ka do bışiyayê hani gidecekti?
ka do bıgırweyayê hani çalışacaktı
ka eli hani Ali?
ka o şı koti hani o, nereye giti?
ka o koti mend hani o, nerede kaldı?
ka se bi, tı do biyameyê sen gelecektin, hani ne oldu?
ka to do bıbırnayê hani sen kesecektin?
ka tı do biyameyê hani sen gelecektin?
ka hani, nerede
khan bıyayenı-bıyayış eskimek
khan kerdenı-kerdış eskitmek
khan xoradayenı-xoradayış eskileri giymek
khan eski, eskilere dayanan
khana eskidir, eskilerdendir (dişil)
khano eskidir, eskilerdendir (eril)
kab kerdenı-kerdış kaplamak
kab kap
kabe kabe, müslümanların hac için ziyaret etikleri kutsal yer
kabin (Fr) özel bölmeli yer
kabine (Fr) bakanlar kurulu
kabir (Ar) mezar, sin
kabir kerdenı-kerdış mezara koymak
kablo kablo, elektrik akımının geçmesinde kulanılan araç
kabloyın kablolı
kabok 1-diz kapaklardaki kemik, diz kapağı
kabris (Fr) geçici, düşüncesizce, değişken istek
kabüs (Ar) 1-acı, sıkıntı, korku veren, 2-korkulu rüya
kabüs vinayenı-vinayış kabus görmek
kabüska (Rüs) lahana
kadinı (merekı) samanlık
kaf (mexara) mağara
kaf bı kaf mağara mağara, mağaradan mağaraya
kafan dı mağaralarda
kafelyayê 1-yorulmuşsun, 2-öşümüşler
kafelyayenı-kafelyayış 1-öşümek, 2-yorulmak
kafeterya (‹ng) kahve vb içecekler satılan yer
kafi (Ar) kafi, yeter, yeterli, yetecek ölçüde olan, artık istemez
kafi miyan dı mağaranın içinde
kafi mağaralar
kafile (Ar) birlikte yolculuk eden topluluk
kafir (Ar) 1-Tanrı'nın varlığını inkar eden, 2-acımasız, zalim, 3-hıristiyanlara verilen ad
kafirey kafirlik, kafir olma durumu
kafirinı kafirlik, dinsizlik
kafiye (Ar) kafiye, uyak
kafiyeyın kafiyeli
kafın mağaralı
kafır (kıafır) kafir, dinsiz imansız, dini inançları olmayan
kafır bı kafirdi
kafır bıyayenı-bıyayış kafir olmak
kafıra zalımı zalim kafir (dişil)
kafıra dinsiz imansızdır (dişil)
kafırê kafıran kafirin kafiri
kafırey a xo nayenı-nayış inatlaşmak, kendini kafirliğe vurmak
kafırey kafirlik, dinsizlik
kafıreya xo kafirliğini, dinsizliğini
kafıreya kafirlikle
kafırinı kerdenı-kerdış kafirlik yapmak
kafırinı u zalıminı kafirlik ve zalimlik
kafırinı dinsizlik, imansızlık
kafıro xuli kafır kafir oğlu kafir
kafıro zalım zalim kafir (eril)
kafıro kafirdir
kaş bıyayenı-bıyayış sürüklenmiş olmak, sürüklenmek
kaş keno 1-sürükliyor, 2-çekiyor
kaş kerdenı-kerdış 1-sürüklemek, 2-yerden çekmek
kaş ra xo warkerdenı-kerdış yokuştan kendini bırakmak
kaş u hir yokuş ve killi, yokuş ve katmerlı
kaş u küş yokuşlu inişli, yamaç bayır, dağ tepe
kaş 1-yamaç, yokuş, yokuşlu yer, 2-sürüklenmek, 3-yerden çekmek, çekiş
kaşan yamaçlı yer, yamaçlar, yokuşlar
kaşaxu kerdenı-kerdış kaşağılamak
kaşaxu kaşağı, hayvanları tımar etmek için kulanılan dişli araç
kaşe (Fr) kaşe, damga, mühür
kaşe yamaçlı
kaşêhiri toprağı killi veya sert ve katmerli olan yokuş
kaşêl kerdenı-kerdış yerden çekmek, sürüklemek
kaşêl yerden çekmek, sürüklemek
kaşka biro keşke gelsin
kaşka nêbiyayê keşke olmasaydı
kaşka keşke, olası, "inşallah" gibi dilek anlatan bir sözcük
kaşka niyameyê keşke gelmeseydi
kaşkaşı (trênı) tren
kaşkena çekiyor (dişil)
kaşkêna keşke
kaşkerd çekti, yerden sürükledi
kaşkerdê çekiyordu, sürüklüyordu
kaşkerden-kaşkerdış çekmek, sürüklemek, yerden sürüklemek
kaşkerdoğ yerden çeken, sürükleyen kimse
kaşkol (Fr) boyun atkısı
kaşkı çek, sürükle
kaşmekı çekme, sürükleme
kaşmer maskara, soytarı
kaşmerey soytarılık, maskaralık
kaşmerinı soytarılık, maskaralık
kaşmir (Fr) ince, sık bir tür yün
kaşnêkerdê çekmiyordu, sürüklemiyordu
kaşnêkerd çekmedi, yerden sürüklemedi
kaşo yamaçlıdır
kaşın yamaçlı, yokuşlu
kagir (Far) taş veya tuğladan yapılmış olan
kagsig çekilmeyen, bıktırıcı
kagsiginı çekilmemezlik
kah (Far) kimi vakit, bazen, gah
kah huwa kah berma kah güldü kah ağladı
kah weno kah vındeno bazen yiyor, bazen duruyor
kahin (Ar) bilinmeyen şeyleri, geleceği bilme iddiasında bulunan kimse
kahiney kahin olma durumu, kehanet
kahke bir çeşit bez
kahpê kahpe (dişil)
kahpe kahpe (eril)
kahpey kahpeler
kahpeya kahpedir (dişil)
kahpeyinı kerdenı-kerdış kahpelik yapmak
kahpeyinı kahpelik
kahpeyo kahpedir (eril)
kahpık kahpe
kahpıka kahpedir (dişil)
kahpıkê kahpedirler
kahpıki kahpeler
kahpıko kahpedir (eril)
kahpıkı kahpe (dişil)
kahrebe (kerebe) kehribar, kimetli bir taş cinsi
kahriya pıro kendisine kızdı, darıldı
kahriyayenı-kahriyayış kızmak, darılmak, küsmek
kahriyayo kızmış, darılmış, küsmüş
kahrnaye 1-darıltılmış olan, 2-küstürülmüş olan, 3-gücendirilmiş olan
kahrnayenı-kahrnayış 1-darıltmak, 2-küstürmek, 3-gücendirmek
kahrnayoğ 1-darıltan, 2-küstüren, 3-gücendiren kimse
kahryaye 1-darılan, darılmış olan, 2-küsen, 3-gücenen
kahryayenı-kahryayış 1-darılmak, 2-küsmek, 3-gücenmek
kahryayoğ 1-darılan, 2-küsen, 3-gücenen kimse
kahrı keçının yavrusu, bir yaşını doldurmuş keçi
kahya kahya, çiftlik işlerine bakan kimse
kahyayinı kahyacılık
kainat (Ar) 1-evren, 2-dünya, alem, 3-herkes
kaj çam
kajêr çam ağacı
kaka çocuk dilinde; "pislik, pistir, iyi değil vb"
kakao (Fr) bir çeşit ağaç ve çekirdeğinden elde edilen içecek
kaktus (Fr) bir bitki veya çiçek cinsi
kaküç çekiç
kaküçın çekiçli
kakul vıradayenı-vıradayış perçem bırakmak
kakul alnın üzerine düşen kısa kesilmiş saç, perçem
kakulın perçemli, kaküllü
kakıl kerdenı-kerdış ceviz vb şeylerin içini tüm olarak çıkarmak
kakıl ceviz vb şeylerin yenilen içi, iç çekirdeği, ceviz vb meyvelerin içi, kakılı
kal bıyayenı-bıyayış ihtiyarlamak, yaşlanmak
kal u pir dede ve nene, yaşlı dede ve nine, yaşlı olmak, yaşlanma
kal 1-ihtiyar kişi, yaşlı, dede, 2-çiğ, pişmemiş, olmamış, olgunlaşmamış, ham
kalafat (‹t) kalfat
kalafatci kalafatçı
kalafatcılıxey kalafatçılık
kalafatinı kalafatçılık
kalan biyarê ihtiyarları getirin
kalan kerdenı-kerdış yabancı otları toplamak
kalan kerdoğ yabancı otları toplayan, temizleyen kimse
kalan 1-çapa işi, sebze, tahıl, bağ, bahçe ve ekinlerin içinde bulunan yabani otların temizlenmesi ve ayıklamasına denilir, 2-bağ, bahçe, bostan vb tarlalar içinde yeşeren yapancı otlara denilir, 3-ihtiyarları
kalanê erdi kerdenı tarlanın yabani otlarını temizlemek
kalani yabancı ve boş otları temizleme ve toplama iş ve zamanı
kalê keyi evin ihtiyarı
kalek-kalekı belin yan taraflarındaki boşluk, belin yan tarafı, böğür, vucudun yan tarafı
kalek ihtiyar, ihtiyarcık
kaleka çepı belin sol yan tarafı
kaleka raştı belin sağ yan tarafı
kaleki 1-vucudun yan tarafları, 2-yanında, yanda, 3-ihtiyarlamış kişiler
kalekı dekewtenı yan tarafın içe girmesi
kalekı tewatenı yan tarafın ağrıması
kalekı yan taraf
kaley 1-hamlık, çiğlik, olgunlaşmamışlık, 2-ihtiyarlık, yaşlılık
kalfa (Ar) kalfa
kalfayinı kalfacılık
kalibre (Fr) kalibre, mermilerde, ateşli silahlarda çap
kalifiye (Fr) nitelikli işçi, vasıflı işçi
kalinı yaşlılık, ihtiyarlık
kalite (Fr) kalite bir şeyin iyi veya kötü olma özeliği, nitelik
kaliteyın kaliteli
kalkan (Tr) 1-bir balık çeşidi, 2-kalkan, savaşçıların kulandığı korumalık
kalkek yaşlı olanlara denilir, biraz yaşlıca
kalker (Fr) kireç taşı
kalkerın kalkerli
kalo dede, ihtiyar, yaşlı kimse (eril)
kalori (Fr) kalori
kalorifer (Fr) kalorifer
kaloriferci kaloriferci
kalorifercılıxey kalorifercilik
kaloriferinı kalorifercilik
kalorimetre (Fr) ısıölçer
kalorimetri (Fr) ısı ölçümü
kalpak (Tr) bir çeşit başlık, fes
kalpazan (Ar) mec: yalan ve hile ile iş gören veya işini yürüten kimse, sahte para basan veya piyasaya süren kimse
kalpazaney kalpazanlık
kalpazaninı kalpazanlık
kalsemi (Fr) kanda bulunması gerekli kalsiyum miktarı
kalsit (Fr) billurlaşmış doğal kalsiyum karbonatı
kalsiyim (Fr) bir element adı
kalsiyüm (Fr) bir element adı
kaltak iffetsiz, namusuz kadın veya kız
kaltakey namusuzluk, kahpelik
kaltakinı kerdenı-kerdış kahpelik yapmak, ifetini satmak
kaltakinı kahpelik, namusuzluk
kaltax iffetsiz, namusuz kadın veya kız
kaltaxey kaltaklık
kaltaxinı kerdenı-kerdış kahpelik yapmak, ifetini satmak
kaltaxinı kahpelik
kaltey yaşlılık
kalübela (Ar) dünyanın kuruluşundan bu yana
kalı 1-çiğ, ham, 2-nene, ihtiyar, yaşlı kimse (dişil)
kalık dede, ata, ced, ihtiyar, yaşlı
kalık u pirık dede ve nene, yaşlı dede ve nine, yaşlı olmak, yaşlanma
Kam ame kim geldi?
kam (kom) kim, hangisi?
kam beno wa o bo kim olursa olsun?
kam bı kimdı?
kam ca neresi?
kam kı kim ki
kama (Tr) ucu sivri, iki ağzı keskin uzun bir bıçak
kama kimdir (dişil)
kamaci kamacı, hançerci
kamacinı kamacılık, hançercilik
kamax bella, kahr olma
kamax biyayenı-biyayış kahr olmak, bella olmak
kamara (‹t) 1-oda, 2-‹ngiltere yasama meclisi
kamara fotoğraf makinası
kamarot (‹t) gemilerde yolcuların hizmetine bakan görevli
kamax bıyayenı-bıyayış viran olmak, harabe olmak
kamax kerdenı-kerdış viran etmek, harabeye çevirmek
kamax 1-mirat, sahipsiz, 2-viran, harabe
kambiyayeney kimlik, kim oluşu, hüvviyet
kambiyo (‹t) iki ayrı ülke parasının birbiriyle değiştirilmesi
kambür (Tr) kambur
kambürey kamburluk
kamca (komca, konca) nere, neresi, nereye, hangi yer
kamcara nereden?
kamci hangi, hangisi?
Kamcin xırpoy to rê wıni va hangi hırpo sana öyle söyledı?
kamcin bol xırabo hangisi çok kötüdür?
kamcin dewı gırda hangi köy büyüktür?
kamcin kamcini ra pilo hangisi hangisinden büyüktür?
kamcin kışta hangi tarafa?
kamcin ray ra hangi yoldan?
kamcin seatı hangi saat?
kamcin hangi, hangisi?
kamcina hangisidir (dişil)
kamcinan hangilerini
kamcini ra hangisinden (eril)
kamcini hangileri
kamcino hangisidir (eril)
kamcinokı her hangi
kamcinı ra hangisinden (dişil)
kamcinı hangisi (dişil)
kamcora 1-nereden?, 2-hangisinden?
kamê 1-kimsin, 2-kimdirler?
kamer (Ar) ay
kamey identitet, kimlik, kim olma
kami ra kimden?
kami va kim söyledi?
kami kim, kimler, hangileri (çoğul)
kamil (Ar) yetkin, erişkin, ağır başlı, mükemel, ermiş, okumuş kişi, gün görmüş şahıs vs
kamiyê kimdirler
kamnêbiyayeney kim olmayışın, kimliksiz, hüviyetsiz
kamo kı kim ki
kamo kimdir (eril)
kamokı kimki
kamonı kamyon
Kamore 1-bir erkek ismi, 2-göçlü, kuvvetli, cesur, kahraman vs
Kamorê bir bayan ismi
kamoreyo Filozofi waneno kamore filozofi okuyor
kamp (Fr) 1-çadır veya barakalardan oluşturulan konak yeri, konaklama, 2-kamp, siyasi tutsak veya sürgünlerin toplandığı yer
kampanya (‹t) kampanya
kampanyaci kampanyacı
kampcinı kampçılık
kampçılıxey kampçılık
kamping (‹ng) kamp kurma yeri
kamü (Tr) kamu, hep, bütün
kamüfle (Fr) görünmeyecek, tanınmayacak biçimde örtünmek
kamüfılaj (Fr) örtme, saklama, gizleme, peçeleme
kamüs (Ar) büyük sözlük
kamyonci kamyoncu
kamyoncinı kamyonculuk
kamyoncılıxey kamyonculuk
kamyonetı (Fr) kamyonet, küçük kamyon, pikap
kamyonı (Fr) kamyon, motorlu büyük yük taşıtı
kamı kı kim ki?
kamı kim (dişil)
kamıl bıyayenı-bıyayış ermiş olmak
kamıl ermiş, ağırbaşlı
kan bıyayenı-bıyayış 1-kani olmak, inanmak, 2-eskimek
kan 1-eski, eskilere dayanan, 2-inanma, kani olma, ikna olma, 3-mekan, yer
kanca (‹t) kanca, bir şey çekmeye yarar ucu demir çengelli çubuk
kanca nere, nereye?
kanci cıni hangi kadın?
kanci merdım hangi adam?
kançi (lale) lale cinsinden bir çiçek, halk bu çiçeğe hasan-hüseyinin çiçeği der
kanci hangi?
kancin hangisi (eril)
kancina hangisidir? (dişil)
kancino hangisidir? (eril)
kancinı hangisi (dişil)
kanco qeç hangi çocuk
kanco hangi
kancık (Tr) 1-dişi, 2-dönek, güvenilmez
kancıkinı kancıklık
kancıx (Tr) 1-dişi, 2-dönek, güvenilmez
kancıxey kancıklık
kancıxinı kancıklık
kandil (Ar) kandil
kandilci 1-kandilci, kandil yapan veya satan kimse, 2-kandileri yakan kimse
kandilcılıxey kandicilik
kandilın kandilli, kandili olan
kanê cı eskisini
kanê 1-eskidirler, 2-hani, nerde
kanê hani, nerde?
kanepe (Fr) kanepe, koltuk
kangal (Yün) kangal, deve dikeni
kangren (Fr) vucudun bir yerindeki dokunun ölmesi
kangürü (Fr) tavşana benzer memeli bir hayvan
kani (Ar) kanmış, inanmış, inanma, ikna olma
kani bı inandı, ikna oldu
kani dewa to hani köyün?
kani ma do bışiyayê hani biz gidecektik?
kani ma do piya bışiyayê hani biz birlikte gidecektik?
kani ma do piya bıgırweyayê hani biz birlikte çalışacaktık?
kani o do biyameyê hani o gelecekti?
kani warê to hani yurdun?
kani hani?
kaniş (Fr) uzun, kıvırcık tüylü bir cins köpek
kankol (konkol) meşe, mazı ağaçlarında olan bir çeşit kozalak Eskide halkımız bunu döverek yaraların içine bırakırlardı, yaraları birbirine kaynaştırmak ve iyileştirmek için, meşe ağacının kuruyup toz haline gelmiş meyvesi
kankıl kerdenı-kerdış ceviz vb şeylerin içini tüm olarak çıkarmak
kankıl bir ceviz yada meyve içinin bütünü yada iki parçaya ayrılışı, ceviz vb şeylerin yenilen içi, iç çekirdeği, cevizin tüm olarak çıkarılan içi
kankılê gozan ceviz meyvelerinin içi, çekirdeği
kankıli ceviz vb şeylerin içleri
kano (Fr) kürekle yürütülen dar, uzun hafif tekne
kano kan eskilerin eskisi
kano eskidir, eskilere dayaniyor
kanser (Fr) kanser
kanser bıyayenı-bıyayış kanser olmak
kanser kerdenı-kerdış kanser etmek, üzmek
kanseroloji (Fr) kanser bilimi
kanserın kanserli
kant (Ar) şeker ve limonla içilen sıcak su
kantar (Ar) kantar, tartı aracı
kantarci kantarcı
kantarcinı kantarcılık
kantarcılıxey kantarcılık
kantarinı kantarcılık
kantin (Fr) kantin, kışla, fabrika vb yerlerde ufak şeyler satan yer
kantinci kantinci
kantincinı kantincilik
kantincılıxey kantincilik
kantininı kantincilik
kanto (‹t) kanto, dans ederek yapılan gösteri
kantoci kantocu
kantocılıxey kantoculuk
kanün (Ar) 1-bir çeşit çalgı, 2-kanun, yasa
kanün (çıleyo verên, gaxane) aralık ayı
kanün vetenı-vetış kanun çıkarmak
kanünaesasi (Ar) anayasa
kanünci kanuncu
kanüni (Ar) yasaya uygun
kanünname (Ar+Far) kanun kitabı
kaos (Yün) kaos, karışık durum, kargaşa
kap rabab otu
kapasite (Fr) kapasite
kapax kerdenı-kerdış kapaklamak, kapatmak
kapax 1-kapak, 2-kapatma
kapaxek 1-diz kapağı, 2-kapakcık
kapaxın kapaklı
kapçık dizkapağı
kapi 1-yenilebilen geniş yapraklı bir ot çeşidi, 2-kapı, kapılar
kapital (Fr) kapital, sermaye, ana mal
kapitalist (Fr) kapitalist, sermayedar
kapitalista kapitalisttir (dişil)
kapitalistan kapitalistler
kapitalistey kapitalistlik
kapitalistinı kapitalistcilik
kapitalisto kapitalisttır (eril)
kapitalizım (Fr) kapitalizm, ana malcılık
kapitulasyon (Fr) bir ülkede yirtaşların zararına olarak yabancılara verilen kyrıcalık hakları
kaplan (Tr) kaplan, yırtıcı bir hayvan
kapok aşık, diz kemiği, koyun ve keçilerin diz kapak kemiği
kapokê saqi diz kapak kemiği
kapore (‹t) pazarlıktan dolayı paranın küçük bir bölümünü önceden vermek
kapore dayenı-dayış kaparo vermek
kapore gırotenı-gırotış kapore almak
kaporta (‹t) kaporta
kaportaci kaportacı
kaportacinı kaportacılık
kaportacılıxey kaportacılık
kapsam (Tr) kapsam
kapsul (Fr) kapsül, barutla dolu, küçük yuvarlak metal
kaptan (‹t) kaptan
kaptaney kaptanlık
kaptaninı kaptanlık
kapüt (Alm) iskambil oyununda hiç el vermeden yenme
kapüt (Fr) kaput, asker paltosu
kapüt berd kaput götürdü, hiç el vermedı
kapütlıx kaputluk
kapı kapı
kapıci kapıcı
kapıcinı kapıcılık
kapıciyinı kapıcılık
kapıcılıxey kapıcılık
kar ardenı-ardış kullanmak, işlemek, çalıştırmak
kar ardoğ kullanan kimse, işleyen
kar belek buğday ekininin içinde olan bir ot çeşidi
kar biyaro işlese, çalıştırsa?
kar dayenı-dayış iş vermek
kar gırotenı-gırotış iş almak
kar halkerdenı-halkerdış iş bulmak, işi hal etmek
kar kerdenı-kerdış iş yapmak
kar kerdoğ çalışan, iş yapan kimse
kar pıya kerdeney birlikte iş yapmak, işbirlikçilik
kar pıya kerdenı-kerdış birlikte iş yapmak
kar ra ame işten geldi
kar ra remayenı-remayış işten kaçmak
kar u bar iş güç, iş ve güç
kar u gırwe iş güç, meşkale, uğraş, vazife ve iş
kar vinayenı-vinayış iş bulmak
kar xodest vıstenı-vıstış iş bulmak, eline iş geçirmek
kar, iş, hereket, kerdoğ fiil
kar 1-iş, güç, uğraş, meşkuliyet, 2-kâr, kazanç, fayda, yarar
kara (Ar) yer yüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak
kara betıliya işten yoruldu
kara borsa (Tr) piyasada olmayan malın gizlice yüksek fiatla alınıp katılması, kara borsa
kara borsaci kara borsacı
kara borsacinı kara borsacılık
kara borsacılıxey kara borsacılık
kara sevda (Tr) kara sevda
karabina (‹t) bir çeşit tüfek
karaguz (Tr) karagüz, bir çeşit perde oyunu
karambol (Fr) karambol, oldu bitiye getirmek
karambol ardenı-ardış oldu bitiye getirmek, karambola getirmek
karamela (‹t) eritilmiş şekerle yapılan şekerleme
karamsar (Tr) karamsar, kötümser, pesimist
karamsarey karamsarlık
karamsarinı karamsarlık
karanfil (Ar) karanfil, bir süs bitkisi, süs çiçeği
karantina (‹t) karantina
karaqol karakol
karar (Ar) karar
karar dayenı-dayış karar vermek
karar gırotenı-gırotış karar almak
karardena qahwi kahvenin işletmesi
karardenı işletmek
kararey kararlı olma durumu
karargah (Ar+Far) karargah
kararname (Ar+Far) kararname
kararın kararlı
karavan (‹ng) otomobillerin arkasına takılan, tekerlekli, üstü kapalı araç
karawana (‹t) atış taliminde hedef tahtasını vuramama
karawana (‹t) okul, ordu, ceza evi gibi yerlerde yemek, toplu yemek
karban iş yeri, daire
karbelek tarlalarda ve buğdayların içinde olup yenilen bir ot
karbon (Fr) bir element adı
karbonat (Fr) karbonik asidin bazlarla birleşerek oluşturduğu tuzlar
karbondioksit (Fr) havada bulunan bir gaz adı
karbondiyoksit (Fr) havada bulunan bir gaz adı
karburator (Fr) patlamalı motorlarda akar yakıtı buharlaştırıp hava ile karışmasını sağlayan cihaz
karci işçi, çalışkan
kardar işveren
kardayoğ işveren, patron, iş sahibi
kardi bıyayenı-bıyayış bıçaklanmak, bıçaklanmış olmak
kardi cı şanayenı-şanayış bıçak vurmak
kardi kerden-kardi kerdış bıçaklamak
kardi kerdoğ bıçaklayan
kardi pıro dayenı-dayış bıçak vurmak, bıçaklamak
kardi werdoğ bıçak yiyen, bıçaklanan
kardi bıçak, çakı
kardi kayalıklarda olan ve yaprağı bahçe pıncarı gibi büyük olan bir bitki
kardinal (Fr) papayı seçen, danışmanlığını yapan papazlardan her biri
kardiya bıxşıyını testereli bıçak, ağzı testereli
kardiya dıfekını iki ağızlı bıçak
kardiya kolı kör bıçak
kardiya nü keskin ve sivri bıçak
kardiya rezan bağ budama bıçağı
kardün (kardi) kayalıklarda olup yaprakları geniş, boğaz yakıcı bir ot kavrularak pişirilip yenilir
kardı kayalıklarda olan ve yaprağı bahçe pıncarı gibi büyük olan bir bitki
kardıro iştedir
karê to pey nêkewto seni ilgilendirmez, senin işin onula yok
karê xo kerdenı-kerdış işini yapmak
karê xo pey meya işini onunla getirme, ilgilenme
karê xo rınd bıkı işini güzel yap, iyi yap
karê xo işini
kare (Fr) kare, dörtgen, dördül
kare kök (Fr+Tr) karesi verilen bir sayıya eşit olan sayı
karebe kiymetli bir taş, kehribar
karekter (Fr) karekter
karekterey karekterli olma durumu
karenbaz, enbazkar (gramatikte) zarf
kareno ekiyor
karete (Jap) karate, ayak ve yumruk vuruşlariyle yapılan bir dövüş sporu
kareteci karateci
karetecinı karetecilik
karetecılıxey karatecilik
karge daire
karger (karker) çalışan, işçi, iş yapan, 2-çalışkan
kargir kâgir
kargo (‹ng) kargo, uçak, gemi vb taşıtlarla taşınan eşya, yük
kargıl (gramatikte) öge
kargıl öğe
kari işler
karides (Yün) kabuklulardan tatlı sularda yaşayan bir hayvan türü
karikatur (Fr) karikatür
karikaturci karikatürcü
karikaturcinı karikatürcülük
karikaturcılıxey karikatür çizme sanatı
karikaturey karikatür çizme sanatı
karikaturist (Fr) karikatürcü
kariyer (Fr) kariyer, meslek
karker (karger) çalışan, işçi, iş yapan, 2-çalışkan
karkeranê xo berı işçilerini götür
karkerdar, kerde, karkerde özne
karkerdaran özneleri
karkerdaro öznedir
karkerdena cı weşa çalışması iyidir
karkerdenı-karkerdış çalışmak, iş yapmak
karkerdoğ iş yapan, çalışan
karkerey işçilik
karli bıyayenı-bıyayış kazançlı olmak
karli vıjyayenı-vıjyayış kazançlı çıkmak
karli kazançlı, karlı
karm dekewt kurt düştü, kurt girdi
karm kurt, kurtcuk
karmın kurtlu
karname gırotenı-gırotış çalışma belgesi almak
karname iş yapma belgesi, çalışma belgesi
karnawal (Fr) karnaval
karne (Fr) öğrencilerin not, sağlık ve gidiş durumlarını gösteren belge
karne dayenı-dayış karne vermek
karo (Fr) oyun kağıtlarında bir kağıt biçimi
karo ecele karê şeytani yo acele iş şeytanın işidir
karo kı deyêno bıkı verilen işi yap
karo nêweş kötü iş
karo pak temiz iş
karo rınd güzel iş
karo veng boş iş
karo xırab kötü iş
karo iştir, faydadır
kart (Fr) kart, karton parçası, kartvizit vb
kart kerdenı-kerdış kartlaştırmak
kart kart, taze olmayan
karto karttır, taze değildir
kartol patates
karton (Fr) karton
kartpostal (Fr) kartpostal
kartvizit (Fr) kart
karwan (kerwan) kervan, toplu yolculuk, yolcu kafilesi
karwancinı kervancılık
karwanê ma kervanımız
karwaney (kerwaney) kervanlık, toplu yolculuk
karwani kervanlar
karwaninı kervancılık, toplu yolculuk
karyayenı-karyayış
karyola (‹t) karyola, özerinde yatılan tahta veya metal kerevet
karı (kuwarı) topraktan yapılmış tahıl konacağı
karık bir yaşındaki dişi oğlak
karıkı bir yaşını geçmemiş dişi keçi yavrusu
karın kazançlı, karlı
Karıt u çina ekti ve biçti
karıt u çina ekti ve biçti
karıt ekti, dikti (ağaç dikmek vb)
karıte ekili
karıtenı rê esto ekmeye var
karıtenı-karıtış ekin ekmek, tohum ekmek, ağaç ekmek vb
karıti ektiler
karıtoğ eken, ekimi yapan
kas (Tr) kas, adele
kas bıyayenı-bıyayış sürüklenmiş olmak, sürüklenmek
kas kerdenı-kerdış yerden çekmek, sürüklemek
kas ra xo warkerdenı-kerdış yokuştan kendini bırakmak
kas 1-yamaç, yokuşlu yer, 2-yerden çekmek, yerden sürüklemek
kasa (‹t) kasa
kasa peran para kasası
kasab (Ar) kasap
kasaba (Ar) kasaba, şehirden küçük, köyden büyük yerleşme yeri
kasabey 1-kasabalar, 2-kasaplık, kasap olma durumu
kasabinı kasaplık, kasapcılık
kasabxane (Ar+Far) kasaphane, kesim evi, mezbaha
kasadar kasada oturup para alıp veren kimse
kasatüra (‹t) kasatura, tüfeğin namlusuna takılan ucu sivri bıçak
kasawet (Ar) kasavet, üzüntü, tasa, kaygı, sıkıntı
kasawetın üzüntülü
kase cam, çini, toprak vb şeylerden yapılmış derince çanak
kaset (Fr) kaset
kasetci kasetçi
kasetcinı kasetcilik
kasetcılıxey kasetçilik
kasetvan kaset yapan veya satan kimse
kaside (Ar) kaside, edebiyat manzumesi
kasket (Fr) erkeklerin giydiği, önü siperli başlık
kasnax kasnak, enli çember
kasnaxci kasnakçı
kasnaxcinı kasnakçılık
kaso yamaçlıdır
kassa peran para kasası
kassa 1-hesap ödenen yer, vezne, 2-para konulan veya saklanan kutu
kasset bantçalar, kasset (vido kasetı, teyp kasetı)
kast (Ar) kasıt
kasta kerd kasıtlı yaptı, bilerek yaptı
kastê to çıçiyo kastın nedir?
