Daylam, coğrafi bölge olarak, Gilan'ın dağlık kesimidir. Gilan düzlükleri güneyde Elbruz sıra dağlarına dayanmaktadır. Burada yarım-ay şeklini alan bu ikinci kesimin doğudaki boynuzu Hazar Denizi'ne yaklaşır (Lahican ile Kalus arası). Orta İran platolarında oluşan Safid-rûd, bu yarım-ayın orta yerindeki bir yarıktan geçerek Hazar Denizi'ne yönelir. Batıdan doğuya doğru akmakta olan nehir vadiye girmeden, Mencil'de önemli bir kol, Şah-rûd, Katılır ve çoğalan nehir Talakan bölgesinde doğudan batıya doğru akarak Elbruz dağlarının güney eteklerini dolanır. Güney kesiminde Şah-rûd havzası, Kazvin ovasından bir dizi tepe ile ayrılırken sağ tarafında Elbruzların güney eteklerinden aşağılara dökülen birçok çay ile beslenir. Bu kaynakların başlıcası, Alamut vadisini sulayanıdır. Şah-rûd vadisiyle ona kaynak oluşturan vadiler Daylamit soyunun beşiği gibi görünmektedir. Büyük Gilan nehri, Safid-rûd havzasında olmasına rağmen "asıl Daylam" (el-Daylam el mahd) ondan Elbruz duvarıyla ayrılmaktadır. Daylamitler, dağın kuzey eğimlerine ve onların denize olan uzantılarına da yerleştiler (bkz. Hudud el-Alem). Burası Daylam ile Tabaristan arasına sıkışmış bir bölgedir.
Gilan, bataklık ve sağlıksız olmasına karşın oldukça verimlidir. Daylam'ın yüksek yerleri ise doğa tarafından daha az kayırılmıştır. Ancak buralarda her zaman göçetmeye ve çalışmaya hazır, girişimci ve güçlü bir insan ırkı yaşamaktadır. Coğrafi terim olarak "Daylam" 4./10. yüzyıllardaki Daylamid yayılmacılığıyla ortaya çıkmış ve giderek birçok komşu yerleşim alanını kapsamına almıştır.
İlk dönem
Daylamitlerin ilk kökenleri belli değildir. Bir eski İran halkı olmaları olasılığı vardır. Sâgid-rûd vadisinin sağ yakası üstünde Mencil'in kuzey doğusunda yeralan Dulfak (ya da Dalfak) tepesinin adı eski soyunun adını çağrıştırıyor. Daylamit adı birçok eski yazarca bilinmektedir. M.Ö. II. yüzyılda, Polbius, cilt 44'te Medya'nın kuzey komşularından sözetmektedir: (Arî olmayanlar),. M.S. II. yüzyılda Ptelemi VI, 2'deChromithrene'nin kuzeyine (Khuxru Waramin'i, Ray'ın güney doğusuna) ve Tapuri\nin (Tabaristan) batısına yerleştirniştir. İran yönünden bilgi, yalnızca Sasaniler döneminden başlayarak ortaya çıkmıştır. Sasani Ardaşir'in Ardavanlı Arsasidé karşı kazandığı kesin zafer öncesi Arsasid'in "Rey, Demewend, Daylamân ve Patihkwargar askerlerini harekete geçirdiği" söylenmektedir.1 Bu olay, Elbruz dağlarının güney yüzünde yaşayan halk üzerinde Arsasid nüfuzunun yerleşmiş olduğunu göstermektedir. Önceleri Sasaniler, Daylamitlere karşı ihtiyatlı davrandılar.2 Ancak, giderek Daylamitler hem askerlik hem de hukuk alanında ön plana çıkmaya başladılar. Kawadh İberya'ya (Gürcistan'a) karşı, adı Boes (Boya) ve ünvanı (*Wahriz) olan bir "İranlı"nın komutasında sefer düzenledi. Bu ad ve ünvan, onun Daylamit olduğunu gösteriyor.3 Lazica'daki Archeopolis'in (şimdiki Tsikhe Godji) Husrev Anuşirevan komutasında kuşatılması sırasında (M.S. 552) Türk sabirler ileri hücumları yönetirken, usta dağcı olarak Daylamit bağlantısına değinilmektedir.4 Birkaç yıl sonra Daylamitler, Bizanslılar tarafından korunan diğer bir Sabir birliğine başarısız bir gece baskını düzenlediler.5 Procopios'a göre Dolomit'ler, erişilmez dağlarda yaşıyorlardı; hiçbir zaman İran hükümdarlarına boyun eğmemiş, yalnızca paralı asker olarak hizmet etmişlerdir. Yaya savaşıyorlardı. Her adam, bir kılıç ve kalkan kuşanıyor ve üç tane mızrak (acontia) tasıyordu. Bu bilgiler, daha sonraki İslamî kaynaklarla benzerlik göstermektedir.
