Prof. Eichner: Dillerle etnik kökenler çakışmayabiliyor!
Prof. Heiner Eichner: Dilbilimi açısından baktığımızda, çok fazla bir şey değişmedi. Zazaca’nın ayrı bir dil olduğu kanısı daha sağlam bir şekilde ifade ediliyor artık. Ancak, Zaza dilini konuşanların Kürt olup olmadıkları, gerçekten de ayrı bir konudur. Etnisite, ulusal veya soy gelişimlerine dahil konular çoğu zaman bir takım kurgulara da dayandırılıyor. Burada farklı siyasî amaçlar devreye giriyor.
Dr. Zeynep ARSLAN
Viyana - 12 Ocak 2015 tarihinde dil bilimci ve tarihçi Prof. Heiner Eichner’le ile dilbilimi, Zazaca ve bu dilin son durumu, standardize edilme çalışmalarına ilişkin bir söyleşi yaptık. Prof. Eichner‘i, “Zazaca ayrı bir dil mi, Kürtçe‘nin bir lehçesi mi” başlıklı bir söyleşiyle daha önce de siz okuyucularımızla buluşturmuştuk.
Sayın Prof. Eichner, öncelikle şu anda meşqul olduğunuz işlerden biraz bahsetmenizi rica ediyorum.
Prof. Eichner: Şu an emekliyim. Ancak yine de bir takım doktora tezi çalışmalarına katkıda bulunmaya devam ediyorum. Yanı sıra, karşılaştırmalı dilbilim alanında bir takım konferanslara katılıp sunumlar yapıyorum. Geçen yıl, iki defa Türkiye‘ye gittim. Hititoloji araştırmalarını konu alan konferanslara davetliydim. Bu yıl Lymra, Finike‘de bulunan Avusturya bünyesindeki kazı araştırma projesinde yer alacağım. Eski dillere ait mezar kitabelerinin araştırmasını ve tercümesini yapıyorum.
Zazaca ile neden ve ne zamandan beri ilgilisiniz?
Prof. Eichner: Aslında bunun birçok nedeni var. Ancak önemli bir neden, Viyana’da Zazaca konuşan çok insanın varolduğunu fark etmemiz oldu. Bu dilin unutulmaya yüz tutmuş ve araştırılmaya çok açık olduğunu gördük. Şu anda Hamburg Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Prof. Ludwig Paul, zamanında bir kere Anadolu‘ya gidip bu dili konuşanlarla temasa geçti. Ancak o dönemlerin siyasî atmosferi el verişli olmadığından, ses kaydı yapamamıştı. Ne var ki Viyana’da bu dili konuşan yeterince insan vardı. Üstelik, Zazaca’nın hemen hemen her lehçesini konuşanlarını bulabilmek mümkündü. Aynı dönemlerde, şimdilerde Dersim Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Dr. Zülfü Selcan’la da iletişime geçmiştim.
Sizinle 2010 yılı içinde‚ Zazaca‘nın Kürtçe‘nin bir lehçesi mi yoksa ayrı bir dil mi olduğu konusunda bir görüşme yapmıştık. O görüşmede, dilbiliminde bu konuya nasıl bakıldığına dair bir durum değerlendirmesi yapmış ve genel atmosferi ifade etmiştiniz. Şu aralar, Zazaca‘nın ayrı bir dil olduğu kanısı, daha belirgin bir şekilde gündemde. Güncel düşüncelerinizi almak isterim.
Prof. Eichner: Dilbilimi açısından baktığımızda, çok fazla bir şey değişmedi. Zazaca’nın ayrı bir dil olduğu kanısı daha sağlam bir şekilde ifade ediliyor artık. Ancak, Zaza dilini konuşanların Kürt olup olmadıkları, gerçekten de ayrı bir konudur. Etnisite, ulusal veya soy gelişimlerine dahil konular çoğu zaman bir takım kurgulara da dayandırılıyor. Burada farklı siyasî amaçlar devreye giriyor. Dilbilimi açısından, dilin akrabalık boyutları vs araştırılabilir. Ancak ulusal aidiyet konusu, hem siyasî bir karar hem de kişinin kendi öz tercihiyle de ilgilidir.
Kürtlerin çok dilli ve heterojen bir yapıya sahip olduğu fikri de gündemde. Goranice ve Soranice’yi de “ayrı birer Kürt dili” olarak kabul edenler var. Goranice ve Soranice konuşan Kürtler arasında, ”gerçek Kürtler kim” tartışması da yaşanıyor. Kurmanci, Gorani, Sorani Kürtler tarafından ortakça konuşuluyorsa, bu farklı diller ya da lehçeler “Kürtçe“ kavramı altında birleştirilebilir mi? Yoksa, “Kürtçe” denildiği zaman, akıllara yalnızca toplumun büyük bir kısmının konuştuğu Kurmanci mi gelmeli?
Prof. Eichner: Bu konuya ilişkin benim aktarabileceğim şu: Dilbilimi enstitüsündeki son bir doktora çalışması; “Kuzey Irak”, yani Güney Kürdistan bölgesinde, “Kurmanci mi yoksa Soranice mi ders dili olmalı” sorununa dairdi. Güney Kürdistan‘ın kuzeyi, “Barzani bölgesi” olarak bilinir. Burada Kurmanci konuşulur. Güney Kürdistan‘ın güneyi ise, “Talabani bölgesi” olarak bilinir. Burada Soranice konuşulur. Her iki dil arasında, asıl Kürtçe‘yi kimin konuştuğu tartışması var. Talabaniciler mi, Barzaniciler mi? Kurmanci ve Soranice‘nin arasındaki fark, Kurmanci ve Zazaca‘nın arasındaki uyuşmazlık kadar değildir, ancak orada bile benzer tartışmaların olduğuna işaret etmek istedim. Dilbilimi açısından söyleyebileceğim net bir şey var, o da şudur: Bu dillerin hepisinin, genel olarak yerinde araştırılması gerekir. Benim artık yaşım pek müsait değil. Bu anlamda çağrım, Mesut Keskin gibi bu konuyla ilgili genç arkadaşlaradır. Özellikle Güney Kürdistan bölgesinde araştırılması gereken daha çok ayrıntı var.
Zazaca’nın yeninden gündemde yerini alması, öncelikle ve özellikle Avrupa’daki “diaspora”nın etkisiyle gerçekleşti. Giderek daha fazla genç insan, bu dilin yaşatılması için gayret gösteriyor. Sizce Zazaca‘nın yeniden yaşam bulması, mevcut dünya konşullarında, ne kadar mümkün ve gerekli?
Prof. Eichner: Biz genel olarak dili zenginlik olarak görüyoruz. Dolayısıyla dilin her açıdan korunması gerektiğine inanıyoruz. Evet Zazaca‘nın, İngilizce veya Fransızca gibi bir getirisi yok. Bu yüzden hayatta kalması daha da güç gibi. Ancak Zazaca, çok zengin ve derin tarihî geçmişe sahip olan bir dil. Bu dilin bize anlatacağı daha çok şeyin olduğuna inanıyoruz. Düşünün ki Zazaca‘nın belki bir Kurmanci kadar konuşani yok, ancak bu dilin de kendi içinde çok ayrıntısı var. Mesela lehçeleri var. Buradan yola çıkarak, dili standardize edilmesine ilişkin şunu da söylemek mümkün: Belki de bir tek değil, iki veya üç şekli, standardı olmalıdır.