ka do bışiyayê hani gidecekti?

ka do bıgırweyayê hani çalışacaktı

ka eli hani Ali?

ka o şı koti hani o, nereye giti?

ka o koti mend hani o, nerede kaldı?

ka se bi, tı do biyameyê sen gelecektin, hani ne oldu?

ka to do bıbırnayê hani sen kesecektin?

ka tı do biyameyê hani sen gelecektin?

ka hani, nerede

khan bıyayenı-bıyayış eskimek

khan kerdenı-kerdış eskitmek

khan xoradayenı-xoradayış eskileri giymek

khan eski, eskilere dayanan

khana eskidir, eskilerdendir (dişil)

khano eskidir, eskilerdendir (eril)

kab kerdenı-kerdış kaplamak

kab kap

kabe kabe, müslümanların hac için ziyaret etikleri kutsal yer

kabin (Fr) özel bölmeli yer

kabine (Fr) bakanlar kurulu

kabir (Ar) mezar, sin

kabir kerdenı-kerdış mezara koymak

kablo kablo, elektrik akımının geçmesinde kulanılan araç

kabloyın kablolı

kabok 1-diz kapaklardaki kemik, diz kapağı

kabris (Fr) geçici, düşüncesizce, değişken istek

kabüs (Ar) 1-acı, sıkıntı, korku veren, 2-korkulu rüya

kabüs vinayenı-vinayış kabus görmek

kabüska (Rüs) lahana

kadinı (merekı) samanlık

kaf (mexara) mağara

kaf bı kaf mağara mağara, mağaradan mağaraya

kafan dı mağaralarda

kafelyayê 1-yorulmuşsun, 2-öşümüşler

kafelyayenı-kafelyayış 1-öşümek, 2-yorulmak

kafeterya (‹ng) kahve vb içecekler satılan yer

kafi (Ar) kafi, yeter, yeterli, yetecek ölçüde olan, artık istemez

kafi miyan dı mağaranın içinde

kafi mağaralar

kafile (Ar) birlikte yolculuk eden topluluk

kafir (Ar) 1-Tanrı'nın varlığını inkar eden, 2-acımasız, zalim, 3-hıristiyanlara verilen ad

kafirey kafirlik, kafir olma durumu

kafirinı kafirlik, dinsizlik

kafiye (Ar) kafiye, uyak

kafiyeyın kafiyeli

kafın mağaralı

kafır (kıafır) kafir, dinsiz imansız, dini inançları olmayan

kafır bı kafirdi

kafır bıyayenı-bıyayış kafir olmak

kafıra zalımı zalim kafir (dişil)

kafıra dinsiz imansızdır (dişil)

kafırê kafıran kafirin kafiri

kafırey a xo nayenı-nayış inatlaşmak, kendini kafirliğe vurmak

kafırey kafirlik, dinsizlik

kafıreya xo kafirliğini, dinsizliğini

kafıreya kafirlikle

kafırinı kerdenı-kerdış kafirlik yapmak

kafırinı u zalıminı kafirlik ve zalimlik

kafırinı dinsizlik, imansızlık

kafıro xuli kafır kafir oğlu kafir

kafıro zalım zalim kafir (eril)

kafıro kafirdir

kaş bıyayenı-bıyayış sürüklenmiş olmak, sürüklenmek

kaş keno 1-sürükliyor, 2-çekiyor

kaş kerdenı-kerdış 1-sürüklemek, 2-yerden çekmek

kaş ra xo warkerdenı-kerdış yokuştan kendini bırakmak

kaş u hir yokuş ve killi, yokuş ve katmerlı

kaş u küş yokuşlu inişli, yamaç bayır, dağ tepe

kaş 1-yamaç, yokuş, yokuşlu yer, 2-sürüklenmek, 3-yerden çekmek, çekiş

kaşan yamaçlı yer, yamaçlar, yokuşlar

kaşaxu kerdenı-kerdış kaşağılamak

kaşaxu kaşağı, hayvanları tımar etmek için kulanılan dişli araç

kaşe (Fr) kaşe, damga, mühür

kaşe yamaçlı

kaşêhiri toprağı killi veya sert ve katmerli olan yokuş

kaşêl kerdenı-kerdış yerden çekmek, sürüklemek

kaşêl yerden çekmek, sürüklemek

kaşka biro keşke gelsin

kaşka nêbiyayê keşke olmasaydı

kaşka keşke, olası, "inşallah" gibi dilek anlatan bir sözcük

kaşka niyameyê keşke gelmeseydi

kaşkaşı (trênı) tren

kaşkena çekiyor (dişil)

kaşkêna keşke

kaşkerd çekti, yerden sürükledi

kaşkerdê çekiyordu, sürüklüyordu

kaşkerden-kaşkerdış çekmek, sürüklemek, yerden sürüklemek

kaşkerdoğ yerden çeken, sürükleyen kimse

kaşkol (Fr) boyun atkısı

kaşkı çek, sürükle

kaşmekı çekme, sürükleme

kaşmer maskara, soytarı

kaşmerey soytarılık, maskaralık

kaşmerinı soytarılık, maskaralık

kaşmir (Fr) ince, sık bir tür yün

kaşnêkerdê çekmiyordu, sürüklemiyordu

kaşnêkerd çekmedi, yerden sürüklemedi

kaşo yamaçlıdır

kaşın yamaçlı, yokuşlu

kagir (Far) taş veya tuğladan yapılmış olan

kagsig çekilmeyen, bıktırıcı

kagsiginı çekilmemezlik

kah (Far) kimi vakit, bazen, gah

kah huwa kah berma kah güldü kah ağladı

kah weno kah vındeno bazen yiyor, bazen duruyor

kahin (Ar) bilinmeyen şeyleri, geleceği bilme iddiasında bulunan kimse

kahiney kahin olma durumu, kehanet

kahke bir çeşit bez

kahpê kahpe (dişil)

kahpe kahpe (eril)

kahpey kahpeler

kahpeya kahpedir (dişil)

kahpeyinı kerdenı-kerdış kahpelik yapmak

kahpeyinı kahpelik

kahpeyo kahpedir (eril)

kahpık kahpe

kahpıka kahpedir (dişil)

kahpıkê kahpedirler

kahpıki kahpeler

kahpıko kahpedir (eril)

kahpıkı kahpe (dişil)

kahrebe (kerebe) kehribar, kimetli bir taş cinsi

kahriya pıro kendisine kızdı, darıldı

kahriyayenı-kahriyayış kızmak, darılmak, küsmek

kahriyayo kızmış, darılmış, küsmüş

kahrnaye 1-darıltılmış olan, 2-küstürülmüş olan, 3-gücendirilmiş olan

kahrnayenı-kahrnayış 1-darıltmak, 2-küstürmek, 3-gücendirmek

kahrnayoğ 1-darıltan, 2-küstüren, 3-gücendiren kimse

kahryaye 1-darılan, darılmış olan, 2-küsen, 3-gücenen

kahryayenı-kahryayış 1-darılmak, 2-küsmek, 3-gücenmek

kahryayoğ 1-darılan, 2-küsen, 3-gücenen kimse

kahrı keçının yavrusu, bir yaşını doldurmuş keçi

kahya kahya, çiftlik işlerine bakan kimse

kahyayinı kahyacılık

kainat (Ar) 1-evren, 2-dünya, alem, 3-herkes

kaj çam

kajêr çam ağacı

kaka çocuk dilinde; "pislik, pistir, iyi değil vb"

kakao (Fr) bir çeşit ağaç ve çekirdeğinden elde edilen içecek

kaktus (Fr) bir bitki veya çiçek cinsi

kaküç çekiç

kaküçın çekiçli

kakul vıradayenı-vıradayış perçem bırakmak

kakul alnın üzerine düşen kısa kesilmiş saç, perçem

kakulın perçemli, kaküllü

kakıl kerdenı-kerdış ceviz vb şeylerin içini tüm olarak çıkarmak

kakıl ceviz vb şeylerin yenilen içi, iç çekirdeği, ceviz vb meyvelerin içi, kakılı

kal bıyayenı-bıyayış ihtiyarlamak, yaşlanmak

kal u pir dede ve nene, yaşlı dede ve nine, yaşlı olmak, yaşlanma

kal 1-ihtiyar kişi, yaşlı, dede, 2-çiğ, pişmemiş, olmamış, olgunlaşmamış, ham

kalafat (‹t) kalfat

kalafatci kalafatçı

kalafatcılıxey kalafatçılık

kalafatinı kalafatçılık

kalan biyarê ihtiyarları getirin

kalan kerdenı-kerdış yabancı otları toplamak

kalan kerdoğ yabancı otları toplayan, temizleyen kimse

kalan 1-çapa işi, sebze, tahıl, bağ, bahçe ve ekinlerin içinde bulunan yabani otların temizlenmesi ve ayıklamasına denilir, 2-bağ, bahçe, bostan vb tarlalar içinde yeşeren yapancı otlara denilir, 3-ihtiyarları

kalanê erdi kerdenı tarlanın yabani otlarını temizlemek

kalani yabancı ve boş otları temizleme ve toplama iş ve zamanı

kalê keyi evin ihtiyarı

kalek-kalekı belin yan taraflarındaki boşluk, belin yan tarafı, böğür, vucudun yan tarafı

kalek ihtiyar, ihtiyarcık

kaleka çepı belin sol yan tarafı

kaleka raştı belin sağ yan tarafı

kaleki 1-vucudun yan tarafları, 2-yanında, yanda, 3-ihtiyarlamış kişiler

kalekı dekewtenı yan tarafın içe girmesi

kalekı tewatenı yan tarafın ağrıması

kalekı yan taraf

kaley 1-hamlık, çiğlik, olgunlaşmamışlık, 2-ihtiyarlık, yaşlılık

kalfa (Ar) kalfa

kalfayinı kalfacılık

kalibre (Fr) kalibre, mermilerde, ateşli silahlarda çap

kalifiye (Fr) nitelikli işçi, vasıflı işçi

kalinı yaşlılık, ihtiyarlık

kalite (Fr) kalite bir şeyin iyi veya kötü olma özeliği, nitelik

kaliteyın kaliteli

kalkan (Tr) 1-bir balık çeşidi, 2-kalkan, savaşçıların kulandığı korumalık

kalkek yaşlı olanlara denilir, biraz yaşlıca

kalker (Fr) kireç taşı

kalkerın kalkerli

kalo dede, ihtiyar, yaşlı kimse (eril)

kalori (Fr) kalori

kalorifer (Fr) kalorifer

kaloriferci kaloriferci

kalorifercılıxey kalorifercilik

kaloriferinı kalorifercilik

kalorimetre (Fr) ısıölçer

kalorimetri (Fr) ısı ölçümü

kalpak (Tr) bir çeşit başlık, fes

kalpazan (Ar) mec: yalan ve hile ile iş gören veya işini yürüten kimse, sahte para basan veya piyasaya süren kimse

kalpazaney kalpazanlık

kalpazaninı kalpazanlık

kalsemi (Fr) kanda bulunması gerekli kalsiyum miktarı

kalsit (Fr) billurlaşmış doğal kalsiyum karbonatı

kalsiyim (Fr) bir element adı

kalsiyüm (Fr) bir element adı

kaltak iffetsiz, namusuz kadın veya kız

kaltakey namusuzluk, kahpelik

kaltakinı kerdenı-kerdış kahpelik yapmak, ifetini satmak

kaltakinı kahpelik, namusuzluk

kaltax iffetsiz, namusuz kadın veya kız

kaltaxey kaltaklık

kaltaxinı kerdenı-kerdış kahpelik yapmak, ifetini satmak

kaltaxinı kahpelik

kaltey yaşlılık

kalübela (Ar) dünyanın kuruluşundan bu yana

kalı 1-çiğ, ham, 2-nene, ihtiyar, yaşlı kimse (dişil)

kalık dede, ata, ced, ihtiyar, yaşlı

kalık u pirık dede ve nene, yaşlı dede ve nine, yaşlı olmak, yaşlanma

Kam ame kim geldi?

kam (kom) kim, hangisi?

kam beno wa o bo kim olursa olsun?

kam bı kimdı?

kam ca neresi?

kam kı kim ki

kama (Tr) ucu sivri, iki ağzı keskin uzun bir bıçak

kama kimdir (dişil)

kamaci kamacı, hançerci

kamacinı kamacılık, hançercilik

kamax bella, kahr olma

kamax biyayenı-biyayış kahr olmak, bella olmak

kamara (‹t) 1-oda, 2-‹ngiltere yasama meclisi

kamara fotoğraf makinası

kamarot (‹t) gemilerde yolcuların hizmetine bakan görevli

kamax bıyayenı-bıyayış viran olmak, harabe olmak

kamax kerdenı-kerdış viran etmek, harabeye çevirmek

kamax 1-mirat, sahipsiz, 2-viran, harabe

kambiyayeney kimlik, kim oluşu, hüvviyet

kambiyo (‹t) iki ayrı ülke parasının birbiriyle değiştirilmesi

kambür (Tr) kambur

kambürey kamburluk

kamca (komca, konca) nere, neresi, nereye, hangi yer

kamcara nereden?

kamci hangi, hangisi?

Kamcin xırpoy to rê wıni va hangi hırpo sana öyle söyledı?

kamcin bol xırabo hangisi çok kötüdür?

kamcin dewı gırda hangi köy büyüktür?

kamcin kamcini ra pilo hangisi hangisinden büyüktür?

kamcin kışta hangi tarafa?

kamcin ray ra hangi yoldan?

kamcin seatı hangi saat?

kamcin hangi, hangisi?

kamcina hangisidir (dişil)

kamcinan hangilerini

kamcini ra hangisinden (eril)

kamcini hangileri

kamcino hangisidir (eril)

kamcinokı her hangi

kamcinı ra hangisinden (dişil)

kamcinı hangisi (dişil)

kamcora 1-nereden?, 2-hangisinden?

kamê 1-kimsin, 2-kimdirler?

kamer (Ar) ay

kamey identitet, kimlik, kim olma

kami ra kimden?

kami va kim söyledi?

kami kim, kimler, hangileri (çoğul)

kamil (Ar) yetkin, erişkin, ağır başlı, mükemel, ermiş, okumuş kişi, gün görmüş şahıs vs

kamiyê kimdirler

kamnêbiyayeney kim olmayışın, kimliksiz, hüviyetsiz

kamo kı kim ki

kamo kimdir (eril)

kamokı kimki

kamonı kamyon

Kamore 1-bir erkek ismi, 2-göçlü, kuvvetli, cesur, kahraman vs  

Kamorê bir bayan ismi

kamoreyo Filozofi waneno kamore filozofi okuyor

kamp (Fr) 1-çadır veya barakalardan oluşturulan konak yeri, konaklama, 2-kamp, siyasi tutsak veya sürgünlerin toplandığı yer

kampanya (‹t) kampanya

kampanyaci kampanyacı

kampcinı kampçılık

kampçılıxey kampçılık

kamping (‹ng) kamp kurma yeri

kamü (Tr) kamu, hep, bütün

kamüfle (Fr) görünmeyecek, tanınmayacak biçimde örtünmek

kamüfılaj (Fr) örtme, saklama, gizleme, peçeleme

kamüs (Ar) büyük sözlük

kamyonci kamyoncu

kamyoncinı kamyonculuk

kamyoncılıxey kamyonculuk

kamyonetı (Fr) kamyonet, küçük kamyon, pikap

kamyonı (Fr) kamyon, motorlu büyük yük taşıtı

kamı kı kim ki?

kamı kim (dişil)

kamıl bıyayenı-bıyayış ermiş olmak

kamıl ermiş, ağırbaşlı

kan bıyayenı-bıyayış 1-kani olmak, inanmak, 2-eskimek

kan 1-eski, eskilere dayanan, 2-inanma, kani olma, ikna olma, 3-mekan, yer

kanca (‹t) kanca, bir şey çekmeye yarar ucu demir çengelli çubuk

kanca nere, nereye?

kanci cıni hangi kadın?

kanci merdım hangi adam?

kançi (lale) lale cinsinden bir çiçek, halk bu çiçeğe hasan-hüseyinin çiçeği der

kanci hangi?

kancin hangisi (eril)

kancina hangisidir? (dişil)

kancino hangisidir? (eril)

kancinı hangisi (dişil)

kanco qeç hangi çocuk

kanco hangi

kancık (Tr) 1-dişi, 2-dönek, güvenilmez

kancıkinı kancıklık

kancıx (Tr) 1-dişi, 2-dönek, güvenilmez

kancıxey kancıklık

kancıxinı kancıklık

kandil (Ar) kandil

kandilci 1-kandilci, kandil yapan veya satan kimse, 2-kandileri yakan kimse

kandilcılıxey kandicilik

kandilın kandilli, kandili olan

kanê cı eskisini

kanê 1-eskidirler, 2-hani, nerde

kanê hani, nerde?

kanepe (Fr) kanepe, koltuk

kangal (Yün) kangal, deve dikeni

kangren (Fr) vucudun bir yerindeki dokunun ölmesi

kangürü (Fr) tavşana benzer memeli bir hayvan

kani (Ar) kanmış, inanmış, inanma, ikna olma

kani bı inandı, ikna oldu

kani dewa to hani köyün?

kani ma do bışiyayê hani biz gidecektik?

kani ma do piya bışiyayê hani biz birlikte gidecektik?

kani ma do piya bıgırweyayê hani biz birlikte çalışacaktık?

kani o do biyameyê hani o gelecekti?

kani warê to hani yurdun?

kani hani?

kaniş (Fr) uzun, kıvırcık tüylü bir cins köpek

kankol (konkol) meşe, mazı ağaçlarında olan bir çeşit kozalak Eskide halkımız bunu döverek yaraların içine bırakırlardı, yaraları birbirine kaynaştırmak ve iyileştirmek için, meşe ağacının kuruyup toz haline gelmiş meyvesi

kankıl kerdenı-kerdış ceviz vb şeylerin içini tüm olarak çıkarmak

kankıl bir ceviz yada meyve içinin bütünü yada iki parçaya ayrılışı, ceviz vb şeylerin yenilen içi, iç çekirdeği, cevizin tüm olarak çıkarılan içi

kankılê gozan ceviz meyvelerinin içi, çekirdeği

kankıli ceviz vb şeylerin içleri

kano (Fr) kürekle yürütülen dar, uzun hafif tekne

kano kan eskilerin eskisi

kano eskidir, eskilere dayaniyor

kanser (Fr) kanser

kanser bıyayenı-bıyayış kanser olmak

kanser kerdenı-kerdış kanser etmek, üzmek

kanseroloji (Fr) kanser bilimi

kanserın kanserli

kant (Ar) şeker ve limonla içilen sıcak su

kantar (Ar) kantar, tartı aracı

kantarci kantarcı

kantarcinı kantarcılık

kantarcılıxey kantarcılık

kantarinı kantarcılık

kantin (Fr) kantin, kışla, fabrika vb yerlerde ufak şeyler satan yer

kantinci kantinci

kantincinı kantincilik

kantincılıxey kantincilik

kantininı kantincilik

kanto (‹t) kanto, dans ederek yapılan gösteri

kantoci kantocu

kantocılıxey kantoculuk

kanün (Ar) 1-bir çeşit çalgı, 2-kanun, yasa

kanün (çıleyo verên, gaxane) aralık ayı

kanün vetenı-vetış kanun çıkarmak

kanünaesasi (Ar) anayasa

kanünci kanuncu

kanüni (Ar) yasaya uygun

kanünname (Ar+Far) kanun kitabı

kaos (Yün) kaos, karışık durum, kargaşa

kap rabab otu

kapasite (Fr) kapasite

kapax kerdenı-kerdış kapaklamak, kapatmak

kapax 1-kapak, 2-kapatma

kapaxek 1-diz kapağı, 2-kapakcık

kapaxın kapaklı

kapçık dizkapağı

kapi 1-yenilebilen geniş yapraklı bir ot çeşidi, 2-kapı, kapılar

kapital (Fr) kapital, sermaye, ana mal

kapitalist (Fr) kapitalist, sermayedar

kapitalista kapitalisttir (dişil)

kapitalistan kapitalistler

kapitalistey kapitalistlik

kapitalistinı kapitalistcilik

kapitalisto kapitalisttır (eril)

kapitalizım (Fr) kapitalizm, ana malcılık

kapitulasyon (Fr) bir ülkede yirtaşların zararına olarak yabancılara verilen kyrıcalık hakları

kaplan (Tr) kaplan, yırtıcı bir hayvan

kapok aşık, diz kemiği, koyun ve keçilerin diz kapak kemiği

kapokê saqi diz kapak kemiği

kapore (‹t) pazarlıktan dolayı paranın küçük bir bölümünü önceden vermek

kapore dayenı-dayış kaparo vermek

kapore gırotenı-gırotış kapore almak

kaporta (‹t) kaporta

kaportaci kaportacı

kaportacinı kaportacılık

kaportacılıxey kaportacılık

kapsam (Tr) kapsam

kapsul (Fr) kapsül, barutla dolu, küçük yuvarlak metal

kaptan (‹t) kaptan

kaptaney kaptanlık

kaptaninı kaptanlık

kapüt (Alm) iskambil oyununda hiç el vermeden yenme

kapüt (Fr) kaput, asker paltosu

kapüt berd kaput götürdü, hiç el vermedı

kapütlıx kaputluk

kapı kapı

kapıci kapıcı

kapıcinı kapıcılık

kapıciyinı kapıcılık

kapıcılıxey kapıcılık

kar ardenı-ardış kullanmak, işlemek, çalıştırmak

kar ardoğ kullanan kimse, işleyen

kar belek buğday ekininin içinde olan bir ot çeşidi

kar biyaro işlese, çalıştırsa?

kar dayenı-dayış iş vermek

kar gırotenı-gırotış iş almak

kar halkerdenı-halkerdış iş bulmak, işi hal etmek

kar kerdenı-kerdış iş yapmak

kar kerdoğ çalışan, iş yapan kimse

kar pıya kerdeney birlikte iş yapmak, işbirlikçilik

kar pıya kerdenı-kerdış birlikte iş yapmak

kar ra ame işten geldi

kar ra remayenı-remayış işten kaçmak

kar u bar iş güç, iş ve güç

kar u gırwe iş güç, meşkale, uğraş, vazife ve iş

kar vinayenı-vinayış iş bulmak

kar xodest vıstenı-vıstış iş bulmak, eline iş geçirmek

kar, iş, hereket, kerdoğ fiil

kar 1-iş, güç, uğraş, meşkuliyet, 2-kâr, kazanç, fayda, yarar

kara (Ar) yer yüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak

kara betıliya işten yoruldu

kara borsa (Tr) piyasada olmayan malın gizlice yüksek fiatla alınıp katılması, kara borsa

kara borsaci kara borsacı

kara borsacinı kara borsacılık

kara borsacılıxey kara borsacılık

kara sevda (Tr) kara sevda

karabina (‹t) bir çeşit tüfek

karaguz (Tr) karagüz, bir çeşit perde oyunu

karambol (Fr) karambol, oldu bitiye getirmek

karambol ardenı-ardış oldu bitiye getirmek, karambola getirmek

karamela (‹t) eritilmiş şekerle yapılan şekerleme

karamsar (Tr) karamsar, kötümser, pesimist

karamsarey karamsarlık

karamsarinı karamsarlık

karanfil (Ar) karanfil, bir süs bitkisi, süs çiçeği

karantina (‹t) karantina

karaqol karakol

karar (Ar) karar

karar dayenı-dayış karar vermek

karar gırotenı-gırotış karar almak

karardena qahwi kahvenin işletmesi 

karardenı işletmek

kararey kararlı olma durumu

karargah (Ar+Far) karargah

kararname (Ar+Far) kararname

kararın kararlı

karavan (‹ng) otomobillerin arkasına takılan, tekerlekli, üstü kapalı araç

karawana (‹t) atış taliminde hedef tahtasını vuramama

karawana (‹t) okul, ordu, ceza evi gibi yerlerde yemek, toplu yemek

karban iş yeri, daire

karbelek tarlalarda ve buğdayların içinde olup yenilen bir ot

karbon (Fr) bir element adı

karbonat (Fr) karbonik asidin bazlarla birleşerek oluşturduğu tuzlar

karbondioksit (Fr) havada bulunan bir gaz adı

karbondiyoksit (Fr) havada bulunan bir gaz adı

karburator (Fr) patlamalı motorlarda akar yakıtı buharlaştırıp hava ile karışmasını sağlayan cihaz

karci işçi, çalışkan

kardar işveren

kardayoğ işveren, patron, iş sahibi

kardi bıyayenı-bıyayış bıçaklanmak, bıçaklanmış olmak

kardi cı şanayenı-şanayış bıçak vurmak

kardi kerden-kardi kerdış bıçaklamak

kardi kerdoğ bıçaklayan

kardi pıro dayenı-dayış bıçak vurmak, bıçaklamak

kardi werdoğ bıçak yiyen, bıçaklanan

kardi bıçak, çakı

kardi kayalıklarda olan ve yaprağı bahçe pıncarı gibi büyük olan bir bitki

kardinal (Fr) papayı seçen, danışmanlığını yapan papazlardan her biri

kardiya bıxşıyını testereli bıçak, ağzı testereli

kardiya dıfekını iki ağızlı bıçak

kardiya kolı kör bıçak

kardiya nü keskin ve sivri bıçak

kardiya rezan bağ budama bıçağı

kardün (kardi) kayalıklarda olup yaprakları geniş, boğaz yakıcı bir ot kavrularak pişirilip yenilir

kardı kayalıklarda olan ve yaprağı bahçe pıncarı gibi büyük olan bir bitki

kardıro iştedir

karê to pey nêkewto seni ilgilendirmez, senin işin onula yok

karê xo kerdenı-kerdış işini yapmak

karê xo pey meya işini onunla getirme, ilgilenme

karê xo rınd bıkı işini güzel yap, iyi yap

karê xo işini

kare (Fr) kare, dörtgen, dördül

kare kök (Fr+Tr) karesi verilen bir sayıya eşit olan sayı

karebe kiymetli bir taş, kehribar

karekter (Fr) karekter

karekterey karekterli olma durumu

karenbaz, enbazkar (gramatikte) zarf

kareno ekiyor

karete (Jap) karate, ayak ve yumruk vuruşlariyle yapılan bir dövüş sporu

kareteci karateci

karetecinı karetecilik

karetecılıxey karatecilik

karge daire

karger (karker) çalışan, işçi, iş yapan, 2-çalışkan

kargir kâgir

kargo (‹ng) kargo, uçak, gemi vb taşıtlarla taşınan eşya, yük

kargıl (gramatikte) öge

kargıl öğe

kari işler

karides (Yün) kabuklulardan tatlı sularda yaşayan bir hayvan türü

karikatur (Fr) karikatür

karikaturci karikatürcü

karikaturcinı karikatürcülük

karikaturcılıxey karikatür çizme sanatı

karikaturey karikatür çizme sanatı

karikaturist (Fr) karikatürcü

kariyer (Fr) kariyer, meslek

karker (karger) çalışan, işçi, iş yapan, 2-çalışkan

karkeranê xo berı işçilerini götür

karkerdar, kerde, karkerde özne

karkerdaran özneleri

karkerdaro öznedir

karkerdena cı weşa çalışması iyidir

karkerdenı-karkerdış çalışmak, iş yapmak

karkerdoğ iş yapan, çalışan

karkerey işçilik

karli bıyayenı-bıyayış kazançlı olmak

karli vıjyayenı-vıjyayış kazançlı çıkmak

karli kazançlı, karlı

karm dekewt kurt düştü, kurt girdi

karm kurt, kurtcuk

karmın kurtlu

karname gırotenı-gırotış çalışma belgesi almak

karname iş yapma belgesi, çalışma belgesi

karnawal (Fr) karnaval

karne (Fr) öğrencilerin not, sağlık ve gidiş durumlarını gösteren belge

karne dayenı-dayış karne vermek

karo (Fr) oyun kağıtlarında bir kağıt biçimi

karo ecele karê şeytani yo acele iş şeytanın işidir

karo kı deyêno bıkı verilen işi yap

karo nêweş kötü iş

karo pak temiz iş

karo rınd güzel iş

karo veng boş iş

karo xırab kötü iş

karo iştir, faydadır

kart (Fr) kart, karton parçası, kartvizit vb

kart kerdenı-kerdış kartlaştırmak

kart kart, taze olmayan

karto karttır, taze değildir

kartol patates

karton (Fr) karton

kartpostal (Fr) kartpostal

kartvizit (Fr) kart

karwan (kerwan) kervan, toplu yolculuk, yolcu kafilesi

karwancinı kervancılık

karwanê ma kervanımız

karwaney (kerwaney) kervanlık, toplu yolculuk

karwani kervanlar

karwaninı kervancılık, toplu yolculuk

karyayenı-karyayış

karyola (‹t) karyola, özerinde yatılan tahta veya metal kerevet

karı (kuwarı) topraktan yapılmış tahıl konacağı

karık bir yaşındaki dişi oğlak

karıkı bir yaşını geçmemiş dişi keçi yavrusu                                                              

karın kazançlı, karlı

Karıt u çina ekti ve biçti

karıt u çina ekti ve biçti

karıt ekti, dikti (ağaç dikmek vb)

karıte ekili

karıtenı rê esto ekmeye var

karıtenı-karıtış ekin ekmek, tohum ekmek, ağaç ekmek vb

karıti ektiler

karıtoğ eken, ekimi yapan

kas (Tr) kas, adele

kas bıyayenı-bıyayış sürüklenmiş olmak, sürüklenmek

kas kerdenı-kerdış yerden çekmek, sürüklemek

kas ra xo warkerdenı-kerdış yokuştan kendini bırakmak

kas 1-yamaç, yokuşlu yer, 2-yerden çekmek, yerden sürüklemek

kasa (‹t) kasa

kasa peran para kasası

kasab (Ar) kasap

kasaba (Ar) kasaba, şehirden küçük, köyden büyük yerleşme yeri

kasabey 1-kasabalar, 2-kasaplık, kasap olma durumu

kasabinı kasaplık, kasapcılık

kasabxane (Ar+Far) kasaphane, kesim evi, mezbaha

kasadar kasada oturup para alıp veren kimse

kasatüra (‹t) kasatura, tüfeğin namlusuna takılan ucu sivri bıçak

kasawet (Ar) kasavet, üzüntü, tasa, kaygı, sıkıntı

kasawetın üzüntülü

kase cam, çini, toprak vb şeylerden yapılmış derince çanak

kaset (Fr) kaset

kasetci kasetçi

kasetcinı kasetcilik

kasetcılıxey kasetçilik

kasetvan kaset yapan veya satan kimse

kaside (Ar) kaside, edebiyat manzumesi

kasket (Fr) erkeklerin giydiği, önü siperli başlık

kasnax kasnak, enli çember

kasnaxci kasnakçı

kasnaxcinı kasnakçılık

kaso yamaçlıdır

kassa peran para kasası

kassa 1-hesap ödenen yer, vezne, 2-para konulan veya saklanan kutu

kasset bantçalar, kasset (vido kasetı, teyp kasetı)

kast (Ar) kasıt

kasta kerd kasıtlı yaptı, bilerek yaptı

kastê to çıçiyo kastın nedir?

