuştan miyan dı yazının içinde.

dı nıheki pêsero iki nokta üst üste.

dı nıheki iki nokta.

dı qatın iki katlı.

dı qısımi iki kısım, iki bölüm.

dı ra (ey dı ra ondadır (dişil) )

dı ri iki yüzlü.

dı ro (ey dı ro ondadır (eril) )

dı serda senesinde.

dı sero üstünde.

dı xaskan çoçuklu kadın, hamile kadın.

1-içinde, "da, de, la, le" eklerinin yerini alır, 2-iki, 3-sözcüğün başına gelip yer belirleme ve pekiştirme eki vazifesini görür.

dıbare bıyaye 1-tekrarlanmış olan, 2-hile katılmış olan.

dıbare bıyayenı-bıyayış 1-tekrar olmak, 2-hile yapılmak, aldatılmak.

dıbare keno hile yapiyor, aldatiyor, oyun yapiyor.

dıbare kerde 1-tekrar etmiş olan, 2-hile etmiş olan, birini kandıran vb.

dıbare kerdenı-kerdış 1-hile yapmak, aldatmak, 2-tekrar etmek.

dıbare kerdox 1-hile yapan, hileci, dübaracı, 2-tekrar edici.

dıbare dubara, fen, dek, dolap çevirme, hile, kandırma, düzen, kurnazlık, aldatma vb, hile yapmak, kandırmak.

dıbarera hes nêkena dubaradan hoşlanmam.

dıbareya hileyle.

dıbendey bıyayenı-bıyayış ikilik olmak, ikilik yapılmak.

dıbendey nabên vıstenı-vıstış ikilik araya sokmak.

dıbendey vıstı ma mıyan ikilik aramıza soktu.

dıbendey ikilik.

dıbendinı mıyan vıstenı-vıstış ikilik aralarına sokmak.

dıbendinı ikilik.

dıc (jan) ağrı, sızı, acı, sancı, üzüntü, derd vb.

dıc ancena acı çekiyor (dişil).

dıc ancenê acı çekiyorlar.

dıc anceno acı çekiyor (eril).

dıc ante acı çekmiş olan, sancılanmış olan.

dıc antenı-antış acı çekmek.

dıc antox acı çeken kimse.

dıc bıyayenı-bıyayış yaralı olmak, yarası deşilmek.

dıc cı daye acı vermiş olan.

dıc cı dayenı-dayış acı çektirmek, sızlandırmak.

dıc cı dayox acı veren, acı çektiren kimse.

dıc dayenı-dayış ağrı vermek, ağrımak.

dıc diyayenı-diyayış acı, üzüntü görmek.

dıcana 1-ağrıttı, 2-iki canlıdır, hamiledir.

dıcanaye ağrımış olan.

dıcanayenı-dıcanayış ağrıtmak.

dıcanayox ağrıtan, sızlatan kimse.

dıcay (teway) 1-ağrıdılar, acıdılar, 2-incindiler, 3-iki yer.

dıcaya yaralıdır (dişil).

dıcaye 1-ağrımış, sızlamış, acımış olan, 2-yaralı olan.

dıcayê ağriyordu.

dıcayenı-dejayış 1-ağrımak, sızlamak, sancılanmak, acımak, 2-.yaralı olmak.

dıcayeyo 1-yaralıdır, 2-acıklıdır, 3-sancılıdır.

dıcayinı yaralı olma durumu.

dıcayo yaralıdır (eril).

dıccal (Ar) dini inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda çıkacağına inanılan can alıcı, felek.

dıccal werış deccal kalktı.

dıccaley deccal olma durumu, deccallık.

dıccalinı deccallık.

dıccalo deccaldır.

dıcê zeri yürek acısı, yürek üzüntüsü.

dıcem-dıcemi iki öğün yemek, iki seferlik.

dıcemi nan da iki öğün yemek verdi.

dıcemi nan dayenı-dayış iki öğün yemek vermek.

dıcna 1-ağrıtı, acıtı, 2-yaralattı, yarayı deştı.

dıcnaye yarası deşilmiş olan. üzülen.

dıcnayenı-dejnayış 1-ağrıtmak, 2-üzmek, 3-yarasını deşmek.

dıcnayox 1-ağrıtan, 2-üzen, 3-yarasını deşen.

dıdan ante diş çekmiş olan.

dıdan antenı-antış diş çekmek.

dıdan antox diş çeken kimse.

dıdan dekerdenı-dekerdış diş takmak.

dıdan dekerdox diş takan kimse.

dıdan dı dişte.

dıdan fek dı nêmende ağzında diş kalmamış olan.

dıdan fek dı nêmendenı-nêmendış ağzında diş kalmamak.

dıdan gunın mec; kan emmen veya vahşi hayvanlara derler.

dıdan kerdenı-kerdış dişlemek.

dıdan kol kör diş, keskin olmayan diş.

dıdan mercan mercan dişli.

dıdan pıro bıyayenı-bıyayış dişlemek.

dıdan ra dişten.

dıdan rıjnayenı-rıjnayış diş dökmek.

dıdan vetenı-vetış diş çıkarmak.

dıdan vıjyayenı-vıjyayış diş çıkmak.

dıdan vıraşte dişi yapılmış olan.

dıdan vıraştenı-vıraştış diş yaptırmak.

dıdan vıraştox diş yaptıran kimse.

dıdan diş.

dıdana cawıtenı-cawıtış diş ile çiğnemek.

dıdana diş ile.

dıdanê cı ant bı dişii çekmişti.

dıdanê cı ant dişini çekti.

dıdanê fili fil dişi.

dıdanê şıti süt dişleri.

dıdanê kelpi köpek dişleri.

dıdani qirçınayenı-qirçınayış 1-dişlerini gıcırdatmak, 2-mec; kin götmek.

dıdani dişler.

dıdaninı kerdenı-kerdış dişçilik yapmak.

dıdaninı dişçilik.

dıdaniya dişle.

dıdanna bir diş daha.

dıdanın dişli.

dıdon antenı-antış diş çekmek.

dıdon rıjnayenı-rıjnayış diş dökmek.

dıdon vetenı-vetış diş çıkarmak.

dıdon diş.

dıdoni dişler.

dıdoninı kerdenı-kerdış dişçilik yapmak.

dıdoninı dişçilik.

dıdoniya dişle.

dıdonın dişli.

dıdı (2) iki.

dıdı bı dıdı amorı ikişer ikişer say.

dıdı bı dıdı ikişer ikişer, iki iki.

dıdı dıdı iki iki, ikişer ikişer.

dıdına iki daha.

dıdınê ikisini.

dıdıno ikinci, ikicisidir.

dıdını ra jew 2/1 ikide bir.

dıdını ra jew kemi ikiden bir eksik.

dıdını vejı ikisini çıkar.

dıdını ikinci, ikisi, ikisini.

dıdıunim ikibuçuk.

dıdıyan ikisini.

dıdıyın ikinci.

dıfek iki ağızlı.

dıfekın iki ağızlı.

dıfın kerde tekrarlanmış olan.

dıfın kerdenı-kerdış tekrar, tekrar etmek.

dıfın kerdox tekrarlayan.

dıfın iki defa, ikinci defa, ikili, iki kere.

dıfıni iki sefer.

dışaxana iki dalla.

dışaxın iki çatalı, iki dalı.

dışeş 1-iki tane altı, düşeş, tavla oyununda her iki zarında altı gelmesi (iki altı).

dışeme bê salı günü gel.

dışeme ra dışeme salıdan saliya.

dışeme salı günü.

dışman bı düşmandı.

dışman bıyayenı-bıyayış düşman olmak.

dışman kerdenı-kerdış düşman etmek.

dışman düşman, hasım.

dışmaney düşmanlık.

dışmanlıxey düşmanlık.

dışmen bıyaye düşman olmuş olan.

dışmen bıyayenı-bıyayış düşman olmak.

dışmen tım bı ma ya kaykeno düşman her zaman bizimle oynuyor.

dışmen düşman, hasım.

dışmena düşmandır (dişil)

dışmenan dı düşmanlarda.

dışmenan ra düşmanlardan.

dışmenana düşmanlarla.

dışmenandê ma ra düşmanlarımızdan.

dışmenê ma tım bêbexto düşmanımız her zaman kaleştir.

dışmenê pê niyê birbirinin düşmanı değiller. düşman değildirler.

dışmenê pêyê birbirinin düşmanıdırlar.

dışmeney kerdenı-kerdış düşmanlık yapmak.

dışmeney kerdox düşmanlık yapan kimse.

dışmeney düşmanlık, hasımlık.

dışmeneya düşmanlıkla, düşmanca.

dışmeni dest nayo ser düşman el koymuş.

dışmeni ra düşmandan.

dışmeni rê düşmana.

dışmeninı kerdenı-kerdış düşmanlık yapmak.

dışmeninı düşmanlık.

dışmeniya düşman ile.

dışmenna bir düşman daha.

dışmeno düşmandır (eril)

dışmış bıyaye düşünmüş olan.

dışmış bıyayenı-bıyayış düşünmek, düşünce.

dışmış bıyayox düşünen kimse.

dışmış düşünce.

dıgam eştenı-eştış iki adım atlamak.

dıgami bê nezdi iki adım yakına gel.

dıgami vazdayenı-vazdayış iki adım koşmak.

dıgami iki adım, iki adımlık.

dıgan bıyayê hamile kalmış olan.

dıgan bıyayenı-bıyayış iki canlı olmak, iki can taşımak.

dıgan verdayê hamile bırakılmış olan.

dıgan verdayenı-verdayış hamile bırakmak.

dıgan wegrotenı-wegrotış iki can taşımak, hamile olmak.

dıgan hamile olma durumu, ik can taşımak.

dıganın hamile olma durumu.

dıganına iki canlıdır, hamiledir.

dıganını iki canlı, hamile olma, iki can taşıma.

dıgoşana dirgenlerle.

dıgoşi (degoşi) sap toplamada kullanılan çatalı harman dirgeni, tırmık.

dıgoşiya arêkerdenı-arêkerdış dirgen ile toplamak.

dıgoşiya komkerdenı-komkerdış dirgenle toplamak.

dıgoşiya vaydayenı-vaydayış dirgen ile savurmak.

dıgoşiya vılla kerdenı-kerdış dirgenle dağıtmak.

dıgoşın 1-iki kulaklı, 2-dirgenli.

dıha bol biraz fazla, biraz çok, daha çok.

dıha dıha daha daha.

dıha tay biraz az, daha az.

dıha vêşi daha çok, biraz çok.

dıha 1-daha, biraz, halen, 2-dua.

dıhay bıkı dua et.

dıhay kerdenı-kerdış dua etmek.

dıhay kerdox dua eden kimse.

dıhay wendenı-wendış dua okumak.

dıhay wendox dua okuyan kimse.

dıhay dualar.

dıhayana dualarla.

dıhayın dualı.

dıhezari (2000) ikibin.

dıhir-dıhirı öğle, öğle vakti.

dıhira tepeya öğleden sonra.

dıhirê mı bol nan u şami werdı öğleleyin çok yemek yedim.

dıhirê öğleleyin.

dıhirı dı öğleleyin, öğle vaktinde.

dıhirı, verê dıhirı, vera dıhirı, bahdê dıhirı, nezdi dıhirı, dıhirê.

dıj ancena acı çekiyor (dişil).

dıj ancenê acı çekiyorlar.

dıj anceno acı çekiyor (eril).

dıj ante acı çekmiş olan, sancılanmış olan.

dıj ante acı çekmiş olan.

dıj antenı-antış acı çekmek.

dıj antox acı çeken kimse.

dıj bıyayenı-bıyayış yaralı olmak, yarası deşilmek.

dıj cı daye acı vermiş olan.

dıj cı dayenı-dayış acı çektirmek, sızlandırmak.

dıj cı dayox acı veren, acı çektiren kimse.

dıj dayenı-dayış ağrı vermek, ağrımak.

dıj diyayenı-diyayış acı, üzüntü görmek.

dıj 1-ağrı, acı, sızı, 2-yara, yarayı deşme, 3-üzüntü.

dıjana ağrıttı.

dıjanaye ağrımış olan.

dıjanayenı-decanayış ağrıtmak.

dıjanayox ağrıtan, sızlatan kimse.

dıjay (teway) 1-ağrıdılar, acıdılar, 2-incindiler.

dıjaya yaralıdır (dişil).

dıjaye 1-ağrımış, sızlamış, acımış olan, 2-yaralı olan.

dıjayê ağriyordu.

dıjayenı-dezayış 1-ağrımak, sızlamak, acımak, 2-.yaralı olmak.

dıjayeyo 1-yaralıdır, 2-acıklıdır, 3-sancılıdır.

dıjayinı yaralı olma durumu.

dıjayo yaralıdır (eril).

dıjê zeri yürek acısı, yürek üzüntüsü.

dıje (şuji) kirpi.

dıje-dıjı kirpi.

dıjenere (Fr) soysuzlaşma, yozlaşma.

dıjenere bıyaye dejenere olmuş olan.

dıjenere bıyayenı-bıyayış dejenere olmak, soysuzlaşmak.

dıjenere kerdenı-kerdış dejenere etmek.

dıjenere kerdox dejenere eden.

dıjna 1-ağrıtı, acıtı, 2-yaralattı, yarayı deştı.

dıjnaye yarası deşilmiş olan. üzülen.

dıjnayenı-dejnayış 1-ağrıtmak, 2-üzmek, 3-yarasını deşmek.

dıjnayox 1-ağrıtan, 2-üzen, 3-yarasını deşen.

dık-dıkı koruluk, etrafı çevrilmiş küçük arazi parçası.

dıkan akerdenı-akerdış dükkan açmak.

dıkan dı 1-dükkanda, 2-küçük tarlalarda.

dıkan ra 1-dükkandan, 2-küçük tarlalardan.

dıkan 1-dükkan, 2-küçük tarlaları.

dıkanci dükkanci.

dıkancinı kerdenı-kerdış dükancılık yapmak.

dıkancinı dükkancılık.

dıkancılıxey dükkancılık.

dıkandar (dukandar) dükkanı olan kimse, dükkanci.

dıkandarey karê mı niyo dükkancılık benim işim değil.

dıkandarey kerdenı-kerdış dükkancılık yapmak.

dıkandarey kerdox dükkancılık yapan kimse.

dıkandarey dükkancılık.

dıkandari weş perey qezenc kenê dükkancılar güzel para kazaniyorlar.

dıkandaro dükkancıdır.

dıkanwan dükkancı.

dıkanın dükkanlı.

dıkê küçük bir tarla.

dıkek yamaçta olan küçük arazi parçası.

dıki küçük küçük tarlalar, sekiler.

dıkkan (Ar) dükkan.

dıkkanci dükkancı.

dıkkancılıxey dükkancılık.

dıkkandar dükkanı olan kimse, dükkancı.

dıkkandarey dükkandarlık.

dıkkanwaney dükkancılık.

dıkoşe iki köşeli.

dıkokın iki köklü.

dıktora Doktordır (dişil).

dıktorerar doktorasını yapmak, doktor tezini hazırlamak.

dıktorey kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

dıktorey doktorluk.

dıktorinı kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

dıktorinı doktorluk.

dıktoro doktordır (eril).

dıkıl bir erkek ismi.

dıl (Kür) 1-yürek, 2-gönül, gönül verme.

dılet-dıletı ikiz, ikiz doğma.

dıletey iki parça.

dıletı ardenı-ardış ikiz getirmek.

dıletı ardox ikiz getiren.

dıletı bıyaye ikiz olmuş olan.

dıletı bıyayenı-bıyayış ikiz olmak.

dıletı dayenı-dayış ikiz vermek, ikiz doğmak.

dıletın ikiz olma durumu.

dıljan (kür-Za) yürek acısı.

dılketi (Kür) gönül düşmüş veya sevgili.

dıllıg bıyayenı-bıyayış idare olmak.

dıllıg kerdenı-kerdış idare etmek, geçimini sağlamak.

dıllıg geçim, idare, geçinmek.

dıllıgê xo keno idaresini ediyor.

dılop damla, zere.

dılıg bıyayenı-bıyayış idare olmak.

dılıg kerdenı-kerdış idare etmek, geçimini sağlamak.

dılıg idare, geçim, geçinmek, madi durum.

dılıgê xo keno idaresini ediyor.

dım-dıma arka, arkadan, sonradan.

dım-dıme koyunun kuyruğu, kuyruk yağı.

dıma çarnayenı-çarnayış arkasında dolaştırmak.

dıma şı sonradan gitti, arkasından gitti.

dıma şıyayenı-şıyayış arkasında gitmek.

dıma geyrayenı-geyrayış 1-ardı sıra dolaşmak, 2-fırsatını kolamak.

dıma zi sonradan, sonradanda.

dıma 1-sonradan, 2-arkasından, arkadan.

dımayên sonraki, sona kalan.

dımayın sonraki, sonda kalan.

dımbelek (dınbelek) dümbelek.

dımbeleka dümbelekle.

dımbelekcinı kerdenı-kerdış daburkacılık yapmak.

dımbelekcinı daburkacılık.

dımbelekinı daburkacılık.

dımbelekı cınayenı-cınayış dümbelek çalmak.

dımbelekın daburkalı, dümbelekli.

dımbık dümbük, dalkavuk.

dımbıli Dımıli.

dımbılık (dınbelek) dümbelek.

dımbılıkı cınayenı-cınayış dümbelek çalmak.

dımbılıkın dümbelekli.

dımduz bı düpedüz oldu.

dımduz dümdüz.

dıme ra rüwen vetenı-vetış koyunun yağlı kuyruğundan yağ çıkarmak.

dıme kuyruk, koyun vb. hayvanların yağlı kuyruğu.

dımey miyerı Koyunun yağlı kuyruğu.

dımşiyayenı-dımşiyayış arkasından gitmek.