Hüsrev I.'in ünlü Yemen seferinde (M.S. 570), ordusu içinde Daylam ve çevresinden 800 mahkum vardı ve bu mahkumlara gene mahkum olan Vahriz namında biri komuta ediyordu. Kâwâdh ve Hüsrev hakimiyeti altında Kafkasya geçitleri tahkim edilip yakınlarında askeri koloniler kurulunca Hüsrev'in hakimiyetinde kökeni Daylam ve çevresine ait ismler ortaya çıktı (bkz, aşağıda "Toponomy"). Hüsrev'in ardılı Hurmizd IV.'e karşı yapılan ve onun tahttan indirilmesiyle sonuçlanan suikast M.S. 590 yılında "Dilimitik" halkının lideri Zoanap tarafından yönetilmiştir.6
Daylam ve Araplar
Arap istilası sırasında, Kazvin halkı kendilerinden yardım istediği zaman, Daylamitler kararsız bir tavır takındılar, ancak Rey halkı tarfından destek görünce, Halife Ömer tarafından gönderilen Nu'man b. Mukarrin'e karşı koydular. Kralları (lider) Mutâ (ya da Murthâ) önderliğinde Daylamitler, Dastabay'daki (*Dest-pey, yani "avuç ardı", Rey ve Hamadan arası) Vac ırmağı boyunda yenilgiye uğradılar.7 Belâdhun, 317-25, ve diğer tarihçiler Halife Ömer I. zamanından al-Me'mun'a kadar Daylam üzerinde on yedi islam seferi düzenlendiğinden sözetmektedirler. Bu seferler, Arap şiirine de yansımıştır. Ozan Asa Hamdan'ın verdiği yer adları (K. Lism, Kayûl, Hâmin Lahzamin) Dewâmend bölgesini (wima?) çağrıştırmaktadır. Oysa kendisi aslında Daylamitler tarafından mahkum edilmiştir. Her şeye rağmen, Daylam, bağımsızlığını korumuştur. Onlara karşı müslüman tahakküm bölgeleri güneyde Kazwin ve kuzey doğuda Tabaristan sınırında Kalâr ve Câlûs nehirleri üzerindeki kalelerdir.
Dil ve Din
Kral Mûthâ'nın adı pek alışılmadık bir ad, ancak M.S. 9. ve 10. yüzyıllarda Daylamit liderleri çoğalmaya başladıktan sonra ortaya çıkan adlar açık bir şekilde putperest İran adlarıdır, güney batı İran adları değil. Kuzey batı ağzında, bundan hareketle Gorangec (ilk başlarda Kürankic diye bilinmekle birlikte, değil) Farsça'daki görgengez 'i "vahşi sıpaları kovalayan" çağrıştırmaktadır. Sher-zil ise sher-dil'i "aslan yüreği" andırmaktadır, vb. gibi. İstakhari, Parslarla Daylamitleri birbirinden ayırır ve Daylam'ın yüksek yerlerinde Gilan Daylamlarından farklı bir dil konuşan bir boyun varlığından sözeder.
Daylam'da bir kısım Zarduşt ve Hristiyanlar olabilir, ancak özellikle putperst Daylamitlerin varlığına ilişkin hiçbir şey bilinmemektedir. Biruni'ye (al-Athâr, 224) göre bunlar efsanevi Afridûn tarafından konan, ve erkeklere, ailelerinin reisi "kethûda" olmalarını emreden yasaya uydular. Oldukça karmaşık bir biçimde, Birûni bu yasanın Alid el- Nâşur el-Utruş tarafından ilga edildiğini, bu yüzden de onların, insanların, zalim Dahhak Biwarsp döneminde yaşadıkları koşullara benzer koşullarda yaşadıklarını ve "şeytanlarla cinler" (al-şaytan' wa'l-merada) bunların evlerine yerleştiğinde, bunlara karşı güçsüz kaldıklarını söyler.
Kethudalar pater aileler haklarını kullandıklarının ötesinde Daylamitlerin yerel yöneticileri -ki biz bunların varlığını Vardan-Şah, Vahriz9: Vahric-i Vahricay "Vahriz'in Vahriz'i" gibi ünvanlardan anlıyoruz- ve hatta kralları (yukarıda, Mûtâ) olmuştur. Kralların rolü M.S. 9. ve 10. yüzyıllarda Alidlerle olan işbirliklerine bağlı olarak daha belirgin hale gelmiştir.
Alidler
İlk başlarda Daylamitler denetimindeki güvenli dağlar, Abbasiler'den kaçmak zorunda kalan Alidlere bir göç yeri olarak hizmet vermiştir. Bilinen ilk mülteci Yahya bin Abd Allah'tır. Bunun iki kardeşi idam edilmiş, kendisi de Harun el Reşid'in direnişçi kardeşine katılmıştır. Daha sonra, 175/91'de Daylam'a gelmiş, çok geçmeden de Barmakid Fadl bin Yahya'ya teslin olmuştur.
Bu durum, o sıralarda, halifenin, gerek zora dayalı olarak, gerekse para önererek Daylam kralı üzerine baskı uyguladığını göstermektedir.10
Custanidler
189/805'te, Harun, Rey'e uğradığı zaman Hazar bölgesindeki bütün hükümdarları topladı. Fakat Daylam yöneticisi Marzuban bin Custan'a para hediyesi verip onur kisvesi giydirerek gitmesine izin verdi. Öteki krallar vergiye bağlandığı halde o bundan bağışık tutuldu. Custan ailesini ilk kez burada duyuyoruz. Harun'un ona karşı yumuşaklığı, 175/791 olaylarına bağlanabilir. O sırada, yine kendisi (ya da babası?) yönetimdeydi. Buna bağlı olarak Marzuban'ı, Banû Custan'ın yönetim listesinin ilki olarak görebiliriz.