kasten (Ar) kasten, kasıtlı, bile bile ve isteyerek

kasti kasıtlı olarak, bilerek, isteyerek

kasvet (Ar) sıkıntı, iç sıkıntısı

kasvetê to esto sıkıntın var

kasvetın sıkıntılı, hüzünlü, dertli

kasım (Ar) bir ay adı

kasım bir erkek ismi

kasın kaslı, adeleli

kasırga (Tr) kasırga

kasıt (Ar) kasıt, amaç, istek, maksat

kasıtli kasıtlı

kat kerde katladı

kat kerdenı-kerdış katlamak

kat 1-kat, 2-katlama

kata (koti) nereye, hangi tarafa, ne yöne?

kata benê nereye götürüyorsun?

kata berd hangi tarafa götürdü?

kata şı nereye gitti?

kata şımı nereye gidelim, hangi tarafa gidelim?

kata nereye, hangi tarafa?

katalog (Fr) katalog, fihrist

katar (Ar) tren

katarpill tesfiye yapmada kullanılan palatlı makine

katê hewti yedinci kat

katedral (Fr) baş kilise

kategori (Fr) kategori, ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tamamı

kati (Ar) kesin

kati şıno kesin gider

katib (Ar) sekreter, yazman

katibcılıxey katip olma durumu, katipcilik

katibe (Ar) kadın yazman veya sekreter

katibey sekreterlik, yazmanlık

katibinı katiplik

katiyen (Ar) hiçbir zaman, asla, kesinlikle

katiyen nino asla gelmez, katiyen gelmez

katiyet (Ar) kesinlik

katliam (Ar) topluca öldürme, soy kırımı

katliam kerdenı-kerdış katliam yapmak

katolik (Fr) katolik, Hiristiyanlıkta bir mezhep adı

katran (Ar) katran

katran kerdenı-kerdış katranlamak

katranın katranlı

katı (Tr) 1-sert, 2-acımasız, merhametsiz, zalim

katıb bı katipti

katıb katip, yazman

katıba katiptir (dişil)

katıbcılıxey katip olma durumu, katipcilik

katıbe (Ar) kadın yazman veya sekreter

katıbey katiplik

katıbinı katiplik

katıbo katiptir (eril)

katırilyon (Fr) bir milyon tırilyon

kaüçık (Fr) kauçuk

kaüçıkın kauçuklu

kavalye (Fr) dansta kadına eş olan veya toplantıda arkadaşlık eden erkek

kavır bir yaşına ya girmiş ya girmemiş kuzu

kavıran kuzuları

kavırê bir kuzu, her hangi bir kuzu

kavırek kuzu, kuzucuk

kavırekê bir kuzucuk

kavıreki kuzucuklar

kavıri kuzular

kavıriyê kuzulardır

kavırı dişi kuzu

kawanoz (Yün) kavanoz

kawanoz kerdenı-kerdış kavanoza koymak

kawga (Far) kavga

kawga kerdenı-kerdış kavga etmek

kawgaci kavgacı

kawgali kavgalı

kawi (Ar) dayanıklı, güçlü, zorlu

kawil (Ar) söz, sözleşme, anlaşma

kawim (Ar) aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan boy ve soyu aynı olan topluluk

kawis (Ar) kavis, eğmeç, yay

kawisın kavisli, eğmeçli

kawmiyet (Ar) bir kavmin kendine göre özellikleri

kawram (Tr) kavram

kawran kervan

kawraninı kervancılık

kawünci kavuncu

kawüncinı kavunculuk

kawünı (Kur) kavun

kax (kalan) sebze, ekin vb şeylerin arasındaki yapancı otları toplama ve ayıkma işi

kax-kaxi elma, armut gibi meyvelerin kurutulmuşu

kaxê mıroyan armutların kurutulmuşu, kak

kaxir (Far) taş veye tuğladan yapılmış olan

kaxıd kağıt

kaxıdci kağıtçı

kaxıdcılıxey kağıtçılık

kaxıdey kağıtçılık

kaxıdinı kaxıtçılık

kaxıdlıx kağıtlık

kaxıdxane kağıthane

kaxıdın kağıtlı

kaxıt kaykerdenı-kerdış iskambil oynunu oynamak

kaxıt kağıt

kaxıtci kağıtçı

kaxıtcılıxey kağıtçılık

kaxıtey kağıtçılık

kaxıtinı kaxıtçılık

kaxıtlıx kağıtlık

kaxıtxane kağıthane

kaxıtın kağıtlı

kay bıkı oyna

kay dayenı-dayış oynatmak

kay daynayenı-daynayış oynatmak

kay şahtınayenı-şahtınayış oyunu bozmak

kay şahtınayoğ oyun bozan

kay kaykerdenı-kaykerdış oyun oynamak

kay kaykerdoğ oyuncu, oyun oynayan

kay kerdoğ oyuncu, oyun oynayan kimse

kay kı oyna

kay mekı oynama

kay oyun, eylence, vakit geçirme

kaya qeçkan (domanan) çocuk oyunu

kayak (Tr) kayak

kayakci kayakçı

kayakcinı kayakçılık

kayan oyunları

kaybaz 1-iyi oyun oynayan, oynamayı seven, 2-hileci, dolandırıcı, düzenci

kaybazey hilecilik, düzencilik

kaybazinı hilecilik, düzencilik

kaycıx oyuncak

kayd (Ar) kayıt

kayd bıyayenı-bıyayış kayıt olmak, kaydedilmek

kayd kerdenı-kerdış kaydetmek, kayıt yapmak

kayfek geviş getirmek

kayşahtınayoğ oyun bozan

kaygı (Tr) üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa

kayinat (kainat) kainat, alem, evren, dünya

kayinat vajo o tım zey xo keno kainat söylese o hep kendisi gibi yapar

kaykena oynuyor (dişil)

kaykenê oynuyorlar

kaykeno oynuyor (eril)

kaykerdenı-kaykerdış oynamak, eğlenmek

kaykerdo oynamış

kaykerdoğ oyuncu, oyun oynayan

kaykı

kaymakam (Ar) kaymakam

kaymaqam (Ar) kaymakam

kaymax kaymak, süt vb şeylerin yüzeyinde bulunan yağlı katman

kaymaxın kaymaklı

kayme (Ar) kağıt para

kaymekı oynama

kayna bir oyun daha

kaynat kainat

kaynax kerdenı-kerdış kaynak yapmak

kaynax iki metal parçayı ısı yoluyla birbirine kaynaştırıp yapıştırma işi

kaynaxci kaynakçı

kaynaxcinı kaynakçılık

kaynaxcılıxey kaynakçılık

kayra oyundan

kaytan (Ar) pamuk veya ipekten sicim

kaytanın kaytanlı, kaytanı olan

kayvani (artisti) oyuncular

kayvıraştoğ oyun kuran, oyun hazırlayan

kaywan oyuncu, oyun oynayan

kayxane oyun oynanan yer, oyun evi

kayxerpınayoğ oyun bozan

kayış pa kerdenı-kerdış kemer takmak

kayış kayış, kemer

kayışın kemerli

kayıkci kayıçı

kayıkcinı kayıkçılık

kayıkcılıxey kayıkçılık

kayıkı ufak tekne

kazanc kerdenı-kerdış kazanmak, kazanç sağlamak

kazanc kazanç

kazara bı yanlışlıkla oldu, kazayla oldu

kazara kaza sonucu, yanlışlıkla, bilmeden

kazaxı mündenı-mündış kazak örmek

kazaxı kazak

kazazade (Ar+Far) kazaya uğramış, kaza geçirmiş olan kimse

kazme kerdenı-kerdış kazma yapmak, çapalamak

kazme kazme

kazıx kuwatenı-kuwatış kazık çakmak

kazıx ro dayenı-dayış kazığa vurmak

kazıx kazık

kazıxci alış verişte hile yapan, aldatan veya pahalı satan kimse

kazıxcinı kazıkçılık

kazıxinı kazıkçılık

 

 

 

ke 1-eğer, şayet, veya, 2-ki, kı

ke sözcüğün içinde ki anlamını veren ek

kean eski, yıpranmış, eskimiş

kebab (Ar) kebap

kebab bıyayenı-bıyayış kebap olmak, yanıp kavrulmak

kebab kerdenı-kerdış kebap etmek, kavurmak

kebab vıraştenı-vıraştış kebap yapmak

kebabci kebapçı

kebabcinı kebapçılık

kebabcılıxey kebapçılık

kebabê bancan u isotan patlıcan ve biber kebabı

kebabê cigerı ciger kebabı

kebabê kergan tavuk kebabı

kebabê talaqi dalak kebabı

kebablıx kebaplık

kebabın kebaplı

kebani (kewani) becerikli, hamaratlı ev hanımı

kebani bıyayenı-bıyayış hamaratlı olmak, becerikli olmak

kebaniyinı hamaratlık, becerikli olma durumu

kebir (Ar) büyük, ulu

keboni bıyayenı-bıyayış hamaratlı olmak, becerikli olmak

keboni becerikli, hamaratlı ev hanımı

keboniyinı hamaratlık, becerikli olma durumu

kebür bıyayenı-bıyayış kibir olmak, kibirleşmek

kebür kibir

kebürey kibirlik

kebürinı kibirlik

keçe vıraştenı-vıraştış keçe yapmak

keçe yönden yapılıp halı gibi yere serilir üstünde oturmak için

keçeci keçeci

keçecinı keçecilik

keçecılıxey keçecilik

keçel bıyayenı-bıyayış keçel olmak, saçı dökülmek

keçel gurr keçeli çok olan

keçel vetenı-vetış saç hastalığına yakalanmak, keçel çıkarmak

keçel bir nevi saç hastalığı, kel olma hastalığı

keçelek keçel olan kişi, kel olan kişi

keçeley kellik, keçellik

keçelinı kellik, keçellik, keçel olma durumu

keçelın kel olan, keçel olan, keçellı

keçelına saç hastalığı olan kimseye denir (dişil)

keçelıno saç hastalığı olan kimseye denir (eril)

keçevan keçeci

keçevaney keçecilik

keçewan keçeci

keçewaney keçecilik

keçexane keçelerin yapıldığı yer, keçehane

keçeyın keçeli

ked werdenı-werdış başkasının sırtından geçinmek, hak yemek

ked 1-emek, emek verilerek yetiştirilen, üretilen şey, 2-emeğin karşılığı, alın teri, 3-ürün, hasılat

keda destan el emeği

keda ma emeğimiz, alın terimiz

keddarey emek vermek, emekdarlik

kedenı-kedış kazmak, deşmek

keder (Ar) acı, tasa, kaygı, keder, elem, dert, üzüntü

keder dayenı-dayış acı vermek, elem vermek, üzüntü vermek

kederey kederli olma durumu

kederinı kederli olma durumu

kedero gıran ağır dert

kederın acılı, üzüntülü

kederına kederlidir (dişil)

kederıno kederlidir (eril)

kedi bıyayenı-bıyayış evcilleşmek

kedi kerde evcilleştirilmiş olan

kedi kerdenı-kerdış evcilleştirmek

kedi kerdoğ evcilleştiren kimse

kedi evcil, evcilleştirilmiş olan hayvan vb

kednêwerdoğey başkasının emeğini yememek

kedwerd emek yiyen, başkasının sırtından geçinen

kedwerdeney başkasının emeğini yemek

kedwerdoğ emek yiyen, aslak

kedwerdoğan emek yiyiciler, sömürenler

kedwerdoğey emek yiyicilik, asalaklık

kedwerdoğinı emek yiyicilik, asalaklık

kedı 1-emek, alın teri, 2-karın, göbek

kedıkı bir yaşını doldurmamış dişi keçi yavrusu, 2-göbek, şişkin karın, 3-küçük su tuluğu, süt, ayran, yağ ve su gibi şeyler konulmaya yariyan küçük hayvan postu

keel 1-başında saçı olmayan, 2-damızlık teke

kef (kew) köpük

kef dayenı-dayış köpüklenmek

kef kerdenı-kerdış köpüklendirmek

kef serkewtenı-serkewtış köpüklenmek

kef 1-avuç içi, 2-köpük

kefa desti el ayası

kefal (Yün) bir balık türü

kefalet (Ar) kefalet, kefillik, bir şeye karşı ödenen

kefalet dayenı-dayış kefaletini vermek, kefil etmek

kefaleta verda kefaletle bıraktı

kefaleta vıradayenı-vıradayış kefaletle bırakmak, salıvermek

kefaletey kefaletlik

kefaleteya kefaletle, kefaletlikle

kefaletinı kefaletlik

kefaletname (Ar+Far) kefillik belgesi

kefaret (Ar) geçmiş olsun anlamında kullanılır (cezasını çekenler için)

kefaret bo geçmiş olsun

kefê desti el ayası

kefe (Ar) terazi gözlerinden her biri

kefen (Ar) ölüyü gömmek için sarılan beyaz kehke bezi

kefen bırnayenı-bırnayış kefen biçmek

kefen gırotenı-gırotış kefen almak

kefen hadrekerdenı-hadrekerdış kefen hazırlamak

kefen kerde kefenlenmiş olan

kefen kerdenı-kerdış kefenlemek, kefene sarmak, kefene koymak

kefen kerdoğ kefenleyen

kefen ra pıştenı-pıştış kefene sarmak

kefenlıx kefenlik, kefen olarak kulanılan kumaş

kefenın kefene sarılmış durum, kefenli

kefer bırnayenı-bırnayış kefen biçmek

kefer gırotenı-gırotış kefen almak

kefer hadrekerdenı-hadrekerdış kefen hazırlamak

kefer kerde kefenlenmiş olan

kefer kerdenı-kerdış kefenlemek, kefene sarmak, kefene koymak

kefer kerdoğ kefenleyen

kefer ra pıştenı-pıştış kefene sarmak

kefer ölüyü gömmek için sarılan beyaz kehke bezi

kefere korkusuz, acımasız, zalim

keferlıx kefenlik, kefen olarak kulanılan kumaş

keferın kefene sarılmış durum, kefenli

kefş amyayenı-amyayış keşif gelmek

kefş bıyaye keşf edilmiş olan

kefş bıyayenı-bıyayış 1-keşfolunmak, 2-denetlenmiş olmak, 3-belli olmak, keşf olmak

kefş kena keşfediyor (dişil)

kefş keno keşfediyor (eril)

kefş kerdenı-kerdış 1-keşfetmek, 2-denetlemek

kefş kerdoğ keşfeden kimse, keşifci

kefş ser ardenı-ardış keşif çıkarmak

kefş 1-belli, 2-keşif, 3-buluş, 4-şöphe, 5-kontrol, denetim

kefşê cı ard xoser şöphesini özerine çekti

kefşê cı 1-keşifi, 2-şöphesi

kefgêr (kefgir) büyük kepçe, kefgir

kefgir (kefgêr) büyük kepçe, kefgir

kefgir kepçe

kefi (Ar) arapların kullandığı erkek baş örtüsü

kefi çefiye, bir nevi erkek baş örtüsü

kefil (Ar) kefil, sorumluluğu özerine alan kimse

kefil bıyayenı-bıyayış kefil olmak, sorumluluğu östlenmek

kefil kerdenı-kerdış kefil etmek

kefiley kerdenı-kefiley kerdış kefil olmak, kefillik etmek

kefiley kefil olma durumu

kefillinı kefillik

kefiyın baş örtülü, kefiyeli

kefkir 1-büyük süzgeç, 2-büyük kepçe

kefs amyayenı-amyayış keşif gelmek

kefs bıyaye keşf edilmiş olan

kefs bıyayenı-bıyayış 1-keşfolunmak, 2-denetlenmiş olmak, 3-belli olmak, keşf olmak

kefs kena keşfediyor (dişil)

kefs keno keşfediyor (eril)

kefs kerdenı-kerdış 1-keşfetmek, 2-denetlemek

kefs kerdoğ keşfeden kimse, keşifci

kefs ser ardenı-ardış keşif çıkarmak

kefs 1-belli, 2-keşif, 3-buluş, 4-şöphe, 5-kontrol, denetim

kefsê cı ard xoser şöphesini özerine çekti

kefsê cı 1-keşifi, 2-şöphesi

keftal 1-dişleri dökülmüş, 2-sırtlan

keftal 1-dişsiz, dişleri dökülmüş olan, 2-sırtlan, çakala benzer yırtıcı bir hayvan

keftalek dişsiz olana derler

keftar 1-dişleri dökülmüş, 2-sırtlan

kefın köpüklü

keşf (Ar) keşif, ortaya çıkarma, meydana çıkarma, bulup inceleme

keşf bıyayenı-bıyayış keşf olunmak, ortaya çıkmak

keşf kerdenı-kerdış keşfetmek, keşif yapmak, denetlemek

keşf kerdoğ keşfeden kimse, keşifci

keşif (Ar) 1-buluş, bulucu, 2-denetim

keşif kerdenı-kerdış keşfetmek, bulmak

keşiş Hristiyanlarda, papaz, rahip

keşişey keşişlik, keşiş olma durumu

keşişinı keşişlik, keşiş olma durumu

keşişxane keşiş evi, papazın bulunduğu yer, keşişhane, manastır

keşke "inşalla" gibi dilek anlatan bir sözcük

keşkek-keşkekı kaynatılıp dövülmüş ve uzun süre birlikte kaynatılmış et ve buğdayla yapılan bir yemek

keşkekci keşkekı çok seven veya pişiren kimse

keşkere ağaçlardan yada tahtalardan heybe şeklinde yapılıp taş yada sert şeyleri binek hayvanlariyle taşımaya yariyan bir yük taşıma aracı

keşkere tahtadan yapılıp harç, toprak yada bunlara benzer şeyleri iki kişinin karşılıklı tutmasiyle taşımaya yariyan araç

keşmekeş karışık olma durumu, karışıklık

keşmekeşa karıştırıcıdır (dişil)

keşmekeşey keşmekeşlik, karışıklık

keşmekeşinı keşmekeşlik, karışıklık

keşmekeşo karıştırıcıdır (eril)

keşıf (Ar) keşif, ortaya çıkarma, meydana çıkarma, bulup inceleme

keşıf bıyayenı-bıyayış keşf olunmak, ortaya çıkmak

keşıf kerdenı-kerdış keşfetmek, keşif yapmak

keşıf kerdoğ keşfeden kimse, keşifci

kehan (kıhan) eski, yıpranmış

kehan bıyayenı-bıyayış 1-eskimek, 2-eskilerden

kehan kerdenı-kerdış eskitmek, yıpratmak

kehan eski, eskimiş, yıpranmış

kehanet (Ar) bir olayın gerçekleşeceğini önceden bilme

kehen (kıhan) eski, yıpranmış

kehen bıyayenı-bıyayış 1-eskimek, 2-eskilerden

kehen kerdenı-kerdış eskitmek, yıpratmak

keho (kıho) 1-mavi, 2-yeşerme

keho biyo yeşermiş

kehribar süs eşyası yapımında kulanılan kiymetli bir maden, taş

keina dedi amca kızı

keina kız

kej-kejı sarışın, sarımtırak, sariya çalan renk, açık sarı, kumral, sarı ile kırmızı arası

keja sarışın, sarışındır (dişil)

kejan çalım rotê sarışınlar çalım satiyordu

kejê 1-bir bayan ismi, 2-sarışındırlar

keje sarımsı

kejek kumralsal

kejey kumrallık, sarışın olma durumu

kejinı kumrallık, sarışın olma durumu

kejjı bir bayan ismi

kejo sarışın, sarışındır (eril)

kejı sarışın (dişil)

kek (‹ng) fırında pişirilen tatlı bir çörek

kek-kekı pire

kekê (keko) 1-ağabeyi, büyük kardeş, abi, 2-baba

keke çocuk dilinde; "tatlı, güzel şey ve şeker anlamında bir sözcük

kekej kekeleyen, düzgün konuşamayan

kekejey kekeleme durumu

kekejinı kekeleme durumu

kekejı kekeliyen (dişil)

kekez kekeleyen, düzgün konuşamayan

kekezey kekeleme durumu

kekezinı kekeleme durumu

kekezı kekeliyen (dişil)

kekik (Tr) kokulu bir bitki çeşidi

keko heyran no wına nêbeno keko heyran bu böyle olmaz

keko-peppo guguk kuşu

keko 1-ağabey, büyük kardeş, abi, 2-baba, baba manasında kullanılır

kekok bir kuş cinsi, guguk kuşu

kekvıl Papatya

kekın pireli

kel amê keçinin çiftleşmeye gelmesi, çiftleşme vaktinin gelmesi

kel amyayenı-amyayış keçinin çiftleşmeye gelmesi, tekeye gelmek, birleşmeye gelmek

kel daye 1-çiftleştirilmiş olan keçi, 2-kaynamış olan

kel dayenı-dayış 1-kaynar hale gelmek, 2-keçiyi çiftleştirmek, tekeye çektirmek, tekelemek

kel kela amnani yazın şidetli sıcağı, kaynar durumu

kel u keçel kel ve keçel

kel-kelı kaynama, kaynama esnesında kabarma

kel başında saç kalmayan, saçı dökülen, 2-erkek keçi, teke, 3-omuz öpme, 4-tam pişmeyen, tam olgunlaşmayan, 5-dalga, gönül kalkması, şenlenme

kela (qela, dızı) kale, hisar

kela amnani yazın en kızgın ve şidetli dönemi

kela mı werıştı dalgam kalktı, gönlüm şen oldu

kela sıwêdan (Namey Sêwrego kıhan) Sivereğın eski ismi

kela kale

kelakose noel, noel baba

kelam (Ar) söz, söyleyiş, söyleme

kelam-kelami kara sabanın kayışları

kelamê Ellay tanrı buyruğu, sözü

kelamê Heqi tanrı buyruğu, sözü

kelame öküzlerin boynuna takılan ve halatı bağlayan araç

kelamêqedim Allah ve Allahın sözleri özerine yemin etmek

kelamüqedim Allah ve Allahın sözleri özerine yemin etmek

kelamıqedim (Ar) Kuranikerim

kelankose noel, noel baba

kelasingı eştenı-eştış sapanla taş atmak

kelasingı sapan, kefesine taş konulup atılır

kelasingın sapanlı

kelasüngı eştenı-eştış sapanla taş atmak

kelasüngı sapan, kefesine taş konulup atılır

kelasüngın sapanlı

kelasıngı sapan

kelaw (kılaw) küllah

kelawı xo sere nayenı-nayış küllah başına takmak

kelawın küllahlı

kelaz 1-çiftleşme veya dölleme zamanında dişi hayvanların arkasına takılan, arkasından giden erkek hayvan sürüsü, 2-inek vb hayvanların çiftleşme isteği ve çiftleşmeye gelmesi

kelaza gayan ineğin arkasında koşan öküz sürüsü

kelazı çiftleşmeye gelmiş olan dişi hayvanın arkasında gezen hayvan sürüsü

kelbestün kudurmak, yaramazlık yapmak

kelbestüninı kerdenı-kerdış yaramazlık yapmak, kudurmak

kelbestüninı kudurganlık, yaramazlık

kelbetan kelbeten

kelbeten (kelbetin) kerpeten, diş ve çivileri çekmeye ve çıkarmaya yarar

kelbetin (kelbeten) kerpeten, diş ve çivileri çekmeye ve çıkarmaya yarar

kelbetün kelpeten

kelcin ufak küp

kelda kaynadı, kaynamaya başladı

keldaye 1-haşlanmış olan, 2-keçiyi tekeye çektirme

keldayenı-keldayış 1-kaynamak, kaynara gelmek, 2-keçiyi çiftleştirmek

keldê 1-teke ile keçinin çiftleşmesine denilir, 2-kaynar geldi, kaynadı

kelê kosbesı erkek koçlı geyik

kele kena 1-soyarım, mahf ederim, 2-soyuyor (dişil)

kele kerdenı-kerdış soymak, mahf etmek

kele paçe kele paça

kele pewtenı-pewtış kele pişirmek

kele vıraştenı-vıraştış kele pişirmek, kele yemeğini yapmak, kele yapmak

kele 1-kafa, baş, hayvan veya insan başına kele derler, 2-paça, hayvan kelesinin pişirilmesine kele derler, 3-tere yağına derler, 4-soyma

keleci paçacı

kelecinı kelecilik, paçacılık

keledayeney baş vermek, kendini kendi davasına adamak

keleş 1-yiğit, cesur, kahraman, 2-güzel ve yakışıklı olan, 3-güçlü kuvvetli, 4-yol kesen kimse, haydut vb

keleşa keleşdir (dişil)

keleşan va ma hadreyê keleşler dedi biz hazırız

keleşcılıxey keleşlik yapmak, yol kesmek

keleşey kerden-keleşey kerdış haydutluk yapmak, yol kesmek

keleşey cesurluk, kahramanlık, yol kesme durumu

keleşi yiğitler, kahramanlar

keleşinkofı keleşinkof

keleşinı kahramanlık, haydutluk, yol kesmek vb durum

keleşo keleşdir (eril)

keleşı yiğit, cesur, kahraman kadın

kelegı nıştenı-nıştış küçük kayığa binmek

kelegı küçük kayık

kelek-kelekı sandal, bir çeşit sal, küçük kayık

kelek olgunlaşmamış, ham kavun vb

kelekci kayıkçı

kelekcinı kerdenı-kerdış kayıkçılık yapmak

kelekcinı kayıkçılık

kelekvan kayıkçı, kayık işleten kimse

kelekvaney kayıkçılık yapma durumu  

kelekwan kelekçi, kelek işleten kişi

kelekwaney kelekcilik

kelem pewtenı-pewtış lahana pişirmek

kelem 1-engel, çalı, çalı parçası, ağaç parçası, çalılık, 2-meşe fidanı, 3-lahana

kelemçe kerdenı-kerdış kelepçe takmak

kelemçe ro dayenı-dayış kelepçeye vurmak, kelepçelemek

kelemçe tutukluların ellerine takılan demir halka, kelpçe

kelemçey kelepçeler

kelemçeyın kelepçeli

kelenêdayeney 1-ser vermemek, kele vermemek, 2-keçiyi tekeye çiftleştirmemek

kelepaça kellepaça, hayvan baş ve ayaklarının çorba şeklinde pişirilmesi

kelepçe kerdenı-kerdış kelepçe takmak

kelepçe ro dayenı-dayış kelepçeye vurmak, kelepçelemek

kelepçe tutukluların elerine takılan demir halka

kelepçeyın kelepçeli

kelepir 1-değerinin çok altında satılan veya alınan mal vb, 2-haraç, talan, yağma, yağmalama, 3-başkasından zorla alınan mal, eşya vb

kelepircinı kerdenı-kerdış yağmacılık yapmak

kelepircinı yağmacılık

kelepirciya yağmacıdır, beleşcidir (dişil)

kelepirciyo yağmacıdır, beleşcidir (eril)

kelepür 1-değerinin çok altında satılan veya alınan mal vb, 2-haraç, talan, yağma, yağmalama, 3-başkasından zorla alınan mal, eşya vb, yağma edilmiş mal, talan malı

kelepürcinı kerdenı-kerdış yağmacılık yapmak

kelepürcinı yağmacılık

kelepürciya yağmacıdır, beleşcidir (dişil)

kelepürciyo yağmacıdır, beleşcidir (eril)

keleveng 1-boş kafalı, boş kafa, akılsız, 2-geveze, her şeye karışan

kelevengeya to akılsızlığın

kelevenginı akılsızlık

keleverdan koçun sürüye katımı, çiftleştirme

keley 1-başlar, keleler, 2-kafada saçın olmayışı, kellik, yada dökülmeye başlaması

keleyenı-keleyış kaynamak, kaynar gelmek

keleynayenı-keleynayış 1-haşlamak, 2-kaynatmak

kelfersend fırsatçı, fırsat kollayan

kelime (Ar) anlamı olan ses veya ses birliği, söz, sözcük

kelimeyê şehaddet şehaddet kelimesi

kelimeyişahadet kelimeyişahadet

kelkela amnani yazın en şidetli sıcaklığı

kelkit dokumada yün örmede kullanılan, gidip gelen dişli araç, mekik

kelkıt dokumada yün örmede kullanılan, gidip gelen dişli araç, mekik

kellı-fellı kılığ kiyafeti düzgün, olgun ve gösterişli olan kimse

kellı kaynar, kaynara gelme

kelme boyunduruğu (nireyi) öküzün boynunda bağlayan ve tuturan iki boyun çubuğundan her biri

kelmêşi sivrı sinekler

kelmêşı sivri sinek

kelmiz altına işiyene derler

kelmizey sidiklilik, sidikli olma hali

kelmizinı sidikli olma durumu

kelmizın bıyayenı-bıyayış sidikli olmak, altına işemek

kelmizın sidikli, altına işeyen

kelmizına sidiklidir, altına işiyor (dişil)

kelmizıney sidikli olma durumu

kelmizıno sidiklidir, altına işiyor (eril)

kelmıt (kesleg) kuru ve iri toprak parçası

kelok bir cins balık

keloki bir balık türü

kelp (qelp) 1-çok tembel, hiç bir iş yapmayan, işte dalga yapan, kaytaran, 2-söz dinlemiyen, taş yörekli olan, hiç bir şey umrunda olmayan, 3-korkusuz, acımasız, duyarsız, 4- köpek, köpek yavrusu, 5-ihtiyarlamış köpek, 6-köpeklerin azı dişi

kelpa korkusuzdur, acımasızdır, duyarsızdır (dişil)

kelpe inadından inmeyen, boyun eğmeyen, bir şeyden korkmayan

kelpena do zey to esto senin gibi bir kelpe daha varmıdır?