Dımhelbi kuyruğu uzun bir kuş, saksağan kuşu.

dımkewtenı-dımkewtış arkasına düşmek, kendisiyle kaçmak.

Dımli Dımıli.

Dımlu Dımıli.

dımpoçık kuyruk.

dımpoçıkı vıraştenı-vıraştış kuyruk yapmak.

dımpoçıkın kuyruklu.

dımpıştık pede dayenı-dayış akrep ısırmak.

dımpıştık akrep.

dımpıştıkê çolan çöl akrebi.

dımpıştıki akrepler.

dımpıştıko limın toprak renginden olan akrep.

dımpıstık akrep.

dımpıstıki akrepler.

dımı berdenı-berdış arkasından götürmek.

dımı şiyaye arkasında gitmiş olan.

dımı şiyayenı-şiyayış 1-arkasından gitmek, 2-ardı sıra gitmek.

dımı şı arkasından gitti.

dımı geyra arkasında gezdı.

dımı geyraye peşinde gezmiş olan.

dımı geyrayenı-geyrayış peşinde düşmek, arkasında gezmek.

dımı geyrayox peşinde gezen kimse.

dımı kewt arkasına düştü.

dımı kewte arkasına düşmüş olan.

dımı kewtenı-kewtış 1-ardına düşmek, 2-kendisiyle kaçmak.

dımı kewtox arkasına düşen, peşine düşen.

dımı kewtış peşine düşmek.

dımı mekewı arkasına düşme.

dımı ra dımı arkadan arkaya.

dımı ra arkadan, sonradan.

dımı zi arkasına.

dımı 1-arkadan, arkasından, 2-sonradan, 3-peşinden.

Dımıl 1-bir halk adı, bir ulus adı, 2-iki başlı.

Dımıli Dımıli ulusundan olan kimse.

Dımıliyan Dımılileri.

Dımılki qısey keno Dımılice konuşuyor.

Dımılki vajı dımılice söyle.

Dımılki Dımılice, dımıli dili

Dımılroj Dımıli ulusunun ulusal günü.

Dımılı Dımıli ulusundan olan kadın.

Dımılıc Dımıli.

Dımılıj Dımıli.

Dımılız Dımıli.

dıname iki isimli, sayılı kişi.

dınamey iki isimliler, sayılı kişiler.

dınameya iki isimlidir, sayılı kişidir (dişil).

dınameyey iki isimlilik.

dınameyinı iki isimli olma durumu.

dınameyo iki isimlidir, sayılı kişidir (eril).

dınamit (dinamit) dinamit.

dınamit dekerdenı-dekerdış dinamit koymak.

dınamit dı dinamitte.

dınamit eştenı-eştış dinamit atmak.

dınamit eştox dinamit atan.

dınamit kerde dinamitlenmiş olan.

dınamit kerdenı-kerdış dinamitlemek.

dınamit kerdox dinamitleyen kimse.

dınamit ra dinamitten.

dınamit teqnayenı-teqnayış dinamit patlatmak.

dınamit teqnayox dinamit patlatan kimse.

dınamitana dinamitlerle.

dınamitcinı dinamitcilik.

dınamitcılıxey dinamitçilik.

dınamitê bir dinamit.

dınamiti dinamitler.

dınamitinı dinamitcilik.

dınamitna bir dinamit daha.

dınamitın dinamitli.

dınbelek dümbelek.

dınbelekı cınayenı-cınayış dümbelek çalmak.

dınbelekın dümbelekli.

dından (dendan) diş.

dından ant diş çekti.

dından ante diş çekmiş olan.

dından antenı-antış diş çekmek.

dından antox diş çeken kimse.

dından dekerdenı-dekerdış diş takmak.

dından dekerdox diş takan, diş taktıran kimse, dişçi..

dından dı dişte.

dından fek dı nêmende ağzında diş kalmamış olan.

dından fek dı nêmendenı-nêmendış ağzında diş kalmamak.

dından gunın mec; kan emmen veya vahşi hayvanlara derler.

dından kerdenı-kerdış dişlemek.

dından kol kör diş, keskin olmayan diş.

dından mercan mercan dişli.

dından pıro bıyayenı-bıyayış dişlemek.

dından ra dişten.

dından rıjnayenı-rıjnayış diş dökmek.

dından vet diş çıkardı.

dından vetenı-vetış diş çıkarmak.

dından vıjyayenı-vıjyayış diş çıkmak.

dından vıraşte dişi yapılmış olan.

dından vıraştenı-vıraştış diş yaptırmak.

dından vıraştox dişçi, diş yapan kimse.

dından vıst diş düşürdü.

dından vıstenı-vıstış diş düşürmek.

dından diş.

dındana cawıtenı-cawıtış diş ile çiğnemek.

dındana diş ile.

dındanan qirçıknayenı dişlerini gıcırdatmak.

dındanê çengi köşedeki dişler.

dındanê cı ant bı dişii çekmişti.

dındanê cı ant dişini çekti.

dındanê fili fil dişi.

dındanê şıti süt dişi, süt dişleri.

dındanê kelpi köpek dişleri.

dındanê kürsi azı dişi..

dındani dekerdenı-dekerdış diş takmak.

dındani dekerdox diş takan.

dındani qirçınayenı-qirçınayış 1-dişlerini gıcırdatmak, 2-mec; kin götmek.

dındani qırçınay dişlerini gıcırdatı.

dındani rıjnay dişleri döktü.

dındani dişler.

dındanna bir diş daha.

dındanxane diş yapılan veya takılan yer.

dındanın dişli.

dındon (dından) diş.

dındon ant diş çekti.

dındon ante diş çekmiş olan.

dındon antenı-antış diş çekmek.

dındon antox diş çeken kimse.

dındon dekerdenı-dekerdış diş takmak.

dındon dekerdox diş takan, diş taktıran kimse.

dındon dı dişte.

dındon fek dı nêmende ağzında diş kalmamış olan.

dındon fek dı nêmendenı-nêmendış ağzında diş kalmamak.

dındon gunın mec; kan emmen veya vahşi hayvanlara derler.

dındon kerdenı-kerdış dişlemek.

dındon kol kör diş, keskin olmayan diş.

dındon mercan mercan dişli.

dındon pıro bıyayenı-bıyayış dişlemek.

dındon ra dişten.

dındon rıjnayenı-rıjnayış diş dökmek.

dındon vet diş çıkardı.

dındon vetenı-vetış diş çıkarmak.

dındon vıjyayenı-vıjyayış diş çıkmak.

dındon vıraşte dişi yapılmış olan.

dındon vıraştenı-vıraştış diş yaptırmak.

dındon vıraştox dişçi, diş yapan kimse.

dındon vıst diş düşürdü.

dındon vıstenı-vıstış diş düşürmek.

dındona cawıtenı-cawıtış diş ile çiğnemek.

dındona diş ile.

dındonan qirçıknayenı dişlerini gıcırdatmak.

dındonê çengi köşedeki dişler.

dındonê cı ant bı dişii çekmişti.

dındonê cı ant dişini çekti.

dındonê fili fil dişi.

dındonê şıti süt dişi, süt dişleri.

dındonê kelpi köpek dişleri.

dındonê kürsi azı dişi.

dındoni dekerdenı-dekerdış diş takmak.

dındoni dekerdox diş takan.

dındoni qirçınayenı-qirçınayış 1-dişlerini gıcırdatmak, 2-mec; kin götmek.

dındoni qırçınay dişlerini gıcırdatı.

dındoni rıjnay dişleri döktü.

dındoni dişler.

dındonna bir diş daha.

dındono diştir.

dındonxane diş yapılan veya takılan yer.

dındonın dişli.

dındun diş.

dıng-dıngı dan değirmeni.

dıng dibek, ding.

dıngı ro kerdenı-kerdış dan değirmeninde dövmek.

dıni öbür dünya.

dınuşey iki yazgılı.

dınuşeyê yazısında, yazgısında.

dınya alem vazo dünya alem söylese.

dınya alem dünya alem.

dınya biro pêser dünya bir araya gelse.

dınya dı dünyada.

dınya heme biro dünya hepsi gelse.

dınya nêdiyo dünya görmemiş.

dınya pêro jewbo dünya hepsi bir olsa.

dınya ra dünyadan.

dınya vajo dünya söylese.

dınya vazo dünya söylese.

dınya vırnayox dünyasını değiştiren, ölen kimse.

dınyay xo betılna dünyasını değiştırdı, vefat etti.

dınyay xo ca verdayenı-verdayış ölmek, bu dünyadan göçmek.

dınyay xo terk kerdenı-kerdış ölmek.

dınyay xo vurnayenı-vurnayış dünyasını değişmek, ölmek.

dınyay xo vırna dünyasını değiştırdı, vefat etti.

dınyay xo vırnayenı-vırnayış ölmek, öbür dünyaya göçmek.

dınyay xo vırnayenı vefat etmek, göçmek.

dınyaya dünyayla.

dınyayê dünya kadar.

dınıheki pêsero iki nokta üst üste.

dıparçe kerdenı-kerdış iki parça etmek.

dıparçe iki parça.

dıparçey iki parça.

dıparçeyın iki parçalı.

dıpçık (Tr) dipçik.

dıpçık ra dipçikten.

dıpçıkê tıfıngı tüfeğin dipçiği.

dıqat kerde iki kat katlanmış olan.

dıqat kerdenı-kerdış 1-iki kat yapmak, iki kat katlamak.

dıqat kerdox 1-katlayan, 2-iki kat yapan.

dıqat 1-iki kat, 2-katlama.

dıqatın iki katlı.

dıqtor (tıxtor) doktor.

dıqtora Doktordır (dişil).

dıqtorerar doktorasını yapmak, doktor tezini hazırlamak.

dıqtorey kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

dıqtorey doktorluk.

dıqtorinı kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

dıqtorinı doktorluk.

dıqtoro doktordır (eril).

dıqısandê konuşmasında.

dıqısımana iki bölümden.

dır u dırık diken ve dikenli bitki.

dır 1-çok konuşmak, 2-dikenli bitki.

dıra 1-kıyı, kenar, 2-iki yol.

dıra ra ravêrd 1-bu yoldan geçti, 2-kıyıdan geçti.

dıram toprak altındaki sert kaya.

dıramatik (Fr) 1-acıklı, 2-coşku veren, duyguları kamçılayan, 3-sahne oyununa özgü oloan.

dıramatikıno acıklıdır, dramatiklidir.

dırate bı yırtıktı.

dırate dı yırtıkta.

dırate ra yırtıktan.

dırate yırtık, yırtılmış.

dıratena bir yırtık daha.

dıratenı-dıratış yırtılmak, yırtmak.

dırateyê bir yırtık.

dırateyo yırtıktır.

dıraye yırtık, yırtılmış.

dırbet-dırbetı yara.

dırbeta cı yarası.

dırbeta mergi ölüm yarası.

dırbeta xori derin yara.

dırbeta zeri yürek yarası.

dırbetan dı yaralarda.

dırbetan newe kerdenı-kerdış yaralarını tazelemek, deşmek.

dırbetan ra yaralardan.

dırbetan yaraları.

dırbetana yaralarla.

dırbetanê cı akerdenı-akerdış yaralarını açmak, deşmek.

dırbetê bêçare çaresiz yaralar.

dırbetê bêdermani ilaçsız yaralar.

dırbetê şardê ma halkımızın yaraları.

dırbetê zaf xori çok derin yaralar.

dırbetê bir yara.

dırbeti newe benê yaralar tazeleniyor, deşiliyor.

dırbeti yaralar.

dırbetna bir yara daha.

dırbetı dı yarada.

dırbetı llim gırotenı-gırotış yaranın iltihaplanması.

dırbetı ra yaradan.

dırbet-dırbetı yara.

dırbetın (derbetın) yaralı.

dırbetın bı yaraliydi.

dırbetın bıyaye yaralanmış olan.

dırbetın bıyayenı-bıyayış yaralanmak.

dırbetın kera yaraliyayım?

dırbetın kerde yaralanmış olan.

dırbetın kerdenı-kerdış yaralamak.

dırbetın kerdox yaralayan kimse.

dırbetın kewtenı-kewtış yaralı düşmek.

dırbetın yaralı.

dırbetına yaralıdır (dişil).

dırbetınê yaralıdırlar.

dırbetıno yaralıdır (eril).

dırbin dürbün.

dırbina vinayenı-vinayış dürbünle görmek.

dırbina vinayox dürbinle gören kimse.

dırbina wınyayenı-wınyayış dürbinle bakmak.

dırbina wınyayox dürbinle bakan kimse.

dırbina dürbünle.

dırbinan biya dürbünleri getir.

dırbincinı kerdenı-kerdış dürbüncülük yapmak.

dırbincinı dürbüncülük.

dırbinê bir dürbün.

dırbininı dürbüncülük.

dırbiniya dürbünle.

dırbinna bir dürbün daha.

dırbinın dürbünlü.

dırbın (dürbin) dürbün.

dırbına vinayenı-vinayış dürbünle görmek.

dırbına vinayox dürbinle gören kimse.

dırbına wınyayenı-wınyayış dürbinle bakmak.

dırbına wınyayox dürbinle bakan kimse.

dırbına dürbünle.

dırbınan biya dürbünleri getir.

dırbıncinı kerdenı-kerdış dürbüncülük yapmak.

dırbıncinı dürbüncülük.

dırbınê bir dürbün.

dırbıniya dürbünle.

dırbınna bir dürbün daha.

dırbının dürbünlü.

dırde tırtıl, kertik, budak, ağaç dög‘mü.

dırdeyin (derdeyın) budaklı, düz olmayan ağaç vb.

dırdeyın bıyayenı-bıyayış budaklı olmak, kertikli olmak, tırtıllı olamk.

dırdeyın budaklı, düz olmayan, düğüm düğüm olan, düz tepe olan.

dırdeyıno budaklıdır, tırtıllıdır, kertiklidir vb.

dırdılê şıtê qesnayi kesilen sütün küçük ve katı parçaları.

dırdıle sıvı şeylerin bozulmasında oluşan küçük küçük katı parçalar.