kasten (Ar) kasten, kasıtlı, bile bile ve isteyerek
kasti kasıtlı olarak, bilerek, isteyerek
kasvet (Ar) sıkıntı, iç sıkıntısı
kasvetê to esto sıkıntın var
kasvetın sıkıntılı, hüzünlü, dertli
kasım (Ar) bir ay adı
kasım bir erkek ismi
kasın kaslı, adeleli
kasırga (Tr) kasırga
kasıt (Ar) kasıt, amaç, istek, maksat
kasıtli kasıtlı
kat kerde katladı
kat kerdenı-kerdış katlamak
kat 1-kat, 2-katlama
kata (koti) nereye, hangi tarafa, ne yöne?
kata benê nereye götürüyorsun?
kata berd hangi tarafa götürdü?
kata şı nereye gitti?
kata şımı nereye gidelim, hangi tarafa gidelim?
kata nereye, hangi tarafa?
katalog (Fr) katalog, fihrist
katar (Ar) tren
katarpill tesfiye yapmada kullanılan palatlı makine
katê hewti yedinci kat
katedral (Fr) baş kilise
kategori (Fr) kategori, ilgi veya benzerlik bulunan şeylerin tamamı
kati (Ar) kesin
kati şıno kesin gider
katib (Ar) sekreter, yazman
katibcılıxey katip olma durumu, katipcilik
katibe (Ar) kadın yazman veya sekreter
katibey sekreterlik, yazmanlık
katibinı katiplik
katiyen (Ar) hiçbir zaman, asla, kesinlikle
katiyen nino asla gelmez, katiyen gelmez
katiyet (Ar) kesinlik
katliam (Ar) topluca öldürme, soy kırımı
katliam kerdenı-kerdış katliam yapmak
katolik (Fr) katolik, Hiristiyanlıkta bir mezhep adı
katran (Ar) katran
katran kerdenı-kerdış katranlamak
katranın katranlı
katı (Tr) 1-sert, 2-acımasız, merhametsiz, zalim
katıb bı katipti
katıb katip, yazman
katıba katiptir (dişil)
katıbcılıxey katip olma durumu, katipcilik
katıbe (Ar) kadın yazman veya sekreter
katıbey katiplik
katıbinı katiplik
katıbo katiptir (eril)
katırilyon (Fr) bir milyon tırilyon
kaüçık (Fr) kauçuk
kaüçıkın kauçuklu
kavalye (Fr) dansta kadına eş olan veya toplantıda arkadaşlık eden erkek
kavır bir yaşına ya girmiş ya girmemiş kuzu
kavıran kuzuları
kavırê bir kuzu, her hangi bir kuzu
kavırek kuzu, kuzucuk
kavırekê bir kuzucuk
kavıreki kuzucuklar
kavıri kuzular
kavıriyê kuzulardır
kavırı dişi kuzu
kawanoz (Yün) kavanoz
kawanoz kerdenı-kerdış kavanoza koymak
kawga (Far) kavga
kawga kerdenı-kerdış kavga etmek
kawgaci kavgacı
kawgali kavgalı
kawi (Ar) dayanıklı, güçlü, zorlu
kawil (Ar) söz, sözleşme, anlaşma
kawim (Ar) aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan boy ve soyu aynı olan topluluk
kawis (Ar) kavis, eğmeç, yay
kawisın kavisli, eğmeçli
kawmiyet (Ar) bir kavmin kendine göre özellikleri
kawram (Tr) kavram
kawran kervan
kawraninı kervancılık
kawünci kavuncu
kawüncinı kavunculuk
kawünı (Kur) kavun
kax (kalan) sebze, ekin vb şeylerin arasındaki yapancı otları toplama ve ayıkma işi
kax-kaxi elma, armut gibi meyvelerin kurutulmuşu
kaxê mıroyan armutların kurutulmuşu, kak
kaxir (Far) taş veye tuğladan yapılmış olan
kaxıd kağıt
kaxıdci kağıtçı
kaxıdcılıxey kağıtçılık
kaxıdey kağıtçılık
kaxıdinı kaxıtçılık
kaxıdlıx kağıtlık
kaxıdxane kağıthane
kaxıdın kağıtlı
kaxıt kaykerdenı-kerdış iskambil oynunu oynamak
kaxıt kağıt
kaxıtci kağıtçı
kaxıtcılıxey kağıtçılık
kaxıtey kağıtçılık
kaxıtinı kaxıtçılık
kaxıtlıx kağıtlık
kaxıtxane kağıthane
kaxıtın kağıtlı
kay bıkı oyna
kay dayenı-dayış oynatmak
kay daynayenı-daynayış oynatmak
kay şahtınayenı-şahtınayış oyunu bozmak
kay şahtınayoğ oyun bozan
kay kaykerdenı-kaykerdış oyun oynamak
kay kaykerdoğ oyuncu, oyun oynayan
kay kerdoğ oyuncu, oyun oynayan kimse
kay kı oyna
kay mekı oynama
kay oyun, eylence, vakit geçirme
kaya qeçkan (domanan) çocuk oyunu
kayak (Tr) kayak
kayakci kayakçı
kayakcinı kayakçılık
kayan oyunları
kaybaz 1-iyi oyun oynayan, oynamayı seven, 2-hileci, dolandırıcı, düzenci
kaybazey hilecilik, düzencilik
kaybazinı hilecilik, düzencilik
kaycıx oyuncak
kayd (Ar) kayıt
kayd bıyayenı-bıyayış kayıt olmak, kaydedilmek
kayd kerdenı-kerdış kaydetmek, kayıt yapmak
kayfek geviş getirmek
kayşahtınayoğ oyun bozan
kaygı (Tr) üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa
kayinat (kainat) kainat, alem, evren, dünya
kayinat vajo o tım zey xo keno kainat söylese o hep kendisi gibi yapar
kaykena oynuyor (dişil)
kaykenê oynuyorlar
kaykeno oynuyor (eril)
kaykerdenı-kaykerdış oynamak, eğlenmek
kaykerdo oynamış
kaykerdoğ oyuncu, oyun oynayan
kaykı
kaymakam (Ar) kaymakam
kaymaqam (Ar) kaymakam
kaymax kaymak, süt vb şeylerin yüzeyinde bulunan yağlı katman
kaymaxın kaymaklı
kayme (Ar) kağıt para
kaymekı oynama
kayna bir oyun daha
kaynat kainat
kaynax kerdenı-kerdış kaynak yapmak
kaynax iki metal parçayı ısı yoluyla birbirine kaynaştırıp yapıştırma işi
kaynaxci kaynakçı
kaynaxcinı kaynakçılık
kaynaxcılıxey kaynakçılık
kayra oyundan
kaytan (Ar) pamuk veya ipekten sicim
kaytanın kaytanlı, kaytanı olan
kayvani (artisti) oyuncular
kayvıraştoğ oyun kuran, oyun hazırlayan
kaywan oyuncu, oyun oynayan
kayxane oyun oynanan yer, oyun evi
kayxerpınayoğ oyun bozan
kayış pa kerdenı-kerdış kemer takmak
kayış kayış, kemer
kayışın kemerli
kayıkci kayıçı
kayıkcinı kayıkçılık
kayıkcılıxey kayıkçılık
kayıkı ufak tekne
kazanc kerdenı-kerdış kazanmak, kazanç sağlamak
kazanc kazanç
kazara bı yanlışlıkla oldu, kazayla oldu
kazara kaza sonucu, yanlışlıkla, bilmeden
kazaxı mündenı-mündış kazak örmek
kazaxı kazak
kazazade (Ar+Far) kazaya uğramış, kaza geçirmiş olan kimse
kazme kerdenı-kerdış kazma yapmak, çapalamak
kazme kazme
kazıx kuwatenı-kuwatış kazık çakmak
kazıx ro dayenı-dayış kazığa vurmak
kazıx kazık
kazıxci alış verişte hile yapan, aldatan veya pahalı satan kimse
kazıxcinı kazıkçılık
kazıxinı kazıkçılık
ke 1-eğer, şayet, veya, 2-ki, kı
ke sözcüğün içinde ki anlamını veren ek
kean eski, yıpranmış, eskimiş
kebab (Ar) kebap
kebab bıyayenı-bıyayış kebap olmak, yanıp kavrulmak
kebab kerdenı-kerdış kebap etmek, kavurmak
kebab vıraştenı-vıraştış kebap yapmak
kebabci kebapçı
kebabcinı kebapçılık
kebabcılıxey kebapçılık
kebabê bancan u isotan patlıcan ve biber kebabı
kebabê cigerı ciger kebabı
kebabê kergan tavuk kebabı
kebabê talaqi dalak kebabı
kebablıx kebaplık
kebabın kebaplı
kebani (kewani) becerikli, hamaratlı ev hanımı
kebani bıyayenı-bıyayış hamaratlı olmak, becerikli olmak
kebaniyinı hamaratlık, becerikli olma durumu
kebir (Ar) büyük, ulu
keboni bıyayenı-bıyayış hamaratlı olmak, becerikli olmak
keboni becerikli, hamaratlı ev hanımı
keboniyinı hamaratlık, becerikli olma durumu
kebür bıyayenı-bıyayış kibir olmak, kibirleşmek
kebür kibir
kebürey kibirlik
kebürinı kibirlik
keçe vıraştenı-vıraştış keçe yapmak
keçe yönden yapılıp halı gibi yere serilir üstünde oturmak için
keçeci keçeci
keçecinı keçecilik
keçecılıxey keçecilik
keçel bıyayenı-bıyayış keçel olmak, saçı dökülmek
keçel gurr keçeli çok olan
keçel vetenı-vetış saç hastalığına yakalanmak, keçel çıkarmak
keçel bir nevi saç hastalığı, kel olma hastalığı
keçelek keçel olan kişi, kel olan kişi
keçeley kellik, keçellik
keçelinı kellik, keçellik, keçel olma durumu
keçelın kel olan, keçel olan, keçellı
keçelına saç hastalığı olan kimseye denir (dişil)
keçelıno saç hastalığı olan kimseye denir (eril)
keçevan keçeci
keçevaney keçecilik
keçewan keçeci
keçewaney keçecilik
keçexane keçelerin yapıldığı yer, keçehane
keçeyın keçeli
ked werdenı-werdış başkasının sırtından geçinmek, hak yemek
ked 1-emek, emek verilerek yetiştirilen, üretilen şey, 2-emeğin karşılığı, alın teri, 3-ürün, hasılat
keda destan el emeği
keda ma emeğimiz, alın terimiz
keddarey emek vermek, emekdarlik
kedenı-kedış kazmak, deşmek
keder (Ar) acı, tasa, kaygı, keder, elem, dert, üzüntü
keder dayenı-dayış acı vermek, elem vermek, üzüntü vermek
kederey kederli olma durumu
kederinı kederli olma durumu
kedero gıran ağır dert
kederın acılı, üzüntülü
kederına kederlidir (dişil)
kederıno kederlidir (eril)
kedi bıyayenı-bıyayış evcilleşmek
kedi kerde evcilleştirilmiş olan
kedi kerdenı-kerdış evcilleştirmek
kedi kerdoğ evcilleştiren kimse
kedi evcil, evcilleştirilmiş olan hayvan vb
kednêwerdoğey başkasının emeğini yememek
kedwerd emek yiyen, başkasının sırtından geçinen
kedwerdeney başkasının emeğini yemek
kedwerdoğ emek yiyen, aslak
kedwerdoğan emek yiyiciler, sömürenler
kedwerdoğey emek yiyicilik, asalaklık
kedwerdoğinı emek yiyicilik, asalaklık
kedı 1-emek, alın teri, 2-karın, göbek
kedıkı bir yaşını doldurmamış dişi keçi yavrusu, 2-göbek, şişkin karın, 3-küçük su tuluğu, süt, ayran, yağ ve su gibi şeyler konulmaya yariyan küçük hayvan postu
keel 1-başında saçı olmayan, 2-damızlık teke
kef (kew) köpük
kef dayenı-dayış köpüklenmek
kef kerdenı-kerdış köpüklendirmek
kef serkewtenı-serkewtış köpüklenmek
kef 1-avuç içi, 2-köpük
kefa desti el ayası
kefal (Yün) bir balık türü
kefalet (Ar) kefalet, kefillik, bir şeye karşı ödenen
kefalet dayenı-dayış kefaletini vermek, kefil etmek
kefaleta verda kefaletle bıraktı
kefaleta vıradayenı-vıradayış kefaletle bırakmak, salıvermek
kefaletey kefaletlik
kefaleteya kefaletle, kefaletlikle
kefaletinı kefaletlik
kefaletname (Ar+Far) kefillik belgesi
kefaret (Ar) geçmiş olsun anlamında kullanılır (cezasını çekenler için)
kefaret bo geçmiş olsun
kefê desti el ayası
kefe (Ar) terazi gözlerinden her biri
kefen (Ar) ölüyü gömmek için sarılan beyaz kehke bezi
kefen bırnayenı-bırnayış kefen biçmek
kefen gırotenı-gırotış kefen almak
kefen hadrekerdenı-hadrekerdış kefen hazırlamak
kefen kerde kefenlenmiş olan
kefen kerdenı-kerdış kefenlemek, kefene sarmak, kefene koymak
kefen kerdoğ kefenleyen
kefen ra pıştenı-pıştış kefene sarmak
kefenlıx kefenlik, kefen olarak kulanılan kumaş
kefenın kefene sarılmış durum, kefenli
kefer bırnayenı-bırnayış kefen biçmek
kefer gırotenı-gırotış kefen almak
kefer hadrekerdenı-hadrekerdış kefen hazırlamak
kefer kerde kefenlenmiş olan
kefer kerdenı-kerdış kefenlemek, kefene sarmak, kefene koymak
kefer kerdoğ kefenleyen
kefer ra pıştenı-pıştış kefene sarmak
kefer ölüyü gömmek için sarılan beyaz kehke bezi
kefere korkusuz, acımasız, zalim
keferlıx kefenlik, kefen olarak kulanılan kumaş
keferın kefene sarılmış durum, kefenli
kefş amyayenı-amyayış keşif gelmek
kefş bıyaye keşf edilmiş olan
kefş bıyayenı-bıyayış 1-keşfolunmak, 2-denetlenmiş olmak, 3-belli olmak, keşf olmak
kefş kena keşfediyor (dişil)
kefş keno keşfediyor (eril)
kefş kerdenı-kerdış 1-keşfetmek, 2-denetlemek
kefş kerdoğ keşfeden kimse, keşifci
kefş ser ardenı-ardış keşif çıkarmak
kefş 1-belli, 2-keşif, 3-buluş, 4-şöphe, 5-kontrol, denetim
kefşê cı ard xoser şöphesini özerine çekti
kefşê cı 1-keşifi, 2-şöphesi
kefgêr (kefgir) büyük kepçe, kefgir
kefgir (kefgêr) büyük kepçe, kefgir
kefgir kepçe
kefi (Ar) arapların kullandığı erkek baş örtüsü
kefi çefiye, bir nevi erkek baş örtüsü
kefil (Ar) kefil, sorumluluğu özerine alan kimse
kefil bıyayenı-bıyayış kefil olmak, sorumluluğu östlenmek
kefil kerdenı-kerdış kefil etmek
kefiley kerdenı-kefiley kerdış kefil olmak, kefillik etmek
kefiley kefil olma durumu
kefillinı kefillik
kefiyın baş örtülü, kefiyeli
kefkir 1-büyük süzgeç, 2-büyük kepçe
kefs amyayenı-amyayış keşif gelmek
kefs bıyaye keşf edilmiş olan
kefs bıyayenı-bıyayış 1-keşfolunmak, 2-denetlenmiş olmak, 3-belli olmak, keşf olmak
kefs kena keşfediyor (dişil)
kefs keno keşfediyor (eril)
kefs kerdenı-kerdış 1-keşfetmek, 2-denetlemek
kefs kerdoğ keşfeden kimse, keşifci
kefs ser ardenı-ardış keşif çıkarmak
kefs 1-belli, 2-keşif, 3-buluş, 4-şöphe, 5-kontrol, denetim
kefsê cı ard xoser şöphesini özerine çekti
kefsê cı 1-keşifi, 2-şöphesi
keftal 1-dişleri dökülmüş, 2-sırtlan
keftal 1-dişsiz, dişleri dökülmüş olan, 2-sırtlan, çakala benzer yırtıcı bir hayvan
keftalek dişsiz olana derler
keftar 1-dişleri dökülmüş, 2-sırtlan
kefın köpüklü
keşf (Ar) keşif, ortaya çıkarma, meydana çıkarma, bulup inceleme
keşf bıyayenı-bıyayış keşf olunmak, ortaya çıkmak
keşf kerdenı-kerdış keşfetmek, keşif yapmak, denetlemek
keşf kerdoğ keşfeden kimse, keşifci
keşif (Ar) 1-buluş, bulucu, 2-denetim
keşif kerdenı-kerdış keşfetmek, bulmak
keşiş Hristiyanlarda, papaz, rahip
keşişey keşişlik, keşiş olma durumu
keşişinı keşişlik, keşiş olma durumu
keşişxane keşiş evi, papazın bulunduğu yer, keşişhane, manastır
keşke "inşalla" gibi dilek anlatan bir sözcük
keşkek-keşkekı kaynatılıp dövülmüş ve uzun süre birlikte kaynatılmış et ve buğdayla yapılan bir yemek
keşkekci keşkekı çok seven veya pişiren kimse
keşkere ağaçlardan yada tahtalardan heybe şeklinde yapılıp taş yada sert şeyleri binek hayvanlariyle taşımaya yariyan bir yük taşıma aracı
keşkere tahtadan yapılıp harç, toprak yada bunlara benzer şeyleri iki kişinin karşılıklı tutmasiyle taşımaya yariyan araç
keşmekeş karışık olma durumu, karışıklık
keşmekeşa karıştırıcıdır (dişil)
keşmekeşey keşmekeşlik, karışıklık
keşmekeşinı keşmekeşlik, karışıklık
keşmekeşo karıştırıcıdır (eril)
keşıf (Ar) keşif, ortaya çıkarma, meydana çıkarma, bulup inceleme
keşıf bıyayenı-bıyayış keşf olunmak, ortaya çıkmak
keşıf kerdenı-kerdış keşfetmek, keşif yapmak
keşıf kerdoğ keşfeden kimse, keşifci
kehan (kıhan) eski, yıpranmış
kehan bıyayenı-bıyayış 1-eskimek, 2-eskilerden
kehan kerdenı-kerdış eskitmek, yıpratmak
kehan eski, eskimiş, yıpranmış
kehanet (Ar) bir olayın gerçekleşeceğini önceden bilme
kehen (kıhan) eski, yıpranmış
kehen bıyayenı-bıyayış 1-eskimek, 2-eskilerden
kehen kerdenı-kerdış eskitmek, yıpratmak
keho (kıho) 1-mavi, 2-yeşerme
keho biyo yeşermiş
kehribar süs eşyası yapımında kulanılan kiymetli bir maden, taş
keina dedi amca kızı
keina kız
kej-kejı sarışın, sarımtırak, sariya çalan renk, açık sarı, kumral, sarı ile kırmızı arası
keja sarışın, sarışındır (dişil)
kejan çalım rotê sarışınlar çalım satiyordu
kejê 1-bir bayan ismi, 2-sarışındırlar
keje sarımsı
kejek kumralsal
kejey kumrallık, sarışın olma durumu
kejinı kumrallık, sarışın olma durumu
kejjı bir bayan ismi
kejo sarışın, sarışındır (eril)
kejı sarışın (dişil)
kek (‹ng) fırında pişirilen tatlı bir çörek
kek-kekı pire
kekê (keko) 1-ağabeyi, büyük kardeş, abi, 2-baba
keke çocuk dilinde; "tatlı, güzel şey ve şeker anlamında bir sözcük
kekej kekeleyen, düzgün konuşamayan
kekejey kekeleme durumu
kekejinı kekeleme durumu
kekejı kekeliyen (dişil)
kekez kekeleyen, düzgün konuşamayan
kekezey kekeleme durumu
kekezinı kekeleme durumu
kekezı kekeliyen (dişil)
kekik (Tr) kokulu bir bitki çeşidi
keko heyran no wına nêbeno keko heyran bu böyle olmaz
keko-peppo guguk kuşu
keko 1-ağabey, büyük kardeş, abi, 2-baba, baba manasında kullanılır
kekok bir kuş cinsi, guguk kuşu
kekvıl Papatya
kekın pireli
kel amê keçinin çiftleşmeye gelmesi, çiftleşme vaktinin gelmesi
kel amyayenı-amyayış keçinin çiftleşmeye gelmesi, tekeye gelmek, birleşmeye gelmek
kel daye 1-çiftleştirilmiş olan keçi, 2-kaynamış olan
kel dayenı-dayış 1-kaynar hale gelmek, 2-keçiyi çiftleştirmek, tekeye çektirmek, tekelemek
kel kela amnani yazın şidetli sıcağı, kaynar durumu
kel u keçel kel ve keçel
kel-kelı kaynama, kaynama esnesında kabarma
kel başında saç kalmayan, saçı dökülen, 2-erkek keçi, teke, 3-omuz öpme, 4-tam pişmeyen, tam olgunlaşmayan, 5-dalga, gönül kalkması, şenlenme
kela (qela, dızı) kale, hisar
kela amnani yazın en kızgın ve şidetli dönemi
kela mı werıştı dalgam kalktı, gönlüm şen oldu
kela sıwêdan (Namey Sêwrego kıhan) Sivereğın eski ismi
kela kale
kelakose noel, noel baba
kelam (Ar) söz, söyleyiş, söyleme
kelam-kelami kara sabanın kayışları
kelamê Ellay tanrı buyruğu, sözü
kelamê Heqi tanrı buyruğu, sözü
kelame öküzlerin boynuna takılan ve halatı bağlayan araç
kelamêqedim Allah ve Allahın sözleri özerine yemin etmek
kelamüqedim Allah ve Allahın sözleri özerine yemin etmek
kelamıqedim (Ar) Kuranikerim
kelankose noel, noel baba
kelasingı eştenı-eştış sapanla taş atmak
kelasingı sapan, kefesine taş konulup atılır
kelasingın sapanlı
kelasüngı eştenı-eştış sapanla taş atmak
kelasüngı sapan, kefesine taş konulup atılır
kelasüngın sapanlı
kelasıngı sapan
kelaw (kılaw) küllah
kelawı xo sere nayenı-nayış küllah başına takmak
kelawın küllahlı
kelaz 1-çiftleşme veya dölleme zamanında dişi hayvanların arkasına takılan, arkasından giden erkek hayvan sürüsü, 2-inek vb hayvanların çiftleşme isteği ve çiftleşmeye gelmesi
kelaza gayan ineğin arkasında koşan öküz sürüsü
kelazı çiftleşmeye gelmiş olan dişi hayvanın arkasında gezen hayvan sürüsü
kelbestün kudurmak, yaramazlık yapmak
kelbestüninı kerdenı-kerdış yaramazlık yapmak, kudurmak
kelbestüninı kudurganlık, yaramazlık
kelbetan kelbeten
kelbeten (kelbetin) kerpeten, diş ve çivileri çekmeye ve çıkarmaya yarar
kelbetin (kelbeten) kerpeten, diş ve çivileri çekmeye ve çıkarmaya yarar
kelbetün kelpeten
kelcin ufak küp
kelda kaynadı, kaynamaya başladı
keldaye 1-haşlanmış olan, 2-keçiyi tekeye çektirme
keldayenı-keldayış 1-kaynamak, kaynara gelmek, 2-keçiyi çiftleştirmek
keldê 1-teke ile keçinin çiftleşmesine denilir, 2-kaynar geldi, kaynadı
kelê kosbesı erkek koçlı geyik
kele kena 1-soyarım, mahf ederim, 2-soyuyor (dişil)
kele kerdenı-kerdış soymak, mahf etmek
kele paçe kele paça
kele pewtenı-pewtış kele pişirmek
kele vıraştenı-vıraştış kele pişirmek, kele yemeğini yapmak, kele yapmak
kele 1-kafa, baş, hayvan veya insan başına kele derler, 2-paça, hayvan kelesinin pişirilmesine kele derler, 3-tere yağına derler, 4-soyma
keleci paçacı
kelecinı kelecilik, paçacılık
keledayeney baş vermek, kendini kendi davasına adamak
keleş 1-yiğit, cesur, kahraman, 2-güzel ve yakışıklı olan, 3-güçlü kuvvetli, 4-yol kesen kimse, haydut vb
keleşa keleşdir (dişil)
keleşan va ma hadreyê keleşler dedi biz hazırız
keleşcılıxey keleşlik yapmak, yol kesmek
keleşey kerden-keleşey kerdış haydutluk yapmak, yol kesmek
keleşey cesurluk, kahramanlık, yol kesme durumu
keleşi yiğitler, kahramanlar
keleşinkofı keleşinkof
keleşinı kahramanlık, haydutluk, yol kesmek vb durum
keleşo keleşdir (eril)
keleşı yiğit, cesur, kahraman kadın
kelegı nıştenı-nıştış küçük kayığa binmek
kelegı küçük kayık
kelek-kelekı sandal, bir çeşit sal, küçük kayık
kelek olgunlaşmamış, ham kavun vb
kelekci kayıkçı
kelekcinı kerdenı-kerdış kayıkçılık yapmak
kelekcinı kayıkçılık
kelekvan kayıkçı, kayık işleten kimse
kelekvaney kayıkçılık yapma durumu
kelekwan kelekçi, kelek işleten kişi
kelekwaney kelekcilik
kelem pewtenı-pewtış lahana pişirmek
kelem 1-engel, çalı, çalı parçası, ağaç parçası, çalılık, 2-meşe fidanı, 3-lahana
kelemçe kerdenı-kerdış kelepçe takmak
kelemçe ro dayenı-dayış kelepçeye vurmak, kelepçelemek
kelemçe tutukluların ellerine takılan demir halka, kelpçe
kelemçey kelepçeler
kelemçeyın kelepçeli
kelenêdayeney 1-ser vermemek, kele vermemek, 2-keçiyi tekeye çiftleştirmemek
kelepaça kellepaça, hayvan baş ve ayaklarının çorba şeklinde pişirilmesi
kelepçe kerdenı-kerdış kelepçe takmak
kelepçe ro dayenı-dayış kelepçeye vurmak, kelepçelemek
kelepçe tutukluların elerine takılan demir halka
kelepçeyın kelepçeli
kelepir 1-değerinin çok altında satılan veya alınan mal vb, 2-haraç, talan, yağma, yağmalama, 3-başkasından zorla alınan mal, eşya vb
kelepircinı kerdenı-kerdış yağmacılık yapmak
kelepircinı yağmacılık
kelepirciya yağmacıdır, beleşcidir (dişil)
kelepirciyo yağmacıdır, beleşcidir (eril)
kelepür 1-değerinin çok altında satılan veya alınan mal vb, 2-haraç, talan, yağma, yağmalama, 3-başkasından zorla alınan mal, eşya vb, yağma edilmiş mal, talan malı
kelepürcinı kerdenı-kerdış yağmacılık yapmak
kelepürcinı yağmacılık
kelepürciya yağmacıdır, beleşcidir (dişil)
kelepürciyo yağmacıdır, beleşcidir (eril)
keleveng 1-boş kafalı, boş kafa, akılsız, 2-geveze, her şeye karışan
kelevengeya to akılsızlığın
kelevenginı akılsızlık
keleverdan koçun sürüye katımı, çiftleştirme
keley 1-başlar, keleler, 2-kafada saçın olmayışı, kellik, yada dökülmeye başlaması
keleyenı-keleyış kaynamak, kaynar gelmek
keleynayenı-keleynayış 1-haşlamak, 2-kaynatmak
kelfersend fırsatçı, fırsat kollayan
kelime (Ar) anlamı olan ses veya ses birliği, söz, sözcük
kelimeyê şehaddet şehaddet kelimesi
kelimeyişahadet kelimeyişahadet
kelkela amnani yazın en şidetli sıcaklığı
kelkit dokumada yün örmede kullanılan, gidip gelen dişli araç, mekik
kelkıt dokumada yün örmede kullanılan, gidip gelen dişli araç, mekik
kellı-fellı kılığ kiyafeti düzgün, olgun ve gösterişli olan kimse
kellı kaynar, kaynara gelme
kelme boyunduruğu (nireyi) öküzün boynunda bağlayan ve tuturan iki boyun çubuğundan her biri
kelmêşi sivrı sinekler
kelmêşı sivri sinek
kelmiz altına işiyene derler
kelmizey sidiklilik, sidikli olma hali
kelmizinı sidikli olma durumu
kelmizın bıyayenı-bıyayış sidikli olmak, altına işemek
kelmizın sidikli, altına işeyen
kelmizına sidiklidir, altına işiyor (dişil)
kelmizıney sidikli olma durumu
kelmizıno sidiklidir, altına işiyor (eril)
kelmıt (kesleg) kuru ve iri toprak parçası
kelok bir cins balık
keloki bir balık türü
kelp (qelp) 1-çok tembel, hiç bir iş yapmayan, işte dalga yapan, kaytaran, 2-söz dinlemiyen, taş yörekli olan, hiç bir şey umrunda olmayan, 3-korkusuz, acımasız, duyarsız, 4- köpek, köpek yavrusu, 5-ihtiyarlamış köpek, 6-köpeklerin azı dişi
kelpa korkusuzdur, acımasızdır, duyarsızdır (dişil)
kelpe inadından inmeyen, boyun eğmeyen, bir şeyden korkmayan
kelpena do zey to esto senin gibi bir kelpe daha varmıdır?