kelpetenı (Ar) diş çekmek, çivi veya bazı nesneleri sıkmak ve çıkarmada kullanılan kıskan biçiminde bir araç, kerpeten

kelpetenın kelpetenli

kelpey 1-tembellik, 2-söz dinlememek, umursamamak, duyarsızlık vb, 3-köpeklik, 4-ihtiyarlık, 5-acımasız olma durumu

kelpeyo har kudurmuş, azmış

kelpeyo xuli kelpe kelpe oğlu kelpe

kelpinı 1-tembellik, 2-söz dinlememek, umursamamak, duyarsızlık vb, 3-köpeklik, 4-ihtiyarlık, 5-acımasız olma durumu

kelpo heram birisine köfretmek, pis herif yada köpek anlamında

kelpo korkusuzdur, acımasızdır, duyarsızdır (eril)

kelteke belle dolanan mendilden büyük ve mendil olarakta kullanılan puşi

keltoş argoda sempati manasında kel olan kişilere denilir

kelwest dalgası kalkma, şenlenme, moralı yerine gelme

kelx yaşlı, yaşlı hayvan

kelxaş bıyayenı-bıyayış tam yanmış, tam kızarmış

kelxaş kerdenı-kerdış tam kızartmak

kelxaş tam yanmak, tam kızarmak

kelı amê kaynar geldi, kaynamaya başladı

kelı bırnenê omuz öpüyorlar

kelı dê (kelı da) kaynadı, kaynamaya başladı

kelı deyê keçinin teke ile çiftleşmesi

kelı ser kewtenı-kewtış kaynamak

kelı werışte 1-moralı yerinde olan, keyifli, 2-gönlü istekli olan

kelı werıştenı-werıştış 1-keyiflenme, moralı yerinde olmak, 2-gönül isteği

kelı 1-iç ve sevinç dalgası, çoşku, 2-kaynar, kaynayan bir şeyin kaynar damlası, yeni kaynamaya başlaması, 3-sıcaklığın had noktasına ulaştığı şidetli anı, yazın sıcağı, yüz yakıcı sıcaklık

kelı dalga, çoşma

kem-kemi 1-eksik, noksan, tam değil, 2-kötü, kötü göz

kem-kemı yaparız, yapacağız

kemal (Ar) 1-bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, 2-akılı, zeki vs

kemal bir erkek ismi

kemalist (Tr) Atatürkçü

kemalizım Atatürkçülük

keman kemen

kemançe kemençe

kemane (Far) kemen ve kemençe yayı

kemaney 1-yanlışlık, kusur, 2-eksiklik, yetersizlik, yokluğunu vermemek

kemaney eksiklik, noksanlık

kemaneya cı nêdo yokluğunu vermesin

kemaqıl akılsız, aklı kıt olan, yarı deli

kemaqıley yarı delilik, akılsızlık, delilik

kemaqılinı yarı delilik, akılsızlık, delilik

kember (kemer) yüksek sıra kayalar, kocaman kayalar

kemênayenı-kemênayış kuvvetinden, gücünden güç kaybetmek, azaltmak, eksiltmek

kemençe (Far) telli bir çalgı, kemençe

kemend (Far) hayvanları yakalamak için kullanılan ucu ilmikli uzun ip

kemer (Far) bele dolayarak toka ile tuturulan bel bağı

kemer (kember) 1-yüksek sıra kayalar, kocaman kayalar, büyük kayalar, taşlar, 2-büyük kaya parçası, taş

kemeran sera ame war kayaların özerinden aşağiya indi

kemeri amey war kayalar aşağı indi

kemeri bındı mend kayaların altında kaldı

kemeri 1-kocaman büyük büyük kayalar, 2-yüksek sıra kayalar

kemêri eksik, ondan eksik

kemerı büyük kaya parçası

kemey eksiklik, noksanlık, yetersizlik, azlık

kemeyayenı-kemeyayış eksilmek

kemeyayo eksilmiş

kemeyna eksilti

kemeynayenı-kemeynayış azaltmak, eksiltmek, kilo vermek

kemeynayoğ eksilten kimse

kemi bıyayenı-bıyayış eksilmek

kemi kerden-kerdış azaltmak, eksiltmek, kısmak

kemi kerdo azaltmış, eksiltmiş

kemi kerdoğ eksilten kimse

kemi u vêşi eksik fazla

kemi vêşi eksik fazla

kemi eksik, az, azlık, eksiklik, noksan

keminayenı-keminayış azaltmak, eksiltmek, azgariya düşürmek

keminı eksiklik, noksanlık

kemiya eksildi, azaldı

kemiyê eksiktir, eksildi

kemiyo eksiktir, noksandır

kemü-kor iyiliğiyle, kötülüğiyle, ufak tefek, ne var ne yok hepsi

kemver ensiz, dar, genişliği az olan, eni dar olan

kemverey genişliği az olmak, ensizlik

kemverinı genişliği az olmak, ensizlik, ensiz olma durumu

kemvero eni dardır, ensizdir

kemzanaye az bilen

kemı pıra 1-sokarız, 2-saplarız

kemı 1-yaparız, 2-koyarız

kemıyayenı-kemıyayış

kena pıro eletiyor

kena 1-kız, 2-yaparım, yapiyor (dişil)

kenan bir erkek ismi

kenar dı kenarda

kenar kenar, kıyı, bir şeyi çevreleyen çizgi

kenarlıx kenarı oluşturan şey

kenarın kenarlı

kenaye kazılmış, eşilmiş, deşilmiş olan, kazılı, deşili

kenayenı-kenayış kazmak, deşmek, eşmek

kenayoğ kzan, deşen kimse

kend 1-uçurum kenarı, 2-kazdı

kendal altı oyulmuş veya su götürmüş olan yer, yamaçların, derelerin yanlarındaki çukurlar, suyun aştığı altı boş yerler

kendalan hendekleri

kende kazılı, deşili olma durumu

kendena xo resna kokdê darı kazı ile kendini ağacın köküne yetiştirdi

kendeni kazma zamanı

kendenı (cı geyrayenı) araştırmak

kendenı-kendış kazmak, eşmek, deşmek kazı, kazma işi

kendoğ 1-araştırmacı, soruşturmacı, 2-kazıcı, kazan, deşen kimse

kendır 1-kendirden yapılan şerit, 2-kendir bitkisi

kendır 1-kenevir, 2-kendır bitkisinden yapılan şerit

kendırcinı kendircilik

kendırcılıxey kendircilik

kendırinı kenevircilik, kendircilik

kendırın kendirli

kene (Far) hayvanlara yapışıp hastalık yapan hayvanların genel adı

kenê yapiyorlar

kenef (awdazxane) tualet, yüznumara, abdesthane

kenêr meşelerde yetişen bir çeşit meşe ağacı

kenewir sapındaki liflerden halat, çuval vs, yapılan bir bitki, kenevir

kenewircinı kenevircilik

kenewircılıxey kenevircilik

kenger qizık kenger cinsinden dikenlı bir bitki ve bu bitkinin kökleri yenilir

kenger telli kenger cinsinden dikenlı bir bitki ve yenilir

kenger vaş şekerlı ve sulumsu bir otur, suyu sıkılarak içilir ve yenilir

kenger çiğ veya yemeği yapılıp yenilen dikenli bir bitki

kengeran bıpewjı kengerleri pişir

kengeri kengerler

kengertelli kennger cinsinden dikenli bir ot

kengerı kenger

kenime pırr doldururuz

kenime veng boşaltırız

kenime yaparız

kenkolay nıştenı-nıştış salıncağa binmek

kenkolay salıncak

kennêr bir nevi meşe ağacı

keno pırr dolduruyor

keno veng boşaltiyor

keno war aşagiya indiriyor, koviyor

keno 1-ediyor, 2-yapiyor (eril)

kent (Tr) şehir

kenü veng boşaltiyor

kenü 1-ediyor, başliyor, 2-yapiyor

kenver bıyayenı-bıyayış ensiz olmak, eni dar olmak

kenver ensiz, eni dar

kenverın ensiz, eni dar

kenyayenı-kenyayış

kenıf-kenıfı abdesthane, tualet, lawabo

kenıfı tuvalet, yüznumara, abdesthane

kep-kepı (‹ng) bir tür başlık, sipersiz şapka

kepaze bıyayenı-bıyayış rezil olmak, rezillik yaratan

kepaze 1-niteliksiz, 2-utanmaz, rezil, 3-değersiz

kepazelıxey kepazelik

kepazey kepazelik

kepazeya rezildir (dişil)

kepazeyey rezillik, kepazelik

kepazeyinı vetenı-vetış rezaletlik çıkarmak

kepazeyinı kepazelik

kepazeyo rezildir (eril)

kepazinı kerdenı-kerdış kepazelik yapmak

kepazinı rezillik, kepazelik

kepçe (Kur) yemekleri doldurmaya yarayan büyük kaşık

kepeg 1-saçta çıkan küçük kırıntılarada saç kepeği denir, 2-öğütülen tahılların elemesinden sonra arta kalan kırıntı ve artıklara kepek denir

kepegci kepekçı

kepegey kepekçilik

kepeginı kepekcilik

kepegın kepekli

kepek 1-saçta çıkan küçük kırıntılarada saç kepeği denir, 2-öğütülen tahılların elemesinden sonra arta kalan kırıntı ve artıklara kepek denir

kepekci kepekçi

kepekey kepekçilik

kepekinı kepekçilik

kepekın kepeklı

kepenk (Tr) dükkanları kapatmaya yarayan sac, demir veya tahta kanat

kepı başlık, bere (askerlerin giydiği bereye kep denilir)

kepışnayenı-kepışnayış tepişmek, itişip kakışmak

kepır çorak, verimsiz toprak, sürülemiyen taşlık ve boş arazi

kepır taşlık ve kurak arazi

ker u kor sağır ve kör

ker u lal sağır ve dilsiz

ker 1-sağır, 2-bazı kelimelerin sonuna gelir (zur-ker, dês-ker, kar-ker vs)

kera taş, büyük kaya parçası, taş parçası

kerad (keredı) kayalarda, dağda

keraşo (hemam) hamam, yıkanılan ve çemaşır yıkanan yer

keramatın kerametli

keramet-kerametı (Ar) doğa üstü şaşkınlık uyandıran durum, keramet, ilahi güç

kerameta cı esta kerameti vardır

kerametın kerametli

keran kayaları, kayaların

kerata (Yün) 1-ayakabı çekeceği, 2-sevgi ile söylenen sitem sözü

kerb bıyayenı-bıyayış sinirlenmek, öfkelenmek, kızmak

kerb öfke, kızgınlık, sinirlenme

kerba (kerwa) kirve

kerbayey (kerwayey) kirvelik

kerbayey kerdenı-kerdış kirvelik yapmak

kerbayinı kirvelik

kerbeş porsuk

kerbel çöl, su olmayan yer anlamında bir sözcük

kerbela Hz Hüseyin ve adamlarının susuz bırakılarak şehit edildikleri yer

kerce soğanın tohumu

kercık kene

kerd u werd yaptı ve yedi

kerd bermı ağlattı

kerd büro yemeye kalkıştı

kerd darda astı

kerd de içine koydu, doldurdu

kerd derg uzatı, yerde uzatı

kerd era yere serdı

kerd erd ekti, toprağın altına koydu

kerd gıdi 1-zayıflatı, 2-yenik düşürdü, 3-pes ettirdi

kerd gırd 1-büyüttü, 2-abartı

kerd kerr u gêj sağır ve sersem etti

kerd kom topladı, bir araya yığdı, bir araya getirdi, kümeledı

kerd kor kör etti

kerd kı şıro istedi ki gide

kerd kı pano istediki sıka, istediki yaka

kerd mırd doyurdu

kerd pa taktı, yapıştırdı

kerd pay 1-giydi (pantol şalvar, ayakabı, kilot vs giymek), 2-tepeledı, ayaklariyle bastı, çiğnedı

kerd pêser üst üste ekledi, üst üste döktü, üstüne döktü

kerd pêzere iç içe koydu, iç içe geçirdi, birini birinin içine koydu

kerd pıra soktu, batırdı

kerd pıro 1-döktü, 2-eledi, 3-öğütü

kerd pırodo dövmeye kalkıştı

kerd pırr doldurdu

kerd teber kovdu, dışarı attı

kerd temam tepeya tamam ettikten sonra

kerd têmiyan iç içe katı, iç içe karıştırdı

kerd têmıyan birbirine kattı, karıştırdı

kerd têzere iç içe koydu, iç içe geçirdi

kerd u werd yaptı ve yedi

kerd veng boşaltı

kerd verdim yüzü kulu etti, devirdi

kerd vılla dağıtı, sağa sola serptı

kerd vıni kaybeti

kerd wari besledi

kerd werdi 1-ufaltı, 2-küçültü, 3-bozdu (para vb, şeyleri bozmak)

kerd xo mıl boynuna astı, boynuna taktı

kerd xo pay giydı, (ayağına pantol, şalvar, ayakabı vs giymek)

kerd xo pıstın koynuna koydu

kerd xo vira unuttu

kerd etti, yaptı

kerdar yapan

kerdaye yapılmış olan

kerdayenı-kerdayış yapmak

kerdbı yapmıştı

kerde (özne) u barker (yuklem) özne ve yüklem

kerde, kerdar, karkerdar, işkerdoğ özne

kerdê yapiyordu

kerde yapılmış olan

kerden, meseleveten eylem

kerdena kerdenan eylemlerin yaptıkları

kerdenan yapılmaları, yapılanları

kerdenanê cı yaptıklarını

kerdenda yaptıklarında

kerdenê yaptıkları

kerdeney 1-eylemler, 2-yaptıkları

kerdeni yapılmalar, yapılanlar, edilenler, edilmeler

kerdenı-kerdış yapmak, yerine getirmek, etmek

kerdenı eylem

kerdeyo eylemdir

kerdivi miyan içine koymuştu

kerdivi pırr doldurmuştu

kerdivi teber dışarı atmıştı, kovmuştu

kerdivi xo pay giymişti, ayağına takmıştı

kerdivi xo vira unutmuştu

kerdivi etmişti

kerdo vıni kaybetmiş, yitirmiş

kerdo yapmış, etmiş

kerdoğ yapan, eden, yerine getiren

kerdxopay giydi, ayağına giydi

kerdı pıra sapladı, batırdı

kerdıkı yapmak istemek

kerdıvi miyan içine koymuştu

kerdıvi pırr doldurmuştu

kerdıvi teber dışarı atmıştı, kovmuştu

kerdıvi xo pay giymişti, ayağına takmıştı

kerdıvi xo vira unutmuştu

kerdıvi etmişti

kerê tı mı rê yena zar sen bana gelirsin?

kere (Ar) kez, defa, yol, sefer

kere bı kere dağdan dağa, kayadan kayaya

kere büyük kaya, 2-dağlık ve taşlık yer

kerê 1-"cek, cak, ın, un, sın, sin" eklerinin yerini tutar, 2-kabaca kadın veya kıza sesleniş ve tehdit sözcüğü, 3-büyük kaya

kerebe (kahrebe) kehribar, kimetli bir taş cinsi

kerej kerdenı-kerdış kireçlemek

kerej kireç

kerejcinı kireçcilik

kerejın kireçli

kerem (Ar) 1-soyluluk, büyüklük, asalet, 2-bağış olarak verme, iyilik, lütuf

kerem kı bê buyur gel

kerem bir erkek ismi

kerem buyur etme sözcüğü, buyurma sözcüğü

kereste kereste, tomruklardan çıkarılan marangozluk ve inşaat odunu

keresteci keresteci

kerestecinı kerestecilik

kerestecılıxey kerestecilik

kerestelıx kerestelik

keresteyinı kerestecilik

keresteyın keresteli

kerewet (Yün) kerevet, yatma veya oturmaya yarayan, tahtadan seki, sedir

kerewiz (Far) yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki

kerey nêaxo kendini sağırlığa vurdu

kerey 1-sağırlık, 2-dağlık yer, kayalar

kereyın kayalık, dağlık, kayalıklı

kerez kerdenı-kerdış kireçlemek

kerez kireç

kerfersend fırsatçı

kerfesend fırsatçı

kerfesend fırsatçı

kerfesenda fırsatçıdır (dişil)

kerfesendey kerdenı-kerdış fırsatçılık yapmak, fırsat kolamak

kerfesendinı fırsatçılık

kerfesendo fırsatçıdır (eril)

kerg-kergı tavuk

kerga korı kör tavuk

kerga mısri (huli, elelok) hindi, şam tavuğu

kerga qurpı kewtê kuluçkaya yatmış tavuk

kerga siya siyah tavuk, tavuk cinsinden bir kuş

kergane deşilmiş, yanmış

kerge kerdenı-kerdış kerge yapmak, üzüm basmak, pekmez yapmak

kerge 1-tavuk, 2-üzümlerin sıkılıp, basılıp şirasını çıkarıp pekmez, kesme, pestil vb yapılan zaman ve yer, bağbozumu

kerge bağ bozumu

kergeci üzüm basan ve pekmez yapan kimse

kergevan kerge yapan, üzüm basan

kergey pekmez yapma işleri

kergkor 1-tavuğa benzer bir yaban kuşu, 2-sersemleşme durumu, 3-gece körlüğü

kergkorani bıyayenı-bıyayış sersemleşmek

kergkorani kerdenı-kerdış sersemleştirmek

kergkorani sersemlik, gece körlüğü

kergkori bı gece körlüğü oldu, önünü göremedi (eril)

kergkorı bi gece körlüğü oldu, önünü göremedi (dişil)

kergsiya tavuğa benzer siyah renkli bir bataklık kuşu

kergı leyrê xo berdi qüti ser tavuk civcivlerini yemin üzerine götürdü

kergı tavuk

kergıkor bıyayenı-bıyayış mec: şaşırmak, sağa sola gitmek

keri miyandı xo nımıt kayaların içinde kendini sakladı

kerim (Ar) 1-soylu, asil, 2-tanrının adlarından biri, 3-bir isim, 4-büyük ve yüce anlamında kulanılan bir sözcük

kerime (Ar) kız evlat

keriz 1-çirkef, pislik, enayi, 2-pis suların akması için yer altında açılan kanal, 3-tualet, abdesthane

kerkele donan suyun buz hali

kerkenez leşle beslenen bir kuş çeşidi

kerkere 1-hiç bir şeyden korkmayan, cesur kimse, 2-korkusuz, gaddar, güçlü kuvvetli

kerkit dokuma aleti, dokuma mekiki

kerkorani bıyayenı-bıyayış sersemleşmek

kerkorani kerdenı-kerdış sersemleştirmek

kerkorani sersemlik

kerkoraninı sersemlik, sersemlik durumu

kerkoti bulgurun bir ufağı, bulgurun ellemesinden sonra alta kalan ufak kırıntılar

kerkotı 1-köftelik veya köftelikten daha ince bulgur, 2-tüm buğdayın kaynatılıp, kurutulup, dövülüp hazırlanış şekli

kerküt acıvıstenı-acıvıstış kibrit yakmak, kibrit çakmak

kerküt 1-kibrit, 2-çok ince barut

kerkütcinı kibritçilik

kerkütinı kibritcilik

kerkütın 1-kibritli, 2-ince barutlu

kerkınc-kerkıncı yengeç

kerkınc yengeç

kerm kurt, kurtcuk, küçük haşereler

kermê darı ağaç kurdu

kermê pırnıkı kalın veya kapuklu sümük

kerme gırêdayenı-gırêdayış kabuk bağlamak

kerme 1-el ile atılabilen taş veya toprak parçası, 2-kabuk, yaranın üzerindeki kabuk, yara kabuğu

kermecın (kermejın) kurtlu, kurtlanmış, haşere girmiş

kermecına kurtludur (dişil)

kermecıno kurtludur (eril)

kermejın (kermecın) kurtlu, kurtlanmış, haşere girmiş

kermejına kurtludur (dişil)

kermejıno kurtludur (eril)

kermey kabuk, kabuklar

kermeyın 1-kabuklu, yara kabuklu, 2-kurtlu, haşerelı

kermezın (kermecın) kurtlu, kurtlanmış, haşere girmiş

kermezına kurtludur (dişil)

kermezıno kurtludur (eril)

kermi dekewtenı-dekewtış kurt düşmek, haşere girmek

kermıjın (kermejın) kurtlu, kurtlanmış, kurt dolmuş

kermıjını kurtlu, böcekli

kermık kurtcuk, küçük küçük kurtcuklar

kermın kurtlu, haşerelı

kero 1-sağırdır, 2-sen görürsün anlamında (eril)

kerp korkusuz, gaddar, zalim

kerpa kor kör yılan

kerpa 1-kör yılan, 2-zalim, gaddar, korkusuz (dişil)

kerpa dişi yılan

kerpe 1-kör yılan, 2-zalim, gaddar, korkusuz (eril)

kerpeya korı mec; hain, korkusuz anlamında (dişil)

kerpeyo kor zalim, gaddar, korkusuz vb (eril)

kerpiç kerpiç

kerpiçci kerpiççi

kerpiçcinı kerpiçcilik

kerpiçın kerpiçli, tuğlalı

kerpo 1-korkusuzdur, gaddardır, zalimdir, 2-kör yılan (eril)

kerr biyayenı-biyayış sağır olmak, işitmemek

kerr bı sağır oldu, sağırdı

kerr bıyayenı-bıyayış sağır olmak

kerr kerdenı-kerdış sağır etmek, sağırlaştırmak

kerr kerdoğ sağır eden, sağırlaştıran, sağırlatan

kerr u gêj sağır ve sersem

kerr u kor sağır ve kör

kerr u lal sağır ve dilsiz

kerr sağır, zor ve ağır işiten yada hiç işitmeyen

kerra sağırdır (dişil)

kerraney nê axo kendini sağırlığa vurdu

kerraney sağırlık, kendini sağırlığa vurmak

kerre kayalık, taşlık arazi

kerrey kewti taş düştü, kayalar yağdı

kerrey varay taş yağdı, kayalar yağdı

kerrey 1-büyük ve kocaman taşlar, kayalar, dağlık arazi, 2-sağırlık, işitmemezlik

kerrey sağırlık

kerreyın kayalık, kayalıklı,  taşlık

kerri 1-sağırlar, 2-taşlık dağlık yer

kerrinı sağırlık

kerrm kurt, kurtcuk

kerrmê darı ağaç kurdu

kerrmecın kurtlu

kerrmejın kurtlu

kerrmezın kurtlu

kerrmi kurtlar, kurtcuklar

kerrmın kurtlu

kerro sağırdır (eril)

kerrık içinde çekirdek çok olan ve daha olgunlaşmamış incir

kerrıkı kulak kepçesi

kerseg kesek, iri toprak parçası, tüm toprak parçası, keslek

kersegın kesekli

kert bı kertı yirmibeşer kuruş yirmibeşer kuruş

kert bıyaye kertik olan

kert bıyayenı-bıyayış kertikli olmak, çıkık olmak

kert kerde kertiklenmiş olan

kert kerdenı-kerdış kertikli etmek, çukur açmak

kert kerdoğ kertikleyen, çukur açan

kert kort çıkıntılı, pürüzlü, çukurlu tümsekli

kert u kort düz olmayan, kertikli çukurlu, girintili çıkıntılı

kert-kertı 1-ufak kertik, ufak çıkık, 2-yirmi beş kuruş değerindeki maddeni para, 3-yüzün dörte biri

kertek 1-kertikli, 2-diş

kertekın dişli, kertikli

kertık kerdenı-kerdış çentiklemek, çentik açmak, kertiklemek

kertık 1-az çukurlu, kertıklı, 1-yirmi beş kuruşluk

kertıkı işaret için yapılmış çentik veya iz

kertıkın kertikli, çıkıklı

kervela kerbela

kerwa u kerwayinı kirve ve kirvelik

kerwa kirve

kerwan (karwan) kervan, toplu yolculuk, yolcu kafilesi

kerwanci kervancı

kerwancinı kervancılık

kerwancılıxey kervancilik

kerwaney (karwaney) kervanlık, toplu yolculuk

kerwaninı kervancılık

kerwansaray kervanların konakladıkları büyük hanlar

kerwayey kirvelik

kerwayinı kirvelik

kerxane genel evi

kerxaneci 1-genel evi işleten veya kötü kadınları çalıştıran kimse, 2-kaba sövme ve hakaret sözcüğü;"namusuz, kerhaneci"

kerxanek taşlık, taşlarla dolu olan yer

kerxıl küçük taşların yığılı ve küme olduğu yer

kerxılane küçük taşların üst üste ve çok olduğu arazi

kerxınayenı-kerxınayış çürütme, çürütmek

kerxınayoğ çürüten

kerxıyaye çürük

kerxıyaye çürümüş olan

kerxıyayenı-kerxıyayış çürüme, çürümek

kerxıyayoğ çürümüş olan

kerze ufak tefek böcekler, kene vb

kerzık bok böceği vb ufak böcekler

kerık 1-sağır olma durumu, az işitme durumu, 2-kendini sağırlığa vurma hali

kerız 1-çirkef, pislik, 2-enayi, 3-pis suların akması için yer altında açılan kanal, 4-tualet, abdesthane

kes ahmaq bo insan ahmak olsa

kes bıbext bo insan kaleş olsa

kes çay şımeno insan çay içer

kes çıniyo kimse yoktur

kes kı kim ki

kes seni niyano xo viri insan nasıl hatırlamaz

kes kişi, fert, kim, her kim, kimse, hiç kimse, şahıs, insan, herhangi biri

kesa (kesê) kaplumbağa

kesa adırgani ateşin yakıldığı yerin önü

kesa awi su kaplumbağası

kesa beji kara kaplumbağası

kesa kêberi kapının tahtalı kapatma tesisatı, anahtarı

kesa kıliti anahtar sürgü ve tesisı

kesa 1-anahtar kasası, 2-kaplunbağa

kesa 1-kapıların tahtadan yapılmış sürgülü kapatma tesisatı, 2-yuvarlak, top, kısa ve kalın

kesan xo eşt awı kaplumbağalar kendini suya attı

kesan 1-kimseler, 2-kaplunbağalar, kaplunbağaları

kesat (Ar) alış verişte durgunluk

kesat şiyayenı-şiyayış alış verişin kesat gitmesi

kesdo akerde vajo insan açık söyliyecek

kesdo nêterso insan korkmiyacak

kese kaxıdi kese kağıdı, torba

kese kerdenı-kerdış keselenmek, keselemek

kese 1-cepte taşınan, para vb şeyler konulan torba, para kesesi, 2-kendi tarafından, kesesinden, 3-yıkanırken vucuta sürülen yönden yada sert bezden yapılmış bez

kesê bir kişi, bir fert, herhangi bir kimse

kesedê xo ra hesab da kendi kesesinden hesabı verdi

kesegan (xoz) toprağın altında sebze ve bitkilerin köklerini kesen böcek

kesekê bir kaplunbağa

keseki kaplunbağacıklar

kesekı 1-küçük kaplunbağa, kaplunbağacık, 2-tahtadan yapılmış sürgülü anahtar

kesêno cêra yeno bir kişi aşağdan geliyor

kesewan hamamlarda parayla kese yapan

kesey cı pırê pereyo kesesi dolu paradır

kesey kaplunbağalar

keseyê bir kaplunbağa

keshe (kıxse) ekilip soğan olan küçük soğan, arpacık soğanı

kesi nêva kimse söylemedi?