dırdır çok konuşan, kuru karabalık, boş bağıran.

dırdırı kerdenı-kerdış dırdır etmek.

dırdırı sürekli olarak bezdirecek biçimde söylenme.

dırdırın dırdırlı, dırdır eden kimse.

dırem (Ar) azar azar, az az, çok az ölçüde, zere kadar.

dıremê nêdana bir dirhem vermem.

dıremê rüwen bir dirhem yağ.

dıremê bir damla, bir dirhem.

dıremêna bir dirhemle.

dıremit dekerdenı-dekerdış dinamit koymak.

dıremit dı dinamitte.

dıremit eştenı-eştış dinamit atmak.

dıremit eştox dinamit atan.

dıremit kerde dinamitlenmiş olan.

dıremit kerdenı-kerdış dinamitlemek.

dıremit kerdox dinamitleyen kimse.

dıremit ra dinamitten.

dıremit teqnayenı-teqnayış dinamit patlatmak.

dıremit teqnayox dinamit patlatan kimse.

dıremit dinamit.

dıremitana dinamitlerle.

dıremitcılıxey dinamitçilik.

dıremitê bir dinamit.

dıremiti ra dinamitten.

dıremiti dinamitler.

dıremitna bir dinamit daha.

dıremitın dinamitli.

dıremna bir dirhem daha.

dırêna yırtıliyor.

dırewt-dırewti iğneden büyük, ayakabı, harar vb. deri dikiş iğnesi, biz.

dırewti biz (ayakabıcıların kullanmış oldukları ucu sivri delme şişı).

dırewti iki çatalı dirgen.

dırewtiya deştenı-deştış biz ile delip, büyük iğne ile dikmek.

dırewtiya qülkerdenı-qülkerdış bizle delmek.

dırgan dirgen.

dırgana arêkerdenı-arêkerdış dirgenle toplamak.

dırgana komkerdenı-komkerdış dirgenle toplamak.

dırgana vılla kerdenı-kerdış dirgenle dağıtmak.

dırgana dirgenle.

dırgani dirgen.

dırganın dirgenli.

dıri bı iki yüzlüydü.

dıri bıyayenı-bıyayış iki yüzlü olamak.

dıri qümaşi kumaşın iki yüzü.

dıri werxani yorganın iki yüzü.

dıri 1-iki yüzlülük, 2- iki yüzlü eşya, 3-mehanet.

dıriya bı yırtılmıştı.

dıriya 1-iki yüzlüdür (dişil), 2-yırtıldı.

dıriyan ser vıraştenı-vıraştış iki yüzlü yapmak.

dıriyaye yırtık olan, yırtılmış olan.

dıriyayenı-dıriyayış yırtılmak.

dıriyayo yırtılmış.

dıriyê iki yüzlüdürler.

dıriyey kerdenı-kerdış iki yüzlülük yapmak.

dıriyey iki yüzlülük.

dıriyo iki yüzlüdür (eril).

dırmıx tırmık.

dırna u deşt yırtı ve dikti.

dırna yırtı.

dırnayan yırtıkları.

dırnaye yırtık, yırtılmış olan.

dırnayenı-dırnayış 1-yırtmak, 2-kurt, köpek vb. hayvanların ısırması).

dırnayey yırtık olanlar.

dırnayeyo yırtıktır.

dırnayo yırtmış.

dırnayox yırtan, yırtıcı.

dırnayoxi yırtanlar.

dırnbetê cı yaraları.

dırnbetı yara.

dırnbetın bıyaye yaralanmış olan.

dırnbetın bıyayeyenı-bıyayış yaralanmak.

dırnbetın kerde yaralanmış olan.

dırnbetın kerdenı-kerdış yaralamak.

dırnbetın kerdox yaralayan.

dırne canlıların derisı altına giren bir kene, bir cins deri kurdu.

dırneyın 1-deri kurdunun çıktığı yerin izi, keneli, 2-düğümlü, budaklı, tırnaklı.

dırpıştıkı örümcek.

dırrık börten ağacı, dikenli çalı.

dırrıkın börtenli.

dırvet-dırvetı yara.

dırveta cı yarası.

dırveta mı yaram, acım.

dırveta xori derin yara.

dırvetan newe kerdenı-kerdış yaralarını tazelemek, deşmek.

dırvetana yaralarla.

dırvetanê cı akerdenı-akerdış yaralarını açmak, deşmek.

dırvetê bêçare çaresiz yaralar.

dırvetê bêdermani ilaçsız yaralar.

dırvetê şardê ma halkımızın yaraları.

dırvetê zaf xori çok derin yaralar.

dırveti newe benê yaralar tazeleniyor, deşiliyor.

dırvetı dı yarada.

dırvetı ra yaradan.

dırvet-dırvetı yara.

dırvetın (dırbetın) yaralı.

dırvetın bı yaraliydi.

dırvetın bıyaye yaralı olan, yaralanmış olan.

dırvetın bıyayenı-bıyayış yaralanmak.

dırvetın kerde yaralanmış olan.

dırvetın kerdenı-kerdış yaralamak.

dırvetın kerdenı-kerdış yaralamak.

dırvetın kerdox yaralayan.

dırvetın yaralı.

dırvetına yaralıdır (dişil).

dırvetınê yaralıdırlar.

dırvetıno yaralıdır (eril).

dırya bı yırtılmıştı.

dıryate yırtık.

dıryaye yırtık, yırtılmış olan.

dıryayenı-dıryayış yırtılmak.

dıryayo yırtılmış.

dırı dıra to ma werdi mı dırıdırın bizi yedi.

dırı dıra to serey to buro dırı dırın başını yesin.

dırı-dırı çok konuşmak, bağırıp çağırmak.

dırık kerde börtenlenmiş olan.

dırık kerdenı-kerdış börtenle kapatmak, börtenlemek.

dırık kerdox börtenleyen.

dırık dikenlı çalı, bögürtlen.

dırıkan ra börtenlerden.

dırıkan bögürtleri.

dırıkana börtenlerle.

dırıkê bir börten.

dırıkêr bögürtlen ağaçı, dikenli çalı tut ağacı.

dırıki bögürtlenler.

dırıkna bir börten daha.

dırıkı 1-ısırgan otu, 2-dikenli çalı, bögürtlen.

dırıkın dikenlı, bögürtlenlı.

dırıkıno börtenlidir.

dırıyaye yırtık.

dırıyayenı-dırıyayış yırtılmak.

dırıyinı kerdenı-kerdış iki yüzlülük yapmak.

dırıyinı iki yüzlülük.

dıseme ra dıseme pazartesiden pazartesiye.

dıseme pazartesi.

dıseran 1-iki baş, 2-iki yılda.

dıserê xo kerdi pırr iki yaşını, iki yıllını doldurdu.

dısere 1-iki başlı, 2-iki uçlu, 3-iki yaşında herhangi bir canlı.

dıseri tepeya iki yıl sonra.

dısey (200) ikiyüz.

dısiplin (Fr) disiplin, kurallara uyma, sıkı düzen.

dısiplin dayenı-dayış disipline vermek.

dısiplin dayox disipline veren.

dısipliney disiplinli olma durumu.

dısiplinın bıyayenı-bıyayış disiplinli olmak.

dısiplinın disiplinli.

dısiplinına disiplinlidir (dişil).

dısiplinıno disiplinlidir (eril).

dıskiya yapıştı.

dıskiyay pıro yapıştı, yapıştılar.

dıskiyay yapıştı, yapıştılar.

dıskiyayenı-dıskiyayış yapışmak.

dıskiyayo pıro yapışmış.

dıskiyo yapışsa.

dıskına cı ro kendisine yapıştırdı.

dıskına pıro yapıştırdı.

dıskına xo ro kendine yapıştırdı.

dıskınayenı-dıskınayış yapıştırmak.

dıskınenê yapıştıriyorlar.

dıskıneno pıro yapıştıryor.

dıskıyaye yapışmış olan.

dıskıyayenı-dıskıyayış yapışmak.

dıskıyayo pıro yapışmış.

dıskıyêne pıro yapışiyorlar.

dısmal-dısmalı mendil.

dısmala desti el mendili.

dısmala pak kerdenı-kerdış mendil ile temizlemek.

dısmala mendille.

dısmalana mendillerle.

dısmalı şanayenı-şanayış mendil salamak.

dısmalı nımıtenı mendil saklamak oyunu.

dısmalı remnayenı mendil kaçırma oyunu.

dısmalın mendilli.

dısman bı düşmandı.

dısmaney düşmanlık.

dısmên ra düşmandan, hasmından.

dısmen (dışmen) düşman.

dısmen bıyaye düşman olmuş olan.

dısmen bıyayenı-bıyayış düşman olmak.

dısmên düşman, hasım.

dısmen düşman.

dısmena düşmandır (dişil).

dısmenan dı düşmanlarda.

dısmenan ra düşmanlardan.

dısmenana düşmanlarla.

dısmeney (dışmeney) düşmanlık.

dısmeney kerdenı-kerdış düşmanlık yapmak.

dısmeney kerdox düşmanlık yapan kimse.

dısmeney düşmanlık.

dısmeni (dışmeni) düşmanlar.

dısmeninı kerdenı-kerdış düşmanlık yapmak.

dısmeninı dşmanlık, hasımlık.

dısmêninı düşmanlık, hasımlık.

dısmenna bir düşman daha.

dısmêno düşmandır (eril).

dısmeno düşmandır (eril).

dıstari ro kerdenı-kerdış el değirmenine vurmak, öğütmek.

dıstari el değirmeni.

dıstariya tahnıtenı-tahnıtış el değirmeniyle öğütmek.

dısz hırsız.

dıt u lıt sağıp yalamak.

dıt-dıtı sağdı.

dıta sağmış.

dıtayê sağılmış olan.

dıtena sağmayla.

dıtenda sağmasında.

dıtenı-dıtış sağmak, hayvandan süt almak.

dıtox hayvanların sütünü sağan kimse.

dıtı bi sağmıştı.

dıtı u lıtı sağdı ve yalatı.

dıvit-dıvitın ketenli, ketenli bez.

dıwa kerdenı-kerdış dua etmek.

dıwa kerdox dua eden.

dıwa wendenı-wendış dua okumak.

dıwa wendox dua okuyan.

dıwa dua.

dıwan dı divanda.

dıwan ra divandan.

dıwan divan.

dıwana bir dua daha.

dıwanın divanlı.

dıwanıno divanlıdır.

dıwayana dualarla.

dıwayê bir dua.

dıwayın dualı.

dıwêl 1-yabancı, 2-yabancı devlet.

dıwêlan dı yabancı devletlerde.

dıwêlan miyan dı yabancı ülkelerde.

dıwêlan yabancı devletler.

dıwêli (dügeli) yabancılar, yabancı ülkeler, yabancı devletler.

dıwêli paşti nêdanê ma yabancı devletler bize bel vermiyor.

dıwêli devletler.

dıwêss (12) desudıdı oniki.

dıxtor (tıxtor) doktor.

dıxtora Doktordır (dişil).

dıxtorerar doktorasını yapmak, doktor tezini hazırlamak.

dıxtorey kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

dıxtorey doktorluk.

dıxtorinı kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

dıxtorinı doktorluk.

dıxtoro doktordır (eril).

dıyar bıyayenı-bıyayış yukarı tırmanmak, yukarı çıkmak.

dıyar dı yukarda.

dıyar şiyayenı-şiyayış yanı başına gidip tevaf veya ziyaret etmek.

dıyar kewtenı-kewtış yukarı çıkmak, yukariya tırmanmak.

dıyar kewı yukarı çık.

dıyar mevıji yukarı çıkma.

dıyar ra yukardan.

dıyar u war 1-yukarı aşağı, baştan aşağiya, 2-yer yurt.

dıyar vıjyayenı-vıjyayış yukarı çıkmak.

dıyar yukarı, yukariya doğru, yukariya tırmanma, yokuş, yokuşlu yer.

Dıyarbekır diyarbakır.

Dıyarbekırıc diyarbakırlı.

Dıyarbekırıj diyarbakırlı.

Dıyarbekırız diyarbakırlı.

dıyardê mı dı yanı başımda.

dıyarê dewda ma köyümüzün yukarısı.

dıyarê tırbı törbenin yanı başı, baş ucu.

dıyarê xurbetey gurbet diyarı.

dıyaresim slayd, diyapozıtif, diyabild.

dıyarkewt yukarı çıktı.

dıyaro yukarda.

dıyarı ziyaret, ziyaret yeri.

dıyın ikinci.

dıyını ikinci, ikincisi.

dız-dızı (qela, qale, kela) kale.

dız hırsız.

dıza Sêwregı siverek kalesi.

dızd (xırxız) hırsız.

dızda hırsızdır (dişil).

dızdey (xırxızey) hırsızlık.

dızdey bıyayenı-bıyayış hırsızlık olmak.

dızdey kerdenı-kerdış hırsızlık yapmak.

dızdey kerdox hırsızlık yapan kimse.

dızdey hırsızlık.

dızdeyinı hırsızlık.

dızdinı kerdenı-kerdış hırsızlık yapmak.

dızdinı hırsızlık.

dızdo hırsızdır (eril).

dıze kirpi.

dızi hırsızlar.

dızinı hırsızlık.

dızmış bıyaye dizilmiş olan.

dızmış bıyayenı-bıyayış dizilmek.

dızmış kerdenı-kerdış dizmek.

dızmış kerdox dizen.

dızmış dizme.

dızo hırsızdır.

dızık-dızıkı kale, kalecik.

dızıka Alduşi Alduş kazasının kalesi.

dızıkana kalelerle.

dızıkê bir kale.

dızıkna bir kale daha.

dızıkın kaleli.

di (vina) 1-gördü, 2-buldu.

di bı görmüştü..

di ez ameya gördü ben geldim?.

di o yo yeno gördü o geliyor.

dia bı görmüştü.

diar (diyar) 1-yer, yurt, çevre, 2-yukarı, yukarda.

diar dı yukarda.

diar ra yukardan.

diaro 1-yurttur, 2-yukarda.

diaye görülmüş olan.

diayêne görünmek, görme.

diayenı-diayış görmek, bulmak.

dibi görmüştü.

dibsor-dibsorı şalgam.

dibsurı (dibsorı) şalgam.

dibı 1-görmüştü, 2-şalgam.

difteri (Fr) burun, boğaz, yutak kısmına yerleşen mikropların yol açtığı bulaşıcı bir hastalık.

difteri bıyayenı-bıyayış difteri hastalığına yakalanmak.

dişlıx 1-neşe, 2-vakit geçirme, sabrını getirme.

dişlıxê mı 1-neşem, 2-sabrım.

dişlıxê mıno nino sabrım gelmiyor.

dişlıxê xo pey ard vaktini geçirdi, sabrını onunla getirdi.

dijital (Fr) sayısal.

dik bıyayenı-bıyayış dik olmak.

dik kerde dikleştirilmiş olan.

dik kerdenı-kerdış dikleştirmek, ayakta durdurmak.

dik kerdox dikleştiren.

dik u kergı horoz ve tavuk.

dik 1-düz, düz istikamet, ileriye doğru, 2-horoz, 3-yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan, ayakta duran.

dikçawış başında ibibiki olan ve kızlar çavuşu denen uzun kuyruklu bir kuş.

dikê awı kuğu kuşu.

dikê leci döğüş horuzu.

dikê ma yo waneno horozumuz ötüyor.

dikê mısri (hüli) hindi horozu, şam tavuğunun horozu.

dikê bir horoz.

dikşêr döğüş horozu, horozların en cesur ve üstü.

dikkon (Ar) dükkan.

dikkonci dükkancı.

dikkoncılıxey dükkancılık.

dikkondar dükkanı olan kimse, dükkancı.

dikkondarey dükkandarlık.

dikkoninı dükkancılık.

dikkonwaney dükkancılık.

dikleyr daha horoz olmamış erkek civciv, erkek yavru horoz.