kelpetenı (Ar) diş çekmek, çivi veya bazı nesneleri sıkmak ve çıkarmada kullanılan kıskan biçiminde bir araç, kerpeten
kelpetenın kelpetenli
kelpey 1-tembellik, 2-söz dinlememek, umursamamak, duyarsızlık vb, 3-köpeklik, 4-ihtiyarlık, 5-acımasız olma durumu
kelpeyo har kudurmuş, azmış
kelpeyo xuli kelpe kelpe oğlu kelpe
kelpinı 1-tembellik, 2-söz dinlememek, umursamamak, duyarsızlık vb, 3-köpeklik, 4-ihtiyarlık, 5-acımasız olma durumu
kelpo heram birisine köfretmek, pis herif yada köpek anlamında
kelpo korkusuzdur, acımasızdır, duyarsızdır (eril)
kelteke belle dolanan mendilden büyük ve mendil olarakta kullanılan puşi
keltoş argoda sempati manasında kel olan kişilere denilir
kelwest dalgası kalkma, şenlenme, moralı yerine gelme
kelx yaşlı, yaşlı hayvan
kelxaş bıyayenı-bıyayış tam yanmış, tam kızarmış
kelxaş kerdenı-kerdış tam kızartmak
kelxaş tam yanmak, tam kızarmak
kelı amê kaynar geldi, kaynamaya başladı
kelı bırnenê omuz öpüyorlar
kelı dê (kelı da) kaynadı, kaynamaya başladı
kelı deyê keçinin teke ile çiftleşmesi
kelı ser kewtenı-kewtış kaynamak
kelı werışte 1-moralı yerinde olan, keyifli, 2-gönlü istekli olan
kelı werıştenı-werıştış 1-keyiflenme, moralı yerinde olmak, 2-gönül isteği
kelı 1-iç ve sevinç dalgası, çoşku, 2-kaynar, kaynayan bir şeyin kaynar damlası, yeni kaynamaya başlaması, 3-sıcaklığın had noktasına ulaştığı şidetli anı, yazın sıcağı, yüz yakıcı sıcaklık
kelı dalga, çoşma
kem-kemi 1-eksik, noksan, tam değil, 2-kötü, kötü göz
kem-kemı yaparız, yapacağız
kemal (Ar) 1-bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, 2-akılı, zeki vs
kemal bir erkek ismi
kemalist (Tr) Atatürkçü
kemalizım Atatürkçülük
keman kemen
kemançe kemençe
kemane (Far) kemen ve kemençe yayı
kemaney 1-yanlışlık, kusur, 2-eksiklik, yetersizlik, yokluğunu vermemek
kemaney eksiklik, noksanlık
kemaneya cı nêdo yokluğunu vermesin
kemaqıl akılsız, aklı kıt olan, yarı deli
kemaqıley yarı delilik, akılsızlık, delilik
kemaqılinı yarı delilik, akılsızlık, delilik
kember (kemer) yüksek sıra kayalar, kocaman kayalar
kemênayenı-kemênayış kuvvetinden, gücünden güç kaybetmek, azaltmak, eksiltmek
kemençe (Far) telli bir çalgı, kemençe
kemend (Far) hayvanları yakalamak için kullanılan ucu ilmikli uzun ip
kemer (Far) bele dolayarak toka ile tuturulan bel bağı
kemer (kember) 1-yüksek sıra kayalar, kocaman kayalar, büyük kayalar, taşlar, 2-büyük kaya parçası, taş
kemeran sera ame war kayaların özerinden aşağiya indi
kemeri amey war kayalar aşağı indi
kemeri bındı mend kayaların altında kaldı
kemeri 1-kocaman büyük büyük kayalar, 2-yüksek sıra kayalar
kemêri eksik, ondan eksik
kemerı büyük kaya parçası
kemey eksiklik, noksanlık, yetersizlik, azlık
kemeyayenı-kemeyayış eksilmek
kemeyayo eksilmiş
kemeyna eksilti
kemeynayenı-kemeynayış azaltmak, eksiltmek, kilo vermek
kemeynayoğ eksilten kimse
kemi bıyayenı-bıyayış eksilmek
kemi kerden-kerdış azaltmak, eksiltmek, kısmak
kemi kerdo azaltmış, eksiltmiş
kemi kerdoğ eksilten kimse
kemi u vêşi eksik fazla
kemi vêşi eksik fazla
kemi eksik, az, azlık, eksiklik, noksan
keminayenı-keminayış azaltmak, eksiltmek, azgariya düşürmek
keminı eksiklik, noksanlık
kemiya eksildi, azaldı
kemiyê eksiktir, eksildi
kemiyo eksiktir, noksandır
kemü-kor iyiliğiyle, kötülüğiyle, ufak tefek, ne var ne yok hepsi
kemver ensiz, dar, genişliği az olan, eni dar olan
kemverey genişliği az olmak, ensizlik
kemverinı genişliği az olmak, ensizlik, ensiz olma durumu
kemvero eni dardır, ensizdir
kemzanaye az bilen
kemı pıra 1-sokarız, 2-saplarız
kemı 1-yaparız, 2-koyarız
kemıyayenı-kemıyayış
kena pıro eletiyor
kena 1-kız, 2-yaparım, yapiyor (dişil)
kenan bir erkek ismi
kenar dı kenarda
kenar kenar, kıyı, bir şeyi çevreleyen çizgi
kenarlıx kenarı oluşturan şey
kenarın kenarlı
kenaye kazılmış, eşilmiş, deşilmiş olan, kazılı, deşili
kenayenı-kenayış kazmak, deşmek, eşmek
kenayoğ kzan, deşen kimse
kend 1-uçurum kenarı, 2-kazdı
kendal altı oyulmuş veya su götürmüş olan yer, yamaçların, derelerin yanlarındaki çukurlar, suyun aştığı altı boş yerler
kendalan hendekleri
kende kazılı, deşili olma durumu
kendena xo resna kokdê darı kazı ile kendini ağacın köküne yetiştirdi
kendeni kazma zamanı
kendenı (cı geyrayenı) araştırmak
kendenı-kendış kazmak, eşmek, deşmek kazı, kazma işi
kendoğ 1-araştırmacı, soruşturmacı, 2-kazıcı, kazan, deşen kimse
kendır 1-kendirden yapılan şerit, 2-kendir bitkisi
kendır 1-kenevir, 2-kendır bitkisinden yapılan şerit
kendırcinı kendircilik
kendırcılıxey kendircilik
kendırinı kenevircilik, kendircilik
kendırın kendirli
kene (Far) hayvanlara yapışıp hastalık yapan hayvanların genel adı
kenê yapiyorlar
kenef (awdazxane) tualet, yüznumara, abdesthane
kenêr meşelerde yetişen bir çeşit meşe ağacı
kenewir sapındaki liflerden halat, çuval vs, yapılan bir bitki, kenevir
kenewircinı kenevircilik
kenewircılıxey kenevircilik
kenger qizık kenger cinsinden dikenlı bir bitki ve bu bitkinin kökleri yenilir
kenger telli kenger cinsinden dikenlı bir bitki ve yenilir
kenger vaş şekerlı ve sulumsu bir otur, suyu sıkılarak içilir ve yenilir
kenger çiğ veya yemeği yapılıp yenilen dikenli bir bitki
kengeran bıpewjı kengerleri pişir
kengeri kengerler
kengertelli kennger cinsinden dikenli bir ot
kengerı kenger
kenime pırr doldururuz
kenime veng boşaltırız
kenime yaparız
kenkolay nıştenı-nıştış salıncağa binmek
kenkolay salıncak
kennêr bir nevi meşe ağacı
keno pırr dolduruyor
keno veng boşaltiyor
keno war aşagiya indiriyor, koviyor
keno 1-ediyor, 2-yapiyor (eril)
kent (Tr) şehir
kenü veng boşaltiyor
kenü 1-ediyor, başliyor, 2-yapiyor
kenver bıyayenı-bıyayış ensiz olmak, eni dar olmak
kenver ensiz, eni dar
kenverın ensiz, eni dar
kenyayenı-kenyayış
kenıf-kenıfı abdesthane, tualet, lawabo
kenıfı tuvalet, yüznumara, abdesthane
kep-kepı (‹ng) bir tür başlık, sipersiz şapka
kepaze bıyayenı-bıyayış rezil olmak, rezillik yaratan
kepaze 1-niteliksiz, 2-utanmaz, rezil, 3-değersiz
kepazelıxey kepazelik
kepazey kepazelik
kepazeya rezildir (dişil)
kepazeyey rezillik, kepazelik
kepazeyinı vetenı-vetış rezaletlik çıkarmak
kepazeyinı kepazelik
kepazeyo rezildir (eril)
kepazinı kerdenı-kerdış kepazelik yapmak
kepazinı rezillik, kepazelik
kepçe (Kur) yemekleri doldurmaya yarayan büyük kaşık
kepeg 1-saçta çıkan küçük kırıntılarada saç kepeği denir, 2-öğütülen tahılların elemesinden sonra arta kalan kırıntı ve artıklara kepek denir
kepegci kepekçı
kepegey kepekçilik
kepeginı kepekcilik
kepegın kepekli
kepek 1-saçta çıkan küçük kırıntılarada saç kepeği denir, 2-öğütülen tahılların elemesinden sonra arta kalan kırıntı ve artıklara kepek denir
kepekci kepekçi
kepekey kepekçilik
kepekinı kepekçilik
kepekın kepeklı
kepenk (Tr) dükkanları kapatmaya yarayan sac, demir veya tahta kanat
kepı başlık, bere (askerlerin giydiği bereye kep denilir)
kepışnayenı-kepışnayış tepişmek, itişip kakışmak
kepır çorak, verimsiz toprak, sürülemiyen taşlık ve boş arazi
kepır taşlık ve kurak arazi
ker u kor sağır ve kör
ker u lal sağır ve dilsiz
ker 1-sağır, 2-bazı kelimelerin sonuna gelir (zur-ker, dês-ker, kar-ker vs)
kera taş, büyük kaya parçası, taş parçası
kerad (keredı) kayalarda, dağda
keraşo (hemam) hamam, yıkanılan ve çemaşır yıkanan yer
keramatın kerametli
keramet-kerametı (Ar) doğa üstü şaşkınlık uyandıran durum, keramet, ilahi güç
kerameta cı esta kerameti vardır
kerametın kerametli
keran kayaları, kayaların
kerata (Yün) 1-ayakabı çekeceği, 2-sevgi ile söylenen sitem sözü
kerb bıyayenı-bıyayış sinirlenmek, öfkelenmek, kızmak
kerb öfke, kızgınlık, sinirlenme
kerba (kerwa) kirve
kerbayey (kerwayey) kirvelik
kerbayey kerdenı-kerdış kirvelik yapmak
kerbayinı kirvelik
kerbeş porsuk
kerbel çöl, su olmayan yer anlamında bir sözcük
kerbela Hz Hüseyin ve adamlarının susuz bırakılarak şehit edildikleri yer
kerce soğanın tohumu
kercık kene
kerd u werd yaptı ve yedi
kerd bermı ağlattı
kerd büro yemeye kalkıştı
kerd darda astı
kerd de içine koydu, doldurdu
kerd derg uzatı, yerde uzatı
kerd era yere serdı
kerd erd ekti, toprağın altına koydu
kerd gıdi 1-zayıflatı, 2-yenik düşürdü, 3-pes ettirdi
kerd gırd 1-büyüttü, 2-abartı
kerd kerr u gêj sağır ve sersem etti
kerd kom topladı, bir araya yığdı, bir araya getirdi, kümeledı
kerd kor kör etti
kerd kı şıro istedi ki gide
kerd kı pano istediki sıka, istediki yaka
kerd mırd doyurdu
kerd pa taktı, yapıştırdı
kerd pay 1-giydi (pantol şalvar, ayakabı, kilot vs giymek), 2-tepeledı, ayaklariyle bastı, çiğnedı
kerd pêser üst üste ekledi, üst üste döktü, üstüne döktü
kerd pêzere iç içe koydu, iç içe geçirdi, birini birinin içine koydu
kerd pıra soktu, batırdı
kerd pıro 1-döktü, 2-eledi, 3-öğütü
kerd pırodo dövmeye kalkıştı
kerd pırr doldurdu
kerd teber kovdu, dışarı attı
kerd temam tepeya tamam ettikten sonra
kerd têmiyan iç içe katı, iç içe karıştırdı
kerd têmıyan birbirine kattı, karıştırdı
kerd têzere iç içe koydu, iç içe geçirdi
kerd u werd yaptı ve yedi
kerd veng boşaltı
kerd verdim yüzü kulu etti, devirdi
kerd vılla dağıtı, sağa sola serptı
kerd vıni kaybeti
kerd wari besledi
kerd werdi 1-ufaltı, 2-küçültü, 3-bozdu (para vb, şeyleri bozmak)
kerd xo mıl boynuna astı, boynuna taktı
kerd xo pay giydı, (ayağına pantol, şalvar, ayakabı vs giymek)
kerd xo pıstın koynuna koydu
kerd xo vira unuttu
kerd etti, yaptı
kerdar yapan
kerdaye yapılmış olan
kerdayenı-kerdayış yapmak
kerdbı yapmıştı
kerde (özne) u barker (yuklem) özne ve yüklem
kerde, kerdar, karkerdar, işkerdoğ özne
kerdê yapiyordu
kerde yapılmış olan
kerden, meseleveten eylem
kerdena kerdenan eylemlerin yaptıkları
kerdenan yapılmaları, yapılanları
kerdenanê cı yaptıklarını
kerdenda yaptıklarında
kerdenê yaptıkları
kerdeney 1-eylemler, 2-yaptıkları
kerdeni yapılmalar, yapılanlar, edilenler, edilmeler
kerdenı-kerdış yapmak, yerine getirmek, etmek
kerdenı eylem
kerdeyo eylemdir
kerdivi miyan içine koymuştu
kerdivi pırr doldurmuştu
kerdivi teber dışarı atmıştı, kovmuştu
kerdivi xo pay giymişti, ayağına takmıştı
kerdivi xo vira unutmuştu
kerdivi etmişti
kerdo vıni kaybetmiş, yitirmiş
kerdo yapmış, etmiş
kerdoğ yapan, eden, yerine getiren
kerdxopay giydi, ayağına giydi
kerdı pıra sapladı, batırdı
kerdıkı yapmak istemek
kerdıvi miyan içine koymuştu
kerdıvi pırr doldurmuştu
kerdıvi teber dışarı atmıştı, kovmuştu
kerdıvi xo pay giymişti, ayağına takmıştı
kerdıvi xo vira unutmuştu
kerdıvi etmişti
kerê tı mı rê yena zar sen bana gelirsin?
kere (Ar) kez, defa, yol, sefer
kere bı kere dağdan dağa, kayadan kayaya
kere büyük kaya, 2-dağlık ve taşlık yer
kerê 1-"cek, cak, ın, un, sın, sin" eklerinin yerini tutar, 2-kabaca kadın veya kıza sesleniş ve tehdit sözcüğü, 3-büyük kaya
kerebe (kahrebe) kehribar, kimetli bir taş cinsi
kerej kerdenı-kerdış kireçlemek
kerej kireç
kerejcinı kireçcilik
kerejın kireçli
kerem (Ar) 1-soyluluk, büyüklük, asalet, 2-bağış olarak verme, iyilik, lütuf
kerem kı bê buyur gel
kerem bir erkek ismi
kerem buyur etme sözcüğü, buyurma sözcüğü
kereste kereste, tomruklardan çıkarılan marangozluk ve inşaat odunu
keresteci keresteci
kerestecinı kerestecilik
kerestecılıxey kerestecilik
kerestelıx kerestelik
keresteyinı kerestecilik
keresteyın keresteli
kerewet (Yün) kerevet, yatma veya oturmaya yarayan, tahtadan seki, sedir
kerewiz (Far) yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitki
kerey nêaxo kendini sağırlığa vurdu
kerey 1-sağırlık, 2-dağlık yer, kayalar
kereyın kayalık, dağlık, kayalıklı
kerez kerdenı-kerdış kireçlemek
kerez kireç
kerfersend fırsatçı
kerfesend fırsatçı
kerfesend fırsatçı
kerfesenda fırsatçıdır (dişil)
kerfesendey kerdenı-kerdış fırsatçılık yapmak, fırsat kolamak
kerfesendinı fırsatçılık
kerfesendo fırsatçıdır (eril)
kerg-kergı tavuk
kerga korı kör tavuk
kerga mısri (huli, elelok) hindi, şam tavuğu
kerga qurpı kewtê kuluçkaya yatmış tavuk
kerga siya siyah tavuk, tavuk cinsinden bir kuş
kergane deşilmiş, yanmış
kerge kerdenı-kerdış kerge yapmak, üzüm basmak, pekmez yapmak
kerge 1-tavuk, 2-üzümlerin sıkılıp, basılıp şirasını çıkarıp pekmez, kesme, pestil vb yapılan zaman ve yer, bağbozumu
kerge bağ bozumu
kergeci üzüm basan ve pekmez yapan kimse
kergevan kerge yapan, üzüm basan
kergey pekmez yapma işleri
kergkor 1-tavuğa benzer bir yaban kuşu, 2-sersemleşme durumu, 3-gece körlüğü
kergkorani bıyayenı-bıyayış sersemleşmek
kergkorani kerdenı-kerdış sersemleştirmek
kergkorani sersemlik, gece körlüğü
kergkori bı gece körlüğü oldu, önünü göremedi (eril)
kergkorı bi gece körlüğü oldu, önünü göremedi (dişil)
kergsiya tavuğa benzer siyah renkli bir bataklık kuşu
kergı leyrê xo berdi qüti ser tavuk civcivlerini yemin üzerine götürdü
kergı tavuk
kergıkor bıyayenı-bıyayış mec: şaşırmak, sağa sola gitmek
keri miyandı xo nımıt kayaların içinde kendini sakladı
kerim (Ar) 1-soylu, asil, 2-tanrının adlarından biri, 3-bir isim, 4-büyük ve yüce anlamında kulanılan bir sözcük
kerime (Ar) kız evlat
keriz 1-çirkef, pislik, enayi, 2-pis suların akması için yer altında açılan kanal, 3-tualet, abdesthane
kerkele donan suyun buz hali
kerkenez leşle beslenen bir kuş çeşidi
kerkere 1-hiç bir şeyden korkmayan, cesur kimse, 2-korkusuz, gaddar, güçlü kuvvetli
kerkit dokuma aleti, dokuma mekiki
kerkorani bıyayenı-bıyayış sersemleşmek
kerkorani kerdenı-kerdış sersemleştirmek
kerkorani sersemlik
kerkoraninı sersemlik, sersemlik durumu
kerkoti bulgurun bir ufağı, bulgurun ellemesinden sonra alta kalan ufak kırıntılar
kerkotı 1-köftelik veya köftelikten daha ince bulgur, 2-tüm buğdayın kaynatılıp, kurutulup, dövülüp hazırlanış şekli
kerküt acıvıstenı-acıvıstış kibrit yakmak, kibrit çakmak
kerküt 1-kibrit, 2-çok ince barut
kerkütcinı kibritçilik
kerkütinı kibritcilik
kerkütın 1-kibritli, 2-ince barutlu
kerkınc-kerkıncı yengeç
kerkınc yengeç
kerm kurt, kurtcuk, küçük haşereler
kermê darı ağaç kurdu
kermê pırnıkı kalın veya kapuklu sümük
kerme gırêdayenı-gırêdayış kabuk bağlamak
kerme 1-el ile atılabilen taş veya toprak parçası, 2-kabuk, yaranın üzerindeki kabuk, yara kabuğu
kermecın (kermejın) kurtlu, kurtlanmış, haşere girmiş
kermecına kurtludur (dişil)
kermecıno kurtludur (eril)
kermejın (kermecın) kurtlu, kurtlanmış, haşere girmiş
kermejına kurtludur (dişil)
kermejıno kurtludur (eril)
kermey kabuk, kabuklar
kermeyın 1-kabuklu, yara kabuklu, 2-kurtlu, haşerelı
kermezın (kermecın) kurtlu, kurtlanmış, haşere girmiş
kermezına kurtludur (dişil)
kermezıno kurtludur (eril)
kermi dekewtenı-dekewtış kurt düşmek, haşere girmek
kermıjın (kermejın) kurtlu, kurtlanmış, kurt dolmuş
kermıjını kurtlu, böcekli
kermık kurtcuk, küçük küçük kurtcuklar
kermın kurtlu, haşerelı
kero 1-sağırdır, 2-sen görürsün anlamında (eril)
kerp korkusuz, gaddar, zalim
kerpa kor kör yılan
kerpa 1-kör yılan, 2-zalim, gaddar, korkusuz (dişil)
kerpa dişi yılan
kerpe 1-kör yılan, 2-zalim, gaddar, korkusuz (eril)
kerpeya korı mec; hain, korkusuz anlamında (dişil)
kerpeyo kor zalim, gaddar, korkusuz vb (eril)
kerpiç kerpiç
kerpiçci kerpiççi
kerpiçcinı kerpiçcilik
kerpiçın kerpiçli, tuğlalı
kerpo 1-korkusuzdur, gaddardır, zalimdir, 2-kör yılan (eril)
kerr biyayenı-biyayış sağır olmak, işitmemek
kerr bı sağır oldu, sağırdı
kerr bıyayenı-bıyayış sağır olmak
kerr kerdenı-kerdış sağır etmek, sağırlaştırmak
kerr kerdoğ sağır eden, sağırlaştıran, sağırlatan
kerr u gêj sağır ve sersem
kerr u kor sağır ve kör
kerr u lal sağır ve dilsiz
kerr sağır, zor ve ağır işiten yada hiç işitmeyen
kerra sağırdır (dişil)
kerraney nê axo kendini sağırlığa vurdu
kerraney sağırlık, kendini sağırlığa vurmak
kerre kayalık, taşlık arazi
kerrey kewti taş düştü, kayalar yağdı
kerrey varay taş yağdı, kayalar yağdı
kerrey 1-büyük ve kocaman taşlar, kayalar, dağlık arazi, 2-sağırlık, işitmemezlik
kerrey sağırlık
kerreyın kayalık, kayalıklı, taşlık
kerri 1-sağırlar, 2-taşlık dağlık yer
kerrinı sağırlık
kerrm kurt, kurtcuk
kerrmê darı ağaç kurdu
kerrmecın kurtlu
kerrmejın kurtlu
kerrmezın kurtlu
kerrmi kurtlar, kurtcuklar
kerrmın kurtlu
kerro sağırdır (eril)
kerrık içinde çekirdek çok olan ve daha olgunlaşmamış incir
kerrıkı kulak kepçesi
kerseg kesek, iri toprak parçası, tüm toprak parçası, keslek
kersegın kesekli
kert bı kertı yirmibeşer kuruş yirmibeşer kuruş
kert bıyaye kertik olan
kert bıyayenı-bıyayış kertikli olmak, çıkık olmak
kert kerde kertiklenmiş olan
kert kerdenı-kerdış kertikli etmek, çukur açmak
kert kerdoğ kertikleyen, çukur açan
kert kort çıkıntılı, pürüzlü, çukurlu tümsekli
kert u kort düz olmayan, kertikli çukurlu, girintili çıkıntılı
kert-kertı 1-ufak kertik, ufak çıkık, 2-yirmi beş kuruş değerindeki maddeni para, 3-yüzün dörte biri
kertek 1-kertikli, 2-diş
kertekın dişli, kertikli
kertık kerdenı-kerdış çentiklemek, çentik açmak, kertiklemek
kertık 1-az çukurlu, kertıklı, 1-yirmi beş kuruşluk
kertıkı işaret için yapılmış çentik veya iz
kertıkın kertikli, çıkıklı
kervela kerbela
kerwa u kerwayinı kirve ve kirvelik
kerwa kirve
kerwan (karwan) kervan, toplu yolculuk, yolcu kafilesi
kerwanci kervancı
kerwancinı kervancılık
kerwancılıxey kervancilik
kerwaney (karwaney) kervanlık, toplu yolculuk
kerwaninı kervancılık
kerwansaray kervanların konakladıkları büyük hanlar
kerwayey kirvelik
kerwayinı kirvelik
kerxane genel evi
kerxaneci 1-genel evi işleten veya kötü kadınları çalıştıran kimse, 2-kaba sövme ve hakaret sözcüğü;"namusuz, kerhaneci"
kerxanek taşlık, taşlarla dolu olan yer
kerxıl küçük taşların yığılı ve küme olduğu yer
kerxılane küçük taşların üst üste ve çok olduğu arazi
kerxınayenı-kerxınayış çürütme, çürütmek
kerxınayoğ çürüten
kerxıyaye çürük
kerxıyaye çürümüş olan
kerxıyayenı-kerxıyayış çürüme, çürümek
kerxıyayoğ çürümüş olan
kerze ufak tefek böcekler, kene vb
kerzık bok böceği vb ufak böcekler
kerık 1-sağır olma durumu, az işitme durumu, 2-kendini sağırlığa vurma hali
kerız 1-çirkef, pislik, 2-enayi, 3-pis suların akması için yer altında açılan kanal, 4-tualet, abdesthane
kes ahmaq bo insan ahmak olsa
kes bıbext bo insan kaleş olsa
kes çay şımeno insan çay içer
kes çıniyo kimse yoktur
kes kı kim ki
kes seni niyano xo viri insan nasıl hatırlamaz
kes kişi, fert, kim, her kim, kimse, hiç kimse, şahıs, insan, herhangi biri
kesa (kesê) kaplumbağa
kesa adırgani ateşin yakıldığı yerin önü
kesa awi su kaplumbağası
kesa beji kara kaplumbağası
kesa kêberi kapının tahtalı kapatma tesisatı, anahtarı
kesa kıliti anahtar sürgü ve tesisı
kesa 1-anahtar kasası, 2-kaplunbağa
kesa 1-kapıların tahtadan yapılmış sürgülü kapatma tesisatı, 2-yuvarlak, top, kısa ve kalın
kesan xo eşt awı kaplumbağalar kendini suya attı
kesan 1-kimseler, 2-kaplunbağalar, kaplunbağaları
kesat (Ar) alış verişte durgunluk
kesat şiyayenı-şiyayış alış verişin kesat gitmesi
kesdo akerde vajo insan açık söyliyecek
kesdo nêterso insan korkmiyacak
kese kaxıdi kese kağıdı, torba
kese kerdenı-kerdış keselenmek, keselemek
kese 1-cepte taşınan, para vb şeyler konulan torba, para kesesi, 2-kendi tarafından, kesesinden, 3-yıkanırken vucuta sürülen yönden yada sert bezden yapılmış bez
kesê bir kişi, bir fert, herhangi bir kimse
kesedê xo ra hesab da kendi kesesinden hesabı verdi
kesegan (xoz) toprağın altında sebze ve bitkilerin köklerini kesen böcek
kesekê bir kaplunbağa
keseki kaplunbağacıklar
kesekı 1-küçük kaplunbağa, kaplunbağacık, 2-tahtadan yapılmış sürgülü anahtar
kesêno cêra yeno bir kişi aşağdan geliyor
kesewan hamamlarda parayla kese yapan
kesey cı pırê pereyo kesesi dolu paradır
kesey kaplunbağalar
keseyê bir kaplunbağa
keshe (kıxse) ekilip soğan olan küçük soğan, arpacık soğanı
kesi nêva kimse söylemedi?