kesi nêwerd kimse yemedi?

kesi rê kimseye

kesi kimse, hiç kimse

kesin (Tr) değişmez, kati, maktu, kesin, muhakkak

kesin yeno kesin gelir

kesir (Ar) bir birimin bölündüğü eşit parçalardan birini veya birkaçını anlatan sayı

kesit (Tr) 1-yüzey, 2-bir toplumun bölümü, kesim, 3-düzlemin biçimi, makta

kesiyê kişinin

kesk 1-keskin, biber keskinliği, acısı, 2-yeşil

keskekı dandan yapılan etli kalın çorba, keşkek

keski (Tr) yontmaya yarayan, bir ucu keskin çelik araç

kesleg (kelmıt) kuru ve iri toprak parçası, keslek

keslegna bir keslek daha

kesme (Tr) küp veya köşeli bir biçimde olan, kare veya küp şeklinde kesilmiş veya küp ve kare şeklinde olan parça

kesme kaynatılmış üzüm şirasına un katıp karıştırıp birkaç kaynar kaynatıp kaplara koyup güneşin önünde kurutup yemiş haline getirilmesine ve dörtgen şekilde kesilmesine denilir

kesmey kesmeler

kesna niyame başka kimse gelmedi

kesna başka biri, bir başka kişi

kesnadê cı daha kimsesi

kesnay di tı şi başka biri gördü sen gittin

kesnaya başkasiyle

keso şıno kimse gidiyor?

keso yeno kimse geliyor?

keso kimse

kespa ölen yengeçlerin ağız kısmından yapılan süs eşyası, süs boncuğu

kesret antenı-antış hasretlik çekmek

kesret diyayenı-diyayış keder görmek

kesret 1-hasretlik, 2-iç acısı, dert, keder

kesretinı hasretlik, kederlilik

kestane (Yün) meyvesi yenilip kerestesi kullanılan bir orman ağacı, palamuta benzer bir meyve çeşidi

kestaneci kestaneci

kestanecinı kestanecilik

kestanelıx kestane ağaçları çok olan yer veya orman

kestaneyinı kestanecilik

kestirme (Tr) 1-kısa yol, kısa yoldan, sezme, his etme

kestirme ra en kısa yoldan

kesyo kendisinin

kesın yeno kesin gelir

kesın değişmez, kati, maktu, kesin, muhakkak

keta yağlı ekmek

ketçap (‹ng) domates suyundan yapılıp baharat katılan ‹ngiliz sosu

keten (Ar) 1-ketenden dokunmuş keten bezi, 2-lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki

ketım (kıtım) kaydı olmayan, herhangi bir yerde kayd edilmeyen, kayıtsız, nufus vb yerlerde kaydı olmayan

ketım bıyayenı-bıyayış kaydı olmamak, kaydedilmemek

ketıma kayıtsızdır (dişil)

ketıminı ketim olma durumu, kayıtsız hali

ketımo kayıtsızdır (eril)

kevani (kewani) becerikli, hamaratlı ev hanımı

kevani bıyayenı-bıyayış hamaratlı olmak, becerikli olmak

kevaniyinı hamaratlık, becerikli olma durumu

kevav bıyayenı-bıyayış kebap olmak, yanıp kavrulmak

kevav kerdenı-kerdış kebap etmek, kavurmak

kevav vıraştenı-vıraştış kebap yapmak

kevav kebap

kevavci kebapçı

kevavcinı kebapçılık

kevavcılıxey kebapçılık

kevavê bancan u isotan patlıcan ve biber kebabı

kevavê cigerı ciger kebabı

kevavê kergan tavuk kebabı

kevavê talaqi dalak kebabı

kevavlıx kebaplık

kevavın kebaplı

kevgir (Kur) haşlanmış yiyeceklerin süzmesinde kulanılan delikli kap, süzgeç

kevnar nazik, çabuk kırılabilen, gevrek ağaç vb, şeyler

kew (kef) köpük

kew dayenı-dayış köpüklenmek

kew küpük

kewa düşeyim

kewaşe 1-yanık, yanmış, tutuşmuş, 2-şakacı, palyanço, 3-karıştırıcı, fitne, yaramaz, 4-sevdalı, 5-tavanlara serilip üstüne toprak atılan ot, sap vb, 6-tütünün altı

kewani bıyayenı-bıyayış ev hanımı olmak

kewani 1-evin işlerini çeviren ev hanımı, becerikli, hamaratlı ev kadını

kewaninı kerdenı-kerdış ev hanımlığını yapmak

kewaniya keyi evin hanımı

kewayenı-kewayış tuz, şap vb şeylerle yara vb şeyleri dağlamak, yaranın uyuşması, dağlanması

kewçık büyük tahta kaşık

kewê köpüğü

kewe yeşil

keweya yaranın yanıp kaynaması, mikroptan temizlenmesi, yaranın dağlanması, yaranın uyuşması

keweyay 1-dağlandılar, 2-yeniden deşildiler, 3-uyuşturuldular

keweyayenı-keweyayış tuz, şap vb şeylerle dağlanmış olan (yara vb)

keweyayo ilaçlamadan sonra yaranın yanıp kaynaması

keweynayena kerd weş uyuşturarak iyileştirdi

keweynayenı-keweynayış 1-yarayı ilaçla temizlemek, 2-uyuşturmak, yarayı uyuşturma işi, yarayı tuz, şap vb şeylerle dağlamak

keweynenê dağliyorlar, dağliyor, uyuşturup eritirler

keweyyayenı-keweyyayış yaranın uyuşturulması

kewi mavi

kewiye mavimsi

kewiyın mavili, mavimsi, mavi olma hali

kewkın peynir vb şeylerde zararsız küf

kewna düşüyor (dişil)

kewndêz (kondêz) kepçe, kepkir

kewnê 1-düşüyorlar, 2-düşersin?

kewno a cı üstüne atliyor (hayvanlarda erkek hayvanın arkadan dişi hayvana atlaması)

kewno acı tutuşuyor, yaniyor

kewno şık şüpheye düşüyor, şüpheleniyor

kewno hawadê qıse nêweşey kötü lafların havasına düşüyor

kewno ray yolla düşüyor

kewno düşüyor (eril) 

kewo (kıho) 1-mavi, 2-yeşermiş olan

kewoni bıyayenı-bıyayış ev hanımı olmak

kewoni 1-evin işlerini çeviren ev hanımı, becerikli, hamaratlı ev kadını

kewoninı kerdenı-kerdış ev hanımlığını yapmak

kewoniya keyi evin hanımı

kewoye mavimsi

kewoyın mavili, mavimsi, mavi olma hali

kewra (kerwa) kirve

kewra bıyayenı-bıyayış kirve olmak

kewran kervan

kewrancinı kervancılık

kewraninı kervancılık

kewrayê cı kirvesi

kewrayinı kerdenı-kerdış kirvelik yapmak

kewrayinı kirvelik

kewreg bıyayenı-bıyayış gevrek olmak

kewreg gevrek

kewrınc yosun

kewrıncin yosunlu

kewrıncın 1-kirli, yosunlu, 2-nazik, çabuk kırılabilen

kewser (Ar) cennette bulunduğuna inanılan kutsal su, hayali bir dağ ve altından çıkan kutsal su

kewser bir erkek ismi

kewt a dımı kovaladı, peşine düştü

kewt acı tutuştu, yandı

kewt awı suya düştü

kewt bın dibe, dibine düştü, altına girdi

kewt çalı çukura düştü

kewt cêr aşağiya düştü

kewt cı dımı ardına verdi, ardına düştü

kewt cı mıl boynuna düştü

kewt cı viri hatırına düştü, hatırladı

kewt cı tutuştu, yandı

kewt dest elline düştü

kewt dımı peşine düştü, kendisiyle kaçtı

kewt erd yere düştü

kewt hepıs hapishaneye düştü

kewt kar işe girdi

kewt miyan 1-içine düştü, 2-içine daldı

kewt mıyan

kewt mıyan 1-içine düştü, 2-içine daldı

kewt tewr içine girdi, içine karıştı

kewt düştü

kewta düri uzaklaştım, uzaklaşmış, uzak yere gitmiş

kewta düşmüş, yaşlı kadın, hasta yatakta (dişil)

kewtal dişleri dökülen, dişsiz

kewtal valşak

kewtalek dişsiz olana derler

kewtdiyar yukarı çıktı, yukarı tırmandı

kewtê düşmüş, düşmüşler, uzamışlar (dişil)

kewte yatalak, düşük, düşmüş, hasta yatakta, çok yaşlanmış (eril)

kewten-kewtış düşmek, yaşlanmak, ömrünün sonuna gelmek

kewtenı-kewtış 1-düşmek, 2-uzanmak, 3-yaşlanmak

kewti şert pêrê birbiriyle idaaya girdiler

kewti jewbini birbirine düştüler

kewti mı ray yolla düştük

kewti pê birbirine düştüler, kavga ettiler

kewti ray yolla düştüler

kewto kuçe sokağa düşmüş

kewto düşmüş, yaşlı adam, hasta yatakta (eril)

kewtoğ 1-düşen, düşmüş olan kimse, 2- işi kırık giden

kewtver önüne düştü, önde yürüdü

kewtık düşük

kewver ensiz, eni dar

kewverın ensiz, eni dar

kewın küpüklü

kewıno küpüklüdür

kewıya yanıp kaynadı, uyuştu

kewıyayenı-kewıyayış yaranın, ilaç, tuz, şap vb şeylerle uyuşturulması, dağlanması durumu

kexme 1-bir çeşit pijema kumaşı, 2-kadınların giydikleri çizgili don bezi

kexse soğan yumrusu

key Baboy Babonın evi, Babonın ailesi

key bo ma do şırê ne zaman olsa biz gideceğiz

key bo ne zaman olsa

key bı 1-ne zamandı, 2-ne zaman oldu

key bıray kardeş evi

key inan onların evi

key kı çina biçtiği zaman

key kı tı amey geldiğin zaman

key kı tı şi gittiğin zaman

key kı olduğu zaman, olunca, zaman

key ma dewıdıbı evimiz köydeydi

key ma do ray kewê ne zaman yola düşeceğiz?

key pêran baba ocağı, baba evi

key xalan dayıların evi

key-keye ev, aile

key ne zaman?

keya muhtar

keyan 1-muhtar, 2-evler, evleri

keyanê dewda ma 1-küyümüzün muhtarı, 2-köyümüzün evlerini

keyaney kerdenı-kerdış muhtarlık yapmak

keyaney muhtarlık

keyayey muhtarlık

keyber (kêber, kêver, qapi) kapı, evin önü, giriş kısmı

keyberê teveri dış kapı

keydê ma ser, nêzana mı kerdo koti evimizin özerine, bilmiyorum ben nereye koymuşum

keye kerden-kerdış ev kurmak, ev yapmak, evin gereksinmelerini temin etmek

keye ra bıvıjiyê evden çıkın

keye veşayê evi yanasiya

keyeyo xırabe harabeli ev

keyf (kêf) keyif, neşe, eğlence, sevinç, gülünçlü

keyf kerden-kerdış keyif etmek, sevinmek, neşelenmek

keyfdê xo ra keyfine göre

keyfê cı ame keyfi geldi

keyfê cı cadıro keyfi yerindedir

keyfê cı weşo keyfi iyidir, neşesi yerindedir

keyfi (Ar) isteğe bağlı olan veya yapılan

keyi evi

keykalan yaşlılar evi

keyl sekiz tümünlük ölçü birimi (240 kğ)

keylê bir kile (keylê 224 kilodur)

keylı bir kile

keyna (kêna, çêna) kız

keyna ay onun kızı (dişil)

keyna cınêkı kadının kızı

keyna ey onun kızı (eril)

keyna 1-ne zamandan beri, 2-kız

keyname aile ismi, ber ismi, kabile ismi

keynan ra kızlardan                 

keynan xo xemılnayo kızlar kendini söslemiş

keynanê dewı köyün kızları, köyün kızlarını

keynayo şiyo ne zamandan beridir gitmiş

keynayo ne zamandandır, ne zamandan beridir

keynê bir erkek karısına hitap ederken veya bir erkek bir kadın veya kıza seslenirken söyler, kabaca dişiye sesleniş, çağırış sözcüğü

keynek-keynekı kız, kızcağız

keynekan kızları

keynekê bir kız

keynekekı kızcağız, küçük kız

keyneker kızı

keynekey dı kızlığında

keynekey ra kewtı kızlıktan düştü

keynekey ra kızlıktan

keynekey kızlık dönemi, kızlık

keyneki şi key xalandê xo kızlar dayalarının evine gitiler

keyneki kızlar

keynekı şi kızcağız gitti                   

keyney kızlar

keyneyê ini sero çına şuwenê kızlar çeşmenin başında çamaşır yıkiyorlar

keyneyênda xasekı güzel bir kız

keyneyin kızlık dönemi

keyo kı herhangi bir ev  

keys pawıtenı-pawıtış fırsat kollamak

keys fırsat

keyveşaye evi yanasiya

keyxırabyaye günahlı ev, evi yıkılmış, işi kırık gitmiş olan

kez-kezı sarışın, sarımtırak, sariya çalan renk, açık sarı, kumral, sarı ile kırmızı arası

kez sarı, sarıya çalan beyazımsı veya açık sarı

keza (Ar) defa, aynı, aynı biçimde

keza sarı ile beyaz karışımı, beyazımsı renktedir, sarışındır (dişil)

kezab-kezabı 1-kezzap, 2-yürek ve ciger

kezaleteya 1-kaza ile, kazara, 2-rezilikle, zorlukla

kezan çalım rotê sarışınlar çalım satiyordu

kezban menengiç

kezbanı bir kadın ismi

kezê 1-bir bayan ismi, 2-sarışındırlar

keze sarı ile beyaz karışımı, sarımsı

kezeb-kezebı yürek

kezeba to bıveşo yüreğin yansın

kezebın yürekli

kezek kumralsal

kezenc kerdenı-kerdış kazanmak

kezenc kazanç

kezey kumrallık, sarışın olma durumu

kezibanı bir kadın ismi

kezinı kumrallık, sarışın olma durumu, sarı ile beyaz karışımı, beyazımsı

kezo sarı ile beyaz karışımı, beyazımsı renktedir, sarışındır (eril)

kezwan menengiç

kezwanı bir kadın ismi

kezzab (Ar) derişik asidin halk arasındaki adı

kezzı bir bayan ismi

kezı sarışın (dişil)

 

 

 

kê ağay ağanın evi

kê berd kim götürdü?

kê bıv kerd kim bıv etti (çocuğa söylenir)

kê hetı kimin yanında?

kê kerd, kê werd kim etti, kim yedi? kim hazırladı kim yedi?

kê kı şa o xo rê rema kim edebildi o kendine kaçtı

kê kı rew gırot, o qezenc keno hangisi çabuk alsa o kazanır

kê ma bizim evimiz

kê na awı şımıta kim bu suyu içti?

kê ra tı mısay kimden sen öğrendin?

kê ra tı pey hesiyay kimden sen duydun?

kê ra kimden

kê rê mal bı kê rê nêbı kime mal oldu kime olmadı?

kê rê ti yê fiyaqe kenê sen kime fiyaka yapiyorsun?

kê to rê va şo sana kim dedi git?

kê to rê va warway bıvıji teber sana kim dedi yalın ayak dışarı çık?

kê tı rışti inan miyan seni kim gönderdi onların içine?

kê va kim dedi, kim söyledı?

kê vıraşt, kê xılna kim yaptı, kim yıktı?

kê xalan dayılarımın evi

kê ya piya şıma amey kiminle birlikte geldiniz?

kê ya kiminle?

kê-kêye ev

kê kim, hangisi?

kêber (keyber, kêver, qapi) kapı, evin önü, giriş kısmı

kêberê hewşi havlu kapısı

kêberi bıgi kapiyı kapat

kêdê (keydê) 1-evinde, 2-kim verdi?, 3-ne zaman verdi?

kêf (keyf) keyif, neşe, eğlence, sevinç

kêf amyayenı-amyayış neşelenmek, keyiflenmek, keyfi gelmek

kêf dayenı-dayış keyif vermek

kêf dayoğ keyif veren

kêf kerdenı-kerdış keyif etmek, sevinmek, neşelenmek

kêf weş bıyayenı-bıyayış neşesi yerinde olmak, keyfi iyi olmak

kêf weş kerdenı-kerdış keyfini hoş etmek, neşelendirmek

kêfci ci kefçisi, alışmışı

kêfçi tiryaki, alışkın

kêfçinı keyifcilik

kêfdê xo ya hereket bıkı keyfine göre hareket et

kêfê cı ame keyfi geldi

kêfê cı amyayenı-amyayış keyfi gelmek, sevinmek

kêfê cı cadıro keyfi yerindedir

kêfê cı cırê yeno keyfi kendisine geliyor

kêfê cı weşo keyfi iyidir

kêfê cı keyfi

kêfê mı nino keyfim, neşem gelmiyor, canım istemiyor gibisinde

kêfê xo pa ardenı-ardış sevinmek, keyiflenmek, keyfini getirmek

kêfêri daha keyifli

kêfi hêrskerd keyfi kızdırdı

kêfi keyfi

kêfil bıyayenı-bıyayış kefil olmak

kêfil kerdenı-kerdış kefil etmek

kêfil kefil

kêfila kefildir (dişil)

kêfilinı kerdenı-kerdış kefillik yapmak

kêfilinı kefillik

kêfilo kefildir (eril)

kêfli keyifli

kêfliya keyiflidir (dişil)

kêfliyo keyiflidir (eril)

kêfna bir keyif daha

kêfnêweş neşesiz, neşesi olmayan, özüntülü

kêfsız 1-rahatsız, 2-neşesiz, keyifsiz

kêftê xo ya hereket bıkı keyfine göre hareket et

kêftır daha keyifli

kêftırın daha daha keyifli

kêfweş bıyayenı-bıyayış memnun olmak, neşeli ve sıhatlı olmak

kêfweş kerdenı-kerdış memnun etmek, neşelendirmek

kêfweş 1-keyfi yerinde olan, neşeli, 2-memnun

kêfweşey 1-memnunluk, 2-neşeli, sıhatlı ve keyifli olmak

kêfweşeyda cıra bewni neşesine bak, keyfine bak

kêfına keyiflidir (dişil)

kêfıno keyiflidir (eril)

kêş tiryaki, sigara vb şeyleri çok içen veya çeken kimse

kêşa tiryakidir (dişil)

kêşiş keşiş, papaz

kêşişinı keşişlik

kêşinı keşlik, tiryakilik

kêşiyayê vera cor yukarı doğru çekiliyorlardı, tırmaniyorlardı

kêşiyayê 1-tırmaniyorlardı, çekiliyorlardı, 2-öldürülmüşler

kêşiyayenı-kışıyayış 1-öldürülmek, 2-yukariya, dağa, yamaca tırmanmak

kêşkêşnaye ekşitilmiş olan, eşkili

kêşkêşnayenı-kêşkêşnayış 1-ekşitmek, 2-birbirine saldırmak için kışkırtmak

kêşkêşyaye 1-ekşimiş olan, 2-biribirine saldırılmış olan

kêşkêşyayenı-kêşkêşyayış 1-kızmak, öfkelenmek2-ekşimek, 3-birbirine saldırmak

kêşo tiryakidir (eril)

kêhribar kehribar

kêki pireler

kêkna bir pire daha

kêkı pire

kêl mezar taşı, anıt

kêl teke

kêlêx tulum sandal

kêli hayvan sürüsü ve hayvancılık yapan, göçer

kêlp köpek

kêlx yaşlı hayvan

kêlıntı tırpan

kêm (Kur) noksan, eksik

kêmaney miyan dı mendenı-mendış eksikliğin içinde kalmak

kêmaney tede nêverdê içinde eksiklik bırakmadı

kêmaney tey nêverdê içinde eksiklik bırakmadı

kêmaney eksiklik

kêmaneya cı eksikliği, noksanlığı

kêmaneya xo vajı eksikliğini söyle

kêmo eksiktir

kêna (keyna, çêna) kız, kız çocuğu

kêna mı kızım

kêna veyvkerdê gelin edilmiş kız

kêna xaldê mı dayımın kızı

kênat gırêda kin bağladı, kin götü

kênat kin, kin bağlamak, kin götmek

kênatına kindardır (dişil)

kênatıno kindardır (eril)

kênê bê kız gel

kênê şo kız git

kênêk (keynek) kız, kızcağız

kênek kız, kızcağız

kênon (keynan) kızlar

kênver eni dar

kênverinı eni dar olma durumu

kêr sağır

kêra tersenê kimden korkuyorsun?

kêra kimden?

kêra kimden?

kêrayo kimdendir?

kêrê vaja kime söyliyeyim

kêrê kime?

kêri 1-kiriş, 2-yatak yüklüğü (yataklar konulan yer), 3-yayık yaymak için tuluğa takılan, onu asılı ve gergin tutan düz ağaç

kêri yayığın dik durmasını sağlayan destek, yayığın yanlarına takılan destek çubuklar veya direkler

kêribar kehribar

kêrm kurt, ağaç, bitki vb şeyleri yiyen küçük hayvan

kêrmık kurtcuk

kês hayvan yem artığı, samanın irisi

kêsa bıyayenı-bıyayış az rahatsız olmak

kêsa rahatsız olma, az hasta olma

kêsat (Ar) alış verişte durgunluk

kêsaya rahatsızdır (dişil)

kêsayê rahatsızdırlar

kêsayo rahatsızdır (eril)

kêse kaxıdi kese kağıdı, torba

kêse kerdenı-kerdış keselenmek

kêse 1-cepte taşınan, para vb şeyler konulan büyük torba, kese, 2-kendi tarafından, kesesinden, 3-keseleme, 4-yıkanırken kir çıkarmaya yarayan cep biçiminde bez

kêsedê xo ra şı kesesinden gitti

kêsedê xo ra hesab da kendi kesesinden hesabı verdi

kêsedê xo ra kesesinden

kêsera kesesinden

kêsey cı pırê pereyo kesesi dolu paradır

kêsey peran para torbası

kêver (kêber, keyber, qapi) kapı, evin önü, giriş kısmı

kêverê hewşi hawlu kapısı, dış kapı

kêwra kirve

kêwrayinı kirvelik

kêxa öksürdü (eril)

kêxayê öksürüyordu

kêxayenı-kıxayış öksürmek

kêxê öksürdü (dişil)

kêxena öksürüyor (dişil)

kêxeno öksürüyor (eril)

kêxi (kêxi) öksürük, öksürmek

kêxi (kıxi) öksürük, öksürme

kêxi cı öksürüğü

kêxse (keshe) ekilip soğan olan küçük soğan, arpacık soğanı

kêxı-kêxı öksürük sesi

kêxı öksürük

kêxık öksürük, öksürmek

kêxıki ez tepışta öksürük beni tuttu

kêya şı kiminle giti

kêya kiminle, kimle?

kêyê cı evi

kêye dı evde

kêye ev

kêzıkı böcek, dışkı böceği

 

 

kı to nengi nêçinayê eğer sen sövmeseydın?

kı to wıni nêkerdê, ey zi nêkerdê eğer sen öyle yapmasydın oda yapmazdı?