diko 1-horoz, horozdur, 2.horozcuk, 3-horozlanma, 4-diktir, eğik değildir.

dikon (dukan) dükkan.

dikon akerdenı-akerdış dükkan açmak.

dikon dı dükkanda.

dikon ra dükkandan.

dikonci dükkanci.

dikoncinı kerdenı-kerdış dükancılık yapmak.

dikoncinı dükkancılık.

dikoncılıxey dükkancılık.

dikondar (dukandar) dükkanı olan kimse, dükkanci.

dikondarey karê mı niyo dükkancılık benim işim değil.

dikondarey kerdenı-kerdış dükkancılık yapmak.

dikondarey kerdox dükkancılık yapan kimse.

dikondarey dükkancılık.

dikondari weş perey qezenc kenê dükkancılar güzel para kazaniyorlar.

dikondaro dükkancıdır.

dikondarinı dükkancılık.

dikonwan dükkancı.

dikonın dükkanlı.

diksılêman kuyruğu uzun bir cins guguk kuşu, çavuş kuşu, ibik kuşu.

dikta (Alm) hiç bir şart olmaksızın körü körüne uyulması gereken buyruk.

diktacı dikta yanlısı olan kimse.

diktacılıxey dikta yanlısı olma durumu, diktacılık.

diktator (Fr) bütün siyasi yetkileri kendisinde toplamış bulunan kimse.

diktatora diktatördür (dişil).

diktatorcılıxey diktatörlük, diktatörcülük.

diktatorey kerdenı-kerdış diktatörlük yapmak.

diktatorey diktatörlük.

diktatorinı kerdenı-kerdış diktatörlük yapmak.

diktatorinı diktatörlük.

diktatoro diktatördür (eril).

diktayinı diktacılık.

dil gırote esir alınmış olan.

dil gırotenı-gırotış esir almak.

dil kewte esir düşmüş olan.

dil kewtenı-kewtış esir düşmek.

dil kewtox esir düşmüş kimse.

dil esir.

dilawer kahraman, er kişi, mert.

dilbaz (Far) konuşkan, konuşmasiyle karşısındakini kandıran.

dilbaza konuşkandır (dişil).

dilbazey konuşkanlık, tatlı dilli.

dilbazinı kerdenı-kerdış tatlı dillilik yapma.

dilbazinı tatlı dilli olma, çok konuşkan olma durumu.

dilbazo konuşkandır (eril).

dilber-dilberı (Kür) alımlı, güzel (kadın veya kız)

dilbera dilberdir, güzeldir.

dilberê bir dilber.

dilberey güzellik, alımlılık.

dilberinı dilberlik.

dilberna bir dilber daha.

dilberı dilber.

dileg waştenı-waştış dilek dilemek.

dileg istek, dilek.

dilegana dileklerle.

dilegê bir dilek.

dilegna bir dilek daha.

dilegın dilekli.

dilmaşt ant cı ters yüz çektı.

dilmaşt bı ters yüz oldu.

dilmaşt bıyaye ters yüz olmuş olan.

dilmaşt bıyayenı-bıyayış ters yüz olmak.

dilmaşt cı antenı-antış ters yüz üstüne çekmek.

dilmaşt kerd ters yüz etti.

dilmaşt kerde ters yüz edilmiş olan.

dilmaşt kerdenı-kerdış ters yüz etmek, öbür yüzü üste getirmek.

dilmaşt kerdox ters yüz eden kimse.

dilmaşt ters çevirme, tersyüz etmek, altını üstüne üstünü altına getirmek.

dilmaştey ters yüz olma durumu.

dilmaşto ters yüzdür.

dilmast ant cı ters yüz çektı.

dilmast bı ters yüz oldu.

dilmast bıyaye ters yüz olmuş olan.

dilmast bıyayenı-bıyayış ters yüz olmak.

dilmast cı antenı-antış ters yüz üstüne çekmek.

dilmast kerd ters yüz etti.

dilmast kerde ters yüz edilmiş olan.

dilmast kerdenı-kerdış ters yüz etmek, öbür yüzü üste getirmek.

dilmast kerdox ters yüz eden kimse.

dilmast ters çevirme, tersyüz etmek, altını üstüne üstünü altına getirmek.

dilmastey ters yüz olma durumu.

dilmasto ters yüzdür.

dilım bıyaye dilimlenmiş olan.

dilım bıyayenı-bıyayış dilimlenmek, dilimlere ayrılmak.

dilım dilım parça parça, dilim dilim.

dilım kerde dilimlenmiş olan, dilimli.

dilım kerdenı-kerdış dilimlemek.

dilım kerdox dilimleyen kimse.

dilım bir bütünden kesilmiş veya ayrılmış ince ve yassı parça.

dilımın dilimli.

dimacek dünderecek.

dimdayenı-dimdayış 1-çevirmek, devirmek, 2-ters yüz etmek.

dimlaşt ant cı ters yüz çektı.

dimlaşt bı ters yüz oldu.

dimlaşt bıyaye ters yüz olmuş olan.

dimlaşt bıyayenı-bıyayış ters yüz olmak.

dimlaşt cı antenı-antış ters yüz üstüne çekmek.

dimlaşt kerd ters yüz etti.

dimlaşt kerde ters yüz edilmiş olan.

dimlaşt kerdenı-kerdış ters yüz etmek, öbür yüzü üste getirmek.

dimlaşt kerdox ters yüz eden kimse.

dimlaşt tersyüz, tersyüz etmek, altını üstüne üstünü altına getirmek.

dimlaştey ters yüz olma durumu.

dimlaşto ters yüzdür.

dimlast ant cı ters yüz çektı.

dimlast bı ters yüz oldu.

dimlast bıyaye ters yüz olmuş olan.

dimlast bıyayenı-bıyayış ters yüz olmak.

dimlast cı antenı-antış ters yüz üstüne çekmek.

dimlast kerd ters yüz etti.

dimlast kerde ters yüz edilmiş olan.

dimlast kerdenı-kerdış ters yüz etmek, öbür yüzü üste getirmek.

dimlast kerdox ters yüz eden kimse.

dimlast tersyüz etmek, altını üstüne üstünü altına getirmek.

dimlastey ters yüz olma durumu.

dimlasto ters yüzdür.

din (Ar) inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum.

din (Kür) deli, aklını yetirmiş.

din dı dinde.

din ra dinden.

din u iman to dı esto din ve iman sende varmı?

din u iman to dı nêmendo din ve iman sende kalmamış.

din u iman din ve iman.

dina 1-gördü, 2-buldu, 3-dünya, 4-öbürü, 5-din ile, 5-delidir (dişil), 6-iki daha, iki kat daha, iki misli daha.

dina alem vazo dünya alem söylese.

dina alem dünya alem.

dina biro pêser dünya bir araya gelse.

dina bı görmüştü.

dina dı dünyada.

dina heme biro dünya hepsi gelse.

dina nêdiyo dünya görmemiş.

dina pêro jewbo dünya hepsi bir olsa.

dina ra dünyadan.

dina vajo dünya söylese.

dina vazo dünya söylese.

dina vırnayox dünyasını değiştiren, ölen kimse.

dinamik (Fr) mekaniğin kuvvet, hareket, enerji arasındaki ilişkilerini inceleyen dalı, devim bilimi.

dinamit (Fr) patlayıcı bir madde.

dinamit dekerdenı-dekerdış dinamit koymak.

dinamit dı dinamitte.

dinamit eştox dinamit atan.

dinamit kerde dinamitlenmiş olan.

dinamit kerdenı-kerdış dinamitlemek.

dinamit kerdox dinamitleyen kimse.

dinamit ra dinamitten.

dinamit teqnayenı-teqnayış dinamit patlatmak.

dinamit teqnayox dinamit patlatan kimse.

dinamitana dinamitlerle.

dinamitcılıxey dinamitçilik.

dinamitê bir dinamit.

dinamiti ra dinamitten.

dinamiti dinamitler.

dinamitna bir dinamit daha.

dinamitın dinamitli.

dinamitinı dinamitcilik.

dinamizım (Fr) devimselcilik.

dinamo (Fr) mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren alet.

dinamo ronayenı-ronayış dinamo kurmak.

dinamocılıxey dinamoculuk.

dinamona bir dinamo daha.

dinamoy awı su dinamosu.

dinamoyana dinamolarla.

dinamoyê bir dinamo.

dinamoyinı kerdenı-kerdış dinamoculuk yapmak.

dinamoyinı dinamaoculuk.

dinamoyın dinamolı.

dinan 1-öbürleri, 2-dinleri, 3-delileri.

dinar (Ar) Yugoslavya, İran, Tunus, Irak, Küveyt vb. ülkelerin para birimi.

dinay xo betılna dünyasını değiştırdı, vefat etti.

dinay xo ca verdayenı-verdayış ölmek, bu dünyadan göçmek.

dinay xo terk kerdenı-kerdış ölmek.

dinay xo vurnayenı-vurnayış dünyasını değişmek, ölmek.

dinay xo vırna dünyasını değiştırdı, vefat etti.

dinay xo vırnayenı-vırnayış ölmek, öbür dünyaya göçmek, vefat etmek, göçmek.

dinayê dünya kadar.

dinaye görülmüş olan.

dinayenı-dinayış 1-görmek, 2-bulmak.

dinayo görmüş.

dinayox gören.

dinazor (Fr) sürüngen bir hayvan cinsi.

dinazori dinazorlar.

dinc biyaye dinç olmuş olan.

dinc bıyayenı-bıyayış dinç olmak.

dinc kerdenı-kerdış dinçleştirmek.

dinc kerdox dinçleştiren.

dinc mend genç, sıhatlı ve hareketlı kaldı.

dinc mende dinç kalmış olan.

dinc mendenı-mendış dinç kalmak.

dinc mendox genç kalmış olan.

dinc dinç, gücü ve sağlığı yerinde olma durumu, zinde, sıhatlı, hareketlı vb.

dinca dinçtir (dişil)

dincey dinç olma durumu.

dinci bıyaye dinci olmak, dinci olmuş olan.

dinci bıyayenı-bıyayış dinci olmak.

dinci dincı.

dincinı keno dincilik yapiyor.

dincinı kerdenı-kerdış dincilik yapmak.

dincinı kerdox dincilik yapan kimse.

dincinı mekı dincilik yapma.

dincinı 1-dinç kalma durumu, 2-dincilik.

dinciyey kerdenı-kerdış dincilik yapmak.

dinciyey dincilik.

dinco dinçtir (eril).

dincılıxey kerdenı-kerdış dincilik yapmak.

dincılıxey dincilik etme durumu.

dinda kışta binı öbür tarafa çevirdı.

dinda ser üstüne devirdi.

dinda war aşağiya döktü, aşağiya devirdi.

dinda 1-devirdı, 2-devireyim.

dindana 1-çeviriyor, 2-deviriyor, 3-ters yüz ediyor.

dindanaye devrilmiş olan.

dindanayenı-dindanayış devirmek, ters çevirmek.

dindano 1-deviriyor, 2-devirir.

dindar (Ar) dinci, dini inancı güçlü ve din kuralarına bağlı kimse.

dindar bıyaye dindar, dinci olmuş olan.

dindar bıyayenı-bıyayış dindar olmak.

dindara dindardır (dişil).

dindarey kerdenı-kerdış dincilik yapmak.

dindarey kerdox dindarlık yapan.

dindarey dincilik.

dindarinı dincilik.

dindaro dindardır (eril).

dindaye devrilmiş olan.

dindayenı-dindayış devirmek, çevirmek, ters yüz etmek, dökülmek.

dindayo devirmiş, ters yüz etmiş.

dindayox 1-deviren, 2-ters çeviren.

dindayoxi devirenler.

dindeya erd yere devrildi, yere döküldü.

dindeya 1-devrildi, 2-döküldü.

dindeyay devrildiler.

dindeyaya devrildim, yıkıldım.

dindeyayenı-dindeyayış devrilmek.

dindeyayo devrilmiş.

dindeyênê devriliyorlar.

dindeyêno devriliyor.

dindo 1-devirse, 2-çevirse.

dindı 1-çevır, yuvarla, ters yüz et, 2-dinde.

dindına devirdi.

dinena görüyor (dişil).

dineno görüyor (eril).

ding-dingı tahıl dövmekte kulanılan büyük ve geniş dibek, dan değirmeni.

dingci dan değirmenini işleten kimse.

dingcinı kerdenı-kerdış dingcilik yapmak.

dingcinı dingcilik.

dingı ra dingden.

dingıl (Tr) dingil, araba çekeceği.

dingılın dingilli.

dini dinsel.

diniya din ile.

dinna roji iki gün daha.

dinna buldu.

dino 1-dindir, 2-delidir (eril).

dinsız dinsız, din inancı olmayan.

dinsızey kerdenı-kerdış dinsizlik yapmak.

dinsızey dinsizlik.

diploma (İt) resmi kurumlarca verilen, bitirme, başarma vb. belgesi.

diploma asnaw kerdenı yüzme diploması.

diploma dayenı-dayış diploma vermek.

diploma gırotenı-gırotış diploma almak.

diploma Üniversite Üniversite diploması.

diplomali diplomalı.

diplomasi (Fr) yabancı bir ülkede, uluslar arası toplantılarda ülkesini temsil etme işi ve sanatı.

diplomat (Fr) Uluslar arası konularda ülkesini temsil etmekle görevlendirilen kimse.

diplomatey diplomat olma durumu.

diplomatik (Fr) diplomasi ile ilgili.

diplomayın diplomalı.

diqat kerdenı-kerdış dikkat etmet, dikatlı olmak.

diqatey dikkat etme durumu.

diqatın dikkat eden, özen gösteren kimse.

diqet mekı dikkat etme.

diqet nêkerdenı-nêkerdış dikkat etmemek.

diqet dikkat etme durumu, uyanıklılık.

diqetê wendoxan bancê xo ser okuyucuların dikkatini üzerine çek.

diqqat (Ar) dikkat, uyanıklılık, gözünü açmak, özen gösterme.

diqqat kerdenı-kerdış dikkat etmek, uyanık olmak.

diqqatey dikkat etme durumu.

diqqatın dikkat eden, özen gösteren kimse.

diqqet bıkı dikkat et.

diqqet kerde dikkat etmiş olan.

diqqet kerdox dikkat etmiş olan.

diqqet mekı dikkat etme.

diqqet nêkerdenı-nêkerdış dikkat etmemek.

diqqet dikkat.

dirayet (Ar) yetenek, beceriklilik.

dirayetın bıyayenı-bıyayış yetenekli olmak.

dirayetın yetenekli, becerikli, zeki.

dirayetına dirayetlidir (dişil).

dirayetıno dirayetlidir (eril).

dirê kergi iki üç tavuk.

dirê seati iki üç saat.

dirê iki üç, birkaç.

direg (Fr) 1-doğru olarak, durmaksızın, 2-doğrudan doğruya, dolaysız.

direg amyyayenı-amyayış direk gelmek.

direg bê direk gel.

direg şori direk git.

direg şıyayenı-şıyayış direk gitmek.

direg-diregı direk, kesilip hazırlanmış az kalın ağaç.

diregana direklerle.

diregê bani evin direkleri.

diregê bir direk.

diregna bir direk daha.

diregın direkli.

direk (Fr) 1-doğru olarak, durmaksızın, 2-doğrudan doğruya, dolaysız.

direk amyyayenı-amyayış direk gelmek.

direk bê direk gel.

direk şori direk git.

direk şıyayenı-şıyayış direk gitmek.

direksiyon (Fr) motorlu araçlarda yön ve doğrultuyu takip etiren yönelteç.

direksiyon tadayenı-tadayış direksiyon çevirmek.

direksiyona direksiyonla.

direksiyonın direksiyonlu.

direktif (Fr) talimat, yönerge.

direktif dayenı-dayış direktif vermek.

direktif dayox direktif veren.

direktif gırotenı-gırotış direktif almak.

direktifana direktiflerle.