Custan: Marzuban (189/805)'te adından sözedilmektedir. Ve Vahsuda (259/872)'de daha hayattadır,11 aradaki boşluk, bu ikisini kardeş düşünemeyecek kadar büyüktür. Şimdi varılan ortak kanı (Justi, Vasmar, Kasrevi, Kazvini) Custan I.'i (No: 2), örneğin, No: 1 Mazubân'ın oğlu ve No: 3 Vahsudân'ın babası olarak ikisinin arasına alma doğrultusundadır. (201/816)'nın altında Tabari Abd Allah b. Khurdadhbih'in Daylam'a yaptığı zaferle sonuçlanan seferi ertesinde Abu Laylî adında bir kralı tutsak aldığını yazıyor. Laylî (ya da Lili), Daylam'da bir erkek adı olarak biliniyor. (Maceraperst Layli b. Nu'man). Bilinmeyen, onun Custan mı (No: 2), bir gaspçi mi, yoksa (Lahican'ın) bir yerel yönetisi mi olduğudur.
Daylam'da durum, Hasanid Seyyitleri silsilesinin Daylam sırasındaki maceralarıyla açıklık kazanır. Bunlar, akıllı politikacı ve yetenekli savaşçılar olup amaçlarında ve mücadelelerinde Daylamitleri başarıya götürmüşlerdir. O sıralar, bunlar henüz İslamlığı kabule zorlanmamıştır.
Seyyid Hasan b. Zayd al-da'i at Kabir (No: 1) Calus ve Kalârda (250/864)'te bir direnişin başını çekti, ve halkı, onların yakacak odun alanı ve otlak olarak kullandıkları meralarını ellerinden almak isteyen Tahîrid valisine karşı ayaklandırdı.12 İştakhari, 205'e göre Hasan b. Zeyd'in döneminden önce Daylam "imansız bölge" olarak (Dar-el Küfr) bilinmiş ve köle kaynağı olmuştur. Fakat Alidler Daylamitlerin yerini aldılar. Vahsudan b. Custan (No: 3) Hasan b. Zeyd'e bağlılık yemini etmişse de çok geçmeden arayı bozmuş, sonra da ölmüştür.
Tarih-i Gil wa Daylam13 (246/860)'da bir Custanid'in Alamut dağında, bir binanın yapımına başladığı söylenmektedir. Olasıdır ki bu girişim, Vahsudan'ın uzun süren hükümdarlığının sonunu değil, enerjik oğlu Custan II.'nin (No: 4) hükümdarlığının başlangıcını belirlemektedir. Custan II. da'i'nin, temsilcisini Daylam'a göndermesini istedi ve Alidlerin himayesinde Tahiridlerden Rey'i alarak Kazvin ve Zancan'ı işgal etti. (253/867)'de halife al- Mu'tazz Mûsa b. Bughâ komutasında bir ordu göndererek Custen'in başarılarını silip süpürdü. (259/883)'te Hasan b. Zayd öldü ve yerine al-da'i al Şaghir diye çağrılan kardeşi Muhammed b. Zayd geçti. Custen buna da bağlılık yemini etti (No: II).
Daylam\ın başına gelen bu kötü şey, Samadiler adına hareket eden Horasanlı maceracı asker Raf'i b. Harthama'nın (276/889)'da Muhammed b. Zeyd'i Curcan'dan atması oldu. Dailer, Daylam'a sığınma olanakları aradılar. Rafi'nin birlikleri Calûs'u işgal etti. Ancak Custen'den yardım alan Seyit onları kuşattı. Sonra, Raf'i'nin kendisi ileriye doğru harekete geçti. Rafi, Custen etekleri boyunca Calustan Talakan'a geçerken Muhammed b. Zayd, Gilan'a geri çekildi, ve bu bölge işgalcilerce üç ay boyunca (278/891 yazı) yağmalandı. Custen, Seyit'e yardım etmeyeceğine dair söz verdi ve Rafi, Kazvin ve Rey'i işgal etmeye yöneldi.14 (279/892)'de Rafi kendisini birçok yönden tehdit altında görünce, hemen da'i'ye bağlılık yemini etti ve onun kendisine 4000 güçlü kuvvetli Daylamit göndereceği düşüncesiyle Curcan'ı ona geri verdi. Kimi kez tehdit, kimi kez ikna ederek, Layth, da'i'nin Rafi'ye yardım etmesini engelledi. Bunun üzerine, Rafi Kharizm'e kaçmak zorunda kaldı ve (283/ Kasım 896'da) orada öldürüldü. Dört yıl sonra (287/Ekim 900) Muhammed b. Zeyd, bir Sâmânid komutanıyla savaşa tutuştu.
Kısa bir aradan sonra, Alid yönetimini Juseyin Hasan b. Ali devraldı.15 Hükümdarlığı kısa sürmesine rağmen (301-4/904-7) Alid hükümdarlarının en büyüğü olarak kabul edilmektedir. Taberi'ye (III. 2296) göre, dünya hiçbir dönemde al-Utruş'unki kadar adalete tanık olmamıştır. Daylamitler arasında on üç yıl yaşadı ve Safid-rûd ile Amul'un en uzak doğu kıyısı arasındaki insanların önemli bir bölümünü Zeyd inanışına çevirmeyi başardı. Bu başarıyı doğrulamak için, al-Utruş, Calus kalesini yerle bir ettirdi. Custen tarafından tanındı ve her ne kadar Samanidler üzerine yaptığı ilk sefer başarısızlıkla sonuçlandıysa da, bir yıl sonra yapılan ve kırk gün süren bir meydan savaşı sonrası, Samaidler, Hazar eyaletlerinden atılmışlardır.