kı eğer, şayet, veya, ve

kı "et, yap", ki vb eklerinin yerini alır

kıafır bıyayenı-bıyayış kafir olmak, inançsız olmak

kıafır kafir, dinsiz imansız, inançsız

kıafırinı kerdenı-kerdış kafirlik yapmak

kıafırinı kafirlik

kıbar bıyayenı-bıyayış kibar olmak

kıbar kibar

kıbara kibardır (dişil)

kıbarey kibarlık

kıbarinı kerdenı-kerdış kibarlık yapmak

kıbarinı kibarlık

kıbaro kibardır (eril)

kıbrit (Ar) kibrit

kıbritci kibritçi

kıbritcinı kibritcilik

kıbritinı kibritcilik

kıbritlıx kibritlik, kibrit konulmaya yarar yer veya kap

kıdem (Ar) kıdem, görevde, çalışmada derece veya süre

kıdemey kıdemlilik

kıdemın kıdemli

kıdi kıdi oğlağı çağırma sözcüğü (eril)

kıdı kıdı oğlağı veya keçi yavrularını çağırırken yada kovarken söylenen bir sözcük

kıdı keçilerı kovarken söylenen bir sözcük

kıdıkı bir yaşını doldurmamış dişi keçi yavrusu

kıfş amyayenı-amyayış keşif gelmek

kıfş bıyaye keşf edilmiş olan

kıfş bıyayenı-bıyayış belli olmak, keşf olmak

kıfş kena keşfediyor (dişil)

kıfş keno keşfediyor (eril)

kıfş kerdenı-kerdış keşfetmek

kıfş kerdoğ keşfeden

kıfş ser ardenı-ardış keşif çıkarmak

kıfş 1-belli, 2-keşif, 3-buluş, 4-şöphe

kıfşê cı ard xoser şöphesini özerine çekti

kıfşê cı 1-keşifi, 2-şöphesi

kıfri kerdenı-kerdış küfretmek, sövmek

kıfri küfür, sövme

kıfs amyayenı-amyayış keşif gelmek

kıfs bıyaye keşf edilmiş olan

kıfs bıyayenı-bıyayış 1-keşfolunmak, 2-denetlenmiş olmak, 3-belli olmak, keşf olmak

kıfs kena keşfediyor (dişil)

kıfs keno keşfediyor (eril)

kıfs kerdenı-kerdış 1-keşfetmek, 2-denetlemek

kıfs kerdoğ keşfeden kimse, keşifci

kıfs ser ardenı-ardış keşif çıkarmak

kıfs 1-belli, 2-keşif, 3-buluş, 4-şöphe, 5-kontrol, denetim

kıfsê cı ard xoser şöphesini özerine çekti

kıfsê cı 1-keşifi, 2-şöphesi

kıfır (kufır) küfür, sövme

kıfır kerdenı-kerdış küfretmek, sövmek

kıfırbaz küfreden, küfürbaz

kıfırbazinı küfürbazlık

kıfıri küfürler

kış kerdenı-kerdış tavukları kovmak, uzaklaştırmak

kış soğê mendê defol senden kalası (tavuk için söylenir)

kış-kış mêrati defol mirat anlamında (tavuklar için söylenir)

kış 1-santraç oyunun adı, santraçta kaç anlamında, 2-kümes hayvanlarını kovarken söylenen sözcük, 3-saldır anlamında

kışê pê bê birbirinize saldırın

kışê pê bi birbirine saldırdılar

kışê yakın saldırı, boğuşma

kışş-kışşı kümes hayvanlarını kovarken söylenen bir söz

kışşı kerdenı-kerdış tavuk vb hayvanları kovmak

kışşı kerdı kış etti, tavuğu kovdu

kışiya öldürüldü (eril)

kışiyayê vera cor yukarı doğru çekiliyorlardı, tırmaniyorlardı

kışiyayê 1-tırmaniyorlardı, çekiliyorlardı, 2-öldürülmüşler

kışiyayenı-kışiyayış öldürülmüş olan, öldürülmek, 2-yukariya, dağa, yamaca tırmanmak

kışiyê öldürüldü (dişil)

kışkışnaye ekşitilmiş olan, eşkili

kışkışnayenı-kışkışnayış 1-ekşitmek, 2-birbirine saldırmak için kışkırtmak

kışkışyaye 1-ekşimiş olan, 2-biribirine saldırılmış olan

kışkışyayenı-kışkışyayış 1-kızmak, öfkelenmek2-ekşimek, 3-birbirine saldırmak

kışla (Tr) askerlerin toplu olarak barındıkları yapı

kışnı (kuşnı) küşne

kışt (kıst) öldürdü

kışt bı öldürmüştü

kışt ra yandan, yan taraftan, yanından

kışt ser dı 1-kenara ver, 2-yan tarafa ver

kışt ser 1-yan taraf, 2-kenara

kışt 1-öldürdü, 2-yan taraf, 3-bölge

kışt 1-öldürdü, 2-yan, yan taraf

kışta cay ra yer bakımından

kışta çepı sol taraf

kışta kewtenı-kewtış yanında, yanıbaşında yatmak, uzanmak, düşmek

kışta kıştan yanların yanı

kışta ma ra bizim taraftan

kışta mı ra benim tarafımdan

kışta nayenı-nayış yanına koymak

kışta raştı sağ taraf

kışta rakewtenı-rakewtış yanına yatmak, yanında yatmak

kışta rona yanı başına indirdi

kışta ronayenı-ronayış yanına indirmek, koymak

kışta vıstenı-vıstış yanında düşürmek, yanı başına yatırmak

kışta zeri ra yürek tarafından, yürekten

kışta 1-bakımdan, 2-tarafından, 3-yanında, yanıbaşında

kışta öldürmüş, öldürülmüş (dişil)

kıştandê cı yan taraflarını

kıştanê cı nişan danê yan taraflarını gösteriyorlar

kıştbı öldürmüştü

kıştê ra bir taraftan

kıştê ser 1-bir taraf üzeri, 2-bir kenarda, bir kenara

kıştê her hangi bir taraf

kışte öldürülmüş olan

kıştêna bir taraftan, bir yandan

kıştenı-kıştış öldürmek

kışto öldürmüş, öldürülmüş (eril)

kıştoğ öldüren, katil, cani

kıştser yana doğru, yan taraf

kıştı ser yan taraf özerine

kıştı 1-yan, yan taraf, kenar, 2-öldürdü (dişil)

kışyaya öldürülmüş (dişil)

kışyayenı zi esta öldürülmekte var

kışyayenı-kışyayış öldürülmek

kışyayo öldürülmüş (eril)

kıhan (kehan, kehen, kohon, kohan) eski, eskilerden, eskimiş olan, eskilerden kalma, gün görmüş ve çok yaşamış kimse

kıhan bıyayenı-bıyayış eskimek

kıhan kerdenı-kerdış eskitmek

kıhan eski, kıhantır

daha eski, kıhantırın daha daha eski

kıhanan dı eskilerde

kıhananê ma 1-yaşlılarımız, 2-eskilerimiz

kıhanci eskici, eskiden kalma

kıhaney eskilik, eskiden kalma

kıhaninı 1-eskicilik, 2-eskilerden kalma, 3-eskimiş olma

kıhanxane eskici dükanı, eski eşyaların satıldığı yer

kıhari bir yaşına yaklaşmış dişi keçi yavrusu

kıharı bir yaşına yaklaşmış dişi keçi yavrusu

kıhêl Arap atlarına verilen bir isim, hayvanlarda, atlarda iyi cins, iyi kan, asil

kıhêlı bir at cinsı, kühelan

kıho bı 1-yeşerdı, 2-morardı, 2-maviydı

kıho bıyayenı-bıyayış yeşermek

kıho 1-mavi, 2-yeşermek, yeşil, yeşilimsi

kıhoyek 1-yeşilimsi, 2-mavimsi

kıhoyey yeşillik, mavilik

kıhoyi yeşillik, mavilik

kıhoyinı yeşillik, mavilik

kıhoyın 1-yeşilli, 2-mavili

kıhün bıyayenı-bıyayış eskimek

kıhün kerdenı-kerdış eskitmek

kıhün eski, eskilerden, eskimiş olan, eskilerden kalma, gün görmüş ve çok yaşamış kimse

kıhün eski, kıhüntır

daha eski, kıhüntırın daha daha eski

kıhünan dı eskilerde

kıhünanê ma 1-yaşlılarımız, 2-eskilerimiz

kıhünci eskici, eskiden kalma

kıhüney eskilik, eskiden kalma

kıhüni eskiler

kıhüninı 1-eskicilik, 2-eskilerden kalma, 3-eskimiş olma

kıhünxane eskici dükanı, eski eşyaların satıldığı yer

kıkırdak kuyruk yağının erimesinden arta kalan gevrek posası

kıkırdakın kıkırdaklı

kıl kı 1-çalkala, 2-ateşi alevlendir, ateşi kürükle

kıl u adır alev ve ateş

kıl-kılı 1-alev, alaz, kıvılcım, 2-gözleri rimeleme, rimel sürme

kıla adıri ateş alevi

kıla adıriya ateşin alevidir

kıla koşu, yarış (at yarışlarında birincilik)

kılam şiir, türkü

kılama (‹şaretê pêra abırnayenı, yan zi erdosek) ( )

parantez

kılama bı koşe (abırnayoğo bı koşe) köşeli parantez

kılama bıkoşe köşeli parantez

kılama parantez

kılami şiirler, türküler

kılamı 1-söz, 2-türkü, 3-tanrı sözü

kılanşinge ufak taşlar atmak için kullanılan sapan

kılasik (Fr) klasik

kılasingı (kelasingı) sapan

kılaw-kılawı külah, bere, take

kılawa küllahtır

kılawan küllahları

kılawek-kılaweki mantar, mantarlar

kılawek virgül

kılawi küllahlar

kılawüz na ser kı bıkşo öldürmek için gözetledi, fırsat koladı

kılawüz 1-gizliden takip etmek, beklemek, gözetlemek, fırsat kolamak, 2-kılavuz, yol gösteren kimse, rehber

kılawüzey kılavuzluk, rehberlik

kılawüzinı kılavuzluk, rehberlik

kılawı (kelaw, kulawı) külah

kılawın külahlı

kılbızık kormışkan çiçeği, kormışkanın geliş nişanının çiçeği

kılçıxı kılçık, diken gibi ince ve küçük kemik

kılçıxın kılçıklı

kıldan rimel çekme (gözlere)

kıldê 1-sıçra, atla, 2-alevlendi, tutuştu

kılde atla

kılêncey nandê nebi mısır ekmeğinin külinçeleri

kılêncey külinçeler, bayramlarda yapılan şekerli ve topalak ekmek, yağlı yumurtalı ve sütlü külinçe, börek

kılimat iklim

kılimı kilim

kılise (Yün) Hristiyanların ibadet yeri

kılit bıyayenı-bıyayış kilitlenmek

kılit kerd kapatı, anahtarladı, kilitledi

kılit kerde anahtarlı, kapalı, kilitli, kilitlenmiş olan

kılit kerdenı-kerdış kapatmak, kilitlemek, anahtarlamak

kılit kerdo kilitlemiş

kılit kerdoğ kilitleyen

kılit anahtar, kapıyı kapatma aleti

kılitci anahtarcı, anahtar yapan veya satan kimse

kılitê cı anahtarı

kılitinı anahtarcılık

kılito kilitlidir

kılitın kilitli

kıll kılli alev alev

kıll alev, kıvılcım

kılla 1-at yarışı, 2-kadınlarda fese sarılan tülbent

kıllı alev

kılm kerde kısaltılmış olan

kılm kerdenı-kerdış kısaltmak, kısa kesmek

kılm kerdoğ kısaltan

kılm kısa, öz, kestirmeden

kılma kısadır, kısa veya küçük kadın (dişil)

kılman kısalarını

kılmê kısadırlar (çoğul)

kılmek kısacık

kılmekêri daha kısa

kılmêri daha kısa

kılmey kısalık, kısacası

kılmeya cı kısalığı

kılmi kısalar

kılminı kısalık

kılmiyê kısadırlar

kılmkı kısalt

kılmmekı

kılmo kısadır, kısa veya küçük adam (eril)

kılmtır daha kısa

kılmtırın daha daha kısa

kılor bıyayenı-bıyayış yuvarlak şekilde toparlamak

kılor kerdenı-kerdış yuvarlak şekle sokmak

kılor-kılorı 1-yuvarlak ekmek, 2-yılanın yuvarlak şekilde toparlanması

kılor 1-yuvarlak, 2-katlanma, yuvarlanma (yılan vb yuvarlak olması), 3-külinçe, çörek

kılora ayri değirmende yapılan yuvarlak ekmek

kılora çıli yuvarlak kış ekmeği

kılorek-kılorekı küçük ve yuvarlak ekmekcik

kılori 1-külinçeler, 2-yuvarlaklar

kılorinı külinçecilik

kıls kerdenı-kerdış kireçlemek

kıls kireç

kılsı sandalye

kılı a gandê to kewo alev canına düşsün

kılı acı kewo ateş düşsün, alevlensin

kılı acı kewtenı-kewtış alev düşmek

kılı cı kewtenı-kewtış alevlenmek, alev düşmek

kılı kerdenı-kerdış ateşi alevlendirmek, gürleştirmek

kılı alev

kılıbık (Tr) karısının baskısı altında olan kimse

kılıbıkey kılıbıklık

kılıbıko kılıbıktır

kılıf (Ar) bir şeyi korumak için, yumuşak bir nesneden yapılan özel kap

kılıf (Ar) mec: bahane uydurmak, yolsuz bir şeye gerekçe bulmak

kılıf kerdenı-kerdış kılıflamak, kılıf uydurmak

kılıf vıraştenı-vıraştış kılıf yaptırmak

kılıfê cı rê vina bir kılıf uydurdu

kılıfın kılıflı

kılın alevli

kılıx kılık, üst baş, kıyafet

kılıxê parsecinı dilenci kılığı

kımılı kımıl, tahıllara zarar veren küçük ve zararlı bir böcek

kımız (Tr) bir çeşit türk içkisi

kın 1-bıçak vb kesici araçların kabı, kılıfı, 2-su tuluğu

kınar (kenar) kenar, köşe, en uc

kınar ra bırnayenı-bırnayış kenardan kesmek

kınar ra şiyayenı-şiyayış kenardan gitmek

kınar verdayenı-verdayış kenar bırakmak

kınardı (kenardı) kenarda, köşede

kınardı vınderdenı-vınderdış kenarda durmak

kınarê cı kenarı

kınarêni kenardakini

kınarın (kenarın) kenarlı, köşeli

kınc (çına) elbise, üstbaş

kınc şıtenı-şıtış elbise yıkamak

kınci (kuncı) susam

kınci rıjnayenı-rıjnayış susamı sapından dökmek, devşirmek

kınciyo pıraynaye kavrulmuş susam

kıncıci susamcı, susam eken veya satan kimse

kıncıcinı susamcılık

kıncıyinı susamcılık

kınd deriden yapılıp yolculukta çok kullanılan bir nevi su kabı

kındenı-kındış kazmak, deşmek

kındır kenevir

kındırcinı kenevircilik

kındırinı kenevircilik

kındırın kenevirli

kınena kaziyor (dişil)

kıneno kaziyor (eril)

kınkor bir çeşit bitki

kıno kenevir

kınra awı şımıtenı-şımıtış tuluktan su içmek

kınık çiçekten çıkan sebze

kır 1-beyaz ile siyah karışımından oluşan renk, 2-erkeğin cinsel organı, erkeklik organı, penis, 3-şehir ve kasabanın dışında kalan, toprağı sert boş, geniş ve taşlık arazi

kıra (Ar) kira, icar

kıra dayenı-dayış kira vermek

kıra gırotenı-gırotış kira almak

kıra kerdenı-kerdış kiralamak

kırac verimsiz toprak, yüksek, tümsek ve düz olmayan ve sulanmayan yer

kıraci kiracı

kıracinı kiracılık

kıraciyey kiracılık

kıracılıxey kiracı olma durumu

kırameta cı kerametı

kırametı keramet

kırametın kerametli

kırat (Ar) elmas, zümrüt gibi değerli şeylerin tartısında kulanılan ölçü birimi

kıraxı soğuklardan yer ve bitkilerin üzerindeki suyun donması

kırazlıx kiraz bahçesi

kırazı (Yün) kiraz

kırbit (kerküt) kibrit

kırd 1-kürt, 2-Piran ve dolaylarında köylü tabakasına takılan küçük görme lakabı

kırdaş kürt

kırdaşi kürtler

kırdaşki kürtçe

kırdas 1-Kürt, 2-Kürmanc, kırmanc

kırdasi 1-Kürtler, 2-kürtçe, 3-Kürmanclar

kırdaski Kürtçe

kırdki kürtçe

kırê dayenı-dayış kira vermek

kırê gırotenı-gırotış kira almak

kırê heri eşek yarağı

kırê kerdenı-kerdış kiralamak

kırê kerdoğ kiraliyan, kiracı

kırê 1-kira, 2-pazar, pazar günü

kırec (kırej) kireç

kırec kerdenı-kerdış kireçlemek

kırecci kireççi

kıreccinı kireççılık

kırecın kireçli

kırêdi dayenı-dayış kredi vermek

kırêdi gırotenı-gırotış kredi almak

kırêdi kredi

kırêşena taşiyor (dişil)

kırêşenê cor yukariya taşiyorlar

kırêşenê keye eve taşiyorlar

kırêşenê taşiyorlar

kırêşeno taşıyor (eril)

kırej (kırec) kireç

kırej kerdenı-kerdış kireçlemek

kırejci kireççi

kırejcinı kireççılık

kırejın kireçli

kırêk sıpacık

kırêkê bir sıpacık

kırêki sıpalar

kırêkı eşek sıpası, sıpacık (dişil)

kıremit (Yün) kiremit

kıremit kerdenı-kerdış kiremitlemek

kıremitci kiremitçi

kıremitcinı kiremitcilik

kıremitcılıxey kiremitçilik

kıremitın kiremitli

kırêya dayenı-dayış kiraya vermek

kırgıle kanatlı ve uçucu hayvanların göbresi

kıri dayenı-dayış kira vermek

kıri kerdenı-kerdış kira

kıri 1-eşek sıpası, 2-kira

kıriş kiriş

kırişci kirişçi

kırişlıx kirişlik

kırişın kirişli

kıriminal sabıkalı

kıriminala sabıkalıdır (dişil)

kıriminalo sabıkalıdır (eril)

kıriyan sıpaları

kırkot darı vb tahılların kırıntıları

kırkıncı (kerkıncı) yengeç

kırlent (‹t) işlemeli veya işlemesiz olarak yatak üzerine konulan yastık

kırm kerdenı-kerdış kırtlamak

kırm gevrek ve kuru bir şeyi yerken dişler arasında çıkan ses

kırmanc 1-kürt, kürmanc, 2-Dersim ve çevresindeki Alevi halk kendini bu ad ile adlandırır

kırmanci Kürtçe, kürmancice

kırmi kırtlama

kırmonc kırmanc

kırnaw çifleşme isteyen dişi kedinin çağırışı

kırosnayenı-kırosnayış 1-kemirmek, 2-depiştirmek, ağzını doldurarak yutmak

kırr kel, dazlak, başında saç olmayan

kırrêk sıpacık

kırrêkê bir sıpacık

kırrêki sıpalar

kırrêkı eşek sıpası, sıpacık (dişil)

kırri heri eşek sıpası

kırri sıpa, eşek yavrusu

kırriyan sıpaları

kırriyo xuli kırri eşeğin oğlu eşek, eşek sıpasının oğlu eşek

kırrı eşek sıpası

kırrıkekê bir sıpacık

kırt kerdenı-kerdış 1-tıkırdatmak, 2-kırpmak

kırt kırt kırt kırt sesini çıkarmak

kırt sert yada gevrek bir şeyi dişlerken çıkarılan ses

kırta enik, köpek yavrusu (dişil)

kırtan enikcikleri

kırtasiye (Ar) defter, kalem, kağıt vb şeylerin genel ismi

kırtasiyeci kırtasiye eşyasını satan kimse

kırtasiyecılıxey kırtasiyecilik

kırtasiyeyinı kırtasiyecilik

kırte enik, köpek yavrusu (eril)

kırtek enikcik

kırtekê bir enikcik

kırtekekê bir enikcik

kırteki enikcikler

kırtekı enikcik (dişil)

kırtey delı köpeğin eniği (kızarken yada söverken kulanırlar)

kırtey enikcikler

kırteyan enikcikleri

kırti kewtı cı kırt sesini çıkardı

kırti kırt sesi

kırtlama şekeri ısırarak çay içmek

kırtleme şeker vb şeyleri dişle kırarak yemek

kırtnayê kıkırdiyordu

kırtnayenı-kırtnayış kıkırdatmak, sert bir şeyi çiğnemek

kırtı kırtı kemirme sesi, kart kurt

kırtıkê (qırtıkê) biraz, azıcık

kırtıkê bıdı mı biraz bana ver

kırwas bir çeşit bez, kumaş

kırwas pamuktan yapılan beyaz ve kalın yerli zaza kumaşı

kırıştê 1-taşiyordu, 2-taşımıştı, taşımış

kırıştenı-kırıştış taşıma, taşımak, yüklenip getirmek

kırıştoğ taşıcı, taşiyan kimse

kırıkekê bir sıpacık

kırım kerden-kerdış turpanlamak, kökten biçmek, kesmek

kırım turpan

kıs-kısi (ê cıniyan) kadınların cinsel organı, döl yolu (am)

kısas (Ar) suçluyu işlediği suçun aynısı ile yargılama, cezalandırma

kısasi rê kısas kısasa kısas

kıskanci bir şeyi tutup sıkıştırmaya yarayan, pense, kelpeten gibi araç

kıskısna ekşiti

kıskısnaye ekşimiş olan

kıskısnayenı-kıskısnayış ekşitmek

kıskısnena ekşitiyor (dişil)

kıskısneno ekşitiyor (eril)

kıskısya ekşidi

kıskısyaye ekşitilmiş olan

kıskısyayenı-kıskısyayış ekşimek

kısmen (Ar) bütünü değil, bir bölümü, bazı yönden

kısmen qedina birazını, bir bölümünü bitirdi

kısmet (Ar) kısmet, nasip, talih vs

kısmetê cı abiya kısmetı açıldı

kısmetê cı kısmetı

kısmetın kısmetli

kısmi (Ar) bir şeyin yalnız bir bölümünü içine alan, cüzi

kıspet post, deri vb şeylerden yapılan giyecek, üstbaş, kispet

kıst (kışt) öldürdü

kıst ser dı 1-kenara ver, 2-yan tarafa ver

kıst ser 1-yan taraf, 2-kenara

kısta cay ra yer bakımından

kısta çepı sol taraf

kısta kewtenı-kewtış yanında, yanıbaşında yatmak, uzanmak, düşmek

kısta kıştan yanların yanı

kısta mı ra benim tarafımdan

kısta nayenı-nayış yanına koymak

kısta raştı sağ taraf

kısta rakewtenı-rakewtış yanına yatmak, yanında yatmak

kısta rona yanı başına indirdi

kısta ronayenı-ronayış yanına indirmek, koymak

kısta vıstenı-vıstış yanında düşürmek, yanı başına yatırmak

kısta zeri ra yürek tarafından, yürekten

kısta 1-bakımdan, 2-tarafından, 3-yanında, yanıbaşında

kısta öldürmüş, öldürülmüş (dişil)

kıstandê cı yan taraflarını

kıstanê cı nişan danê yan taraflarını gösteriyorlar

kıstbı öldürmüştü

kıstê ra bir taraftan

kıstê ser 1-bir taraf üzeri, 2-bir kenarda, bir kenara

kıstê her hangi bir taraf

kıste öldürülmüş olan

kıstêna bir taraftan, bir yandan

kıstenı-kıstış öldürmek

kısto öldürmüş, öldürülmüş (eril)

kıstoğ öldüren, katil, cani

kıstser yana doğru, yan taraf

kıstı ser yan taraf özerine

kıstı 1-yan, yan taraf, kenar, 2-öldürdü (dişil)

kısvet post, deri vb şeylerden yapılan giyecek, üstbaş, kispet

kısyaya öldürülmüş (dişil)

kısyayenı zi esta öldürülmekte var

kısyayenı-kısyayış öldürülmek

kısyayo öldürülmüş (eril)

kısım (Ar) bölüm, kesim, kol, dal

kısım kerdenı-kerdış kısımlamak, kısımlara ayırmak

kısım kısım bölüm bölüm

kısır (Tr) döl vermeyen, üreme imkanı olmayan

kısır kiymalık, taze soğan, maydanoz ve baharatla yapılan kiyma yemeği

kısıya öldürüldü

kıt diyayenı-diyayış zor bulmak, zor temin etmek, az bulmak

kıt vinayenı-vinayış kıt olmak, az bulunmak

kıt vineyêno az bulunuyor

kıt az bulunan, ihtiyaca yetmeyecek kadar az

kıta (Ar) 1-yer yüzündeki beş büyük kara parçasından her biri, ana kara, 2-askeri birlik

kıtab (kıtav) kitap

kıtabci kitapçı

kıtabcinı kitapcilik

kıtabcılıxey kitapçılık

kıtabda to dı kitabında

kıtabê ra bir kitaptan

kıtabe (Ar) taş, mermer vb gibi sert cisim üzerindeki oyma ve kabartma yazı

kıtabi (Ar) kitapla ilgili, kitaba bağlı, kitaba uydurmak, kitap lafları

kıtabi kitaplar

kıtabinı kitapçılık

kıtablıx kitaplık

kıtabxane (kutabxane, kutübixane) kütüphane, kitaplık

kıtabı nüşnayenı-nüşnayış kitap yazmak

kıtabı wendenı-wendış kitap okumak

kıtabı kitap

kıtan 1-kıtaları, 2-bir nevi kumaş, keten

kıtav (kıtab) kitap

kıtavci kitapçı

kıtavcinı kitapcilik

kıtavcılıxey kitapçılık

kıtavda to dı kitabında

kıtavê ra bir kitaptan

kıtave (Ar) taş, mermer vb gibi sert cisim üzerindeki oyma ve kabartma yazı

kıtavi (Ar) kitapla ilgili, kitaba bağlı, kitaba uydurmak, kitap lafları

kıtavi kitaplar

kıtavinı kitapçılık

kıtavlıx kitaplık

kıtavxane (kutabxane, kutübixane) kütüphane, kitaplık

kıtavı nüşnayenı-nüşnayış kitap yazmak

kıtavı wendenı-wendış kitap okumak

kıtavı kitap

kıtle (Ar) insan topluluğu

kıtlıx açlık, yiyecek maddelerinde görülen darlık

kıtlıxinı kıtlık, az bulunma durumu

kıtlıxı bıyayenı-bıyayış kıtlık olmak

kıtım (ketım) kaydı olmayan, herhangi bir yerde kayd edilmeyen, kayıtsız

kıtım bıyayenı-bıyayış kaydı olmamak, kayıtsız olmak

kıtım kerdenı-kerdış 1-kaydını yapmamak, 2-inkar etmek

kıvalite kvalite

kıvalitey cı kvalitesi

kıvaliteyın kvaliteli

kıvıl hayvanlardan soyulan tüylü post

kıwam (Ar) kıvam, ayarında

kıwamey kıvamlık, kıvamında

kıwır zıwır önemsiz şeyler, derme çatma

kıwırcık (Tr) düz olmayan, kıvrımlı olan

kıx kerdenı-kerdış pes etmek, yenilgiyi kabullenmek

kıx va pes etti

kıx 1-çocuk dilinde pis, kötü, yenilmesi sakıncalı olan, 2-pes etmek, yenilgiyi kabullenmek

kıxa öksürdü (eril)

kıxayê öksürüyordu

kıxayenı-kıxayış öksürmek

kıxê öksürdü (dişil)

kıxena öksürüyor (dişil)

kıxeno öksürüyor (eril)

kıxi (kêxi) öksürük, öksürmek

kıxi cı öksürüğü

kıxse (keshe) ekilip soğan olan küçük soğan, arpacık soğanı

kıxı-kıxı öksürük sesi

kıxı öksürük

kıxık öksürük, öksürmek

kıxıki ez tepışta öksürük beni tuttu

kıxıyenı-kıxıyış öksürmek

kıyafet (Ar) kılık, giyim

kıyafet vırnayenı-vırnayış kılık değiştirmek

kıyafetê cı kılığı, kıyafetı

kıyamet (Ar) kıyamet

kıyametı werzanayenı-werzanayış kiyamet koparmak, ortalığı velveleye vermek, kargaşa yaratmak

kıyas (Ar) karşılaştırma, oranlama, benzetme, bir tutma

kıyas kerdenı-kerdış kıyaslamak, karşılaştırmak

kıye (keye) 1-ev, 2-aile

kıye dı evde

kıye kerdenı-kerdış ev yapmak, yuva kurmak

kıye ra evden

kızamık (Tr) bulaşıcı, ateşli ve ufak kızıl lekeler döktüren bir hastalık

kızartme kızartma

kızir beyin vekili, muhtar yardımcısı

kızrık hayvan yağının eritilmesinde alta kalan ufak parçalar, koyun vb hayvanların yağlarını kızartarak çıkarılan ufak et parçaları

kızrıkê goştê ruwenıni yağlı etin kızrıkları

kızrıki 1-hayvan kuyruğunu ve küçük et parçalarını kızartıp kızrıkleştirmek, 2-iyice pişip kızarmış et parçaları vs

kızwan menengiç

kızz 1-çok kızarmış, yanık, 2-yağ vb şeyleri kızartırken çıkarılan cızırtı sesi

kızıl (Tr) kırmızı parlak renk

kızılbaş (Tr) şii mezhebinden olanlara verilen ad

kızılbaşinı kızılbaşlık

kızırnayenı-kızırnayış kızartmak, kavurmak

kızıryayenı-kızıryayış kızartılmak, kavrulmak

 

 