direktifın direktifli.

direktor (Fr) direktör, yönetmen, müdür.

direktorey direktörlük.

direktorinı kerdenı-kerdış direktörlük yapmak.

direktorinı direktörlük.

direm (Ar) azar azar, az az, çok az ölçüde, zere kadar.

diremê nêdana bir dirhem vermem.

diremê rüwen bir dirhem yağ.

diremê bir damla, bir dirhem.

diremêna bir dirhemle.

diremit (Fr) patlayıcı bir madde.

diremit dekerdenı-dekerdış dinamit koymak.

diremit dı dinamitte.

diremit eştenı-eştış dinamit atmak.

diremit eştox dinamit atan.

diremit kerde dinamitlenmiş olan.

diremit kerdenı-kerdış dinamitlemek.

diremit kerdox dinamitleyen kimse.

diremit ra dinamitten.

diremit teqnayenı-teqnayış dinamit patlatmak.

diremit teqnayox dinamit patlatan kimse.

diremit dinamit.

diremitana dinamitlerle.

diremitcılıxey dinamitçilik.

diremitê bir dinamit.

diremiti ra dinamitten.

diremiti dinamitler.

diremitinı dinamitcilik.

diremitna bir dinamit daha.

diremitın dinamitli.

diremna bir dirhem daha.

dirêna iki üç daha, bir kaç daha.

direnç (Tr) mukavemet, karşı koyma gücü, dayanma.

dirhem (Ar) azar azar, az az, çok az ölçüde, zere kadar.

dirhemê nêdana bir dirhem vermem.

dirhemê rüwen bir dirhem yağ.

dirhemê bir damla, bir dirhem, bir zere kadar.

dirhemêna bir dirhemle.

dirhemna bir dirhem daha.

dirına iki üç daha, birkaç daha.

disimilasyon (Fr) benzeşmezlik, başkalaşma.

disiplin (Fr) disiplin, kurallara uyma, sıkı düzen.

disiplin dayenı-dayış disipline vermek.

disiplin dayox disipline veren.

disipliney disiplinli olma durumu.

disiplinin disiplinli.

disiplinın bıyayenı-bıyayış disiplinli olmak.

disiplinına disiplinlidir (dişil).

disiplinıno disiplinlidir (eril).

diskalifiye (Fr) sporda yarış dışı bırakılmak.

diskalifiye bıyaye diskalifiye olmuş olan.

diskalifiye bıyayenı-bıyayış diskalifiye olmak.

diskalifiye kerde diskalifiye edilmiş olan.

diskalifiye kerdenı-kerdış diskalifiye etmek.

diskalifiye kerdox diskalifiye eden.

disket (Fr) bilgi sayarın yazı ve programlarını kopyalamada kullanılan ince ve dört köşelı band, plaka.

disket dı diskette.

disket kerdenı-kerdış diskete koymak.

disket ra disketten.

disketana disketlerle.

disketê bir disket.

disketi ra disketten.

disketna bir disket daha.

disketın disketli.

disko (Fr) diskotek, dans ve eylence yeri.

disko dı diskoda.

disko ra diskodan.

diskocinı kerdenı-kerdış diskoculuk yapmak.

diskocinı diskoculuk.

diskotek (Fr) dans ve müzikli eylence yeri.

diskoyinı diskoculuk.

diskoyın diskolu.

dispanser (Fr) ayak üstü hastalara bakılan sağlık evi.

diwan (Far) yüksek düzeydeki devlet adamlarının kurduğu büyük meclis.

diwan dı divanda.

diwan ra divandan.

diwan 1-divan, koltuk, üzerinde oturulan döşek, sedir, 2-şairlerin şiirlerini topladıkları eser, kitap, 3-yüksek bir makamın huzuru.

diwanê şeşi yedinci divan.

diwane (Far) divane, bazı nedenlerden dolayı, deliren, budalalaşan kimselere denir.

diwane biyo divane olmuş.

diwane bıbı divane olmuştu.

diwane kerd divane etti.

diwanelıxey delilik, kaçıklık.

diwaneya divanedir (dişil).

diwaneyinı divanelik.

diwaneyo divanedir (eril).

diwani sero derg bı divanın üzerinde uzandı.

diwanxane divanhane.

diwanın divanlı.

diwanıno divanlıdır.

diya a ameya görmüş o gelmiş (dişil).

diya bulmuş, görmüş (cınêkı xo rê diyakendisine kadın bulmuş).

diyabet (Fr) şeker hastalığı.

diyabetın diyabetli.

diyalekt (Fr) lehçe.

diyalektan dı diyaleklerde.

diyalektan ra diyaleklerden.

diyalektandê lehçelerinde.

diyalektê cı lehçesi.

diyalektê bir diyalekt.

diyalekti diyalektler, lehçeler.

diyalektna bir diyalek daha.

diyalektoloji (Fr) lehçe bilimi.

diyaliz (Fr) arıtma.

diyaliz bıyaye arındırılmış olan.

diyaliz bıyayenı-bıyayış arındırılmak.

diyaliz kerdenı-kerdış arıtmak.

diyaliz kerdox arındıran.

diyalizey arındırma durumu.

diyalizinı arındırma durumu.

diyalox (Fr) karşılıklı konuşma, tartışma.

diyalox kewte diyaloga girmiş olan.

diyalox kewtenı-kewtış diyaloga girme.

diyalox kewtox diyaloga giren.

diyaloxa diyalogla.

diyaloxana diyaloglarla.

diyaloxın diyaloğlu.

diyament dı mücevherde.

diyament ra mücevherden.

diyament mücevher, kiymetli taşlar.

diyamentana mücevherlerle.

diyamentcinı kerdenı-kerdış mücevhercilik yapmak.

diyamentcinı mücevhercilik.

diyamentinı mücevhercilik.

diyamentın mücevherli.

diyanet (Ar) dinle ilgili işlere bakan onlarla uğraşan kurum.

diyanet reisi diyanet reisi.

diyar (Ar) ülke, yurt.

diyar dı yukarda.

diyar şiyayenı-şiyayış yanı başına gidip tevaf veya ziyaret etmek.

diyar kewtenı-kewtış yukariya çıkmak, yokuşa tırmanmak, yukarı çıkmak, yukariya tırmanmak.

diyar kewı yukarı çık, tırman.

diyar mevıji yukarı çıkma.

diyar ra yukardan.

diyar u war 1-yukarı aşağı, baştan aşağiya, 2-yer yurt.

diyar vıjyayenı-vıjyayış yukarı çıkmak.

diyar 1-gedik, geçit, 2-üst, yukarı, yukariya doğru, yukariya tırmanma, yokuşlu yer.

Diyarbekir Diyarbakır.

Diyarbekırıc Diyarbakırlı.

Diyarbekırıj Diyarbakırlı.

Diyarbekırız Diyarbakırlı.

diyardê mı dı yanı başımda.

diyardı 1-yukarda, 2-geçitte.

diyarê dewda ma köyümüzün yukarısı.

diyarê tırbı törbenin yanı başı, baş ucu.

diyarê xurbetey gurbet diyarı.

diyaresim slayd, diyapozıtif, diyabild.

diyarkewt yukarı çıktı.

diyaro yukarda.

diyaye bulunmuş, görülmüş olan.

diyayena 1-bulmayla, 2-görüşüyle.

diyayenanê xo görüşünü.

diyayenı-diyayış 1-görüş, görüşme, 2-görme, görmek, 3-bulma, bulmak.

diyayox gören, bulan.

diyê 1-görmüş, görmüşler, 2-görüyordu.

diyet (Ar) bedel, bedel ödeme.

diyet da diyet verdi.

diyet dayenı-dayış diyet vermek, bedel ödemek.

diyet dayox diyet veren.

diyet kerdenı-kerdış kurban etmek, bedel karşılığı vermek.

diyetın diyetli.

diyo a ameya görmüş o gelmiş.

diyo o ameyo görmüş o gelmiş (eril).

diyo o yo şıno görmüş o gidiyor.

diyo 1-bulmuş, 2-görmüş.

dizanteri (Fr) bağırsaklarda yaralara yol açan bulaşıcı, salgın hastalık.

do abiyo açılacak.

do abıriyo ayrılacak.

do abırnayê ayıracaktı.

do abırno ayıracak.

do aşanayê kazacaktı

do aşano kazacak.

do aşkawiyo dikişi sökülecek.

do arêbiyo toplanacak.

do arêdo toplayacak.

do awdo suluyacak.

do ayabiyayê uyanacaktı.

do ayabo uyanacak.

do barakerdê bölüşecekti.

do barakero bölüşecek

do berz kero yükseltecek.

do berzo atacak

do bewniro bakacak

do bewniyayê bakacaktı.

do biro, niro gelecek, gelmiyecek?

do biro gelecek.

do biyameyê gelecekti.

do biyardê getirecekti.

do boyaxkerdê boyaliyacaktı.

do boyaxkero boyaliyacak.

do buro yiyecek.

do bıasayê görünecektı.

do bıaso görünecek.

do bıberdê götürecekti.

do bıbermo aglayacak.

do bıbırno kesecek.

do bıcakerdê yerleştirecekti.

do bıçarnayê gezdirecekti.

do bıçarno gezdirecek.

do bıçinayê biçecekti.

do bıçino biçecek.

do bıcınayê yontacaktı.

do bıcıno yontacak.

do bıçırayno otlayacak.

do bıdawo sıvıyacak.

do bıdeştê dikecektı.

do bıderbıno sırmaliyacak.

do bıderwo süpürecek.

do bıderzo dikecek.

do bıdoşo sağacak.

do bıdotê sağacaktı.

do bıdırdo yırtacak.

do bıdırnayê yırtacaktı.

do bıdırno yırtacak.

do bıecêbno beğenecek.

do bıecêvno beğenecek.

do bıecıbno beğenecek.

do bıedılno süsleyecek.

do bıedıziyo yorulacak.

do bıeştê atacaktı.

do bıemno emzirecek.

do bıerciyo değecek.

do bıfêno düşürecek.

do bıfesılno işleyecek, biçecek, taslağını yapacak (elbise ve dikişlerde)

do bıfetılno kovaliyacak.

do bıfetısiyo boğulacak.

do bıfıkıriyo düşünecek.

do bışanayê salayacaktı.

do bışano saliyacak.

do bışeqnayê serpecekti.

do bışeqno serpecek.

do bışiyayê gidecekti.

do bışuwo yıkayacak.

do bışıdênayê sağlamlaştıracaktı, saracaktı, sıkıştıracaktı.

do bışıknayê kıracaktı.

do bışımo içecek.

do bışımıtê içecekti.

do bışıtê yıkayacaktı.

do bıheleyno eritecek.

do bıherinayê satın alacaktı.

do bıherino satın alacak.

do bıheweynayê barındıracaktı.

do bıhuwayê gülecekti.

do bıhuwo gülecek.

do bıkaro ekecek.

do bıkarıtê ekecekti.

do bıkendê kazacaktı.

do bıkeno kazacak.

do bımasayê şişecekti.

do bımaso şişecek.

do bımojno gösterecek, sunacak.

do bımotê gösterecekti.

do bımotno gösterecek, sunacak.

do bımuno örecek.

do bıneqırno düzleyecek, nakışliyacak.

do bınuşnayê yazacaktı.

do bınuştê yazacaktı.

do bıpawo bekliyecek.

do bıperayê uçacaktı.

do bıpernayê uçuracaktı.

do bıpero uçacak.

do bıqesnayê kırpacaktı.

do bıqesno kırpacak.

do bıramojno gösterecek, sunacak.

do bıremayê kaçacaktı.

do bıremno kaçıracak.

do bıremo kaçacak.

do bıresno yetiştirecek.

do bırêso örecek.

do bırêstê örecekti.

do bıroşo satacak.

do bırotê satacaktı.

do bırıjnayê dökecekti.

do bırıjno dökecek.

do bıterqıno kızartacak.

do bıvarayê yağacaktı.

do bıvaro yağacak.

do bıveşnayê yakacaktı.

do bıveşno yakacak.

do bıvrêjo kusacak.

do bıvırıtê kusacaktı.

do bıwano okuyacak.

do bıwendê okuyacaktı.

do bıwerdê yiyecekti.

do bıxemılnayê süsleyecekti.

do bıxemılno süsleyecek.

do bıxşıkero testereliyecek.

do bıxılnayê yıkacaktı.

do bıxılno yıkacak.

do bıyameyê gelecekti.

do bızano bilecek

do çerxkerdê dolaştıracaktı.

do cıkerdê kesecekti.

do cıkero kesecek.

do çıwext ray kewo ne zaman yola düşecek?

do dax kero dağlayacak.

do dekewo girecek.

do dindo devirecek.

do doşbo 1-dolaşacak, 2-dönecek, 3-gezecek.

do dıramatik bo dramatik olacak.

do dırbetın bo yaralanacak.

do ecızkerdê yoracaktı, bıktıracaktı.

do ecızkero yoracak, aciz edecek.

do eşkawiyo dikişi sökülecek.

do ercan kero ucuzlatacak.

do ereba bıramo araba sürecek.

do ewro biro bu gün gelecek.

do fahm kero anlayacak.

do fam kero anlayacak.

do felc bo felç olacak.

do fırçe kero fırçaliyacak.

do şabo sevinecek.

do şıro gidecek.

do gazkerdê dişliyecekti.

do gezıkerdê süpürecekti.

do gıdişkerdê toplayıp lodaliyacaktı.

do gıdişkero toplayıp lodaliyacak.

do gıdikerdê zayıflatacaktı.

do gıdikero zayıflatacak.

do gırêdayê bağlayacaktı.

do gırzekerdê balyalayacaktı.

do gırzekero balyalayacak.

do hêlkerdê saliyacaktı.

do henekerdê kınaliyacaktı.

do henekero kınaliyacak.

do holbiyayê sıçrayacaktı, hoplayacaktı.

do holbo sıçrayacak, hoplayacak.

do honık kerdenı-kerdış ayranı soğutmak.

do kalanbıkerdê yabancı otlarını temizliyecekti.

do kalankerdê yabancı otlarını temizliyordu.

do kalankero yabancı otlarını temizliyecek.

do lıngı berzo ayak atacak.

do lıngı bıeştê ayak atacaktı.

do nan buro ekmek yiyecek.

do niro gelmiyecek?

do pakerdê takacaktı.

do pakero takacak.

do pakkerdê temizliyecekti.

do pakkero temizliyecek.

do palibıkerdê ekin biçecekti.

do palibıkero ekin biçecek.

do par bıyameyê geçen sene gelecekti.

do paybışiyayê ayakla gidecekti, yaya gidecekti.

do payşıro ayakla gidecek, yaya gidecek

do pikerdê tükürecekti.

do pikero tükürecek.

do pukero tükürecek.

do purkerdê kaşıyacaktı, soyacaktı (kabuğunu)

do purkero kaşıyacak, soyacak (kabuğunu)

do pırkerdê dolduracaktı.

do pırkero dolduracak.

do pıro do dövecek, vuracak.

do pırodayê dövecekti.

do pırodo dövecek.

do qülkerdê delecekti.

do qülıkero delecek.

do rakerdê serecekti.

do rakero serecek.

do rakewo yatacak.

do rakewtê yatacaktı.

do rayfino yola düşürecek, yola koyacak.

do rayvıstê yola koyacaktı.

do rewtero yontacak.

do rutbo kel olcak, çıplaklaçacak.

do rutkerdê kel edecekti.

do salmekerdê başıboş bırakacaktı.

do salmekero başı boş bırakacak.

do se bo ne olacak?

do se vajo ne söyleyecek?

do sıktırkerdê sıktır edecekti.

do sıktırkero sıktır edecek.

do tepışo tutacak.

do tepıştê tutacaktı.

do vaydeyayê savrulacaktı.

do vaydeyo savrulacak.

do vaydo savuracak.

do vazdayê kaçacaktı, koşacaktı.

do vazdo kaçacak, koşacak.

do vıllakerdê dağıtacaktı.