Naşir'in, kethudaların eski otoritelerini bozmasıyla ilgili Biruni'nin yukarıda geçen kapalı tümcesi, ayrı yerleşimler üzerinde kurulmuş İslam kurumlarının kontrolünü hedef almış olabilir. Olayların bu yönde gelişimi Daylamitleri gücendirmiş olabilir. Bazı tarihçiler16 , Custan'la Nâşir arasında geçen bir mücadele döneminden söz etmektedirler. Bu mücadele, Nâşir'in ortaya çıkışından önce olmuştur. (301/913. 5 Şaban 304/31 Ocak 917'de) yerine kayınbiraderi Hasanid Hasan b. al-Kâsım'ı (No: IV) tayin ettikten sonra ölmüştür.
Hemen hemen o sıralarda kırk yıllık bir hükümdarlıktan sonra, Custan suikaste uğradı. Bu suikastı yapan kişi, kardeşi Ali b. Vasudan'dı (No: 5). Bu kişiyi daha önce (300/912)'de Abbasiler İsfahan'a mülkiye amiri (ıst-a mala) olarak atamışlardı. 304'te görevinden alındı. Fakat 307/919'da, Abbasi komutanı Mûnis daha önceden Yusuf b. Abi'l Sâdi'yi alıp hapsettiği için Ali'yi onun yerine Rey, Kazwin ve Zencan valiliğine atadı. İki yıl sonra, Custan b. Wahsudan'ın zeki kızı Kharasuya ile evli olan Muhammed b. Musafir (No: 4) (Taram'un ikinci Daylamit hanedanının Kangarisiya'da Sallarisi) tarafından Kazwin'de öldürüldü. O kayınpederinden öç almak istiyordu. (İbn al Athir, VIII., 76'da belirtildiği gibi yeğeninden değil.) Politik yönüyle tanınmıyordu. Oysa öğreniyoruz ki, Hasanid Hasan b. al-Kâsım (da'i no: IV) Tabaristan'da yakalanıp Bağdat'a gönderilmesi için Ali'ye teslim edildiğinde, Ali onu "ata yadigarı" Alamut kalesine hapsettirmiştir.17 Ali\nin ölümünden hemen sonra ise diğer kardeşi Husrev Firuzan (No: 6) Sayid'i serbest bırakmıştır. Husrev Firuzan Ali'nin "locum tenens"i (onun yerine geçecek olan, çn.) gibi hareket ediyordu. Husrev Firuzan İbn Musafir'in üzerine yürüdü, ancak onun tarafından öldürüldü. Hüsrev'in oğlu Mehdi (No: 7) de Kangarid'lere başkaldırdı fakat yenilgiye uğrayarak Daylam'ın belirmeye başlayan yeni ismi Asfar b. Şiraya ya da Şirawa'yla birlikte sürgüne gönderildi.
Epigonlar:
Bu olayla (315/927) Custanidlerle ilgili doğrudan bilgimiz son bulmaktadır, ancak hanedanın arttıkları, özellikle dominyonlarında varlıklarını korumuş olabilirler. İbn Musafir Custanid muhalifleriyle (No: 5, 6, 7) uğraşırken, Alid ve Custanidlerin ilk emirleri İran platosuna yayılmış durumdaydı, ve asıl Daylam, İbn Musafir'in merhametine kalmıştır.
Buyid veziri İbn Abbad18 için bir memurun yazdığı "Samiran (Tarom) Tarihi"nde (379/989)'den önce Musafiridlerin tüm dağlık Ustaniya bölgesini denetim altında tuttuklarını (böylece ?) Daylam'ın bir kısmını ilhak ettiklerini ve buna bağlı olarak Wahsudan (No: 3) b. Custan soyunun kendisini Laiciya bölgesine mahkum etmek zorunda kaldıklarını belirtmektedir. Aynı durum, Tuğrul Bey'in veziri al-Kunduri'nin yardımcısının kendisine sunduğu pro-Türk anti-Daylamit adlı kitapçıkta da açıklanmaktadır (450/1058). İbn Hassut, Ostan'ın, Daylam'ın düzlüklerini, La'idi'nin ise (burada yanlışlıkla Lanc diye basılmış) yükseltilerini oluşturduğunu söylüyor. Ostan, Wahsudanid (burada Kangarid) valilerinin mülkiyeti altında, La'idi ise Custanid krallarının elindedir. Bu iki bağımsız rapordan anlaşıldığı kadarıyla Custan b. Wahsudan (No: 4) Ölümünden hemen sonra mülkiyeti parçalanmış ve Wahsudanidler (Taromlu Kangarid Wahsudan b. Muhammed'in çocukları) Daylam yüksekliklerini mülk edinmişlerdir.(Bir olasılıkla "Oste" yani Custanidlerin ana yurdu) Sonrakiler Lahican komşu bölgelerine göçmüş olabilirler (Daylam'ın kıyı bölgesi... Hudûd'da bunlar on bölge olarak ele alınmıştır.