kesi nêwerd kimse yemedi?
kesi rê kimseye
kesi kimse, hiç kimse
kesin (Tr) değişmez, kati, maktu, kesin, muhakkak
kesin yeno kesin gelir
kesir (Ar) bir birimin bölündüğü eşit parçalardan birini veya birkaçını anlatan sayı
kesit (Tr) 1-yüzey, 2-bir toplumun bölümü, kesim, 3-düzlemin biçimi, makta
kesiyê kişinin
kesk 1-keskin, biber keskinliği, acısı, 2-yeşil
keskekı dandan yapılan etli kalın çorba, keşkek
keski (Tr) yontmaya yarayan, bir ucu keskin çelik araç
kesleg (kelmıt) kuru ve iri toprak parçası, keslek
keslegna bir keslek daha
kesme (Tr) küp veya köşeli bir biçimde olan, kare veya küp şeklinde kesilmiş veya küp ve kare şeklinde olan parça
kesme kaynatılmış üzüm şirasına un katıp karıştırıp birkaç kaynar kaynatıp kaplara koyup güneşin önünde kurutup yemiş haline getirilmesine ve dörtgen şekilde kesilmesine denilir
kesmey kesmeler
kesna niyame başka kimse gelmedi
kesna başka biri, bir başka kişi
kesnadê cı daha kimsesi
kesnay di tı şi başka biri gördü sen gittin
kesnaya başkasiyle
keso şıno kimse gidiyor?
keso yeno kimse geliyor?
keso kimse
kespa ölen yengeçlerin ağız kısmından yapılan süs eşyası, süs boncuğu
kesret antenı-antış hasretlik çekmek
kesret diyayenı-diyayış keder görmek
kesret 1-hasretlik, 2-iç acısı, dert, keder
kesretinı hasretlik, kederlilik
kestane (Yün) meyvesi yenilip kerestesi kullanılan bir orman ağacı, palamuta benzer bir meyve çeşidi
kestaneci kestaneci
kestanecinı kestanecilik
kestanelıx kestane ağaçları çok olan yer veya orman
kestaneyinı kestanecilik
kestirme (Tr) 1-kısa yol, kısa yoldan, sezme, his etme
kestirme ra en kısa yoldan
kesyo kendisinin
kesın yeno kesin gelir
kesın değişmez, kati, maktu, kesin, muhakkak
keta yağlı ekmek
ketçap (‹ng) domates suyundan yapılıp baharat katılan ‹ngiliz sosu
keten (Ar) 1-ketenden dokunmuş keten bezi, 2-lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki
ketım (kıtım) kaydı olmayan, herhangi bir yerde kayd edilmeyen, kayıtsız, nufus vb yerlerde kaydı olmayan
ketım bıyayenı-bıyayış kaydı olmamak, kaydedilmemek
ketıma kayıtsızdır (dişil)
ketıminı ketim olma durumu, kayıtsız hali
ketımo kayıtsızdır (eril)
kevani (kewani) becerikli, hamaratlı ev hanımı
kevani bıyayenı-bıyayış hamaratlı olmak, becerikli olmak
kevaniyinı hamaratlık, becerikli olma durumu
kevav bıyayenı-bıyayış kebap olmak, yanıp kavrulmak
kevav kerdenı-kerdış kebap etmek, kavurmak
kevav vıraştenı-vıraştış kebap yapmak
kevav kebap
kevavci kebapçı
kevavcinı kebapçılık
kevavcılıxey kebapçılık
kevavê bancan u isotan patlıcan ve biber kebabı
kevavê cigerı ciger kebabı
kevavê kergan tavuk kebabı
kevavê talaqi dalak kebabı
kevavlıx kebaplık
kevavın kebaplı
kevgir (Kur) haşlanmış yiyeceklerin süzmesinde kulanılan delikli kap, süzgeç
kevnar nazik, çabuk kırılabilen, gevrek ağaç vb, şeyler
kew (kef) köpük
kew dayenı-dayış köpüklenmek
kew küpük
kewa düşeyim
kewaşe 1-yanık, yanmış, tutuşmuş, 2-şakacı, palyanço, 3-karıştırıcı, fitne, yaramaz, 4-sevdalı, 5-tavanlara serilip üstüne toprak atılan ot, sap vb, 6-tütünün altı
kewani bıyayenı-bıyayış ev hanımı olmak
kewani 1-evin işlerini çeviren ev hanımı, becerikli, hamaratlı ev kadını
kewaninı kerdenı-kerdış ev hanımlığını yapmak
kewaniya keyi evin hanımı
kewayenı-kewayış tuz, şap vb şeylerle yara vb şeyleri dağlamak, yaranın uyuşması, dağlanması
kewçık büyük tahta kaşık
kewê köpüğü
kewe yeşil
keweya yaranın yanıp kaynaması, mikroptan temizlenmesi, yaranın dağlanması, yaranın uyuşması
keweyay 1-dağlandılar, 2-yeniden deşildiler, 3-uyuşturuldular
keweyayenı-keweyayış tuz, şap vb şeylerle dağlanmış olan (yara vb)
keweyayo ilaçlamadan sonra yaranın yanıp kaynaması
keweynayena kerd weş uyuşturarak iyileştirdi
keweynayenı-keweynayış 1-yarayı ilaçla temizlemek, 2-uyuşturmak, yarayı uyuşturma işi, yarayı tuz, şap vb şeylerle dağlamak
keweynenê dağliyorlar, dağliyor, uyuşturup eritirler
keweyyayenı-keweyyayış yaranın uyuşturulması
kewi mavi
kewiye mavimsi
kewiyın mavili, mavimsi, mavi olma hali
kewkın peynir vb şeylerde zararsız küf
kewna düşüyor (dişil)
kewndêz (kondêz) kepçe, kepkir
kewnê 1-düşüyorlar, 2-düşersin?
kewno a cı üstüne atliyor (hayvanlarda erkek hayvanın arkadan dişi hayvana atlaması)
kewno acı tutuşuyor, yaniyor
kewno şık şüpheye düşüyor, şüpheleniyor
kewno hawadê qıse nêweşey kötü lafların havasına düşüyor
kewno ray yolla düşüyor
kewno düşüyor (eril)
kewo (kıho) 1-mavi, 2-yeşermiş olan
kewoni bıyayenı-bıyayış ev hanımı olmak
kewoni 1-evin işlerini çeviren ev hanımı, becerikli, hamaratlı ev kadını
kewoninı kerdenı-kerdış ev hanımlığını yapmak
kewoniya keyi evin hanımı
kewoye mavimsi
kewoyın mavili, mavimsi, mavi olma hali
kewra (kerwa) kirve
kewra bıyayenı-bıyayış kirve olmak
kewran kervan
kewrancinı kervancılık
kewraninı kervancılık
kewrayê cı kirvesi
kewrayinı kerdenı-kerdış kirvelik yapmak
kewrayinı kirvelik
kewreg bıyayenı-bıyayış gevrek olmak
kewreg gevrek
kewrınc yosun
kewrıncin yosunlu
kewrıncın 1-kirli, yosunlu, 2-nazik, çabuk kırılabilen
kewser (Ar) cennette bulunduğuna inanılan kutsal su, hayali bir dağ ve altından çıkan kutsal su
kewser bir erkek ismi
kewt a dımı kovaladı, peşine düştü
kewt acı tutuştu, yandı
kewt awı suya düştü
kewt bın dibe, dibine düştü, altına girdi
kewt çalı çukura düştü
kewt cêr aşağiya düştü
kewt cı dımı ardına verdi, ardına düştü
kewt cı mıl boynuna düştü
kewt cı viri hatırına düştü, hatırladı
kewt cı tutuştu, yandı
kewt dest elline düştü
kewt dımı peşine düştü, kendisiyle kaçtı
kewt erd yere düştü
kewt hepıs hapishaneye düştü
kewt kar işe girdi
kewt miyan 1-içine düştü, 2-içine daldı
kewt mıyan
kewt mıyan 1-içine düştü, 2-içine daldı
kewt tewr içine girdi, içine karıştı
kewt düştü
kewta düri uzaklaştım, uzaklaşmış, uzak yere gitmiş
kewta düşmüş, yaşlı kadın, hasta yatakta (dişil)
kewtal dişleri dökülen, dişsiz
kewtal valşak
kewtalek dişsiz olana derler
kewtdiyar yukarı çıktı, yukarı tırmandı
kewtê düşmüş, düşmüşler, uzamışlar (dişil)
kewte yatalak, düşük, düşmüş, hasta yatakta, çok yaşlanmış (eril)
kewten-kewtış düşmek, yaşlanmak, ömrünün sonuna gelmek
kewtenı-kewtış 1-düşmek, 2-uzanmak, 3-yaşlanmak
kewti şert pêrê birbiriyle idaaya girdiler
kewti jewbini birbirine düştüler
kewti mı ray yolla düştük
kewti pê birbirine düştüler, kavga ettiler
kewti ray yolla düştüler
kewto kuçe sokağa düşmüş
kewto düşmüş, yaşlı adam, hasta yatakta (eril)
kewtoğ 1-düşen, düşmüş olan kimse, 2- işi kırık giden
kewtver önüne düştü, önde yürüdü
kewtık düşük
kewver ensiz, eni dar
kewverın ensiz, eni dar
kewın küpüklü
kewıno küpüklüdür
kewıya yanıp kaynadı, uyuştu
kewıyayenı-kewıyayış yaranın, ilaç, tuz, şap vb şeylerle uyuşturulması, dağlanması durumu
kexme 1-bir çeşit pijema kumaşı, 2-kadınların giydikleri çizgili don bezi
kexse soğan yumrusu
key Baboy Babonın evi, Babonın ailesi
key bo ma do şırê ne zaman olsa biz gideceğiz
key bo ne zaman olsa
key bı 1-ne zamandı, 2-ne zaman oldu
key bıray kardeş evi
key inan onların evi
key kı çina biçtiği zaman
key kı tı amey geldiğin zaman
key kı tı şi gittiğin zaman
key kı olduğu zaman, olunca, zaman
key ma dewıdıbı evimiz köydeydi
key ma do ray kewê ne zaman yola düşeceğiz?
key pêran baba ocağı, baba evi
key xalan dayıların evi
key-keye ev, aile
key ne zaman?
keya muhtar
keyan 1-muhtar, 2-evler, evleri
keyanê dewda ma 1-küyümüzün muhtarı, 2-köyümüzün evlerini
keyaney kerdenı-kerdış muhtarlık yapmak
keyaney muhtarlık
keyayey muhtarlık
keyber (kêber, kêver, qapi) kapı, evin önü, giriş kısmı
keyberê teveri dış kapı
keydê ma ser, nêzana mı kerdo koti evimizin özerine, bilmiyorum ben nereye koymuşum
keye kerden-kerdış ev kurmak, ev yapmak, evin gereksinmelerini temin etmek
keye ra bıvıjiyê evden çıkın
keye veşayê evi yanasiya
keyeyo xırabe harabeli ev
keyf (kêf) keyif, neşe, eğlence, sevinç, gülünçlü
keyf kerden-kerdış keyif etmek, sevinmek, neşelenmek
keyfdê xo ra keyfine göre
keyfê cı ame keyfi geldi
keyfê cı cadıro keyfi yerindedir
keyfê cı weşo keyfi iyidir, neşesi yerindedir
keyfi (Ar) isteğe bağlı olan veya yapılan
keyi evi
keykalan yaşlılar evi
keyl sekiz tümünlük ölçü birimi (240 kğ)
keylê bir kile (keylê 224 kilodur)
keylı bir kile
keyna (kêna, çêna) kız
keyna ay onun kızı (dişil)
keyna cınêkı kadının kızı
keyna ey onun kızı (eril)
keyna 1-ne zamandan beri, 2-kız
keyname aile ismi, ber ismi, kabile ismi
keynan ra kızlardan
keynan xo xemılnayo kızlar kendini söslemiş
keynanê dewı köyün kızları, köyün kızlarını
keynayo şiyo ne zamandan beridir gitmiş
keynayo ne zamandandır, ne zamandan beridir
keynê bir erkek karısına hitap ederken veya bir erkek bir kadın veya kıza seslenirken söyler, kabaca dişiye sesleniş, çağırış sözcüğü
keynek-keynekı kız, kızcağız
keynekan kızları
keynekê bir kız
keynekekı kızcağız, küçük kız
keyneker kızı
keynekey dı kızlığında
keynekey ra kewtı kızlıktan düştü
keynekey ra kızlıktan
keynekey kızlık dönemi, kızlık
keyneki şi key xalandê xo kızlar dayalarının evine gitiler
keyneki kızlar
keynekı şi kızcağız gitti
keyney kızlar
keyneyê ini sero çına şuwenê kızlar çeşmenin başında çamaşır yıkiyorlar
keyneyênda xasekı güzel bir kız
keyneyin kızlık dönemi
keyo kı herhangi bir ev
keys pawıtenı-pawıtış fırsat kollamak
keys fırsat
keyveşaye evi yanasiya
keyxırabyaye günahlı ev, evi yıkılmış, işi kırık gitmiş olan
kez-kezı sarışın, sarımtırak, sariya çalan renk, açık sarı, kumral, sarı ile kırmızı arası
kez sarı, sarıya çalan beyazımsı veya açık sarı
keza (Ar) defa, aynı, aynı biçimde
keza sarı ile beyaz karışımı, beyazımsı renktedir, sarışındır (dişil)
kezab-kezabı 1-kezzap, 2-yürek ve ciger
kezaleteya 1-kaza ile, kazara, 2-rezilikle, zorlukla
kezan çalım rotê sarışınlar çalım satiyordu
kezban menengiç
kezbanı bir kadın ismi
kezê 1-bir bayan ismi, 2-sarışındırlar
keze sarı ile beyaz karışımı, sarımsı
kezeb-kezebı yürek
kezeba to bıveşo yüreğin yansın
kezebın yürekli
kezek kumralsal
kezenc kerdenı-kerdış kazanmak
kezenc kazanç
kezey kumrallık, sarışın olma durumu
kezibanı bir kadın ismi
kezinı kumrallık, sarışın olma durumu, sarı ile beyaz karışımı, beyazımsı
kezo sarı ile beyaz karışımı, beyazımsı renktedir, sarışındır (eril)
kezwan menengiç
kezwanı bir kadın ismi
kezzab (Ar) derişik asidin halk arasındaki adı
kezzı bir bayan ismi
kezı sarışın (dişil)
kê ağay ağanın evi
kê berd kim götürdü?
kê bıv kerd kim bıv etti (çocuğa söylenir)
kê hetı kimin yanında?
kê kerd, kê werd kim etti, kim yedi? kim hazırladı kim yedi?
kê kı şa o xo rê rema kim edebildi o kendine kaçtı
kê kı rew gırot, o qezenc keno hangisi çabuk alsa o kazanır
kê ma bizim evimiz
kê na awı şımıta kim bu suyu içti?
kê ra tı mısay kimden sen öğrendin?
kê ra tı pey hesiyay kimden sen duydun?
kê ra kimden
kê rê mal bı kê rê nêbı kime mal oldu kime olmadı?
kê rê ti yê fiyaqe kenê sen kime fiyaka yapiyorsun?
kê to rê va şo sana kim dedi git?
kê to rê va warway bıvıji teber sana kim dedi yalın ayak dışarı çık?
kê tı rışti inan miyan seni kim gönderdi onların içine?
kê va kim dedi, kim söyledı?
kê vıraşt, kê xılna kim yaptı, kim yıktı?
kê xalan dayılarımın evi
kê ya piya şıma amey kiminle birlikte geldiniz?
kê ya kiminle?
kê-kêye ev
kê kim, hangisi?
kêber (keyber, kêver, qapi) kapı, evin önü, giriş kısmı
kêberê hewşi havlu kapısı
kêberi bıgi kapiyı kapat
kêdê (keydê) 1-evinde, 2-kim verdi?, 3-ne zaman verdi?
kêf (keyf) keyif, neşe, eğlence, sevinç
kêf amyayenı-amyayış neşelenmek, keyiflenmek, keyfi gelmek
kêf dayenı-dayış keyif vermek
kêf dayoğ keyif veren
kêf kerdenı-kerdış keyif etmek, sevinmek, neşelenmek
kêf weş bıyayenı-bıyayış neşesi yerinde olmak, keyfi iyi olmak
kêf weş kerdenı-kerdış keyfini hoş etmek, neşelendirmek
kêfci ci kefçisi, alışmışı
kêfçi tiryaki, alışkın
kêfçinı keyifcilik
kêfdê xo ya hereket bıkı keyfine göre hareket et
kêfê cı ame keyfi geldi
kêfê cı amyayenı-amyayış keyfi gelmek, sevinmek
kêfê cı cadıro keyfi yerindedir
kêfê cı cırê yeno keyfi kendisine geliyor
kêfê cı weşo keyfi iyidir
kêfê cı keyfi
kêfê mı nino keyfim, neşem gelmiyor, canım istemiyor gibisinde
kêfê xo pa ardenı-ardış sevinmek, keyiflenmek, keyfini getirmek
kêfêri daha keyifli
kêfi hêrskerd keyfi kızdırdı
kêfi keyfi
kêfil bıyayenı-bıyayış kefil olmak
kêfil kerdenı-kerdış kefil etmek
kêfil kefil
kêfila kefildir (dişil)
kêfilinı kerdenı-kerdış kefillik yapmak
kêfilinı kefillik
kêfilo kefildir (eril)
kêfli keyifli
kêfliya keyiflidir (dişil)
kêfliyo keyiflidir (eril)
kêfna bir keyif daha
kêfnêweş neşesiz, neşesi olmayan, özüntülü
kêfsız 1-rahatsız, 2-neşesiz, keyifsiz
kêftê xo ya hereket bıkı keyfine göre hareket et
kêftır daha keyifli
kêftırın daha daha keyifli
kêfweş bıyayenı-bıyayış memnun olmak, neşeli ve sıhatlı olmak
kêfweş kerdenı-kerdış memnun etmek, neşelendirmek
kêfweş 1-keyfi yerinde olan, neşeli, 2-memnun
kêfweşey 1-memnunluk, 2-neşeli, sıhatlı ve keyifli olmak
kêfweşeyda cıra bewni neşesine bak, keyfine bak
kêfına keyiflidir (dişil)
kêfıno keyiflidir (eril)
kêş tiryaki, sigara vb şeyleri çok içen veya çeken kimse
kêşa tiryakidir (dişil)
kêşiş keşiş, papaz
kêşişinı keşişlik
kêşinı keşlik, tiryakilik
kêşiyayê vera cor yukarı doğru çekiliyorlardı, tırmaniyorlardı
kêşiyayê 1-tırmaniyorlardı, çekiliyorlardı, 2-öldürülmüşler
kêşiyayenı-kışıyayış 1-öldürülmek, 2-yukariya, dağa, yamaca tırmanmak
kêşkêşnaye ekşitilmiş olan, eşkili
kêşkêşnayenı-kêşkêşnayış 1-ekşitmek, 2-birbirine saldırmak için kışkırtmak
kêşkêşyaye 1-ekşimiş olan, 2-biribirine saldırılmış olan
kêşkêşyayenı-kêşkêşyayış 1-kızmak, öfkelenmek, 2-ekşimek, 3-birbirine saldırmak
kêşo tiryakidir (eril)
kêhribar kehribar
kêki pireler
kêkna bir pire daha
kêkı pire
kêl mezar taşı, anıt
kêl teke
kêlêx tulum sandal
kêli hayvan sürüsü ve hayvancılık yapan, göçer
kêlp köpek
kêlx yaşlı hayvan
kêlıntı tırpan
kêm (Kur) noksan, eksik
kêmaney miyan dı mendenı-mendış eksikliğin içinde kalmak
kêmaney tede nêverdê içinde eksiklik bırakmadı
kêmaney tey nêverdê içinde eksiklik bırakmadı
kêmaney eksiklik
kêmaneya cı eksikliği, noksanlığı
kêmaneya xo vajı eksikliğini söyle
kêmo eksiktir
kêna (keyna, çêna) kız, kız çocuğu
kêna mı kızım
kêna veyvkerdê gelin edilmiş kız
kêna xaldê mı dayımın kızı
kênat gırêda kin bağladı, kin götü
kênat kin, kin bağlamak, kin götmek
kênatına kindardır (dişil)
kênatıno kindardır (eril)
kênê bê kız gel
kênê şo kız git
kênêk (keynek) kız, kızcağız
kênek kız, kızcağız
kênon (keynan) kızlar
kênver eni dar
kênverinı eni dar olma durumu
kêr sağır
kêra tersenê kimden korkuyorsun?
kêra kimden?
kêra kimden?
kêrayo kimdendir?
kêrê vaja kime söyliyeyim
kêrê kime?
kêri 1-kiriş, 2-yatak yüklüğü (yataklar konulan yer), 3-yayık yaymak için tuluğa takılan, onu asılı ve gergin tutan düz ağaç
kêri yayığın dik durmasını sağlayan destek, yayığın yanlarına takılan destek çubuklar veya direkler
kêribar kehribar
kêrm kurt, ağaç, bitki vb şeyleri yiyen küçük hayvan
kêrmık kurtcuk
kês hayvan yem artığı, samanın irisi
kêsa bıyayenı-bıyayış az rahatsız olmak
kêsa rahatsız olma, az hasta olma
kêsat (Ar) alış verişte durgunluk
kêsaya rahatsızdır (dişil)
kêsayê rahatsızdırlar
kêsayo rahatsızdır (eril)
kêse kaxıdi kese kağıdı, torba
kêse kerdenı-kerdış keselenmek
kêse 1-cepte taşınan, para vb şeyler konulan büyük torba, kese, 2-kendi tarafından, kesesinden, 3-keseleme, 4-yıkanırken kir çıkarmaya yarayan cep biçiminde bez
kêsedê xo ra şı kesesinden gitti
kêsedê xo ra hesab da kendi kesesinden hesabı verdi
kêsedê xo ra kesesinden
kêsera kesesinden
kêsey cı pırê pereyo kesesi dolu paradır
kêsey peran para torbası
kêver (kêber, keyber, qapi) kapı, evin önü, giriş kısmı
kêverê hewşi hawlu kapısı, dış kapı
kêwra kirve
kêwrayinı kirvelik
kêxa öksürdü (eril)
kêxayê öksürüyordu
kêxayenı-kıxayış öksürmek
kêxê öksürdü (dişil)
kêxena öksürüyor (dişil)
kêxeno öksürüyor (eril)
kêxi (kêxi) öksürük, öksürmek
kêxi (kıxi) öksürük, öksürme
kêxi cı öksürüğü
kêxse (keshe) ekilip soğan olan küçük soğan, arpacık soğanı
kêxı-kêxı öksürük sesi
kêxı öksürük
kêxık öksürük, öksürmek
kêxıki ez tepışta öksürük beni tuttu
kêya şı kiminle giti
kêya kiminle, kimle?
kêyê cı evi
kêye dı evde
kêye ev
kêzıkı böcek, dışkı böceği
kı to nengi nêçinayê eğer sen sövmeseydın?
kı to wıni nêkerdê, ey zi nêkerdê eğer sen öyle yapmasydın oda yapmazdı?