do vıllakero dağıtacak.

do vıraştê yapacaktı.

do vıraştenı-vıraştış ayran yapmak.

do vırazo yapacak.

do wekerdê yakacaktı.

do wekero yakacak.

do werzanayê kaldıracaktı.

do werzo kalkacak.

do werıştê u biyameyê kalkıp gelecekti.

do xorado giyecek.

do 1-ayran, 2-o zaman, zamanla ilgili, zamanı beli olmayan, belirsizlik ifade eder, belirsiz zaman.

dobra dobır kewt meselan miyan dobra dobır meselenin içine girdi.

dobra dobır va mı kerdo dobra dobır dedi ben yapmışım.

dobra dobır vajı sakınmadan, çekinmeden söyle, konuş, anlat.

dobra dobır sakınmadan, çekinmeden (söyleme, konuşmak, anlatmak)

doçent (Alm) Üniversitelerde profesörden büyük öğretim üyesi.

doçent bıyayenı-bıyayış doçent olmak.

doçenta doçenttir (dişil).

doçentey doçentlik.

doçentinı kerdenı-kerdış doçentlik yapmak.

doçentinı doçentlik.

doçento doçenttir (eril).

doçık-doçıkı kuyruk, kuyruk sokumu.

doçıka cı kuyruğu.

doçıka dergı uzun kuyruk.

doçıka kuyrukla.

doçıkı berz kerdenı-kerdış kuyruk kaldırmak, meydan okumak.

doçıkı bi pêpeydı arka arkaya kuyruk oldular.

doçıkı dekewtenı-dekewtış bel kayması olmak.

doçıkı erd şanayenı-şanayış kuyruk indirmek, pes etmek.

doçıkı şanayenı-şanayış kuyruk sallamak.

doçıkı hewadayenı-hewadayış kuyruk kaldırmak.

doçıkı rep kerdenı-kerdış kuyruğunu kaldırıp dikleştirmek.

doçıkı tewatenı-tewatış kuyruk sokumunun ağrıması.

doçıkı kuyruk.

doçıkın kuyruklu.

dodo-dodok bir kuş cinsı, bir kuş adı.

doş bena 1-gezıniyorum, dolaşiyorum, 2-geziniyor, dolaşiyor.

doş benê dolaşiyorlar, geziyorlar.

doş beno dolaşiyor, geziyor.

doş biyê dolaşiyordu, dolaşiyorlardı.

doş bı 1-gezindi, dolaştı, 2-dolaş, gez.

doş bıyaye dolaşmış, gezmiş olan.

doş bıyayenı-bıyayış 1-dönmek, 2-dolaşmak, gezinmek, 3-piyase etmek.

doş bıyayox 1-dolaşan, 2-gezip tozan, 3-dönen.

doş kerd gezdirdı, dolaştırdı.

doş kerde dolaştırılmış, gezdirilmiş olan.

doş kerdenı-kerdış 1-dolaştırmak, 2-gezdirmek, 3-evirip çevirmek.

doş kerdox dolaştırılan, gezdirilen.

doş 1-dağ sırtı, 2-omuz, 3-dolaşma, 4-dönme, 5-gezme, 6-piyase etmek, 7-çevirip döndermek vb.

doşanayê 1-sağrılmış olan, 2-sirkeliyordu.

doşanayenı-doşanayış 1-sağmak, 2-sirkelemek.

doşaw girdap.

doşawan dı girdaplarda.

doşawan ra girdaplardan.

doşawana girdaplarla.

doşawê dengızi deniz girdapları.

doşawê dolı gölün girdapları.

doşawê bir girdap.

doşawna bir girdap daha.

doşawın girdaplı.

doşbiyayenı-doşbiyayış dolaşmak, gezinmek, tur atmak.

doşeg derabnayenı-derabnayış döşek sırmalamak.

doşeg dı döşekte.

doşeg ra döşekten.

doşeg döşek.

doşegan döşekleri.

doşeganê xo döşeklerini.

doşegcinı kerdenı-kerdış döşekçilik yapmak.

doşegcinı döşekçilik.

doşegê bir döşek.

doşegi döşekler.

doşegiya döşekle.

doşegna bir döşek daha.

doşegxane döşek yapılan veya satılan yer.

doşegın döşekli.

doşek (doşeg) döşek.

doşek derabnayenı-derabnayış döşek sırmalamak.

doşek dı döşekte.

doşek ra döşekten.

doşekan döşekleri.

doşekanê xo döşeklerini.

doşekcinı kerdenı-kerdış döşekçilik yapmak.

doşekcinı döşekçilik.

doşekê bir döşek.

doşeki döşekler.

doşekiya döşekle.

doşekna bir döşek daha.

doşekxane döşek yapılan veya satılan yer.

doşekın döşekli.

doşeme kerde düşenmiş olan.

doşeme kerdenı-kerdış düşemek.

doşeme kerdox düşeyen.

doşeme ra düşemeden.

doşeme düşeme.

doşemeyinı kerdenı-kerdış düşemecilik yapmak.

doşemeyinı düşemecilik.

doşemeyın düşemeli.

doşena sağiyor (dişil)

doşenê sağiyorlar.

doşeno sağiyor (eril).

doşi (pol) omuz, omuzlar.

doşi dekewtenı-dekewtış omuzu düşmek.

doşi dı omuzda.

doşi ra omuzdan.

doşi ser omuzun üstüne.

doşi tewatenı-tewatış omuzu ağrımak.

doşirme halıda veya kilimde motif.

doşiya çepı sol omuz.

doşiya omuzla.

doşiyana omuzlarla.

doşkerdenı-doşkerdış dolaştırmak, gezdirmek.

doşkı çevir, dolaştır, gezdir.

doşmekı çevirme, gezdirme, dolaştırma.

doşyaya sağrılmış

doşıtenı-doşıtış sağmak, hayvandan süt almak.

dohet (ahet) öbür taraf.

doktor (doxtor, tıxtor) doktor.

doktora Doktordır (dişil).

doktorerar doktorasını yapmak, doktor tezini hazırlamak.

doktorey kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

doktorey doktorluk.

doktorinı kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

doktorinı doktorluk.

doktoro doktordır (eril).

dol cı nêkewt döl tutmadı.

dol cı ra nêbeno kendisine çocuk olmiyor.

dol dayenı-dayış döl vermek.

dol gırot döl tuttu.

dol gırotenı-gırotış çocuk aldırmak.

dol gırotox döl alan.

dol kerdenı-kerdış 1-derili ip ile deriyi dikmek, yamalamak, 2-suyu toplamak, bir yerde biriktirmek, göl etmek, 3-çocuk yapmak.

dol nêbıyayenı-nêbıyayış çocuk olmamak.

dol waştenı-waştış çocuk istemek.

dol-dolı göl.

dol 1-döl, evlat, 2-hayvan derisinden yapılan ve deri işleri dikiminde kullanılan ip.

dola awdayenı-awdayışi tarla sulamak için içinde su toplatılan göl.

dola dewda ma zahf xoriya köyümüzün gölü çok derindir.

dola göldür.

dolab (Ar) dolap.

dolab çerxkerdenı-çerxkerdış dolap döndermek.

dolab rıştenı-rıştış dolabla örgü örmek.

dolab vıraştenı-vıraştış dolap yapmak.

dolabci dolapçı.

dolabê erzak dekerdenı-dekerdışi erzak koyma dolabı.

dolabê rıştenı-rıştışi yün örme ve sağırma dolabı.

dolabrês çok güzel öten bir bahar kuşu.

dolabrês dolapla yün örmek, yün eğirmek

dolabın dolaplı.

dolana göllerle.

dolar (İng) Amerika birleşik devletlerinin para birimi.

dolar dı dolarda.

dolarana dolarlarla.

dolarê bir dolar.

dolarna bir dolar daha.

doların dolarlı.

dolav (dolab) dolap.

dolav çerxkerdenı-çerxkerdış dolap döndermek.

dolav rıştenı-rıştış dolabla örgü örmek.

dolav vıraştenı-vıraştış dolap yapmak.

dolava dolapla.

dolavci dolapçı.

dolavcinı kerdenı-kerdış dolabcılık yapmak.

dolavcinı dolapcılık.

dolavê erzak dekerdenı erzak koyma dolabı.

dolavê rıştenı yün örme ve sağırma dolabı.

dolavi dolaplar.

dolavinı dolapçılık.

dolavrês çok güzel öten bir bahar kuşu.

dolavrês dolapla yün örmek.

dolavın dolaplı.

dolbend-dolbendı 1-tülbent, 2-su bendi.

dolbendana tülbentlerle.

dolbendı xo antenı-antış tülbent örtmek.

dolbendın tülbentli.

dolda dewı dı köyün gölünde.

dolê bênamusan namusuzun dölü.

dolê cı çıniyo evladı, dölü yoktur.

dolê dımerdıman iki kişinin dölü.

dole gölcü.

dolekı küçük gölcük.

doll evlat, döl.

dollık-dollıkı şalvar ve şalvara benzer ayak giysilerinin kuyruğu, peyiği.

dollıkı şanayenı-şanayış şalvarın kuyruğunu sallamak.

dolmalıx dolmalık.

dolme dolma.

dolmey (Tr) dolmalar.

dolmey bancanan patlıcan dolması.

dolmey dekerdenı-dekerdış dolma doldurmak, yapmak.

dolmey dekerdox dolma dolduran.

dolmey isoti biber dolması.

dolmey vıraştenı-vıraştış dolma yapmak.

dolmık dolme yapılan küçük kabak.

dolxanık su toplamak, göllendirmek için açılan çukur.

dolı (Golı) göl.

dolı dı gölde.

dolı ra gölden.

dolık-dolıkı şalvarların arka kısmı, peyik.

dolım kerdenı-kerdış dönümlemek, dönümlere ayırmak.

dolım 1-defa, sefer, kez, 2-dönüm.

dolım dönüm, 1000 metre karelik alan ölçüsü birimi.

dolımana dönümlerle.

dolımê erd bir dönüm yer.

dolımê mercuy bir dönümlük mercimek.

dolımê bir dönüm.

dolımêna bir dönümle.

dolımlıx dönümlük.

dolımna bir dönüm daha.

dolımın dönümlü.

dom bıkerê devam edecekler.

dom bıkero devam edecek, sürecek.

dom bıyaye devam etmiş olan.

dom bıyayenı-bıyayış devam etmek, süre gelmek.

dom kerde devam etmiş olan.

dom kerdena sürmeyle, devam etmeyle.

dom kerdenda sürmesinde, devam etmesinde.

dom kerdenı-kerdış devam etmek, sürdürmek.

dom kerdox devam ettiren, sürdüren.

dom kero devam edecek.

dom devam etmek, sürdürmek.

doman (qeçek) çoçuk.

doman gırotenı-gırotış çocuk aldırmak.

doman bermi kerdenı-kerdış çocuğu ağlatmak.

doman şıtenı-şıtış çocuk yıkamak.

doman lawnayenı-lawnayış çocuk emzirmek.

doman qündax kerdenı-kerdış çocuğu sarmak.

doman ver şiyayenı-şiyayış çocuk düşürmek, düşük yapmak.

doman vıstenı-vıstış çocuk düşürmek, düşük yapmak.

domaney çocukluk, çocuk olma durumu.

domani-momani çoluk çocuk.

domani çocuklar.

domari övey anne.

domast şımıtenı-şımıtış ayran içmek.

domast vıraştenı-vıraştış ayran yapmak.

domast ayran.

domasta ayranla.

domastın ayranlı.

dombelek daburka.

dombelekcinı kerdenı-kerdış daburkacılık yapmak.

dombelekcinı daburkacılık.

dombelekinı daburkacılık.

dombelekı cınayenı-cınayış daburka çalmak.

dombelekın daburkalı.

domêri övey anne.

dominant (Fr) hakim olan, başta gelen.

dominantey hakimiyet.

domine (Fr) üzeri rakamlı taşlarla oynanan bir masa oyunu.

domine kaykerdenı-kaykerdış domine oynamak.

domineci domineci.

dominecinı dominecilik.

domineyın domineli.

domna devam etti.

domnena devam ediyor, sürdürüyor (dişil).

domnenê sördürüyorlar, devam ediyorlar.

domneno devam ediyor, sürdürüyor (eril).

domıri övey anne.

don to sana veriyor, sana veririm.

don 1-buz, buz tutmak, donma, 2-veriyor, 3-vucut yağı, don yağı, iç yağ, kuyruk yağı, 4-vücudun belden aşağısına giyilen iç giysi, kilot.

dona (dana) veriyor (dişil).

dona ra (kewna ray) yola düşüyor.

dondıla Hz. Eli Hz. Ali'nin dündülü.

dondılı düldül.

donir nirnayenı-nirnayış yayık yaymak.

donir yayık, tuluk.

donira yayıkla.

donirın yayıklı.

dono (dano) veriyor (eril)

donım kerdenı-kerdış dönümlemek, dönümlere ayırmak.

donım dönüm, 1000 metre karelik alan ölçüsü birimi.

donımana dönümlerle.

donımê erd bir dönüm yer.

donımê mercuy bir dönümlük mercimek.

donımê bir dönüm.

donımêna bir dönümle.

donımlıx dönümlük.

donımna bir dönüm daha.

donımın dönümlü.

donıno yağlıdır, donludur.

donını 1-yağlı olma durumu, 2-kilotlu.

dool cınayenı-cınayış davul çalmak.

dool davul.

doola davulla.

doolın davullu.

doping (İng) yarışmalarda hareket ve enerji sağlamak için kullanılan ilaç.

doping kerdenı-kerdış doping yapmak.

doping kerdox doping yapan.

dopinga dopingle.

doq amyayenı-amyayış zar, kapok vb. şeylerde eğri gelmek, sayılmamak.

doq bıyayenı-bıyayış eğri olmak.

doq 1-ense ile kafatası arasındaki girintili çıkıntılı yer, 2-köpeklerin boynuna takılan şişli tasma, 3-zar vb. şeylerde düz gelmemek, eğri konmak.

doqtor (Fr) doktor, hekim.

doqtora (Fr) doktora.

doqtora Doktordır (dişil).

doqtorerar doktorasını yapmak, doktor tezini hazırlamak.

doqtorey kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

doqtorey doktorluk.

doqtorinı kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

doqtorinı doktorluk.

doqtorlıxey doktorluk.

doqtoro doktordır (eril).

dor-dorı su koyma ve soğutma küpü.

dora rüweni yağ küpü.

dora sıskı sirke küpü.

dorbintero dördüncü gün, yarın değil, öbür gün değil, daha öbür gün değil, daha öbür gün.

dorçi 1-nöbetçi, 2-çoban rafakatçısı, 2-küpçü.

dorci küp yapan veya satan kimse.

dorcinı kerdenı-kerdış küpçülük yapmak.

dorcinı küpçülük.

dordor girdap.

dordoran dı girdaplarda.

dordoran ra girdaplardan.

dordorana girdaplarla.

dordorê dengızi deniz girdapları.

dordorê dolı gölün girdapları.

dordorê bir girdap.

dordori bıyayenı-bıyayış girdap olmak.

dordori suda oluşan hortum, girdap.

dordorna bir girdap daha.

dordorı suyun en derin ve girdaplı yeri.

dordorın girdaplı.

dori 1-küçük su testisı, 2-küpler.

dormale etraf, çevre.

dorman dı çevrelerde.

dorman ra çevrelerden.

dormê ma etrafımız.

dorme (çorşme) etraf, çevre, dever vb.

dorme dês kerdenı-kerdış etrafını duvarlamak, duvarla çevirmek.

dorme dı etrafta.

dorme geyraye 1-yalvaran, 2-etrafında dolaşan, dolaşmış olan.

dorme geyrayenı-geyrayış 1-yalvarmak, 2-etrafında dolaşmak.

dorme gırote etrafı sarılmış, çevrilmiş olan.

dorme gırotenı-gırotış etrafını sarmak, çevirmek.