Tersine, Sultan Tuğrul, Kazwin yakınlarında operasyonlarını sürdürürken19 , Daylam kralı yüklü bir sunuyla önüne çıktı. Gene bundan ayrı olarak İbn al-Athir Tarmlı (Tarom) Salar'ın teslim olduğundan sözetmektedir. Sonuç olarak şunu belirtmemiz gerekir: Ya Custanidler, dominyonlerını yeniden almayı başardılar, ya da haraç Lahican kolu tarafından verilmiştir. İkinci olasılık daha makul görünüyor. Çünkü Naşir-i Hüsrew, Şerefname'sinde, Daylaman krallarından olan Emir-i Eminan adına Şah-rûd kesitinde (Safid-rûd'la birleştiği yere yakın) (438/1046)'da zorla para (baç) topladığından sözetmektedir. Sonra, Nasir, kendisinin Marzuban al-Daylam Gil-i Gilan "Abu Salih" diye anılan birinin hükümranlığındaki Samiran'ı ziyaret ettiğinden bahsetmektedir. Bunun adı "Custan İbrahim" olup Daylam'da pek çok kalesi vardı. Bu adam, Taronlu Wahsudan'ın torununun torunu olabilir.21 Şah-rûd üzerindeki bacın, onun adına toplandığı anlaşılıyor.
Da'ilerin hikayesi, al-Utrus'un damadı (khatn) yukarıda adı geçen Hasanid Hasan b. Kasım'ın (No: 4) yönetimiyle son bulmaktadır. Her ne kadar kendisi Naşir tarafından önerilmişse de, onun yerine tahta geçmek için Naşir'in oğullarıyla aralarında mücadele başlamıştır. Onların ölümünden sonra ise Daylamit emirleri karmaşık kavgalar içine girmiş ve salt kendi üstünlükleri için mücadele etmişlerdir. Hasan b. Kasım, o zaman Asfar b. Şıroya'nın müttefiki olan Mardawic b. Ziya tarafından (316/928)'de öldürüldü.
Daylamit Yayılması
Alid eylemlerinin sonucu olarak Daylamitler kısmen Zeydi tarikatına girdiler, halifeye karşı güçlü bir muhalefet geliştirdiler ve Alidler için yaptıkları yoğun mücadeleler sonucu askeri yeteneklerini büyük ölçüde geliştirerek güçlerinin bilincine vardılar. Sacid Yusuf b. Diwdâd'ın başkaldırıları (295/907 ve 304-7/916-9'da) ve ölümünden (315/928) önceki son azledilişi Samanid valilerinin Rey'de ardıllanma sürecinde, Türk köleler arasında ve Daylam Alidleri arasında kaoslu bir dönemin yolunu açtı. Târom Musafiridlerinin büyük bir kolu Azerbaycan ve Transkafkasya'ya doğru yayılırken,22 İran merkez platolarında yeni unsurlar belirmeye başladı: Önce, (315/927)'de kendini kral ilan eden Asfar b. Şiroyâ; sonra kısa bir süre için İsfahan Rey'de (316-434/928-1042) ve daha sonra da Hazar Denizi'nin güneydoğu kıraçlarında ortaya çıkan, ancak daha önemli olan Buyidilerin baskısı altında geri çekilmek zorunda kalan Ziyaridler...23
İran platosunun büyük bir kısmını (Samanidlerin elinde bulunan Horasan dışında) işgal ettikten sonra (320/932)'de ortaya çıkan Buyidiler, (334/946)'da Bağdat'ı alarak halifeliği 109 yıl boyunca Alid vesayeti altına soktular. Onların gölgesinde İran kökenli bir dizi hanedan (Daylamit ve Kürt) çevre bölgelerde ortaya çıktı: Musafiridler; Ganca Şaddadileri (340-409/951-1018) ve onların Ani kolu (451-559/1059-1163); Humadan ve İsfahan Kakuyidleri (398-443/1007-51); Kirmanşah bölgesinde Hasanuyid Kürtleri24 (348-406/959-1015); Zagros dağlarının batı etekleriyle Huluwân'da Annazid Kürtleri (381-511.991-1117); Mayafarkin ve Diyarbakır'da Merwan Kürtleri (380-478/990-1085) vs... Daylamit rejiminin zayıflığı birçok unsurun geniş bir alana yayılmasında değil, hanedanın birçok rakip kanada bölünmesinde ve son olarak oradaki Türk-Daylamit çelişkisinde yatmaktaydı. Buyidi gücüne ilk darbe, Gazneli Mahmud'un (420/1029)'da Rey şehrini almasıyla indirilmiş oldu. Kesin sona, son Bağdat Buyidi al-Malik al-Rahim'in, Tuğrul Bey tarafından esir alınmasıyla birlikte gelen baskıya bağlı olarak vurulmuş oldu (447/1055). Fars'ta Buyidilerin son çocukları birkaç yıl daha Selçukluların vasalları olarak yaşamlarını sürdürdüler.25 Daylamitler, ülkelerinin dışında paralı asker olarak hizmet gördüler. Nizamül Mülk, Siyasetname XIX'de Selçuk sarayının koruması olarak 100 Daylamit ve 100 Horasanlı'dan sözeder. Daylamitlerin izole olmuş kolonileri yerel nüfus tarafından yutulmadan önce daha bir süre birçok yerde ayakta kalabildiler.