kı eğer, şayet, veya, ve
kı "et, yap", ki vb eklerinin yerini alır
kıafır bıyayenı-bıyayış kafir olmak, inançsız olmak
kıafır kafir, dinsiz imansız, inançsız
kıafırinı kerdenı-kerdış kafirlik yapmak
kıafırinı kafirlik
kıbar bıyayenı-bıyayış kibar olmak
kıbar kibar
kıbara kibardır (dişil)
kıbarey kibarlık
kıbarinı kerdenı-kerdış kibarlık yapmak
kıbarinı kibarlık
kıbaro kibardır (eril)
kıbrit (Ar) kibrit
kıbritci kibritçi
kıbritcinı kibritcilik
kıbritinı kibritcilik
kıbritlıx kibritlik, kibrit konulmaya yarar yer veya kap
kıdem (Ar) kıdem, görevde, çalışmada derece veya süre
kıdemey kıdemlilik
kıdemın kıdemli
kıdi kıdi oğlağı çağırma sözcüğü (eril)
kıdı kıdı oğlağı veya keçi yavrularını çağırırken yada kovarken söylenen bir sözcük
kıdı keçilerı kovarken söylenen bir sözcük
kıdıkı bir yaşını doldurmamış dişi keçi yavrusu
kıfş amyayenı-amyayış keşif gelmek
kıfş bıyaye keşf edilmiş olan
kıfş bıyayenı-bıyayış belli olmak, keşf olmak
kıfş kena keşfediyor (dişil)
kıfş keno keşfediyor (eril)
kıfş kerdenı-kerdış keşfetmek
kıfş kerdoğ keşfeden
kıfş ser ardenı-ardış keşif çıkarmak
kıfş 1-belli, 2-keşif, 3-buluş, 4-şöphe
kıfşê cı ard xoser şöphesini özerine çekti
kıfşê cı 1-keşifi, 2-şöphesi
kıfri kerdenı-kerdış küfretmek, sövmek
kıfri küfür, sövme
kıfs amyayenı-amyayış keşif gelmek
kıfs bıyaye keşf edilmiş olan
kıfs bıyayenı-bıyayış 1-keşfolunmak, 2-denetlenmiş olmak, 3-belli olmak, keşf olmak
kıfs kena keşfediyor (dişil)
kıfs keno keşfediyor (eril)
kıfs kerdenı-kerdış 1-keşfetmek, 2-denetlemek
kıfs kerdoğ keşfeden kimse, keşifci
kıfs ser ardenı-ardış keşif çıkarmak
kıfs 1-belli, 2-keşif, 3-buluş, 4-şöphe, 5-kontrol, denetim
kıfsê cı ard xoser şöphesini özerine çekti
kıfsê cı 1-keşifi, 2-şöphesi
kıfır (kufır) küfür, sövme
kıfır kerdenı-kerdış küfretmek, sövmek
kıfırbaz küfreden, küfürbaz
kıfırbazinı küfürbazlık
kıfıri küfürler
kış kerdenı-kerdış tavukları kovmak, uzaklaştırmak
kış soğê mendê defol senden kalası (tavuk için söylenir)
kış-kış mêrati defol mirat anlamında (tavuklar için söylenir)
kış 1-santraç oyunun adı, santraçta kaç anlamında, 2-kümes hayvanlarını kovarken söylenen sözcük, 3-saldır anlamında
kışê pê bê birbirinize saldırın
kışê pê bi birbirine saldırdılar
kışê yakın saldırı, boğuşma
kışş-kışşı kümes hayvanlarını kovarken söylenen bir söz
kışşı kerdenı-kerdış tavuk vb hayvanları kovmak
kışşı kerdı kış etti, tavuğu kovdu
kışiya öldürüldü (eril)
kışiyayê vera cor yukarı doğru çekiliyorlardı, tırmaniyorlardı
kışiyayê 1-tırmaniyorlardı, çekiliyorlardı, 2-öldürülmüşler
kışiyayenı-kışiyayış öldürülmüş olan, öldürülmek, 2-yukariya, dağa, yamaca tırmanmak
kışiyê öldürüldü (dişil)
kışkışnaye ekşitilmiş olan, eşkili
kışkışnayenı-kışkışnayış 1-ekşitmek, 2-birbirine saldırmak için kışkırtmak
kışkışyaye 1-ekşimiş olan, 2-biribirine saldırılmış olan
kışkışyayenı-kışkışyayış 1-kızmak, öfkelenmek, 2-ekşimek, 3-birbirine saldırmak
kışla (Tr) askerlerin toplu olarak barındıkları yapı
kışnı (kuşnı) küşne
kışt (kıst) öldürdü
kışt bı öldürmüştü
kışt ra yandan, yan taraftan, yanından
kışt ser dı 1-kenara ver, 2-yan tarafa ver
kışt ser 1-yan taraf, 2-kenara
kışt 1-öldürdü, 2-yan taraf, 3-bölge
kışt 1-öldürdü, 2-yan, yan taraf
kışta cay ra yer bakımından
kışta çepı sol taraf
kışta kewtenı-kewtış yanında, yanıbaşında yatmak, uzanmak, düşmek
kışta kıştan yanların yanı
kışta ma ra bizim taraftan
kışta mı ra benim tarafımdan
kışta nayenı-nayış yanına koymak
kışta raştı sağ taraf
kışta rakewtenı-rakewtış yanına yatmak, yanında yatmak
kışta rona yanı başına indirdi
kışta ronayenı-ronayış yanına indirmek, koymak
kışta vıstenı-vıstış yanında düşürmek, yanı başına yatırmak
kışta zeri ra yürek tarafından, yürekten
kışta 1-bakımdan, 2-tarafından, 3-yanında, yanıbaşında
kışta öldürmüş, öldürülmüş (dişil)
kıştandê cı yan taraflarını
kıştanê cı nişan danê yan taraflarını gösteriyorlar
kıştbı öldürmüştü
kıştê ra bir taraftan
kıştê ser 1-bir taraf üzeri, 2-bir kenarda, bir kenara
kıştê her hangi bir taraf
kışte öldürülmüş olan
kıştêna bir taraftan, bir yandan
kıştenı-kıştış öldürmek
kışto öldürmüş, öldürülmüş (eril)
kıştoğ öldüren, katil, cani
kıştser yana doğru, yan taraf
kıştı ser yan taraf özerine
kıştı 1-yan, yan taraf, kenar, 2-öldürdü (dişil)
kışyaya öldürülmüş (dişil)
kışyayenı zi esta öldürülmekte var
kışyayenı-kışyayış öldürülmek
kışyayo öldürülmüş (eril)
kıhan (kehan, kehen, kohon, kohan) eski, eskilerden, eskimiş olan, eskilerden kalma, gün görmüş ve çok yaşamış kimse
kıhan bıyayenı-bıyayış eskimek
kıhan kerdenı-kerdış eskitmek
kıhan eski, kıhantır
daha eski, kıhantırın daha daha eski
kıhanan dı eskilerde
kıhananê ma 1-yaşlılarımız, 2-eskilerimiz
kıhanci eskici, eskiden kalma
kıhaney eskilik, eskiden kalma
kıhaninı 1-eskicilik, 2-eskilerden kalma, 3-eskimiş olma
kıhanxane eskici dükanı, eski eşyaların satıldığı yer
kıhari bir yaşına yaklaşmış dişi keçi yavrusu
kıharı bir yaşına yaklaşmış dişi keçi yavrusu
kıhêl Arap atlarına verilen bir isim, hayvanlarda, atlarda iyi cins, iyi kan, asil
kıhêlı bir at cinsı, kühelan
kıho bı 1-yeşerdı, 2-morardı, 2-maviydı
kıho bıyayenı-bıyayış yeşermek
kıho 1-mavi, 2-yeşermek, yeşil, yeşilimsi
kıhoyek 1-yeşilimsi, 2-mavimsi
kıhoyey yeşillik, mavilik
kıhoyi yeşillik, mavilik
kıhoyinı yeşillik, mavilik
kıhoyın 1-yeşilli, 2-mavili
kıhün bıyayenı-bıyayış eskimek
kıhün kerdenı-kerdış eskitmek
kıhün eski, eskilerden, eskimiş olan, eskilerden kalma, gün görmüş ve çok yaşamış kimse
kıhün eski, kıhüntır
daha eski, kıhüntırın daha daha eski
kıhünan dı eskilerde
kıhünanê ma 1-yaşlılarımız, 2-eskilerimiz
kıhünci eskici, eskiden kalma
kıhüney eskilik, eskiden kalma
kıhüni eskiler
kıhüninı 1-eskicilik, 2-eskilerden kalma, 3-eskimiş olma
kıhünxane eskici dükanı, eski eşyaların satıldığı yer
kıkırdak kuyruk yağının erimesinden arta kalan gevrek posası
kıkırdakın kıkırdaklı
kıl kı 1-çalkala, 2-ateşi alevlendir, ateşi kürükle
kıl u adır alev ve ateş
kıl-kılı 1-alev, alaz, kıvılcım, 2-gözleri rimeleme, rimel sürme
kıla adıri ateş alevi
kıla adıriya ateşin alevidir
kıla koşu, yarış (at yarışlarında birincilik)
kılam şiir, türkü
kılama (‹şaretê pêra abırnayenı, yan zi erdosek) ( )
parantez
kılama bı koşe (abırnayoğo bı koşe) köşeli parantez
kılama bıkoşe köşeli parantez
kılama parantez
kılami şiirler, türküler
kılamı 1-söz, 2-türkü, 3-tanrı sözü
kılanşinge ufak taşlar atmak için kullanılan sapan
kılasik (Fr) klasik
kılasingı (kelasingı) sapan
kılaw-kılawı külah, bere, take
kılawa küllahtır
kılawan küllahları
kılawek-kılaweki mantar, mantarlar
kılawek virgül
kılawi küllahlar
kılawüz na ser kı bıkşo öldürmek için gözetledi, fırsat koladı
kılawüz 1-gizliden takip etmek, beklemek, gözetlemek, fırsat kolamak, 2-kılavuz, yol gösteren kimse, rehber
kılawüzey kılavuzluk, rehberlik
kılawüzinı kılavuzluk, rehberlik
kılawı (kelaw, kulawı) külah
kılawın külahlı
kılbızık kormışkan çiçeği, kormışkanın geliş nişanının çiçeği
kılçıxı kılçık, diken gibi ince ve küçük kemik
kılçıxın kılçıklı
kıldan rimel çekme (gözlere)
kıldê 1-sıçra, atla, 2-alevlendi, tutuştu
kılde atla
kılêncey nandê nebi mısır ekmeğinin külinçeleri
kılêncey külinçeler, bayramlarda yapılan şekerli ve topalak ekmek, yağlı yumurtalı ve sütlü külinçe, börek
kılimat iklim
kılimı kilim
kılise (Yün) Hristiyanların ibadet yeri
kılit bıyayenı-bıyayış kilitlenmek
kılit kerd kapatı, anahtarladı, kilitledi
kılit kerde anahtarlı, kapalı, kilitli, kilitlenmiş olan
kılit kerdenı-kerdış kapatmak, kilitlemek, anahtarlamak
kılit kerdo kilitlemiş
kılit kerdoğ kilitleyen
kılit anahtar, kapıyı kapatma aleti
kılitci anahtarcı, anahtar yapan veya satan kimse
kılitê cı anahtarı
kılitinı anahtarcılık
kılito kilitlidir
kılitın kilitli
kıll kılli alev alev
kıll alev, kıvılcım
kılla 1-at yarışı, 2-kadınlarda fese sarılan tülbent
kıllı alev
kılm kerde kısaltılmış olan
kılm kerdenı-kerdış kısaltmak, kısa kesmek
kılm kerdoğ kısaltan
kılm kısa, öz, kestirmeden
kılma kısadır, kısa veya küçük kadın (dişil)
kılman kısalarını
kılmê kısadırlar (çoğul)
kılmek kısacık
kılmekêri daha kısa
kılmêri daha kısa
kılmey kısalık, kısacası
kılmeya cı kısalığı
kılmi kısalar
kılminı kısalık
kılmiyê kısadırlar
kılmkı kısalt
kılmmekı
kılmo kısadır, kısa veya küçük adam (eril)
kılmtır daha kısa
kılmtırın daha daha kısa
kılor bıyayenı-bıyayış yuvarlak şekilde toparlamak
kılor kerdenı-kerdış yuvarlak şekle sokmak
kılor-kılorı 1-yuvarlak ekmek, 2-yılanın yuvarlak şekilde toparlanması
kılor 1-yuvarlak, 2-katlanma, yuvarlanma (yılan vb yuvarlak olması), 3-külinçe, çörek
kılora ayri değirmende yapılan yuvarlak ekmek
kılora çıli yuvarlak kış ekmeği
kılorek-kılorekı küçük ve yuvarlak ekmekcik
kılori 1-külinçeler, 2-yuvarlaklar
kılorinı külinçecilik
kıls kerdenı-kerdış kireçlemek
kıls kireç
kılsı sandalye
kılı a gandê to kewo alev canına düşsün
kılı acı kewo ateş düşsün, alevlensin
kılı acı kewtenı-kewtış alev düşmek
kılı cı kewtenı-kewtış alevlenmek, alev düşmek
kılı kerdenı-kerdış ateşi alevlendirmek, gürleştirmek
kılı alev
kılıbık (Tr) karısının baskısı altında olan kimse
kılıbıkey kılıbıklık
kılıbıko kılıbıktır
kılıf (Ar) bir şeyi korumak için, yumuşak bir nesneden yapılan özel kap
kılıf (Ar) mec: bahane uydurmak, yolsuz bir şeye gerekçe bulmak
kılıf kerdenı-kerdış kılıflamak, kılıf uydurmak
kılıf vıraştenı-vıraştış kılıf yaptırmak
kılıfê cı rê vina bir kılıf uydurdu
kılıfın kılıflı
kılın alevli
kılıx kılık, üst baş, kıyafet
kılıxê parsecinı dilenci kılığı
kımılı kımıl, tahıllara zarar veren küçük ve zararlı bir böcek
kımız (Tr) bir çeşit türk içkisi
kın 1-bıçak vb kesici araçların kabı, kılıfı, 2-su tuluğu
kınar (kenar) kenar, köşe, en uc
kınar ra bırnayenı-bırnayış kenardan kesmek
kınar ra şiyayenı-şiyayış kenardan gitmek
kınar verdayenı-verdayış kenar bırakmak
kınardı (kenardı) kenarda, köşede
kınardı vınderdenı-vınderdış kenarda durmak
kınarê cı kenarı
kınarêni kenardakini
kınarın (kenarın) kenarlı, köşeli
kınc (çına) elbise, üstbaş
kınc şıtenı-şıtış elbise yıkamak
kınci (kuncı) susam
kınci rıjnayenı-rıjnayış susamı sapından dökmek, devşirmek
kınciyo pıraynaye kavrulmuş susam
kıncıci susamcı, susam eken veya satan kimse
kıncıcinı susamcılık
kıncıyinı susamcılık
kınd deriden yapılıp yolculukta çok kullanılan bir nevi su kabı
kındenı-kındış kazmak, deşmek
kındır kenevir
kındırcinı kenevircilik
kındırinı kenevircilik
kındırın kenevirli
kınena kaziyor (dişil)
kıneno kaziyor (eril)
kınkor bir çeşit bitki
kıno kenevir
kınra awı şımıtenı-şımıtış tuluktan su içmek
kınık çiçekten çıkan sebze
kır 1-beyaz ile siyah karışımından oluşan renk, 2-erkeğin cinsel organı, erkeklik organı, penis, 3-şehir ve kasabanın dışında kalan, toprağı sert boş, geniş ve taşlık arazi
kıra (Ar) kira, icar
kıra dayenı-dayış kira vermek
kıra gırotenı-gırotış kira almak
kıra kerdenı-kerdış kiralamak
kırac verimsiz toprak, yüksek, tümsek ve düz olmayan ve sulanmayan yer
kıraci kiracı
kıracinı kiracılık
kıraciyey kiracılık
kıracılıxey kiracı olma durumu
kırameta cı kerametı
kırametı keramet
kırametın kerametli
kırat (Ar) elmas, zümrüt gibi değerli şeylerin tartısında kulanılan ölçü birimi
kıraxı soğuklardan yer ve bitkilerin üzerindeki suyun donması
kırazlıx kiraz bahçesi
kırazı (Yün) kiraz
kırbit (kerküt) kibrit
kırd 1-kürt, 2-Piran ve dolaylarında köylü tabakasına takılan küçük görme lakabı
kırdaş kürt
kırdaşi kürtler
kırdaşki kürtçe
kırdas 1-Kürt, 2-Kürmanc, kırmanc
kırdasi 1-Kürtler, 2-kürtçe, 3-Kürmanclar
kırdaski Kürtçe
kırdki kürtçe
kırê dayenı-dayış kira vermek
kırê gırotenı-gırotış kira almak
kırê heri eşek yarağı
kırê kerdenı-kerdış kiralamak
kırê kerdoğ kiraliyan, kiracı
kırê 1-kira, 2-pazar, pazar günü
kırec (kırej) kireç
kırec kerdenı-kerdış kireçlemek
kırecci kireççi
kıreccinı kireççılık
kırecın kireçli
kırêdi dayenı-dayış kredi vermek
kırêdi gırotenı-gırotış kredi almak
kırêdi kredi
kırêşena taşiyor (dişil)
kırêşenê cor yukariya taşiyorlar
kırêşenê keye eve taşiyorlar
kırêşenê taşiyorlar
kırêşeno taşıyor (eril)
kırej (kırec) kireç
kırej kerdenı-kerdış kireçlemek
kırejci kireççi
kırejcinı kireççılık
kırejın kireçli
kırêk sıpacık
kırêkê bir sıpacık
kırêki sıpalar
kırêkı eşek sıpası, sıpacık (dişil)
kıremit (Yün) kiremit
kıremit kerdenı-kerdış kiremitlemek
kıremitci kiremitçi
kıremitcinı kiremitcilik
kıremitcılıxey kiremitçilik
kıremitın kiremitli
kırêya dayenı-dayış kiraya vermek
kırgıle kanatlı ve uçucu hayvanların göbresi
kıri dayenı-dayış kira vermek
kıri kerdenı-kerdış kira
kıri 1-eşek sıpası, 2-kira
kıriş kiriş
kırişci kirişçi
kırişlıx kirişlik
kırişın kirişli
kıriminal sabıkalı
kıriminala sabıkalıdır (dişil)
kıriminalo sabıkalıdır (eril)
kıriyan sıpaları
kırkot darı vb tahılların kırıntıları
kırkıncı (kerkıncı) yengeç
kırlent (‹t) işlemeli veya işlemesiz olarak yatak üzerine konulan yastık
kırm kerdenı-kerdış kırtlamak
kırm gevrek ve kuru bir şeyi yerken dişler arasında çıkan ses
kırmanc 1-kürt, kürmanc, 2-Dersim ve çevresindeki Alevi halk kendini bu ad ile adlandırır
kırmanci Kürtçe, kürmancice
kırmi kırtlama
kırmonc kırmanc
kırnaw çifleşme isteyen dişi kedinin çağırışı
kırosnayenı-kırosnayış 1-kemirmek, 2-depiştirmek, ağzını doldurarak yutmak
kırr kel, dazlak, başında saç olmayan
kırrêk sıpacık
kırrêkê bir sıpacık
kırrêki sıpalar
kırrêkı eşek sıpası, sıpacık (dişil)
kırri heri eşek sıpası
kırri sıpa, eşek yavrusu
kırriyan sıpaları
kırriyo xuli kırri eşeğin oğlu eşek, eşek sıpasının oğlu eşek
kırrı eşek sıpası
kırrıkekê bir sıpacık
kırt kerdenı-kerdış 1-tıkırdatmak, 2-kırpmak
kırt kırt kırt kırt sesini çıkarmak
kırt sert yada gevrek bir şeyi dişlerken çıkarılan ses
kırta enik, köpek yavrusu (dişil)
kırtan enikcikleri
kırtasiye (Ar) defter, kalem, kağıt vb şeylerin genel ismi
kırtasiyeci kırtasiye eşyasını satan kimse
kırtasiyecılıxey kırtasiyecilik
kırtasiyeyinı kırtasiyecilik
kırte enik, köpek yavrusu (eril)
kırtek enikcik
kırtekê bir enikcik
kırtekekê bir enikcik
kırteki enikcikler
kırtekı enikcik (dişil)
kırtey delı köpeğin eniği (kızarken yada söverken kulanırlar)
kırtey enikcikler
kırteyan enikcikleri
kırti kewtı cı kırt sesini çıkardı
kırti kırt sesi
kırtlama şekeri ısırarak çay içmek
kırtleme şeker vb şeyleri dişle kırarak yemek
kırtnayê kıkırdiyordu
kırtnayenı-kırtnayış kıkırdatmak, sert bir şeyi çiğnemek
kırtı kırtı kemirme sesi, kart kurt
kırtıkê (qırtıkê) biraz, azıcık
kırtıkê bıdı mı biraz bana ver
kırwas bir çeşit bez, kumaş
kırwas pamuktan yapılan beyaz ve kalın yerli zaza kumaşı
kırıştê 1-taşiyordu, 2-taşımıştı, taşımış
kırıştenı-kırıştış taşıma, taşımak, yüklenip getirmek
kırıştoğ taşıcı, taşiyan kimse
kırıkekê bir sıpacık
kırım kerden-kerdış turpanlamak, kökten biçmek, kesmek
kırım turpan
kıs-kısi (ê cıniyan) kadınların cinsel organı, döl yolu (am)
kısas (Ar) suçluyu işlediği suçun aynısı ile yargılama, cezalandırma
kısasi rê kısas kısasa kısas
kıskanci bir şeyi tutup sıkıştırmaya yarayan, pense, kelpeten gibi araç
kıskısna ekşiti
kıskısnaye ekşimiş olan
kıskısnayenı-kıskısnayış ekşitmek
kıskısnena ekşitiyor (dişil)
kıskısneno ekşitiyor (eril)
kıskısya ekşidi
kıskısyaye ekşitilmiş olan
kıskısyayenı-kıskısyayış ekşimek
kısmen (Ar) bütünü değil, bir bölümü, bazı yönden
kısmen qedina birazını, bir bölümünü bitirdi
kısmet (Ar) kısmet, nasip, talih vs
kısmetê cı abiya kısmetı açıldı
kısmetê cı kısmetı
kısmetın kısmetli
kısmi (Ar) bir şeyin yalnız bir bölümünü içine alan, cüzi
kıspet post, deri vb şeylerden yapılan giyecek, üstbaş, kispet
kıst (kışt) öldürdü
kıst ser dı 1-kenara ver, 2-yan tarafa ver
kıst ser 1-yan taraf, 2-kenara
kısta cay ra yer bakımından
kısta çepı sol taraf
kısta kewtenı-kewtış yanında, yanıbaşında yatmak, uzanmak, düşmek
kısta kıştan yanların yanı
kısta mı ra benim tarafımdan
kısta nayenı-nayış yanına koymak
kısta raştı sağ taraf
kısta rakewtenı-rakewtış yanına yatmak, yanında yatmak
kısta rona yanı başına indirdi
kısta ronayenı-ronayış yanına indirmek, koymak
kısta vıstenı-vıstış yanında düşürmek, yanı başına yatırmak
kısta zeri ra yürek tarafından, yürekten
kısta 1-bakımdan, 2-tarafından, 3-yanında, yanıbaşında
kısta öldürmüş, öldürülmüş (dişil)
kıstandê cı yan taraflarını
kıstanê cı nişan danê yan taraflarını gösteriyorlar
kıstbı öldürmüştü
kıstê ra bir taraftan
kıstê ser 1-bir taraf üzeri, 2-bir kenarda, bir kenara
kıstê her hangi bir taraf
kıste öldürülmüş olan
kıstêna bir taraftan, bir yandan
kıstenı-kıstış öldürmek
kısto öldürmüş, öldürülmüş (eril)
kıstoğ öldüren, katil, cani
kıstser yana doğru, yan taraf
kıstı ser yan taraf özerine
kıstı 1-yan, yan taraf, kenar, 2-öldürdü (dişil)
kısvet post, deri vb şeylerden yapılan giyecek, üstbaş, kispet
kısyaya öldürülmüş (dişil)
kısyayenı zi esta öldürülmekte var
kısyayenı-kısyayış öldürülmek
kısyayo öldürülmüş (eril)
kısım (Ar) bölüm, kesim, kol, dal
kısım kerdenı-kerdış kısımlamak, kısımlara ayırmak
kısım kısım bölüm bölüm
kısır (Tr) döl vermeyen, üreme imkanı olmayan
kısır kiymalık, taze soğan, maydanoz ve baharatla yapılan kiyma yemeği
kısıya öldürüldü
kıt diyayenı-diyayış zor bulmak, zor temin etmek, az bulmak
kıt vinayenı-vinayış kıt olmak, az bulunmak
kıt vineyêno az bulunuyor
kıt az bulunan, ihtiyaca yetmeyecek kadar az
kıta (Ar) 1-yer yüzündeki beş büyük kara parçasından her biri, ana kara, 2-askeri birlik
kıtab (kıtav) kitap
kıtabci kitapçı
kıtabcinı kitapcilik
kıtabcılıxey kitapçılık
kıtabda to dı kitabında
kıtabê ra bir kitaptan
kıtabe (Ar) taş, mermer vb gibi sert cisim üzerindeki oyma ve kabartma yazı
kıtabi (Ar) kitapla ilgili, kitaba bağlı, kitaba uydurmak, kitap lafları
kıtabi kitaplar
kıtabinı kitapçılık
kıtablıx kitaplık
kıtabxane (kutabxane, kutübixane) kütüphane, kitaplık
kıtabı nüşnayenı-nüşnayış kitap yazmak
kıtabı wendenı-wendış kitap okumak
kıtabı kitap
kıtan 1-kıtaları, 2-bir nevi kumaş, keten
kıtav (kıtab) kitap
kıtavci kitapçı
kıtavcinı kitapcilik
kıtavcılıxey kitapçılık
kıtavda to dı kitabında
kıtavê ra bir kitaptan
kıtave (Ar) taş, mermer vb gibi sert cisim üzerindeki oyma ve kabartma yazı
kıtavi (Ar) kitapla ilgili, kitaba bağlı, kitaba uydurmak, kitap lafları
kıtavi kitaplar
kıtavinı kitapçılık
kıtavlıx kitaplık
kıtavxane (kutabxane, kutübixane) kütüphane, kitaplık
kıtavı nüşnayenı-nüşnayış kitap yazmak
kıtavı wendenı-wendış kitap okumak
kıtavı kitap
kıtle (Ar) insan topluluğu
kıtlıx açlık, yiyecek maddelerinde görülen darlık
kıtlıxinı kıtlık, az bulunma durumu
kıtlıxı bıyayenı-bıyayış kıtlık olmak
kıtım (ketım) kaydı olmayan, herhangi bir yerde kayd edilmeyen, kayıtsız
kıtım bıyayenı-bıyayış kaydı olmamak, kayıtsız olmak
kıtım kerdenı-kerdış 1-kaydını yapmamak, 2-inkar etmek
kıvalite kvalite
kıvalitey cı kvalitesi
kıvaliteyın kvaliteli
kıvıl hayvanlardan soyulan tüylü post
kıwam (Ar) kıvam, ayarında
kıwamey kıvamlık, kıvamında
kıwır zıwır önemsiz şeyler, derme çatma
kıwırcık (Tr) düz olmayan, kıvrımlı olan
kıx kerdenı-kerdış pes etmek, yenilgiyi kabullenmek
kıx va pes etti
kıx 1-çocuk dilinde pis, kötü, yenilmesi sakıncalı olan, 2-pes etmek, yenilgiyi kabullenmek
kıxa öksürdü (eril)
kıxayê öksürüyordu
kıxayenı-kıxayış öksürmek
kıxê öksürdü (dişil)
kıxena öksürüyor (dişil)
kıxeno öksürüyor (eril)
kıxi (kêxi) öksürük, öksürmek
kıxi cı öksürüğü
kıxse (keshe) ekilip soğan olan küçük soğan, arpacık soğanı
kıxı-kıxı öksürük sesi
kıxı öksürük
kıxık öksürük, öksürmek
kıxıki ez tepışta öksürük beni tuttu
kıxıyenı-kıxıyış öksürmek
kıyafet (Ar) kılık, giyim
kıyafet vırnayenı-vırnayış kılık değiştirmek
kıyafetê cı kılığı, kıyafetı
kıyamet (Ar) kıyamet
kıyametı werzanayenı-werzanayış kiyamet koparmak, ortalığı velveleye vermek, kargaşa yaratmak
kıyas (Ar) karşılaştırma, oranlama, benzetme, bir tutma
kıyas kerdenı-kerdış kıyaslamak, karşılaştırmak
kıye (keye) 1-ev, 2-aile
kıye dı evde
kıye kerdenı-kerdış ev yapmak, yuva kurmak
kıye ra evden
kızamık (Tr) bulaşıcı, ateşli ve ufak kızıl lekeler döktüren bir hastalık
kızartme kızartma
kızir beyin vekili, muhtar yardımcısı
kızrık hayvan yağının eritilmesinde alta kalan ufak parçalar, koyun vb hayvanların yağlarını kızartarak çıkarılan ufak et parçaları
kızrıkê goştê ruwenıni yağlı etin kızrıkları
kızrıki 1-hayvan kuyruğunu ve küçük et parçalarını kızartıp kızrıkleştirmek, 2-iyice pişip kızarmış et parçaları vs
kızwan menengiç
kızz 1-çok kızarmış, yanık, 2-yağ vb şeyleri kızartırken çıkarılan cızırtı sesi
kızıl (Tr) kırmızı parlak renk
kızılbaş (Tr) şii mezhebinden olanlara verilen ad