dorme gırotox etrafı sarılan, çevrilen kimse.

dorme ra etraftan.

dorme teli kerdenı-kerdış etrafını dikenlemek.

dormeçerx etrafı çevrili, çevresi çevrili.

dormey banandê ma evlerimizin etrafı.

dormey cı gırot etrafını sardı, çevirdi.

dormey cı etrafı.

dormey dı çevrelerde, etraflarda.

dormey ma etrafımız, sağımız solumuz.

dormey ra çevrelerden, etraflardan.

dormey etraf, çevre, etrafı, çevresi.

dormi etrafını, çevresini.

dorpi kerdenı-kerdış törpülemek.

dorpi ağaç veya metallerin kabasını almaya yariyan uzun dişli eğe.

dorpina bir törpü daha.

dorpiya törpiyle.

dorpiyê bir törpü.

dorpiyın törpülü.

dorpı törpü.

dorxane küp yapılan veya satılan yer.

dorzınci küp burunlu.

dorı ra awı şımıtenı-şımıtış küpten su içmek.

dorı 1-sıra, 2-küp, kilden yapılan su testisi.

dosanayê sağrılmış olan.

dosanayenı-doşanayış sağmak.

dosayenı-dosayış sağmak, hayvanlardan süt almak.

doseg derabnayenı-derabnayış döşek sırmalamak.

doseg dı döşekte.

doseg ra döşekten.

doseg döşek.

dosegan döşekleri.

doseganê xo döşeklerini.

doseganê döşekleri.

dosegcinı kerdenı-kerdış döşekçilik yapmak.

dosegcinı döşekçilik.

dosegê bir döşek.

dosegi döşekler.

doseginı döşekcilik.

dosegiya döşekle.

dosegna bir döşek daha.

dosegxane döşek yapılan veya satılan yer.

dosegın döşekli.

dosek derabnayenı-derabnayış döşek sırmalamak.

dosek dı döşekte.

dosek ra döşekten.

dosek döşek.

dosekan döşekleri.

dosekanê xo döşeklerini.

dosekanê döşekleri.

dosekcinı kerdenı-kerdış döşekçilik yapmak.

dosekcinı döşekçilik.

dosekê bir döşek.

doseki döşekler.

dosekinı döşekcilik.

dosekiya döşekle.

dosekna bir döşek daha.

dosekxane döşek yapılan veya satılan yer.

dosekın döşekli.

doseme kerde düşenmiş olan.

doseme kerdenı-kerdış düşemek.

doseme kerdox düşeyen.

doseme ra düşemeden.

doseme 1-düşeme, 2-sağarız.

dosemeyinı kerdenı-kerdış düşemecilik yapmak.

dosemeyinı düşemecilik.

dosemeyın düşemeli.

dosemı sağiyoruz.

dosena sağiyor (dişil).

dosenê sağiyorlar.

doseno sağiyor (eril).

dosetenı-dosetıs sağmak.

dosi (pol) omuz, omuzlar.

dosi dekewtenı-dekewtış omuzu düşmek.

dosi dı omuzda.

dosi ra omuzdan.

dosi ser omuzun üstüne.

dosi tewatenı-tewatış omuzu ağrımak.

dosiya çepı sol omuz.

dosiya omuzla.

dosiyana omuzlarla.

doskerdenı-doşkerdış dolaştırmak, gezdirmek.

dost bıyayenı-bıyayış dost olmak.

dost kerdenı-kerdış dost etmek.

dost vinayenı-vinayış dost bulmak.

dost dost, ahpap, arkadaş, tanıdık vb., yakın arkadaş, güvenilen, iyi görüşülen ve geçinen kimse.

dosta cı dostı, metresı.

dostaney dostluk.

dostê cı dostu.

dostey dostluk, arkadaşlık, ahpaplık, dost olma durumu.

dosteya dostça.

dosti dostlar.

dostna bir dost daha.

dosya (Fr) dosya, klasör.

dosya dı dosyada.

dosya kerdenı-kerdış dosyalamak.

dosya kerdox dosyalayan.

dosya ra dosyadan.

dosyaya sağrılmış

dosyayın dosyalı.

dosıtenı-dosıtış sağmak.

dota 1-öbür taraf, o yana, 2-sağmış.

dotê ma öbür tarafımız, öbür yanımız.

dotenı-dotış sağma, sağmak.

dowara düşürmüş.

dowsna bı tıka basa doldurup şişirmişti.

dowsna 1-mayalayıp şişirdi, 2-tıka basa doldurdu.

dowsnaye 1-mayalanıp şişirilmiş, 2-tıka basa doldurulmuş olan.

dowsnayenı-dowsnayış 1-mayalayıp şişirmek, 2-tıka basa doldurmak.

dowsnayo tıka basa doldurup şişirmiş.

dowsnayox 1-mayalayip şişiren, 2-tıka basa dolduran kimse.

dowsyaye 1-mayalanıp şişirilmiş, 2-tıka basa doldurulmuş olan.

dowsyayenı-dowsyayış 1-mayalanıp şişmek, 2-tıka basa doldurulmak.

doxan doğan kuşu.

doxriyo doğrudur.

doxrı bı 1-doğrumuydu?, 2-doğruydu.

doxrı bıyaye doğru olmuş olan.

doxrı bıyayenı-bıyayış doğru olmak.

doxrı şiyayenı-şiyayış yönünü değiştirmeden gitmek, istikamet.

doxrı kerdenı-kerdış doğrulamak, doğrultmak, yanlışı gidermek.

doxrı kerdox doğrulayan, düzelten.

doxrı vatenı-vatış doğru söylemek.

doxrı vatox doğru söyleyen.

doxrı doğru.

doxrılıxey doğruluk.

doxrıyey doğruluk.

doxrıyinı doğruluk.

doxtor (tıxtor) doktor.

doxtor bı doktormuydu?.

doxtor bıyayenı-bıyayış doktor olmak.

doxtora Doktordır (dişil).

doxtorerar doktorasını yapmak, doktor tezini hazırlamak.

doxtorey kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

doxtorey doktorluk.

doxtorinı kerdenı-kerdış doktorluk yapmak.

doxtorinı doktorluk.

doxtoro doktordır (eril).

doy perzuni süzme ayranı, süzülmüş torba ayranı.

doy pırpari soğukluk ayranı.

doyo honık soğuk ayran.

doyo tırş ekşi ayran.

doyın ayran çorbası, ayranlı.

doyıno ayranlıdır.

doz (Fr) 1-bir defa veya bir günde alınması gereken ilaç miktarı, 2-bir karışıma giren veya girmesi gereken belli miktar.

doz ramıtenı-ramıtış 1-iz sürmek, 2-davayı sürdürmek.

doz 1-dava, konuşmada ölçü, 2-iz.

dozac dozaj.

dozaj (Fr) dozu ayarlama.

dozajın dozajlı.

dozdê cı dı dozında, dozajında.

dozdê xo seroya davasının izindedir, üzerindedir.

dozê bir doz.

dozer (İng) yoldüzler.

dozera düzkerdenı-kerdış dozerle düzeltmek.

dozera dozerle.

dozeri dozerler.

dozerın dozerlı.

dozna bir doz daha.

dramatik (Fr) 1-acıklı, 2-coşku veren, duyguları kamçılayan, 3-sahne oyununa özgü oloan.

drenaj (Fr) bir tarladaki zararlı olan fazla suların akıtılması.

dua (Ar) dua, tanriya yalvarma.

duay (Ar) dualar, Tanrıya yalvarma, yakarış.

duay bıkı dua et.

duay keno dua ediyor.

duay kerdenı-kerdış dua etmek.

duay kerdox dua eden kimse.

duay wendenı-wendış dua okumak.

duay wendox dua okuyan kimse.

duayana dualarla.

duayın dualı.

dubara (Far) tavla oyununda her iki zarında iki gelmesi.

dubaracılıxey hilekarlık.

dubare bıyaye 1-tekrarlanmış olan, 2-hile katılmış olan.

dubare bıyayenı-bıyayış 1-tekrar olmak, 2-hile yapılmak, aldatılmak.

dubare keno hile yapiyor, aldatiyor, oyun yapiyor.

dubare kerde 1-tekrar etmiş olan, 2-hile etmiş olan, birini kandıran vb.

dubare kerdenı-kerdış 1-hile yapmak, aldatmak, 2-tekrar etmek.

dubare kerdox hile yapan kimse.

dubare dubara, fen, hile, kandırma, aldatma vb., kaleşlik.

dubareci hilekar.

dubarera hes nêkena dubaradan hoşlanmam.

dubareya hileyle.

dubareyinı hilekarlık, kandırmaca.

dubendey bıyayenı-bıyayış ikilik olmak, ikilik yapılmak.

dubendey keno ikilik yapiyor, ikili oynuyor.

dubendey nabên vıstenı-vıstış ikilik araya sokmak.

dubendey vıstı ma mıyan ikilik aramıza soktu.

dubendey ikilik.

dubendinı mıyan vıstenı-vıstış ikilik aralarına sokmak.

dubendinı ikilik.

dublaj (Fr) çekilmiş bir filmi sonradan seslendirme veya başka dile çevirme.

dublaj kerdenı-kerdış dublaj etmek.

dublaj kerdox dublaj yapan.

dublajci dublajcı, seslendirici.

dublajcinı kerdenı-kerdış dublajcılık yapmak.

dublajcinı dublajcılık.

dublajcılıxey dublajcılık.

dublajinı dublajcılık.

duble (Fr) duble, belirli miktarın veya büyüklüğün iki katı.

duble kerdenı-kerdış dublelemek.

dubleks (Fr) çift katlı.

dubleksın dublekslı.

dubleksıno dublekslıdır.

dublekı dublele.

dublena bir duble daha.

dubleyê araqi bir duble rakı.

dubleyê bir duble.

dublor (Fr) bir oyuncunun yerine oynayabilecek başka oyuncu.

dublora dublördür (dişil).

dublorcılıxey dublörlük.

dublorey kerdenı-kerdış dublörlük yapmak.

dublorey kerdox dublörlük yapan.

dublorey dublörlük.

dublorinı dublörlük.

dubloro dublördür (eril).

duçar (Far) tavla oyununda her iki zarında dört gelmesi.

dudıkê bir düdük.

dudıki düdükler.

dudıkna bir düdük daha.

dudıkı cınayenı-cınayış düdük çalmak.

dudıkı düdük.

dudıkın düdüklü.

duello (İt) iki kişi arasında, tanıklar karşısında yapılan vuruşma.

duello bıyayenı-bıyayış düello olmak.

duello kerde düello etmiş olan.

duello kerdenı-kerdış düello etmek.

duello kerdox düello eden.

duelloya düelloyla.

duş (Fr) 1-yüksekten püskürtmek yoluyla banyo yapma, 2-yukardan, yüksekten su dökmeye yarayan alet.

duş kerdenı-kerdış duş yapmak, banyo yapmak.

duş kerdox duş yapan.

duş istikamet, hizasında, karşı, karşı istikamet.

duşdê mı ra ame karşıma çıktı, bana rastladı, başıma geldi.

duşê cı ame rastladı, karşılaştı.

duşê cı amyayenı-amyayış rastlamak, rastlaşmak.

duşê cı ona karşı, karşı istikamet.

duşê koy dağa karşı.

duşê mı bana karşı, benim istikametimden.

duşê xo 1-istikametinde, 2-denginde.

duşmış düşünce.

duşne 1-karşı, 2-gitiği istikamet, 3-doğru, doğru istikamet.

duşnedê cı dı karşısında, istikametinde.

duşney mı bana karşı, benim istikametimden.

duşt 1-istikamet, hiza, 2-dengi.

duştê xo ra bewni istikametine, hizana bak.

duştê xo ra şori istikametinden git.

duştê xo ra 1-etrafından, çevreden, 2-denginden.

duştra niyo dengi değildir.

dugel devlet, yabancı devlet, devletler.

dugelan dı yabancı devletlerde.

dugelan miyan dı yabancı ülkelerde.

dugelan yabancı devletler.

dugeli (dügeli) yabancılar, yabancı ülkeler, yabancı devletler.

dugeli paşti nêdanê ma yabancı devletler bize bel vermiyor.

duha dua.

duhay bıkı dua et.

duhay kerdenı-kerdış dua etmek.

duhay kerdox dua eden kimse.

duhay wendenı-wendış dua okumak.

duhay wendox dua okuyan kimse.

duhay dualar.

duhayana dualarla.

duhayın dualı.

dui duman.

duk (Fr) Prensten sonra gelen en yüksek soyluk unvanı.

dukan akerdenı-akerdış dükkan açmak.

dukan dükkan.

dukanci dükkanci.

dukancinı kerdenı-kerdış dükkancılık yapmak.

dukancinı dükkancılık.

dukancılıxey dükkancılık.

dukandar dükkanı olan kimse, dükkanci.

dukandarey karê mı niyo dükkancılık benim işim değil.

dukandarey kerdenı-kerdış dükkancılık yapmak.

dukandarey kerdox dükkancılık yapan kimse.

dukandarey dükkancılık.

dukandarinı dükkancılık.

dukandaro dükkancıdır.

dukaninı dükkencilik.

dukanwan dükkancı.

dukanın dükkanlı.

dukey düklük.

dukkan (Ar) dükkan.

dukkanci dükkancı.

dukkancinı kerdenı-kerdış dükkancılık yapmak.

dukkancılıxey dükkancılık.

dukkandar dükkanı olan kimse, dükkancı.

dukkandarey dükkandarlık.

dukkaninı dükkancılık.

dukkanwaney dükkancılık.

dulbend-dulbendı tülbent.

dulbendana tülbentlerle.

dulbendı gırêdayenı-gırêdayış tülbent bağlamak.

dulbendı xo antenı-antış tülbent örtmek.

dulbendın tülbentli.

dulger (Far) yapıların kaba ağaç işleri.

dulgera dülgerle.

dulgerci yapıların kaba ağaç işlerini yapan kimse.

dulgercinı kerdenı-kerdış dülgercilik yapmak.

dulgercinı dülgercilik.

dulgerciya dülgercidir (dişil).

dulgerciyo dülgercidir (eril).

dulgerey dı dülgercilikte.

dulgerey ra dülgercilikten.

dulgerey dülgerlik, dülgerin zanatı.

dulgerinı dülgerlik.

duman berz bıyayenı-bıyayış dumanın yükselmesi.

duman bıyayenı-bıyayış duman olmak.

duman gırotenı-gırotış dumanlanmak.

duman kerdenı-kerdış duman etmek, çıkarmak.

duman verdayenı-verdayış duman bırakmak.

duman vetenı-vetış duman çıkarmak.

duman vetox duman çıkaran kimse.

duman yanan maddelerin çıkarmış oldukları gaz, buğu zerecikleri.

dumanê locını ocak dumanı.

dumanê sapi sapın dumanı.

dumanê sergini tezek dumanı.

dumani bındı mendenı-mendış dumanın altında kalmak.

dumani bındı verdayenı-verdayış dumanın altında bırakmak.

dumani dı dumanda.

dumani ra dumandan.

dumani ver şanayenı-şanayış dumanın önüne katmak.

dumani ver kewtenı-kewtış dumanın önüne düşmek, duman kaplamak.

dumani vero tepıştenı-tepıştış dumanın önünde tutmak.

dumanın dumanlı, sisli.

dumanıno dumanlıdır, sislidir.

dumen (İt) hava ve deniz taşıtlarına istenilen yönü vermeye yarayan hareketli parça, direksiyon.

dumen çerxkerdenı-çerxkerdış dümen çevirmek.

dumen tadayenı-tadayış dümen çevirmek.

dumena dümenle.

dumenın dümenli.

dun berz bıyayenı-bıyayış dumanın yükselmesi.

dun bıyayenı-bıyayış duman olmak.

dun gırotenı-gırotış dumanlanmak.

dun kerdenı-kerdış duman etmek, çıkarmak.

dun verdayenı-verdayış duman bırakmak.