Yer Adları
Çağlar boyunca Daylamit boylarının yerleştiği alanlar, oldukça geniş bir alanı kapsar. Bu nedenle, kronolojik güçlükleri gözönünde bulundurarak referansları tek bir başlık altında toplamak daha uygun olacaktır. Bir Babil adı olan Dilmun adası (Bahreyn), bugün bile güncel bir adken Fars'ın güney kıyısındaki Bender-i Daylam adı gerilere, Buyid dönemine kadar dayanan bir ad görüntüsü vermektedir. Aşağı Kafkasya bölgesinde, Sasaniler devrinden kalma askeri yer isimleri Lahican'la bağlantılı gibi görünen (şimdiki Lahic) Layzân ya da Lâizan adlarını çağrıştırıyor. Şirvan adı, muhtemelen Talakan ve Alamut nehirlerinin birleştiği yerde bulunan Şir (Arapça, Şirriz) ile benzerlik gösteriyor.26 Hatta Baladhuri'de Wahrazan-Şah olarak geçen Sarır (Avaria) kralının ünvanı bile Wahriz ünvanı ile ilintili görünüyor.27 Diyarbakır'ın kuzeyinden Palu ve Dersim'e kadar uzanan bölgede yaşayan ve bugün hala İran kökenli bir dil konuşan "Zaza"lar kendilerine Dımli demektedirler. F. C. Andreas, bu durumu, Daylam benzerliğine yoruyor. Bugün Türkleşmiş olan ve 19. yy. başlarından beri Hoy bölgesinde aktif olarak yerleşik bulunan Dümbüliler de Dımli ile bağlantılı gibi görunmektedir. Özellikle belirtmekte yarar var; Agathias III, 17'de Lasica'da savaşan Dilimnitai askerlerinden bahsederken onların yurtlarının (belki de özellikle bu grubun?) Orta Dicle havzasında Fars topraklarına komşu topraklarda olduğunu söylemektedir. Yani (eğer Dicle, Safid-rûd yerine yanlışlıkla kullanılmıyorsa) Zazaların bugün yaşadıkları bölgedir bu. Gezgin Abu Dulaf,28 Şahrazur'un yedi fersah doğusunda Daylamistan diye bir yerden bahsetmektedir. Bu yer, "Eski Pers kralları döneminde" Daylamitlerin oradan Mezopotamya ovalarına akınlar düzenledikleri yerdir. Lahican'ın batısındaki Daylaman kazası, Daylamand merkezinin Ostân'dan Lahican bölgesine aktarılmış olduğunun kanıtı olabilir. Urmiye gölünün kuzeybatısı, yani Salmas'ın merkezi çok yakın zamanlara kadar Dilmakan diye adlandırılmaktaydı. Urmiye gölünün güney batısında önemli bir Zagros geçidi üzerinde Lahican diye bir bölge vardır.29 Gene Lahican adını taşıyan birkaç köy daha vardır, bunlar Urmiye gölü havzasında, Savalan dağının kuzeyindedir, (Lahi) vb. gibi.
Ülke ve Halklar
Khuradadhbih, Yakubi, İbn Rusta, İbn Fakih gibi ilk müslüman coğrafyacıların, Daylam ülkesi ve halkı üstüne söyledikleri çok az şey vardır. Ancak ayrıntılı bilgi 4./10. yüzyılda Daylam hanedanının yükselmesinden sonraki tarihçi ve coğrafyacılardan elde edilmiştir. İştakhri, Hazar Denizi'nin tüm güney kıyısını ve (Rey ve Kazwin dahil) Elbruz sıradağlarının güneyini bir kuşak gibi saran toprakların tümünü Daylam diye tanımlıyor. (Daylamid dominyonunun en parlak günlerinde yaşamış olan) Mukaddesi, bunlara Volga ağzındaki Hazar Hanlığı'nı da içine alacak şekilde tüm Hazar kıyılarını katar.
İştakhri (Balkhi'den sonra olma olasılığı var), Custan hanedanının merkezini Rûdhbâr olarak verir. Cuvayni'nin yazarı M. Kazwini (III, 434), bunun Alamut'daki Rûdhbar olduğuna ilişkin yoğun tartışma açmıştır. Bu da Alamut valisinin Daylam hanedanının yurdu (Ostân) olduğunu göstemektedir. Başlıca İştakhri üzerine kurulmuş olan İbn Hawkal'ın kitabında Daylam'ın başkenti al-Tarm'a yerleştirilmiştir. Ancak bu yazan ya da yazdırandan da kaynaklanan bir sürçme olabilir, çünkü al-Tarm (Tarom) gerçekte Custanidlerin değil, Musafiridlerin merkezidir. Daha anlaşılmaz olanı, Mukaddesi, 360'a göre bir Daylam (kasaba) merkezi olan B'rwan'dır. Burası, yazara göre merkez olmak için daha uygun olan (Şad-rud vadisindeki) verimli Talakan'a bakarak daha elverişsiz ve yoksun bir yerdi. B'rwan'daki hükümet konutuna (mustakarr-al-sultan) Şehristan deniyordu. Hazine, burada derin bir kuyuda korunuyordu. (Zahir al-Din Shehristan'ın Şehr-Ostan, yani "Ostan'ın Şehri" olabileceğini söyler.) Mukaddesi, birbirinden ayrı olarak, Samirum'u Taron bölgesinin (Musafiridler) Salâarwand yöneticilerinin merkezi, Keşm'i ise Alid-da'ilerin bir köprünün yanına kurulmuş doğu Gilan'daki bir kenti olarak verir.