kızılbaşinı kızılbaşlık
kızırnayenı-kızırnayış kızartmak, kavurmak
kızıryayenı-kızıryayış kızartılmak, kavrulmak
ki de, dı, da, ce, çe, se eklerinin yerini alır (madem ki
öyleyse)
kibar (Ar) 1-davranış ve duygu bakımından hoş görülü, kibar, nazik, ince, zarif, cazip, mağrur, hürmetkar, 2-güzel ve şık giyinmiş
kibarey kibarlık, naziklik
kibareya kibarca
kibarinı kibarlık, naziklik
kibir (Ar) büyüklük tasarlayan, kendini başkalarından üstün gören
kibirey kibirlik, kibirli olma durumu
kibirinı kibirlik
kibirın kibirli
kibrit (Ar) kibrit
kibrit acıvıstenı-acıvıstış kibrit çakmak, kibrit yakmak
kibritci kibritçi
kibritcinı kibritcilik
kibritinı kibritcilik
kibritlıx kibritlik, kibrit konulmaya yarar yer veya kap
kifayet (Ar) yetişir miktarda olma, yetme, kafi gelme
kişayenı-kişayış kişnemek
kişê kişnedı
kişiya öldürüldü (eril)
kişiyayê vera cor yukarı doğru çekiliyorlardı, tırmaniyorlardı
kişiyayê 1-tırmaniyorlardı, çekiliyorlardı, 2-öldürülmüşler
kişiyayenı-kişiyayış 1-öldürülmek, 2-yukariya, dağa, yamaca tırmanmak
kişiyê öldürüldü (dişil)
kişnı (kuşnı) küşne
kişt (kıst) öldürdü
kişt bı öldürmüştü
kişt ser dı 1-kenara ver, 2-yan tarafa ver
kişt ser 1-yan taraf, 2-kenara
kişt yan, yan taraf
kişta cay ra yer bakımından
kişta çepı sol taraf
kişta kewtenı-kewtış yanında, yanıbaşında yatmak, uzanmak, düşmek
kişta kiştan yanların yanı
kişta mı ra benim tarafımdan
kişta nayenı-nayış yanına koymak
kişta raştı sağ taraf
kişta rakewtenı-rakewtış yanına yatmak, yanında yatmak
kişta rona yanı başına indirdi
kişta ronayenı-ronayış yanına indirmek, koymak
kişta vıstenı-vıstış yanında düşürmek, yanı başına yatırmak
kişta zeri ra yürek tarafından, yürekten
kişta 1-bakımdan, 2-tarafından, 3-yanında, yanıbaşında
kişta öldürmüş, öldürülmüş (dişil)
kiştandê cı yan taraflarını
kiştanê cı nişan danê yan taraflarını gösteriyorlar
kiştbı öldürmüştü
kiştê ra bir taraftan
kiştê ser 1-bir taraf üzeri, 2-bir kenarda, bir kenara
kiştê her hangi bir taraf
kişte öldürülmüş olan
kiştêna bir taraftan, bir yandan
kiştenı-kistiş öldürmek
kişto öldürmüş, öldürülmüş (eril)
kiştoğ öldüren, katil, cani
kiştser yana doğru, yan taraf
kiştı ser yan taraf özerine
kiştı 1-yan, yan taraf, kenar, 2-öldürdü (dişil)
kişyaya öldürülmüş (dişil)
kişyayenı zi esta öldürülmekte var
kişyayenı-kişyayış öldürülmek
kişyayo öldürülmüş (eril)
kil yumuşak ve yağlı toprak
kile (Ar) tahıl ölçmede kulanılan bir ölçek
kiler (mahzen) kiler, evin yiyecek deposu, yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar
kilim (Kur) döşeme, yere serilen oturmalık
kilimci kilimci
kilimcinı kilimcilik
kilimcılıxey kilimcilik
kilise (Yün) Hristiyanların ibadet yeri
kilit bıyayenı-bıyayış kilitlenmek
kilit kerdenı-kerdış kilitlemek
kilit kerdo kilitlemiş
kilit anahtar, kapıyı kapatma aleti
kilito kilitlidir
kilitın kilitli
killer erzak koyma deposu
kilo (Fr) kilo
kiloamper (Fr) değeri 1000 amper olan akım şideti birimi
kilogıram (Fr) kilogram, bin gramlık ağırlık birimi (kg)
kilolıx kiloluk
kilometre (Fr) 1000 metrelik uzunluk ölçü birimi (km)
kilometreyê hezar metreyo bir kilometre bin metredir
kilowat (Fr) değeri bin wat olan güç birimi
kilowolt (Fr) değeri bin volt olan elektrik gerilim birimi
kiloğıram (Fr) kilogram, bin gramlık ağırlık birimi (kg)
kiloyê bir kilo
kiloyın kilolu
kilın killi
kimlık dayenı-dayış kimlik vermek
kimlık vetenı-vetış kimlik çıkarmak
kimlık kimlik, hüviyet
kimlıx dayenı-dayış kimlik vermek
kimlıx vetenı-vetış kimlik çıkarmak
kimlıx kimlik, hüviyet
kimya (Ar) kimya
kimyaci kimyacı
kimyacinı kimyacılık
kimyacılıxey kimyacılık
kimyager (Ar+Far) kimyager, kimyacı
kimyewi (Ar) kimyevi, kimyasal
kimyon (Ar) ıtırlı ve otsu bir bitki ve bunun tohumundan elde edilen baharat
kin (Far) kin, öç almayı amaçlayan gizli düşmanlık
kin gırêdayenı-gırêdayış kin bağlamak
kin gırotenı-gırotış kin bağlamak
kincinı kincilik
kincılıxey kincilik
kindar bıyayenı-bıyayış kindar olmak
kindar kinci, kinli
kindara kindardır (dişil)
kindarinı kerdenı-kerdış kindarlık yapmak
kindarinı kindarlık
kindaro kindardır (eril)
kinın kinci
kip 1-tam uyan, tam uygun, tam kapatan, tam olan, tıpa tıp gelen, uygun, 2-örnek, kalıp
kipdê cı dı kipinde
kipê bellikerden belirtme kipi
kipê bellikerdenı belirtme kipi
kipê ciyo tam uyuyor, tam kendisine oluyor
kipê ciyo tam uyuyor
kipê cı kipı, uygun
kipê dawetkerdenı buyurma kipi
kipê emıri emir kipi
kipê şerti şart kipi
kipê kerdenı-kerdışi yapmak kipi
kipê lazımey gereklilik kipi
kipê waştenı-waştışi istek kipi, isteme kipi
kipê wazenı dilek kipi
kipê xeberı haber kipi
kipiyê 1-tam uyuyor, 2-kiptirler
kipo mastar mastar kipi
kira (Ar) kira, icar
kira dayenı-dayış kira vermek
kira dayoğ kira veren
kira gırotoğ kira alan
kira kerde kiralanmış olan
kira kerdenı-kerdış kiralamak
kira kerdoğ kiralayan
kiraci kiracı
kiracinı kerdenı-kerdış kiracılık yapmak
kiracinı kiracılık
kiracılıxey kiracı olma durumu
kirayın kiralı
kirazêr kiraz ağacı
kirazi kirazlar
kirazlıx kiraz bahçesi
kirazı (Yün) kiraz
kirec kerdenı-kerdış kireçlemek
kirec kireç
kirecci kireççi
kireccinı kireçcilik
kirecın kireçli
kirej kerdenı-kerdış kireçlemek
kirej kireç
kirejci kireççi
kirejcinı kireçcilik
kirejın kireçli
kiremit (Yün) kiremit
kiremit kerdenı-kerdış kiremitlemek
kiremitci kiremitçi
kiremitcılıxey kiremitçilik
kirez kerdenı-kerdış kireçlemek
kirez kireç
kirezci kireççi
kirezcinı kireçcilik
kirezın kireçli
kiriş kiriş
kirişci kirişçi
kirişlıx kirişlik
kirişın kirişli
kisdê xo dı kesesinde
kisdê xo ra kesesinden
kise 1-kese, 2-kendi tarafından
kisedê mı ra kesemdem
kisedê xo ra şı kesesinden gitti
kisedê xo ra kesesinden
kisike gelincik
kisndê to ra senin tarafından, senin kesenden
kisndê xo ra kendi tarafından, kendi kesesinden
kisne 1-kese, 2-tarafından, kendi kesesinden
kisnedê mı ra benim tarafımdan, kesemden
kisnedê xo ra kendi tarafından, kendi kesesinden
kispet post, deri vb şeylerden yapılan giyecek, üstbaş, kispet
kisra kesesinden
kist (kışt) öldürdü
kist ser dı 1-kenara ver, 2-yan tarafa ver
kist ser 1-yan taraf, 2-kenara
kista cay ra yer bakımından
kista çepı sol taraf
kista kewtenı-kewtış yanında, yanıbaşında yatmak, uzanmak, düşmek
kista kıştan yanların yanı
kista mı ra benim tarafımdan
kista nayenı-nayış yanına koymak
kista raştı sağ taraf
kista rakewtenı-rakewtış yanına yatmak, yanında yatmak
kista rona yanı başına indirdi
kista ronayenı-ronayış yanına indirmek, koymak
kista vıstenı-vıstış yanında düşürmek, yanı başına yatırmak
kista zeri ra yürek tarafından, yürekten
kista 1-bakımdan, 2-tarafından, 3-yanında, yanıbaşında
kista öldürmüş, öldürülmüş (dişil)
kistandê cı yan taraflarını
kistanê cı nişan danê yan taraflarını gösteriyorlar
kistbı öldürmüştü
kistê ra bir taraftan
kistê ser 1-bir taraf üzeri, 2-bir kenarda, bir kenara
kistê her hangi bir taraf
kiste öldürülmüş olan
kistêna bir taraftan, bir yandan
kistenı-kistiş öldürmek
kisto öldürmüş, öldürülmüş (eril)
kistoğ öldüren, katil, cani
kistser yana doğru, yan taraf
kistı ser yan taraf özerine
kistı 1-yan, yan taraf, kenar, 2-öldürdü (dişil)
kisvet post, deri vb şeylerden yapılan giyecek, üstbaş, kispet
kisyaya öldürülmüş (dişil)
kisyayenı zi esta öldürülmekte var
kisyayenı-kisyayış öldürülmek
kisyayo öldürülmüş (eril)
kisık torba
kita (Ar) askeri birlik
kita (Ar) yer yüzündeki beş büyük kara parçasından her biri, ana kara
kitab (kıtav) kitap
kitabci kitapçı
kitabcinı kitapcilik
kitabcılıxey kitapçılık
kitabda to dı kitabında
kitabê ra bir kitaptan
kitabe (Ar) taş, mermer vb gibi sert cisim üzerindeki oyma ve kabartma yazı
kitabi (Ar) kitapla ilgili, kitaba bağlı, kitaba uydurmak, kitap lafları
kitabi kitaplar
kitabinı kitapçılık
kitablıx kitaplık
kitabxane (kutabxane, kutübixane) kütüphane, kitaplık
kitabı nüşnayenı-nüşnayış kitap yazmak
kitabı wendenı-wendış kitap okumak
kitabı kitap
kitan 1-kıtaları, 2-bir nevi kumaş, keten
kitav (kıtab) kitap
kitavci kitapçı
kitavcinı kitapcilik
kitavcılıxey kitapçılık
kitavda to dı kitabında
kitavê ra bir kitaptan
kitave (Ar) taş, mermer vb gibi sert cisim üzerindeki oyma ve kabartma yazı
kitavi (Ar) kitapla ilgili, kitaba bağlı, kitaba uydurmak, kitap lafları
kitavi kitaplar
kitavinı kitapçılık
kitavlıx kitaplık
kitavxane (kutabxane, kutübixane) kütüphane, kitaplık
kitavı nüşnayenı-nüşnayış kitap yazmak
kitavı wendenı-wendış kitap okumak
kitavı kitap
kitle (Ar) insan topluluğu
kivi bir çeşit meyve
kiye (keye, kıye, çêye) ev
kiye dı evde
kiye kerdenı-kerdış ev yapmak, yuva kurmak
kiye ra evden
klarnet (Fr) üflemeli bir çeşit çalgı
klas (Fr) sınıf, tabaka, bölüm
klasik (Fr) klasik
klasman (Fr) bölümleme, sınıflama
klasur (Fr) klasör
klinik (Fr) klinik
klinik klinik
klor (Fr) klor, bir element
klorın klorlu
kris (kriz)
ko bı ko dağ dağ, dağdan dağa
ko kewtenı-kewtış dağa düşmek, dağa çıkmak
ko koy nêreseno, insan insani reseno dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur
ko u kere dağ ve kayalar
ko dağ
koalisyon (Fr) çeşitli güçlerin bir araya gelmesiyle oluşturulan birlik
kobalt (Alm) bir element adı
koberz yüksek dağ
kobra (Fr) zehirli bir yılan türü
koç dayenı-dayış göçe zorlama, göç ettirme
koç kerde göçmüş olan
koç kerdenı-kerdış göçmek, göç etmek, başka yere taşınmak
koç kerdoğ göçen
koç basketbol, veleybol vb takım çalıştırıcısı
koç göç, hicret, bir yerden başka bir yere taşınmak
koca bir bayan ismi
koca nereye, nerede, nere, neresi?
kocaman (Tr) çok iri, büyük
koçan bir çeşit makbuz
kocara nereden, hangi taraftan
koçaye kemirilmiş olan
koçayenı-koçayış kemirme, kemirmek
koçber göç etme durumu,göçebe, göçer, göçen
koçberey göçebelik
koçberinı göçebelik
koçeginı çifte telli
koçek 1-dansör, erkek dansçı, düğün vb şenliklerde oynayan kıvrak erkek oyuncu, 2-kadın kılığına girip çengi gibi oynayan erkeklere derler
koçekey köçekcilik, danscılık
koçeki çengi oyunu, köçeki, koçekçe oynanan kıvrak oyun
koçekı köçek, kadın çengi
koçeli bir erkek ismi
koçem hayvanlar tarafından yenilen taze filizler
koçena kemiriyor (dişil)
koçenayenı-koçenayış kemirmek
koçenê kemiriyorlar
koçeno kemiriyor (eril)
koçenı-koçış kemirme, kemirmek
koçer göçebe, göçer, obalı
koçerey göçebelik
koçeri göçebeler, göçerler, göçebelik
koçerinı kerdenı-kerdış göçebe olmak, göçmenlik yapmak
koçerinı göçebelik
koçker göçebe
koçkerd göçtü
koçoğ kemiren
koçık-koçıkı kaşık (tahta yada maddenden yapılır)
koçıkê asınêni demir kaşıklar
koçıkê darêni tahta kaşıklar
koçıkê bir kaşık
koçıki kaşık, kaşıklar
koçın boynuzlu
koçıyayenı-koçiyayış kemirilmek, kemirilmiş olmak
kod (Fr) 1-kot, bir bilgiyi gösteren semboller dizgisi, şifre, 2-bir şeyin gizli numarası, kodu
kod dayenı-dayış kodlandırmak
kod 1-dibek, 2-yarım ölçek tutarında tahtadan kap, 3-agaç kökünü oyup su veya yem koyma yeri yapmak, 4-tahtadan, ağaç kökünden yapılmış olan tahıl ölçeği
kodes (Tr) argo: tutuk evi, hapishane, karakol
kodık 1-içi çıkarılıp kurutulmuş olan biber, patlıcan vs, 2--patlıcan, biber vb sebzelerin kurutulmuşundan yapılan dolmalık, 3-ağaç kökünden veya taştan oyularak yapılan büyük kap, çanak
kodıki dekerdenı-dekerdış dolma doldurmak
kodıki 1-kepçe, içi derin büyük kaşık, 2-patlıcan, biber vb, şeylerin içi çıkarılarak kurutulması
kofi bir çeşit baş örtüsü, bir nevi kadın fesi, kadın tekkesi, kadın baş örtüsü
koşe köşe
koşebend köşebend
koşedı köşede
koşera köşeden
koşeyın köşeli
koşi miyan köşenin içine
koşiser kenar üstü
koşk köşk
koşkar (goşkar) ayakabı dikicisi ve tamircisi, yemenicı
koşkarey (goşkarey) ayakabı dikiciliği ve tamirciliği
koşkarinı ayakabı dikiciliği ve tamirciliği
koho yeşil, yeşerme
kohon (kohan, kıhan) eski, eskimiş olan, eskilerden
kohon kerdenı-kerdış eskitmek, yıpratmak
kohono eskidir, eskilerdendir
koj sağma veya emdirme
koja (koca) nereye, hangi tarafa
koja (kot) kemirdi
kojayenı-kojayış kemirmek
kojiyayenı-kojiyayış kemirilmiş olam, kemirilmek
kojiyayo (kotiyayo) kemirilmiş
kok dayenı-dayış kök salmak, kök vermek
kok dı temelde, kökde
kok ra vet kökten çıkardı
kok u asnas yedi sülale, kök ve sülale, yedi oymak
kok u bınyat yedi sülale
kok kök, temel
kokain (Fr) kokain
kokandê cı dı köklerinde
kokdê xo kendi köküne, sülalesine
kokê cı kend temelini kazdı, mecazi manada sonunu getirdi
kokê cı kökü, kökünü
kokê daran (koki) ağaç kökü, odunluk kök
kokê dıdını ikinci nesil, ikinci kök
kokê dındanan dişlerin kökü
kokê pori saçın kökü
koki 1-kökler, nesiller, 2-ağaç kökleri, odunluk kök
kokna bir kök daha
kokname kökü, kökün ismi, sülalesi
kokra kökten, temelden, dipten
kokteyl (‹ng) 1-içkili toplantı, 2-türlü içkiler karıştırılarak yapılan içki
kokvaş bir ot ismi, bu otun kökü çıkarılıp yenilir
kokvêr 1-kökü kazılsın, nesli kurusun, yok olsun, 2-nesli yok olan
kokı bir tek kök
kokım bıyayenı-bıyayış yaşlanmak, ihtiyarlanmak
kokım ihtiyar, kocamış, yaşlı adam, kişi (eril)
kokıma ihtiyardır, yaşlıdır (dişil)
kokımê ma yaşlılarımız, ihtiyarlarımız
kokımey belay seri ya yaşlılık başa belladır
kokımey yaşlılık, ihtiyarlık
kokıminı ihtiyarlık, yaşlılık
kokımo ihtiyardır, yaşlıdır (eril)
kokımı ihtiyar, kocamış, yaşlı kadın (dişil)
kokın köklü
kol bıyayenı-bıyayış boynuzsuz olmak
kol kerdenı-kerdış 1-körelmek, 2-boynuzlaştırmak
kol kerdenı-kerdış boynuzunu kesmek, boynuzsuz yapmak
kol kerdenı-kerdış körleştirmek, köreltme
kol 1-kol, 2-boynuzsuz, 3-keskin veya sivri olmayan, kör, 4-omuz, omuz üstü
kola (‹t) kolalama ve yapışrmalarda kullanılan nişaşta
kola bir içecek adı (caca cola)
kola köle (dişil)
kolaçan (Tr) çevreyi dolaşıp belli etmeksizin gözden geçirme
kolan çevre, etraf, bölge, yer, dağ tepe, diyar
kolbız-kolbızık bir ot çeşidi
kolbızey bıza bir tür bahar çiçeği (yenilmezler)
kolbızey meya (miya) bir tür bahar çiçeği (yaprakları ve kökü yenilir)
kolbızey bahar çiçekleri
kole biyayeney köle olmak, kölelik
kole bıyayenı-bıyayış köle olmak, köleleşmek
kole kaykerdenı-kaykerdış kole oynunu oynamak
kole nêbiyayeney köle olmamak, köleliliği kabullenmemek
kolê 1-köle, esir (dişil), 2-keçi vb hayvanlarda meleme
kole bir oyun adı, ismı, 2-köle, esir (eril)
kolebiyayeney köle olma durumu
koledar köleci, kölesi olan, köleleri çalıştıran
koledara kölecidir (dişil)
koledarey kölelik
koledarinı kerdenı-kerdış kölecilik yapmak
koledarinı kölecilik
koledaro kölecidir (eril)
kolej (Fr) kolej, lise dengi bir okul
koleksiyon (Fr) koleksiyon
koleksiyonci koleksiyoncu, koleksiyon yapan kişi
koleksiyoncinı koleksiyonculuk
kolektif (Fr) kolektif, ortaklaşa
kolektif karkerenı-kerdış kolektif iş yapmak
kolenêbiyayeney köle olmamak
kolera (Fr) çok bulaşıcı, salgın ve öldürücü bir hastalık
koletey kölelik, köle olma durumu
koley koleyan kölenin kölesi
koley kölelik, köleler
koleyey kölelik
koleyin kölelik
koleyinı kerdenı-kerdış kölelik yapmak
koleyinı kölelik
koli (Fr) içinde türlü eşya bulunan posta paketi
koli arêdayenı-arêdayış odun toplamak
koli barkerdenı-barkerdış odun yüklemek
koli bıbırnı odun kes
koli bırnay odun kesti
koli bırnayenı-bırnayış odun kesmek
koli şıyayenı-şıyayış oduna gitmek
koli kerdenı-kerdış odun kesmek
koli letekerdenı-letekerdış odun parçalamak
koli nıxin kerdenı-kerdış odun yığmak
koli nızinayenı-nızinayış odunları üst üste dizmek, koymak
koli rotenı-rotış odun satmak
koli werdi kerdenı-kerdış odun parçalamak, kırmak
koli odun, odunlar
kolixane odun pazarı, odun yığıp satıkları yer
koliy odunlar
koliyinı kerdenı-kerdış odunculuk yapmak
koliyinı odunculuk
koliyın odunlu
kolli amyayenı-amyayış omuza gelmek
kolli kerdenı-kerdış odun çıkarmak
kolli nayenı-koli nayış omuza almak
kolli nıştenı-nıştış omuza binmek
kolli sernı omzuna al
kolli omuz, her iki omuz
kolo 1-boynuzsuzdur, 2-kördür, körelmiş, keskin değildir
kolon (Fr) sütun
koloni (Fr) sömürge
kolonya (‹t) kolonya
kolonyalist (Fr) sömürgeci
kolordü (Tr) tümen ve birliklerden oluşan büyük birlik
kolye (Fr) gerdanlık
kolı 1-koçları, boynuzları olmayan hayvan, boynuzsuz, 2-kör, ağzı keskin olmayan, kesmeyen
kolıci oduncu
kolıki 1-her iki omuza birden derler, 2-omuzlarına almak, omuzlarında taşımak
kolıtenı-kolıtış kazmak, deşmek
kolıyinı odunculuk
kom bi toplandılar
kom geyrayoği devriye, toplu gezginciler
kom kerdaye toplanmış olan
kom kerde toplanmış olan
kom kerdenı-kerdış toplamak, bir araya getirmek
kom kerdoğ toplayan, bir araya getiren
kom komi küme küme
kom 1-kim, hangi, 2-toplanma, toplu, toplu derli, topluluk, bir araya toplanmak, 3-küme, birikme, biriktirmek, yığın, yığmak, 4-kavim, sülale, oymak, 5-baraka, derme çatma ev, 6-çadır
koma (Fr) koma, bitkisel hayat, kendinden geçme
koma dewletan birleşmiş miletler
koma kewtenı-kewtış komaya girmek
koma 1-birlik, birleşik, birleşme, 2-bitkisel hayat, ölüm döşeğinde olmak
komadıro komadadır
komalıx komalık
komandê vaşi sero rakewt ot kümelerinin özerinde yattı
komando (Fr) komando
kombiyayenan toplanmak, bir araya gelmek, toplantıları
kombiyayeney toplanma, toplantılar
kombıyayenı-kombıyayış toplanmak, toplantı, yığılıp kümelenmek, bir araya gelmek
komca (konca, kamca) nereye, nere, neresi, hangi taraf
komder (kamder, konder) hangi, hangisi, hangi kapı, hangi yol vs
komê cı kümesi, topluluğu
komê estey menda mecazi: bir avuç kemeik kalmış (dişil)
komê estey mendo mecazi: bir avuç kemeik kalmış (eril)
komê perey bir yığın para, bir tomar para
komê pêser kerdenı-kerdış bir araya toplamak, biriktirmek
komê pêser bir araya toplanmak
komê 1-bir avuç, bir tomar, bir yığın, bir hayli, 2-bir baraka (derme çatma ev)
kome küme
komedi (Fr) komedi, güldürücü
komedyen (Fr) güldüren, güldürücü rollerde oynayan
komedyeninı komedyenlik, güldürücülük
komek küme, yığın, kümecık, yığıncık
komerı barakayı
komi 1-kavimler, sülaleler, 2-kümeler, 3-kimler
komik (Fr) gülme duygusu uyandıran, güldürücü
komikey komiklik, komik olma durumu
komikinı komiklik, güldürücülük
komiser (Fr) komiser, güvenlik teşklilatında üniformalı veya sivil memur
komiserey komiserlik
komiserinı komiserlik
komisyon (Fr) 1-alt kurul, komite, 2-bir işte aracılık yapan kimseye bırakılan yüzdelik simsariye
komisyonci komisyoncu
komisyoncinı komisyonculuk
komisyoncılıxey komisyonculuk
komite (Fr) alt kurul, komisyon, kaç kişiden oluşmuş yünetim
komite ronayenı-ronayış komite kurmak
komitey parti parti komitesi
komkerdenı-komkerdış toplamak, yığdırmak, bir araya getirmek
komkerdoğ toplayan, kümeliyen
komkı topla
kommekı toplama
kommik (Fr) komik
kommikinı komiklik
kompartıman (Fr) yolcu trenlerinde vagonların bölmelere ayılmış bölümlerinden her biri
kompartıman apartman, apartman katları çok katlı binalar
kompitor (‹ng) bilgisayar, data, datalı oyun oynama cihazı
kompitor kaykerdenı-kaykerdış kompitor oynamak
komple (Fr) üstün nitelikleri kendinde toplayan, mükemmel
kompleks (Fr) 1-huy, ahlak, kendini bir şey sanma duyguları, 2-kompleks, hemen kavranmayan, çözümü güç olan
komplo (Fr) toplu olarak alınan gizli karar, gizli yürütülen plan
komplo hadre kerdenı-kerdış komplo hazırlamak
komposto (‹t) hoşaf
komposto vıraştenı-vıraştış hoşaf yapmak
kompostoci kompostocu
kompostocılıxey kompostoculuk
kompostoyê xewxan şeftali kompostosu
kompozisyon (Fr) kompozisyon, dersle ilgili yazılı çalışma
komüta kumanda, askeri birliğin işlerini yönetme görevi
komütan kumandan, asker topluluğunun başı
komütaney komutanlık
komütaninı komutanlık
komunikasyon (Fr) iletişim, haberleşme
komunist (Fr) komünizm yanlısı
komunizım (Fr) komünizm
komur (komır) kömür
komurcinı kömürcülük
komı (kamı) kim
komı direklerden, ağaç dalarından, çalı çırpıdan yapılan bir nevi barınak, gölgelik
komıdin (‹t) karyolanın yanı başına konulan küçük dolap
komık 1-kim, hangi, hangisi, 2-topluluk, grup, toplanma
komıki 1-gruplar, 2-küçük küçük kümeler, yüksek yerler
komıkinı kerdenı-kerdış grupçuluk yapmak
komınist (Fr) komünizm yanlısı
komınistey komünistlik
komınistinı komünistlik
komınistlıxey komünizm
komır (komur) kömür
komır vetenı-vetış kömür çıkarmak
komırci kömürcü
komırcinı kömürcülük
komırcılıxey kömürcülük
komırlıx kömürlük, kömür konulan yer
komırvan kömürcü, kömür çıkaran veya satan kimse
komırwan kömürcü, kömür çıkaran veya satan kimse
komırwaney kömürcülük
komırxane kömür konulan veya satılan yer
komırın kömürlü
kon-kono 1-yapma, yaparım, 2-eski, eskiye dayanan, 3-kör, keskin olmayan
kona (kıhana) eskidir
konax büyük ve gösterişli ev, 2-hükümet işlerinin görüldüğü yapı
konaxê hukmati hükümet konağı
konayenı-konayış dövülmek, dövmek, dayak atmak, tokaçla dövmek
kondêz (kewndêz) kepçe, kepkir