 

ki de, dı, da, ce, çe, se eklerinin yerini alır (madem ki

öyleyse)

kibar (Ar) 1-davranış ve duygu bakımından hoş görülü, kibar, nazik, ince, zarif, cazip, mağrur, hürmetkar, 2-güzel ve şık giyinmiş

kibarey kibarlık, naziklik

kibareya kibarca

kibarinı kibarlık, naziklik

kibir (Ar) büyüklük tasarlayan, kendini başkalarından üstün gören

kibirey kibirlik, kibirli olma durumu

kibirinı kibirlik

kibirın kibirli

kibrit (Ar) kibrit

kibrit acıvıstenı-acıvıstış kibrit çakmak, kibrit yakmak

kibritci kibritçi

kibritcinı kibritcilik

kibritinı kibritcilik

kibritlıx kibritlik, kibrit konulmaya yarar yer veya kap

kifayet (Ar) yetişir miktarda olma, yetme, kafi gelme

kişayenı-kişayış kişnemek

kişê kişnedı

kişiya öldürüldü (eril)

kişiyayê vera cor yukarı doğru çekiliyorlardı, tırmaniyorlardı

kişiyayê 1-tırmaniyorlardı, çekiliyorlardı, 2-öldürülmüşler

kişiyayenı-kişiyayış 1-öldürülmek, 2-yukariya, dağa, yamaca tırmanmak

kişiyê öldürüldü (dişil)

kişnı (kuşnı) küşne

kişt (kıst) öldürdü

kişt bı öldürmüştü

kişt ser dı 1-kenara ver, 2-yan tarafa ver

kişt ser 1-yan taraf, 2-kenara

kişt yan, yan taraf

kişta cay ra yer bakımından

kişta çepı sol taraf

kişta kewtenı-kewtış yanında, yanıbaşında yatmak, uzanmak, düşmek

kişta kiştan yanların yanı

kişta mı ra benim tarafımdan

kişta nayenı-nayış yanına koymak

kişta raştı sağ taraf

kişta rakewtenı-rakewtış yanına yatmak, yanında yatmak

kişta rona yanı başına indirdi

kişta ronayenı-ronayış yanına indirmek, koymak

kişta vıstenı-vıstış yanında düşürmek, yanı başına yatırmak

kişta zeri ra yürek tarafından, yürekten

kişta 1-bakımdan, 2-tarafından, 3-yanında, yanıbaşında

kişta öldürmüş, öldürülmüş (dişil)

kiştandê cı yan taraflarını

kiştanê cı nişan danê yan taraflarını gösteriyorlar

kiştbı öldürmüştü

kiştê ra bir taraftan

kiştê ser 1-bir taraf üzeri, 2-bir kenarda, bir kenara

kiştê her hangi bir taraf

kişte öldürülmüş olan

kiştêna bir taraftan, bir yandan

kiştenı-kistiş öldürmek

kişto öldürmüş, öldürülmüş (eril)

kiştoğ öldüren, katil, cani

kiştser yana doğru, yan taraf

kiştı ser yan taraf özerine

kiştı 1-yan, yan taraf, kenar, 2-öldürdü (dişil)

kişyaya öldürülmüş (dişil)

kişyayenı zi esta öldürülmekte var

kişyayenı-kişyayış öldürülmek

kişyayo öldürülmüş (eril)

kil yumuşak ve yağlı toprak

kile (Ar) tahıl ölçmede kulanılan bir ölçek

kiler (mahzen) kiler, evin yiyecek deposu, yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar

kilim (Kur) döşeme, yere serilen oturmalık

kilimci kilimci

kilimcinı kilimcilik

kilimcılıxey kilimcilik

kilise (Yün) Hristiyanların ibadet yeri

kilit bıyayenı-bıyayış kilitlenmek

kilit kerdenı-kerdış kilitlemek

kilit kerdo kilitlemiş

kilit anahtar, kapıyı kapatma aleti

kilito kilitlidir

kilitın kilitli

killer erzak koyma deposu

kilo (Fr) kilo

kiloamper (Fr) değeri 1000 amper olan akım şideti birimi

kilogıram (Fr) kilogram, bin gramlık ağırlık birimi (kg)

kilolıx kiloluk

kilometre (Fr) 1000 metrelik uzunluk ölçü birimi (km)

kilometreyê hezar metreyo bir kilometre bin metredir

kilowat (Fr) değeri bin wat olan güç birimi

kilowolt (Fr) değeri bin volt olan elektrik gerilim birimi

kiloğıram (Fr) kilogram, bin gramlık ağırlık birimi (kg)

kiloyê bir kilo

kiloyın kilolu

kilın killi

kimlık dayenı-dayış kimlik vermek

kimlık vetenı-vetış kimlik çıkarmak

kimlık kimlik, hüviyet

kimlıx dayenı-dayış kimlik vermek

kimlıx vetenı-vetış kimlik çıkarmak

kimlıx kimlik, hüviyet

kimya (Ar) kimya

kimyaci kimyacı

kimyacinı kimyacılık

kimyacılıxey kimyacılık

kimyager (Ar+Far) kimyager, kimyacı

kimyewi (Ar) kimyevi, kimyasal

kimyon (Ar) ıtırlı ve otsu bir bitki ve bunun tohumundan elde edilen baharat

kin (Far) kin, öç almayı amaçlayan gizli düşmanlık

kin gırêdayenı-gırêdayış kin bağlamak

kin gırotenı-gırotış kin bağlamak

kincinı kincilik

kincılıxey kincilik

kindar bıyayenı-bıyayış kindar olmak

kindar kinci, kinli

kindara kindardır (dişil)

kindarinı kerdenı-kerdış kindarlık yapmak

kindarinı kindarlık

kindaro kindardır (eril)

kinın kinci

kip 1-tam uyan, tam uygun, tam kapatan, tam olan, tıpa tıp gelen, uygun, 2-örnek, kalıp

kipdê cı dı kipinde

kipê bellikerden belirtme kipi

kipê bellikerdenı belirtme kipi

kipê ciyo tam uyuyor, tam kendisine oluyor

kipê ciyo tam uyuyor

kipê cı kipı, uygun

kipê dawetkerdenı buyurma kipi

kipê emıri emir kipi

kipê şerti şart kipi

kipê kerdenı-kerdışi yapmak kipi  

kipê lazımey gereklilik kipi

kipê waştenı-waştışi istek kipi, isteme kipi

kipê wazenı dilek kipi

kipê xeberı haber kipi

kipiyê 1-tam uyuyor, 2-kiptirler

kipo mastar mastar kipi

kira (Ar) kira, icar

kira dayenı-dayış kira vermek

kira dayoğ kira veren

kira gırotoğ kira alan

kira kerde kiralanmış olan

kira kerdenı-kerdış kiralamak

kira kerdoğ kiralayan

kiraci kiracı

kiracinı kerdenı-kerdış kiracılık yapmak

kiracinı kiracılık

kiracılıxey kiracı olma durumu

kirayın kiralı

kirazêr kiraz ağacı

kirazi kirazlar

kirazlıx kiraz bahçesi

kirazı (Yün) kiraz

kirec kerdenı-kerdış kireçlemek

kirec kireç

kirecci kireççi

kireccinı kireçcilik

kirecın kireçli

kirej kerdenı-kerdış kireçlemek

kirej kireç

kirejci kireççi

kirejcinı kireçcilik

kirejın kireçli

kiremit (Yün) kiremit

kiremit kerdenı-kerdış kiremitlemek

kiremitci kiremitçi

kiremitcılıxey kiremitçilik

kirez kerdenı-kerdış kireçlemek

kirez kireç

kirezci kireççi

kirezcinı kireçcilik

kirezın kireçli

kiriş kiriş

kirişci kirişçi

kirişlıx kirişlik

kirişın kirişli

kisdê xo dı kesesinde

kisdê xo ra kesesinden

kise 1-kese, 2-kendi tarafından

kisedê mı ra kesemdem

kisedê xo ra şı kesesinden gitti

kisedê xo ra kesesinden

kisike gelincik

kisndê to ra senin tarafından, senin kesenden

kisndê xo ra kendi tarafından, kendi kesesinden

kisne 1-kese, 2-tarafından, kendi kesesinden

kisnedê mı ra benim tarafımdan, kesemden

kisnedê xo ra kendi tarafından, kendi kesesinden

kispet post, deri vb şeylerden yapılan giyecek, üstbaş, kispet

kisra kesesinden

kist (kışt) öldürdü

kist ser dı 1-kenara ver, 2-yan tarafa ver

kist ser 1-yan taraf, 2-kenara

kista cay ra yer bakımından

kista çepı sol taraf

kista kewtenı-kewtış yanında, yanıbaşında yatmak, uzanmak, düşmek

kista kıştan yanların yanı

kista mı ra benim tarafımdan

kista nayenı-nayış yanına koymak

kista raştı sağ taraf

kista rakewtenı-rakewtış yanına yatmak, yanında yatmak

kista rona yanı başına indirdi

kista ronayenı-ronayış yanına indirmek, koymak

kista vıstenı-vıstış yanında düşürmek, yanı başına yatırmak

kista zeri ra yürek tarafından, yürekten

kista 1-bakımdan, 2-tarafından, 3-yanında, yanıbaşında

kista öldürmüş, öldürülmüş (dişil)

kistandê cı yan taraflarını

kistanê cı nişan danê yan taraflarını gösteriyorlar

kistbı öldürmüştü

kistê ra bir taraftan

kistê ser 1-bir taraf üzeri, 2-bir kenarda, bir kenara

kistê her hangi bir taraf

kiste öldürülmüş olan

kistêna bir taraftan, bir yandan

kistenı-kistiş öldürmek

kisto öldürmüş, öldürülmüş (eril)

kistoğ öldüren, katil, cani

kistser yana doğru, yan taraf

kistı ser yan taraf özerine

kistı 1-yan, yan taraf, kenar, 2-öldürdü (dişil)

kisvet post, deri vb şeylerden yapılan giyecek, üstbaş, kispet

kisyaya öldürülmüş (dişil)

kisyayenı zi esta öldürülmekte var

kisyayenı-kisyayış öldürülmek

kisyayo öldürülmüş (eril)

kisık torba

kita (Ar) askeri birlik

kita (Ar) yer yüzündeki beş büyük kara parçasından her biri, ana kara

kitab (kıtav) kitap

kitabci kitapçı

kitabcinı kitapcilik

kitabcılıxey kitapçılık

kitabda to dı kitabında

kitabê ra bir kitaptan

kitabe (Ar) taş, mermer vb gibi sert cisim üzerindeki oyma ve kabartma yazı

kitabi (Ar) kitapla ilgili, kitaba bağlı, kitaba uydurmak, kitap lafları

kitabi kitaplar

kitabinı kitapçılık

kitablıx kitaplık

kitabxane (kutabxane, kutübixane) kütüphane, kitaplık

kitabı nüşnayenı-nüşnayış kitap yazmak

kitabı wendenı-wendış kitap okumak

kitabı kitap

kitan 1-kıtaları, 2-bir nevi kumaş, keten

kitav (kıtab) kitap

kitavci kitapçı

kitavcinı kitapcilik

kitavcılıxey kitapçılık

kitavda to dı kitabında

kitavê ra bir kitaptan

kitave (Ar) taş, mermer vb gibi sert cisim üzerindeki oyma ve kabartma yazı

kitavi (Ar) kitapla ilgili, kitaba bağlı, kitaba uydurmak, kitap lafları

kitavi kitaplar

kitavinı kitapçılık

kitavlıx kitaplık

kitavxane (kutabxane, kutübixane) kütüphane, kitaplık

kitavı nüşnayenı-nüşnayış kitap yazmak

kitavı wendenı-wendış kitap okumak

kitavı kitap

kitle (Ar) insan topluluğu

kivi bir çeşit meyve

kiye (keye, kıye, çêye) ev

kiye dı evde

kiye kerdenı-kerdış ev yapmak, yuva kurmak

kiye ra evden

 

 

klarnet (Fr) üflemeli bir çeşit çalgı

klas (Fr) sınıf, tabaka, bölüm

klasik (Fr) klasik

klasman (Fr) bölümleme, sınıflama

klasur (Fr) klasör

klinik (Fr) klinik

klinik klinik

klor (Fr) klor, bir element

klorın klorlu

kris (kriz)

 

 

ko bı ko dağ dağ, dağdan dağa

ko kewtenı-kewtış dağa düşmek, dağa çıkmak

ko koy nêreseno, insan insani reseno dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur

ko u kere dağ ve kayalar

ko dağ

koalisyon (Fr) çeşitli güçlerin bir araya gelmesiyle oluşturulan birlik

kobalt (Alm) bir element adı

koberz yüksek dağ

kobra (Fr) zehirli bir yılan türü

koç dayenı-dayış göçe zorlama, göç ettirme

koç kerde göçmüş olan

koç kerdenı-kerdış göçmek, göç etmek, başka yere taşınmak

koç kerdoğ göçen

koç basketbol, veleybol vb takım çalıştırıcısı

koç göç, hicret, bir yerden başka bir yere taşınmak

koca bir bayan ismi

koca nereye, nerede, nere, neresi?

kocaman (Tr) çok iri, büyük

koçan bir çeşit makbuz

kocara nereden, hangi taraftan

koçaye kemirilmiş olan

koçayenı-koçayış kemirme, kemirmek

koçber göç etme durumu,göçebe, göçer, göçen

koçberey göçebelik

koçberinı göçebelik

koçeginı çifte telli

koçek 1-dansör, erkek dansçı, düğün vb şenliklerde oynayan kıvrak erkek oyuncu, 2-kadın kılığına girip çengi gibi oynayan erkeklere derler

koçekey köçekcilik, danscılık

koçeki çengi oyunu, köçeki, koçekçe oynanan kıvrak oyun

koçekı köçek, kadın çengi

koçeli bir erkek ismi

koçem hayvanlar tarafından yenilen taze filizler

koçena kemiriyor (dişil)

koçenayenı-koçenayış kemirmek

koçenê kemiriyorlar

koçeno kemiriyor (eril)

koçenı-koçış kemirme, kemirmek

koçer göçebe, göçer, obalı

koçerey göçebelik

koçeri göçebeler, göçerler, göçebelik

koçerinı kerdenı-kerdış göçebe olmak, göçmenlik yapmak

koçerinı göçebelik

koçker göçebe

koçkerd göçtü

koçoğ kemiren

koçık-koçıkı kaşık (tahta yada maddenden yapılır)

koçıkê asınêni demir kaşıklar

koçıkê darêni tahta kaşıklar

koçıkê bir kaşık

koçıki kaşık, kaşıklar

koçın boynuzlu

koçıyayenı-koçiyayış kemirilmek, kemirilmiş olmak

kod (Fr) 1-kot, bir bilgiyi gösteren semboller dizgisi, şifre, 2-bir şeyin gizli numarası, kodu

kod dayenı-dayış kodlandırmak

kod 1-dibek, 2-yarım ölçek tutarında tahtadan kap, 3-agaç kökünü oyup su veya yem koyma yeri yapmak, 4-tahtadan, ağaç kökünden yapılmış olan tahıl ölçeği

kodes (Tr) argo: tutuk evi, hapishane, karakol

kodık 1-içi çıkarılıp kurutulmuş olan biber, patlıcan vs, 2--patlıcan, biber vb sebzelerin kurutulmuşundan yapılan dolmalık, 3-ağaç kökünden veya taştan oyularak yapılan büyük kap, çanak

kodıki dekerdenı-dekerdış dolma doldurmak

kodıki 1-kepçe, içi derin büyük kaşık, 2-patlıcan, biber vb, şeylerin içi çıkarılarak kurutulması

kofi bir çeşit baş örtüsü, bir nevi kadın fesi, kadın tekkesi, kadın baş örtüsü

koşe köşe

koşebend köşebend

koşedı köşede

koşera köşeden

koşeyın köşeli

koşi miyan köşenin içine

koşiser kenar üstü

koşk köşk

koşkar (goşkar) ayakabı dikicisi ve tamircisi, yemenicı

koşkarey (goşkarey) ayakabı dikiciliği ve tamirciliği

koşkarinı ayakabı dikiciliği ve tamirciliği

koho yeşil, yeşerme

kohon (kohan, kıhan) eski, eskimiş olan, eskilerden

kohon kerdenı-kerdış eskitmek, yıpratmak

kohono eskidir, eskilerdendir

koj sağma veya emdirme

koja (koca) nereye, hangi tarafa

koja (kot) kemirdi

kojayenı-kojayış kemirmek

kojiyayenı-kojiyayış kemirilmiş olam, kemirilmek

kojiyayo (kotiyayo) kemirilmiş

kok dayenı-dayış kök salmak, kök vermek

kok dı temelde, kökde

kok ra vet kökten çıkardı

kok u asnas yedi sülale, kök ve sülale, yedi oymak

kok u bınyat yedi sülale

kok kök, temel

kokain (Fr) kokain

kokandê cı dı köklerinde

kokdê xo kendi köküne, sülalesine

kokê cı kend temelini kazdı, mecazi manada sonunu getirdi

kokê cı kökü, kökünü

kokê daran (koki) ağaç kökü, odunluk kök

kokê dıdını ikinci nesil, ikinci kök

kokê dındanan dişlerin kökü

kokê pori saçın kökü

koki 1-kökler, nesiller, 2-ağaç kökleri, odunluk kök

kokna bir kök daha

kokname kökü, kökün ismi, sülalesi

kokra kökten, temelden, dipten

kokteyl (‹ng) 1-içkili toplantı, 2-türlü içkiler karıştırılarak yapılan içki

kokvaş bir ot ismi, bu otun kökü çıkarılıp yenilir

kokvêr 1-kökü kazılsın, nesli kurusun, yok olsun, 2-nesli yok olan

kokı bir tek kök

kokım bıyayenı-bıyayış yaşlanmak, ihtiyarlanmak

kokım ihtiyar, kocamış, yaşlı adam, kişi (eril)

kokıma ihtiyardır, yaşlıdır (dişil)

kokımê ma yaşlılarımız, ihtiyarlarımız

kokımey belay seri ya yaşlılık başa belladır

kokımey yaşlılık, ihtiyarlık

kokıminı ihtiyarlık, yaşlılık

kokımo ihtiyardır, yaşlıdır (eril)

kokımı ihtiyar, kocamış, yaşlı kadın (dişil)

kokın köklü

kol bıyayenı-bıyayış boynuzsuz olmak

kol kerdenı-kerdış 1-körelmek, 2-boynuzlaştırmak

kol kerdenı-kerdış boynuzunu kesmek, boynuzsuz yapmak

kol kerdenı-kerdış körleştirmek, köreltme

kol 1-kol, 2-boynuzsuz, 3-keskin veya sivri olmayan, kör, 4-omuz, omuz üstü

kola (‹t) kolalama ve yapışrmalarda kullanılan nişaşta

kola bir içecek adı (caca cola)

kola köle (dişil)

kolaçan (Tr) çevreyi dolaşıp belli etmeksizin gözden geçirme

kolan çevre, etraf, bölge, yer, dağ tepe, diyar

kolbız-kolbızık bir ot çeşidi

kolbızey bıza bir tür bahar çiçeği (yenilmezler)

kolbızey meya (miya) bir tür bahar çiçeği (yaprakları ve kökü yenilir)

kolbızey bahar çiçekleri

kole biyayeney köle olmak, kölelik

kole bıyayenı-bıyayış köle olmak, köleleşmek

kole kaykerdenı-kaykerdış kole oynunu oynamak

kole nêbiyayeney köle olmamak, köleliliği kabullenmemek

kolê 1-köle, esir (dişil), 2-keçi vb hayvanlarda meleme

kole bir oyun adı, ismı, 2-köle, esir (eril)

kolebiyayeney köle olma durumu

koledar köleci, kölesi olan, köleleri çalıştıran

koledara kölecidir (dişil)

koledarey kölelik

koledarinı kerdenı-kerdış kölecilik yapmak

koledarinı kölecilik

koledaro kölecidir (eril)

kolej (Fr) kolej, lise dengi bir okul

koleksiyon (Fr) koleksiyon

koleksiyonci koleksiyoncu, koleksiyon yapan kişi

koleksiyoncinı koleksiyonculuk

kolektif (Fr) kolektif, ortaklaşa

kolektif karkerenı-kerdış kolektif iş yapmak

kolenêbiyayeney köle olmamak

kolera (Fr) çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık

koletey kölelik, köle olma durumu

koley koleyan kölenin kölesi

koley kölelik, köleler

koleyey kölelik

koleyin kölelik

koleyinı kerdenı-kerdış kölelik yapmak

koleyinı kölelik

koli (Fr) içinde türlü eşya bulunan posta paketi

koli arêdayenı-arêdayış odun toplamak

koli barkerdenı-barkerdış odun yüklemek

koli bıbırnı odun kes

koli bırnay odun kesti

koli bırnayenı-bırnayış odun kesmek

koli şıyayenı-şıyayış oduna gitmek

koli kerdenı-kerdış odun kesmek

koli letekerdenı-letekerdış odun parçalamak

koli nıxin kerdenı-kerdış odun yığmak

koli nızinayenı-nızinayış odunları üst üste dizmek, koymak

koli rotenı-rotış odun satmak

koli werdi kerdenı-kerdış odun parçalamak, kırmak

koli odun, odunlar

kolixane odun pazarı, odun yığıp satıkları yer

koliy odunlar

koliyinı kerdenı-kerdış odunculuk yapmak

koliyinı odunculuk

koliyın odunlu

kolli amyayenı-amyayış omuza gelmek

kolli kerdenı-kerdış odun çıkarmak

kolli nayenı-koli nayış omuza almak

kolli nıştenı-nıştış omuza binmek

kolli sernı omzuna al

kolli omuz, her iki omuz

kolo 1-boynuzsuzdur, 2-kördür, körelmiş, keskin değildir

kolon (Fr) sütun

koloni (Fr) sömürge

kolonya (‹t) kolonya

kolonyalist (Fr) sömürgeci

kolordü (Tr) tümen ve birliklerden oluşan büyük birlik

kolye (Fr) gerdanlık

kolı 1-koçları, boynuzları olmayan hayvan, boynuzsuz, 2-kör, ağzı keskin olmayan, kesmeyen

kolıci oduncu

kolıki 1-her iki omuza birden derler, 2-omuzlarına almak, omuzlarında taşımak

kolıtenı-kolıtış kazmak, deşmek

kolıyinı odunculuk

kom bi toplandılar

kom geyrayoği devriye, toplu gezginciler

kom kerdaye toplanmış olan

kom kerde toplanmış olan

kom kerdenı-kerdış toplamak, bir araya getirmek

kom kerdoğ toplayan, bir araya getiren

kom komi küme küme

kom 1-kim, hangi, 2-toplanma, toplu, toplu derli, topluluk, bir araya toplanmak, 3-küme, birikme, biriktirmek, yığın, yığmak, 4-kavim, sülale, oymak, 5-baraka, derme çatma ev, 6-çadır

koma (Fr) koma, bitkisel hayat, kendinden geçme

koma dewletan birleşmiş miletler

koma kewtenı-kewtış komaya girmek

koma 1-birlik, birleşik, birleşme, 2-bitkisel hayat, ölüm döşeğinde olmak

komadıro komadadır

komalıx komalık

komandê vaşi sero rakewt ot kümelerinin özerinde yattı

komando (Fr) komando

kombiyayenan toplanmak, bir araya gelmek, toplantıları

kombiyayeney toplanma, toplantılar

kombıyayenı-kombıyayış toplanmak, toplantı, yığılıp kümelenmek, bir araya gelmek

komca (konca, kamca) nereye, nere, neresi, hangi taraf

komder (kamder, konder) hangi, hangisi, hangi kapı, hangi yol vs

komê cı kümesi, topluluğu

komê estey menda mecazi: bir avuç kemeik kalmış (dişil)

komê estey mendo mecazi: bir avuç kemeik kalmış (eril)

komê perey bir yığın para, bir tomar para

komê pêser kerdenı-kerdış bir araya toplamak, biriktirmek

komê pêser bir araya toplanmak

komê 1-bir avuç, bir tomar, bir yığın, bir hayli, 2-bir baraka (derme çatma ev)

kome küme

komedi (Fr) komedi, güldürücü

komedyen (Fr) güldüren, güldürücü rollerde oynayan

komedyeninı komedyenlik, güldürücülük

komek küme, yığın, kümecık, yığıncık

komerı barakayı

komi 1-kavimler, sülaleler, 2-kümeler, 3-kimler

komik (Fr) gülme duygusu uyandıran, güldürücü

komikey komiklik, komik olma durumu

komikinı komiklik, güldürücülük

komiser (Fr) komiser, güvenlik teşklilatında üniformalı veya sivil memur

komiserey komiserlik

komiserinı komiserlik

komisyon (Fr) 1-alt kurul, komite, 2-bir işte aracılık yapan kimseye bırakılan yüzdelik simsariye

komisyonci komisyoncu

komisyoncinı komisyonculuk

komisyoncılıxey komisyonculuk

komite (Fr) alt kurul, komisyon, kaç kişiden oluşmuş yünetim

komite ronayenı-ronayış komite kurmak

komitey parti parti komitesi

komkerdenı-komkerdış toplamak, yığdırmak, bir araya getirmek

komkerdoğ toplayan, kümeliyen

komkı topla

kommekı toplama

kommik (Fr) komik

kommikinı komiklik

kompartıman (Fr) yolcu trenlerinde vagonların bölmelere ayılmış bölümlerinden her biri

kompartıman apartman, apartman katları çok katlı binalar

kompitor (‹ng) bilgisayar, data, datalı oyun oynama cihazı

kompitor kaykerdenı-kaykerdış kompitor oynamak

komple (Fr) üstün nitelikleri kendinde toplayan, mükemmel

kompleks (Fr) 1-huy, ahlak, kendini bir şey sanma duyguları, 2-kompleks, hemen kavranmayan, çözümü güç olan

komplo (Fr) toplu olarak alınan gizli karar, gizli yürütülen plan

komplo hadre kerdenı-kerdış komplo hazırlamak

komposto (‹t) hoşaf

komposto vıraştenı-vıraştış hoşaf yapmak

kompostoci kompostocu

kompostocılıxey kompostoculuk

kompostoyê xewxan şeftali kompostosu

kompozisyon (Fr) kompozisyon, dersle ilgili yazılı çalışma

komüta kumanda, askeri birliğin işlerini yönetme görevi

komütan kumandan, asker topluluğunun başı

komütaney komutanlık

komütaninı komutanlık

komunikasyon (Fr) iletişim, haberleşme

komunist (Fr) komünizm yanlısı

komunizım (Fr) komünizm

komur (komır) kömür

komurcinı kömürcülük

komı (kamı) kim

komı direklerden, ağaç dalarından, çalı çırpıdan yapılan bir nevi barınak, gölgelik

komıdin (‹t) karyolanın yanı başına konulan küçük dolap

komık 1-kim, hangi, hangisi, 2-topluluk, grup, toplanma

komıki 1-gruplar, 2-küçük küçük kümeler, yüksek yerler

komıkinı kerdenı-kerdış grupçuluk yapmak

komınist (Fr) komünizm yanlısı

komınistey komünistlik

komınistinı komünistlik

komınistlıxey komünizm

komır (komur) kömür

komır vetenı-vetış kömür çıkarmak

komırci kömürcü

komırcinı kömürcülük

komırcılıxey kömürcülük

komırlıx kömürlük, kömür konulan yer

komırvan kömürcü, kömür çıkaran veya satan kimse

komırwan kömürcü, kömür çıkaran veya satan kimse

komırwaney kömürcülük

komırxane kömür konulan veya satılan yer

komırın kömürlü

kon-kono 1-yapma, yaparım, 2-eski, eskiye dayanan, 3-kör, keskin olmayan

kona (kıhana) eskidir

konax büyük ve gösterişli ev, 2-hükümet işlerinin görüldüğü yapı

konaxê hukmati hükümet konağı

konayenı-konayış dövülmek, dövmek, dayak atmak, tokaçla dövmek

kondêz (kewndêz) kepçe, kepkir

kondêzo gırd, werteyên u werdi büyük kepkir, orta ve küçük

kondisyon (Fr) fiziksel ve ruhsal bakımdan bir sporcunun durumu

kone 1-kurnaz, sinsi, şeytan, kalleş, 2-kendini anlamamazlığa vuran, 3-hiç bir şeyden çekilmeyen, korkmayan

koneya kurnazdır, sinsidir, şeytandır (dişil)

koneyenı-koneyış 1-dövülmüş olmak, dövülmek, 2-anlamamazlık veya anlamamazlığa vurmak

koneyinı sinsilik, kurnazlık, kalleşlik vb

koneyo kurnazdır, kalleştir, sinsidir (eril)

konfederasyon (Fr) 1-devletler birliği, 2-çeşitli sendikaların kümeleşmesi

konfederatif (Fr) konfederasyonla ilgili olan

konfeksiyon (Fr) hazır giyim eşyası, giyim evi

konfeksiyonci konfeksiyoncu

konfeksiyoncinı konfeksiyonculuk

konfeksiyoncılıxey konfeksiyinculuk

konferans (Fr) bilim, sanat, edebiyat gibi konularda bilgi vermek için yapılan konuşma