İştakhri, 205, Daylamitleri zayıf, kumral (bir olasılıkla kabarık tüylü) kaba ve gözüpek diye tanımlar. Tarımla uğraşıp sürü beslemişler, ancak atla ilgilenmemişlerdir. Mukaddesi'ye göre, 368-9, Daylamitler, yakışıklı olup sakal bırakıyorlardı. Bazı değerli bilgiler "Daylam Anayurdu" ve Gilan'a ilişkin olarak Hudud al-Alam, XXXII, s. 24-5'te verilmektedir. Daylam'ın, Hazar ovalarında on bölgesi vardır. Diğer üç bölge Wustan, Şir (Arap kaynaklarındaki Şiriz olduğu açık) ve Pazhm dağlık bölgelerdeydi.
Gelenekler
Daylamitlerin birçok alışkanlık ve gelenekleri çağdaş yazarları etkilemiştir. Erkekleri oldukça güçlü olup yokluklara son derece dayanıklıydı.30 En önemli silahları mızraklar (zhopin) ve yardımcı adamlar tarafından taşınan çarpıcı renklerle boyanmış yüksek kalkanlardı. Bu kalkanlar yan yana konduğunda saldırgana karşı bir duvar oluşturuyordu. Ordularında, yanan neftli mızraklar atan (mazari al-neft) özel adamlar vardı.31 Daylamit savaşçılığının şiirsel anlatımı Gurgani'nin Wis wa Ramin, Mihoul, bl.XCIX'de vardır. Daylamitlerin en büyük dezavantajları süvari birliklerinin olmayışıydı. Bu yüzden, (daha iyi silahlanmış olan) Türk paralı askerleriyle savaşa çıkmak zorunda kalıyorlardı. Aralarındaki bu temel farklılık ve rekabet, daha sonra ordunun parçalanmasına sebebolmuştur.
Daylamitlerin, ölülerinin ardından ve hatta işleri ters gittiğinde aşırı derecede yas tutup etkilendikleri görülmektedir.32 Mu'ziz al-Dewle, İmam Hüseyin için Bağdat'ta genel yas ilan etmiştir.33 Ve durum daha sonra İranlıların Muharrem ayında yaptıkları taziyelerin temelini oluşturuyor olabilir.34
Suriyeli bilge Bardesanes, M.S. 200'de Gilan kadınlarının tarlalarda çalıştığını belirtmektedir.35 Sekiz yüzyıl sonra Hudud'un yazarı, Daylam kadınlarının erkekleri gibi tarla işlerinde çalıştıklarını aktarır. Rudhrawari, Edipse II, 313'e göre, onlar, "beyin gücü, karakter özellikleri, işlerin düzenlenmesi gibi konularda erkeklerle eşit idiler". Daylamitler kabile içi evlilikler yapmışlardır. Evlilklerde her zaman tarafların doğrudan uzlaşması sözkonusudur.36
İsmailîler
Fatimi İsmaililerin Rey dolaylarındaki propagandaları daha 3./9. yy. başlarında yaygınlaşmaya başlamıştır. Daylamlı Asfar ile Gilanlı Mardawic, yeni öğretiyi kabul ettiler, Son Buyidilerin yönetiminde Fars'taki Daylamitler yedi imam doktrinine bağlandılar ve sondan bir önceki Buyid Marzuban Abu Kalicar (ölümü 440/1408) vaiz al-Mu'ayyad'ın sözünden dışarı çıkmaz oldu. Bu vaiz, sonradan Fars'tan sürülmüştür.39 Daylam'ın güçlü durumu ve nüfusunun karşı koymacılığı doğal olarak Hasan-i Şabah'ın ilgisini çekmiştir. Hasan-i Şabah, ilkin propagandistlerini Daylam içine göndermiş, daha sonra (483/1090)'da Mehdi adlı bir Alid'in Melikşah'ın tımarı olarak elinde bulundurduğu bir Alamut kasabasını almıştır.40 Böylece, sonraki 166 yıl boyunca güçlü Daylam, Selçuk topraklarının hemen bitişiğinde büyük bir tehlike odağına dönüşmüş ve tüm sunni dünyası için bir korku unsuru oluşturmuştur. Selçukluların Alamut'u yoketme çabaları boşa çıktı, ancak, yerleşik nüfusa pek çok zarar verdiler: Aslantaş'ın (485/1092), Nizam-ül Mülk'ün oğlunun (503/1109) ve Şirgir'in (511/1117)'den önce yaptıkları seferler, Buyidilerin Daylam'daki en son kalıntısı Cuvayni'nin raporu III, 239'da veriliyor. Bu, kayınbiraderi olduğu halde, propagandalardan hoşlanmadığı için İsmaililerin efendisini hançerleyen Buyid oğullarından Hasan b. Nâmâwar'dır, (561/1166).