kondêzo gırd, werteyên u werdi büyük kepkir, orta ve küçük
kondisyon (Fr) fiziksel ve ruhsal bakımdan bir sporcunun durumu
kone 1-kurnaz, sinsi, şeytan, kalleş, 2-kendini anlamamazlığa vuran, 3-hiç bir şeyden çekilmeyen, korkmayan
koneya kurnazdır, sinsidir, şeytandır (dişil)
koneyenı-koneyış 1-dövülmüş olmak, dövülmek, 2-anlamamazlık veya anlamamazlığa vurmak
koneyinı sinsilik, kurnazlık, kalleşlik vb
koneyo kurnazdır, kalleştir, sinsidir (eril)
konfederasyon (Fr) 1-devletler birliği, 2-çeşitli sendikaların kümeleşmesi
konfederatif (Fr) konfederasyonla ilgili olan
konfeksiyon (Fr) hazır giyim eşyası, giyim evi
konfeksiyonci konfeksiyoncu
konfeksiyoncinı konfeksiyonculuk
konfeksiyoncılıxey konfeksiyinculuk
konferans (Fr) bilim, sanat, edebiyat gibi konularda bilgi vermek için yapılan konuşma
konferans (Fr) milletler arası bir sorunu çözmek için yapılan toplantı
konferans dayenı-dayış konferans vermek
konferansci konferansçı, konuşmacı
konfor (Fr) günlük hayatı kolaylaştıran maddi rahatlık
konforinı konforlu olma durumu
konforın konforlu
kongre (Fr) kongre, delegelerin katılmasiyle yapılan toplantı
kongre vıraştenı-vıraştış kongre yapmak
kongres kongre, toplanma yeri
koni (Fr) koni
koni ban konıkerdenı dam tokaçlama tokacı
koni kerdenı-kerdış tokaçlamak
koni 1-hani, 2-konu, 3-tahta tokaç, tokaçlar
konik (Fr) koni biçiminde olan
konken (‹t) bir çeşit iskambil oyunu
konkol (kankol) meşe ağaçlarında olan bir çeşit kozalak
konkırt ense kökü, ense çukuru
kono pede sapliyor, sokuyor
kono 1-eskidir, 2-düşüyor, 3-dövüyor, 4-yapiyor
konsantrasyon (Fr) dikat toplaşımı, kendini kontrol edip uyum sağlamak
konsantre (Fr) duygusunu, düşüncesini bir noktada toplamak
konsentera bıyayenı-bıyayış konsentera olmak
konsentera duygu ve düşüncelerini bir noktaya vermek
konser (Fr) konser, toplu çalma veya söyleme
konser dayenı-dayış konser vermek
konservatüar (Fr) müzik, tiyatro ve bale öğretimi yapılan okul
konserve (Fr) konserve
konserveci konservecı
konservecılıxey konservecilik
konserveyinı konservecilik
konsey (Fr) yönetim görevi yüklenmiş kimselerden oluşan topluluk
konsolos (Lat) konsolos
konsolosey konsolosluk
konsoloslıxey konsolosluk
konsolosxane konsoloshane, konsolosluk
konsül-konsült konsolos
kont (Fr) derebeylik düzeyinde derebeyi
konta derebeyidir (dişil)
kontak (Fr) karşıt elektrik taşiyan iki maddenin birbirine dokunması, temas
kontaq (Fr) karşıt elektrik taşiyan iki maddenin birbirine dokunması, temas
kontaq 1-aptal, deli, akılsız, dengesiz, ruh hastası, 2-ilişki, bağ, bağlantı
kontax 1-aptal, deli, akılsız, dengesiz, ruh hastası, 2-ilişki, bağ, bağlantı
kontax karşıt elektrik taşiyan iki maddenin birbirine dokunması, temas
kontenjan (Fr) bir işin kapsamına girenlerin oluşturduğu topluluk, kadro
kontes (Fr) kont karısının unvanı
konteyner (‹ng) ticaret eşyalarını taşımak için uluslar arası standartlara göre yapılmış büyük sandık
kontinı derebeycilik
kontlıxey kontluk
konto 1-bankalarda açılan hesap numarası, 2-derebeyidir (eril)
kontrast (Fr) karşıt, aykırı, zıt
kontrat (Fr) sözleşme
kontrat imzakerdenı-kerdış kontrat imzalamak
kontrat vıraştenı-vıraştış sözleşme yapmak, kontrat yapmak
kontratak (Fr) karşı saldırı
kontrol (Fr) kontrol, denetim, denetleme
kontrol kerdenı-kerdış kontrol etmek
kontropilaq (Fr) üst üste tutkallanmış ince, esnek ve dayanıklı tahta
kontırgerilla (Fr) gerilla güçlerine karşı oluşturulmuş güç
konü (Tr) konu, mevzu
konü akerdenı-akerdış konuyu açmak
konüt (Tr) konut, ev, apartman gibi yer, mesken, ikametgah
konwoy (Fr) aynı yere giden taşıt veya yolcu topluluğu, kafile
konyak (Fr) bir içki adı
konı kerd tokaçladı
konı kerdenı-konı kerdış tokaçlamak, tokmaklamak, bastırıp sıkıştırmak
konı 1-büyük çadır, otağ, 2-tokaç, tahtadan yapılmış yassı tokmak
konıyın tokaçlı
kop kerd pêser bir araya yığdı, kümeledi
kop kerdenı-kerdış toplayıp kümelemek, yığmak
kop kı pêser bir araya topla
kop 1-bir avuç, 2-küme, yığın, birikim, 3-toplama, bir araya getirme
koparatif (Fr) kooperatif
koparatifci kooperatifçi
koparatifcılıxey kooperatifçilik
koparatifinı kooparatifcilik
kopê estey bir avuç kemik
kopê sayan elma kümesi, elma yığını
kopek köpek
kopeko xuli kopek köpeğin oğlu köpek
kopri (Tr) köprü
kopya (‹t) kopya
kopyaci kopyacı, kopya çeken kimse
kopyacinı kopyacılık
kopyacılıxey kopyacılık
kor biyayen-biyayış kör olmak
kor bıyaye kör olmuş olan
kor bıyayenı-bıyayış kör olmak
kor fahmey rınd niya körü körüne inanmak iyi değildir
kor kerd kör etti
kor kerde kör edilmiş olan
kor kerdenı-kerdış kör etmek, körleştirmek
kor kerdoğ kör eden
kor kor kes mabên dı şınê kör kör arada gidersin
kor kor mewni mı ra kör kör bana bakma
kor kor tı şi a mesela ser kör kör sen o meselenin üstüne gittin
kor kor kör kör, derin derin
kor kör, gözleri görmeyen, ama
kora kördür, kör kadın, kör olası (dişil)
koramiral (Tr) koramiral
korbê kör olasın
korbella kör bella, çözümsüz bella
korbi kördü (dişil)
korbı kördü (eril)
korca 1-nazar boncuğu, 2-nereye, hangi tarafa
kordinasyon (Fr) çeşitli işler arasında bağlantı, uyum, düzen sağlama
kordinator (Fr) çeşitli işler arasında düzen ve uyumu sağlayan kimse
kordinatur (Fr) çeşitli işler arasında düzen ve uyumu sağlayan kimse
kordon (Fr) kordon, ipekten yapılmış kalın ip, ince zincir vs
korê 1-körmüsün, 2-kör olası (hitap anında yada bir şeyi dökerken, basarken kulanılır)
kore tahıl tanelerinin kararıp çürümesi, küflenmesi
korêk bir çeşit darı
korek bir çeşit darı
korek gözleri görmeyene zavalı anlamında kullanılır, gözleri iyi görmeyen, yada kendini körlüğe vuran (eril)
korêk ince darı
koreka kördür (dişil)
korekê bir kör
koreko kördür (eril)
korekı kör, kör olana zavalı anlamında kullanılır (dişil)
koremore yeşile çalan küçük bir kertenkele cinsi
korey a xo nayenı-nayış kendini körlüğe vurmak
korey körlük, kör olma durumu
korfahm 1-hiç bir şeyden anlamayan, anlayışsız, geri zekalı, meseleyi anlmadan dalan, 2-körü körüne inanma
korfahmey 1-hiç bir şeyden anlamama, 2-körü körüne inanma
korfahminı körlük, kendini körlüğe vurmak, duymamazlık
korfam (korfêm) körü körüne inanan, anlama ve kavrama yeteneği kıt olan, anlayışsız kişiye denilir
korfamey 1-hiç bir şeyden anlamama, 2-körü körüne inanma
korfaminı körlük, kendini körlüğe vurmak, duymamazlık
korfêm (korfam) körü körüne inanan, anlama ve kavrama yeteneği kıt olan, anlayışsız kişiye denilir
korfêmey 1-hiç bir şeyden anlamama, 2-körü körüne inanma
korfêminı körlük, kendini körlüğe vurmak, duymamazlık
korfersend fırsatçı, fırsat kolayan
korfesen fırsatçı, fırsat kolayan
korgeneral (Tr) korgeneral
korgıre kerdenı-kerdış kördöğüm yapmak
korgıre kör düğüm
koridor (Fr) koridor, dehliz, odalar arasındaki dar geçit
korinı körlük
koriya meşo kör ile gitme
koriya kör ile
korkünç (Tr) korkunç
kormere köstebek
kormit tadı çok açı olan ve yenilen bir bitki, tere otu, yarpuz
kormışk tarla faresi, cirdon
kormışkan bir erkek ismi
kormışkan Zaza halkının bahar bayramı
kormışkanı bir bayan ismi
kormıhin yere çakılıp zor çıkan kazık
korna bir kör daha
korniş (Fr) perdeleri asmaya yarayan tahta veya metalden araç
koro (‹t) koro, birlikte şarkı veya türkü söyleyen topluluk
koro heram kör haram
koro mındar kör mundar
koro 1-kördür, 2-kör adam, kör olası (eril)
korocax körocak, çocuğu olmayan
korpi köprü
korr kör
korsan (‹t) 1-bir hakkı izinsiz olarak kullanan, 2-gemilere saldıran deniz haydudu
korsaney korsanlık
korsaninı korsancılık
korsanlıxey korsanlık
korse (Fr) güzellik veya sağlık gayesiyle kulanılan esnek iç giysisi
kort akerdenı-akerdış çukur açmak
kort kerdenı-kerdış çukurlaştırmak
kort çukur
korta mıli ense çukuru
kortej (Fr) devlet büyüklerine eşlik eden topluluk
kortqırane Eylül ayı
kortık-kortıkı çukur, çukur yer, çukurcuk
kortıka mıli ensenin özerindeki çukurlu kısım, kafanın ense kısmı
korya meşo kör ile gitme
korya kör ile
korıxı henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm
kosbesı karaca, geyik
kose 1-bir erkek ismi, 2-köşe, kenar, 3-köse, bıyık, sakalı çıkmayan erkek
kosele kösele, hayvanların işlenmiş derisinden yapılan
kosera 1-köşeden, 2-nereye, hangi tarafa
kosey cı kenarı, köşesi
kosey köseler, kenarlar
koseyey 1-köselik, köse olma durumu, 2-yılbaşılarda, kormışkan şenliklerinde, erkeklere kadın elbesesini giydirip onları süsleyip ev ev gezdirirler eşya toplamak için
koskar ayakabı dikici veya tamircisi
koskarey kerdenı-kerdış ayakabı dikiciliği veya tamirciliğini yapmak
koskarinı ayakabı dikiciliği veya tamirciliği yapma işi
koskaro ayakabı dikicisi veya tamircisidir
koskoca (Tr) çok büyük, muazam
koso bir erkek ismi
kospes-kospesı geyik
kosta başkalarına kadın yada kız bulup ayarliyan cadı kadın
kostek başkasını kandıren, kurnaz, köstek, iki yüzlü, dolandırıcı, kandırıcı vs
kosteka weşı dê mı ro iyi beni kandırdı, dolandırdı
kostekey dolandırıcılık, ikiyüzlülük, kurnazlık
kostekı başkalarına kız yada kadın bulup satan kadına derler
kostekı köstek, saat, anahtar vb şeylerin ucuna takılan zincir
kostum (Fr) erkek takım giysisi
kot a dımı ardına verdi, ardına düştü
kot ca yatağa girdi
kot dest ellerine düştü, yakalandı
kot erd yere düştü
kot ra nereden, nerden?
kot 1-düştü, 2-kemirdi, yaladı
kota (koja) 1-nereye, neresi, hangi taraf, 2-kemirmiş
kota düri uzaklaştım
kota ver öne düştüm, önüne düştüm
kota verni önüne düştüm, önüne girdim
kotan bir köpek ismi
kotayenı-kotayış 1-kemirmek, 2-düşmek, 3-uzanmak, yatmak
kote kemirilmiş olan
kotê kemiriyordu
koteg-kotegı dayak
kotegi kerdenı-kerdış dayak atmak
kotegi werdenı-werdış dayak yemek
kotegi dayaklar
kotek kerdenı-kerdış dayak atmak, köteklemek, dövmek
kotek-kotekı kötek, tokat, sopa ile atılan dayak
kotek dayak
koteki kerdenı-kerdış dayak atmak
koteki weno dayak yiyor
koteki werdenı-werdış dayak yemek
koteki dayaklar, tokatlar, kötekler
kotêl yalak, köpek vb hayvanların içinde yemek yedikleri ve su içtikleri kab
koteno kemiriyor
kotenı-kotış 1-kemirme, kemirmek, yalamak, emmek, 2-yatma, yatmak, uzanmak, düşmek, 3-dövmek, dayak atmak, dayak atırmak
koter-koterı güvercine benzer bir kuş, kumru, öveyik
koteran koterleri (güvercin cinsinden bir kuş)
koterê bir koter (güvercin cinsinden bir kuş)
koterek her hangi bir koter (güvercin cinsinden bir kuş)
koterekê bir kotercik (güvercin cinsinden bir kuş)
koteri koterler (güvercin cinsinden bir kuş)
koti bındestan el altındaki pısırık, köle
koti dı tı mendi nerede kaldın sen?
koti dı nerede?
koti mışewre münakaşaya girdiler
koti pê qırı birbirinin yakasına girdiler
koti ra na vıjiyê ma verni nerden bu benim önüme çıktı?
koti ra ti yê yenê nerden geliyorsun?
koti ra nereden, nerden?
koti rê nereye?
koti ser hangi yana, hangi tarafa?
koti 1-nere, 2-pis, pasaklı, kendine bakamayan
koti 1-nereye, hangi tarafa, ne yöne, 2-neresi?, 3-düştüler, 4-pısırık, korkak, 5-kendine bakamayan, kötü, kirli, pis, pasaklı, kötü, bakımsız vs
kotidê nerdesin?
kotidı nerde?
kotidıro nerededir?
kotiyey pislik, pasaklılık, kirlilik, tembellik
kotiyo 1-nerede, neresi, 2-nerededir (eril), 3-kötü, pis, kirli
kotlet (Fr) pirzola
koto kemirmiş
kotoğ kemiren, emmen, kemirici
kotım (qanqıran) kankıran
kotırım 1-elli ayağı tutmayan, yarım adam, 2-yaşlı, ihtiyar, 3-kötürüm, yürüyemiyen
kovi yabani, evcilleşmemiş, vahşi
koviya yabanidir, ehlileşmemiş (dişil)
koviyo yabanidir, ehlileşmemiş (eril)
kovık honi
kowboy (‹ng) kovboy, at bakıcı ve terbiyecisi
kowüşı koğuş
koğa öksürdü
koğayenı-koğayış öksürmek
koy dağlar
koya cı ya 1-çarptı, 2-değdi, 3-temas etti
koya pa
koya pa değdi, temas etti, çarptı
koya pêya 1-birbirine değdi, 2-çarpıştı
koya 1-dağda, 2-değdi, teyet geçti, temas etti, 3-dövüldü, dayak yedi
koyan dağları
koyay pêya 1-birbirine değdiler, 2-kavga ettiler, çarpıştılar, çatıştılar
koyayenı-koyayış 1-çarpmak, 2-değmek
koyê her hangi bir dağ
koyenê çalıniyor, çalıniyorlar (davul vs)
koyeno (cıneyêno) yontuluyor
koyeno (koyêno) dövülüyor
koyi dağlı, yabani
koyiya dağlıdır, yabanidir (dişil)
koyiyê dağlıdırlar
koyiyo dağlıdır, yabanidir
koyo berz yüksek dağ
koyo nızm alçak dağ
koyo dağdır
koyıyay dövüldüler
koz bıyayenı-bıyayış ateş olmak, közleşmek
koz kerdenı-kerdış ateş yapmak, közleştirmek
koz kewtenı-kewtış cebre düşmek
koz 1-ateş, köz, 2-kuzu ahırı ağıl, 3-tuzak kurma yeri
koz 1-iskambil oyununda üstün kağıt, 2-birine karşı kullanılan saldırma veya savunma silahı, 3--köz, ateş, 4-yeni doğan kuzu veya oğlak, 5-kuzu ve oğlaklar için yapılan üstü açık yer, 6-cebre, 7-tuzak kurmak için taştan örülen siperli yer, tuzak yeri
koza içinde tahum bulunan koruncak
kozê adıri ateş közü
kozê kavıran kuzuların ağılı
kozig-kozigı kömür yapılan çukur yer, kömür ocağı
kozigı kerdenı-kerdış kömür ocağı yapmak
kozleme közleme
kozmik (Fr) evrenle ilgili
kozmoloji (Fr) evren bilimi
kozmonot (Fr) uzay adamı
kozmopolitik (Yün) çeşitli halklardan oluşan karışık politika
kozmos (Fr) everen
kozık kewtenı-kewtış sipere yatmak
kozık 1-kedi, köpek, tavuk vb hayvanların barınağı, 2-av bekleme yeri, tuzak kurma yeri, pusu kurma yeri, saklama yeri, tuzak kurmak için taştan örülen siperli yer
kozık çeper, siper alma yeri, tuzak kurma yeri
kozıkan ra pusu kurulan yerlerden
kraft (Alm) güç, kuvvet
kral (Sl) kral
kralcılıxey kralcılık
kraliçe (Sl) kraliçe, kral karısı veya kralık yapan kadın
kraliyet (Sl) krallık
kralley krallık
kramp (Fr) geçici kas kasılması
krater (Fr) yanardağ ağzı
krawatı (Fr) boyun bağı
krawatın kravatlı
krêdi (Fr) kredi
kreş (Fr) çocuk yuvası
krem (Fr) krem, melhem
kriko (‹t) kriko, kaldırıcı
kriminel (Fr) suçlu, suç işlemiş olan, sabıkalı, problemli
kriminoloji (Fr) suç inceleme bilimi
kriminoloğ (Fr) suçlularla uğraşan bilimci
kris, kriz (Fr) bunalım, buhran
kristal (Fr) kristal, billur veya billurdan yapılan eşya
kriter (Fr) ölçüt
kritik (Fr) tehlikeli, endişe veren durum
kroki (Fr) kroki, taslağ
krokodil (Fr) timsah
krom (Fr) bir element adı
kromın kromlu
kron isveç, çekoslovakya vb ülkelerin para birimi
kronik (Fr) olayların sıra ile yazılış tarihi
kronoloji (Fr) zaman bilimi
kronometre (Fr) zaman ölçer
kü kabak
küafur (Fr) berber
küafurey berberlik
küafurinı berberlik
kübbe (Ar) kubbe, yarım küre biçiminde olup yapıyı örten dam
kübbeyın kubbeli
küça sokak
küçani ocak taşı, ocağın kenarlarına konulan taş
küçe sokak, mahle arasındaki çocuk oyun alanı
küço (kuço) çocuk dilinde köpek ve köpeğin çağırış sözcüğü
küço küço çocuk dilinde köpeğe sesleniş ve çağırış
kücı küçı köpekleri çağırma sözcüğü
küçı 1-zorla kaldırılabilen taş, 2-taş yığını
küd bı kötürümleşti, topal oldu
küd bıyayenı-bıyayış kötürüm olmak, elli ayağı tutmamak, sakat olmak, aksamak
küd kötürüm, elli ayağı tutmayan, sakat, aksayan
küdret (Ar) güç, erk, iktidar
küdretın kudretli
küdüz (Tr) kuduz
küdüz bıyayenı-bıyayış kuduz olmak
küdüzın kuduzlu
küşaxı gırêdayenı-gırêdayış kuşak bağlamak
küşaxı kuşak
küşkü (Tr) kuşku
küşxane yayvan küçük tencere
kükla (Yün) kukla
küklaci kuklacı
küklacılıxey kuklacılık
küklayinı kuklacılık
kül bıyayenı-bıyayış 1-yara çıkmak, 2-kul olmak, kulluk yapmak
kül 1-yara, 2-dert, 3-kul, insan
külav rakerdenı-rakerdış keçe sermek
külav keçe
külavcinı keçecilik
külavinı keçecilik
külavın keçeli
küle (Ar) kare veya silindir biçimindeki yüksek yapı
küle 1-yumak, 2-örülmemiş yün
külfeke kürük
küli 1-yaralar, 2-dertler, 3-kullar, insanlar
külis (Fr) kulis
kültır kültür
kültırê ma kültürümüz
kültırın kültürlü
külübe kulübe
külın 1-yaralı, 2-dertli
küm kum
kümaş (Ar) kumaş, pamuk, yün vb şeylerden dokunan her türlü dokuma
kümaşcinı kumaşcılık
kümaşinı kumaşcılık
kümaşın kumaşlı
kümanda (‹t) kumanda, komuta
kümandan (Fr-it) komutan
kümandaninı kumandanlık, komutanlık
kümandanlıx komutanlık
kümanya (‹t) yolculuk için hazırlanan yiyecek, azık
kümar (Ar) kumar, ortaya para koyarak oynanan talih oyunu
kümar kaydayenı-kaydayış kumar oynatmak
kümar kaykerdenı-kaykerdış kumar oynamak
kümarbaz (Ar+Far) kumarcı
kümarbazinı kumarcılık
kümarbazlıxey kumarbazlık, kumarcılık
kümarci kumarcı
kümarxane kumarhane, kumar oynanan yer
kümarxanecılıxey kumarhanecilik
kümarxanecinı kumarhanecilik
kümbara biriktirmek için para konulan kap
kümci kumcu
kümcinı kumculuk
küme dımı ardına düşeriz
küme düşeriz
kümlıx kumluk
kümo bari ince kum
kümo gırd iri kum
kümo werdi ince kum
kümrü (Far) güvercinler takımından bir kuş
kümı berey gecikiriz
kümı 1-düşeriz, 2-gireriz, 3-"ız, iz" eklerinin yerini doldurur
kümın kumlu
küna dêsro duvara değdi, çarptı
küna pa değdi, çarptı
küna değdi, çarptı
künd nüşnayenı-nüşnayış tarih yazmak
künd 1-baykuş, 2-tarih
kündak (Yün) 1-tüfek namlusunun altında bulunan ağaç veya metal bölüm, 2-yangın çıkarmak için bir yere konulan yağlı bez parçası vb
kündak kerdenı-kerdış kundaklamak, kundaklama işi
kündak kundak, beşikteki bebek, yeni doğmuş çocuğa sarılan bez
kündakci kundakçı
kündax kerdenı-kerdış kundaklamak, kundağa sarmak
kündax kundak, beşikteki bebek, yeni doğmuş çocuğa sarılan bez
kündê ma 1-tarihimiz, 2-baykuşumuz
kündi baykuşlar
kündüz (Tr) su kenarlarında yaşayan, postu değerli bir hayvan
kündıre (Yün) kundura
kündıre vıraştenı-vıraştış kundura yapmak
kündıreci kunduracı
kündırecinı kunduracılık
kündırecılıxey kunduracılık
kündırexane kundura yapılan veya satılan yer
künê düşüyorlar
küngfü (Çince) kareteye benzer, kendini savunma temeline dayanan spor
küno cı sokiyor, batıriyor
küno erd yere düşüyor
küno pede sokuyor, batıriyor
küno teng dara düşüyor
küno 1-düşüyor, 2-dayak atiyor, dövüyor
küpa (‹t) 1-iskambil kağıtlarında bir sınıf, bir grup, 2-yarışma ödülü olarak verilen sanat eseri
küpa dayenı-dayış kupa vermek
küpa gırotenı-gırotış kupa almak
küpon (Fr) kupon
kür (Fr) 1-karşı cinsten birine ilgi göstererek onun gönlünü çalma, 2-yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
kür bıyayenı-bıyayış şeytan olmak, piç olmak, gözaçık olmak
kür 1-şeytan, gözaçık, 2-piç
küra (Ar) ad çekme
küra sınê nereye gidiyorsun?
küra nerede?, nereye?, hangi yöne?
kürabiye (Tr) bir nevi şekerli çörek
kürabiyeci kurabiyeci
kürabiyecılıxey kurabiyecilik
kürabiyeyinı kurabiyecilik
küral kural, kaide
küralê cı kuralı
küran (Ar) islam dininin kutsal kitabı
küran wendenı-wendış kuran okumak
küran xıtım kerdenı-kerdış kuranı ezberlemek
küranikerim (Ar) Kuran
küras pamuklu kumaş
kürasın kumaşlı
kürban (Ar) kurban
kürban bıyayenı-bıyayış kurban olmak
kürban cıkerdenı-cıkerdış kurban kesmek
kürban dayenı-dayış kurban vermek
kürban kerdenı-kerdış kurban etmek
kürbanlıx kurbanlık
kürbeş porsuk
kürbes porsuk
kürdela (‹t) kurdele, geniş ipekli şerit
kürdela cıkerdenı-cıkerdış kurdela kesmek
kürdelayın kurdelalı
kürşün bıyayenı-bıyayış kurşunlanmak
kürşün eştenı-eştış kurşun atmak
kürşün kerdenı-kerdış kurşunlamak
kürşün qelemı kurşun kalem
kürşün kurşun
kürşünci kurşuncu
kürşüncinı kurşunculuk
kürşüncılıxey kurşunculuk
kürşüni koyu kül rengi, kurşun rengi
kürşünın kurşunlu
kürmay (Tr) kurmay
kürnaz bıyayenı-bıyayış kurnaz olmak
kürnaz kolaya kanmayan, başkalarını oyuna getirip kandıran kimse
kürnaza kurnazdır (dişil)
kürnazey kurnazlık
kürnazeya kurnazca
kürnazinı kerdenı-kerdış kurnazlık yapmak
kürnazinı kurnazlık
kürnazo kurnazdır (eril)
kürs (Fr) kurs
kürs dayenı-dayış kurs vermek
kürs gırotenı-gırotış kurs almak, kursa gitmek
kürsak (Tr) kursak
kürsax (Tr) kursak
kürsaxda to dı bımano kursağında kalsın
kürse karın sertleşmiş hali, buzlanmış hali
kürsün bıyayenı-bıyayış kurşunlanmak
kürsün eştenı-eştış kurşun atmak
kürsün kerdenı-kerdış kurşunlamak
kürsün qelemı kurşun kalem
kürsün kurşun
kürsünci kurşuncu
kürsüncinı kurşunculuk
kürsüncılıxey kurşunculuk
kürsüni koyu kül rengi, kurşun rengi
kürsünın kurşunlu
kürtarıcı (Tr) kurtaran
kürüş (Alm) liranın yüzde bir değerinde para
kürül (moğ) kurul
kürültay (moğ) kurultay, genel toplantılı, kongre
kürüm (Tr) kurum, müessese, tesis
kürye (Fr) kurye
küryeci kurye işi ile görevli kişi
küryecinı kuryecilik
küryecılıxey kuryecilik
küryeyey kuryelik
küryeyinı kuryecilik
küsküs (Ar) un, süt, yumurta ile yapılan ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulmuş hamur
küsür (Ar) 1-eksiklik, noksan, 2-özür, 3-bir işi gereği gibi yapmamak
küsür tey nêverda içinde kusur bırakmadı
küsürın kusurlu
küt bı sakat oldu, kötürümleşti
küt bıyayenı-bıyayış sakat olmak, aksamak, kötürüm olmak, topal olmak
küt kötürüm, elli ayağı tutmayan, sakat, aksayan, yarı topal
küti kerdenı-kerdış kutulamak, kutuya koymak
küti ra 1-yolla düştüler, 2-nereden?