konferans (Fr) milletler arası bir sorunu çözmek için yapılan toplantı

konferans dayenı-dayış konferans vermek

konferansci konferansçı, konuşmacı

konfor (Fr) günlük hayatı kolaylaştıran maddi rahatlık

konforinı konforlu olma durumu

konforın konforlu

kongre (Fr) kongre, delegelerin katılmasiyle yapılan toplantı

kongre vıraştenı-vıraştış kongre yapmak

kongres kongre, toplanma yeri

koni (Fr) koni

koni ban konıkerdenı dam tokaçlama tokacı

koni kerdenı-kerdış tokaçlamak

koni 1-hani, 2-konu, 3-tahta tokaç, tokaçlar

konik (Fr) koni biçiminde olan

konken (‹t) bir çeşit iskambil oyunu

konkol (kankol) meşe ağaçlarında olan bir çeşit kozalak

konkırt ense kökü, ense çukuru

kono pede sapliyor, sokuyor

kono 1-eskidir, 2-düşüyor, 3-dövüyor, 4-yapiyor

konsantrasyon (Fr) dikat toplaşımı, kendini kontrol edip uyum sağlamak

konsantre (Fr) duygusunu, düşüncesini bir noktada toplamak

konsentera bıyayenı-bıyayış konsentera olmak

konsentera duygu ve düşüncelerini bir noktaya vermek

konser (Fr) konser, toplu çalma veya söyleme

konser dayenı-dayış konser vermek

konservatüar (Fr) müzik, tiyatro ve bale öğretimi yapılan okul

konserve (Fr) konserve

konserveci konservecı

konservecılıxey konservecilik

konserveyinı konservecilik

konsey (Fr) yönetim görevi yüklenmiş kimselerden oluşan topluluk

konsolos (Lat) konsolos

konsolosey konsolosluk

konsoloslıxey konsolosluk

konsolosxane konsoloshane, konsolosluk

konsül-konsült konsolos

kont (Fr) derebeylik düzeyinde derebeyi

konta derebeyidir (dişil)

kontak (Fr) karşıt elektrik taşiyan iki maddenin birbirine dokunması, temas

kontaq (Fr) karşıt elektrik taşiyan iki maddenin birbirine dokunması, temas

kontaq 1-aptal, deli, akılsız, dengesiz, ruh hastası, 2-ilişki, bağ, bağlantı

kontax 1-aptal, deli, akılsız, dengesiz, ruh hastası, 2-ilişki, bağ, bağlantı

kontax karşıt elektrik taşiyan iki maddenin birbirine dokunması, temas

kontenjan (Fr) bir işin kapsamına girenlerin oluşturduğu topluluk, kadro

kontes (Fr) kont karısının unvanı

konteyner (‹ng) ticaret eşyalarını taşımak için uluslar arası standartlara göre yapılmış büyük sandık

kontinı derebeycilik

kontlıxey kontluk

konto 1-bankalarda açılan hesap numarası, 2-derebeyidir (eril)

kontrast (Fr) karşıt, aykırı, zıt

kontrat (Fr) sözleşme

kontrat imzakerdenı-kerdış kontrat imzalamak

kontrat vıraştenı-vıraştış sözleşme yapmak, kontrat yapmak

kontratak (Fr) karşı saldırı

kontrol (Fr) kontrol, denetim, denetleme

kontrol kerdenı-kerdış kontrol etmek

kontropilaq (Fr) üst üste tutkallanmış ince, esnek ve dayanıklı tahta

kontırgerilla (Fr) gerilla güçlerine karşı oluşturulmuş güç

konü (Tr) konu, mevzu

konü akerdenı-akerdış konuyu açmak

konüt (Tr) konut, ev, apartman gibi yer, mesken, ikametgah

konwoy (Fr) aynı yere giden taşıt veya yolcu topluluğu, kafile

konyak (Fr) bir içki adı

konı kerd tokaçladı

konı kerdenı-konı kerdış tokaçlamak, tokmaklamak, bastırıp sıkıştırmak

konı 1-büyük çadır, otağ, 2-tokaç, tahtadan yapılmış yassı tokmak

konıyın tokaçlı

kop kerd pêser bir araya yığdı, kümeledi

kop kerdenı-kerdış toplayıp kümelemek, yığmak

kop kı pêser bir araya topla

kop 1-bir avuç, 2-küme, yığın, birikim, 3-toplama, bir araya getirme

koparatif (Fr) kooperatif

koparatifci kooperatifçi

koparatifcılıxey kooperatifçilik

koparatifinı kooparatifcilik

kopê estey bir avuç kemik

kopê sayan elma kümesi, elma yığını

kopek köpek

kopeko xuli kopek köpeğin oğlu köpek

kopri (Tr) köprü

kopya (‹t) kopya

kopyaci kopyacı, kopya çeken kimse

kopyacinı kopyacılık

kopyacılıxey kopyacılık

kor biyayen-biyayış kör olmak

kor bıyaye kör olmuş olan

kor bıyayenı-bıyayış kör olmak

kor fahmey rınd niya körü körüne inanmak iyi değildir

kor kerd kör etti

kor kerde kör edilmiş olan

kor kerdenı-kerdış kör etmek, körleştirmek

kor kerdoğ kör eden

kor kor kes mabên dı şınê kör kör arada gidersin

kor kor mewni mı ra kör kör bana bakma

kor kor tı şi a mesela ser kör kör sen o meselenin üstüne gittin

kor kor kör kör, derin derin

kor kör, gözleri görmeyen, ama

kora kördür, kör kadın, kör olası (dişil)

koramiral (Tr) koramiral

korbê kör olasın

korbella kör bella, çözümsüz bella

korbi kördü (dişil)

korbı kördü (eril)

korca 1-nazar boncuğu, 2-nereye, hangi tarafa

kordinasyon (Fr) çeşitli işler arasında bağlantı, uyum, düzen sağlama

kordinator (Fr) çeşitli işler arasında düzen ve uyumu sağlayan kimse

kordinatur (Fr) çeşitli işler arasında düzen ve uyumu sağlayan kimse

kordon (Fr) kordon, ipekten yapılmış kalın ip, ince zincir vs

korê 1-körmüsün, 2-kör olası (hitap anında yada bir şeyi dökerken, basarken kulanılır)

kore tahıl tanelerinin kararıp çürümesi, küflenmesi

korêk bir çeşit darı

korek bir çeşit darı

korek gözleri görmeyene zavalı anlamında kullanılır, gözleri iyi görmeyen, yada kendini körlüğe vuran (eril)

korêk ince darı

koreka kördür (dişil)

korekê bir kör

koreko kördür (eril)

korekı kör, kör olana zavalı anlamında kullanılır (dişil)

koremore yeşile çalan küçük bir kertenkele cinsi

korey a xo nayenı-nayış kendini körlüğe vurmak

korey körlük, kör olma durumu

korfahm 1-hiç bir şeyden anlamayan, anlayışsız, geri zekalı, meseleyi anlmadan dalan, 2-körü körüne inanma

korfahmey 1-hiç bir şeyden anlamama, 2-körü körüne inanma

korfahminı körlük, kendini körlüğe vurmak, duymamazlık

korfam (korfêm) körü körüne inanan, anlama ve kavrama yeteneği kıt olan, anlayışsız kişiye denilir

korfamey 1-hiç bir şeyden anlamama, 2-körü körüne inanma

korfaminı körlük, kendini körlüğe vurmak, duymamazlık

korfêm (korfam) körü körüne inanan, anlama ve kavrama yeteneği kıt olan, anlayışsız kişiye denilir

korfêmey 1-hiç bir şeyden anlamama, 2-körü körüne inanma

korfêminı körlük, kendini körlüğe vurmak, duymamazlık

korfersend fırsatçı, fırsat kolayan

korfesen fırsatçı, fırsat kolayan

korgeneral (Tr) korgeneral

korgıre kerdenı-kerdış kördöğüm yapmak

korgıre kör düğüm

koridor (Fr) koridor, dehliz, odalar arasındaki dar geçit

korinı körlük

koriya meşo kör ile gitme

koriya kör ile

korkünç (Tr) korkunç

kormere köstebek

kormit tadı çok açı olan ve yenilen bir bitki, tere otu, yarpuz

kormışk tarla faresi, cirdon

kormışkan bir erkek ismi

kormışkan Zaza halkının bahar bayramı

kormışkanı bir bayan ismi

kormıhin yere çakılıp zor çıkan kazık

korna bir kör daha

korniş (Fr) perdeleri asmaya yarayan tahta veya metalden araç

koro (‹t) koro, birlikte şarkı veya türkü söyleyen topluluk

koro heram kör haram

koro mındar kör mundar

koro 1-kördür, 2-kör adam, kör olası (eril)

korocax körocak, çocuğu olmayan

korpi köprü

korr kör

korsan (‹t) 1-bir hakkı izinsiz olarak kullanan, 2-gemilere saldıran deniz haydudu

korsaney korsanlık

korsaninı korsancılık

korsanlıxey korsanlık

korse (Fr) güzellik veya sağlık gayesiyle kulanılan esnek iç giysisi

kort akerdenı-akerdış çukur açmak

kort kerdenı-kerdış çukurlaştırmak

kort çukur

korta mıli ense çukuru

kortej (Fr) devlet büyüklerine eşlik eden topluluk

kortqırane Eylül ayı

kortık-kortıkı çukur, çukur yer, çukurcuk

kortıka mıli ensenin özerindeki çukurlu kısım, kafanın ense kısmı

korya meşo kör ile gitme

korya kör ile

korıxı henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm

kosbesı karaca, geyik

kose 1-bir erkek ismi, 2-köşe, kenar, 3-köse, bıyık, sakalı çıkmayan erkek

kosele kösele, hayvanların işlenmiş derisinden yapılan

kosera 1-köşeden, 2-nereye, hangi tarafa

kosey cı kenarı, köşesi

kosey köseler, kenarlar

koseyey 1-köselik, köse olma durumu, 2-yılbaşılarda, kormışkan şenliklerinde, erkeklere kadın elbesesini giydirip onları süsleyip ev ev gezdirirler eşya toplamak için

koskar ayakabı dikici veya tamircisi

koskarey kerdenı-kerdış ayakabı dikiciliği veya tamirciliğini yapmak

koskarinı ayakabı dikiciliği veya tamirciliği yapma işi

koskaro ayakabı dikicisi veya tamircisidir

koskoca (Tr) çok büyük, muazam

koso bir erkek ismi

kospes-kospesı geyik

kosta başkalarına kadın yada kız bulup ayarliyan cadı kadın

kostek başkasını kandıren, kurnaz, köstek, iki yüzlü, dolandırıcı, kandırıcı vs

kosteka weşı dê mı ro iyi beni kandırdı, dolandırdı

kostekey dolandırıcılık, ikiyüzlülük, kurnazlık

kostekı başkalarına kız yada kadın bulup satan kadına derler

kostekı köstek, saat, anahtar vb şeylerin ucuna takılan zincir

kostum (Fr) erkek takım giysisi

kot a dımı ardına verdi, ardına düştü

kot ca yatağa girdi

kot dest ellerine düştü, yakalandı

kot erd yere düştü

kot ra nereden, nerden?

kot 1-düştü, 2-kemirdi, yaladı

kota (koja) 1-nereye, neresi, hangi taraf, 2-kemirmiş

kota düri uzaklaştım

kota ver öne düştüm, önüne düştüm

kota verni önüne düştüm, önüne girdim

kotan bir köpek ismi

kotayenı-kotayış 1-kemirmek, 2-düşmek, 3-uzanmak, yatmak

kote kemirilmiş olan

kotê kemiriyordu

koteg-kotegı dayak

kotegi kerdenı-kerdış dayak atmak

kotegi werdenı-werdış dayak yemek

kotegi dayaklar

kotek kerdenı-kerdış dayak atmak, köteklemek, dövmek

kotek-kotekı kötek, tokat, sopa ile atılan dayak

kotek dayak

koteki kerdenı-kerdış dayak atmak

koteki weno dayak yiyor

koteki werdenı-werdış dayak yemek

koteki dayaklar, tokatlar, kötekler

kotêl yalak, köpek vb hayvanların içinde yemek yedikleri ve su içtikleri kab

koteno kemiriyor

kotenı-kotış 1-kemirme, kemirmek, yalamak, emmek, 2-yatma, yatmak, uzanmak, düşmek, 3-dövmek, dayak atmak, dayak atırmak

koter-koterı güvercine benzer bir kuş, kumru, öveyik

koteran koterleri (güvercin cinsinden bir kuş)

koterê bir koter (güvercin cinsinden bir kuş)

koterek her hangi bir koter (güvercin cinsinden bir kuş)

koterekê bir kotercik (güvercin cinsinden bir kuş)

koteri koterler (güvercin cinsinden bir kuş)

koti bındestan el altındaki pısırık, köle

koti dı tı mendi nerede kaldın sen?

koti dı nerede?

koti mışewre münakaşaya girdiler

koti pê qırı birbirinin yakasına girdiler

koti ra na vıjiyê ma verni nerden bu benim önüme çıktı?

koti ra ti yê yenê nerden geliyorsun?

koti ra nereden, nerden?

koti rê nereye?

koti ser hangi yana, hangi tarafa?

koti 1-nere, 2-pis, pasaklı, kendine bakamayan

koti 1-nereye, hangi tarafa, ne yöne, 2-neresi?, 3-düştüler, 4-pısırık, korkak, 5-kendine bakamayan, kötü, kirli, pis, pasaklı, kötü, bakımsız vs

kotidê nerdesin?

kotidı nerde?

kotidıro nerededir?

kotiyey pislik, pasaklılık, kirlilik, tembellik

kotiyo 1-nerede, neresi, 2-nerededir (eril), 3-kötü, pis, kirli

kotlet (Fr) pirzola

koto kemirmiş

kotoğ kemiren, emmen, kemirici

kotım (qanqıran) kankıran

kotırım 1-elli ayağı tutmayan, yarım adam, 2-yaşlı, ihtiyar, 3-kötürüm, yürüyemiyen

kovi yabani, evcilleşmemiş, vahşi

koviya yabanidir, ehlileşmemiş (dişil)

koviyo yabanidir, ehlileşmemiş (eril)

kovık honi

kowboy (‹ng) kovboy, at bakıcı ve terbiyecisi

kowüşı koğuş

koğa öksürdü

koğayenı-koğayış öksürmek

koy dağlar

koya cı ya 1-çarptı, 2-değdi, 3-temas etti     

koya pa

koya pa değdi, temas etti, çarptı

koya pêya 1-birbirine değdi, 2-çarpıştı

koya 1-dağda, 2-değdi, teyet geçti, temas etti, 3-dövüldü, dayak yedi

koyan dağları

koyay pêya 1-birbirine değdiler, 2-kavga ettiler, çarpıştılar, çatıştılar

koyayenı-koyayış 1-çarpmak, 2-değmek

koyê her hangi bir dağ

koyenê çalıniyor, çalıniyorlar (davul vs)

koyeno (cıneyêno) yontuluyor

koyeno (koyêno) dövülüyor

koyi dağlı, yabani

koyiya dağlıdır, yabanidir (dişil)

koyiyê dağlıdırlar

koyiyo dağlıdır, yabanidir

koyo berz yüksek dağ

koyo nızm alçak dağ

koyo dağdır

koyıyay dövüldüler

koz bıyayenı-bıyayış ateş olmak, közleşmek

koz kerdenı-kerdış ateş yapmak, közleştirmek

koz kewtenı-kewtış cebre düşmek

koz 1-ateş, köz, 2-kuzu ahırı ağıl, 3-tuzak kurma yeri

koz 1-iskambil oyununda üstün kağıt, 2-birine karşı kullanılan saldırma veya savunma silahı, 3--köz, ateş, 4-yeni doğan kuzu veya oğlak, 5-kuzu ve oğlaklar için yapılan üstü açık yer, 6-cebre, 7-tuzak kurmak için taştan örülen siperli yer, tuzak yeri

koza içinde tahum bulunan koruncak

kozê adıri ateş közü

kozê kavıran kuzuların ağılı

kozig-kozigı kömür yapılan çukur yer, kömür ocağı

kozigı kerdenı-kerdış kömür ocağı yapmak

kozleme közleme

kozmik (Fr) evrenle ilgili

kozmoloji (Fr) evren bilimi

kozmonot (Fr) uzay adamı

kozmopolitik (Yün) çeşitli halklardan oluşan karışık politika

kozmos (Fr) everen

kozık kewtenı-kewtış sipere yatmak

kozık 1-kedi, köpek, tavuk vb hayvanların barınağı, 2-av bekleme yeri, tuzak kurma yeri, pusu kurma yeri, saklama yeri, tuzak kurmak için taştan örülen siperli yer

kozık çeper, siper alma yeri, tuzak kurma yeri

kozıkan ra pusu kurulan yerlerden

 

 

 

 

kraft (Alm) güç, kuvvet

kral (Sl) kral

kralcılıxey kralcılık

kraliçe (Sl) kraliçe, kral karısı veya kralık yapan kadın

kraliyet (Sl) krallık

kralley krallık

kramp (Fr) geçici kas kasılması

krater (Fr) yanardağ ağzı

krawatı (Fr) boyun bağı

krawatın kravatlı

krêdi (Fr) kredi

kreş (Fr) çocuk yuvası

krem (Fr) krem, melhem

kriko (‹t) kriko, kaldırıcı

kriminel (Fr) suçlu, suç işlemiş olan, sabıkalı, problemli

kriminoloji (Fr) suç inceleme bilimi

kriminoloğ (Fr) suçlularla uğraşan bilimci

kris, kriz (Fr) bunalım, buhran

kristal (Fr) kristal, billur veya billurdan yapılan eşya

kriter (Fr) ölçüt

kritik (Fr) tehlikeli, endişe veren durum

kroki (Fr) kroki, taslağ

krokodil (Fr) timsah

krom (Fr) bir element adı

kromın kromlu

kron isveç, çekoslovakya vb ülkelerin para birimi

kronik (Fr) olayların sıra ile yazılış tarihi

kronoloji (Fr) zaman bilimi

kronometre (Fr) zaman ölçer

kü kabak

küafur (Fr) berber

küafurey berberlik

küafurinı berberlik

kübbe (Ar) kubbe, yarım küre biçiminde olup yapıyı örten dam

kübbeyın kubbeli

küça sokak

küçani ocak taşı, ocağın kenarlarına konulan taş

küçe sokak, mahle arasındaki çocuk oyun alanı

küço (kuço) çocuk dilinde köpek ve köpeğin çağırış sözcüğü

küço küço çocuk dilinde köpeğe sesleniş ve çağırış

kücı küçı köpekleri çağırma sözcüğü

küçı 1-zorla kaldırılabilen taş, 2-taş yığını

küd bı kötürümleşti, topal oldu

küd bıyayenı-bıyayış kötürüm olmak, elli ayağı tutmamak, sakat olmak, aksamak

küd kötürüm, elli ayağı tutmayan, sakat, aksayan

küdret (Ar) güç, erk, iktidar

küdretın kudretli

küdüz (Tr) kuduz

küdüz bıyayenı-bıyayış kuduz olmak

küdüzın kuduzlu

küşaxı gırêdayenı-gırêdayış kuşak bağlamak

küşaxı kuşak

küşkü (Tr) kuşku

küşxane yayvan küçük tencere

kükla (Yün) kukla

küklaci kuklacı

küklacılıxey kuklacılık

küklayinı kuklacılık

kül bıyayenı-bıyayış 1-yara çıkmak, 2-kul olmak, kulluk yapmak

kül 1-yara, 2-dert, 3-kul, insan

külav rakerdenı-rakerdış keçe sermek

külav keçe

külavcinı keçecilik

külavinı keçecilik

külavın keçeli

küle (Ar) kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı

küle 1-yumak, 2-örülmemiş yün

külfeke kürük

küli 1-yaralar, 2-dertler, 3-kullar, insanlar

külis (Fr) kulis

kültır kültür

kültırê ma kültürümüz

kültırın kültürlü

külübe kulübe

külın 1-yaralı, 2-dertli

küm kum

kümaş (Ar) kumaş, pamuk, yün vb şeylerden dokunan her türlü dokuma

kümaşcinı kumaşcılık

kümaşinı kumaşcılık

kümaşın kumaşlı

kümanda (‹t) kumanda, komuta

kümandan (Fr-it) komutan

kümandaninı kumandanlık, komutanlık

kümandanlıx komutanlık

kümanya (‹t) yolculuk için hazırlanan yiyecek, azık

kümar (Ar) kumar, ortaya para koyarak oynanan talih oyunu

kümar kaydayenı-kaydayış kumar oynatmak

kümar kaykerdenı-kaykerdış kumar oynamak

kümarbaz (Ar+Far) kumarcı

kümarbazinı kumarcılık

kümarbazlıxey kumarbazlık, kumarcılık

kümarci kumarcı

kümarxane kumarhane, kumar oynanan yer

kümarxanecılıxey kumarhanecilik

kümarxanecinı kumarhanecilik

kümbara biriktirmek için para konulan kap

kümci kumcu

kümcinı kumculuk

küme dımı ardına düşeriz

küme düşeriz

kümlıx kumluk

kümo bari ince kum

kümo gırd iri kum

kümo werdi ince kum

kümrü (Far) güvercinler takımından bir kuş

kümı berey gecikiriz

kümı 1-düşeriz, 2-gireriz, 3-"ız, iz" eklerinin yerini doldurur

kümın kumlu

küna dêsro duvara değdi, çarptı

küna pa değdi, çarptı

küna değdi, çarptı

künd nüşnayenı-nüşnayış tarih yazmak

künd 1-baykuş, 2-tarih

kündak (Yün) 1-tüfek namlusunun altında bulunan ağaç veya metal bölüm, 2-yangın çıkarmak için bir yere konulan yağlı bez parçası vb

kündak kerdenı-kerdış kundaklamak, kundaklama işi

kündak kundak, beşikteki bebek, yeni doğmuş çocuğa sarılan bez

kündakci kundakçı

kündax kerdenı-kerdış kundaklamak, kundağa sarmak

kündax kundak, beşikteki bebek, yeni doğmuş çocuğa sarılan bez

kündê ma 1-tarihimiz, 2-baykuşumuz

kündi baykuşlar

kündüz (Tr) su kenarlarında yaşayan, postu değerli bir hayvan

kündıre (Yün) kundura

kündıre vıraştenı-vıraştış kundura yapmak

kündıreci kunduracı

kündırecinı kunduracılık

kündırecılıxey kunduracılık

kündırexane kundura yapılan veya satılan yer

künê düşüyorlar

küngfü (Çince) kareteye benzer, kendini savunma temeline dayanan spor

küno cı sokiyor, batıriyor

küno erd yere düşüyor

küno pede sokuyor, batıriyor

küno teng dara düşüyor

küno 1-düşüyor, 2-dayak atiyor, dövüyor

küpa (‹t) 1-iskambil kağıtlarında bir sınıf, bir grup, 2-yarışma ödülü olarak verilen sanat eseri

küpa dayenı-dayış kupa vermek

küpa gırotenı-gırotış kupa almak

küpon (Fr) kupon

kür (Fr) 1-karşı cinsten birine ilgi göstererek onun gönlünü çalma, 2-yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri

kür bıyayenı-bıyayış şeytan olmak, piç olmak, gözaçık olmak

kür 1-şeytan, gözaçık, 2-piç

küra (Ar) ad çekme

küra sınê nereye gidiyorsun?

küra nerede?, nereye?, hangi yöne?

kürabiye (Tr) bir nevi şekerli çörek

kürabiyeci kurabiyeci

kürabiyecılıxey kurabiyecilik

kürabiyeyinı kurabiyecilik

küral kural, kaide

küralê cı kuralı

küran (Ar) islam dininin kutsal kitabı

küran wendenı-wendış kuran okumak

küran xıtım kerdenı-kerdış kuranı ezberlemek

küranikerim (Ar) Kuran

küras pamuklu kumaş

kürasın kumaşlı

kürban (Ar) kurban

kürban bıyayenı-bıyayış kurban olmak

kürban cıkerdenı-cıkerdış kurban kesmek

kürban dayenı-dayış kurban vermek

kürban kerdenı-kerdış kurban etmek

kürbanlıx kurbanlık

kürbeş porsuk

kürbes porsuk

kürdela (‹t) kurdele, geniş ipekli şerit

kürdela cıkerdenı-cıkerdış kurdela kesmek

kürdelayın kurdelalı

kürşün bıyayenı-bıyayış kurşunlanmak

kürşün eştenı-eştış kurşun atmak

kürşün kerdenı-kerdış kurşunlamak

kürşün qelemı kurşun kalem

kürşün kurşun

kürşünci kurşuncu

kürşüncinı kurşunculuk

kürşüncılıxey kurşunculuk

kürşüni koyu kül rengi, kurşun rengi

kürşünın kurşunlu

kürmay (Tr) kurmay

kürnaz bıyayenı-bıyayış kurnaz olmak

kürnaz kolaya kanmayan, başkalarını oyuna getirip kandıran kimse

kürnaza kurnazdır (dişil)

kürnazey kurnazlık

kürnazeya kurnazca

kürnazinı kerdenı-kerdış kurnazlık yapmak

kürnazinı kurnazlık

kürnazo kurnazdır (eril)

kürs (Fr) kurs

kürs dayenı-dayış kurs vermek

kürs gırotenı-gırotış kurs almak, kursa gitmek

kürsak (Tr) kursak

kürsax (Tr) kursak

kürsaxda to dı bımano kursağında kalsın

kürse karın sertleşmiş hali, buzlanmış hali

kürsün bıyayenı-bıyayış kurşunlanmak

kürsün eştenı-eştış kurşun atmak

kürsün kerdenı-kerdış kurşunlamak

kürsün qelemı kurşun kalem

kürsün kurşun

kürsünci kurşuncu

kürsüncinı kurşunculuk

kürsüncılıxey kurşunculuk

kürsüni koyu kül rengi, kurşun rengi

kürsünın kurşunlu

kürtarıcı (Tr) kurtaran

kürüş (Alm) liranın yüzde bir değerinde para

kürül (moğ) kurul

kürültay (moğ) kurultay, genel toplantılı, kongre

kürüm (Tr) kurum, müessese, tesis

kürye (Fr) kurye

küryeci kurye işi ile görevli kişi

küryecinı kuryecilik

küryecılıxey kuryecilik

küryeyey kuryelik

küryeyinı kuryecilik

küsküs (Ar) un, süt, yumurta ile yapılan ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulmuş hamur

küsür (Ar) 1-eksiklik, noksan, 2-özür, 3-bir işi gereği gibi yapmamak

küsür tey nêverda içinde kusur bırakmadı

küsürın kusurlu

küt bı sakat oldu, kötürümleşti

küt bıyayenı-bıyayış sakat olmak, aksamak, kötürüm olmak, topal olmak

küt kötürüm, elli ayağı tutmayan, sakat, aksayan, yarı topal

küti kerdenı-kerdış kutulamak, kutuya koymak

küti ra 1-yolla düştüler, 2-nereden?