Moğollar ve Sonrası
Haşaşilerin (Alamut, Lamassar, Maymun-diz) kalesinin Hulagu orduları tarafından 654/1256'da yerle bir edilmesi ve Haşaşilerin son liderlerinin izleyicilerinin ortadan kaldırılması, Daylam dağlarında bir fırtına gibi esti. şah-rud, Kazwin'den kolayca koparılabilir duruma geldi. (706/1307)'de Gilan'ı istila edip Lahican'a ulaşan Olcaytuhan'ın seferlerini de hesaba katmak gerekir.41
Daha sonraki bir dönemde Daylam'ın dağlık bölgeleri, Doğu Gilan'ın (Biyapış) Karkiya hanedanınca yönetilmiştir denebilir. Bunların merkezi Lahican'daydı. Bunlar, giderek, Alamut İsmaililerinin son çocukları olan Aşkawarlı Hazaraspi prenslerini ve Daylaman ile Rudhbar'ın Kuşidi Han'ını ortadan kaldıdılar. (819/1416)'da Lahicanlı Seyid Radi, Daylamitleri Safis-rûd kıyısına davet etti ve bunların iki ya da üç binini liderleriyle birlikte katletti.42
Daylam tarihindeki en yakın hareket, Ehl-i Hak lideri Seyid Muhammed'in Kalar-Deşt'te Ekim 1891'deki başkaldırısıdır.43
Daylam anayurdu üzerine tam bir soruşturma yapılmış değildir, ancak, H. Robino, Le Guilan, 280'de, asıl Daylamitlerin yalnızca (kışın) Kalavdeh ve Cawsal, (yazın) Kalac'khani'de bulunduklarını söylemektedir. Daylaman sakinleri (Lahican'ın güney batısı) topraklarını satmış, şimdi Berfcan'da yaşamlarını sürdürmektedirler. (Hudud'da, Befcan, Daylam ovalarında bir kanton olarak verilmektedir.)
KAYNAKLAR
1) Kârnâmak'i Artakşir, çeviri Nöldeke, 47
2) Marquart, İranşar, 126
3) Procopius, De bello persico I, 14
4) Procopius, De bello gothico, IV, 14. basım, Dindorff, s. 529-30
5) Agathias, III, 17
6) The ophylactus Simocatta, 1V, 3, 1
7) Tabari, I, 265 (ve 22/642)
8) Kasrawi, 4-20
9) Hubschemann, Ermenice Grammeri, 78
10) Tabari, 176: yakub II, 462
11) Tabari , III, 188
12) Tabari, III, 1524
13) Cuwayni, III, 271
14) İbn al-Athir, VII, 303 ve İbn İsfendiyar, Eghbal, 252-4
15) Naşir al-Din, al-Tha'ir, al-Utrûsh "Sağır" (No: III)
16) Evliya Amuli, Tarikh-i Rûyan (750/1349). Tahran 77. İbn Vaşil, al-Tarikh al-Şalihi, Dorn'da, Muhamm. Quellen 2. Gesch, d. Kasp. Meres, IV, 474
17) İbn İsfendiyar, ed. Eghbal, 281
18) Yakut, III, 149-50, Kasrawi, I, 130-4'te açıklandığı gibi
19) Fada il al Atrak, Osm'A al Azzawi, Belleten,IV.14-5. 1940
20) İbn al Athir, alıntı 439/1042)
21) Bkz. Musafirids
22) Minorsky, BSOAS, XV/3. 1953. 514-29
23) Bu dönemle ilgili bilgiyi şu kaynaklardan alıyoruz: Ma'sudi, Muruc, IX, 4-15; Miskawayh, Eclips'te; İbn İsfendiyar, bsm Eghbal, 224-301, çv. Browne, 162-223; ve Samanid tarihçileri Gardizi, Zayn al-akhbar; İbn Fadlan'ın Rihlası vs. gibi yan kaynaklardan.
24) Bkz. Hasanawayhidzer
25) Bowen, JRAS, 1929, 229-45
26) Bkz. Hudud bl XXXII, 24 ve Cuveyni, III, 425 (Kazwini'nin notu)
27) Minorsky, Sarvin arihi, 1958, 23-5
28) Bsm. Minorsky, Kahire 1955, s. 25
29) Bkz. Sawdi-Bulak, El'
30) Miskawayh, Eclipse, I
31) İbid., s. 282
32) Mukaddesi, 369 ve op. cit., II, s.162; III, s. 260
33) İbn-al Athir, VIII, 406; Tanukhi, Nişwar, ç. Marqoliouth, 219; Uygulamanın çağdaş karakteri için bkz. Hilal b. Muhassin, Edipse, III, 458 altyazı 393
34) A. E. Krimsky, Persky Teatr, Kiev, 1921 (bkz.)
35) Lages regionum, Patrologia Syriaca, II/I, 1907, bsm 586
36) Mukaddesi, 368-9
37) Bkz. M. Stern, BSOAS, XXIII, 1960, 56-90
38) Baghdadi, Fark, ç. A. Halkin, Tel Aviv 1935, 113; Raşid-el Din, İsmailiyan, bsm. Danispazhuh, Tahran 1338/1959, 12
39) Sirat el Mu'ayyad fi'ldin, Kahire 1949, 43-64; Bkz. Farsname 115
40) Curyani III, 174
41) Tarih-i Olcaytu, Bibl. Ulus. Ek 4197, 42 v
42) Zahir-el Din, Tarikhi Gilan, bsm Robino, Raşt 1330, 57, 118, 122-6
43) Bkz. Minorsky, Ehli-Hak Tarikatı Üzerine Notlar, Paris, 1920-1, 51