küti 1-düştüler, 2-kutu, kutular, 3-neresi?, 4-çocuk dilinde köpek yavrusu
küticılıxey kutuculuk
kütne ra yolla düşmek
kütsal (Tr) kutsal
kütsal bıyayenı-bıyayış kutsal olmak
kütsalın kutsallı
kütsi (Ar) kutsal
kütsiyet (Ar) kutsallık
kütsiyın kutsal olma durumu, kutsallı
kütüb (Ar) kutup
kütıci kutucu
kütıcinı kutuculuk
kütık köpek
küvi bıyayenı-bıyayış yabani olmak, vahşi olmak
küvi yabani, vahşi
küviya yabanidir (dişil)
küviyinı vahşilik, yabanilik
küviyo yabanidir (eril)
küwa awı su koymak yada su taşımak için kullanılan bir kabak cinsı
küwa balı bal kabağı
küwa dêsiya duvara çarptı
küwa erda yere çaldı
küwa 1-dövdü, dövende dövdü, 2- dayak attı, 3-kabaktır
küware topraktan yapılan erzak kovanı
küwarey hıngan arı kovanı
küwari hıngan bal arısı kovanı
küwari topraktan yapılmış tahıl kabı, deposu
küwariyan tahıl kaplarını
küwarı (kuarı, karı) topraktan yapılmış tahıl konulma ambarı, kovanı
küwate döğme buğday, kaynatılıp dövülmüş buğday
küwatenı-küwatış 1-dövende dövmek, 2-dayak atmak, dövdürmek, 3-batırmak, saplamak, sokmak, 4-itelemek
küwatoğ 1-döven, dövücü, 2-saplayan, sokan, 3-dayak atan
küway pede batırdılar, soktular
küwayayenı-küwayayış 1-dövülmek, dayak yemek, 2-dibekte veya havanda dövülmek
küwayenı-küwayış 1-dövende dövmek, 2-dövdürmek, dayak atmak, 3-batırmak, sokmak, saplamak (iğne, bıçak vb batırmak)
küwê çewres rozi kırk günlük kabak
küwê mara yılan kabağı
küwêkış kış kabağı
küweno 1-kapı vb şeyleri çalmak, 2-dan vb şeyleri dövmek, 3-dayak atiyor
küwet (Ar) kuvvet, fiziksel güç, takat vs
küwet dayenı-dayış güç vermek, arka çıkmak
küwetê cı kuvveti
küwetın kuvvetli
küwi kabaklar
küy kabaklar
küya awı su kabağı, su konulan kabak
küya pa kendisine değdi, kendisine çarptı
küya 1-değdi, çarptı, 2-düvüldü, 3-kabaktır
küyan kabakları
küyayenı-küyayış 1-dövülme, dövülmek, 2-değme, değmek, değinmek, çarpmak, 3-havanda dövülmek
küyê awı su kabakları
küyeno 1-dövüyor, 2-çarpiyor, 3-batıriyor
küyqışıkı (küwiya qırşı) kış kabağı
küyımci kuyumcu
küyımcılıxey kuyumculuk
küz 1-kambur, 2-su testisi veya su küpü
küzayenı-küzayış inlemek, inliyerek bağırmak, tavşan vb hayvanlarda inleme, inlemek
küzê awı su testisi
küze 1-küp, 2-sansar
küzena inliyor, inleyip bağıriyor, sızliyor (dişi hayvanlar için söylenir)
küzeno inliyor, inleyip bağıriyor, sızliyor (eril hayvanlar için söylenir)
küzin (Fr) teyze, dayı, hala veya amcanın kızçocuğu, kız yeğen
küzini hayvanlarda inleme sesi, köpek vb hayvanların inlemesi
küzküz sızlanma, sızlanmak, köpek vb hayvanlarda inleme
küzı-küzı tavşan gibi hayvanların inleme sesi
küzı testi, su küpü
küzık su testisi
kuari kerdenı-kerdış kovana koymak
kuarı (kuwarı) tahıl konulma ambarı, büyük tahıl kovanı
kubik küp ve kesme biçiminde olan
kuç kerdenı-kerdış 1-taşlamak, 2-taşları kümelemek
kuç u kerrey dağlık taşlık, taşlık kayalık, büyük taşlar ve kayalar
kuç 1-taş yığını, taş kümesi, 2-taş, büyük taş, kaya, kucak büyüklüğünde ki kaya parçası
kuçani ocak taşı, ocağın kenarlarına konulan taş
kuçe bı kuçe sokak sokak, sokaktan sokağa
kuçê ele avuca sığmayan iri bir taş
kuçe sokak, mahle arasındaki çocuk oyun alanı
kuçey ma sokağımız
kuçi vırnay mı ra taş yağdırdı üstüme, beni taşladı
kuçi az irice taşlar
kuçido birê ma sere ro taş başımıza yağacak
kuço (küço) çocuk dilinde köpek ve köpeğin çağrış sözcüğü
kuço kuço çocuk dilinde köpeğe sesleniş ve çağırış
kuçu kuçu köpekleri çağırma sözcüğü
kuçı 1-kaya, zorla kaldırılabilen taş, avuca sığmayan taş, 2-taş yığını, 3-sert, sert cisim, sıkışık, sıkı fıkı
kuçık (qüçık) taş kümesi
kudık domuz yavrusu
kuf kerdenı-kerdış küfleştirmek
kuf kuf of pof etmek, iç çekerek ağzının içinde mırıldanmak
kuf 1-çürümüş, kokmuş, bozulmuş, küf tutmuş, ekmek peynir gibi organik maddelerin üzerinde nem ve ısının etkisiyle oluşan yeşil renkli mantar, 2-derinden iç çekmek, of pof etmek, üf püf etmek, 3-kalın, şişman, tombul ve etli kişilere derler
kufayenı-kufayış iç çekmek, of puf etmek
kufe (Yün) ağaç dalarından örülen, yük taşımaya yarayan kaba ve dayanıklı sepet
kufeci küfe yapan, satan veya onunla yük taşıyan kimse
kufecinı küfecilik
kufecılıxey küfecilik
kufena iç çekiyor, of puf ediyor, üf püf ediyor (dişil)
kufeno iç çekiyor, of puf ediyor, üf püf ediyor (eril)
kuff 1-üf püf etmek, 2-şişman ve tombul
kuffa 1-sırta taşınan büyük sepet, 2-mec: şişman anlamında
kuffar kafir
kuffari kafirler
kuffarinı kafirlik
kuffi 1-of çekme sesi, 2-yılan sesi
kufi bıyayenı-bıyayış küflenmek
kufi homurtu, horultu, ıh mıh etmek
kufkarık-kufkarıkı bir mantar çeşidi
kufkarıki (govlegi) mantar, kalın ve yuvarlak mantar
kuflet (kulfet) aile, bir evde yaşiyanların tümü, karı, koca, çoluk çocuk
kufri kerdenı-kerdış küfretmek, sövmek
kufri küfür, sövme, küfürler
kufrit kibrit
kufrın küfürlü, küfreden
kufta 1-köft, bir köfte, 2-yuvarlak ve topak şeklinde, top top
kufteci köfteci
Kuftecinı köftecilik
kuftecılıxey köftecilik
kuftelıx köftelik
kuftey kınci susam köfteleri
kuftey pırri içli küfte, dolu küfte
kuftey köfte, köfteler
kufu-kufu iç çekme, içlenme, üf püf etme
kufukiyayo küflenmiş
kufukın küflü
kufur (Ar) küfür, sövme, sövmek için sarfedilen söz
kufur kerdenı-kerdış küfretmek, sövmek
kufur kerdoğ küfreden, küfürbaz
kufurbaz hep küfreden, ağzı küfür dolu, ağzı bozuk
kufurbazinı küfretme durumu
kufurbazlıxey küfürbazlık, küfürbaz olma durumu
kufı-kufı kızmak, iç çekmek iniltisi
kufık küflenmiş, küf tutmuş
kufıki biyo küflenmiş
kufıkiyaye küflü, küflenmiş olan
kufıkiyayo küflenmiş, küf tutmuş, bozulmuş
kufıkyayenı-kufıkyayış küflenmek, küf tutmak
kufıkın küflü, küfüklü, küflenmiş, küflü
kufın küflü
kufır (kıfır) küfür, sövmek, küfretmek
kufır kerdenı-kerdış sövmek, küfretmek
kufır kerdoğ küfreden, küfürbaz
kufırbaz hep küfreden
kufırbazinı küfretme durumu
kufırbazlıxey küfürbazlık, küfürbaz olma durumu
kufırkerdoğ kûfreden
kuş benê kayarsın
kuş-kuş su vb gibi şeylerin dökülme sesi
kuş 1-kayma, 2-dökülen sulu şeylerin sesi
kuşat kerdenı-kerdış şaka yapmak, şakalaşmak
kuşat kerdoğ şaka yapan, şakacı
kuşat şaka, espiri, mizah
kuşatci şakacı
kuşatey şaka etmek, şakalaşmak
kuşatkerdoğ şaka yapan
kuşşş su vb şeylerin birden dökülme sesi
kuşini sulu şeyler dökülürken çıkardıkları ses
kuşkü (Tr) kuşku
kuşn-kuşnı (kışnı) küşne, yulaf
kuşxane yayvan küçük tencere
kuheylan (Ar) soylu arap atı
kuhne (Far) eskiyip yıpranmış, 2-mec: içinde bulunduğu zamana göre geride kalmış, eskimiş çağ
kuho (kıho) 1-mavi, 2-yeşil, yeşillik
kujj su vb şeylerin dökülürken yad dökerken çıkardıkları ses
kukurt (Far) bir element adı
kul bıyayenı-bıyayış yara olmak, çiban olmak
kul gırêdayenı-gırêdayış kabuk bağlamış olan yara
kul kerdenı-kerdış yara etmek
kul u derd acı ve dert
kul u keder acı ve keder
kul u kulfet cemi cümle, bütün aile
kul vetenı-vetış çıban çıkarmak, yara olmak
kul yara, dert, iç hastalık, çıban, ur
kulahı erkeklerin giydiği bir tür başlık
kulahın külahlı
kulanê mı têra mekı dertlerimi deşme
kulav 1-yönden yapılıp çobanların giydiği bir üst giyecek, 2-yere serilen keçe
kulawı (kılawı) külah
kulbe bitkilerin köklerini kazmaya ve deşmeye yariyan küçük çapa, nacak
kulben bitki, sebze vb şeylerin köklerini kazmaya yarayan küçük çapa
kulbık bitkilerin köklerini kazmaya ve deşmeye yariyan küçük çapa
kulbızık kormışkan çiçeği (Kormışkan Zazaların milli bayram günü)
kulçe (Far) eritilerek kalıba dökülmüş maden veya alışım
kule 1-pamuk yada kar tanecikleri, kütlü, lapası, 2-kütle, bir topak (pamuk, yün vb), 3-örülmemiş yün
kulek topal, topaliyan, aksayan
kulekı 1-kalça, 2-aksayan, topallayan (dişil)
kuleme patlıcan ezmesi
kulemek dekewtenı-dekewtış kalçanın içe girmesi
kulemek but, kalça
kulemeka çepı sol kalça
kulemeka raştı sağ kalça
kulemeki kalçalar
kulemekı kalça
kulena aksiyor (dişil)
kuleno aksiyor (eril)
kuley pemi pamuk kütlüsü
kulfet (kuflet) aile, bir evde yaşiyanların tümü, karı, koca, çoluk çocuk
kulfet bir evde oturanların hepsi, bir aile halkı
kulfetın kalabalık aile
kuli kerdi pize birini kızdırıp çok özmek, dert sahibi yapmak
kuli 1-yaralar, çıbanlar, 2-dertler, 3-hepsi, tamamı, yekün
kulin u werti yatak ve yatak konma yeri
kulin 1-yatak kunulan yer, 2-mahzende eşya konulan küçük raflar
kulinı yatak koyma yeri
kulli (Ar) tümden, hepten, tüm, hep, hepsi, tümü, tamamı, bütünü, geneli
kulli niyard hepten getirmedi
kulliyet toplu, hepsi, tamamı, bütünü, tümü vb
kullık çöplük
kulm yumruk
kulmê da mıro bir yumruk bana vurdu
kulme bir avuç
kulmık-kulmıkı (nüncık, gırmık) yumruk, boks, bir yumruk
kulp (Yün) 1-kapların sap gibi halka biçiminde olan tutulacak yeri, 2-uydurma sebep, bahane
kulpın kulplu
kultur (Fr) kültür
kultur u edet kültür ve adet
kulturdê cı dı kültüründe
kulturê cı kültürü
kulturel (Fr) kültürle ilgili
kulturın kültürlü, kültürü gelişmiş olan
kultır u edet kültür ve adet
kultır kültür
kultırdê cı dı kültüründe
kultırê cı kültürü
kultırel (Fr) kültürle ilgili
kultırın kültürlü, kültürü gelişmiş olan
kulübe kulübe
kulxan begi külhan beyi, kabadayı, serseri
kulxan külhan, çöplük
kulxanci çöplüklerde çöp toplayıp hamam ocağını yakan kimse
kulxaninı çöpcülük külhancılık
kulık-kulıkı külah
kulık çöplük
kulın 1-yaralı, çıbanlı, urlu, iç yara, 2-dertli, acıklı, ağır hastalıklı
kulınde mutfak, killer
kulıng 1-tek ağızlı kazma, çapa, 2-ucu sivri çekiç
kum kim
kumaş (Ar) kumaş, pamuk, yün vb şeylerden dokunan her türlü dokuma
kumaşcinı kumaşcılık
kumaşinı kumaşcılık
kumaşın kumaşlı
kumanda (‹t) kumanda, komuta
kumandan (Fr) komutan
kumandaninı komutanlık
kumandanlıx komutanlık
kumanya (‹t) yolculuk için hazırlanan yiyecek, azık
kumar (Ar) kumar, ortaya para koyarak oynanan talih oyunu
kumar kaydayenı-dayış kumar oynatmak
kumar kaykerdenı-kerdış kumar oynamak
kumarbaz (Ar+Far) kumarcı
kumarbazinı kumarbazlık
kumarbazlıxey kumarbazlık, kumarcılık
kumarci kumarcı
kumarxane kumarhane, kumar oynanan yer
kumarxanecılıxey kumarhanecilik
kumbet (Far) damı kubbe biçiminde olan yapı
kumça (makı) düğme
kume birçok nesnenin oluşturduğu topluluk, grup
kumêtı bir at cinsi, kümıt
kumkumok (qumqumok) kertenkelenin biraz büyüğü
kuna dêsro duvara değdi, çarptı
kuna pa değdi, çarptı
kuna değdi, çarptı
kunceyayenı-kunceyayış ezilmek, posası çıkmak
kunceyna ezdi, posasını çıkardı
kunceynaye ezik, ezilmiş, posası çıkartılmış olan
kunceynayenı-kunceynayış ezmek, posasını çıkarmak
kunceynayoğ ezen, posasını çıkaran kimse
kunci karıtenı-karıtış susam ekmek
kunci-kuncı (kınci) susam
kunciyın susamlı
kuncrıb susam ezmesi ve pekmez karışımı
kuncıci susamcı
kuncıyın susamlı
kund bıyayenı-bıyayış büzülüp çökmek, oturmak
kund 1-baykuş, 2-büzülüp, toparlanıp oturmak, çökmek
kundak (Yün) 1-tüfek namlusunun altında bulunan ağaç veya metal bölüm, 2-yangın çıkarmak için bir yere konulan yağlı bez parçası vb
kundak kerdenı-kerdış kundaklamak, kundaklama işi
kundakci kundakçı
kundax (Yün) 1-tüfek namlusunun altında bulunan ağaç veya metal bölüm, 2-yangın çıkarmak için bir yere konulan yağlı bez parçası vb
kundax kerdenı-kerdış kundaklamak, kundağa sarmak
kundax 1-kundak, beşikteki bebek, 2-kundak, yeni doğmuş çocuğa sarılan bez
kundı dişi baykuş
kunê ray (kewnê ray) yola düşüyorlar
kunefe (Tr) sıcak yenilen bir çeşit peynirli tel kadayıf
kunêre sihil, patlamamış yara
kuni ucu sivri yada keskin olan aletlerin arka tarafı
kuniya derzıni iğnenin sivri ucunun arka kışmı, deliğin arkası
kuniya torzini baltanın keskin olan ağzının arka kısmı
kunk (Far) pişmiş toprak veya çimentodan yapılmış kalın su borusu
kuno (kewno) düşüyor
kuno ray yolla düşüyor
kuno zere içeri giriyor
kunya (kunye) künye, sinsele, sülalenin boyutu
kunye (Ar) bir kimsenin adı, soyadı, doğumu, ülkesi, mesleği ve buna benzer özeliklerini gösteren kayıt
kunıfı (awdazxane) tualet, yüznumara, abdeshane
kup (Ar) küp, sulu şeyler konulan, geniş karınlı, dibi dar toprak kap
kup (Fr) 1-birbirine eşit karelerden oluşan altı yüzlü dikdörtgen, 2-cisimlerin hacmını ölçen birim
kup içi dolu çuval yada başka bir şeyin yere düşmesi neticesinde çıkarmış olduğu ses
kupa (‹t) 1-iskambil kağıtlarında bir sınıf, bir grup, 2-yarışma ödülü olarak verilen sanat eseri
kupa aqıli akıl küpü
kupa namüsi namus küpü
kupê aqıli akıl köpü
kupê dert bir küp dolusu dert
kupon (Fr) kupon
kupu kupı fıkır fıkır
kupı küp
kupık köpük
kur poyraz
kura (Ar) ad çekme
kurabiye (Tr) bir nevi şekerli çörek
kurabiyeci kurabiyeci
kurabiyecinı kurabiyecilik
kurabiyecılıxey kurabiyecilik
kural kural, kaide
kuran (Ar) islam dininin kutsal kitabı
kuran wendenı-wendış kuran okumak
kuranikerim (Ar) Kuran
kurban (Ar) kurban
kurban bıyayenı-bıyayış kurban olmak
kurban cıkerdenı-cıkerdış kurban kesmek
kurban dayenı-dayış kurban vermek
kurban kerdenı-kerdış kurban etmek
kurbaninı kurban olma durumu
kurbanlıx kurbanlık
kurbeş ağaç kabuklarını kemiren zararlı bir hayvan, porsuk
kurbeşı dişi porsuk
kurbes porsuk
kurbesı dişi porsuk
kurçılıxey kürtçülük
kurd ki kürtçe
Kurd Anadoluda yaşayan bir halk ve bu halktan olan kimse
kurdan (Fr) dişlerin arasındaki yiyecek parçalarını çıkarmaya yarayan araç
kurdanlıx kürdan koymaya yarayan kap
kurdela (‹t) kurdele, geniş ipekli şerit
Kurdey kürtçülük
kurdi 1-kürt müziğinde bir makam, 2-kürtler
Kurdinı kerdenı-kerdış Kürtçülük yapmak
Kurdinı Kürtçülük
kure (Ar) 1-ad çekme, 2-yer yüzü, dünya
kure ateşe hava verip ateşi gürleştiren aygıt, madenci ocağı, maden fırını
kureci demırci
kurecinı demircilik
kureciyey demircilik
kureciyün demircilik
kurecü demirci
kurecünı demircilik
kurfez (Yün) körfez
kurşün bıyayenı-bıyayış kurşunlanmak
kurşün eştenı-eştış kurşun atmak
kurşün kerdenı-kerdış kurşunlamak
kurşün qelemı kurşun kalem
kurşün kurşun
kurşünci kurşuncu
kurşüncılıxey kurşunculuk
kurşüni koyu kül rengi, kurşun rengi
kurşünın kurşunlu
kuri (kırri) sıpa, eşek yavrusu
kurkci kürk yapan veya satan kimse
kurkcinı kürkçülük
kurkcılıxey kürkçülük
kurkxane kürk yapılan veya satılan yer
kurkurık kurbağa yavrusu
kurkı kürk, bazı hayvanların postundan yapılan üst giyecek
kurkın kürklü
Kurmanc kürmanc, Kürt
kurmay (Tr) kurmay
kurn-kurnı taştan veya kalın ağaçtan oyulup içinde sıvı şeyler biriktirilen, çeşme ağzı gibi veya kap olarak kullanılan çukur şey
kurna ini çeşmenin oyuk su taşı, çeşmenin su akan oluklu yeri
kurna kergi içinde üzüm bastırılıp şira yapılan taş oyuk
kurnaz kolayca kanmayan, başkalarını oyuna getirip kandıran kimse
kurnaza kurnazdır (dişil)
kurnazey kurnazlık
kurnazeya kurnazca
kurnazinı kurnazlık
kurnazo kurnazdır (eril)
kurnêl top veya yuvarlak şeklinde olan şeyler (dolmalık biber vb)
kurnêlın top veya yuvarlak olma durumu (dolmalık biber vb)
kurnêx dolma şeklinde göbekli ve pürüzlü şeylere denir
kurnı 1-taştan yapılan su biriktirme yeri, 2-çeşme ağzı, taştan veya ağaçtan oyulmuş su ağzı, 3-kurna, yalak, su barındırmak için betondan yada taştan yapılan içinde su toplanan ve akıp giden oyuk, 4-küvet, yıkanmak için yapılan geniş oyuk mermer taş
kurnıkı sobanın önünde yapılıp sobadan çıkan sıcak külün konulduğu yer
kurnın oyuklu su taşı
kuro kerdenı-kerdış nini söylemek
kurr 1-kürtlere, kürmanclara takılan bir ad, 2-evlat
kurr eşek sıpası
kurrık 1-küçük çocuk, 2-eşek sıpası, sıpacık
kurs (Fr) kurs
kurs dayenı-dayış kurs vermek
kurs gırotenı-gırotış kurs almak, kursa gitmek
kursak (Tr) kursak
kursaxda to dı bımano kursağında kalsın
kursi (Ar) kürsü
kursi (dındanê kursi) ağzı dişi
kursi evin içinde oyulup içine ateş konulan ocak
kursı (kursi) sandalye, kürsi, iskemle
kurtaj (Fr) döl yatağının içini kazıyıp döllü alma işi
kurtık (qurtık, qolık, işlig) gömlek
kurüş (Alm) liranın yüzde bir değerinde para
kurül (Tr) kurul
kurültay (moğ) kurultay, genel toplantılı, kongre
kurüm (Tr) kurum, müessese, tesis
kurye (Fr) kurye
kuryeci kurye işi ile görevli kişi
kuryecılıxey kuryecilik
kuryeyey kuryelik
kuruk ateşi canlandırmak için kullanılan üfleyici araç
kusbe 1-mec: biraz toparlak ve şişman olan kimselere derler, 2-tohum ve bitki artıklarından yapılan hayvan yemi
kusbı çok şişman ve tombul olan kadın veya kıza denilir
kuskus (Ar) un, süt, yumurta ile yapılan ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulmuş hamur
kuspê şişman, toparlak ve boyu kısa olan kişi (dişil)
kuspo şişman, toparlak ve boyu kısa olan kişi (eril)
kustah (Far) saygısız davranan, lafını bilmeyen kimse
kustahey küstahlık, saygısızlık
kusür (Ar) 1-eksiklik, noksan, 2-özür, 3-bir işi gereği gibi yapmamak
kusür tey nêverda içinde kusur bırakmadı
kusürın kusurlu
kusur (Ar) artan veya geriye kalan bölümler, kesirli sayı
kusurat (Ar) artan, geriye kalan parçalar, kesirler
kut kerd iteledi
kut kerdenı-kerdış itelemek
kut kut kalp vb şeylerin atışına derler, kalbin atış sesi
kut 1-destek direk, dayanak, 2-kalın ve kısa direk, sütun, 3-iteleme, kısa ve kalın, 4-yere düşme sesi
kuta bani evin orta direği
kutabxane (kıtabxane, kutubixane) kütüphane, kitaplık
kutakut (tam pêver) ne eksik ne fazla, tam
kutayenı-kutayış 1-dövmek, vurmak, dayak atmak, 2-yere çakmak
kuteg kerdenı-kerdış dayak atmak
kuteg dayak
kuten dövmek (dan yada herhangi birşeyi havanda dövmek)
kutenı-kutış 1-dövmek, dövdürmek, dayak atmak, dayak atırmak, vurmak, 2-kemirme, kemirmek, 3-yatma, yatmak, uzanmak, düşmek, 4-dövende dövmek, 5-sokmak, içine koymak, 6-sivri bir şeyi yere çakmak
kuti day cı birkaç adım ileriye itelemek
kuti dayenı-dayış daf vurup itelemek
kuti kerdenı-kerdış 1-kutulamak, kutuya koymak, 2-itelemek itişmek, depışmek, def vurup ileriye itelemek
kuti 1-destek için herhangi bir şeyin önüne verilen kısa ve kalın direkler, deynek, dayanak, destek direkler, 2-kutu
kuticinı kutuculuk
kuticılıxey kutuculuk
kutkey mekı köpeklik etme
kutkey köpeklik
kutkinı köpeklik, rezillik
kutkinıkerdeney köpeklik yapmak
kutkinınêkerdeney köpeklik yapmamak
kutkı zere içeri itele
kutsal (Tr) kutsal
kutsi (Ar) kutsal
kutsiyet (Ar) kutsallık
kutüb (Ar) kutup
kutubxane (Ar+Far kütüphane
kutubxanecılıxey kütüphanecilik
kutuk 1-kalın ağaç gövdesi, 2-köpek
kuturum sakat
kutı kısa ve kalın direk
kutıci kutucu
kutık bıyayenı-bıyayış köpek olmak, köpekleşmek
kutık leyr köpeğin dölü
kutık köpek
kutıkan köpekleri
kutıkê her hangi bir köpek
kutıkek köpek, köpekcik
kutıkekê bir köpekcik
kutıkey kerdenı-kerdış köpeklik etmek
kutıkey köpeklik
kutıki köpekler
kutıkinı köpeklik
kutıklac köpeğin oğlu (söverken yada birine kızarken kulanırlar)
kutıkmase köpek balığı
kutıko awi su köpeği
kutıko gerın uyuz köpek
kutıko har 1-saldırgan köpek, 2-kuduz köpek
kutıko heram pis köpek
kutıko mındarın mundar köpek
kutıko xuli kutık köpek oğlu köpek
kutıkpi köpek oğlu (söverken kulanırlar)
kutıkı köpek (dişil)
kutırım yerden kalkamayan, sakat
kuwa awı su koymak yada su taşımak için kullanılan bir kabak cinsı
kuwa balı bal kabağı
kuwa çewres rozê kırk günlük kabak
kuwa dêsiya duvara çarptı
kuwa erda yere çaldı
kuwa qışı kış kabağı
kuwa 1-dövdü, dövende dövdü, 2- dayak attı, 3-kabaktır
kuware topraktan yapılan erzak kovanı
kuwarey hıngan arı kovanı
kuwari hıngan bal arısı kovanı
kuwari topraktan yapılmış tahıl kabı, deposu
kuwariyan tahıl kaplarını
kuwarı (kuarı, karı) topraktan yapılmış tahıl konulma ambarı, kovanı
kuwate döğme buğday, kaynatılıp dövülmüş buğday
kuwatenı-kuwatış 1-dövende dövmek, 2-dayak atmak, dövdürmek, vurmak, 3-batırmak, saplamak, sokmak, 4-itelemek, 5-yere çakmak
kuwatoğ 1-döven, dövücü, 2-saplayan, sokan, 3-dayak atan
kuway pede batırdılar, soktular
kuwayayenı-kuwayayış 1-dövülmek, dayak yemek, 2-dibekte veya havanda dövülmek
kuwayenı-kuwayış 1-dövende dövmek, 2-dövdürmek, dayak atmak, 3-batırmak, iğne, bıçak vs sokmak
kuwê çewres rozi kırk günlük kabak
kuwê mara yılan kabağı
kuwêkış kış kabağı
kuweno 1-kapı vb şeyleri çalmak, 2-dan vb şeyleri dövmek, 3-dayak atiyor, 4-değiyor
kuwet (Ar) kuvvet, fiziksel güç, takat vs
kuwet (Fr) içinde yıkanılan tekne
kuwet dayenı-dayış güç vermek, arka çıkmak
kuwetê cı kuvveti
kuwetın kuvvetli
kuweya dövülmüş, dayak yemiş olan
kuwi kabaklar
kuwı soktu (deliğe herhangi bir şeye bir şey sokmak)
kuxa öksürdı (eril)
kuxayê öksürüyordu
kuxayenı-kuxayış (kıxayış) öksürmek
kuxê öksürdü (dişil)
kuxi öksürük
kuxtı-kuxtı uhu-uhu, yüksek sesle öksürme, öksürme sesi
kuxı-kuxık öksürük
kuy kabaklar
kuya awı su kabağı, su konulan kabak
kuya pa kendisine değdi, kendisine çarptı
kuya 1-dövende dövdü, 2-dövüldü, dayak yedi, 3-değdi, temas etti, teyet geçti, çarptı, 4-kabaktır
kuyan kabakları
kuyayenı-kuyayış 1-dövende veya havanda dövülmek, 2-dayak yemek, 3-değmek, temas etmek, çarpmak
kuyê awı su kabakları
kuweno 1-dövüyor, 2-çarpiyor, 3-batıriyor
kuz 1-kambur, 2-su testisi veya su küpü
kuzayenı-kuzayış inlemek, inliyerek bağırmak, tavşan vb hayvanlarda inleme, inlemek
kuzê awı su testisi
kuze (kuzê) 1-sansar, porsuk, 2-küp
kuze kunduz
kuzena inliyor, inleyip bağıriyor, sızliyor (dişi hayvanlar için söylenir)
kuzeno inliyor, inleyip bağıriyor, sızliyor (eril hayvanlar için söylenir)
kuzey sansarlar
kuzin (Fr) teyze, dayı, hala veya amcanın kızçocuğu, kız yeğen
kuzini hayvanlarda inleme sesi, köpek vb hayvanların inlemesi
kuzkuz sızlanma, sızlanmak, köpek vb hayvanlarda inleme
kuzı-kuzı tavşan gibi hayvanların inleme sesi
kuzı testi, su küpü
kuzık su testisi