küti 1-düştüler, 2-kutu, kutular, 3-neresi?, 4-çocuk dilinde köpek yavrusu

küticılıxey kutuculuk

kütne ra yolla düşmek

kütsal (Tr) kutsal

kütsal bıyayenı-bıyayış kutsal olmak

kütsalın kutsallı

kütsi (Ar) kutsal

kütsiyet (Ar) kutsallık

kütsiyın kutsal olma durumu, kutsallı

kütüb (Ar) kutup

kütıci kutucu

kütıcinı kutuculuk

kütık köpek

küvi bıyayenı-bıyayış yabani olmak, vahşi olmak

küvi yabani, vahşi

küviya yabanidir (dişil)

küviyinı vahşilik, yabanilik

küviyo yabanidir (eril)

küwa awı su koymak yada su taşımak için kullanılan bir kabak cinsı

küwa balı bal kabağı

küwa dêsiya duvara çarptı

küwa erda yere çaldı

küwa 1-dövdü, dövende dövdü, 2- dayak attı, 3-kabaktır

küware topraktan yapılan erzak kovanı

küwarey hıngan arı kovanı

küwari hıngan bal arısı kovanı

küwari topraktan yapılmış tahıl kabı, deposu

küwariyan tahıl kaplarını

küwarı (kuarı, karı) topraktan yapılmış tahıl konulma ambarı, kovanı

küwate döğme buğday, kaynatılıp dövülmüş buğday

küwatenı-küwatış 1-dövende dövmek, 2-dayak atmak, dövdürmek, 3-batırmak, saplamak, sokmak, 4-itelemek

küwatoğ 1-döven, dövücü, 2-saplayan, sokan, 3-dayak atan

küway pede batırdılar, soktular

küwayayenı-küwayayış 1-dövülmek, dayak yemek, 2-dibekte veya havanda dövülmek

küwayenı-küwayış 1-dövende dövmek, 2-dövdürmek, dayak atmak, 3-batırmak, sokmak, saplamak (iğne, bıçak vb batırmak)

küwê çewres rozi kırk günlük kabak

küwê mara yılan kabağı

küwêkış kış kabağı

küweno 1-kapı vb şeyleri çalmak, 2-dan vb şeyleri dövmek, 3-dayak atiyor

küwet (Ar) kuvvet, fiziksel güç, takat vs

küwet dayenı-dayış güç vermek, arka çıkmak

küwetê cı kuvveti

küwetın kuvvetli

küwi kabaklar

küy kabaklar

küya awı su kabağı, su konulan kabak

küya pa kendisine değdi, kendisine çarptı

küya 1-değdi, çarptı, 2-düvüldü, 3-kabaktır

küyan kabakları

küyayenı-küyayış 1-dövülme, dövülmek, 2-değme, değmek, değinmek, çarpmak, 3-havanda dövülmek

küyê awı su kabakları

küyeno 1-dövüyor, 2-çarpiyor, 3-batıriyor

küyqışıkı (küwiya qırşı) kış kabağı

küyımci kuyumcu

küyımcılıxey kuyumculuk

küz 1-kambur, 2-su testisi veya su küpü

küzayenı-küzayış inlemek, inliyerek bağırmak, tavşan vb hayvanlarda inleme, inlemek

küzê awı su testisi

küze 1-küp, 2-sansar

küzena inliyor, inleyip bağıriyor, sızliyor (dişi hayvanlar için söylenir)

küzeno inliyor, inleyip bağıriyor, sızliyor (eril hayvanlar için söylenir)

küzin (Fr) teyze, dayı, hala veya amcanın kızçocuğu, kız yeğen

küzini hayvanlarda inleme sesi, köpek vb hayvanların inlemesi

küzküz sızlanma, sızlanmak, köpek vb hayvanlarda inleme

küzı-küzı tavşan gibi hayvanların inleme sesi

küzı testi, su küpü

küzık su testisi

 

 

kuari kerdenı-kerdış kovana koymak

kuarı (kuwarı) tahıl konulma ambarı, büyük tahıl kovanı

kubik küp ve kesme biçiminde olan

kuç kerdenı-kerdış 1-taşlamak, 2-taşları kümelemek

kuç u kerrey dağlık taşlık, taşlık kayalık, büyük taşlar ve kayalar

kuç 1-taş yığını, taş kümesi, 2-taş, büyük taş, kaya, kucak büyüklüğünde ki kaya parçası

kuçani ocak taşı, ocağın kenarlarına konulan taş

kuçe bı kuçe sokak sokak, sokaktan sokağa

kuçê ele avuca sığmayan iri bir taş

kuçe sokak, mahle arasındaki çocuk oyun alanı

kuçey ma sokağımız

kuçi vırnay mı ra taş yağdırdı üstüme, beni taşladı

kuçi az irice taşlar

kuçido birê ma sere ro taş başımıza yağacak

kuço (küço) çocuk dilinde köpek ve köpeğin çağrış sözcüğü

kuço kuço çocuk dilinde köpeğe sesleniş ve çağırış

kuçu kuçu köpekleri çağırma sözcüğü

kuçı 1-kaya, zorla kaldırılabilen taş, avuca sığmayan taş, 2-taş yığını, 3-sert, sert cisim, sıkışık, sıkı fıkı

kuçık (qüçık) taş kümesi

kudık domuz yavrusu

kuf kerdenı-kerdış küfleştirmek

kuf kuf of pof etmek, iç çekerek ağzının içinde mırıldanmak

kuf 1-çürümüş, kokmuş, bozulmuş, küf tutmuş, ekmek peynir gibi organik maddelerin üzerinde nem ve ısının etkisiyle oluşan yeşil renkli mantar, 2-derinden iç çekmek, of pof etmek, üf püf etmek, 3-kalın, şişman, tombul ve etli kişilere derler

kufayenı-kufayış iç çekmek, of puf etmek

kufe (Yün) ağaç dalarından örülen, yük taşımaya yarayan kaba ve dayanıklı sepet

kufeci küfe yapan, satan veya onunla yük taşıyan kimse

kufecinı küfecilik

kufecılıxey küfecilik

kufena iç çekiyor, of puf ediyor, üf püf ediyor (dişil)

kufeno iç çekiyor, of puf ediyor, üf püf ediyor (eril)

kuff 1-üf püf etmek, 2-şişman ve tombul

kuffa 1-sırta taşınan büyük sepet, 2-mec: şişman anlamında

kuffar kafir

kuffari kafirler

kuffarinı kafirlik

kuffi 1-of çekme sesi, 2-yılan sesi

kufi bıyayenı-bıyayış küflenmek

kufi homurtu, horultu, ıh mıh etmek

kufkarık-kufkarıkı bir mantar çeşidi

kufkarıki (govlegi) mantar, kalın ve yuvarlak mantar

kuflet (kulfet) aile, bir evde yaşiyanların tümü, karı, koca, çoluk çocuk

kufri kerdenı-kerdış küfretmek, sövmek

kufri küfür, sövme, küfürler

kufrit kibrit

kufrın küfürlü, küfreden

kufta 1-köft, bir köfte, 2-yuvarlak ve topak şeklinde, top top

kufteci köfteci

Kuftecinı köftecilik

kuftecılıxey köftecilik

kuftelıx köftelik

kuftey kınci susam köfteleri

kuftey pırri içli küfte, dolu küfte

kuftey köfte, köfteler

kufu-kufu iç çekme, içlenme, üf püf etme

kufukiyayo küflenmiş

kufukın küflü

kufur (Ar) küfür, sövme, sövmek için sarfedilen söz

kufur kerdenı-kerdış küfretmek, sövmek

kufur kerdoğ küfreden, küfürbaz

kufurbaz hep küfreden, ağzı küfür dolu, ağzı bozuk

kufurbazinı küfretme durumu

kufurbazlıxey küfürbazlık, küfürbaz olma durumu

kufı-kufı kızmak, iç çekmek iniltisi

kufık küflenmiş, küf tutmuş

kufıki biyo küflenmiş

kufıkiyaye küflü, küflenmiş olan

kufıkiyayo küflenmiş, küf tutmuş, bozulmuş

kufıkyayenı-kufıkyayış küflenmek, küf tutmak

kufıkın küflü, küfüklü, küflenmiş, küflü

kufın küflü

kufır (kıfır) küfür, sövmek, küfretmek

kufır kerdenı-kerdış sövmek, küfretmek

kufır kerdoğ küfreden, küfürbaz

kufırbaz hep küfreden

kufırbazinı küfretme durumu

kufırbazlıxey küfürbazlık, küfürbaz olma durumu

kufırkerdoğ kûfreden

kuş benê kayarsın

kuş-kuş su vb gibi şeylerin dökülme sesi

kuş 1-kayma, 2-dökülen sulu şeylerin sesi

kuşat kerdenı-kerdış şaka yapmak, şakalaşmak

kuşat kerdoğ şaka yapan, şakacı

kuşat şaka, espiri, mizah

kuşatci şakacı

kuşatey şaka etmek, şakalaşmak

kuşatkerdoğ şaka yapan

kuşşş su vb şeylerin birden dökülme sesi

kuşini sulu şeyler dökülürken çıkardıkları ses

kuşkü (Tr) kuşku

kuşn-kuşnı (kışnı) küşne, yulaf

kuşxane yayvan küçük tencere

kuheylan (Ar) soylu arap atı

kuhne (Far) eskiyip yıpranmış, 2-mec: içinde bulunduğu zamana göre geride kalmış, eskimiş çağ

kuho (kıho) 1-mavi, 2-yeşil, yeşillik

kujj su vb şeylerin dökülürken yad dökerken çıkardıkları ses

kukurt (Far) bir element adı

kul bıyayenı-bıyayış yara olmak, çiban olmak

kul gırêdayenı-gırêdayış kabuk bağlamış olan yara

kul kerdenı-kerdış yara etmek

kul u derd acı ve dert

kul u keder acı ve keder

kul u kulfet cemi cümle, bütün aile

kul vetenı-vetış çıban çıkarmak, yara olmak

kul yara, dert, iç hastalık, çıban, ur

kulahı erkeklerin giydiği bir tür başlık

kulahın külahlı

kulanê mı têra mekı dertlerimi deşme

kulav 1-yönden yapılıp çobanların giydiği bir üst giyecek, 2-yere serilen keçe

kulawı (kılawı) külah

kulbe bitkilerin köklerini kazmaya ve deşmeye yariyan küçük çapa, nacak

kulben bitki, sebze vb şeylerin köklerini kazmaya yarayan küçük çapa

kulbık bitkilerin köklerini kazmaya ve deşmeye yariyan küçük çapa

kulbızık kormışkan çiçeği (Kormışkan Zazaların milli bayram günü)

kulçe (Far) eritilerek kalıba dökülmüş maden veya alışım

kule 1-pamuk yada kar tanecikleri, kütlü, lapası, 2-kütle, bir topak (pamuk, yün vb), 3-örülmemiş yün

kulek topal, topaliyan, aksayan

kulekı 1-kalça, 2-aksayan, topallayan (dişil)

kuleme patlıcan ezmesi

kulemek dekewtenı-dekewtış kalçanın içe girmesi

kulemek but, kalça

kulemeka çepı sol kalça

kulemeka raştı sağ kalça

kulemeki kalçalar

kulemekı kalça

kulena aksiyor (dişil)

kuleno aksiyor (eril)

kuley pemi pamuk kütlüsü

kulfet (kuflet) aile, bir evde yaşiyanların tümü, karı, koca, çoluk çocuk

kulfet bir evde oturanların hepsi, bir aile halkı

kulfetın kalabalık aile

kuli kerdi pize birini kızdırıp çok özmek, dert sahibi yapmak

kuli 1-yaralar, çıbanlar, 2-dertler, 3-hepsi, tamamı, yekün

kulin u werti yatak ve yatak konma yeri

kulin 1-yatak kunulan yer, 2-mahzende eşya konulan küçük raflar

kulinı yatak koyma yeri

kulli (Ar) tümden, hepten, tüm, hep, hepsi, tümü, tamamı, bütünü, geneli

kulli niyard hepten getirmedi

kulliyet toplu, hepsi, tamamı, bütünü, tümü vb

kullık çöplük

kulm yumruk

kulmê da mıro bir yumruk bana vurdu

kulme bir avuç

kulmık-kulmıkı (nüncık, gırmık) yumruk, boks, bir yumruk

kulp (Yün) 1-kapların sap gibi halka biçiminde olan tutulacak yeri, 2-uydurma sebep, bahane

kulpın kulplu

kultur (Fr) kültür

kultur u edet kültür ve adet

kulturdê cı dı kültüründe

kulturê cı kültürü

kulturel (Fr) kültürle ilgili

kulturın kültürlü, kültürü gelişmiş olan

kultır u edet kültür ve adet

kultır kültür

kultırdê cı dı kültüründe

kultırê cı kültürü

kultırel (Fr) kültürle ilgili

kultırın kültürlü, kültürü gelişmiş olan

kulübe kulübe

kulxan begi külhan beyi, kabadayı, serseri

kulxan külhan, çöplük

kulxanci çöplüklerde çöp toplayıp hamam ocağını yakan kimse

kulxaninı çöpcülük külhancılık

kulık-kulıkı külah

kulık çöplük

kulın 1-yaralı, çıbanlı, urlu, iç yara, 2-dertli, acıklı, ağır hastalıklı

kulınde mutfak, killer

kulıng 1-tek ağızlı kazma, çapa, 2-ucu sivri çekiç

kum kim

kumaş (Ar) kumaş, pamuk, yün vb şeylerden dokunan her türlü dokuma

kumaşcinı kumaşcılık

kumaşinı kumaşcılık

kumaşın kumaşlı

kumanda (‹t) kumanda, komuta

kumandan (Fr) komutan

kumandaninı komutanlık

kumandanlıx komutanlık

kumanya (‹t) yolculuk için hazırlanan yiyecek, azık

kumar (Ar) kumar, ortaya para koyarak oynanan talih oyunu

kumar kaydayenı-dayış kumar oynatmak

kumar kaykerdenı-kerdış kumar oynamak

kumarbaz (Ar+Far) kumarcı

kumarbazinı kumarbazlık

kumarbazlıxey kumarbazlık, kumarcılık

kumarci kumarcı

kumarxane kumarhane, kumar oynanan yer

kumarxanecılıxey kumarhanecilik

kumbet (Far) damı kubbe biçiminde olan yapı

kumça (makı) düğme

kume birçok nesnenin oluşturduğu topluluk, grup

kumêtı bir at cinsi, kümıt

kumkumok (qumqumok) kertenkelenin biraz büyüğü

kuna dêsro duvara değdi, çarptı

kuna pa değdi, çarptı

kuna değdi, çarptı

kunceyayenı-kunceyayış ezilmek, posası çıkmak

kunceyna ezdi, posasını çıkardı

kunceynaye ezik, ezilmiş, posası çıkartılmış olan

kunceynayenı-kunceynayış ezmek, posasını çıkarmak

kunceynayoğ ezen, posasını çıkaran kimse

kunci karıtenı-karıtış susam ekmek

kunci-kuncı (kınci) susam

kunciyın susamlı

kuncrıb susam ezmesi ve pekmez karışımı

kuncıci susamcı

kuncıyın susamlı

kund bıyayenı-bıyayış büzülüp çökmek, oturmak

kund 1-baykuş, 2-büzülüp, toparlanıp oturmak, çökmek

kundak (Yün) 1-tüfek namlusunun altında bulunan ağaç veya metal bölüm, 2-yangın çıkarmak için bir yere konulan yağlı bez parçası vb

kundak kerdenı-kerdış kundaklamak, kundaklama işi

kundakci kundakçı

kundax (Yün) 1-tüfek namlusunun altında bulunan ağaç veya metal bölüm, 2-yangın çıkarmak için bir yere konulan yağlı bez parçası vb

kundax kerdenı-kerdış kundaklamak, kundağa sarmak

kundax 1-kundak, beşikteki bebek, 2-kundak, yeni doğmuş çocuğa sarılan bez

kundı dişi baykuş

kunê ray (kewnê ray) yola düşüyorlar

kunefe (Tr) sıcak yenilen bir çeşit peynirli tel kadayıf

kunêre sihil, patlamamış yara

kuni ucu sivri yada keskin olan aletlerin arka tarafı

kuniya derzıni iğnenin sivri ucunun arka kışmı, deliğin arkası

kuniya torzini baltanın keskin olan ağzının arka kısmı

kunk (Far) pişmiş toprak veya çimentodan yapılmış kalın su borusu

kuno (kewno) düşüyor

kuno ray yolla düşüyor

kuno zere içeri giriyor

kunya (kunye) künye, sinsele, sülalenin boyutu

kunye (Ar) bir kimsenin adı, soyadı, doğumu, ülkesi, mesleği ve buna benzer özeliklerini gösteren kayıt

kunıfı (awdazxane) tualet, yüznumara, abdeshane

kup (Ar) küp, sulu şeyler konulan, geniş karınlı, dibi dar toprak kap

kup (Fr) 1-birbirine eşit karelerden oluşan altı yüzlü dikdörtgen, 2-cisimlerin hacmını ölçen birim

kup içi dolu çuval yada başka bir şeyin yere düşmesi neticesinde çıkarmış olduğu ses

kupa (‹t) 1-iskambil kağıtlarında bir sınıf, bir grup, 2-yarışma ödülü olarak verilen sanat eseri

kupa aqıli akıl küpü

kupa namüsi namus küpü

kupê aqıli akıl köpü

kupê dert bir küp dolusu dert

kupon (Fr) kupon

kupu kupı fıkır fıkır

kupı küp

kupık köpük

kur poyraz

kura (Ar) ad çekme

kurabiye (Tr) bir nevi şekerli çörek

kurabiyeci kurabiyeci

kurabiyecinı kurabiyecilik

kurabiyecılıxey kurabiyecilik

kural kural, kaide

kuran (Ar) islam dininin kutsal kitabı

kuran wendenı-wendış kuran okumak

kuranikerim (Ar) Kuran

kurban (Ar) kurban

kurban bıyayenı-bıyayış kurban olmak

kurban cıkerdenı-cıkerdış kurban kesmek

kurban dayenı-dayış kurban vermek

kurban kerdenı-kerdış kurban etmek

kurbaninı kurban olma durumu

kurbanlıx kurbanlık

kurbeş ağaç kabuklarını kemiren zararlı bir hayvan, porsuk

kurbeşı dişi porsuk

kurbes porsuk

kurbesı dişi porsuk

kurçılıxey kürtçülük

kurd ki kürtçe

Kurd Anadoluda yaşayan bir halk ve bu halktan olan kimse

kurdan (Fr) dişlerin arasındaki yiyecek parçalarını çıkarmaya yarayan araç

kurdanlıx kürdan koymaya yarayan kap

kurdela (‹t) kurdele, geniş ipekli şerit

Kurdey kürtçülük

kurdi 1-kürt müziğinde bir makam, 2-kürtler

Kurdinı kerdenı-kerdış Kürtçülük yapmak

Kurdinı Kürtçülük

kure (Ar) 1-ad çekme, 2-yer yüzü, dünya

kure ateşe hava verip ateşi gürleştiren aygıt, madenci ocağı, maden fırını

kureci demırci

kurecinı demircilik

kureciyey demircilik

kureciyün demircilik

kurecü demirci

kurecünı demircilik

kurfez (Yün) körfez

kurşün bıyayenı-bıyayış kurşunlanmak

kurşün eştenı-eştış kurşun atmak

kurşün kerdenı-kerdış kurşunlamak

kurşün qelemı kurşun kalem

kurşün kurşun

kurşünci kurşuncu

kurşüncılıxey kurşunculuk

kurşüni koyu kül rengi, kurşun rengi

kurşünın kurşunlu

kuri (kırri) sıpa, eşek yavrusu

kurkci kürk yapan veya satan kimse

kurkcinı kürkçülük

kurkcılıxey kürkçülük

kurkxane kürk yapılan veya satılan yer

kurkurık kurbağa yavrusu

kurkı kürk, bazı hayvanların postundan yapılan üst giyecek

kurkın kürklü

Kurmanc kürmanc, Kürt

kurmay (Tr) kurmay

kurn-kurnı taştan veya kalın ağaçtan oyulup içinde sıvı şeyler biriktirilen, çeşme ağzı gibi veya kap olarak kullanılan çukur şey

kurna ini çeşmenin oyuk su taşı, çeşmenin su akan oluklu yeri

kurna kergi içinde üzüm bastırılıp şira yapılan taş oyuk

kurnaz kolayca kanmayan, başkalarını oyuna getirip kandıran kimse

kurnaza kurnazdır (dişil)

kurnazey kurnazlık

kurnazeya kurnazca

kurnazinı kurnazlık

kurnazo kurnazdır (eril)

kurnêl top veya yuvarlak şeklinde olan şeyler (dolmalık biber vb)

kurnêlın top veya yuvarlak olma durumu (dolmalık biber vb)

kurnêx dolma şeklinde göbekli ve pürüzlü şeylere denir

kurnı 1-taştan yapılan su biriktirme yeri, 2-çeşme ağzı, taştan veya ağaçtan oyulmuş su ağzı, 3-kurna, yalak, su barındırmak için betondan yada taştan yapılan içinde su toplanan ve akıp giden oyuk, 4-küvet, yıkanmak için yapılan geniş oyuk mermer taş

kurnıkı sobanın önünde yapılıp sobadan çıkan sıcak külün konulduğu yer

kurnın oyuklu su taşı

kuro kerdenı-kerdış nini söylemek

kurr 1-kürtlere, kürmanclara takılan bir ad, 2-evlat

kurr eşek sıpası

kurrık 1-küçük çocuk, 2-eşek sıpası, sıpacık

kurs (Fr) kurs

kurs dayenı-dayış kurs vermek

kurs gırotenı-gırotış kurs almak, kursa gitmek

kursak (Tr) kursak

kursaxda to dı bımano kursağında kalsın

kursi (Ar) kürsü

kursi (dındanê kursi) ağzı dişi

kursi evin içinde oyulup içine ateş konulan ocak

kursı (kursi) sandalye, kürsi, iskemle

kurtaj (Fr) döl yatağının içini kazıyıp döllü alma işi

kurtık (qurtık, qolık, işlig) gömlek

kurüş (Alm) liranın yüzde bir değerinde para

kurül (Tr) kurul

kurültay (moğ) kurultay, genel toplantılı, kongre

kurüm (Tr) kurum, müessese, tesis

kurye (Fr) kurye

kuryeci kurye işi ile görevli kişi

kuryecılıxey kuryecilik

kuryeyey kuryelik

kuruk ateşi canlandırmak için kullanılan üfleyici araç

kusbe 1-mec: biraz toparlak ve şişman olan kimselere derler, 2-tohum ve bitki artıklarından yapılan hayvan yemi

kusbı çok şişman ve tombul olan kadın veya kıza denilir

kuskus (Ar) un, süt, yumurta ile yapılan ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulmuş hamur

kuspê şişman, toparlak ve boyu kısa olan kişi (dişil)

kuspo şişman, toparlak ve boyu kısa olan kişi (eril)

kustah (Far) saygısız davranan, lafını bilmeyen kimse

kustahey küstahlık, saygısızlık

kusür (Ar) 1-eksiklik, noksan, 2-özür, 3-bir işi gereği gibi yapmamak

kusür tey nêverda içinde kusur bırakmadı

kusürın kusurlu

kusur (Ar) artan veya geriye kalan bölümler, kesirli sayı

kusurat (Ar) artan, geriye kalan parçalar, kesirler

kut kerd iteledi

kut kerdenı-kerdış itelemek

kut kut kalp vb şeylerin atışına derler, kalbin atış sesi

kut 1-destek direk, dayanak, 2-kalın ve kısa direk, sütun, 3-iteleme, kısa ve kalın, 4-yere düşme sesi

kuta bani evin orta direği

kutabxane (kıtabxane, kutubixane) kütüphane, kitaplık

kutakut (tam pêver) ne eksik ne fazla, tam

kutayenı-kutayış 1-dövmek, vurmak, dayak atmak, 2-yere çakmak

kuteg kerdenı-kerdış dayak atmak

kuteg dayak

kuten dövmek (dan yada herhangi birşeyi havanda dövmek)

kutenı-kutış 1-dövmek, dövdürmek, dayak atmak, dayak atırmak, vurmak, 2-kemirme, kemirmek, 3-yatma, yatmak, uzanmak, düşmek, 4-dövende dövmek, 5-sokmak, içine koymak, 6-sivri bir şeyi yere çakmak

kuti day cı birkaç adım ileriye itelemek

kuti dayenı-dayış daf vurup itelemek

kuti kerdenı-kerdış 1-kutulamak, kutuya koymak, 2-itelemek itişmek, depışmek, def vurup ileriye itelemek

kuti 1-destek için herhangi bir şeyin önüne verilen kısa ve kalın direkler, deynek, dayanak, destek direkler, 2-kutu

kuticinı kutuculuk

kuticılıxey kutuculuk

kutkey mekı köpeklik etme

kutkey köpeklik

kutkinı köpeklik, rezillik

kutkinıkerdeney köpeklik yapmak

kutkinınêkerdeney köpeklik yapmamak

kutkı zere içeri itele

kutsal (Tr) kutsal

kutsi (Ar) kutsal

kutsiyet (Ar) kutsallık

kutüb (Ar) kutup

kutubxane (Ar+Far kütüphane

kutubxanecılıxey kütüphanecilik

kutuk 1-kalın ağaç gövdesi, 2-köpek

kuturum sakat

kutı kısa ve kalın direk

kutıci kutucu

kutık bıyayenı-bıyayış köpek olmak, köpekleşmek

kutık leyr köpeğin dölü

kutık köpek

kutıkan köpekleri

kutıkê her hangi bir köpek

kutıkek köpek, köpekcik

kutıkekê bir köpekcik

kutıkey kerdenı-kerdış köpeklik etmek

kutıkey köpeklik

kutıki köpekler

kutıkinı köpeklik

kutıklac köpeğin oğlu (söverken yada birine kızarken kulanırlar)

kutıkmase köpek balığı

kutıko awi su köpeği

kutıko gerın uyuz köpek

kutıko har 1-saldırgan köpek, 2-kuduz köpek

kutıko heram pis köpek

kutıko mındarın mundar köpek

kutıko xuli kutık köpek oğlu köpek

kutıkpi köpek oğlu (söverken kulanırlar)

kutıkı köpek (dişil)

kutırım yerden kalkamayan, sakat

kuwa awı su koymak yada su taşımak için kullanılan bir kabak cinsı

kuwa balı bal kabağı

kuwa çewres rozê kırk günlük kabak

kuwa dêsiya duvara çarptı

kuwa erda yere çaldı

kuwa qışı kış kabağı

kuwa 1-dövdü, dövende dövdü, 2- dayak attı, 3-kabaktır

kuware topraktan yapılan erzak kovanı

kuwarey hıngan arı kovanı

kuwari hıngan bal arısı kovanı

kuwari topraktan yapılmış tahıl kabı, deposu

kuwariyan tahıl kaplarını

kuwarı (kuarı, karı) topraktan yapılmış tahıl konulma ambarı, kovanı

kuwate döğme buğday, kaynatılıp dövülmüş buğday

kuwatenı-kuwatış 1-dövende dövmek, 2-dayak atmak, dövdürmek, vurmak, 3-batırmak, saplamak, sokmak, 4-itelemek, 5-yere çakmak

kuwatoğ 1-döven, dövücü, 2-saplayan, sokan, 3-dayak atan

kuway pede batırdılar, soktular

kuwayayenı-kuwayayış 1-dövülmek, dayak yemek, 2-dibekte veya havanda dövülmek

kuwayenı-kuwayış 1-dövende dövmek, 2-dövdürmek, dayak atmak, 3-batırmak, iğne, bıçak vs sokmak

kuwê çewres rozi kırk günlük kabak

kuwê mara yılan kabağı

kuwêkış kış kabağı

kuweno 1-kapı vb şeyleri çalmak, 2-dan vb şeyleri dövmek, 3-dayak atiyor, 4-değiyor

kuwet (Ar) kuvvet, fiziksel güç, takat vs

kuwet (Fr) içinde yıkanılan tekne

kuwet dayenı-dayış güç vermek, arka çıkmak

kuwetê cı kuvveti

kuwetın kuvvetli

kuweya dövülmüş, dayak yemiş olan

kuwi kabaklar

kuwı soktu (deliğe herhangi bir şeye bir şey sokmak)

kuxa öksürdı (eril)

kuxayê öksürüyordu

kuxayenı-kuxayış (kıxayış) öksürmek

kuxê öksürdü (dişil)

kuxi öksürük

kuxtı-kuxtı uhu-uhu, yüksek sesle öksürme, öksürme sesi

kuxı-kuxık öksürük

kuy kabaklar

kuya awı su kabağı, su konulan kabak

kuya pa kendisine değdi, kendisine çarptı

kuya 1-dövende dövdü, 2-dövüldü, dayak yedi, 3-değdi, temas etti, teyet geçti, çarptı, 4-kabaktır

kuyan kabakları

kuyayenı-kuyayış 1-dövende veya havanda dövülmek, 2-dayak yemek, 3-değmek, temas etmek, çarpmak

kuyê awı su kabakları

kuweno 1-dövüyor, 2-çarpiyor, 3-batıriyor

kuz 1-kambur, 2-su testisi veya su küpü

kuzayenı-kuzayış inlemek, inliyerek bağırmak, tavşan vb hayvanlarda inleme, inlemek

kuzê awı su testisi

kuze (kuzê) 1-sansar, porsuk, 2-küp

kuze kunduz

kuzena inliyor, inleyip bağıriyor, sızliyor (dişi hayvanlar için söylenir)

kuzeno inliyor, inleyip bağıriyor, sızliyor (eril hayvanlar için söylenir)

kuzey sansarlar

kuzin (Fr) teyze, dayı, hala veya amcanın kızçocuğu, kız yeğen

kuzini hayvanlarda inleme sesi, köpek vb hayvanların inlemesi

kuzkuz sızlanma, sızlanmak, köpek vb hayvanlarda inleme

kuzı-kuzı tavşan gibi hayvanların inleme sesi

kuzı testi, su küpü

kuzık su testisi