dun vetenı-vetış duman çıkarmak.

dun vetox duman çıkaran kimse.

dun ateşten çıkan duman.

dundula Eli (qatreka Ellay) Hz. Alinin dündülü nedilen uzun bacaklı ve çekirgeye benzer bir hayvan.

dundülı (Ar) düldül, Hz.Ali'nin atı.

dundıllı dündül.

dundılı dündül.

dunê locında şıma berz bo ocağınızın dumanı daima yükselsin.

dunê locında şıma tım bıvıjiyo ocağınız daima şen olsun anlamında.

dunê locını ocak dumanı.

dunê sapi sapın dumanı.

dunê sergini tezek dumanı.

dunek biyê yatmışlar (tavuk vb. hayvanların toplu yatması).

dunek bıyayenı-bıyayış tavuk vb. hayvanların toplu yatması.

dunek tavukların üst üste yatması (öğle arası, soğuk veya sıcak anlarda).

dung yeni ekilmiş bağ.

duni bındı mendenı-mendış dumanın altında kalmak.

duni bındı verdayenı-verdayış dumanın altında bırakmak.

duni dı dumanda.

duni ra dumandan.

duni ver şanayenı-şanayış dumanın önüne katmak.

duni ver kewtenı-kewtış dumanın önüne düşmek, duman kaplamak.

duni vero tepıştenı-tepıştış dumanın önünde tutmak.

dunık-dunıkı yemiş vb. şeylerin konulması için yapılan büyük cep.

dunın dumanlı.

dunıno dumanlıdır, sislidir.

dur u derg mı pawıt uzun uzadiya bekledim.

dur u derg ray şiya uzun uzadiya yol gittim.

dur u derg uzak ve uzun, uzun uzadiya,

dur u nezdi uzak ve yakın.

dur-durtır-durtırın uzak-daha uzak, daha daha uzak.

dur-nezdi uzak-yakın.

dur uzak.

duraq dı vınderdı durakta durdu.

duraq dı durakta.

duraq ra duraktan.

duraq durak.

duraqana duraklarla.

duraqi duraklar.

duraqı otobozan ötübüs durağı.

durard dürbün.

durardın dürbünlü.

durax dı vınderdı durakta durdu.

durax dı durakta.

durax ra duraktan.

durax durak.

duraxana duraklarla.

duraxi duraklar.

duraxı otobozan ötübüs durağı.

durbia(durbin) dürbün.

durbin dürbün.

durbinın dürbünlü.

durbiya dürbün.

durey uzak, uzaklık.

dureya cı uzaklığı.

duri berdenı-berdış uzağa götürmek.

duri bıyayenı-bıyayış uzak olmak.

duri duri uzak uzak.

duri dı gırweyayenı-gırweyayış uzakta çalışmak.

duri dı mend uzakta kaldı.

duri dı mendenı-mendış uzaklarda, uzakta kalmak.

duri dı rakewt uzakta yattı.

duri dı rakewtenı-rakewtış uzakta, uzaklarda yatmak.

duri dı vinayenı-vinayış uzakta bulmak.

duri dı uzakta.

duri eşte uzağa atılmış olan.

duri eştenı-eştış uzağa atmak.

duri eştox uzağa atan kimse.

duri şiyayenı-şiyayış uzağa gitmek.

duri şori uzaklaş.

duri geyrayenı-geyrayış uzakta dolaşmak.

duri kewê uzaklaşın, uzaklaşmak.

duri kewt uzak döştü.

duri kewte uzaklaşmış olan.

duri kewtenı-kewtış 1-uzaklaşmak, 2-uzak düşmek.

duri kewtox uzaklaşan kimse.

duri kewı cız benê uzaklaş cız olursun.

duri kewı uzaklaş.

duri mekewı uzaklaşma.

duri mend uzakta kaldı.

duri mendenı-mendış uzak kalmak.

duri mendox uzakta kalmış olan kimse.

duri ra ame uzaktan geldi.

duri ra ameyo uzaktan gelmiş.

duri ra amyaye uzaktan gelmiş olan.

duri ra amyayenı-amyayış uzaktan gelmek.

duri ra amyayox uzaktan gelen kimse.

duri ra dest şanayenı-şanayış uzaktan el sallamak.

duri ra duri uzaktan uzağa.

duri ra geyrayenı-geyrayış uzaklarda gezmek.

duri ra nezdı uzaktan yakına.

duri ra ravêrd uzaktan geçti.

duri ra ravêrdenı-ravêrdış uzaktan geçmek.

duri ra ravêrdox uzaktan geçen kimse.

duri ra veynda uzaktan çağırdı.

duri ra veyndano uzaktan çağıriyor.

duri ra veyndayenı-veyndayış uzaktan çağırmak.

duri ra veyndı uzaktan çağır.

duri ra vina uzaktan gördü.

duri ra vinayenı-vinayış uzaktan görmek.

duri ra wendenı-wendış uzaktan okumak (keklik vb).

duri ra wınya uzaktan baktı.

duri ra wınyayenı-wınyayış uzaktan bakmak.

duri ra uzaktan.

duri tepıştenı-tepıştış uzak tutmak.

duri vındana uzakta durdurdu.

duri vındanayenı-vındanayış uzakta durdurmak.

duri vınderd uzakta durdu.

duri vınderde uzakta durmuş olan.

duri vınderdenı-vınderdış uzak veya uzakta kalmak.

duri vındı uzakta dur.

duri vıste uzaklaştırılmış olan.

duri vıstenı-vıstış uzaklaştırmak, uzak düşürmek.

duri vıstox uzaklaşrırılan kimse.

duri uzak, uzakta, uzaklar.

duridıra uzaktadır (dişil).

duridırê uzaktadırlar.

duridıro uzaktadır (eril).

durivıstenı-durivıstış uzaklaştırma, uzaklaştırmak.

duriyey uzaklık, uzak olma durumu.

duriyo uzaktadır.

duruşma (Tr) duruşma, yargılama evresi.

durı varayenı-varayış uzakta yağmak.

dust 1-istikamet, hiza, 2-dengi.

dustê xo ra bewni istikametine, hizana bak.

dustê xo ra şori istikametinden git.

dustra niyo dengi değildir.

duwa cı gırotenı-gırotış duasını almak.

duwa kerdenı-kerdış dua etmek.

duwa kerdenı-kerdış dua etmek.

duwa kerdox dua eden kimse.

duwa wendenı-wendış dua okumak.

duwa dua.

duwar (Kür) duvar.

duwar kerdenı-kerdış duvar örmek.

duwarci duvarcı.

duwarcinı kerdenı-kerdış duvarcılık yapmak.

duwarcinı duvarcılık.

duwarcılıxey duvarcılık.

duware dubara, kaleşlik.

duwarinı duvarcılık.

duwarvan duvarcı.

duwarvaney duvarcılık.

duwax (Tr) duvak.

duwaxa duvakla.

duwaxın duvaklı.

duway dualar.

duwe iş, kurum.

duyın dumanlı.

duyıno dumanlıdır.

duz bı düzdü.

duz bıyaye düzeltilmiş olan.

duz bıyayenı-bıyayış düzelmek, düzlenmek.

duz dı düzde.

duz kerd düzelti, düz etti.

duz kerde düzlenmiş olan, düzlenen.

duz kerdenı-kerdış düzeltmek, düz etmek.

duz kerdox düzleyen.

duz ra düzden.

duz u çal düz ve çukur.

duz u deye düz ve tepe.

duz u raşt dümdüz.

duz u ware dı düpe düz ortada.

duz düz, yatay durumda olan.

duza duz düpe düz.

duzanbaz düzenbaz, kurnaz.

duzanbaza düzenbazdır (dişil).

duzanbazey düzenbazlık, kurnazlık.

duzanbazinı düzenbazlık, kurnazlık.

duzanbazo düzencidir, hilecidir.

duzanı dayenı-dayış çeki düzen vermek.

duzanı düzen, uyum.

duzanı nesnelerin sıraya göre sıralanması, çeki düzen.

duzbo düz olsa.

duzdı 1-düzde, 2-açıkta, ortada.

duze düzlük.

duzey düz olma durumu.

duzo 1-Siverek dolaylarında oynanan bir halay ismi, 2-düzdür.

duzra düzden.

duzu ware düpe düz.

duman, sis.

dübaracılıxey hilekarlık.

dübare bıyayenı-bıyayış 1-tekrar olmak, 2-hile yapılmak, aldatılmak.

dübare keno hile yapiyor, aldatiyor, oyun yapiyor.

dübare kerde 1-tekrar etmiş olan, 2-hile etmiş olan, birini kandıran vb.

dübare kerdenı-kerdış 1-hile yapmak, aldatmak, 2-tekrar etmek.

dübare kerdox hile yapan kimse.

dübare dubara, fen, hile, kandırma, aldatma vb.

dübareci hilekar.

dübareya hileyle.

dübareyinı hilekarlık, kandırmaca.

dübeş (Far) tavla oyununda her iki zarınde beş gelmesi.

dübendey bıyayenı-bıyayış ikilik olmak, ikilik yapılmak.

dübendey keno ikilik yapiyor, ikili oynuyor.

dübendey nabên vıstenı-vıstış ikilik araya sokmak.

dübendey vıstı ma mıyan ikilik aramıza soktu.

dübendey ikilik.

dübendinı mıyan vıstenı-vıstış ikilik aralarına sokmak.

dübendinı ikilik.

düblaj (Fr) çekilmiş bir filmi sonradan seslendirme veya başka dile çevirme.

düblaj kerdenı-kerdış dublaj etmek.

düblaj kerdox dublaj yapan.

düblajci dublajcı, seslendirici.

düblajcinı kerdenı-kerdış dublajcılık yapmak.

düblajcinı dublajcılık.

düblajcılıxey dublajcılık.

düblajinı dublajcılık.

düble (Fr) duble, belirli miktarın veya büyüklüğün iki katı.

düble kerdenı-kerdış dublelemek.

dübleks (Fr) çift katlı.

dübleksın dublekslı.

dübleksıno dublekslıdır.

düblekı dublele.

düblena bir duble daha.

dübleyê araqi bir duble rakı.

dübleyê bir duble.

düblor (Fr) bir oyuncunun yerine oynayabilecek başka oyuncu.

düblora dublördür (dişil).

düblorcılıxey dublörlük.

düblorey kerdenı-kerdış dublörlük yapmak.

düblorey kerdox dublörlük yapan.

düblorey dublörlük.

düblorinı dublörlük.

dübloro dublördür (eril).

düçar (Far) tavla oyununda her iki zarında dört gelmesi.

düello (İt) iki kişi arasında, tanıklar karşısında yapılan vuruşma.

düello bıyayenı-bıyayış düello olmak.

düello kerde düello etmiş olan.

düello kerdenı-kerdış düello etmek.

düello kerdox düello eden.

düelloya düelloyla.

düşeş (Far) tavla oyununda her iki zarında altı gelmesi.

düşman bıyayenı-bıyayış düşman olmak.

düşman kerdenı-kerdış düşman etmek.

düşman düşman, hasım.

düşmaney düşmanlık.

düşmanlıxey düşmanlık.

düşmeneya düşmanlıktır.

düşmeni ra düşmandan.

düşmeni rê düşmana.

düşmeninı kerdenı-kerdış düşmanlık yapmak.

düşmeninı düşmanlık.

düşmeniya düşman ile.

düşmış bıyaye düşünmüş olan.

düşmış bıyayenı-bıyayış düşünmek.

düşmış bıyayox düşünen kimse.

düşmış düşünce.

dügel yabancı, yabancı devlet.

dügelan dı yabancı devletlerde.

dügelan miyan dı yabancı ülkelerde.

dügelan yabancı devletler.

dügeli (dügeli) yabancılar, yabancı ülkeler, yabancı devletler.

dügeli paşti nêdanê ma yabancı devletler bize bel vermiyor.

dügeli yabancı devletler.

dük (Fr) Prensten sonra gelen en yüksek soyluk unvanı.

düklıxey dük olma durumu.

düldüllı dündül.

düldülı (Ar) düldül, Hz. Ali'nin atı.

dülger (Far) yapıların kaba ağaç işleri.

dülgera dülgerle.

dülgerci yapıların kaba ağaç işlerini yapan kimse.

dülgercinı kerdenı-kerdış dülgercilik yapmak.

dülgercinı dülgercilik.

dülgerciya dülgercidir (dişil).

dülgerciyo dülgercidir (eril).

dülgerey dı dülgercilikte.

dülgerey ra dülgercilikten.

dülgerey dülgerlik, dülgerin zanatı.

dümbelekci dümbelekçi.

dümbelekı (Far) daburkaya benzer bir tür çalgı.

dümbık karısının yaptıklarına göz yuman kimse.

dümen (İt) hava ve deniz taşıtlarına istenilen yönü vermeye yarayan hareketli parça, direksiyon.

dümen çerxkerdenı-çerxkerdış dümen çevirmek.

dümen tadayenı-tadayış dümen çevirmek.

dümena dümenle.

dümenın dümenli.

dümhelbi saksağan kuşu.

dündülı (Ar) düldül, Hz.Ali'nin atı.

dündıllı dündül.

dünya (Ar) dünya.

dünya dı dünyada.

dünya ra dünyadan.

dünyay rê dünyaya.

dünük killer, mutfak, erzak ambarı.

dünüke ambar, mutfak, erzak deposu.

dür uzak.

dürbin dürbün.

dürbina vinayenı-vinayış dürbünle görmek.

dürbina vinayox dürbinle gören kimse.

dürbina wınyayenı-wınyayış dürbinle bakmak.

dürbina wınyayox dürbinle bakan kimse.

dürbina dürbünle.

dürbinan biya dürbünleri getir.

dürbincinı kerdenı-kerdış dürbüncülük yapmak.

dürbincinı dürbüncülük.

dürbinê bir dürbün.

dürbiniya dürbünle.

dürbinna bir dürbün daha.

dürbinın dürbünlü.

düri kewı uzaklaş.

dürüst bı dürüstü.

dürüst bıyayenı-bıyayış dürüst olmak.

dürüst sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan, onurlu.

dürüstey dürüstlük, doğruluk.

dürüstinı dürüstlük, doğruluk.

dürüv dı tipte.

dürüv ra tipten.

dürüv tip, şekil.

dürüvê ay onun tipi (dişi).

dürüvê cı tipi.

dürüvê ey onun tipi (eril).

dürüvê insani to dı çıniyo insan tipi sende yoktur.

dürzi (Ar) bir mezhep ve bu mezhepten olan kimse.

dürzi bı dürzüydü.

dürzi bıyaye dürzü olmuş olan.

dürzi bıyayenı-bıyayış dürzü olmak.

dürzi ağır bir hakaret ve küfür sözü olarak kullanılır.

dürzinı kerdenı-kerdış dürzülük yapmak.

dürzinı kerdox dürzülük yapan kimse.

dürzinı dürzülük.

dürziyo dürzüdür.

dürzüyey dürzülük.

düsê (Far) tavla oyununda her iki zarında üç gelmesi.

düwar (Kür) duvar.

düwar kerdenı-kerdış duvar örmek.

düwarci duvarcı.

düwarcılıxey duvarcılık.

düwarvan duvarcı.

düwarvaney duvarcılık.

düwêl 1-yabancı, 2-yabancı devlet.

düwêlan dı yabancı devletlerde.

düwêlan miyan dı yabancı ülkelerde.

düwêlan yabancı devletler.

düwêli (dügeli) yabancılar, yabancı ülkeler, yabancı devletler.

düwêli paşti nêdanê ma yabancı devletler bize bel vermiyor.

düwêss (12) desudıdı oniki.

düwiz (Fr) döviz.

düwiz komkerdenı-komkerdış döviz toplamak.

düwizın dövizli.

düzinana düzinelerle.

düzine (İt) aynı cinsten olan nesnelerin on iki tanesinin bir arada olması.

düzinena bir düzine daha.

düzineyê bir düzine.